Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 ŞUBAT1993 PERŞEMBE
12 DIZI
H 1 F Z 1 V E L D E T
VELİDEDEOĞLU
88 YILIN SEVİNÇLERİ,
HÜZÜNLERİ
MERİÇ VELİDEDEOĞLU
16yaşında sayaşmakiçin
KuvayiMUKye'yevazılcb
-2-
Velidedeoğlu'nun, Rıza Nur
ile bu ilk çaüşmasıdır. Daha
sonraki yıllarda Rıza Nur'un
Atatürk'e yöneltuği yalan dolu
saldınlar, Atatürk karşıtlannca
zaman zarnan ortalara
döküjdüğünde de bunlara ilk
karşı çıkanlardan biri olacak,
Rıza Nur'un nankörlüğünü
olaylann içinde yaşayan canlı
bir tanık olarak sergileyecektir.
• Yıl sonu okui tatılinde
Ankara'ya gidip sûrgünü gen
aldırtan Velidedeoğlu, bu kez
Meclis'te, Atatürk'e karşıt
gruplann oluşmasına son
derece üzüiecektir. Henüzdaha
pek genç ruhu -16 yaşmı
sürmektedir- bu karşıtlığa
isyan etmekte, öfkesini dışanya
vurma fırsatı aramaktadır.
Bunu çok gecmeden ya-
kalayacaktır. 'ikinciGrup'diye
adlandınlan bu karşıt
milletvekillcri kalpaklannı
önlemesine, yanı kalpağın sivri
taraflan öne ve arkaya gelecek
bıçimde gıymeye başlayınca.
genç HıfzıVeldetde 600
kuruşluk Meclis memurluğu
maaşmdan ayırdığı parayla
hemen kendisine siyah kuzu
derisinden bir Kuvayi Milliye
kalpağı satın alır Bunu
Mustafa Kemali destekleyen
BiriiKi Grup (Anadolu ve
Rumeh Müdafaa-i Hukuk
Grubu) millctvekillerinin giydi-
ğı gibi yanlamasına, yani ilk
Kuvayi Milhyebiciminde
gjyerek, onlann yanında yer
alır Böylece tepİcisini belirt-
r. ck. üzüntüsünü az da olsa
haüfleür. Ne var ki bu uzun
sı'ıreli olmaz.
• Çarpışmalann ilerlediği
güni^rde Ankara Lisesi'nin
genç öğrencileri gönüllü olarak
Kuvayi Mflliye'ye yazılıp,
Oemirci savaşlanna katılmak
•sterler Vaşı henüz 16'yı bile
doldur.j.ımışolanHıfzı Veldet
ile kira arkadaşlannın
başvi.rulan geri çevrilir, ama
kendınden iki yaş büyük sıra
arkadaşı Ahıskalı Tahsın ile üst
smıflardan yaşlan tutan
öğrencileri gönüliü yazarlar.
"Yerfi kumaş kullanma zorunluhığu" y
destekleme amsı (1924)
Ahıskalı Tahsin cepheye
gitmeden bir gûn önce annesine
yazdığı bir mektubu ve
yüzüğunü cepheden geri
dönmezse annesine teslim
edilmek üzeresıra arkadaşı
Mustafa Hıfzı'ya verir.
öğrenci gönüllüler ancak
okul taüllerinde çarpışmalara
kaülabiliyorlardı. Okul
açıldığında cepheden
gönüllüler dönünce, aralannda
Tahsin'in olmayışı
Velidedeoğlu'nun bir yaşam
boyu yüreğinde taşıyacağı
acılardan bırini oluşturur.
Arkadaşının vasiyetini yerine
getirmek için, mektubu ve
yüzüğü Batum milletvekili
Hoca Nuri Efendi'ye verip,
Tahsin'in Ahıska'daki
annesine ulaştırması için
aracılık yapmasınıricaeder.
Batum milletvekilinden mektu-
bun yerine ulaşuğı haberi
gelene kadar da yüreği çarpar
durur.
• 1922 yılına gelindiğinde,
Velidedeoğlu Trabzon'da lise
son smıfı okumaktadır. O
sırada Yunanblann Averofadlı
zırhlısının Samsun'u bombala-
dıgı haberi okulda büyük bir
heyecan yaratır: Hava
karardığında. yatılı öğrencilerle
birlikte ilk protesto yüriiyü-
şünü, o günkü adıyla ilk
nümayişini yapan Ellerinde
fenerlerle, marşlarsöyleyerek
kentin içindedolaşırlar. Okula
Kııvayi Milliyekalpağı ile * Bi- Kurayi Mflliye'ye "GönûDü" yazılma isteğinin amsı (ayakta soi başU)
rinci gurnbun " yanında yerakb
bahsinideele alır; önce bir-
takım Arapça dualar okuyarak
konuya kutsal bir hava verir,
daha sonra bir okulda sözü
edilemeyeçek o denli ay-
nntılara girerki, dayanamayan
Velidedeoğlu, gözü kapalı
olarak konuşan hocasından
döndüklerinde herhangi bir so-_ hocası. Oflu Recep Efendi'dir. sözister,duyuramayıncasıraya
ruşturma açılmaz. Bu " Derslerin birinde Velidedeoğlu: vurarak: "Affedersiniz Hçcam,
Velidedeoğlu için çok "Milli Mücadele bir cihat bu anlatüklannız
önemlidir.Çünküböylebir mıdır"diyesorunca,Hoca Kuraru Kerim'devarmıdır"
durumla karşılaşsaydı bu onun Efendi kızgın bir biçimde: "Sen sorusuna "Vardır" yanıtını
ikina soruşturması olacaktı. talebesin böyle şeylere alınca. on sekiz yaşın
tlki din dersi hocası ile yaptığı kanşma"diyerekonu yerine körüklediği onca geriüm ve
• Yıl sonu okul tatilinde Ankara'ya gidip sürgünü geri
aldırtan Velidedeoğlu, bu kez Meclis'te, Atatürk'e karşıt
gruplann oluşmasına son derece üzüiecektir.
bir tartışma sonucunda
açılmışü.
• Dın dersleri
öğretmenlerinin günümüzde
olduğu gibi, o yıllarda da bır
sorun olduğu
Velidedeoğlu'nun bu anısından
anlaşılmaktadır.
Trabzon Lisesi'nin din bilgisi
oturtur. Hoca bu tek
öğrencisineöfkelidir, öğrencisı
de ona tutumundan dolayı
içerlemektedir. Oflu Recep
Efendi, 12'ncisınıfındin
dersleri programına göre
'Kitab-ün-nikah' (Düıi evlenme
ve boşanma) kurallannı
anlattığı bir dersınde zifaf
öfke ile 'olamaz' der. Hoca:
"Ne biüyorsun" diye sorunca
da: "Çünkü benim bildiğim
kadar, Cenab-ı Hak böyle süfli
işlerle uğraşmaz" yanıtını verir.
SÜRECEK
Yuıuunstandabiv Türksanatelçisi-3-
Mustafa Kemal, Bedia
Muvahhit'in "Ateşten
Gömlek"te oynadığını
bilmekte ve tıyatro sahnesine
de çıkmasınıdoğru
bulmaktadır. Böylece 11 Ağus-
tos 1923 tarihinde "Palas
Sineması" nda " Gazi Mustafa
Kemal Paşa hazretlerinin
huzurlanyla" Darülbedayi. ilk
temsilini verir. fbnürrefik
Ahraet Nuri' nin "Ceza Kanu-
nu" oyununda Bedia
Muvahhıt de sahneye çıkar.
V'asfî Rıza o günü şöyle
anlatıyor:" Temsil büyük bir
başan ile sonra erdi... Gazi
başta olmak üzere, büyük
kumandanlann alkışlannı
selamlamak, sanatkarlariçin
emsali görülmemiş heyecanlı
bırzevkti... Davayı kazanmış.
Müslüman Türk kadını,
ımtihanını muvafTakiyetle
vermiş ve böylece Türk
sahnesine " Irade-1 Milliye" ile
yerleşıp sahip olmuştu..."7
Bedia Muvahhıtin İzmir'de
sahneye çıkışırun ardından,
MuhsİD Ertuğrul da İstanbul'da
Türk kadırunın resmen tiyatro
sahnesineçıkması için
girişimde bulunmaya karar
verir. Cumhuriyetinilanından
bir süre sonra, i Aralık 1923'te,
Beyoğlu'nda Fransız Tiyatrosu
(şimdi Ses Tiyatrosu)
sahnesinde Shakespeare'in
"Othello"'sunu sahneler.
Muhsın Ertuğrul biryazısında
bu olayı şöyle değerlendiriyor
"Oyun başladı:
Cumhuriyetin ilanından tam 38
gün sonra, İstanbul'da bir
devrimi perçinleyecek veTürk
üyatrosunda "kadınlı çağ"ı
gerçekleştirecek olan perde
açıldı. Bedia Muvahhit
"Desdemona'a'yı, Münire
Eyüp-Neyyire Neyir "Emilia"yı
canlandırdılar. Piyes hiç aksa-
madan oynandı. Oyun
süresince hiç bir taşkjnlık
olmadı. alkıştan başka!
Böylelikle Istanbul'da
Cumhuriyet Hükümeti'nin
yetkili mümessilleri önünde,
Türk kadınına bağnazlık eliyle
vurulan pranganın halkalan
kınlmış oldu. Tiyatro sanatı da
Cumhuriyetin erdemlerinden
ilkini böyle tanıdı ve tattı.
Bedia Muvahhit, artık
Türkiye'nin en önernli tiyatro
sanatçılanndan biri olmuştur.
Kısa bir süre sonra Darülbe-
dayi'nin kadrosunagjrer. 1927
yılında eşi Muvahhit Bey'i, çok
genç yaşta kaybeder. Bedia
Muvahhit Darülbedayi'de
kocasının ölümünden sonraki
sezonda. "Üç Kışı Arasında"
adlı oyunda sahneyeçıkar.
BİR CUMHURİYET SANATÇISI
E D İ A M U V A H H İ T
GÖKHAN AKÇURA
• Bedia Muvahhit'in İzmir'de sahneye
çıkışının ardından, Muhsin Ertuğrul da
istanbul'da Türk kadırunın resmen
tiyatro sahnesine çıkması için girişimde
bulunmaya karar verir.
• Yunanistan Başvekili Venizelos,
yemekte sanatçıya şunlan söylemiştir:
"Sizinle görüştükten sonra karar verdim
ki Türkün kadını diğer milletlerin
kadınlanndan daha zeki vedaha
okumaya, malûmat toplamaya hahişker.
BEDİA MUVAHHİTANEKDOTLARI
İsmet toönü ve Bedia Muvahhit Yunanistan gezisi strasmda Akropol'de
mebuslan.. .Gazetecimiz.
• Zehir zemberek bir cevap
Yıl 1955. Yeni SesOpeı^'rKk Bedia Muvahhit'inadapKettigi
'Dengi Dengine' adh müzikMoyunoynarayor. Birgazetede,donsmm
l d N h M M d d H b k d i dy , y , y ğ
'Ftorya'dan çatoıma bireserolduğunu kküaedince, Bedia Hanım,
ertesi gün ayru gazeteye şöylebir telczıpyoflar: "(.)Ben "Dengi
Dengine' isnnîi eseri ash Ahnancaolan "Die Farpiba Hanneman' isimli
k<»nedâıin Franscca tercünıesâıdcBadapteettim. Nîtekim birçok
seneevveJ,avnı pıyesi NabiZeki merhıımda adapteetmişve'Doknz
Kiş Kendi {sm^te'namı ahmda Şehır Tiyatrosu"nda oynanmışör.
Ben Nezihe Hanffnefendi'nın 'Florya" ısimB esHTrıi görüp okumdinış
oknakla müteesârim. öyîegörühlyorki bueserlerini bendeğii. bir
Aiman muharriralmışve kendi eseri olarakAimancabasurmış ve
oynatmış. Bu kadarlada kalmayıpFranazlarda tercümeedip Paris'te
tânsi eniişkT. Ben eserinasfetnn birTürk muharririneait okfugunu(î)
bürnediğtm ıçin bu Aimancaeserin Fransızca tercüraesinden Türkçeye
naküyapüm. Maruf AJrnanveFransKmuhamtenninböylebirşeye
l d k J i d d i ^ b h 3 i l k !ç ş ^ ^
kabkbğırndandokyıkeiKİikrindenözürdilerinı.''
Daha önce bu oyunda başrolü
Muvahhit ile bûiikte
oynamışlardır: "Onun rolünü
budefa Ercümend Behzat'la
oynamaya başladık. Hergece
sahneye çıkıp Muvahhit'in
rolünde Ercümend'i göriince
fena olurdum, ama rolümü
aksatmadan oynadım."
Kocasının ölümünün
getirdiğı sarsıntıyı bir süre
sonra atlatan Bedia Muvahhit,
Darülbedayi sahnesinin aranan
ve sevilen oyuncusu olarak yine
öne çıkar. 1930yılında
Gavrüktis'in başkanlığında İs-
tanbul'a gelen bir Yunan
tiyatro heyetinde Odeon
Tiyatrosu'nda (şımdikj Lüks
Sineması) sahnelenen Othello
oyununda konuk sanatçı
olarak rol alır. Desdemona'yı
Yunanca oynayışı o denli
başanlı olur ki ünü
Yunanistan'a kadar gider. Bu
nedenle ertesi yı), Başvekil
İsmet tnönü başkanlığında Yu-
nanıstan'a giden heyete
katılması için çağn alır. Bedia
Muvahhit, Atina'dan
döndükten sonra izlenimlerini
Artist dergisine yazar. Bu
makaleden öğrendığimize göre.
Yunanistan Başvekili Veırize-
los, yemekte sanatçıya şunlan
söylemiştir: "Sizinle
görüştükten sonra karar
verdim ki Türkün kadını diğer
milletlerin kadınlanndan daha
zekivedahaokumaya,malûmat
toplamaya hahişker... Mesela
siz Giritli, Kıbnslı yahut
herhangi bir adalı olmamanıza
rağmen Yunancayı okuyup
yazacak, edebiyatını takip
edebılecek kadar
öğrenmissiniz. (Yemek
yiyemiyor, büyük bir dikkatle
dinliyordum). Fransızcayı
ögrenmenizi o kadar şaşılacak
bir hareket gibi karşılamam.
Fakat Yunancayı muhitinin
mecburiyeti değil, sırfbilgi
olsun diye öğrenışiniz Türk
kadınına karşı beni hayran
bıraktı." Bedia Hanım'm yazısı
şöyle devam ediyor:
"Başvekilımiz, başvekilleri...
Nazınmız, nazırlan...
Mebusumuz,
gazetecileri..Ne bıleyim ben?
Beiediye reisi, sanatkârlan,
halkı. esnafı, hepsine ayn ayn
minnettanm...Yıne tekrar
ediyorum ki hiç layık
olmadığım merasimle
karşılayıp 18 gün sonra aynı
programla beni teşyi
ettiler...Pire beiediye reisi, o
kıymet biçilmez değerli adam,
beni vapura kadar götürmek
büyüklüğünü gösterd'.
Bunlann hiçbin benim şahsım
için değildi. Ben orada
milletimin kadmı, milletimin
tiyatrosunu anlatmaya
çalıştım. Eğermuvaftak olabil-
dimse eğer onlarda iyi bir tesir
bırakabildimse, benim için bu
tükenmez bir şereftir. Bunu o
kadar muhafaza edeceğim ki
öldükten sonra oğluma kalsın.
Ona bırakabileceğim en temiz
ve en zengin mirasım bu
olacaktır" 10
SÜRECEK
6- Vasfi Rıza Zobu, O Gûnden Bu
Güne.lst. 1977sJ8-79. ~-Zobu,<Lg.y.
S.82J5 O gSmm aramh öyküsâ için
ayru kitabin s.8OS6'ww bak-nı£jt-
Muhsin Enuğnd, "EIH YJ Onct.."
Cumhuriyet 6.12.1973
9- Anadolu. 26 Mayıs 1973.10- Oğ-
buna Vlirm Olarak, Artist, sene Ijayı
S, IS Ekim 1931 s.9-10. Bedia Muvah-
Ut aym derginin bir sonraki sayısında
da "Yunan Tiyatrosu Etrafinaa"adh,
geziıun tiyatro izlenimlerini aktaran
bir yao yaynlanuftır (Sayuı 7,29
Ekim 1931 jj)
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Aziz Nesin'in Konuşması
Geçen çarşamba günü akşamı "Yüksek Tarpiyon"
saatinde, "Salrnan Riışdü" ile ilgili tartışmada, AzizNe-
sin ile Abdurrahman Dilipak'ı dinledim. Sorduklarımdan
çoğu tartışmaları izleyememişlerdi. Kimi HBB'nin kana-
lını bulamamış, kimisi de açık açıkduyamamtştı. İki gün
önce, tartışmaların giriş bölümünü vermeye çalıştım.
Abdurrahman Dilipak'ın, Atatürk'ün devrimlerine nasıl
saldırılarda bulunduğunu, yalan yanlış şeylerle Köy
Enstitüleri gibi Türk halkının yarattığı, onursal kurumları
nasıl karalamaya, yaralamaya uğraştığını anlattım.
Atatürk'ün devrimlerine, laikliğe, Köy Enstitülerine
sövenler Müslümanlığı savunacaklar, öyle mi? Geçin
efendim, geçin! Ama sövüyor diye kimse öldürülemez,
öldürülmemelidir...
Aziz Nesin, şöyle diyordu özetle:
"... Önce yanlış Diyanet Işleri'nden başlıyor. Hüküme-
tin içinde 'Diyanet Işleri' var; Diyanet Işleri'nden sorum-
lu bir de bakan var. Böyle bir hükümet 'laikim' diyor.
Bugün laik Türkiye yok, hiçbir zaman da laik Türkiye ol-
mamıştır. Ne diye soruyor hükümet, Diyanet Işleri'ne,
'Bu kitap yayımlansın mı, yayımlanmasın mı?' diye; ne
hakla soruyor hükümet? Hükümetin hakkı yok, Diyanet
Işleri Başkanı 'nin da hakkı yok. Ondan sonra, üçüncüsü,
bir de yasak koyuyor hükümet kararnameyle.
Ben, üç-dörtyıl oldu bu işle ilgileneli. Yani, hemen ya-
yımlandıktan sonra kitap, olmaz bu Türkiye için, o za-
man hükümetin böyle bir kararnamesi olduğunu bilmi-
yordum, şimdi biliyorum, yayımlayacağım. Kararname-
nin insan haklanna aykırı olduğunu, kendi imzamla,
dilekçeyle Bakanlar Kurulu'na göndereceğim. Bunu da
yazacağım dilekçemde: 'Biz bu kitabı, her ne olursa ol-
sun yayımlayacağız, gereken cezayı goze alarak. Çün-
kü, bu bizim insanlık onurumuza dokunan bır olaydır.'
Ben, baştan söyledim, Islami bir eser için bu yasak
konsaydı, aynı tepkiyi kesin gosterirdim. Çünkü benim
elimde kalemim var; Salman 'ın elinde kalem varsa be-
nim de elimde kalem var. Bunlann yanlışlıklannı, hele
Islamsam; Islam olmasam da gene yazarım ya...
Başka bir şey daha söyleyeyım ben size; İslam olmak
bakımından fetva' doğrudur. Bir Müslüman elbette ki,
böyle yazıldığı zaman, kendisi ona yanıt vermezse -ki
vermesi gerekir- vermezse ıdamlarına hükmeder. Suu-
di Arabistan da da işte insanların eli kesiliyor hala; Is-
lam kurallarına göre yapılıyor bunlar. Yoksa, onlar
başka bir dine bağlı olarak yapmıyorlar bu işleri. Asıl
sorun buradan kaynaklanıyor. Hoşgörü, hoşgörü' diyor
arkadaşımız. Gerçekten de bir hoşgörü gerekli, Islam
hoşgörü göstermiyor! Islami kendimize göre yorumlar-
sak, yorumlara göre hoşgörü gösterebılir; ama Islamın
kendisinin, Müslumanın kendisinin hoşgörüsu yoktur.
Hoşgörüsü olmadığı şurdan belli; çok örnekler verebili-
rim; Ramazan'da Istanbul, Ankara, Izmir'in dışında siz
sigara içemezsiniz! Müslüman halk aynı şeyiyapıyor. O
halk, elinden gelse, işte Suudi Arabistan 'daki gibi elini
kesme, recmetme (taşlama) gibi olaylar burda da ola-
calt. Gidiş de o noktayı gösteriyorkiyıllardır artan bu yoz
din anlayışı, oraya göturüyor bizi, her gün daha fazla ar-
tıyor. Ve butün bunlar Atatürkcülük adına yapılıyor...
Biz Atatürk 'ü yaşadık, kitaplarda oğrendik. Atatürk za-
manında yapılan her şey yapılmıyor, yapılmayan her
şey yapılıyor. Vfe""*Â$aturKçüyüz
J
diyorlar. Böyle şey ol-
maz. Hiç olmazsa desinler ki, Biz Atatürk'e karşıyız';
diyenler var tabii, onlara ben saygı duyuyorum; Ben
Atatürk'e karşıyım' diyor tamam ve karşı olması lazım.
Ben de Atatürkçu değilim ayrıca, ama, onlann nedeniy-
le değil. Benim nedenim ayn. Neden? Asıl kararname
yanlış. Diyanet işleri Başkanlığı 'nin hükümet içinde ol-
ması yanlış. Diyanet İşleri, bugun yok zaten, fiilen yok.
Memlekette birsürü Alevi yaşıyor, Alevilerin hakları var
mı? Okullarda din ve ahlak dersi okutuluyor, yalan! Din
ve ahlak dersi değil, büyük bir sahtekarlıktır, bugün
okullarda okutulan Sünni Islam dersleridir. Yoksa din
dersleri olsa, 'din tarthi' olsa, onu herkes ister, istemesi
gerekir. Felsefenin özgür (seçmeli) serbest ders olarak
bırakıldığı ülkede din ve ahlak dersleri mecburi oluyor.
Ben dinsizim, çocuğumu niçin oraya göndereyim? Veya
ben Aleviyim, niçin oralarda okutayım çocuğumu? Veya
ben Hıristiyanım, Türkiye 'de yaşayan Hıhstiyan çocuğu,
Rum çocuğu, ne diye bu... Türkiye deki bu düpedüz, adı-
nı söylemek istemiyorum ama, adı söylenmez zaten,
çok kötü bir durumdur ve bu kitabı çevirmemek ve bura-
da yayımlamamak; Türk onurunu, Türkiye'nin onurunu
kmcı bir olaydır, ben bu yüzden buna karşı geliyorum.
Bu. Sovyetler Birliği zamanında orada yapıldı. Yasak ki-
tapların hepsinin, orada bir adı vardı Rusça unuttum,
fotokopileri çıkarılarak bütün Rusya'ya dağıtıldı. Burada
açıkça söylüyorum ve bunu yapacağım. Ve bunun so-
rumluluğunu alacak Türkiye'de çok insan var. Ayrıca
benim karşı gelişim Uğur Mumcu nun ölümüyle ilgili de-
ğil. Tabii o acı bir olay ama, bunun dört sene önceye
giden başlangıcı var. Ayrıca bir kitabın yayımlanma
hakkı okurlanndır. Kitap yayımlanıncaya kadar yazarın-
dır, yayımlandıktan sonra dünya kamuoyunundur. Ve
kitap yasaklamak mümkün değildir. Salman Rüşdü'nün
pek değerli biryani yok, insan olarak da, yazar olarak da
bilmiyorum ama, insan olarak yok. Çünkü, insan korkar
tabii, öldürüyorlar, gorüyoruz öldurdukleri belli, şimdi
burada korkarak inançlarından dönmek, güzel bir olay
değil; bu olmaz..."
BULMACA
1 2 3 4SOLDANSAĞA:
1/ Hilmi Yaynz'un anlatı
türündeki bir yapıtı. 2/
Kahvecitepsisi...Suakan
musluksuz boru. 3/ Eski
Mısır'da güneş tannsı...
Erik. elma. armut gibi
meyvelerin kurutulmu-
şu... Ateş. 4/ Demet du-
rumundaki ekinler. 5/ 6
Kuyruksokumukemiği... 7
Değerli bır süs taşı. 6/
Demırinsımgesi.. Kazak 8
başkanlanna verilen ad. g
7/ Hollanda'nm para bi-
rimi... Bir nota 8/ Bir tür kâğıt
süslemeciliğı.. Bir zaman birimi.
9/ Bir yapıtta uzak. yabancı ülke-
lerle ilgili olaylan. kişileri ve yöre-
sel görüşlen yansıtma.
YUKARIDAN AŞAĞ1YA:
1/ Moliere'in bir komedisi. 2/ Üs-
tün bir yetkinin gücünü simgele-
yen değnek... Avcı çantası. 3/îlkel
bir silah... Nazi partisinin, "Kah-
verengi Gömlekliler" de denilen
hücum kıtasım simgeleven harf-
ler... Bir çalgı. 4/ Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı
bıçimi.... Dıvan şiirinın ölçüsü. 5/ İradesizlikten ileri gelen sü-
rekli cansızlık. 6/ Başlangıçta yer alan... Savaş düzenindeki
ordunun iki yanından her biri. 7/ Çıplak vücut resmi... Temeli
(iiklidc dayanan sözsiiz oyun... Bir nota. 8/ Telefon sözü... Hep
bulunduğu \erde kalan büyük fıçı. 9/ Borç ödeme... Yerleşmiş
ılke ya da yasaya uygun durum.