Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 ARAUK1993 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
DUNYADAN
Fransızlar başörtülü öğrenci istemiyor
•Yakın geçmişe değin, ülkelerine gelen göçmenlere karşı hoşgörülü davran-
makla övünen Fransa. başörtüsüyle geldikleri gerekçesiyle ikisi Türk, dört
Müslüman kızın okullanndan uzaklaştınlmasından sonra, Türk imam Hüse-
yin Konuş'u da sınırdışı etti
Göçmenler ve göçmen kökenliler ise, kendilerine "ikinci smıf vatandaş"mış-
larcasma davranılmasından yakınıyor ve Fransız yönetiminin "Transa'day-
sanız, Fransız gibi yaşamak zorundasınız" şeklinde baskı yaptığmı iJeri sürü-
yorlar.
F
ransa'da bundan dört yıl önce Müslü-
man kız öğrencilerin başörtüleriyle
okula devam etmeleri gündeme geti-
rildiğinde hükümet, okul müdürlerine kendi
kurallannı belirleme hakkını tanımıştı. Mü-
dürlerin çoğu. kendi bölgelerindeki Müslü-
manlarla yaptıklan görüşmelerin sonucun-
da esnek davranmaya karar verdiler.
Ancak geçtiğimiz ayın başlannda iki
Türk ve iki Faslı kız, sınıfa başörtüleriyle
geldikleri gerekçesiyle, okuldan uzak-
laştınldılar. Hükümet. bu olayın ardından
daha da ileri gidıp "Aflah'm emirferi, Fransız
yasalanndan önce gelir" diye kızlan destek-
leyen Türk ımam Hüseyin Konuş'u sınırdışı
etti.
Bu olaylar Fransızlarla ülkedeki yabana
azınlık arasındaki ilişkilerin gitgide bozul-
tnakta olduğunu ve sağcı hükümetin şeri-
atçılardan kaygı duymaya başladığını gös-
teriyor.
Ancak hepsinden önemlisi son olaylar.
Fransa'nın Uçüncü Dünya ülkelerinden ge-
len göçmenlerin toplumsal bütünleşmelerini
SljejNirto york Simcs
sağiamakta yetersiz kaldığının kavran-
masını sağladı. Yeni hükümet, başörtüsü
konusunda tavır alarak. Fransa'da artık
çokkültürlülüğe izin verilmeyeceğini belli
etti.
Hükümet. Fransa'daki devlet okullan-
nda hiçbir dinsel simgeye izin verilmediğini
belirterek, fslam'a karşı bir aynmcılık yapı-
lmadığında ısrar ediyor. Bu konuda verileh
açık mesaj şu: "Fransa'nın kültürel birliği ne
pahasına olursa otsun korunmalıdır; İslam'ın
bilc bu ülkede Fransız İslamı' haline gelmesi
gerekmektedir."
Muhafazakar milletvekili Pierre Lellouc-
he, "Çokkültürlülük Fransa'nın sonu ohır.
Burada Hıristivan, Yahudi, Müslüman iste-
diğiniz her şe> olabilirsiniz; ancak hepimiz
Fransızız. Bunun tek alternatifi kültürel
azınlıklar oluşturulması" diyor.
Gerçekteyse bunlar oluştu bile. Son 20 yıMır
Arap ve Afrikalı göçmenler ve onlann
Fransa'da doğmuş çocuklan Paris ve diğer
Fransız kentîerinin banhyölerine yerleş-
mekte. Bugün bu insanlar. Fransızlann gü-
venmediği ve Fransızlara güvenmeyen bir
altsınıf oluşturmuş durumdalar.
Aynı zamanda muhafazakar lider Jacqu-
es Chirac'ın daruşmanlığını da yapan Lello-
uche. "İşler böyle devam ederse felakete sü-
rükleniriz. kentlerin çeuesindeki banliyöler-
de şu ana değin bir patlama olmadıvsa. bunun
nedeni oralarda vaşayan gençlerin silah-
lanmn buiunmaması. Ancak bu insanlarda
Fransa'ya karşı büyük bir nefret birikti" şek-
linde konuşuyor.
Hükümet.'ilk adım olarak; 1880-1960
yıllan arasında 7 milyon kadar Leh, İtal>an,
Rus. İspanyol ve Portekizli'yi toplumsal
açıdan bütünleştirmeyi başaran politikaya
geri dönmeye karar verdi. Bu politika, göç-
menlere insan topluluklan gözüyle bakmak
yerine. bireyler olarak görmeyi ve okullarda
verilen eğiümle göçmen çocuklannın Fran-
sız olarak yetıştirilmelerini öngörüyor.
Ancak bu kez durum biraz daha kanşık.
Göçmenlerin çoğu ne Avrupalı, ne de Hıris-
tiyan. Hükümet bu nedenle kültürel ya da
dini aynlıklan vurgulayan her şeyin (kız öğ-
rencilerin başörtüsü takmalan ya da okul-
larda Arapça öğretilmesi gibi), göçmenleri
daha da böldüğünü ileri sürüyor. Bunun da
Fransızlar arasında. ırkçıhğı ve yabana
düşmanhğını beslediği belirtiliyor.
I Yabancılar
Fransızlaşsm
Hükümetin göç uzmanlanndan biri olan
Jean-Gaude Barreau, "Fransızlar ırkçı de-
ğildir, ancak yabancılann Fransızlaşma-
lannı, dinleri konusunda tedbirli davranma-
lannı ve okullara birey olarak katılımlannı
sağlamak istiyorlar" dedi.
Hükünietin bu görüşü, gittikçe sayılan
artmakta olan bir grup Fransız öğretmen
tarafından da paylaşılıyor. Bu öğretmenler.
ülkeye yerleşmeyi seçen göçmenlerin -bu in-
sanlann çoğu geri dönmeyi düşünmüyor-
ülkenin geleneklerini, yasalannı ve dilini be-
nimsemeye teşvik edilmeleri gcrektiğınc
inanıyorlar.
Çok sayıda göçmen çocuğunun öğrenim
gördüğü bir okulun müdürü olan Bernard
Duattis. "70'lerde >e 80'lerde çok kültüriülü-
ğü teşvik etmeve çaltşıvorduk. Okulda her
dine özgü bavramlar kutlanırdı. Genellikle
'yaşasın farklıJıklar' şeklinde düşünüyorduk.
Bugünse, olaylar tam tersine döndü" dıyor.
Fransız hükümeti görevlileri ve öğret-
menler. göçmenlerin kültürel vedini farklılı-
klannın hoşgörü ile karşılandığı, hatta teş-
vik edildiği ABD ve İngjltere'den örnek alı-
nmaması gerektiğini düşünüyorlar. Barre-
au, bugün Üçüncü Dünva göçmenlerinin
daha önceki Avrupa kökenli göçmenlere kı-
yasla. göç ettikleri ülkenin halkıyla bütün-
İcşmcye daha az istekli olduklannı söylü-
yor:
"Meksikalılar Amerikanlaşmak istemi-
yor. Araplar, buraya Franstzlaşmak için gel-
miyor."
Alan Riding
Siyonizm
ideali
yıkılıyor
v srailliler. tzhak Rabin ve Ya-
I ser Arafat arasında, geçen ey-
M lül ayında vanlan antlaş-
tnanın tam anlamıyla yürürlüğe
girmesi durumunda. geleçekte ken-
dilerini nelerin beklediğini merak
ediyor. Son derece yoksul ve seyrek
nüfuslu Gazze'den çekilmek
zorunda kalmayı bir kayıp olarak
kabul eden Israilliler'in sayısı az.
Ancak bir gün gelip de. Batı Şeria'-
dan vazgeçeceklen fıkri en yumu-
şakbaşlı Israilli'ye bile bir eksiklik
duygusu veriyor.
fsrail hala kendisini özel misyo-
nu olan bir ülke, Yahudilere bir
anavatan kurmak için savaşan ide-
alist siyonist öncüler tarafından
kurulmuş bir devlet olarak gör-
mekten hoşlanıyor olsa da, mo-
dem bir tüketim toplumu haline
geldikçe önceki idealizmini büyük
ölçüde yitirmeye başladı.
"Alü Gün Savaşı'nı izleyen yı-
1larda siyonizm bir alınyazısına dö-
nüştü: Baü Şeria'ya yerleşıp bölge-
ye sahip çıkmak konusunda ısrar
ctmek. Din ya da milliyetçilik duy-
gulanyla gayrete gelen Yahudiler,
Israil hükümetinin de onayıyla
uzun zamandır Filistin'e ait olan
topraklara 70'li yıllann sonlannda
hızla yerleşmeye başladılar.
Siyonizmin son siperlerinden
biri olan bu topraklar bugün ise,
bir uzlaşma konusu halini aldı.
Bugün Batı Şeria'da yaşayan
İsraillilerin çoğu, özellikle dindar
Yahudiler, kendilerine ait olduğu-
na inandıklan bu topraklardan
vazgeçmeyecekleri konusunda
ısrar ediyorlar. Eriha gibi özerk
bölgelerde düzeni sağlamakla gö-
revli Filistin polisinin yetkisini ka-
bul etmeyeceklerini, hatta gerekir-
se dövüşebileceklerini belirtiyorlar.
Banşa karşıhk toprak vermeye
gönüllü olanlar genellikle laik Ya-
hudiler. Çoğu, siyonist ideolojinin
artık etkisini yitirmiş bir güç oldu-
ğunu kabul etmeye yanaşmıyor.
Siyonizmin önünde daha gerçek-
leştireceği çok şey olduğunu iddia
ediyorlar: Jsrail'e daha çok Ya-
hudi'nin yerleşmesini sağlamak ve
Doğu ile Baü arasında köprüler
kurmak için ülkenin benzersiz
konumundan ve değişik anadillere
sahip nüfusundan yararlanmak
gibi.
Israilli yetkililer, son günlerde
daha güçlü bir İsrail ekonomisi
kurmak için "ekonomik sjyonizm"
ve "yüksek teknoloji ayonizmiv>
gibi terimler kullanmaya başladı-
lar
Bir zamanlar Yahudi devletinin
kuruluşuna yardım etmiş olan bu
ideolojiye ne olursa olsun, 130 bin
Yahudi "duşman Araplar'ın ortası"
dedikleri yerde, yani Batı Şeria'da
yaşamaya devam edecek. Meretz
Parti'si üyelerinden Dedi Zucker.
bu insanlann İsrail'e geri dönmele-
rini sağlamak için mümkün olan
her şeyin yapılması gerektiğini ileri
sürdü.
Bunu gerçekleştirmenin biryoiu,
Batı Şeria ve Gazze'de yaşayan
Yahudilere verilmekte olan cömert
konut yardımlannın durdurulması
olabilir.
Bunun dışında bölgeden aynlan-
lara tazminat ödenmesi ve İsrail'de
konut sağlanması, bu topraklara
ideolojik amaçlarla değil de maddi
çıkarlar için yerleşmiş on binlerce
Yahudi'yi geri getirmeye yaraya-
caktır.
Zucker. Batı Şeria ve Gazze'ye
yerleşmiş Yahudiler'in bölgeden
aynlmalannı sağiamak için müm-
kün olan her şeyin yapılmaması
halinde geride "Yugoslavya'daki
dunıma dömisebilecek bir embri-
yon" bırakmış olacaklannı belirli-
yor. Oysa siyonistlerin bölgeye yer-
leşmelerine neden olan büyük düş,
kesinlikle bu değildi.
Newsweek
Angııs Deming
Arafat'tn zovlupoMk dönemed
Gazze'deki İsrail gjzli ajanlan
FKÖ'nün silahlı kanatlan-
ndan biri olan El Fetih üyesi
üç kişiyi tuzağa düşüriip, 23 yaşı-
ndaki Ahraed Ebu Riş'i öldürürler.
Olay, işgai alündaki topraklardaki
halkı galeyana getirir ve Gazze, taş-
layan çocuklarla tsrail birlikleri
arasındaki yeni bir çatışmaya sahne
olur. 24 saat içinde askerler bir genci
öldürür ve 65 Filistinliyi yaralarlar.
IGözegöz,
dışediş
Şiddet Batı Eriha'ya sıçrar. Filis-
tinli gerillalar. Ramallah yakınında
yol kenanna park etmiş araçlardakı
israillilerin üzerine ateş açarak 24
yaşındaki anaokulu öğretmeniyle,
19 yaşındaki bir öğrenciyi öldürür-
ler.
FKÖ'yle banş antlaşmasına karşı
çıkan Yahudiler de barikatler ku-
rup, lastikleri ateşe vererek buna
karşılık verirler. Bir gün sonra da,
Hebron'da ıntifada askerleriyle ça-
tışan silahlı Yahudiler bir Filistinliyi
öldürür ve dokuzunu da yaralarlar.
İsrail Filistin ilişkilerinde mermi-
ler ve toz dumanıyla yeni dönem, ne
yazık ki, sonuncu olacağa benziyor.
Bütün bunlara karşın. İsrail Baş-
bakanı İzak Rabin ile FK.Ö Başkanı
Yaser Arafat'ın geçen eylülde Beyaz
Saray'da el sıkışarak imzaladıklan
anlaşmanın bütün bunlara bir son
vereceği umuluyor. Gelecek hafta
Filistinliler kendi hükümetlerini ku-
racaklar ve İsrail birlikleri Batı Şe-
ria'daki Gazze ve Eriha'dan çekile-
cekler.
I FUistinlUerdevlet
I yönetebilecekler mi?
İsrail ve Filistinli görüşmecilerin
kendi güvenlik ve sınır sorunlannı
13 aralıktan önce çözmeye çalıştığı
sırada. Rabin; uygulamanın belirle-
nen tarihte başlatılabilmesinin çok
güç göründüğü şeklinde bir uyanda
bulundu.
Arafat da, şiddetin 'İıarış süredni
tehdit edebileceği"ne ilişkin kaygıla-
nnı dile getirdi. Ancak FKÖ lideri,
Time'a. "banş sûreci, her şeye rağ-
roen, sûrecekör" mesajını verdi.
İsrail birliklerinin çekilmesi biraz
gecikse bile, otoritenin Filistinlilere
devredileceği gün hızla yaklaşıyor.
Şu anda en önemü sorun, Arafat ve
Filistinlilerin kendi kendilerini yö-
tşgal altındaki topraklarda sürekli yenilenen senary o değişecek mi? ÖMürülen çoeuklar, ateşe verilen lastikler, yıkılan barikatlar.. acılar... acılar..
netmeye hazır olup olmadıklan.
Tunus'taki FKO liderleri, yöneti-
mini de\Talacaklan ilk topraklar
olan Gazze ve Eriha'nın. siyasal ve
ekonomik yönetimlerine ilişkin
planlar yapıyorlar. Geçen hafta ge-
nel merkezdeki havada. örgütün
kendisini devrimci bir örgütten, iş-
lerlik kazanmış bir hükümete dö-
nüştürmeye henüz haar olmadıkla-
n kaygısından doğan bir huzursuz-
luk söz konusuydu.
Ürdün'deki üst düzey bir FKÖ
yöneticisi
u
Yönetmek dışmda her şe-
yi hayal edebiliyoruz" derken, aynı
kaygıyı dile getiriyordu."Meslektaş-
laruna yönetim zihniyetine kendimizi
ha/ırla\ abilmek için bir dönüşüm dö-
nemine ihti\acımız olduğunu sövlü-
yorum."
Bu kendıne güvensizlik kısmcn
Arafat'ın "tek adam' yönetiminden
ve yetkilerini astlanyla paylaşmak
konusundaki isteksizliğinden kay-
naklanıyor. Şimdiye dek örgütünün
tüm işlerini başkentten başkente
uçarak, sürekli destek arayışıyla
sürdürmüş olan Arafat, artık yeni
dönemin yapısına ilişkin raporlarla
ilgilenmek için yerleşmek yerine, ha-
la ofisinin dışında olmayı yeğliyor.
Dahası. gittiği zaman da yardım-
cılanna tam karar yetkisini vermi-
yor.
Durumu protesto eden en güveni-
lir iki yardımcısı. Mahmud Abbas ve
Yaser Abid Rabbo geçen hafta bir
yürütme kurulu toplantısını boykot
ettiler. Bu şekilde meclis çoğunluğu
sağlanamadığı için Arafat'ı, aldığı
karan ertelemeye zorladılar.
FKÖ yetkililerine görc bu, Ara-
fat'ın liderliğine karşı bir meydan
okuma değil, yetkilerini paylaşma-
ya çağnydı.
Geçen hafta önemli bir karar da-
ha ahndı: "Filistin Llusal Kurulu"
oluştunılması. Bu kurul gelecek yıl-
ki seçimlere değin Gazze ve Eriha yı
yönetecek. 10 üyesi Tunus'taki
FKÖ Yürütme Kurulu'ndan. 10
üyesi de işgal altındaki bölgede ya-
şayan Filistinlilerden oluşuyor.
Arafat başkan olacak, ama diğer
üyeler seçilmeyecck.
Hızlı ekonomik gelişme. yeni Fi-
listin hükümetinin geniş halk deste-
ğini kazanmasıjçin çok önemli ol-
duğundan. FKÖ'nün ekonomik uz-
manlan Eriha'da bir telekomüni-
kasyon sisteminden Gazze'deki 150
milyon dolarlık birhavaalanı inşası-
na dek uzanan. 2500 adet yeni proje
hazırlamış durumdalar.
Öncelik. Gazze'de altyapı kurul-
masına verilecek. Batı Şeria Arapla-
nnın çoğu FKÖ içindeki yoğun yoz-
laşmanın yatınm parasınm çoğunu
yiyip bilirmesinden korkuyorlar.
Arafat onlan yatıştırmak için
bağımsız bir mati danışmanlık fır-
masıyla anlaşma yaptı.
FKÖ yetkilileri. Filistinlilere elle
tutulur bir şeyler kazandıklannı ka-
nıllayubilmek için 13 aralığa kadar
en azından yeni güvenlik güçlerinin
göreve başlamasının önemli olduğu
kanısındalar. Filistin polisinin böl-
gedeki şiddet üzenndeyatıştıncı etki
yapma olasılığı da var.
Uzakdoğu
büyümeyi
sürdürüyor
£e
Doğu Asya ve Uzakdoğu da
dünyanın tüm diğer bolge-
leri gibi Batı'yı taklit edi-
yor. Başannın göstergeleri İsviçre
saati, Alman veya İsveç limuzini,
Fransız parfümü ve. çok zenginler
için, sanat eserleri (özellikle Batılı
sanatçılara ait) koleksiyonuna sa-
hip olmak. Onlann çocuklan artık
kot pantolonu, Mkhad Jackson
konserinde izdihamı, rap'i veya
cazı, McDonalds'ta hamburger ve
kremalı dondurma yemeyi tercih
ediyor. Aynca televizyon reklam-
lanndakı tiplcn. yaşam şeklini ve
İngilizce'yi de unutmamak gerekli.
Batılılar Asyalılara gösterdikleri
veya Asyalılann kullandığı yön-
temlerin sonuçlanndan çekiniyor.
Çünkü kültürel ve sosyal çevreleri
çok farklı. Bu yüzden Baü'nın
8-10 kuşakta geldığı yere iki ku-
şakta gelen Asya. birçok ödün ve-
riyor. Kültürel miras. insan hak-
lan veçevre bilinci, verilen ödünler
listesinde ilk sıralan alıyor. Baü'-
nın ve Amerika'nın sanayileşmiş
güçlerinden alınan desteklerle sos-
yal haklardan yoksun ve düşük
ücretle çalışan işçiler, dünya piya-
salanna oranla çok düşük maliyet-
li mallar üretiyor.
I YenUikler
onlan da cezbediyor
iletişimin inanılmaz gelişmesiyk
beraber Uzakdoğulular yenilikle-
rin cazibesine diğer ülkelerin halk-
lanndan daha fazla kapıbyor.
Uzakdoğu'yla Doğu Asya arası-
ndaki en büyük aynm burada or-
taya çıkıyor. Doğu Asya'da mil-
yonlarca insan akşamlan televiz-
yonlannın karşısında oturmuş ha-
yallere dalıyor. Ama Woody Al-
len'ın ya da Louis de Funes'nin
fılmleri değil, genellikle Bruce Lee
(veya mirascılan) gibi kahraman-
larla süslenmiş masallar onlan bu
büyülü dünyaya sokuyor.
Uzakdoğu'nun gizemli hikaye-
leri sadece filmlere değil, diğer sa-
natsal etkinliklere de yayılmış du-
nımda. Batı'nın ve Doğunun
kanşımı ortaya büyük zengınlik
çeşitliliğı ve özgünlük ortaya
çıkarmış. Konfüçvüs'ün mirascı-
lan (Çin, Japonya. Kore ve Viet-
nam halklan) gelişımlerini ve cv-
rimlerini, düşünülenin aksine, en-
telektüel zenginlik içinde gerçek-
leştınyor.
V zakdoğu'ya bakarken olaylan
genellememek gerekiyor. Çünkü böl-
gesel ve kültürel farklıhklar, gelişi-
mi ve evrimi değişik oranlarda et-
kiliyor. Genellemeler yanhş sonuç-
lara vanlma olasılığını arttırabilir.
Bazı Doğu Asyalı yöneticiler
Bau kültürüne karşı çıkıyor. Bu-
nun nedeni çıkarlanna uymaması.
Batı kültürünü özümseyememiş
olmalan veya ikisi birden olabilir.
Bu nedenlcrden dolayı. Batı'nın
insan haklanyla ilgıli uyanlannı
yanlış anlıyorlar. Bu uyanlar in-
sanlann korunmasından başka bir
amaç taşımıyor. Doğu Asya'da
halkın, sosyal haklar ve kadınlann
oy kullanması gibi haklan alması
on yıllar sürdü.
Bugün gelişimlerini sürdüren
birçok Uzakdoğu ülkesi. gerek
teknolojik açıdan gerek sosyal ko-
num açısından Avrupa ülkelerine
yaklaştı. Örneğin Singapur tek
parti yönetimindeki 30 yıllık sana-
yileşmeden sonra. sosyal korunma
konusunda Doğu Avrupa ülkele-
rinden açıkça ıîeriye geçti. Artık
Doğu Asya ve Uzakdoğu, işçiliğin
ucuz olduğu ve sosyal güvenliğin
bulunmadığı bölgelerden biri de-
ğil-
Jean-Claude Pomonti
Mafya da 'küreselleşiyor'
Değişen dünyada, mafya da artık eskisi gibi
değil. Bir zamanlar yalnızca şiddet eylemle-
riyle tanınan mafya; politik. ekonomik ve
toplumsal değişimlerje, eskisinden çok daha örgütlü
bir yapı kazandı. Bir İtalyan polisi. "Eski mafya, eği-
timsiz hödüklerden" oluşurdu diyor. Pablo Escobar.
şiddetin birsimgesiydi. Ancak. yeni mafya, çok daha
karmaşık, uluslararası boyutlan çok daha geniş ve
Sicilyalılar'dan çok daha tehlikeli.
Tüm dünyada haberalma örgütleri odak nokta-
lannı casuslardan suçlulara doğru kaydınyor. Orta-
da çok ciddi bir tehdit var. Washington, Lİusal Stra-
teji Enformasyon Merkezi'nden Roy Godson, örgüt-
lü suçtaneldeedilen yıllık kânn 1 trilyondolar oldu-
ğunu tahmin ediyor. Rusya'dan Tayland'a kadar
değerli hammaddelerin ihracatı suç örgütlerinin cli-
ne geçiyor. Newsweek"in öğrendiğine göre, CIA, ör-
gütlü suç gruplannın nükleer silahlar edinip edine-
meyeceğini soruşturuyor.
Uyuşturucu bağımlısı Çekler, kartellerin yeni hedefi.
| etkeı
Peki, mafyayı bu hale ne getirdi? Yanıt şu: Pek çok
politik, toplumsal ve teknolojik gelişim, örgütlü suç
için alan yarattı.
Bilgisayar ve haberleşme teknolojisindeki gelişme-
ler bunlann başında geliyor. Elektronik sermayeak-
tanmı sağlayan sistemlerle milyarlarca dolar, sani-
yeler içinde dünyayı dolaşabiliyor. Faks ve ccp tele-
fonlan, konuşmalann takibini olanaksızlaştırdı.
Amcnka üzerinde uçan uyuşturucu kartellerine ait
uçaklar, radar takibinden kaçabilecek donanıma sa-
hip.
İkinci etken komünizmin çöküşü. Eski Sovyetler
Birliği ve Doğu Avrupa toprak lannda kâr motifinin
yeniden doğması. hükümetlerin güçsüzlükleriyle
'Suçörgütü' olarak bilinen
mafya; politik, ekonomik ve
toplumsaldeğişimlere ayak
uydurdu
birleşincc. ortaya yıkıcı bir kanşım çıktı.
Üçüncü etken ise, ilk ikisinin bir sonucu' Ulusal
sınırlann önemlerini giderek yitirmesi. Daha 1960"-
larda Japonlann turistik amaçlarla yurtdışına g-
kmasına izin verilmiyordu. Daha birkaç vıl önce.
Sovyetler Birliği. Doğu Avrupa ülkeleri ve Çin'de.
dışan çıkmak için vize alabilmek büvük başanvdı.
Doğu Avrupa ve Rusya'daki çeteler Sicilva maf-
yasına silah satıyor. Geçen yıl Japon ve İtalyan
gangsterlcr Paris'te konferans düzcnlcmck üzere bir
araya geldi. Suçlulann kapalı toplumlardan daha
geniş bir alana yayılmasıyla. suçlular arasındaki re-
kabet de yayıldı.
Bu rekabetin. dördüncü bir etken yüzünden şid-
detlenmesi kaçınılmaz görünüvor. Bu dördüncü et-
ken de zengin dünyanın uyuşturucuva. özellikle ko-
kaine duyduğu açlık. Kokain. tüm dünyadaki mali
sistem içensinde dolanacak kadar büyük miktarlar-
da para üretiyor. Paris'teki Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Örgütü. her yıl. uyuşturucudan elde edi-
len 85 mılyardolann mali pivasada aklandığını tah-
min ediyor. Kokain krallan hep istila edecek yeni
topraklar anyor. Kartellerle başa çıkmak için geliş-
tirilen yeni yasalara karşın, uyuşturucu kartelleri
bunlarla başa çıkmanın da bir yolunu buluyor.
Önce, parayı yatıracak kirli ya da temiz yeni işler bu-
luyor sonra yeni pazarlar anyorlar.
Doğu Avrupa vc eski Sovyetler Birliği, pazarlara
giden yolda çok işc yanyor. ABD Uyuşturucu Ka-
çakçılığını Önlcmc Vlcrkezfnden bir vetkili "Doğu
Avrupaldar uyuşturucu konusunda bilgilendirilme-
mişler... Sınır görevlilerinin çoğunda. merkezierini ha-
berdar etmeye yarayacak bir teisiz bile yok" diyor.
Asya mafyası. özellikle A BD'de gelişen yeni bir işe
el atıyor: İnsan kaçakçılığı. Bazı ycıkililer. Ame-
rika'ya her yıl 100 bin Çinli'nin kaçak vollardan
girdiğini tahmin ediyor. ABD Adalet Bakanlığı'-
ndan bir yetkili "Yabancı uvruklulann kacakçıiığı,
yalnızca göcle ilgili bir sorun olmaktan çıkıp örgüttü
suçun dışavurumu haline geldi" diyor.
Burada da bir kez daha polilik ve ekonomik deği-
şimlerin etkisini görüyoruz. Tayvan hükümetinin,
ağ ile balık avını yasaklaması. yüzlercc lekne sahibi-
nin yeni iş olanakları aramasma ncden oldu. Aradı-
klannı. göçün hızla arttığı Çin'de buldular.
Sicilya babalan da. yüzyılın başında. Yeni Dün-
va'ya gitmek isteyen köylülcr ıçın ay nı şcyi yupmıştı.
IHükümetler
ne yapabilir?
Hükümetler örgütlü suç karşısında gerçekten güç-
süz mü? Bu çok doğru değil. Ancak öncelikle, suçun
yeni şekillenen uluslararası karakterini kabul etmek
gerekiyor. Paranın aklanmasına karşı uluslararası
önlemler alınmalı. Bunun dışında Amerika gibi zen-
gin ülkelerin. sözgelimi Estonya dili konuşabilen
yetkililere gereksinimi var. Newsweek, CIA'nin Cali
karteline sızdığını öğrendi.
Biraz zamana gereksinim var. Sovyetler Birliği çö-
küp de, sınırlan dünyaya açıldığında, bu yeni dün-
yada zengin olunabıleceğini, ilk olarak suçlular fark
etti. Unutulmaması gereken şu: Zengin ülkeler yok-
sul ülkelerle karşılaştınldığında, suçla başa çıkmak
için çok daha iyi örgütlenmiş durumda. Ve mafyayla
başa çıkılabilmesi için hala umut var.
Nevrsweek