Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12ŞUBAT1993CUMA
Avukatı ve yakın dostu M. Emin Değer, Mumcu'nun asla ideallerinden vazgeçmediğini söyledi
Deıııir parmakhklar oıııı yıkhrmadı
A *'
/M. rakat M. Emin Değer: Avu-
katlığa başladıkian kısa bır süre sonra.
Nisan 1972'debirgün Uğur'un ağabe-
yi Ceyhan Mumcu ve ablası Beyhan
Gürson. yaahaneme gelerek, Üğur
Mumcu'nun balyoz harekatı sonucu
tutuklandıgını ve savunmasını üstle-
nip üstlenmeyeceğimi sordular. Mum-
cu'nun dünya görüşünü paylaştığım
için, bundan onur duyacağjmı söyle-
dim. Bu haber Uğur Mumcu'ya iletil-
diğınde bana yazdığı 8 Nisan 1972 ta-
rihlı mektubuna, "Merhaba Emin
Ağabey" dıye başlıyor ve şöyle devara
ediyordu:
"Da\amı kabul ettiğinizi dün ak-
şam öğrenebildim. Şündıden teşek-
kürler. Dostlar ancak böyle günlerde
belli oluyor. Cezaevi duvarlan "Tur-
noso!' kağıtlan gibi. herkesin kişiliğini
orta\a koyuyor."
B unun bir kinaye olduğunu son-
radan öğrendım. Bır hukukçu olan ve
gerçek bir hukukçu olan Mumcu, sa-
vunmasını almalan içın arkadaşlanna
yazıruş, ancak onlar savunmavı kabul
etmemişler. Bu sözler biraz da bu kır-
gınlığın söylemıymiş.
Uğur Mumcu ıle ılk yakın ilişkimiz,
cezaevının demır parmakhklan ara-
sında başladı. Hemen her hafta görü-
şüne gıder, onunla hem Türkıye'nın
sonınlannı, hem de davasını tartışır-
dık. O'nu ne tutukevinde, ne de mah-
keme karşısında bezgın ve yılgın gör-
medim. Yazdıklanna ve söyledıklen-
ne hepsahipçıkü.
Hakkında düzenlenen ıddıaname o
denli kanıttan yoksundu ki. Mumcu.
o parlak hukuk mantığı ıle bu ıddiana-
meyı duruşmalarda gerçekten param-
parca etti. Mumcu gıbı parlak bir ze-
kayı savunmak. hem kolay, hem güç-
tü. Ama o hiçbir zaman, kendini ön
plana atmayacak kadar da özverili ıdı.
Her zaman avukatlannı kendini savu-
nan kişiler olarak gördüğünü sözle de
ve eylemle de anlatmışür.
Mumcu, atukatıOeğer'le biriikte.
H akkındaki iddianamenın en
önemli suçlaması, "Amerikan emper-
yalizmınin yerli ışbirlikçisi olan iktida-
ra çattığı için komünizm propaganda-
sı yaptığı" ıdi. Hele O'nu suçlayan
savcının .Uğur'un bir yazısındaki bir
marştan ahnma, "Soldan sağa, salla
bayrağı, salla bayrağı düşman üstüne"
sözlerini, O'nun solculuğunu komü-
nistliğine kanıt olarak göstermesinı,
Uğur hep ınce bir alayla anlatmışur.
Asken savcıya göre Uğur Mumcu, bir
yazısındaki "Emperyalizmin boyun-
duruğu altında Ulusal Kurtuluş Sava-
şı veren bütün sömürülen 'proleter'
uluslar Kemalizmın bağımsızlık bilin-
cini benimsemektedirler" dedıği için
komünizm propagandası yapmakta-
dır.
Uğur Mumcu, bu sava karşı kendi-
sini şöyle savunmuştur:
"Sayın Askeri Savcı, 'proleter ulus-
lar' kavramını Marksist-Leninist ter-
minoloji içinde yorumlamakladır.
Oysa bu kavram, yoksul Asya-Afrika
uluslannı anlatmak için büyük Fran-
sız hukukçu ve sıyaset bilimcı Maurice
Duverger tarafından 'Proleterian Na-
tions' şeklinde kullanılmakıadır. Bu
önemli eser Türkçeye 'Politikaya Gi-
riş' adıyla çevrilmiştir. Ben, proleter
uluslar kavramını dünyada hiç kimse-
nin kendisine Marksist-Leninist diye-
meyeceği Duverger'den vararlanarak
kuÛandım. Kemalizmi : ".sul dünya
uluslan için tek yol gösteren bir yazı-
nın komünizm propagandası olarak
göstenlmesıni ancak aa ile karşıladım.
Bu sözler Atatürk'ündür."
"Türkiye'nin bugünkü mücadelesi
yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı,
belki daha kısa, daha az kanlı olur ve
çabuk biterdi. Türkiye, büyük ve
önemli bir çaba harcıyor. Çünkü mü-
dafaa ettiği bütün mazlum milletlerin,
bütün doğunun davasıdır.
Yine asken savcının komünıstli-
ğime delil olarak ilen sürdüğü yazun,
Atatürk'ün halkçılık ilkesını savun-
maktadır.. Açıkçası ve kısacası prole-
terya diktatörlüğü yerine Kemalizmin
halkçılığını savunmam ve Atatürk'ün
sözlerini yonımlamam, komünistliği-
me delil olarak sayılmaktadır. İşte bu
acıdır."
u
• İnsanlan özel yaşamlan ile değil,
onlann yaşamlannın topluma. devlete ve
halka zarar veren yönlerini eleştirirdi. Bu
konuda üslubu. biçemi acımasız olurdu.
ama bu, onun bu topluma olan
sorumluluğu ile ilgili idi. Oacımasızlığa
karşın sorunlan ele aüşındaki incelik ve
gerçekçilik bizim savunmamm kolaylaştınrdı.
A
u
A
R
G
N
K A
UR
L
•i.
D
n
A
A
IU
T
M
1
c
Y
A
u
0
R
'»
l
u
R
Sakıncalı piv ade ülser nedeniyle yattığı askeri hastanede. doktoriann ilgi odağı olmuştu..
vermiyorum) 12 Mart dönemınde Sı-
kıyönetim Komutanlığı Adli
Müşavin olarak görev yapıyordu. Bu
dava için mahkemede görevlendırildi.
Daha doğrusu ben bunu kendisinden
öğrendirn. Okuidan tanıştığımız için
ve kendisini yansız bir hakim olarak
tanıdığımdan ziyaretine gittiğimde,
bana aynen şunlan sövledi:
(.... ha bu senin Uğur var ya, çok ze-
ki oğlan daa... Bir türlü yakalayamay-
rum. Ha ben nıye geldim biliyi misin?
Komutan beni buraya Uğur'lan mah-
kum etmek için
yolladı.)
Uğurlar. Prof. Uğur
Alacakaptan ve Sevgili
Mumcu idi.
Bu sözleri işittiğimde
gerçek bir acıya
kapıldım. Çünkü
zekasına ve yeteneğine
inandığım bir hakımin,
"Beni buraya komutan
bunlan mahkûm etmek
için gönderdi" demesi,
düzenin çarklanna uy-
gun bir açıklam;> idi,
ama benim kabul
etmeme olanak voktu.
de bir dost olarak "emın" ve 'değer'h
olduğunuzu çoktan kanıtlamıştınız.
Savunmanızı okurken avukatlığınızı
ve dostluğunuzu yüreğimde ve aklım-
da yeni baştan tarttım Duygu ve dü-
şüncenın düğümlendiği bu güç günler-
de, katkı ve yardımlannız için teşek-
kür kelimesi bulmak bile güç. Sağo-
lun."
Bu teşekkür ve takdir yazısındaki
ölçü. onun kişiliğini ve bu kişilikteki
niteliğini yansıtır.
Uğur bu mektubunu şöyle sürdürü-
asteğmen olarak Silahlı Kuvvetler'e
yapacağı katkıyı düşünüyorum da, bu
hukuka aykın işleme hiçbir özür
bulamıyorum. Silahlı Kuvvetler bu
yanlışlığı çok geç anlayacak ve onu
Harp Akademilerinde 500 kurmay
subaya konferans vermek üzere
ölümünden sadece bir hafta önce çağı-
racaktı. Bu gerçek bir çelişki idi.
Uğur bu çelişkiyi anlaurken, "Dü-
şünebiliyor musun Emin ağabey, yır-
mi yıl öncesının Sakıncalı Piyadesi,
yaptığı konuşma ile 500 kunnay suba-
yın dakikalarca
alkışlan altında,
onlara dünyanın
ne olduğunu
anlatmaya çalıştı"
zası" dedi.
Tüm bu olaylar içinde Uğur'u ger-
çek yönüyle tanıdım: Gerçekçi, dü-
riist, yalnız doğrunun ve gerçeğin pe-
şinde. kişilerin öz yaşamlan ile değil.
onlann toplumsal ilişkılen, devlete ve
halka olan sorumluluklan ile ilgili,
toplumu düşünen ve kendisini toplu-
mun huzur ve güvenine adamış bir
aydın.
Zaman zaman evine gittiğimde, ne-
leri nasıl araştırdığını öyle bir coşku ile
anlatırdı ki, onun bu içtenliğini ve
mutluluğunu paylaşmamak olanak-
sızdı. Kımse için yanhş ve gerçek dışı
bir yazı yazmamaya çalışırdı. Ebne ge-
len belgeleri titizlikle inceler, doğrulu-
ğunu araşünr ve eğer onlarda bu ülke-
nin, bu halkın çıkanna karşı bir yön
görürse, onlan yazardı.
İnsanlan özel yaşamlan ile değil.
onlann yaşamlannın topluma. devlete
ve halka zarar veren yönlerini eleştirir-
di. Bu konuda üslubu. biçemi acı-
masız olurdu, ama bu. onun bu
topluma olan sorumluluğu ıle ilgili ıdi.
O acımasızlığa karşın sorunlan ele
alışındakı incelik ve gerçekçilik bizim
savunmamızı kolaylaştınrdı.
Ben Uğur ile yirmi yılı aşan dostlu-
ğumuz sırasında hiçbir kişıye kişisel
nedenlerle kınldığını anımsamıyo-
rum. ama söz toplumun çıkarlan ol-
duğunda, söz kışinin, Mumcu'nun
dünya görüşü ve ilkelen ıle çelişki gös-
terdiğinde, Uğur. o kişiyi acımasızca
eleştirirdi. Konu. O'nun ideali.ve da-
vası ile ilgili ise, '"Marksist dönekler"
derdi, "sermayeye satılmışlar" derdi.
Ve bu sözleri işitenler, onun haklılığı
karşısında susmak durumunda olduk-
lan için ses çıkaramazlardı.
u
demişti.
uyazar
ğur'u,
olarak,
Ve tüm meslekdaşlanm bilirler ki, bu
kişi ile o günden sonra merhabam
olmamıştır.
V e bu kişi emre uyarak
mahkum etti. Ancak Askeri yargıtay
bu gerekçeden yoksun. emirle verilmiş
karan bozdu ve sanıklan salıverdı.
Uğur'un mahkumiyeti nedeniyle
Yargıtay'da yapılan savunmayı de-
ğerlendiren mektubundan da söz
etmek ıstiyorum. Uğur Mumcu bu
mektubunda şunlan yazıyordu:
"Bugünlerin avukatlığı kadar, dost-
luğu da önemli. Siz hem avukat, hem
Mumcu'nun cezaevinden yazdığı bir mektup
yordu:
Savunmanızın son sayfasını
okurken, sadece kendımi değil. Ata-
türkçü düşüncenin aydınlığma ina-
nanlar için de üzüldüm. Sadece beni
değil, Kemalizmin ulusçu, halkçı ve
bağımsızlık ilkelerini de savunduğu-
nuzu biliyorum. Belki size rahatlık
veren de bu."
Uğur Mumcu bu davadan beraat
etti, ancak Yedeksubay Okulu'nda sı-
nava gıremediği için er olarak Pat-
nos'a gönderildı. Kıtaya gönderildiği
akşam ben de ailesiyle biriikte onu
Ankara Gan'ndan doğuya
uğurladım. Uğur gibi bır beynın,
üîkenin çeşitli
sonınlannı aydın
bir hukuk ve
düşün adamının
yürekliliği ile
ışlediği yazılan-
ndan dolayı acılan davalarda da
savundum Örneğin bir Yahya De-
mirel sunta davası. bir Vuralhan dava-
sı, Tercüman ve Ahmet Kabaklı ile
Cumhuriyet'in ilkelerine ihşkin çatış-
malann davalan ve benzeri otuzu aş-
kın davada; onun yaalannın salt ger-
çeği yansıttığmı ve her yazısmın bir
belgeye dayalı olduğunu. amaanın
kamuoyunu aydmlatmaktan başka
bir yönü bulunmadığını belirttim.
Bunlann biri dışında tümünü kazan-
dık. Onda da. kendisine verilen bilgi-
nin yanlış olduğunu. gerçek bir gazete-
cı ve insan kimliğı kabul ederek, "Ne
yapalım. üzülme Emin Ağabey. iş ka-
ğur, eleştirdiği kişilerce bile,
doğnıluğu, dürüstlüğü. gerçekçiliği ile
anıldığı için. yanhş yapmadığına ina-
nıyorum. O en ağır ceza suçlaması ile
yargılanırken bile savunduğu ilkeler-
den ödün vermeyen ve mahkeme kar-
şısında o ilkelen inançla savunan ger-
çek bir insandı, insan olan insandı. Ki,
günümüzde böyle insanlan bulmak
çok güçtür.
Uğur. eğer bugün halkımızın ço-
ğunluğunca sevgi ve saygı ıle amlıyor-
sa. bu onun kişiliğine ve dünya görii-
şüne olan sevginın ve saygının eseridır.
Ben onu hep. eşsız bir insan eşi az bu-
lunur bir dosL arkadaş olarak sımsı-
cak duygularla >
r
üreğimde saklayaca-
ğım. O son Kuvayı Millıyecilerdendi.
O bayrak yere düşmedi sevgili karde-
şım. Düşünce yapının temelindekı
Kemalist devrim, çağdaş değerlerle
beslenerek sürecektır. Bilirsın kı dev-
nmler süreklidir. Burada bir noktayı
vurgulamabyım.
Senin de sık sık söylediğın gibi.
devrimler süreklidir, ama devrimler
ancak halkla elele sürdürülebılır.
Kemalist devrim, halkla elele
sürdürülecektır. Rahat uyu, ruhun yü-
celsin.
Mumcu o parlak hukuk mantığı ile asılsız suçlamalardan başan ile kurtuhnuştu.Hemen her iddiayı çürütmesini bUdi.
Prof Kuter Ataç, 40 yıllık arkadaşını anlattı:
Uğur hiç bir zaman taviz vermecS
ğur'un bu sözleri, aslında id-
dia makamının suratına indirilmiş bir
şamar idi. Çünkü, Kemalist ilkeleri sa-
vunmanın. komünizm propagandası
sayılması, hem sosyal, hem hukuksal
olarak da yanlışu, ama savcının kafası
biçimlendiği için bunu kabul edemi-
yordu ya da aldığı emir bunu gerektiri-
yordu. Uğur Mumcu, 12 Mart Sıkıyö-
netim Mahkemelennde, Basın Ya-
sası'nın açık hükmüne karşın, yıllarca
önce yazdığı yazılanndan cımbızla çı-
kanlmış kimi düşüncelerinde komü-
nizm propagandası suçlamasıyla da
yargılanıyordu. Bu gerçek, bu mahke-
melerin bir emir komuta içinde çalıştı-
ğını gösterir.
Burada düzenin ve yargının işleyişi-
ne ilişkin bir anımdan sözetmek iste-
rim. Bu davayı gören As. Hakım (ısim
£ rof.Dr. Kuter Ataç: Uğur ile
olan taınşıkbğnuzın, arkadaşlığnuzın
kırk yıla yakın bir geçmişi vardır. Bu
ıızun süre içinde l ğur'u
düşünduğümde onun mizah
yeteneğini. hazırce\ ap kişiliğini
hatırlamamam mümkün değil. Onun
bu yeteneğini tam olarak
değerendirebilmek için yanında
olmak; onun davranışlarını, yûz ve göz
ifadeierini görmek gerekirdi. Kendisi
zaman zaman şaka konusu olsa bile
bu yeteneği ile baskın çıkmasını
bilirdi. Aynca üstün bir taklit veteneğj
vardı. Hemen, hemen her ünlünün
taklidini kolaylıkla yapardı. Bir gün
edebiy at dersinde tahtay a
kalktığında, a\ nen edebiy at
öğretmeni gibi konuşmuş, şiir
okumuş: öğretmenimiz de bizim neden
toplu şekilde güldüğûmüzü bir türlü
anlay amamıştı. l ğur'u sonradan
tanıyanlar bu yönünü hiç bir zaman
bilemeyecekkrdir. Bir arkadasımızı
Ankara Gan'ndan İstanbul'a yolcu
ettikten sonra, durup dururken Uğur'u
omuzlanmıza alnıış. y aptığımız
tezahûratla herkesi şaşninuşbk. Uğur
durumu hiç > abancılamamışth Belki
de biz arkadaşları onun gelecekte
toplumda iistleneceği işlevi sezmiştik.
Gerçi, Uğur'u Caddebostan Plajı'nda
aynı şekilde omuzlarunızda denize
sokmuş, itiraf edeyim, sırtının hayli
v anmasına neden olmuştuk. Uğur'un
edebiyat yeteneği müthişti. Ancak
mekanik işlerdeki becerisini
ölçebihnek için zaman zaman test
uygulardık. Bir defasında bizim evde
kendisine karpuz kestirmiştik ve solak
olan Uğur'un vere> karpuz kesişine
havran kalmtstık. Kalın bir atkısı olan
nahna çi>i çakma testinden sahiden
kalnuştı. L ğur bu durumlardan oluşan
havaya hemen u>um gösterir ve arka,
arkaya espriler türetirdi. Galiba biz de
en çok bunu beklerdik.
Uğur'un beni en çok etkileyen yönü
yürüttüğü savaştaki dürüstlüğü oldu. Bu
konuda ne bir sapma gösterdi, ne de
geriledi. Taviz vermedi; taviz
verilebilecek ortamuı doğmasına bile
izin vermedi. Kolaylıkla elde debileceği
olanaklar ilkelerinin, doğru bildiği
şeylerin gerisinde kaldı. Düzeni samimi
olarak eleştirdi. Çözüm arayışında
Türkiye için' ve 'Türki> e' ile sınırh
kaldı. Mustafa kemal »e Kurtuluş
Savaşı'nın hep hayranı oldu.
Uğur'un cesur mücadelesinin kesintisiz
devamında ve L ğur'un toplumsal olgu
olmasında çok savdığun eşi Güldal
Mumcu'nun rolü \ adsınamaz. Güldal'a
bu nedenle hepimiz çok şey borçluyuz.
Sa\aşında, mesleğinde, insan
iliskilerinde hep dürüst kalan, vefalı
Uğur'u kaybettik. Bir insan ve bir
değeri gerçekten kaybettik, daha ne
söyleyebilirim.
: Muzafer Erdost, Mümtaz
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Yaşam Solar, Ama Özlem
Diner
ANAP iktidarının ılk dönemi. Başbakan Özal bir ak-
şam yemeği verdi gazetecilere. Devlet Konukevi'nin
büyük salonunda uzun bir masa, ortada Sayın Özal otu-
ruyor. Beni deyanınaçağırdı, başladık konuşmaya. Ben
soruyorum, o yanıtlıyor; sıyasal yaşamdakı başansının
nedenlerini anlatıyor ANAP'ın geniş yelpazesini... Ka-
mu görevine çağırdığı kişilerden söz ediyor, bir konuyu
davurguluyordurmadan. Yurtdışındangöreve çağırdığı
kişilerin geçmışleri, siyasal eğilimleri ya da eylemleri
önemli değil; Cavit Kavak'ı örnek veriyor. Dün neredey-
di bugün nerede, diye gülümsüyor. Ben, diyor, politika-
dayadabürokrasideyararlıolacağına inandığım herke-
se kapımı açarım. Örneğin Kemal Derviş'i de çağırdım
Ankara'ya. Bir proje çalışması nedeniyle gelemiyor,
yoksa önerimi olumlu karşıladı. Vaktiyle Ecevit ile çalış-
ması beni hiç ilgilendirmez. bilgisine ve birikimine
önem veririm.
Çok ilginç çağrışımlarla anımsıyorum o konuşmayı.
Özal'ın prensleri diye adlandırılan kimi bürokratlar, gö-
revini hâlâ başarıyla yürütenler, bellı nedenlerle ayrılıp
gidenler canlanıyor gözümde. Onlardan biri de Bülenr
Gültekin. ABD'nin ünlü bir üniversitesinde yaşamboyu
profesörlüğe yükseliyor Türkiye'de göreve çağrılınca
gözünü kırpmadan geliyor Ama istediği gibi çalıştı mı
bilmem? Hiç unutmam bir kokteylde SHP Genel Baş-
kanı'yla ben tanıştırdım onları. Erdal Bey, Toplu Konut
ve Kamu Ortaklığı'nda ne yapıyorsunuz, diye sordu. Bü-
lent Gültekın'in yanıtı ilgınç- Olayı saydamlaştırmaya
çalışıyorum, o kadar!
Kimbilir, saydamlaştırmaçabaları hoşa gitmedi belki
de! Ülkemizden ayrıldı, Polonya'dadanışmanlığaçağrıl-
dı Bulent Gültekin, oradan Türkı cumhuriyetlerine. Mutlu
mu bilmem..
lyi bir seçim de sonuç vermıyor her zaman. Bilgisine,
girişimine güvendığiniz bir danışmanın önerisine, eleş-
tirisine kulak vermezseniz olay yozlaşıyor! O akşam
yemeğınde söz danışmanlara geldı bir aralık. Sayın
Özal'a sordum, danışmanları arasında "hayır" diyenler
de var mı? Bellı gözlemlerim doğrultusunda özellikle
sordum bu soruyu. Var, dedi, Adnan Kahveci'yi örnek
verdi. Evet demez; görüşümü, düşüncemi onaylamaz
her zaman, yanlışımı çekinmeden söyler, yeni seçenek-
lerle karşımaçıkar. Yemekten ayrılırken Kahveci'yi kut-
ladım, her şeye evet demeyen danışmanlığı nedeniyle.
Sonra daha yakından tanıdım onu. Ortak konularımız
var. Çok okuyor, tiyatro seviyor, müzik seviyor, doğa se-
viyor, çevre kirlenmesinden üzüntü duyuyor, bir araya
gelince saatler çabuk geçiyor. Hızlı okuma yontemini
öğrenmeye zorladı beni. Gençlik yıllarımda güneşi bir
kitabın sayfasında selamlardım ben de. O hızı yitirdim
artık. Ama Kahveci'ye söz verdim, hızlı okuma yöntemi-
ni öğreneceğim. Okumadığım, bilmediğim şeyler gide-
rek çoğalıyor. Adnart Kahveci yazılarımı okur, espriler,
şakalarla yorumlar sonra. Doğa sevgime candan katılır,
yaz aylarında tırmandığı dağları anlatır bana. Çok üzgü-
nüm, Ida'ya tırmanmak hayalini gerçekleştiremedik.
Be^i önümdeki yıllar azalıyor, çabuk olalım diye sızlanır-
ken o bir trafik kazasında yitirdi yaşamını.
Cumhuriyet Dergi'de Başkent Günleri'nde Ankara'nın
aŞaç* yollarırn, çiçekli bahçelerini anlatan yazılarım»
nostaljik bulur, nostaljinin üretkenliği deyiminden de
çok hoşlanırdı. Bir buluşmada akasyaları sordu bana.
Ben de özlemle anlattım. Bulvarlarında akasya ağaçla-
rı, dallarında beyaz çiçekler, havada baygın bir kokuyla
baharı yaşayan bir başkent. Lise ve fakülte yıllarımda
dalları sallar, akasya yağmuruna tutardık arkadaşları-
mızı.
Kahveci ilgiyle dinledi beni, gözleri parladı. Cumhuri-
yet'in ilk yıllarında akasya fidelerinin Macaristan'dan
geldiğini söyledi. Budapeşte'deki elçimiz Halit Güve-
nere bir mektup yazıp akasya tohumu yollaması için
yardımını istiyor. Otohumlardan üretilecekfidelerlebul-
varların, çıplak tepelerin yeniden yeşermesini, çiçeklen-
mesini hayal ediyor. Tohumlar geldi, birkaç paket de
dostlarına verdi. Ektik, yeşerdiler. Bir gün ağaç da ola-
cak, çiçekde açacaklar. Biz de üretken bir kişiyi anımsa-
yacağız beyaz dallarında
!
• • • ' '' • •'
Yazarken hüzünlenıyorum, ölümden çok söz ediyoruz
son gunlerde. Cami avlularında çok buluşuyoruz. Kolu-
muz kopar, kanadımız kırılır gibi acılara gömülüyoruz.
Yalnızlığımız artıyor giderek. Oysa ölümün de bir uyarısı
var. Alabılirsek sevdiklerimiz ölmez, biz de daha güzel
yaşarız bence. Boynumuzu bükmeden, umudumuzu yi-
tirmeden yaşamak gerekiyor. ölülerin özlemini de yüre-
ğimizde hissederek.
Yaşam solar, ama özlem diner; sevdiklerimiz daha
rahat uyur mezarlarında
BULMACA
1
SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4
1/ Şeyhi'nın, özentı için-
deki bir eşeği konu alan
ünlü mesnevisi. 2/ Ze- 2
hir... İçine süt sağılan o
kap. 3/ Bellı bir konuda
yeterli bilgisi olmayan... 4
Yapmaakh davranış. 4/ ^
Şarkı, türkü... Karagöz
o\ıınunda kullanılan ka- 6
mış düdük. 5/ Büyük j
çıvi...Antalya'nın turistik
bir ilçesi. 6/ Bılgıçlik tas- 8
layan kimse... Uluslara- g
rası Tiyatro Enstitüsü'-
nün simgesi. 7/ Uzaklık ışareti...
Bilgjsiz, kültürsüz kimse. 8/1942'-
de Çanakkale Boğazı açıklannda
batan ve 39 kişilik mürettebatının
tümü ölen Türk denizalusı... De-
minn simgesi. 9/ "Şahinım var,
bazlanm var(
-alışkın sazlarun
var" (Karacaoğlan)... Ağzı yay-
van toprak kap.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Tolstoyun. Kuzey Kafkasyah
bir kahramaran hayatını konu
alan ünlü romanı. 2/ Aklaşmış. rengı solmuş... Bir cetvel türü.
3/ Mürekkebi kurutmakta kullanılan çok ince kum... Duvan
berkitmek için taşlann arasına yatay olarak yerleştirilen direk.
4/ Küçük mağara... Değerli bir süs taşı 5/ Yurdumuzun batı-
daki en uç noktası olan bunın... Şöhret. 6/ Kuzu sesi...Bir no-
ta... İnce dantel.7/ Balıkesir'in bır ilçesi. 8/ Bir çeşit füze... Bir
nota. 9/1790'da icat edilen ve bisikletin en eski şekli olan taşıt.
Soysal
Mumcu'nun albümünden. 19401ı
yıllar. Anne, baba ve kardeşleriyle
biriikte.
ÖZGÜRLEŞME EYLEMİ: KÖY
ENSTÎTÜLERİ
Mehmet Başaran
20.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğht-ktanbul
Ödeneli göBderilmez.