Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 KASIM1993 CUMARTESİ
12 DIZIYAZI
SUNUŞ Cumhuriyet 'in 70. yıldönümünükutladık... Bunun anlcanı laik devlet kavranıının da 'olgun' bir çağmı
yakalayabifmis olmasıdır. Ne var ki, Türkiye Cumhuriyeti'nde bugün hala Osmanlı toplumunun ve Osmanlışeriatçılığının özlemini
çekenler varltklarınısürdürmektedir. Hatta, varlıklaruııgüçlenerek sürdürmektedirler. Kur'an kurslarındayıkanan küçücük
beyinler, dinseleğitimden şeriat ideolojisinegeçişin araçları olarak 'kuüanûmaya hazır durumagetirilmektedir. İmam Hatip
mezunlarinın harp okullarınagiripgiremeyecekleri tartışmalarmın yapıldığı; Kıyafet Yasası 'nuı din maskesialtında çiğnenerek
A tatürk Devrimleri'ninyoksandığı bir ortamdayız. Bu koşuüarda, dinseleğitim adı altında verilen'feyzin ne amaçlarayöneldiği
ve nasılşeriat ideolojisinedönüştüğünüincelemek; çağdaşeğitimi, bilimseleğitimi vehepsinden önemlisilaik eğitimibenimsemiş
tüm Kemalistler için birgörevsayılmalıdır.
II.Âbdüttıamit'in
ektiği tohumlar
Dinsel eğitimin ideolojik boyutlar kazanmasının temelinde Tanzimat'la başlayan 'yenilikçiliğe' gösterilen
karşı tepkiler yatar ve şeriat bir ideoloji olarak İkinci Meşrutiyet'le birlikte örgütlenmeye girişir
-ı-
Türkiye'de dinsel ideolojinin kökleri Tanzi-
mat'a kadar iner. Her ne kadar Tanzimat öncesi
bazı olaylar olmuşsa da (Kabakçı Mustafa Baş-
kaldınsı gibi), kökeninde kimi zaman egemen çev-
relerin çıkar kaygılan, kimi zaman böLme ve par-
çalamaya yönelik yarsımalann (heveslerin) dinsel
gönintüsü vardır.
Çünkü Tanzimat öncesi bilim ve din çelişkısi
daha çok; yeni yaşam biçimlerine karşı eskiyi.
alışılmış olanı seçme. eskiyi sürdürme biçiminde
süregelen ve ne ideolojik ne de öğretisel (doktrinel)
olan çıkar çelişkilerinin din adına bir baş-
kaldınya dönüşmesidft denilebilir. Kaldı ki yöne-
timinin dinselliğı zaten vardır. Yitiriliş
kaygısı da olmadığından ideolojik anlam-
da din-bilim çelişkisine dönüşmez olup
bitenler.
Ancak bu başkaldınlar belli bir süreci
tamamladıktan sonradır ki yavaş yavaş
düşünsel olmaya, ideolojik tabanlanma-
ya başlayacak. Bu sürecin başlama vunı-
şu da Tanzimat olacaktır.
Tanzimat'la birlikte çeşitli düşünce akı-
mlannın ortaya çıkması ve gelişmesi ko-
şutluğunda dinsel ideoloji de yavaş yavaş
filizlenecektir. Bu fılizlenme, kısa sûrede
Tanzimat'ın getirdiğı anlayışa. düşünüye
karşı siyasal bir tepİuye dönüşecektir.
çişle birlikte, gerici ve tutucu siyasalann oy
sandığına gıden yola inanç söylemlerini de koy-
malanyla dinsel ideoloji fılizleri yeşermeye baş-
ladı. önce bu tutucu (muhafazakar) siyasalann
kanatlan altında bannan dinsel ideoloji, zaman
içinde gelişip kök saldı, büyüdükçe de dallanıp
budaklandı.
tşte "din eğitiminin etkileri" konusunu bir
araştırma çahşması olarak düşünmemizdeki te-
mel neden, Türkiyemiz"de. "demokratik, laik ve
sosyal bir hukuk devleti" niteliğınden gözle görülür
bir uzaklaşmanın, bır geriye dönüşün yaşanmakta
olduğu gerçeğiydi. Bu gerçek çoğu kez yadsınmı-
şsa da bugün, yadsınamaz boyutlara ulaşmış.
Çünkü ölkesini seven, demokratik ve laik anlayış
langıcında yavaş yavaş uygulanan, zaman içinde
hız alan. hız aldıkça da bütüne yaklaşan planlı bir
eğitim-öğretim ve izlenen politikalar sonucu çağ-
daş yaşam ve anlayıştan kopartılmış. bilimle çeli-
şen, çağdışı bir düzene özlem duyan. onunla bü-
tünleşmeye hazırlanan ınsanlar durumuna sokul-
muştur. Âynca bugüne ve bu boyuta getirilen din-
sel düzenek, dış kaynaklı enerji de bulunca. özene
bezene oluşturulan Cumhuriyet kurumlannı ve
yine özene bezene oluşturulan tüm demokratik
ilke ve anlayışlan çevrimınde öğütür olmuştur.
İşte bu araştırma, varhğmı çok somut bir biçim-
de gözlediğimız dinsel düzeneğin. eğitimin zorun-
lu bir kanadını oluşturan 'din eğMmi'nin veriliş bi-
çiminden kaynaklanıp kaynaklanmadığını sapta-
anzımat,
görece de olsa, farklı
düşüncelerin ortaya
çıkmasına ve tartışılmasma
olanak sağladığı içindir ki,
dinsel düşünceler de bu
dönemde yavaş yavaş
ideolojiye dönüşmeye ve
ideolojiye dönüştükçe de
'örgütlenmeleri' birlikte
getirmeye başlamıştır.
Bu tepkinin ilk örgütlü başkaldınsı da
Kulefi OlayTdır. Şeriat eğilimli bir derne-
ğin (Fedaıler Cemiyeti) yönlendirilmesi
sonucu çıkan Kuleli Olayı, her ne kadar
31 Mart Olayı, irticanın ilk örgûtlü ayaklanması olarak nitelenebilir. Ayaklanmanın tehlikeü boyutlara ulaşması
sonucunda Selanik'ten kalkan Hareket Ordusu tstanbul'a gelecektir (sağda çantasını duzelten Mustafa Kemal)
kimilerince din dışı olarak niıelendirilmiş, hatta
Uericilik kimliği verilmeye çahşılmışsa da gerçeği
yansıtmayan bir değerlendiriştir. Çünkü; gerek
demeğin kuruluş amaa. gerekse bu olayla ortaya
çıkan düşüncelert. şeriaü korumaya yöneliktir.
Çünkü İslahat Fermanrm tepkileyen bir
çıkışmadır.
186O"tan başlayarak II. Abdülhamit yönetimiyle
gittikçe sertleşen baskı yönetimi. diğer akımlarla
birlikte dinsel ideolojiye dayanan örgütlenmelerin
hemen tümü kök salmdtia II. Meşmtiyet'i bek-
leyeceklerdir.
31 Mart'ın nedeni
Bu tarihten sonraki ilk olay da hanrlanışı, sergi-
lenişi ve görüntüsüyle dinsel kökenli olan 31 Mart
Olayı'dır. Bu olayla ilgili o kadar çok şey söylen-
mış ve yazılmış ki. kimi zaman bu olayla ılgiü kö-
kene ilişkin gerçeği yakalamak da o denlı güçle-
şiyor. Orneğin Doğan Avcıoğiu, eylemi dış kay-
naklı kışkırtma sayarken, bir başkası Abdülha-
mit'in yeniden güç kazanmak için bu olayı plan-
ladığını. kimileri de İttihat ve Terakki'nin yöneti-
mi bütünüyle ele geçırmek ıçın olayı yapay olarak
yarattığı, gerçekte dinsel ideolojiyle ilgisinin bu-
lunmadığmı söyler ve yazarlar.
Ne ki, ister Avcıoğiu dış kaynakL saysın. ister
bir başka siyasal amaçla adlandınlsın, hanrlanışı
ve sergilenışiyle kazandığı îslama görüntü, İslam
ideolojisi yolunda atılmış ikinci önemli bir olaydır
tarihimizde. Çünkü tslamcı düşünü bu olaydan
sonra aruk netleşmiştir. Bundan sonra bir kimlik-
leşme kazanacak, olaylı ya da olaysız, sesli ya da
sessiz siyasal yapı içinde yerini belirleyecektir din-
sel ideoloji.
Cumhuriyet döneminde de din. devnmlerin
önünde bir engel olarak kalmaya devam edecek-
tir. Gerek saltanatın kaldınlmasında. gerekse top-
iyesi herkesten aynı sesleniş yansıyor. aynı kanılar
oluşuyor Anayasada yer almasına karşın laiklik-
ten ciddi ödünlerin veriüyor olmasıdır. Verilmesi-
nın sürdürülüyor olmasıdır.
Dinsel örgütleşmeler ve Osmanlı tipi kurumlaş-
malann Cumhuriyet kurumlannın sayısını aşıyor
olmasıdır. Bilimin egemen olmadığı bir eğitim dü-
zeneğinin sürdürülüyor olmasıdır.
Laik anlayışı özümsemeyi bırakın, tam tersi bir
anlayışla yetişmiş dinsel ideoloji beslemelerinin
devlet yöneümin-
de etkin görevlere
yoğun bir biçimde
yerleştiriliyor ol-
masıdır. Yasal ol-
madığı gibi tari-
katlar güdümünde
ve devlet desteğın-
de kimi öğretim
kurumlannın
mantar gibi türe-
mesidir. "Türban
olayTnm TBMM
gündeminde ay lar-
ca tutulup simge-
leştinlmesidir.
Kadınlar için
ayn taşıt uygula-
malan. ayn hasta-
neler, ayn otobüs-
ler vb. çekingesiz
girişimlerin her
gün duyduğumuz
haberler ol-
masıdır. Artık
kimi siyasal parti
temsilcilerinin:
'Ben laikimde-
mek, ne dinliyim ne
dinsizim oluvor. Bulumsal yaşam ve yapıya ilişkin yenılikler dinsel
ideoloji yanlılannca "dindışdık" suçlaması getiri- bir acavip kelime" „ .K-ı=n.__j»«_D._ t.ı _-ı, • ^ J V] s .--ı-—.» Amerika
lerektoplumundeğişım süreci yavaşlatılacaktır. diyebüiyor ol- n.Abduftamıt'in Pan-Islamık ayaseü dinsel orgutlenme- l m a c ı h ğ l l
Ancak Atatürk'ün kararlıhğı'sayesindedir ki ge- masıdır. Cumhu- I C T I
Kişkırtıııış ve bunun etkısı sonradan ortav a çıkmtşür.
riyet savalannın
anayasayı koruma gibi temel görevlerine karşm,
kulaklannı tıkamalanna tanıklığımızın sürüyor
olmasıdır...
Bu da araştırmamızın ne denli bir sorunsalı içer-
diğini ve güncelleştirdiğini göstermektedir.
Bize göre; Türkiye'de bugün yaşanan ve vanlan
sonuç, ne kendiliğindencı, ne de tümüyle dış kay-
nakhdır. Türkive insanı. uzun bir sürecin baş-
riye dönüş olmamış, devrimlerden ödün verilme-
miş, eskimiş tüm kurum ve yöntemlerde yenileş-
me, bilimsel olana yönelim sürdürülmüştür. Me-
nemen Olayı'nda gösterilen kararlı ve sert yanıt,
uzun süre dinsel çevrelerin başım bile doğrultama-
malan, Cumhuriyet'in ve kuruculannın kararlı ve
inançh tutumlannın önemli bir göstergesidir.
Ne var ki Atatürk döneminde pek açığa çıkma-
yan bu özlemler demokrasiye daha içerikli bir ge-
mak amaayla düşünülüp yapılmıştır.
Araştırmamızın gerek geriye dönük yasal, yö-
netsel, kılgısal (pratik) değerlendirilmelerinde, ge-
rek görgül uygulama (amprik) sonuçlannda. ge-
rekse sonul bireşimlerinde görülecektir ki savladı-
klanmız birer birer geçerlik kazanacaktır.
Dinsel öğretiye dayalı Osmanh Devleti'nde öğ-
retimin de temel amacı yine dinseldir. Camilerdeki
ilköğretime dayalı medreselerde, öğretim de gele-
nekçi, görenekçi yöntemlerle yürütülürdü.
Medreselerin ye-
tiştirdiği insan gücü
yalnızca din hukuk-
çusu ve din görevli-
sidir. Zamanm üni-
versiteleri olan
medreselerde bilim
ve sanat ya hiç yok-
tur ya da ikinci
plandadır. Bu kur-
gu içinde yaşama
geçirilen yalnızca
dinsel düşünüdür.
Bilim ve sanat bir
gereksinim olarak
düşünüjmemiştir.
Tanzimat'la bir-
likte çağdaş eğitim-
öğretim veren okul-
lar açılmışsa da
bunlar yaygınlaşa-
mamış, büyük şe-
hirlerde sayıca da
sınırh kalmıştır. Bu
okullarla üçüncü
çeşit bir okulla^ma
da yabana kökenli-
dir.
özellikle. o dö-
nemde Fransa ve
yayı-
nın bir
uzantısı olarak açı-
lan koiejler bu
üçüncü çeşit okullardır. Ancak bu okullar, geri
kalmış Osmanlı eğitim düzeneği için birer örnek
kurum olmaktan çok, siyasal ereklerini ön planda
tutan, bölücü ve yıkıcı bir kimliğe iyedirler. Çün-
kü bu okullar tümüyle başına buyruk bırakılmış,
her türlü yasal denetim ve izlenimden de uzak
kalmışlardır. Bu başına buyrukluk da, OsmanL
devletinin bütünlüğünü bozup parçalamaya yö-
nelik onulmaz yaralar açacaktır.
özellikle Kurtuluş Savaşı boyunca Amerikan
kökenli kolejlerde eğitilen Ermeni çocuklar, etnik
ayrımalığın militanı durumuna getırilmişlerdir.
Kısacası Osmanlı devletinde öğretim kurumlan
üç çeşittir. Her üçü de amaç ve düzenek yönünden
aynuılar gösterir. Gelecek için umut verecek nite-
liklerden yoksun bu okullann üç başlıhğı Cumhu-
riyet *e dek sürecektir.
Dinsel öğretiye dayalı Osmanlı toplumu. bir
ümmet birliği nıteliğındedır. Cumhuriyet'le birlik-
te ümmet birliğinden ulus bırliğine geçiş süreci
ba^layacaktır. Bu, süreç içinde toplumun ümmet-
çi niteliğıni atıklayıp laısizmle donatmak temel
vargıdır. Cumhuriyet'le birlikte yetkilerini ulustan
almayan saltanat ile, erkini Tann'ya
dayandıran hilafet kaldınldı. Bunun
yerine insanımızı dinsel çevresinden çı-
karmayı amaçlayan laiklik kondu.
Cumhuriyet yönetimiyle birlikte laik
ideoloji koşutluğunda yapısal değjşim-
ler öngörülmüştür. Bu amaçla yönetim
düzeneğinden hukuk düzeneğine, giysi-
den kültüre vanncaya dek uygar yaşa-
ma biçimini belirleyen köklü dönüşüm-
lere gıdılmiştir.
Bu değışimci. dönüşümcü tutumlann
en çarpıcı olanı, yine bu eylemi geleceğe
taşıyacak Cumhuriyet insanını yetiştir-
me girişimidir. Çünİcü bütün bunlar an-
cak çağdaş anlayış iyesi yurttaşlarla sü-
rebilirdi. İnsana. çağdaş bır anlayış da
ancak çağdaş yöntemlerle donatılmış
bir eğitim-öğretim düzeneğiyle verilebi-
hrdi.
"Saçma oimaz mıydı?"
Atatürk, Büyük Söylev'inde bu
vargı>ı şöyle açıîclayacaktır: "Egrtim ve
öğretimde birleştirme yapmadıkça. aynı
düşüncede, aynı inanışta bireylerden
oluşrauş bir ulus yapmaya olanak ara-
mak saçma bir uğraşı olrnaz mı\dı?"
İşte Osmanlı'nm üç başlı öğretim bi-
çımine 3 Mart 1924'te kabul edilen öğ-
retim Birliği Yasası'yla son veritecek ve
öğretim kurumlannın tümü Eğitim Ba-
kanhğfna bağlanarak tek, çağdaş ve
laik bir öğretim düzeneği kurumlaştın-
lacaktır. Bu kurumlaştırmanın gerekçe-
sini de şu biçimde açıklayacaktır Ata-
türk: "Bir ulusun bireyleri ancak bir çeşit eğitim
görebilir. tki türlü eğitim, bir ülkede. iki türlü insan
yetiştirir. Bu ise duygu birliği, düşünce ve da\a-
mşma ereklerinden toptan yoksundur."
Görüldüğü gibi. ulusal bırlık ve bütünlük ere-
ğınden yola çıkan öğretim Birliği Yasası, bölücü
ve yıkıcı saydığı eski eğitim öğretim düzeneğini
kaldırmış. yerine tek ve çağdaş eğitim kurumlan
oluşturmayı vargılamıştır.
Tek partili yönetim de bu zorunluluğu ve kaçı-
nılmazlığı topluma kavratabilecek, kabullendire-
bilecek yetkinlik ve iletışimden yoksundur. Yöne-
ten ve yönetilendeki bu yoksunluklar, siyasal seç-
menlerin eğilimıni de başka yöne çevirecektir.
Nitekim demokrasiye daha içerikli bir geçişle
birlikte ortaya çıkan yeni siyasal güçler, bu değiş-
meleri ve toplumun bıkkınlığını kullanmada ge-
cikmeyeceklerdir.
Bu siyasal güçler "Din ve vicdan özgüriüğü
ktsıttandu halkın erkekliği ktsırlaştırıklı, ekmeği
toprağa gömdüriildü..." savlanyla ortaya çıkacak-
lar ve halkın dayanılmaz düşkünlüğünden yarar-
lanmayı temel siyasalan yapacaklardır.
Hemen her fırsatta laik düşünceye ve ilkelerine
saldınp milli ve manevi değerleri ön plana çıkara-
rak temelde. Cumhuriyet kurumlannı yıkıp yeni-
den Osmanlı toplum düzenini oluşturmak arsı-
masındadırlar. Başta da eğitim \e öğretim kurum-
lannı gelenekçı ve görenekçi yöntemler içine çek-
meye çalışacaklardır.
Bir yandan Cumhuriyet'in, henüz çağdaş ya-
şam biçimine uyarlayamadığı dinci ve gelenekçi
bir halkın isteği, bir yandan da tutucu siyasal çev-
relerin çıkar ilişkisine dayalı baskılanyla 1948'den
başlayarak "din öğretimi", yeniden eğitim düzme-
ği içinde önem kazanacaktır.
Önce 10 aylık imam-hatip kurslan açılacak.
bunu izleyen yıllarda Ankara Universitesi'ne bağlı
bir ilahiyat fakültesi açılacaktır.
1950 yüından itibaren de Öğretim Birliği Ya-
sası'ndan sapmalar yeni siyasal gücün baş ereği ve
vargısı olacaktır. Artık bu sapmalar zincirine her
gün yeni bir halka eklenecektir.
1951 yıbnda ilkokula dayalı imam-hatip okulu
açılacak, 1954'te de II. dönemine kavuştunıla-
caktır. 1960"a gelindiğinde sayılan 12 tanedir bu
okullann.
Yann:Atatürk'ün 'laik'
efiltlml
tLAN
T.C.
DtYARBAKIR 4. ASLİYE CEZA
MAHKEMESİ'NDEN
636 sayılı yasaya muhalefet ve sılahla müessır fıil suçundan Bitüs ili
Hizan ilçesi Sağırkaya Köyü nüfusuna kayıtlı, Mehmet Halit ve Ha-
tice oğlu, 1958 d.lu sanık Veysi Ekina hakkında mahkememıze açılan
kamu davasının yapılan açık yargüaması sonunda.
Sanıgın TCK.' 79. md. delaleti Ue 456,4, 19, 3506 S.Y., T.C.K.
457/1, 51/1, 59. maddeleri ile 6136 S.Y. 13/1, T.C.K. 19, 3506 S.Y.,
T.C.K. 59.647S.Y.4,1. T.C.K. 72,647SY. 5 ve T.C.K. 36.maddeleri
uyannca sonuç olarak 1.600.000 TL ağır para cezası ile cezalandınl-
masına ilişkin hükmün tebligi için yapılan tüm aramalara rağmen
tebliğ edilmedığınden;
7201 sayılı Tebhgat Yasası'nın 28,29,30 ve 31. maddeleri gereğin-
ce hükmün İstanbul Basın İlan Kurumu'nca ve Diyarbakır Basın
llan Kurumu Şubesi'nce "gazetede ılanına", 7201 S.Y.'nın 29/2.
maddesi uyannca ılan metninin bır örneğinin mahkeme dıvanhanesi-
ne asılmasına karar verilmekle. ılanın yapıldığı günü takip eden 15
günlük yasal süre zarfında temyiz yoluna başvurulmadığı takdırde.
kesinleseceği ilan olunur.
Basın: 44038
tLAN
T.C.
BATTALGAZİ ASLÎYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo:1993 33
Davacılar Cemil Acar ve Yaşar Acar vekilleri avukat Alı Ihsan
Kal'ın, davalılar Cumali Kaya ve arkadaşlan aleyhine ikame ettıği
tapu iptali (mülkiyet tespiti) davasının yapılan açık yargılaması sıra-
sında:
Davalılardan Batlalgazi ilçesi Kuluşağı Köyü'nden Hediye Yıldı-
nm, Kadriye Beydüz. Hatun Kaya, Halil Kaya, Zeynep Kaya, Sıd-
dık Kaya. Elif Kaya, Haynye Aygün. İlhan Demır, Lütfûye Demır
Refıka Demir, Abuzer Kaya. Azzet Kaya, Cemile Kaya haklannda
çıkanlan duruşma gününü bildırir tebligatlar tebliğ edilemediğinden,
duruşma gününü bildinr teblıgatlann ilanen teblijŞne karar verilmış-
ür.
Karar gereğınce yukanda adı geçen davalılann Battalgaa Asliye
Hukuk Mahkemesi'nde 8' 12/1993 günü saat 9.00'da hazır bulunma-
dıklan veya kendilerini bir \ekille temsil ettirmedikleri takdırde tebli-
gatların ilanen tebliğ edilrniş sayılacağı. 7201 sayılı kanunun 28 ve
müteakıp maddeleri gereğince ilanen tebliğ olunur. 27.10.1993
Basın: 44234
İLAN
T.C.
ELAZIĞ ASLİYE 1. HUKUK
MAHKEMESİ-İŞ HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo-1993/200
Davacı Hüseyin Yıldınm ile davalılar SSK Genel Müdürlüğü ve
Seüm Baysal arasındaki tespit davasının yapılan duruşması sırasında
venlen ara karan gereğince;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili Hüseyin Yüdı-
nm'ın davalılardan Selim Baysal'ın müteahhitliğini yaptığı işyerinde
1.11.1968 tarihinde sigortalı olarak çalıştığını. davalı tarafından si-
gorta ücreti yatınlmadığından sigona başlangıç tanhinin kabul edil-
mediğini belirterek müvekkili Hüseyin Yıldınm'ın 1.11.1968 tkrihın-
de sigortalı olduğunun tespitine karar verilmesini ıstemiştir. Dava
dilekçesi davalı Selim Baysal'ın Şehit Yüzbaşı Tahir Cad. ıçten Apt.
Elazığ adresindeki adresıne tebliğ edilemediğinden ilanen tebliğine
karar verilmıştir. Davalı Selim Baysal'ın duruşma günü olan 18 11.
1993 günü saat 9.00'da duruşmada hazır bulunarak tevdi etmek iste-
diği belgeleri ibraz etmesi, delillerini ikame etmesi, aksi halde İİK'nın
509/510. maddelen gereğince gıyabında karar verileceği hususu dava
dilekçesi yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur.
Basan. 52210
POLITIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Yakılan Şairier...
Pir Sultan Abdal'ın "Kanlı Sıvas" dediği olayları dü-
şündükçe 37 kişinin yakılarak öldürüldüğünü hep ana-
cağız. Sıvas'ın başindan çok olay geçmiştir. Ama içinde
37 kişinin yakılarak öldürülmesi başta gelir. Olay öyle
bir boyuttadır ki, 37 kişi (sazıyla, sözüyle, sesiyle) göz
göre göre yakılarak öldürülüyor. Devlet kuvvetleri olaya
seyirci kalıyor. Yakanlar belli, yananlar belliyken olayı
yargılayacak mahkeme bulunamıyor, yargıç aranıyor.
Dava dosyası vilayetler arasında dolaşarak başkente
ulaşıyor. Dosyanın karşısına çıktığı ilk mahkeme görev-
sizlik karan veriyor. Dava DGM ile asliye ceza mahke-
meleri arasında gidip geliyor. Bu paslaşmalar artarsa
kamu vicdanı da sızlar. Olay ortada, 37 kişi yakılarak öl-
dürülmedi mi? Sanıkları yargılayacak bir mahkeme
olmazmı?
Olaylar mahkeme, yargıç, sanık, tanık karmaşası için-
deyken "Edebiyatçılar Derneği" Genel Başkan Yardım-
cısı Ali Cengizkan'dan bir mektup aldım; şöyle yazıyor:
"...Sıvas'ta 2 Temmuz 1993 günü yaşanan toplu kıyh
mın yüreğimizde açtığı yaralar henüz kabuk bağlamış
değil. Metin Altıok Kitabı, Behçet Aysan Kitabı ve Uğur
Kaynar Kitabı bu yaraları sarmayı amaçlamıyor: Tam
tersine üç kitap, toplu kıyımın büyüklüğünü ve üçsanatçı
insanımızın kişiliğinde aydmlanmızı sürekli olarak bize
anımsatacaktır. Belki dolaylı biçimde tarih bilincimizin
bilenmesine katkıda bulunarak bizi toplumsal bir ay-
mazlığa karşı sürekli uyanık tutacaklar. Geliri ölen arka-
daşlanmızm ailelehne bırakılan bu kitapların yaygınlaş-
ması ve tanıtımı için ilginizi bekliyoruz. "Edebiyatçılar
Derneği", Sıvas olayları konusunda sorumluluğunun
gereklerini yerine getirmeyi sürdürecektir."
Sıvas'ta yakılarak öldürülen üç şairin adına üç kitap
çıktı. Üç kitabın sayfasmı çevirince karşınıza bir resim
çıkıyor. Üç şairi merdiven başında gösteren üç resim.
Üçünün resimaltında da şu satırlar var:
2 Temmuz 1993 Cuma.
Sıvas'ta Madımak Oteli'nin merdivenlerinde.
Saat 15suları.
Ölmeden birkaç saat önce üç şair, ölecekmişçesine
bir resim çektirmişler. Makinenin objektifi onlan öyle
yakalamış: Yorgun, dargın, mahzun... Metin'in elinde bir
süpürge sapı var. Behçet'in önünde bir yangın söndüre-
ceği. Uğur Kaynar'ın elindekiler anlaşılmıyor.
Şairlerin içinde en genci Uğur Kaynar, 1956 doğumlu,
(benim Ayşe'mden bir yaş küçük). Zaralı imiş. Zara'nın
benim yaşamımda derince bir yeri var, onun doğum ye-
ri. Şöyle diyor:
"Bir zamanlar Zara 'da bir alay vardı. Meşhur sürgün
alayı... O dönemin sakıncalılan Zara ya sürgüne gönde-
rilirdı Mehmed Kemal'/er Artf Damar'/ar, hatta Nazım
Hikmet Zara ya surgun edılmişti."
Zara sürgün alayı Hafik'le Zara arasında sırtını bir te-
peye vermişti. Yolun alt başında Kızılırmak yararsız
akar dururdu. Yıllar sonrası bu alay günün birinde yandı.
Neden yandı, kim yaktı bilinmez oldu.
Gençliğimizde ölüm şiirleri, en çok Cahtt Sıtkı Ta-
rana'nın şiirlerinde yer alırdı. Bu yüzden Cahit'e ölüm
şairı diyenler bile vardı. Cahit de uzun yaşayacağını
sandığından "Yaş otuz beş yolun yarısı eder" diyerek
yetmişine varacağını sanmıştı. Oysa genç yaşta gitti.
Metin Altiok'ta da Behçet Aysan'da da ölüm şiirleri var.
Bir şiirinde öiümü şöyle çağırır
"Acınm dudakları varsın benimle solsun
:
? 8
Kapım açık her ölüme nasıl olursa olsun."
Behçet Aysan'da da yer yer ölüme rastlarız, "Çocu-
ğum da büyüyorbenim gibi" der. "Terkisinde ölüm."
Şairier için ölümsüzlüğe giden yoldadır ölüm, demek
onun için sözünü çok ediyorlar. Behçet de onun için mi,
"Değişen bir şey yok hiç I Ölüm hariç" diyor!..
Kitap fuarı bugün açılıyor...
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Bilginin gözlem, dene-
me ya da duyular ile elde
edilebileceğinı ileri süren
öğreti. 2/ Çayırlarda yeti-
şen ve hayvanlara yediri-
len küçük bir bitki... Ali
özgentûrk'ûn birfihni.3/
flkel benlik... Halat ucu.
4/ Türk müziğınde bir
usul... Demiryolu. 5/ Dü-
rüst, iyi ahlakb... Eski dil-
de ayak. 6/ Tepkili
uçak... Ayakla vuruş. 7/
Ilaç... ICötülük, fenalık...
Yüze sürülen pembe düzgün. 8/
Kitap getirmemiş peygamber...
Hz. Muhammed'in kutsal savaşla-
nndan biri. 9/ Içi ve dışı ziftle kaplı
yuvarlak sepetten yapılan ve Fırat
Irmaği'nda kullanılan bir çeşit
sandal... Kars yakınlanndaki ünlü
eskiçağ kenti.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Erkekte üreme sisteminin geliş-
mesini yönlendiren bir dizi honno-
nun ortak adı. 2/ Su... Erkekliğjni
gidermek, iğdiş etmek. 3/ Bütün maymun türlerini içine alan
memeliler takımı... Bir gösterme sıfatı. 4/ İslam hukukuna göre,
dul bir kadının yeniden evlenmesi için beklemesi gereken süre...
Pamuk kozası. 5/ Endonezya'nınplakaişareti... Bircetvel tûrü.
6/ Bir tngiliz uzunluk ölçüsü birimi... Güney Amerika'da bir
ülke. 7/ Uzak... Alan ölçüsü hektann simgesi. 8/ Genelev işleten
kadın... Akaju da denilen büyük bir orman ağaa. 9/ İkinci kez
evlenen kadının beraberinde götürdüğü çocuk ya da çocuklar.
İLAN
TC
KÜÇÜKCEKMECE SULH HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1993 92Esas
Davaa Malıye Hazinesi vekili Av. Faika Turgut tarafından mah-
kememizde ikame olunan veraset davası sebebiyle.
Küçükçekmece ilçesi. İkitelli köyü. 65 pafta.234 parsel. 3840 mr
-
lik taşınmazın maliki iken ölen Harbsura muhacirlerinden Halil oğlu
Velı'nin bütün aramalara rağmen muns mirasçılan belirlenemediğin-
den muns Halil oğlu Veli'yi bılen tanıyan, bu dava nedeniyle hak
iddia edenlerin ilan tarihinden itibaren 15 gün ıçerisinde mahkeme-
mizin yukanda yazılı dosyasına müracaat etmelen önemlericaolu-
nur. 11.10.1993
Basın: 44039
İLAN
TC
KÜÇÜKÇEKMECE SULH HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1993 310
Davacı Malıye Hazinesi vekıh' Av.Faıka Turgut tarafından mah-
kememizde ikame olunan veraset davası sebebiyle,
Küçükçekmece ilçesi, İkitelli köyü. 65 pafta, 223 parsel, 10080 m2
'-
lik taşınmazın maliki iken ölen Paravadı muhacirlerinden Ali oğlu
Mustafa'nın bütün aramalara rağmen muris mirasçüan belirleneme-
diğinden muris Ali oğlu Mustafa'yı ve mirasçılannı bılen tanıyan, bu
dava nedeniyle hak iddia edenlerin ilan tarihinden itibaren 15 gün içe-
risinde mahkememizın yukanda yazılı dosyasına müracaat etmeleri
önemle rica olunur. 11.10.1993
Basın: 44040