18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7KASIM1993PAZAR OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Şehirdlik kavramı Şehircilik yalnızea özel bir meslek alarurun adı değildir. Şehircilik. toplumbüimdir, ekonornidir, mühendisliktir, mimarlıktır, sanattır, âyasadır. Bu anlamda şehircilik. yaşamı çözümteme, geleceğe yön verme, insanlara insanca yaşayabilecekleri bir çevre oluşturma becerisidir. H. CENGtZ TÜRKSOY TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı I nsanlık tarihı boyunca, top- lumlann en değerli kültür var- lıklan kentte yaratılmışür. Kent. ait oldugu toplumdaki egemen kültürün ürünüdür. Kültürün bıleşenleri kentin oluşumunu; onun temel karakterini belirler. Ancak. kente kimliğini kazan- dıran özellikler bugünün değil, yakın ya da uzak geçmişin izlerini taşırlar. Bir başka deyişle kent, dünü yanna ta- şıyan bır kültür taşıtıdır. Yann (8 Ka- sım) Dünya Şehircilik Günü dolayı- sıyla bu konudaki düşüncelerirru bir kez daha açıklıyorum. Kent aynı zamanda, ona kimliğini veren özellikleriyle bugünün toplumu- nu etkıler. toplumdaki kültürel deği- şimde derin izler bırakır. Öyleyse kent ile toplum arasında karşılıklı etkileşim vardır. Bir zaman dilimindeki toplum, kenti kurarken ya da gehştirirken ayru zamanda kendı geleceğjni de etkıleye- cek gırişimde bulunmaktadır. "Günü kurtarma" anlayışının yay- gın kabul gördüğü toplumlardaki ege- men kültürün ürünü olan kentte, gele- ceğe aktanlmaya değer varlıklar yara- tılması neredeyse olanaksızdır. "Şehircilik" kavramının işte burada büyük önemi vardır. •Şehircilik, geleceğe aktanlmaya değer kültür varlıklan yaraülmasru engelleyen anlayışlara karşı durmanın adıdır. • Şehircilik, bugünün çıkarlan uğ- runa tarihin derinliklerinden süzülüp gelen kültür varhklannı yok eden uy- gulamalara karşı verilen savaşımın adıdır. •Şehircilik, doğal dengeleri bozan. gelecek kuşaklardan ödünç abnmış olan çevreyi kirleten; yer küreyi, hızla üzerinde yaşanılmaz duruma getir- mekte olanlara karşı duyarsız ve tep- kisiz kalan büyük çoğunluğu harekete geçırme çabalanrun adıdır. Görüldüğü gjbi şehircilik yalnızca özel bir meslek alarurun adı değildir. Şehırcilik, toplumbilimdir, ekonomi- dir, mühendisliktir. mimarlıktır, sa- nattır, siyasadır. Bu anlamda şehirci- lik, yaşamı çözümleme, geleceğe yön verme, insanlara insanca yaşayabile- cekleri bir çevre oluşturma becensidır. Şehirci, bu uğraşında, hızmetinde oldugu toplumla bütünleştiği, toplu- mun güvenini kazanabildiği oranda başanbdır. Bu nedenle "şehird", için- de bulundugu toplumda bır "öoder" konumundadır. O. toplumun bütünü icin çalışmak, kamu yarannı her za- man bireysel çıkarlann önüne koy- mak durumundadır. Ülkemizdekı kent planlama sürecı- nın kurgusu içınde kent plancısının tercihleri büyük önem taşımaktadır. Bu ise bir meslek ahlakı sorunudur. Yürürlükteki imar planlama düzenin- de, arazi sahiplerinin konumu ve çı- karlan en önde gelmektedir. Arazi sahibi için kentin bütününe yönelik ve kamu yarannı öne çıkaran planlama kararlannın hemen hıçbir önemi yok- tur. Onun ıçin önemli olan. sahibi ol- dugu kentsel arazi parçasından elde edebileceği en yüksek kazançtır. Kent plancısı ya bu süreç içınde en güçlü konumda olan arazi sahibinin güdümünde ve hizmetinde olacaktır ya da meslek alanırun kendisine yükle- diği "kamu görevlisi" kimliğini bir an bile gözardı etmeden çalışmayı ilke edinecek; bugünün ve geleceğin top- lumsal, doğal ve kültürel değerlerini koruyucu olarak savaşım verecektır. tkinci yolun tercihi, kuşkusuz kent plancısma çok daha az kişisel kazanç sağlayacak, savunucusu oldugu sessiz çoğunluğun çok az desteğinı alabılme- sıne karşın, karşısında örgütlü bir çı- kar grubu bulacakur. Ülkernizde yıllardır yaşanan bu ger- çeğin bilincinde olan TMMOB Şehir Plancılan Odası, kent planlama süre- cinin ivedilikle ele abnarak köktenci biçimde değıştirilmesini: kamu yaran- nı her koşulda bireysel çıkarlann önünde tutan, bilimsel bir planlama ve uygulama düzeninin kurulmasını iste- mektedir. Bu düzeni gerçekleştirme- nin birinci koşulu. bugünün edilgen sessiz çoğunluğunun planlama süreci- ne örgüüü ve etkin katılımının sağlan- ması ıçin gerekli ortamın hazırlanma- sıdır. Bu ortamda oluşacak toplumsal bilinç, tercihıni kamu yaranndan yana yapan kent planasının en güçlü daya- nağı olacaktır Çünkü. böylesi bir gü- cü hiç kimsenın gözardı eünesi müm- kün değildir. Şu koşullan benimsiyorsak - YüzyıUarca öncesinin izlerini taşı- yan kültür değerlerini bozmadan ve kirletmeden yüzyıllarca öteye taşımak gerektiğiru savunuyorsak, - Doğarun yüz binlerce yılda oluş- turduğu kıyılann, bir insan yaşamı süresinde kuUanıhp tüketilmesine razı olmayacaksak. - Yaşamın kaynağını oluşturan su- yun, toprağın ve havanın kirlenmesine göz yummanın ortak geleceğimizin yok edilmesini kabullenmek anlamına geldiğini kavnyorsak, - Insanın yücelmesini sağlayan kül- türün, ancak insanca yaşanılan bir çevrede gelişip tüm toplumda egemen olabileceğini düşünüyorsak, Gelin. kentterimizi doğayla didişen değil. onunla uyum içinde ve onun sun- duğu olanaklan en akdcı biçimde kulla- nan yerleşmeler durumuna getirelim. Gelecek kuşakların kent planlama gündemlerini bugün yarattığmnz sorun- laruı çözüm yoüarmı bulma uğraşlany- la doMurmayalun. Şehirciler, politikaalar, basırun ve sözlü görsel yayının bütün ilgjlileri, kentte ve köyde yaşayan bütün insan- lanmız. sivıl toplum örgütleri, merkezi ya da yerel yöneticiler, seçilmişler- atanmışlar, bilım adamlan, üniversite- ler, kamu görevlileri, bu çağnmız her- kesedir. Hiçkimse bu konu benim dı- şımda diyemez, çünkü, iyisiyle kötü- süyle. doğrusuyla yanhşıyla gelecek hepimizındir. Önu iyi ya da kötü yap- mak hepimizin ortak sorumluluğun- dadır. ARADABIR İLHAN MİMAROĞLUNew York'tm Saölık Beştiri Eski bir mala yeni bir pazar açıldı buralarda. Eskiden beri alınıp satılan o malın adı, eleştiri. Açılan yeni pazar şimdilik yalnız müzik eleştirisi için. Nasıl bir pazar mı bu? Açıklamaya başlayayım: New York'ta konser verebilmek için tanınmamış mü- zikçiler (az buçuk tanınmışları bile) dünyanın parasını harcarlar. Salon tutulacak, bilet, program ve afiş bastırı- lacak, reklam yapılacak, adı duyulmamış bir müzikçiyi dinlemeye pek az kişi gideceği için biletlerin çoğu beda- va dağıtılacak . Işi büyük tutup Carnegie Hall'da bile konser vermeyi göze alanlar oluyor. Orada sahneye çık- mayı, saygın bır akademinin ödülünü kazanmış olma gibi görenler, eksik değilse de gerçek şu ki, parayı veren Carnegie Hall'da bile düdüğunü çalar. Çalar da ne olur? Başı göğe mi erer? Erebilir günün birinde. Başının göğe doğru yükselmeye başlaması için düdükçüyü dinlemeye eleştirmenler de gitmeli ve övgü- lü yazılar yazmalıdırlar. İşte sorun burada. Ya gelmezse eleştirmenler? Gelmedıkleri de oluyor. Özellikle gelmesi istenenler, sözümüzün konusu türdeki müzik olaylarına gitgide az yer ayıran New York Times'\n eleştirmenlerı. öbür ga- zetelerde (sayıları pek az bunların), hele bugün batıp yann çıkan ve ertesi gün gene batan New York Post'ta arada bir çıkan müzik eleştirilerine aldıran yok. Yakın günlere değin varlıklarını zorla sürdören müzik derglle- riyse sermayeyi kediye yükleyip yok olmaya başladıWa- rı için gerıye ancak, birçok konser arasında seçme yapan ve çoğunlukla ünlüleri dinlemeye giden New YorkTimeseleştırmenleri kalıyor. Sanırım ki, "sözümü- zün konusu müzik olaylan" dediğimde, Bach'ların, Be- ethoven'lerin, Mozart'ların ve çiğnenmiş öbür sakızla- rın alanı olmaya indırgenmiş "klasik" denen müzikten söz ettiğimi anlamışsınızdır. Başlarının göğe ermesini isteyen çalgıcılar. şarkıcılar. çağdaş sanat müziğiyle il- gileniyordeğiller. Eleştirıye açılan yeni pazar, müzik dergilerinden bo- şalan yerı doldurmayı gözetiyor. Hovvard Aibel diye biri, piyano çalarak ve öğretmenlık yaparak geçinirken Nevv York Concert Review adlı bir dergi çıkarmaya başlamış. Amacı, eleştiri isteyene eleştiri satmak. New York'ta konserı olan müzikçıler, dergiye 285 dolar ödediklerin- de eleştiri çıkıyor dergide. Üstüne 25 dolar daha öderler- se. fotoğrafları da çıkıyor. Eleştirmenlerin ücretiyse yazı başına 85 dolar. Bu ye- ni pazar, iş arayan eleştirmenlere de yaramış oluyor böylece. İyi ama, ısmarlama yazı yazan eleştirmenin ipliği de çıkmış olmuyor mu o pazara? Namusunu koruyor gö- rünmek için kötü eleştiriler yazarsa, konser veren, iyi eleştiri almak umuduyla boş yere mi 285 dolar ödemiş olacak? "Eleştirmenlerimiz bağımsızdır" diyor Hovvard Aibel. "Sağlama bağlıyor olsaydım övgüyü, 285 dolardan çok daha yukseğini isterdim." Bunu dediğinde, ille de övgü yazısı isteyenle pazarlığa girişebileceğini çıtlatmak isti- yormuş gibı geliyor bana. Ne ki çoğu müzikçi, övgü eleştirilerine büyük paralar ödemezorundakalmamakiçin, "bağımsız" bireleştiriy- le de yetınebilir. Kötü eleştirilerde bile övgüye benzer birkaç söz bulunduğunu göz önünde tutar ve yalnız o sözleri ayırıp işine geldiği gibi kullanabilir. Böylece, olumsuz bir eleştiriye 285 dolar ödemeyi, eleştiriden tü- müyle yoksun kalmaya yeğ tutabilir. Müzik eleştirisine açılan bu yeni pazarda işler iyi gi- derse, bir günler eleştirilerimı müzikçilere doğrudan doğruya yüksek paralara satmak yerine, gazetelere be- şer liraya bırakmış olduğuma yanacağım (Beş lira deyip geçmeyiniz. Ogünlerin beş lirası, bugünün 25.000 lirası- na bedeldi. Büyük servetimi, ne gibi uğraşlarla kurmuş olduğumu açıklamak için belirtiyorum). Müzik eleştirmeni olarak unumu elemiş, eleğimi as- mış sayıyorsam da kendimi, gene de pek gecikmiş deği- limdir belki. Eskı eleştirilerimi işportaya çıkarabilirim, isteyen alıp istediği gibi kullansın diye: "Meşhur munekkidin malları bunlar. Seç seç aaal!.. Kes kes aaal!.. Gıygıycısına da uygun, gırnatacısına da, kemanistine de, kavalistine de... Mala bak mala! Balları akıyor. Acısına para yok." ANMA Sevgili arkadaşımız Dr. CENGİZ KHJÇ'ı aramızdan aynlışının 5. yıhnda saygıyla aruyoruz. BELEDtYE HASTANESİ ÇALIŞANLARI TARTIŞMA BARLAS ÖZARIKÇA'nın krlaplan •TERS ADAM - (Roman-Habora Yay.) •SERA'DA AŞK - (Hikâye-Varlık Yay.) •SEKS AŞKIÖPER - (Deneme-Varlık Yay.) 'Gülcegün'ün yasa önerisi'ne yanıt...umhuriyet Gazetesi'nin 3 Ekim 1993 gün: 2. sayfada "Tarüşnıa" köşesinde>er alan ve Av. Kadriye Gökçadır tarafından yazılan "Gülcegün'ün yasa önerisi" yazısı ile ilgih acıklamamdır. Adı geçen yazı ve ona esas teşkil ettiğinı düşündüğüm gazete haberi, benım vermiş olduğum kanun teklifim ve gerekçesırun yeterince anlaşılamadığını göstermektedir. Şöyle ki. 1 - Yazıda silah ve uyuşturucu madde kaçakçılannın işlerini kolaylaşüracağım. onlara hızmet edeceğım bıçıminde yanlış ve haksız bır suçlama vardır. Oysa ki; kanun teklifımde; ne "silah" ne de "uuyuştunıcu madde" tanımı. hatta sözcuğü dahi yoktur Madde aşağıdakı şekildedır: "Kaçakçdık suçunun işlenmesinde fail kendisine ait olmayan bir taşıtı kullandtğında, aracın maliki suça iştirak ermediği veya taşıtta onun bilgjsj dahilinde yapılmış ve kaçak eşyayı gümriik muayenesinden kaçırrnak maksadıyla gerçekleşririlmiş bölme ve benzeri özel tertip ve tesisler bulunmadığı takdirde birinci fıkra hükmü u> gulanmaz." Böyle bir düzenleme ile nakıl vasıtasının müsaderesı belli koşullara bağlanmışür. ve47. maddenin suça iştirak etmemış kışilereaittaşıtlann müsaderesine götüren eski şekil esas olacak temel insan haklannı koruyucu ilkeye tümüyle aykındır, sonucu adaletsızliktir. Benim verdiğim teklif ile, ceza sorumluluğunun şahsıliği ılkesi korunmakta ve insan haklannın temeh olan kusursuz insanın cezalandınlmaması kuralı hayata geçirilmektedir. 2- Kaldı kı bu teklif; hazırlığı tarafımdan yapılan, ancak kabulü ve son şekli SHP Meclıs Grubu yönetimınde sonuçlanan bir kanun teklifıdir. Doğru olduğuna ve haksızhklan gıderecek sosyaldemokratlann sorumluluğuna inanan partimiz benzer çabalan her zaman sürdürecektir. Oysa ku bölgem olan Güneydoğu'da halkın tek geçim kaynağı nakliyecıliktir ve bu yasarun haksız uygulaması nedeniyle bu sektör tamamen durma noktasına gelmiştir. Fakir halkın, esnafın tek geçim kaynağı olan nakliyeciliği korumak utanç verici değil onur venci bırdavranıştır. Bu iddianın beni kişisel kini nedeni ile suçlamaya çalışan zatın hukuki bilgi ve yeteneklerine gölge düşürdüğü kanaatindeyim. Mehmet Gülcegün SHP Genel Başkan Yardımcısı Mardin Milletvekili PENCERE o Co ecüon tfade Etme, Anlat!.. Emekli Binbaşı Cem Ersever, Ankara'da öldürüldü. Gazeteleri arayan bir PKK'lı demiş ki: "- Kontrgerillacı Ersever infaz edildi..." Ne var ki cinayeti üstlenen yalnız PKK değil, TİT (Türk Intikam Tugayı) adına da telefon edilmiş: "- Eşref (Bitlis) Paşa'nın katili infaz edildi." İş karışık. Cem Binbaşı JİTEM'in (Jandarma Istihbarat veTerör- le Mücadele örgütü) kurucusuymuş, kitaplan varmış, görevinden gürültülü biçimde ayrılmış.. Ülkemizcadı kazanı.. Ancak bugün işin o yanını kurcalamak niyetinde degi- lim; bir başka konuya ilişeceğim: Gazetelere kim telefon etti? PKK'lı mı? TlT'li mi? Her kimse Türkçesi bozuk.. 'İnfaz' bir emri ya da mahkeme kararını yerine getir- me anlamını taşır; demek ki infaz'ı bir başka anlamda kullanmaya başladık... 'Ersever infaz edildi' ne demek? Ama olur mu olur, gazetelere 'şok haber' ya da 'şok olay' diye başlık atılıyor ya... • Vaktiyle özal'ın çıkardığı bir konuşma biçimi var ki moda oldu; çoğu politikacımız sözüm ona lafını güçlen- dirmek için sık sık yineliyor: "- Ifade etmek isterim ki.." "- ifade ediyorum ki.." Olmuyor... "Ifade etmek" yanlış sayılmaz; ama, "söylemek" ya da "dile getirmek" daha güzel değil mi?.. Konuşmalarda gereksiz bir gösterişe dönüşüyor "ifa- de etmek,"fuzuli bir ekleme.. Ifade'ninTürkçesi 'anlatım'du; senanlatacağınıanlat, herkes anlar... Politikacı kürsüye çıkıyor konuşuyor ya da gazeteciye açılıyor: - Şunu da ifade etmek isterim ki Suriye'nin tepesine bütün gücümüzle inebiliriz... Vay, vay, vay.. Bir şey yapmak niyetindeysen, sen sen ol, önceden 'ifade etmel. Yap, sonrasöyle!.. Ifade sözcüğü Türkçe'de daha çok 7fade almak' anla- mıyla kullanıjır; argoya bile bu biçimiyle geçmiştir, biri- sini hırpaladın mı dersin ki: - Iki tokatla ifadesini aldım!.. Savcı ifade alır. ifade tutanağa yazılır. altına imzayı basarsın. gereği yerine getirilmiş olur. ömer Asım Aksoy 95lik bir delikanlıydı... Bütün ömrünce dille haşır neşir: Türkçe'ye kendisini adamışbirbilgeydi... Dilimizin bozulduğunu gördükçe kahroluyor, yanlışlar üzerine kitaplar çıkarıyor, düzeltmeler yapıyor, dil bilin- cinin bir anıtı gibi yaşıyordu... Gözlerini hayata kapadı... Türkçe'ye sevdalıydı... Cumhuriyet devriminin Aydınlanma'sında, dil devri- mi, Batı'nın kaç yüzyıl önce yaşadığı dönüşümü Tür- kiye'de 20'nci yüzyılda gerçekleştirmiştir. ömer Asım Aksoy bu güzelim dönemin unutulmaz adlarındandır. Dil bilinci ışımadan, insanın çağdaşlaşması olanak- sızdır. Bu gerçeği "ifade etmeye " gerek yok; söylemek ya da yazmak yeterlidir. - YAYINLARI İkl yeni yazar SİBEL BİLGİN BANA BIR HARF SÖYLE ovkuler / 25.000 lira \ azaı bu kıtabıyla. şımdıden benzersiz bir anlatımı ve çok kişisel bir dunyası olduğunu kanıtlıyor Eski ma- salları hatıılatan değişik dokuz oyku... Bana Bir Harf Sovlc. edebıyat dunyamıza yeni bir yazar getiriyor. SUZAN SAMANCI REÇİNE KOKUYORDU HELİN oykuler / 26.000 lira Edebiyatımıza katılan yepyeni, genç bir ses, Güneydo- ğn'nun sesiyle, yüreğiyle, acısıyla konuşuyor. Suzan Samancı, Guneydoğu insanlarını toplum ve doğa için- de birey olarak seviyor, yaşıyor, yaşaüyor. CA\ YAYINLARI / Bâbıâlı Cad \o 19 Kat 2. 34410 Cağaloğlu, İst ANMA Sevgili arkadaşımız Dr. CENGİZ KIUÇ'ı aramızdan aynlışının 5. yılında saygıyla anıyoruz. Dr. DOĞAN İST ANBULLUOĞLU Dr.RUHtKOÇ Dr. AHMET ZAFER ERGÎN " Adam gibi Adam" Dr. CENGİZ KHJÇ'ı ölümünün 5. yılında sevgi ve özlemle anıyoruz. TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞt MERKEZ KONSE\1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle