Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7KASIM1993PAZAR
12 DIZIYAZI
Âtatürk'ün 'laik' eğitiıııi
Ö ğretim Birliği Yasas(Tevhidi Tedrisat
Kanunu) ı 7 almaşıktan (maddeden)
oluşur: Yasanın birinci almaşığıvla
Tûrkiye Cumhuriyeti sınırlan içinde öğretim
yapan tüm okullar ile Şeriye ve Evkaf Vekaleti'ne
bağh okn -askersel ve diğer özel okullar da dahil
olmak üzere- tüm öğretim kurumlan Eğitim Ba-
kanlığYna baglanmıştır. Yasaıun ikinci maddesiy-
le de medrcseler kapatılmışür. Dördüncü
maddeyle din görevlisi gereksemesini karşılamak
ûzere fstanbul Üniversitesi'ne bağlı bir ilahiyat
fakültesi kunılması karariaştınlmıştır. Bundan
amaç "imamhk ve hatipük" gibı dinsel hizmetlerin
göriilmesi içın gereksenen din görevlilerini yetiştir-
mektir.
Böylece dinsel içerikli ve dinsel yönetimli ağitim
ve öğretime son verilmiş: devlet, eğitim veöğretim
verifinesınde, planlanmasında, çe-
şitlendirilmesinde tek etkili bir güç olmuştur.
Eğitim Bakaıüığı'nca örgütlenen ve yönetilen
eğitim ve öğretim. laik bir nitelik de kazanmış
oluyordu.
Başlangıçta Öğretim Birliği Yasası'run 4.
almaşıgı gereğı, din görevlisi yetiştirmek için ilko-
kula dayalı dört yülık
eğitim veren imam-
hatipmektepleri ile bir
ilahiyat fakültesi
açümış; bu okullann
sayılan 29'a ulaşmışsa
da yeterli ilgiyi gör-
memesi nedeniyle
kapanlmışlardır. Zıra
o tanhlerde bu
okullardan yeti-
şeceklerın imamlığı konusunda kamuoyunda
birtakım çevrelerce olumsuz propagandalar yürü-
tühnüştür. Bu da ılgınin azalmasında etken
olmuştur. Aynca 1927"den başlayarak
ortaokullarda haftada bir saati geçmemek üzere
verifcn din dersleri de 1930'da kaldınlmıştır.
Ne var ki fkinci Dünya Savaşı boyunca uy-
gulanan savaş ekonomisi. altı yıl gibi uzun bir süre
Turkiye insanını sıkboğaz edince, toplumun
siyasal seçmelerinde de değişiklik kaçmılmaz
olmuştur. Çünkü toplumumuz, uygulanan bu
savaş ekonomisinin yaşamsal zonınluluğunu
kavrayacak ekinsel yetkinlikten ve
yorumlayabilecek bir dünya görüşünden
yoksundur.
Din ve vicdan özgürlüğü
T ek partih yönetim de bu zorunluluğu ve
kaçınılmazbğı topluma kavratabilecek,
kabullendirebilecek yetkinlik ve iletişimden
yoksundur. Yöneten ve yönetilendeki bu
yoksunluklar, siyasal seçmenlerin
eğüimini de başka yöne
çevirecektir. Nitekim demokrasiye
daha içerikli bir geçişle birlikte
ortaya çıkan yeni siyasal güçler, bu
değişmeleri ve toplumun bıkkın-
hğmı kullanmada gecikmeye-
ceklerdir. Bu siyasal güçler "Din ve
vtcdan özgüriöğü kısrtlandı, halkın
crkddiği lusrlaştınldı, eluneği
toprağa gömdürüMü...' savlanyla
ortaya çıkacaklar ve halkın
dayanılmaz düşkünlüğünden
yararlanmayı temel siyasalan
yapacaklardır. Hemen her fırsatta
laik düşünceye ve ilkelerine
saldınp milli ve manevi değerleri
ön plana çıkararak temelde,
Cumhuriyet kurumlannı yıkıp
yeniden Osmanlı toplum düzenini
oluşturmak arsımasındadırlar.
Başta da eğitim ve öğretim kurum-
lannı gelenekçi ve görenekçi
yöntemler içine çekmeye çalı-
şacaklardır.
Bir yandan Cumhuriyet'in,
henüz çağdaş yaşam biçimine
uyarlayamadığı dinci ve gelenekçi
bir halkın isteği. bir yandan da
tutucu siyasal çevrelerin çıkar
ilişkisinc dayalı baskılanyla 1948°-
den başlayarak "din öğrerimi",
yeniden eğitim düzmeği içinde
önem kazanacaktır. önce 10 aybk
imam-hatip kurslan açılacak,
bunu izleyen yıllarda Ankara Üni-
versitesi'ne bağlı bir ilahiyat fakül-
tesi açılacaktır. 1950 yılından
itibaren de Öğretim Birliği Yasası'-
ndan sapmalar yeni siyasal gücün
baş ereği ve vargısı olacaktır. Artık
bu sapmalar zincirine her gün yeni
bir halka eklenecektir.
tmam hatipliler sahnede
1
C-/smanlı'nın
'dinci' eğitim sisteminin
getirdiği 'dinsel örgütienme'
sonucu, Türkiye
Cumhuriyeti'nin kuruculan
tarafından çok iyi görülmüş ve
gerekli önlemlerin alınması
gereksinimi duyulmuştur.
•
stanbul Üniversitesi'ne
bağlı olarak oluşturulan
İlahiyat Fakültesi'nin amacı
"imamlık ve hatiplik" gibi
dinsel görevler için gerekli
nitelikteki "öğreticileri"
yetiştirmekolarak
saptanmıştır.
Laik cumhuriyetin eğitim sisteminin çerçevesi, gene
laiklik ilkelerine bağlı kalmak kaydıyla' tek ve bütün'
kılınmış ve Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanmıştır
lirtibnekle birlikte 32. almaşığında. imam-hatip
okullaruun mesleğe dayalı işlevine ek bir işlev
kazandınlacaktır. Naim Tahı hükümeti dönemin-
de yapılan bu değişiklikle imam-hatip okullan,
üniversitelere haarlık programlan uygulayan
okullar arasına sokuldu. Böylece imam-hatip
okullannırı program kapsamlan değiştirilip genel
lise düzeyine kavuşturulmuş oldu.
Bu arada 1974-1975 öğretim yılında tüm ilk,
orta ve liselere yeni bir ders, ahlak bilgjsi dersi
konulacaktır. CHP-MSP koalisyonu döneminde
yaşama geçirilen bu dersle ilgiİı ilk gınşim IX.
Milli Eğitim Şurası'na yapılacaktır. Ancak Şura'-
da bu dersle ilgili bir değerlendirme ya-
pılamamıştır Çünkü o günkü eğitim bakarunın.
"Ahlak bilgisî dersJerinin ayn bir ders olarak oku-
tulması hükömet prograraı içinde TBMM karan
olarak oluşmuşrur" biçimindeki bir açıklaması ne-
deniyle bu konuda bir değerlendirme yapılamaz
Şura'da.
Çok ilginçtir. dınbilgisı derslerinin seçimliği ya-
sal olarak süriiyorken, ahlak bilgisi dersleri zo-
ahlak kitapları. çağdışı bir anlaytşla, siyasal tutku-
lar, kişisel gözetiınler >e telkin >öntetni açısından
hazırlanmıştır. Bu kitaplarda öğrenciyi aydı-
nlatmaktan çok, koşuUandırma amacı güdüldüğü
de bir gerçektir. Cumhuriyet'in getirdiği ahlak ve
hukuk anlayışını yok sayıp, feodal bir toplum
düzeninin ahlakı öne çıkarümak isteniyor. ...Ahlak
kitaplan. Cumhuriyet Türkiyesi çocuklarının
yararianabileceği, çağdaş ahlak anlayışını kav-
rayabikceği niteliklerden yoksundur."
Egemen kılınan değerler
G erek Milli Eğitim Temel Yasası'yla
amaçlanan yeni vargı, gerekse ahlak
dersleriyle ulaşılan uygulamalar. egemen
kılınmak istenen milli ve manevi görüş temsilcile-
rine yetmeyeoektir. Bu nedenle dinsei ideolojinin
izcileri, vargılanna ulaşmak için her fırsaü de-
ğerlendireceklerdir. Bu uğraşılan. bir ara dönemın
içinde gittikçe netleşecek ve 1982 Anayasası'yla
biçimlenecektir. 1950'lerden başlayarak eğitim
A
ederler.
İmamlık ve hatiplik yapmak amacıyla eğitüen
bu insanlar, yannın Türkiye'sinde laik hukuk ve
anlayışın uygulanacağı kurum ve makamlann
başına gelecek ve Türkiye Cumhuriyeti'nin "de-
mokratik, laik ve sosyal bir hukuk devietT nite-
hklerini konıyacaklardır.(!)
Böylesine berkinmiş temellere kavuşturulmuş
din eğitiminin bu berkinmiş temelleri de dinsel id-
eoloji izleyicilerine yeterli doygunluğu
vermeyecektir. Çünkü bu derslerin okutulma
biçimi kendilerince eksiktir. Bu eksigi gidermek
için de Din Eğitimı Genel Müdürlüğü'nce
4.6.1984 tarih ve 231-004054 sayılı bir genelgenin
tüm okullara gönderilmesi sağlanacaktır. Bu ge-
nelgeyle Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri, an-
cak dinbilgisi öğretmenlerince okutulabilecektir.
Fizik, matematik. edebıyat.. dersleri için oku-
tulma biçimi ve zorunluluğu hiçbir yasal metinde
yokken. din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri için
getirilen bu zorunluluk usa durgunluk vericidir.
Işte dinsel ideolojinin eğitim süreci içindeki ayak
izleri böylesine aşınmaz zeminlere
kazılmıştır.
tatürk'ün laik eğitim sistemi,
önce ezanın Arapçalaştınlmasıyla yara alacak, 1950'li yıllarda yıpratılacak, 1961
Anayasası ile bir kez daha güvenceye alınacaktır...
Ne var ki 1982 Anayasası'nm açtığı gedikler, günümüzde şeriat kamplanna
kadar uzayacak ve Cumhuriyet'i tehdit edecek boyutlarda bir şeriat tehlikesini
yaratacaktır.
951 yümda ilkokula dayalı
imam-hatip okulu açılacak,
1954'te de II. dönemine
kavuşturulacaktır. 1960a
gdindiğinde sayılan 12 tanedir bu
okullann. 1960 askersel devinge ile
bu halkalanış bir süre kopuk
kakcakür. Çünkü daha önce anayasada (1924)
yer almamasına karşın, 1961 Anayasası. din eği-
tim ve öğretimine anayasal bir çerçeve
kazandırmıştır. 19. almaşığın 4. fıkrasında "Din
cgHiıni ve öğretmıi, ancak kişilerin kendi isteğine ve
klçttderin de yasal temsikileriııin isteğine
hagWr." ilkesiyle yeniden laik bir içerik
kazanacaktır eğitim ve öğretim. Aynca yirminci
almaşığının son fıkrasında "Çağdaş bilim ve eğitim
esaslanna aykın eğiriın ve öğretim yerieri açı-
bunaz" ilkesiyle öğretim Birliği Yasası'nın içerik
ve kapsamının korunması amaçlanmıştır. Aynı
anayasa, bir devrim yasası olarak saydığı Öğretim
Biriiği Yasası'nı, korunacak yasalar arasında
saymıştır. Ne var ki 1961 Anayasası'nm bu çağdaş
ilkeieri fazla göze batmaktadır. Kısa sürede aykın
uygulamalar birbirini izleyecektir. 1968'den iti-
baren ilk ve ortaögretim kurumlannda dinbilgisi
dersleri bir tür zorunluluk düzeyine getirilecektir.
Liselerde isteğe bağlılık yasal olarak sürüyorsa da
çevre ve toplum baskısı'bu yasal konumu gölge-
lemektedir.
öte yandan 1970'li yıllann başından başlayarak
imam-hatip okulu mezunlannın üniversitelerin
her bÖlümüne alınması sürekli olarak toplum ve
siyasa gündemlerinde tutuldu. Bu baskılar
sonucudur ki 1973'te kabul edilen yeni Milli Eği-
tim Temel Kanunu'nda, eğitimin laik olduğu be-
Hflafet'in kaldırümasının ardsıdarı, Latin ahfabesine geçiş geliyordu. Mustafa Kcmal, genç Türkiye'nin laik gençliğinin
çağdaş eğitim görmesjyfc yakmdanflgüeniyor,dersiere gjrerek gelecegi yaratacak olanJan yakından izlemeyi sevivordu.
runlu olacaktır. Aslında böyle bir yola gitmek. ya-
salara karşı hileye başvurmaktan başka bir şey ol-
masa gerektir. Çünkü ahlak bilgisi ızlence ve ders
kitaplannın içerikleri, dinsel kaynağa dayahdır.
Böylece bir yanda yitirilen, öbür alnaçta kazanılı-
yordu. Üstehk çok hızlı bir biçimde, izlenceleri bile
eğitim kurulundan geçirilmeden, ısmarlama ders
kitaplanyla öğretime sokulacaknr bu ders.
BÜimsel bakıştan yoksunluk
K ısacası Ahlak dersi, toplumun gerekseme.
isteme, çağın da gereğinden değil, salt
hükümetin politik bir karan sonucunda
ortaya pkmış bir derstir. Dinsel içerikli bu ders
için ısmarlanan kitaplar da çağdaş ahlak
anlayışıyla bağdaşmayacak ilkelere
dayandınlmışür. Zira gerek kitap basımlanndan
sonra hazırlanan izlenceler, gerekse ders kitaplan.
ısmarlandıklan yazarlann da katkılanyla dinsel
bir ideolojinin aracı durumuna sokulmuştur.
Çünkü izlenceler ve ders kitaplan, ahlaksal
kavram ve değerleri içermesi gerekirken bilimsel
bakış ve düşünüşten yoksun, kanşık belirsiz, yön-
süz, hatta kendi kendisiyle çelişir yönsemelerle
doludur. Bu derslerle ilgili daha önce yapılmış bir
incelemeden yaptığunız şu abntı kanımızca yeterli
olacaktır
"....ısmariama ders kitaplan arasında yer alan
düzeneğimiz içinde din eğitiminin aldığı yol, bir
anayasa hükmüyle doruğa çıkacaktır.
1961 Anayasaa'nın laik anlayışının tam tersi bir
anla>işla 1982 Anayasası, din eğitimine geçilmez
bir güvence getirecektir: "Din kültürü ve ahlak
öğretimi ilk ve ortaögretim kurumlannda zorunhı
dersler arasında yer alır." hükmü 24. almaşıkla.
daha önceki parçalı konumu, izleyicileri ve
özleyicileri yönünde berkilmiş olur.
Böylece Din Kühürü ve Ahlak Bilgisi dersi
ilkokullann 4. sınıfından başlamak üzere tüm ort-
aögretim kurumlannda zorunlu dersler arasında
yerini alacaktır.
Ne var ki bu da dinsel ideoloji izleyicilerini doy-
gulatmayacakur (tatmin). Doyguya varmak için
de fırsatİan bir bir kollamayı sürdüreceklerdir.
Bu arada askersel yönetim, sürekliliğini
geleceğe yaymak düşüncesindedir. Yaklaşmakta
olan seçimlere Bülend Ulusu başkanlığında bir
partiyle kaülmak istenir. Ulusu da zamanın
hükümet başkanıdır. Askersel yönetimin yönetsel
düşkünlüğünden yararlanan dinsel ideologlar,
Ulusu hükümetine Milli Eğitim Temel Kanunu'-
nda önemli bir değişikliği kabul ettirirler. flgjli
kanunun 31. maddesine "Lise ve dengi okuilan
bitirenler, yüksek öğretim kurumlanna girrnek için
aday ofanaya hak kazanır" tümcesi eklenir. Böy-
lece imam-hatip okullannı bitirenler
üni\ersitelerin her fakültesine girme hakkını elde
'Aiışılmışlar' da yetmiyor
D insel ideolojiye. vargısı yo-
lundaki bu aşılmışlar da
yetmeyecektir. Çünkü bir
yandan da kurumsal yapılaşmada
geriye dönüş özlemi vardır. Bunun
için de çırpıruşlar sürecektir. Os-
manlı tipi kurumlann oluşturul-
ması ve yaygınlaştınlması temel
vargıdır. 1983 Kasımı'ndan günü-
müze değin çağdışı kurumlar olan
vakıflann bınlercesi oluşturuldu.
Üsteük bu türden kurumlaşmayı
Türkiye insanına benimsetmek için
de, yine ortaögretim kurumlan ka-
nalıyla eğitimin içine ginlmiştir. 10
Eylül 1985 tarih ve 18864 sayılı
Resmi Gazete'de ya>ımlanan
"Eğitsel Kol Yönetmeliği" ile vakıf
kolu. ortaögretim okullannda ku-
nılması zorunlu kollar arasına so-
kulmuştur.
Öte yandan bu vakıflar yoluyla
banndınlan yoksul aıle çocuklan
din okullanna yönlendirilmekte,
dinci akımlar yönetiminde de
koşullandınlmaktadır bu körpeler.
Böylece din okullan ve din eğiti-
minden geçen diğer okul
öğrencileri dinsel ideolojinin
bugünkü ordusunu oluşturacaktır.
Din eğitiminin gelişımini bir baş-
ka açıdan incelediğimizde ise ürkü-
tücü boyutu daha da artmış olarak
karşımıza çıkacakür. 1962'de
sayısı 12 olan imam-hatip okullan
1990'da imam-hatip liseleri olarak
753'e ulaşacaktır.
Dinsel ideolojinin başansı!
ğrenci sayısı da 1%2'de
1000 civannda iken,
1990'da 282.762'e tı-
rmanacaktır. Bu sayılar diğer mes-
lek liseleriyle karşılaştınldığında
ise. başlangıçtan bu yana dinsel
ideologlann gösterdiği çabalann
ne denli başanyı kucakladığını sergileyecektir.
İmam-hatip okullannda okuvan öğrenci sayısı
1990'da. diğer meslek okullan olan teknik, ticaret.
spor, sağlık, tanm. adalet. maliye. tapu, polis. me-
talurji, demiryolu, öğretmen ve askeri liseye de-
vam eden toplam öğrenci sayısına eşittir. Yatın-
mlar açısından bakıldığında din eğitimi yatı-
nmlan 1%3'te %0.6 iken. 1990da %3.9'a
ürmanmıştır. Bu oran genel lise dışında. önceki
satırlarda saydığunız diğer meslek okulu yatı-
nmlanndan birazak aşağıdır. Öte yandan devlet
denetimi altındaymış gibi görünen, gerçekte ise
cami ya da tarikat yönetimi ya da uzantısında ku-
rulan Kuran kursu sayısını ise devlet tam olarak
bilmiyor olacak ki. DtE, bunlan istatistikleri
arasına koyamamıştır.
Buraya kadar özetlenen geçmişe dönük geiiş-
meler sonunda, durumun hiç de Öğretim Birliği
Yasası'nın ereklediği gibi olmadığı, görülen bir
gerçektir. Bu gelişmeler madalyonun yalnızca bir
yüzüydü. Bir de öbür yüzünü açıp aralamak ge-
rekiyor. Daha doğrusu madalyonun altında neler
yapılmış, onu görmek gerekir. Bunu da din eğitimi
izlence ve ders kitaplannda göstermek istiyoruz.
Ancak burada "Sıkı dunın" demeyı de unutmuyo-
• •
0
ruz!
Yann: 'Devrlmcl' cumhurl
yet'lnbağnazlığa Itllisl
ÇAUŞAINLARIN / SORULARI • SORinNLARI / YILMAZ ŞİPAL
18 yaş öncesi ve Enıekli Sandığı
1 Ocak 1945 doğumhıyum. tlköğretmen okulu mezunu
olarak >e bakanlık atamasıyla. Ağustos 1962 ile Ekim
1963 tarihleri arasında ilkokıil öğrermeni olarak çahşnm.
Eğitim Enstitüsü mezunu olarak yeniden. 1966-1992 yü-
lan arasında ortaöğretimde çalıştjm ve kendi isteğirnle
emekh'oidum.
Eıtıekli Sandtğı'nca aylığım \e ikramiyem 26 yıl iizerin-
den hesaplandj ve ödendi. Ancak ben 27 yıl üzerinden emek-
B olacağımı hesaplamıştım. Mağdur olmam nedeniyle
Emekli Sandığı'na başvurdum. Başvuru dilekçeme;
"1.1.1945 doğumlu otduğunuz ve 18yaşınızı 1.1.1963 tari-
hinde doldurduğunuz anlaşdmış, olup 18 yaşın dolumundan
önce geçen hizmetier hizmetten alınamayacağı gibi intibak
işleminde de değerlendiriunesine imkan bulunmamakta-
dn-" yanıtını aklun.
öğrenmek istediğim:
18 yasından önceki çalışmamda 3 aylık görev aylığımı
aldığırn gibi, bu aylıklardan kesenek de ödedim. Göreve
başladığımda neden uyarıunadım veya neden göreve atan-
dım. O zaman bu durum gecerli miydi?
G.K.
YANTT: 17 Haziran 1949 Resmi Gazete'de yayımlanan 5434 sayılı
T.C. Emekli Sandığı Yasası'nın 12. maddesı uyannca yasanın tanıdı-
ğı haklardan "18 yaşım bitirmiş bulunmak şartıyla" yararlanılmakta-
dır.
Ancak. ek madde 21 'e göre:
"Bir meslek veya sanat okulunu bitirenlerden: Törk Vledeni Kanunu
hükümlerine göre, kazai riişt kararı almak suretiyle Türkive Cumhuri-
yeti Emekli Sandığı'na tabi \e öğrenimleri ile ilgili görevlere atananlar
hakkında, 5434 sayılı kanunun 12inci raaddesindeyazılı, 18 yaşın biti-
rilmiş ounası şartı aranmaz."
18 va$ıru doldurmadan Emekli Sandığı kapsamında bir göreve
atanan ve (1)"(...) Örneğin Dköğretmen okulunu bitiren bir kimse, ka-
zai rüşt karan almak suretiyle öğretmenliğe tayin edildiği takdirde
emeklilikle" ilgilenecek. şayet bu kişi öğretmenlik dışında bir me-
murluğa atanmışsa (bu görevi öğrenimi ile ilgili olmadığından)
emekblikle ilgilenemeyecektir. (...)"
(Emekli Sandığı Yönetim Kurulu 8.12.198! 71630 Karan)
(2)"(...) Emekli Sandığı Kanunu'nun 12. maddesinde de, bu yasanm
tanıdığı haklardan yararlanabilmek için 18 > aşını bitirmiş olma koşulu
öngörüldüğüne göre (...)"
(Daruşuy 5. Daıre.25.1.1972gün, 1971/411 Esasve 1971/233 Ka-
rar)
Kısaca, 18 yasından önceki çalışma sürelerinin Ennklı Sandığı'-
nca gecerli sayılabilmesi için, çalışmaya başlamadan önce "kazai
rüşt" karanrun alınmış olması gereklidir.
Kaynak: (1) İsmail Akçomak - Emekli Sandığı Kanunu - 1989.
sayfa. 64
(2) Danıştay Başkanhğı - Danıştay Beşinci Daire Ke rarlan (1970 -
1981) Birinci Kitap, sayfa: 535/1416
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Azfz Nesin KonuşsaydL.
Aziz Nesin1
in Izmir'de 3 Kasım'da duaışması olduğunu
gelini Ilknur'dan öğrenmiştım; Aziz Nesin'i Izmir'de nerede
bulabıleceğimi düşünmeye başladım.
Ertesi günü, izmir'den Tülay Cengiz aradı, soruyordu:
- Aziz Bey, bana Istanbul'dan telefon etti, "Nohudu, pilavı
hazırla, geliyorum" dedi, ama gelmedi. Siz biliyor musu-
nuz nerededir? Bir arabayla Izmir'in otellerini dolaştım,
bulamadım! Burada öğrendim, duruşmasından sonra,
16.30 uçağıyla Istanbul'a gitmiş, öyle diyorlar...
4 Kasım Perşembe günkü Cumhuriyet'te Aziz Nesin'in
Izmir'de yargılandığı, "aklandığı" haberi vardı. Aziz Nesin,
"Türk milletı sahtekârdır" dedi diye yargılanıyordu.
Ama, benim Aziz Nesin'i arama nedenim başkaydı. An-
kara'da Oiyanet işlerı Başkanlığı'nın düzenlediği "Din Şû-
rası"na ne diyecekti? Eğitimci Ali Kaymafc, 4 Kasım Per-
şembe günü çıkan "Domuz Etine Ne Buyrulur?" başlıklı
"Ankara Notları"na takılmış, şöyle demişti:
- Ben yazıda bir eksiklık gördüm. Diyanet Işleri BaşkanU-
ğı "Din Şûrası" toplayamaz ki, buna değinmemissin!
Aziz Nesin'i Çatalca'da "Nesin Vakfı'nöa buldum, "Din
Şûrası'nı sordum:
- Beni çağırmadılar! dedi. Çağırsalardı gidecek, konuşa-
caktım. Orada laikliği anlatacaktım!
- Aziz Bey, çağırsalardı, ne diyecektiniz? Bana söyler mi-
siniz?
- Söylerim ama, bu söyleyeceklerim, benim Aydınlık'ta
çıkan yazılartm; bir kez daha anlatacaktım. Bir kez, Tür-
kiye'nin hiçbir zaman laik olmadığını; Atatûrk'un zamanın-
da bile laik olmadığını; zorunlu olarak Atatürk'ün buna göz
yumduğunu, ileride devletin laikliğe doğru gideceğini dü-
şündüğünü, laikolmasının birdenbire mümkün olmadığını,
daha çok bunu İslam Vakıfları nedeniyle doğru bulmadığı-
nı... Birçok nedenler var yani, laikliği kurduğunu; ama bu-
nun memlekette kurulmadığını, çünkü bunun temeli olma-
dığını, bu yüzden kurulmamış olduğunu, ama bu fıkriilkkez
Atatürk'ün düşündüğünü ve bunun devrimlerin en büyüğü
olduğunu... Bunlan anlatacaktım.
- Peki, size göre nasıl olmalıydı laiklik?
- Atatürk'ün zamanında laik olamazdı zaten. Olsun demi-
yorum, o zaman olamazdı. O zaman anayasaya girdi. Ama,
bundan sonra laik olması gerekirdi. Nasıl olması? önce;
bir: Din işleriyle devlet işleri birbirinden ayrıdır; bu belli za-
ten, bütün ülkelerde böyledir. Laik olan ülkelerde, kilise
dünya işlerine kanşmaz; oysa, İslam dini, dünya işlerine
kanşır. Bir erkeğin karısıyla nasıl yatacağını, ne zaman ya-
tacağını bile belirler. Hayvanın nasıl kesileceğini, nasıl
kurban edileceğini belirler. Bu türlü dünya işlerine kanşan
başka hiçbir din yoktur.
- Evet.
- Daha bunun gibi birçok şey. Eğer laik olsaydık, din ders-
leri ilkokuldan başlayarak, zorunlu olarak konulmazdı. Ay-
nca, din dersi değildir bu; Sünnilik dersidir. İslam dininin
bir mezhebini okuturlar. Yanlıştır, yalandır, sahteciliktir;
dün (3 Kasım 1993 Çarşamba) mahkemede yine onu söyle-
dim, sahtecilik uzerine konuştum; çünkü, beni suçluyorlar-
dı; Istanbul Cumhuriyet Başsavcısı'nı, hem de Adalet
Bakanı'nı... Izin alarak davayı açmış; ben de aynen şöyle
söyledim: "Adalet Bakanı'na da, Istanbul Başsavcısı'na..
Bu davanın açılmasına izin veren herkese teessüf ede-
rim!"dedim. Aynen böyle söyledim!
- Alevileri de çağırmamışlar "Din Şurası"na, "Onlarna-
maz kılmıyor, camiye gitmiyor" demışler.
- Kılmasın. Çağıracak, ondan öğrenecekleri var. Ben de
namaz kılmam, oruç tutmam. Ben Müslüman değilim.
Ama, benim söyleyeceğim şey şu Islamlık hakkında; onla-
rın da bildiği şeyler. Bir tanesi de şu: Genelev kadınlannın
verdikleri, devlet bütçesinde toplanan vergiden imamlar,
din işleri adamlan, Diyanet Işleri Başkanı maaşını alıyor.
En çok vergi veren Manukyan adındakı genelevpatronu-
na madalya veriyor Maliye Bakanlığı, nişan veriyor, onun
verdiği vergiyle bunlar maaş alıyorlar. Bu Islamlığa da, hiç-
bir dine de uymaz. Bunlan söyleyecektim, daha bunlar gibi
yüzlerce şey söyleyecektim.
- Anladım. Bir de mesh mi etmeli (silmeli mi?), yoksa
ayaklar yıkanmalı mı gibı konuları tartışıyorlar. Hanı, Bi-
zans yıkılırken melekleri tartışırlarmış ya, kanatlı mı, değil
mi diye...
- Aynen, aynen; durum aynıdır. Bunlarla uğraşıyorlar.
Aynca, bunlarla uğraşsınlar, ama özerk olsun Müslüman-
lar, kendi işlerini kendileri görsünler. Devlet bütçesinden
para almasınlar, hakları yok. Hem hakları yok, hem de gü-
nah işliyorlar. Genelev kadınının, dolandıncının verdiği
vergilerden maaş alıyorlar, besleniyorlar. Ama, Suudı Ara-
bistan'dan besleniyor, o genelev kadınından besleniyor,
sermayeden besleniyor. Işte böyle!
-Anladım!
- özerk olsunlar özerk, dinleri özerk, kendileri özerk, ca-
mileri özerk. Yalnız camilerden bazıları var ki, onlar benim
de camimdir; Rumların, Ermenilehn de camisidir. Süley-
maniye, Sultan Selim, Sultanahmet Camisi gibi camiler,
onlara bırakılamaz. Tabii, onlar girer, namaz kılar, her şeyi
yapar, bakımı devlete bırakılır, çünkü o camiler dinsel anıt-
tır. Onlar hepimizindir. Ben zaman zaman, şimdi gidemi-
yorum, eskiden ayda bir-iki giderdim; Süleymaniye'nin
karşısındaki kahvelerde oturur, camiyi seyrederdim. Za-
man zaman içine girerdim Müslüman olmadığım halde.
Çünkü, anıttır o. Örneğin, yabancılar Müslüman olmadıkla-
n halde, hat yazılarını, levhaları büyük paralar verip satın
alırlar, Avrupa 'ya götürürler, kendi evlehne koyarlar. Çün-
kü, Müslümanlar için almıyor adam onu, o bir harika, onun
için alıyor. Tablo seyreder gibi, soyut resim seyreder gibi..
"Allah", "Muhammed", "La Ilahe illallah", bunlan alıyor,
asıyor duvanna. Ben de aynı biçimde heyecan duyuyorum
o (yazılardan) mimariden...
BULMACA
SOLDANSAĞA:
1/ Jeolojide, İkinci Za-
man içinde yer alan ve
yaklaşüc 60 milyon yıl sü-
rcn dönem... Düşüncesiz-
ce her işe atılan. 2/ Faiz...
Kirliligi gösteren iz. 3/
Eski Mısır'da güneş tan-
nsı... Osmanlılar'da ön-
celeri yalnız olağanüstü
durumlarda, sonralan ise
sürekli olarak toplanan
vergi. 4/ Küçük erkek
kardeş... Vanbnası iste-
fsen bir amaca doğru ge-
çilmesi gerekli dönemlerden her
biri. 5/ Sağlık yönünden yapılan
genel yokİama. 6/ Hıristiyan...
Uluslararası Basın Enstitüsü'nün
simgesi. 7/ tki pararun kambiyo
degerinin eşit olması... Bir sayı. 8/
Seçkin... Derinin ya da dokulann
içinde oluşan sıvı dolu kesecik. 9/
Çocuk dilinde kötü, pis... Kardeş
kanlanndan her birinin ötekine
göre adı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Seçiciler kurulu... Bir dokuma maddesi. 2/ Sanayi... Cemaati
bayram ya da cuma namazına çağırmak için okunan salat. 3/
Bir nota... Biranlatımda verihnek istenen öz. 4/ Gözleri görme-
yen... Bizde de sahnelenen ünlü bir müzikaJ. 5/ "Dönûlmez
akşamın ufkundayız - - - çok geç/Bu son fasıldır ey ömrüm, na-
sıl geçersen geç" (Yahya Kemal). 6/ İyi terbiye edilmemiş vahşi
binek hayvanı... Kurnaz, açıkgöz. 7/ Tedavi... Vilayet. 8/ Sa-
natta, siyasada, düşünce yaşamında ortaya çıkan yeni görüş...
Tarikatlarda şeyhlik makamı. 9/ "Aynı biçimde" anlamında
kullanılan bir bağlaç... Peru'nun para birimi.