Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA 14KASIM1993PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
HordakAyı
görkemli
uğurlandı
SEUL
ALİ RIZA
BALAMAN
Uzakdoğu'nun her köşesinde başat Çin
kültürünün yaşatılan etkinliklerine tanık ol-
mamak mûmkün değil, bu bir körinanç (ba-
tıl) da olsa.
Geleneksel Çin günbilgisine (takvimi)gö-
re, yıllara hayvan adlan takılarak bu hay-
vanlann özellikleriyle o yılda doğanlar öz-
deşleştirildiği gibi kimi aylar da uğurlu,
uğursuz diye değerlendirilebiliyor. Sözgeb-
mi, bu yıl ağustos 18'de başlayan ve eylül
I5'de biten 'Hortlak Ayı', görkemli törenler-
le uğurlandı.
Bir milyar iki yüz milyon nüfuslu Çin
Halk Cumhuriyeti'nin her yerinde, Tayvan
(Formoza), Singapur, Hong Kong ve Çin
mahalleleri bulunan ülkelerde Hortlak Ayı
bütün kurallanyla yaşaüldı. örneğın, denize
kıyısı olan yerlerdeki plajlar, denizde boğul-
marun çok olacağına inanıldığı Çin neredey-
se boşalüldı; boşanmalann kaçınılmazbğuia
inanıldığı için evlenmeler yok denecek kadar
azaldı: arsa ve ev ahş verişi durdu; bütün özel
yaünmlar ertelenmeye aindı; ev taşınmalan
hatta kimi ameliyatlar bekletıldi. Ancak
bunlann yanında bahçesi olan evlenn bah-
çelerinde, olmayanlann kapı önlennde sof-
ralar donatıldı ve hortlaklann aç kannlan
doyurulmaya çalışıldı.
"Doğaüstü gûce sahip olanlardan korku-
lur" ilkesi geçerli olduğundan genelde adı
hortlak olan ve bu ayda çok hareketli olan
bu sımgesel yaratıklara yerliler 1yi kardeşler'
adını takmışlar. Bozulan bir makınenın bo-
zulma nedeni bu iyi kardeşler olurken henüz
onanmdan çıkmış ama yine de çahşmayan
makinenin çahşmama nedeni de bu iyi kar-
deşlerdır. Bu ayda iş bulabilen onanmcılar,
beceriksizliklerini kolaybkla iyi kardeşlere
yükleyebılıyorlar.
Gecelerde. gündüz kılitli olan kapılar ve
pencereler açık bırakılır, evin karanlık köşe-
İerindeki hortlaklar, dışandaki yemekleri
yemek için çıksınlar ve bir daha da gelme-
mek üzere evı terk etsınler diye. Her gece bi-
timinde hortlaklar larafından kerhen yenıl-
diğı düşünülen yemekler, eş, dost. akraba ve
komşularla birükte tüketibr. Özellikle zen-
gin evlerindeki etli. yağlı ve tatlılı yiyeceklere
çok ılgj gösterilir.
Kumarbazlar iyi şanslar için tapınaklarda
dua ederler; doktorlar ve hemşireler ölen
hastalanndan kazandıklan kağıt paralann
bir kısurunı öte dünyada parasız kalmamak
için yakarlar. Kuklalar özellikle bu ayda oy-
natıhr. uyatro sahneleri ölüm konulanyla
dolup taşar. Hatta Singapur'da gerçekleşti-
rilen Mıchael Jackson'ın konserindeki boş
sandelye sayısının çokluğu, bu ayı hesaba
katmayan yöneticilere yüklenildi.
Özellikle Hortlak Ayı'nın son günü (15
Eylül Çarşamba), nehir ve deniz kıyılan,
içinde mumlar yanan on bınlerce kağıt fe-
nerlerle dolduruldu; hortlaklann uzaklaş-
malan ıçın bu ışıklann yol göstereceğine
inaruldı. Sokaklar tüketilemeyen yemek ar-
tıklanyla dolup taştı ve evlere olabildiğince
gürültülerle ve geç girildi.
Kent yönetıcılen v e çevreciler. çevre ve ha-
va kirlilığine neden olan bu atıklann temiz-
lenmesi derdıyle baş başa bırakıldılar. Tüke-
tim ekonomısının yebne böylesine kapılan
coğunluğun bu körinanona, tüketım açısın-
dan 'boş ama hoş inanç' mı demek gerekir?
BiliıııselkomünizmikliıııidüzeltemediNe zaman kış gelse ve ne zaman soğuk-
tan donmaya başlasam, bilımsel komü-
nizm gebyor aklıma.
Leningrad Üniversitesı'nde en önemli
derslerimizden biriydi bilimsel komü-
nizm. Afanasyev başkanlığında koskoca
bir kunılun yazdığı Bilimsel Komünizm
adlı bir de ders kitabımız vardı. Ders yıb
boyunca olmasa da, sınavlara hazırlanır-
ken kitapla yakından tanışmıştık. Kita-
bın en sevdiğim yeri, 'Komünzmin gde-
cekle ilgjli bekJentikri' adını taşıyan son
bölümüydü.
Bu be'klentiler arasında 'iklim koşulla-
nnın ve meteorolojik getişmelerin denetim
altına alınması' da vardı. Bilimsel komü-
nızmın. gelecekte dünyada tek ideoloji
olacağı kuşkusuzdu. Bilimsel ve teknolo-
jik gelişmeler de komünizmin 'jönkndiri-
d gücö' altında öyle bir düzeye varacaktı
ki hava koşullan bile insanlar, daha doğ-
rusu onlar tarafından seçılen yönetımler
tarafından belirlenebilecekti.
Düşünebiliyor musunuz, dondurucu
soğuktan (ve kimileri açısından, bunalüa
sıcaktan) kurtuluştu bu. Yağmur, kar,
rüzgar gelişigüzel ortaya çıkamayacaktı.
Ya olmayacak ya da bebrlenen yer ve za-
manlarda üretiteceklerdT. İklimden ya-
kınan insan da kalmayacakü böylece yer-
yüzünde, ister Moskova'da yaşa, ister
Kanarya adalannda; havan aynı olacak-
tı...
Bilimsel komünizm, önce 'bilimsel' ol-
ma özelbğinden başlayarak epeyce eleşti-
rildi son yıllarda. Şimdi onu savunanlar
bile, eskisinden daha temkinli bir dil kul-
lanıyorlar. Hele hele 'iklimi denetim altına
almaktan' hiç söz etmiyorlar. Yaak...
Bu düşünceler, son bir aydır kar altın-
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
da yaşadığımız Moskova'da, özelbkle de
son on yıbn rekor düzeyindeki soğukla-
nnda bir kez daha aklıma geldi. En çok
da Galatasaray'ın rakıbı Spartak Mos-
kova'yı geçen çarşamba eksi 23 dereceük
gecede tribünlerden izlerken...
Bu düşüncemi yanımdaki spor yazarla-
nyla paylaşmak istedim. Beni şaşüacak
kadar ciddi dinledi ve ekledi:
-Aslında komünıstier hava koşullannı
denetlemeye başlamışlardı bile. 1980
obmpiyatlan sırasında ve 1 mayıs, 7 ka-
sım gibi bayram günlerinde, Moskova'da
yağış obnasını önlemek için bulutlan
kent yakınlannda özel füzelerle vuruyor-
lardı. Böylece yağış kent dışında kalıyor-
du. Son derece pahab olduğu söylenen bu
füzelerle ilgjb harcamalar da halkın ce-
binden çıkıyordu tabii.
Sözünü bitirirken, belki bilimin bir gün
'büimsel komünizm olmadan da iklimi de-
ğiştireceğini' söyledı ve kendisinın kışı tü-
müyle ortadan kaldıracak partilere oy
vermeyeceğini ekledi.
Zaten on yıldır hiç anlaşamıyoruz bu
konuda Ruslarla. Çoğu kışı seviyor. Hat-
ta kar alünda dondurma yemeye bayılı-
yorlar.
Böyle lahana misali kat kat giyinmek
hoşa gidebıb'r mi hiç? Tamam, yılbaşının
tadı kışın çıkar. Ama soğuk günlerde gü-
neşi ve denizi gösteren yazlık fibnlere hiç
mi imrenmez insan?
Olmuyor, ikna edemiyorum. Seviyor
bu mevsimi Ruslar. Soğukta kendilerinı
bir başka zinde hissediyorlar. Tarihlerin-
dei önemli günlerin çoğu da soğuk günle-
re rastbyor zaten.
Sosyabst devrim böyle bir günde (7.11.
1917) yapümıştı. Kapitalizme geçış de bir
kış günü (2.1.1992) başlatılmıştı. Komü-
nist önder Lenin soğuk bir kış günü (21.1.
1924) yaşama veda etmışti. Ve ülkeyı sos-
yalizmden kapıtahzme götüıme misyo-
nunu yüklenen Yeltsin de yine böyle bir
günde (1.2.1931) doğmuştu.
Velhasıl bu millete bir şeyler oluyor kış
mevsimlerinde...
Ama ben yine de bahar ne zaman gele-
cek diye beklemekten kendimi alamıyo-
rum...
J^poa çocuklarının bayramı geldi yine. Üç, beş ve yedi yaşındaki çocuklann büyümesini kutla-
^ J ^ makvesağlıklıbiryaşâmsürmelerinidilemekaınaciyladüzenlenen bayrama Japonlar Şiçi-Go-
San adını veriyorlar. Üç, beş ve yedi yaşındaki onbinlerce Japon çocuğu dün geleneksel Japon ghsisi kimonosunu giydi ve annesi> le babasının elin-
den tutarak en yakın lunaparkın yolunu tuttu. Anne-babalar dûn çocuklannı hiç kırmadı; Japon çocuklar dün hiç ağlamadı. (Fotoğraf: RELTER)
Falafel,uygarkk
sevdasınınkurbam
'Şehir merkezi'diye bir kavra-
ıran varbğından haberdar ol-
makla birbkte, bunun kentlerin
neresinde olduğunu pek anla-
yamamışımdır. Bir daire midir,
uzunca bir yol mu, yoksa geniş
bir alan mı? Herhangj bir kente
girerken "Şehir merkezine gi-
der" diye ok ışaretleri bile var-
dır. Nerede başlayıp bittiği
muğlak olsa da, belli ki önemı
büyüktür. Demek ki her kentın
bir merkezi, ortası olmalıdır.
lstanbul'un 'orta yeri' sinema
imış eskiden. Şimdı ne var. pek
bilmem. Çünkü İstanbul'u faz-
laca tanımam. Ama gönül dos-
tum Ankara'nın orta yeri soru-
lacak olsa, Sıhhiye'deki parkın
bağnndan çıkıp gökyüzüne
haykıran bir çift el gelır aklıma
hemen.
Tel Avıv'in orta yerinde Di-
zengofT caddesi uzanır. Kentın
gözbebeğı ve atardamandır bu-
rası. Ama son günlerde, sayın
belediye başkanına kafa tut-
makta, onu hayli kızdırmakta-
dır. Kentin merkezinde olma-
nın gerektirdiği asaletten gide-
rek uzaklaşmakta, sokak kül-
türüne göz kırpmaktadır. Oysa
kentin merkezıni temsil ediyor
olmak, 'Avmpai' ve 'eKt' obriayı
Çevrecileriçin alternatifcenazetöreni
Cenaze töreninden sonra iki seçenek var
Gömülmek ya da yakıbnak. îkisi de baba-
dan oğula geçer türden cenaze levazımatçı-
lannın alaru ve büyük ticari iş.
Mezarbk demek, bizdeki türden itiş kakış
ve toza çamura bulanma. nereden çıktığı
belirsiz bir sürü çoluk çocuk ve sakalbnın el
avuç açtığı kargaşadan ve mezarlık mafya-
sından uzak. Ağırbaşlı, sakin, vakur ve
elem ^-üklü.
Ama sonuçta, cenaze levazırnatasının al-
dığı paraya uygun bir tören. Özel gınşimin
gereği olan ticari bir iş bu sonunda: Kullanı-
lacak tabut, yapüacak kilise töreni, ölenin
yakınlannı taşımak için gerekecek otomo-
bil sayısı ve türü, mezann haarlanması, pa-
pazın ayarlanması... Hepsinin faturası var.
Yakıbnak da öyle. Onun ritüeli de ayn.
LONDRA
EDtPEMİL
ÖYMEN
Yakılanın küllen ne
olacak? Bir kupaya
konulup geride ka-
lanlara mı verile-
cek? Yoksa bir tar-
laya, denize mi ser-
pilecek? Hatta gö-
mülecek mi? Bu da
ayn bir uzmanlık ^ ^ — • — • — ^ ^ ^ ^
dab. 1leri sana>i ül-
kesinde, her atılacak adımın hesabı var. Bu
adım ahirete doğru atılsa dahi.
îngiltere'de bu iki yönteme alternatif
üçüncü bir yöntem bebrmeye başladı: Yeşil
gömü... Pahab ağaçtan lüks tabut yerine
karton kutu kullanmak. Veya cenazeyi ol-
duğu gibi kefene sarmak. Mezarlığa değil,
yeşil alana gömmek. üzenne agaç dikmek...
Yeşillerin önerisi bu.
îngiltere'de ormana
kıran girmiş gibi, ül-
keyı daha da ağaç-
landırmayı hedefleyen
Orman Vakfı (Wood-
land Trust), 150 bin
üyesine yolladığı mek-
— ^ ^ ^ ^ — tupta, bu 'yeşil gömü'-
yü düşünmelerinı
önerdi. Yasalara göre cenaze nasıl vakılabi-
liyorsa, ailesinin istediği yere de gömülebib-
yor asbnda. Ve bu yerin ille mezarlık olması
da şart değil. Ama abşüdığı için, pratik ol-
duğu için, geleneklere uyduğu için, papaz
dini tören yaptığı için mezarlık, doğal gömü
yeri. Yeşil gömü yaklaşımı, sanıldığından
da hızla benimsendi. Bir il genel mecbsi 3
bin kişinin gömülüp üzerine ağaçdikilebile-
ceği bir yer ayırdı. Tanesi bizim parayla 700
bin liraya, bir süre sonra çürüyecek türden
karton tabutlar bu ay sonundan itibaren
piyasaya çıkıyor.
Yeni tabutlar, özel tahta tabuttan çok da-
ha ucuz ve doğa dostu olacak. Bir şirket de
yünden kefen satışına başlıyor. Hıristiyan
geleneği uyannca, cenaze tabuta yatınlır ve
öylece gider.
Kefen, tngibzler için yenilik olacak. Ve
cenaze, sadece kefene sanb olarak gönderi-
lecek. Üzerine taş yerine ağaç dikilecek. Ce-
naze işlerinden yerel yönetimler sonımlu ol-
duğu için her yerel yönetimin de kendine
göre bir uygulaması var. Ama isteyenin iste-
diği yere gömülebilmesi için yine doktor ra-
poru ve defın izni şart.
TEL AVİV
DİIEK
KOÇ
emretmektedir. Bu yüzden, ma-
kamına yakjşmayan görüntüle-
re asla izin verilmeyecek. bura-
da boncuk gibi dizilen falafel'
dükkanlan kapaülacaktır.
Falafelin ne olduğuna gebn-
ce: Gözleri kamaştıran onlarca
çeşit yiyecek; nohutlu mücver
toplan, rengarenk salatalar, kı-
zartmalar. soslar... açık tezgah-
larda sergilenir. Bir adet yassı
pide abnıp ortası açıbr, içi ala-
bildiğince bunlardan doldunı-
lur ve hepsinin üzerine, kalsi-
yum kaynağı tahin sosu' boca
edılir. Sabıt fıyata karşı yiyecek
sının getınlmedığındcn. başlan-
gıçta içi boş olarak alınan ınce-
cik pide. tam bir şişko küreye
dönüşmüştür. Sonra da yola
devam edilip, şişko küre iştahla
ısınlır. İşte falafel, bu yiyeceğin
adıdır. Bize göre İsrail'in en
otantik ve neşeli görüntülerin-
den biridir falafel ziyafeti. Tu-
ristlerin de bir hayli ilgisini çek-
mektedir. Bunca sevilip benim-
senmesindeki asıl pay ise, ülke-
nin en ucuz beslenme tara ol-
masıdif,
Bizler, kötülük bunun nere-
sinde diye duralım. şehir plan-
lamacılan hiç de öyle düşün-
müyorlar. Onlara göre sokakta
aüşürmak. edebe ve estetiğe
aykındır. Yerlere düşen yiyecek
parçalan, ortabğı kirletmekte,
falafel tezgahlanndan çevreye
pis kokular yayılmaktadır. Fa-
lafelin en ciddı suçu ise 'Ortado-
ğu-Arap' kültüründen gebyor
olmasıdır. Ortadoğunun Avru-
pa'ya mesafesi ise çok uzaktır.
Üstebk sözcük olarak Avrupa
terminolojisınde yeri bile yok-
tur. öyleyse Tel Avıv'in en
muhteşem ceddesinde de yeri
olmayacaktır Tabii. bu karar
ilan edildiği gibi de kızılca kıya-
metler kopacakür.
Evsizleri
nereye
hapsettiler?
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
Bır Balkan ülkesinden gelen adam, on beş
yüdan fazladır İsveç'te yaşıyor. Bu sürenin
yansından fazlasını, birçok soygun vb. suç
işlediğı ıçın hapıste geçirmiş. Son olarak
mahkeme, adamın uslanmayacağına karar
vererek, şu anda çekmekte olduğu hapis ce-
zası bitince kendisinın sınır dışı edilmesine
karar \erdi. Işin ilginç tarafı, adamın evinde
bulunan bol miktarda paraya elkonulma-
ması ve üstebk. soruşturma sırasında mah-
keme kasasmda yattığı süre için pobs tara-
fından faiz ödenecek obnası!.. Ayni şey, ne
denb kısa bır süre için de olsa, gözaltına abn-
dıktan sonra aklanan kişilere, devletce der-
hal para tazminatı ödenmesindeki tıtizlikte
de gecerli. Devletin bireyi mağdur etmemesi,
burada kışısel özgürlük denildiğı zaman ak-
la ilk gelen maddeler arasında.
Halkımızın "seçmen sa>mı" nedeniyle ge-
çen pazar günü 14 saat evlerine hapsedilme-
si, akbma bunlan geurdi. E)evletin, hangi
hakla vatandaşı mağdur etüğinı düşündüm.
Pazarlan da çalışılan meslek kollanndakı
zarar, gelir olmadığı için kesilmeyen vergı
KDV'den devletin kaybı. çok büyük miktar-
lan buluyor olmab.
Kablolu televızyonun ilettiği TRT-INT'nin
kamerasından Ankara, Istanbul ve İzmir'in
bomboş sokaklannı izlerken "Devlet Baba"-
nın evsizleri nereye tıktığını merak ettim.
Belki onlar için 14 saatcik de olsa bir çatı al-
tına girmek güzel bir şeydi. Kimsenin evini
evsızlere açmadığını varsayarak bu ınsan-
lannnegibikapalıyerlerdebulunup"seçıneıı-
den sayıknklan", ülkemizle ılgilı yanıtlana-
mayan birçok soru gibi ortada kaldı.
FirstLadyHillary, çocuklansıktı
Dtş Haberler Senisi- ABD Başkanı Bill Clinton'ın eşi
Hillary Rodham Clinton, Başkan Cünton'dan daha
fazla çalışıyor. Kendini yenı Sağhk Yasası
çalışmalanna adayan First Lady, yasa taslağını
hazırlayan kurulun koodinasyonunu üstlendi ve
taslağa Hillary Clinton damgasını vurdu. Taslağı
geçen ay Kongre'ye aynnölı biçimde anlatan First
Lady, uzun konuşması sırasında bir kez bile kağıda
bakmaması, kendınden emin tavn ve elbette
hazırladığı yasa taslağının içeriğiyle büyük beğeni
kazandı. Hillar>' Clinton, şımdi de kent kent gezerek,
Amerikan sağlık sistemine büyük yenilikler getiren
yasa tasansını Amerikan halkına anlatmaya çalışıyor.
Ailelerle toplantılar yaparak yeni sistemi tanıtan
Hillary, büyük ilgı göriiyor. First Lady'yi Başkan
ainton'dan daha fazla seven ve benimseyen
Amerikalılar, onu can kulağıyla dinliyor ve destek
vermeye hazır olduklannı her fırsatta dile getinyorlar.
Ancak yeni sağlık yasası, anne-babasıyla birbkte
Hillary Clinton'ın toplantılanndan birine katılan bu
ufakhğı pek ılgilendirmiyor olsa gerek.
(Fotoğraf: REUTER)
Ekoııoıııibozuldukça
Ispaııyol gençleriısınıyor
Sokaklar ısınıyor. Gençler
ısınıyor. Gençlerin sıcaklığı da
bir başka oluyor hani.
Sıcakbk, krizden gebyor. Kri-
zin içindeyiz de, adını tam ko-
yamadık. Durum felaket.
Ekonomi ameliyat masasında.
Felipe'nin ebnde neşterler, ko-
caman kocaman makaslar;
can çekişiyor ekonomi. Yaşa-
yacak mı, ölecek mi? Krizin
ateşi, önce gençlik yanına vu-
rur toplumun. Vurdu.
Ve gençler ısındı Ispanya'-
da. Tüm şehirlerde sel öğrenci-
ler. Madrid, elbette en sıcak
yeri Ispanya'nın, kalbi. Mad-
rid de yürüdü. Yıllardır fies-
tanın bir köşesinde kaybol-
muş gençlik birden sokaklara
taştı. Yağmurla yanşırcasına
yağdılar, Don Quijotenin
-Don Kişot'un- arkasmı dön-
düğü Plaza da Espanya mey-
danına sıgmadılar. On binler-
ce öğrenci ve elbette, binlerce
pobs.
Öğrenciler şaşkın, polis şaş-
kın. Don Kişot şaşkın. Ve ace-
mi. Franco öleli beri öğrenci
deneyimsiz, pobs deneyimsiz.
Nasıl yapıiır bir 'grev'? Nasıl
karşı konulur bir greve? 'Grev'
diyonım, 'boykot' değil. Öğ-
rencilerin sendikalan var
burada. Sendika grev yapar.
boykot değil.
Oğrencileryürüyor, yağmur
yürüyor. Don Kişot saldırdı
saldıracak polislere. Alan dol-
du, öğrenciler yürümek isti-
yor, polis 'dur!' diyor. Öğren-
ciler gergin, polis gergin. Cop-
lar çekihyor, tüfekler dolduru-
Juyor. Orta yaşb bir adam var
yanımda, kızgm, söyleniyor
kendı kendine: "Hiç değişme-
mişler. Polis hep aynı polis.
MADRİD
ALt
KIŞLAK
Aynı baskı, aynı serthk.
Uyanın artık, Franco öldü!"
Öğrenciler, üniversile
harçlannıçok buluyorlar. Hü-
kümet, yüzde 12 zam yaptı,
öğrenciler yüzde 6'nın üstünde
bir artışa 'ohnaz' diyorlar.
Hep böyle küçük küçük baş-
lar. Hükümete karşı mı bu yü-
rüyüş? Hayır. diyor bir öğren-
a. Pobtik, ıdeolojik bir yanı
var mı? Hayır. Bu gençlik
sağcı mı. solcu mu? Kanşık,
hepsinden var; birbkte bir ey-
lem bu. Pob's, dağılmalannı is-
tiyor. Poüsin üstüne bira şişe-
leri yağıyor. Provokasyon? El-
bette. Hep böyle olur, bır kıvıl-
am beklenir. Ve tutuşur top-
lum, alev alev.
tspanya'da 1 milyon üç yüz
bin üniversite öğrencisi var.
Ancak iki yüz bin kadan burs
alıyor devletten. Kredi uy-
gulaması yok. Bir grup öğren-
ci, üniversite öğreniminin 'be-
leş' obnasını istiyor. Bir öğren-
cinin devlete yıUık faturası 40
milyon civannda. Bunun 7
milyonu falan harçlarla öğ-
renciden ahnıyor; geri kalanı
devletin cebinden Universite-
nin beleş olmasını *gerici', harç
toplanmasını 'ilerici' buluyor
hükümet. Üniversiteye ulaşa-
mayan bir sürü vatandaşın
ödedıği vergilerle üruversiteyi
'beleş' yapmak. gerialiktir.
Servisi kullanan. ücretini de
öder. Ama "beleşçi' öğrenciler
de, "Benim onayım olmadan,
devlet, olmadık protokoller
için; Barselona Obmpiyatlan,
Sevilla Fuan için; HızL TrenJer
için vatandaşın parasını çar çur
ediyor" diyorlar. Devlet. ilk ve
orta öğrenimi sağlamakla yü-
kümlüdür de, neden yüksek öğ-
renimi sağlamakla >-ükümlü de-
ğildir?
Üniversite 'kampuslan' ısın-
dı. Öğrencilenn dertleri çok. Bir
gençlik ömrünü harcayıp açıkta
kalmak da var işin sonunda.
Hukuk fakültelerinde, kırk ki-
şilik sınıflarda yüz öğrenci üst
üste. Harçlar indirilmeb. Ama
nasıl
0
Yöntem ne? Yöntemler,
hareketin içinde belirlenecek.
Liderler doğacak. Denemek ge-
rek. Gencecik yaşlarda tek doğ-
ru yolu nasıl bilebilirsiniz. De-
nemek gerek.
Bir grup öğrenci, üniversite
binalanna girdiler gece. Yıktı-
lar, kırdılar, yaktılar ve "Harç-
lan indirmezseniz, biz de kıra-
nz" imzasını atıp gittiler. Bun-
lar 'radikal'ler. Hemen anında
çözüm istiyorlar.
Başka bir grup öğrenci sey-
medi bu yöntemi. Yapıa bir
yöntem aradılar. Buldular: Ja-
pon usulü boykot. Öğrencinin,
halkın gözünde kına-yıkıa, fa-
şist-komünist bir izlenimi ol-
mamalı.
Bu öğrenciler. kütüphaneleri
ele geçirdiler, kütüphanelerin
akşam kapanmasına engel ol-
dular ve sabaha kadar ders
çalıştılar. Bir grup öğrenci de
kütüphanenın dışında gitar-
lanyla eşbk ediyorlardı.
Kriz nereye varacak bilemi-
yorum. Öğrenciler, bır toplu-
mun barometresi.