18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14KASIM1993PAZAR 12 DIZIYAZI Luther: Vatikan'akaışıçıkan reformcu Luiber, Latince olan İncii'i 1522-1534 tarMeri arasmda Almancaya çevirmis ve insanların affı için çıkardığıendüljans kâğıtlarınedeniyle Vatikan'ıeleştirmisıir. Luther'e göre vaftiz olmave ökaristi (sembolik olarak şarap içip ekmek parçasıyeme ayini) dıştnda İncil kökenli başka ayin ve kutsama yoktur. Bövlelikle Luther, günah çikarnuı geleneğini reddetmiştir. Keza, evlenmeyen rahip anlayışı da İncil'de yoktur. İncil temel kaynaktır; Papa vepapalığm yorum ve kararlarına ihtiyaç duyulmamalıdır. Luther'e göre Hz. İsa 'Son Yemeği'nde, şarap içerken havarilerineşarabm kendi kanı; yediği ekmeğin ise kendi vücudu olduğunu söylemistir. Bu. şarap veekmeğin Hz. İsa'nm özü olduğu anlamma gelir. Her ayindeşarap içip ekmek parçası kemiren inanç sahibi insanlar onunla bütûnleşmekte; Hz. hafiziksel olarak oradahazır bulunmaktadır. Luther bu denlibir teolojikspekülasyon içindedir veanti-lâiktir. Ona göre devletle kilise arasmda sıkı bir isbirliğiolmahdır. Yöneticiler Hıristiyan esaslara dayalı olarak düzeni sürdürmek mecburiyetindedirler. Hıristiyan yöneticiler, Hıristiyan ilkelere bağlı olarak devleti yöne- tirken, kilise dinsel alandaki ilkeleri düzenler. Tarafların ayrı ayrı egemenlik alanları vardır, ama her iki alanda da Hıristiyan ilkeler esastır. İkigüç arasmdasağlam ve derin bir ilişki olmalı ve kilise devlete bağlı kalmalıdır. Luther tûm bu ilkeleri 95 madide halinde IVittenburg Kilisesi'nin kapısına 1517ydında as- mıstır. Luther 'in "protestosu " Almanprenslerinin Kutsal Roma İmparatorluğu 'yla bozuşmalarının ve mücadelelerinin manevi dayanağı olmuştur. 1530yılında Augsburg inanç bildirgesiyle tüm Lutherciler bir arayagelmiş vepapalıkla olan bağ koparılmıstır. 1530. Lutherci Kilise 'nin kuruluş tarihidir. Buyıldan sonra Luthercilik Almanya, İsveç, Danimarka, Finlandiya ve Norveç'teyayılır ve her ülkede bağımsız bir Luthercikilise kurulur. Luther cilik A BD 'degeniş biryaydma alanı bulmuştur. Orta Batı denUenyerlerde vegüney kıyılarda gelisen bu mezhep her dil ve etnik grupta ayrı bir oluşum meydana getirmistir. Her oluşum diğerinden bağımsız kalmıştır. 150 değişik oluşum bugün 21 Lutherci ana kiliseye dönüşmüştür. TARhSÜREC^OEDMBtVE A M EmR İ K A tlk Amerikalılar, Püritendir... Kendilerince; Hz. Musa'nın On Emir'ine kesinkes bağlı saf ye saydam dinsel inançlara sahiptirler... Avrupa'da Fransız Devrimi ile güçlenen burjuvazinin Protestan görüşleri, Amerikalılan da etkilemekte gecikmeyecektır. 'Saflık'tan'başkaldnry-2- Luther ve Calvin'in düşünceleri o dönemlerde Yazgıcı Calvin dinbilim anlayışı Püritenler ta- testan altmezhepleriningenelrnerkezl aProtestanbk sınıf esasına dayalı bir mezheptir. Bu mezhep burjuva sınıfının tarih sahnesine çıkışıyla birlikte gündeme gelmiştir. Bu dönemde yeni kıtalar keşfedilmiştir. Yeni kıtalardaki zen- ginliklerin Avrupa'va aktanlması ticareti yoğun- laşürmış ve ticaret devrimi denilen iktisadi oîaya Avrupa tanık olmuştur. Ticaret devrimiyle birlik- te yeni oluşan sınıf, burjuvazi, önce sömürii carkı- na giremeyen aristokrat liderle ışbirliği yapraış; daha sonra kendi önderlerinin eylemi, filozof- lannın düşünceleriyle Vatikan ve oraya bağü sen- yörlere karşı mücadele vermiştir. Protestanlık, dini çıkarlanna alet eden senyörler karşısında yeni oluşan sınıfın maddi manevi ve dinsel baş- kaldınsımn öyküsûdür. Kurulu otoritenin manevi lideri Katolik kiliseye başkaldın, burjuva sınıfının çıkan için zorunluydu. Başkaldın. dinsel ve laik olmak üzere iki koldan gerçekleştirildi. Laik başkaldın büyük Fransız devrimi gibı burjuva devrimleriyle sonuçlandı ve daha ziyade Akdeniz yöresini etkiledi. Dinsel baş- kaldın ise Luther ve Calvin gibi din adamlannm doktnnine bağlı olarak gelişti ve Orta Kuzey Av- rupa'da yayıldı. Laik başkaldın dini kökten yok etme tutkusu ıçinde olduğundan dinsel yeni bir dayanak aramıvordu. Bu nedenle, devrimlerin ge- tirdiği fırtınalardan sonra katoliklik o bölgelerde varlığını sürdürdü. Protestanlık ise özde dine çok bağlı yörelerde ortaya çıktı. Buralarda laisizmin yayılması olanaksızdı. Dine yeni bir yorum gere- kiyordu. Yorumlarla katolisizm protesto edildi ve Vatücan'dan kopuş gerçekleştirildi. ı düşünceleri Ingiltere'ye ulaşmış. fncil Ingilizceye çevrilmiş. yeni yorum ve eğilimler kitleleri etkilemeye baş- lamis.li. Yeni oluşan Ingiliz burjuvazisi. sosyal ve ekonomik yaşamıyla dinsel inançlannı uyum içine sokma gereksinimini duymaktaydı. Bir yandan zenginlik ve ticaretin kuralianna uyulacak, öte yandan Hıristiyanlık ihmal edılme- yecekti. Böyle bir uyum özel yaşamda koyu bağ- naz, tutucu, biçimci bir tutumu benimseyip kendı- ni aldatmayla olanakhdır. Ticaret mücadele, kavga. entrika, yalan-dolan demektir. Tann iradesine uygun saflık. berraklık ancak özel yaşamda gerçekleştirilebilirdi. Kilise etrafında "saf, berrak" aileler toplanmalı; rahipler onlara tncil'i anlatmalıydı. Eski Ahit'teki ortak yaşam kilise etrafında gerçekieştirilmeliydi. Yeni kıtaya Püntenler 1620 yılında Mayflovver adlı gemiyle gelmişlerdir. Bunlara "Pilgrim Fat- hers - Hacı Babalar" denılmekteydi. tngiltere'nin Plymouth kentinden gelen bu goçmenier yeni kı- tada ko!onı!c" '-'i—'~r 101 göçmenin kurduğu azgıcı Calvin dınbılım anlayışı rafından ustaca işlenerek, dinsel önderlere kariz- ma sağlayıcı hale getirilmiştir. Bilindiğı gibi Cal- vin. ilk günahın çocuğu olan insanı kötü bir yazgının beklediğini söyler. Ona göre "alın yans" önceden insanın yaşamını belirlemiştir. Yazgıdan kaçmak olanaksızdır; irade özgürlüğü yoktur. Hollandalı Arminus (1560-1609) tarafından ge- liştirilen Püriten akıma göre, insan günahın çocu- ğudur ama bazılan Tann'mn seçilmiş kullandır. Tann Baba onlarla iletişim kurar ve kitleleri doğru yola yönlendirmesi için direktifler verir. Bazı insanlar vahi alabilirler, onlara ıtaat etmek gerekir. Görülüyor ki. ABD"de sık sık ortaya çıkan sah- te peygamberlerin düşünsel ve teolojik Püriten bir zemini vardır. Yaşam tıpkı Eski Ahit'te olduğu gi- bıdir; zaman zaman peygamberler gelir. kitlelere doğru yolu gösterir. Roger YYiUiaırts adlı bir Pünten. Rhode Island'- da 4 kenti ıçıne alan bir Püriten devleti bu anlayışa bağlı olarak XVII. Yüz>ıl'da kurar. VV'illiams ül- B mezheplerinin geneTmerkezlerinin çoğu başkentte Capitol Hill (Parlemanto Binası) yakı- nlanndadır (REICHLEY. James: s.48). Bugünün ABD'si ugün ABD'de Protestan mezheplenn ağir- lıkta olduğunu belirttik. Protestanlık öncesi mezhepler eski geleneklerini korumaktadır. Biz incelememizde bu nedenle Protestan mez- heplere ve alt aynmlara ağjrlık vermekteyiz. Sos- yal ve politik yaşam içinde ilginç özellikleriyle Pro- testanlık çok daha fazla etkilidır. Geleneksel mezhepler dışında sapkın (heretik) diye adlandınlanlan da mevcuttur. Toplu ıntihar- lara kadar giden eğilimler. çok tannlı dinlerle Jcu- rulmaya çalışılan bağdaşımlar sapkın olarak nite- lendirilmektedir. Yukanda behrttiğimız gibi ana mezheplerden Katoliklik. Ortodoksluk ve Gregoryen kilise ge- nelde eski geleneği sürdürmektedır. Ancak yeni kıtanın sos\o-ekonomık konumu ıle Eski Ahit'e Rüritenliğe göre Roma Kilisesi ve Katolikliğin baskısmdan kurtulmak demek; insanlann ve Hıristiyanlığın esenliğe kavuşmasıdemektir. Luther ve Calvin'in düşüncelerinin İngiltere'ye ulaşması ile birlikte İngiliz burjuvazisi de sosyal ve ekonomik yaşamını dinsel inançlanyla uyumlu kılmaçabasına girişir. ABD'de dinier ve mezhepler eski kıtadaki çekiş- me ve sürtüşmelerin devamı olarak ana bölünme- lere bağb bir yapı içinde gelişmiştir. Ancak sıradan halk. kilise "müdavimi" tarihsel sürtüşmenin pek farkında değıldır. Onun için kendi kilisesi ve diğer- leri vardır. Yobaz ve tutucu alt mezheplerde, ken- dileri dışında herkes zındıktır. Tann'ya yabancı kullar Y eni kıtaya göçenlerden Protestan kesım, bü- yük oranda Püriten eğilimler içindeydi. Sözcük olarak Püritenlik saf, berrak olma anlamına gelir. Dinin öz ve esasına (kuşkusuz ken- di yorumlanna göre) uyarak gerçek Hıristiyan ya- şarnı sürdürdüklerini iddia edenler, kendilerine Püriten demekteydiler. Aslında tüm dinlerdeki Pünten eğilimler bir süre sonra fanatizme dönüş- mektedir. Kendi yaşam tarzmı yuceltme psikozu, diğerlerini küçümseme ve hatta düşman görmeye kadar insanı sürüklemektedir. Pünten eğilimler gûçlenince köktencıliğe (fondamantalizm) dönü- şür. Misvonerlik, militanlık, zorla diğerlerini ima- na getirme eylemleri Püriten düşüncenin sonucu- dur. Kendi din yorumlan. ritüelleri, biçimin getir- düği kendinden geçme o dinin öz ve esaa olarak kabul edilmeye başlanır ve düşünce boyutundan u2aklaşıhr.Tannya başka biçim ve yollarla ulaş- mak isteyenler. bu değişik tutumlan nedeniyle kendilerine ve Tann'ya yabancıdırlar. Amaçları reformdu P üntenlik XVI. yüzyılın ortalannda, Kralice Elizabeth döneminde. dinsel ve politik bir hareket olarak ortaya çıkmıştır. Tboraas Cartwright tarafından başlatılan akım. kilise için- de reform yapılmasını amaçlamaktaydı (HIMY, Armand: Le Puritanisme, Paris 1987, PUF, s.56). 100 yıl kadar etkisini sürdüren bu eylem 1662'de Birlik Sözleşmesi'yle (Act of Uniformity) hukuk- sal hale gelmiştir. Dinsel bir hareket olarak başla- yan Püritenlik sosyal, ekonomik. seksüel, bireysel yaşama ilişkin bir doktrin olarak gelişmiştir. Püntenliğe ^öre ancak Roma Kilisesi ve Ka- tolikliğin baskısından kurtulunarak Hıristiyanlık esenliğe kavuşabilir. Püritenlerin atalan 1620'de Ma>1lower adlı gemiden Yeni Kıta'ya ayak basan PİymouthJu tngilizlerdir. 101 kiştydiler ve kasımın 22'sinde ilk "kok>ni"yi kurariar. Bugün, her 22 kasım, Şükran Gtinü olarak kutlanmakta ve Püritenlik ABD'deki etkiıdiğini sürdürmektedir. B ilk koloni ABD tarihınde büyük önem taşımak- tadır ve kasım ayının 22'sinde yüdönümü Şükran Günü (Thanksgiving Day) olarak kutlanır. Karaya çıkan Püntenler ilk kez karşılaştıklan hindileri 22 Kasım 1620 günü yakalayıp, pişirip yedikten sonra Tann'ya şükrederler. Şükran Günleri'nde de tüm Amerikahlar hindi pişinp yer- ler ve kiliseye gidip dua ederler. Şükran Günü bu- günün ABD'si için görkemli Amerikan uy- garlığının başlangıç günüdür. Görülüyor ki, din- sel motıfler çağımızın en güçlü uygarlığının dayandığı temel öğelerden biridir. Püriten göç, yıllar boyu de- vam eder. Yeni Püriten koloni- ler kurulur. tngiltere ve Hol- landa'dan binlerce göçmen ge- lir. Hollanda'nın Salem kentin- den 1641 yılında gelenler en tu- tucu olanlandır. Yeni kıtada kurulan Yeni Salem, Engizis- yon mahkemelerini aratmaya- cak bir bağnazlık içinde olur. Göçmen Püritenlerin ortak amacı din ve devlet işbirliğiyle yeni bir düzen kurmaktı. Kiliselerde sa- dece ibadet yapılmamalıydı. Devlet-kilise isbirliği içinde tüm yaşam dinsel esaslara dayandınlmalıydı. Kilise, eğitımı planla- mab, sosyal yaşamı düzenlemeliydi. Her dönemde büyük devlet adamlan yetiştiren. ABD'nin en sec- kin ünıversitelerinden biri olan Harvard Üniversi- tesi 1636 yılında Harvard Kolejı olarak Püriten anlayışa bağlı olarak kurulmuştur. keyı dine bağlı bir tür demokrasi içmde yonetir. Devlet-Kilise yönetimine göre "kurulan bu ülke Tann'mn çocuklannm topiandığı >eni maneri Ke- nan ülkesidir-Vaadedilmiş Toprak" ı HIMY: s.37). Şeytana yer yok V adedilmiş Toprak'ta kötülük ve şeytana yer olmamalıydı. Söylencelere göre. yaşam ve toplumu düzenleyenler acısından kötülük üyük Fransız Devrimi'nin ilk somut sonucu bir yandan dinsel, bir yandan da laik başkaldınyı ve başkaldın da burjuva devrimini doğurdu. Laik burjuvazi Akdeniz yöresini etkisi altına alırkan dinsel burjuvazi Orta-Kuzey Avrupa'da kök salmaya koyuldu. Protestanlık, bu dine bağlı köklerden göçler yoluyla Amerika'ya ulaşacaktır. ve suç şeytanın bazı ruhlara girmesiyle ortaya çıkar. O halde bu ruhlan kurtarmak için bedeni yok etmek gerekir. 1692 yıhnda Salem'de yaşayanlann başına ge- len olayİarda yaşanılan artık bu düşüncenin ürü- nüdür. Bugün ABD'de dinin sosyal ve pohtik açı- dan önemli konumda olmasııun nedenlerinin başında Püriten gelenek yatmaktadır (REICH- LEY. James: s.48). Püriten kökenli baskı ve çıkar gruplan parlamentoyu yönlendirmektedir. Pro- bağlı toplum psıkolojısı, knstalleşmiş sistemiere dahi değişik motıfler katmasıru bilmiştır. Ömeğin Katolik kilise zaman zaman Vatıkan'dan uzak- laşmışsa da XX. yüzyüın ikinci yansından sonra ilişküer düzenli hale gelmiştir. Ortodoks Amerikan kilisesi Fener'e bağlı ol- makla birlikte ABD'de a>n bir merkezi vardır. Ermeni Gregoryen kilise ise değişik politik etkilere bağlı olarak böİünmüştür. Musevilik, Yeni Kıta'da genel özelliğinı ko- rumuş ve İsrail devletiyle sıkı iliş- kiler içine girmıştir. ABDye gelen ilk Lutherciler 1638 yılında Delavvare nehri ke- nannda FortChristianayı kuran İsveç kökenli insanlardır. Daha sonra onlan Almanlar izlemıştir. 1820 >i!ında dinbilimci S.S. Schmucker'in ginşimıyle ibadet ve ayin İngilizceye dönüştürül- müştür. Bövlelikle XIX. yüzyılda Luthercilik geniş yayılma alanına kavuşmuş ve tüm ülkeye ya>ılmıştır. XIX. Yüzyıl'da Lutherciler, diğer mezhep ve eğilimlerle ökömenik (yaklaştıncı. bir- leştırici) yaklaşımlar içine girmiştır. Aynı inanç kökemnden gelenlerin özde birleşmesi gerektiği vurgulanmış. bu bağlamda cabalar gösterilmiştir. Politik ve sosyal alanda Lutherciler daha tutucu olan Calvinciler kadar etkili değildir. Yarın: 'Yazgı'dan ttzgür düsünceye BAŞSAĞLIĞI Tekirdağ Belediye Başkanımız CEMAL ÜNLÜSARAÇ'ı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Merhuma Tann'dan rahmet, ailesine ve tüm sosyal demokratlara başsağlığı dileriz. SHP GENEL MERKEZİ BAŞSAĞLIĞI Tekirdağ Belediye Başkanı CEMAL ÜNLÜSARAÇ, 12.11.1993 günü hakkın rahmetine kavuşmuştur. Kederli ailesine, parti örgütümüze ve tüm Tekirdağlılara başsağlığı dileriz. SHP TEKİRDAĞ İLÖRGÜTÜ ILAN T.C. BURSA-YENİŞEHTR ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1992/378E 1993-246K. Davacı Mehmet tğan tarafından davalı Nermin Iğan aleyhine açı- lan boşanma davasmda verilen karar uyannca; MK'run 134 son maddesi hükmünün uygulama şartlan gerçekleş- memiş bulundugundan boşanma davasımn reddine karar verilmiştır. 8.7.1993 tanhli karann. karar tebliği yerine gecerli olmak üzere Tebligat Kanunu'nun 28. 29. 30 ve 31 maddeleri uyannca tebliği ıle tebliğ tarihinden ıtıbaren 15 gün icerisinde itiraz olunmaması halinde karann kesınleşeceği hususu ilan olunur 26 8.1993 Basın: 52453 ANKARA NOTLARI MÜSTAFA EKMEKÇİ Pamukkale'de... Cuma sabahı kalktığımda, saat 05.30'du. — Eyvah! dedim, geç kaldım... Tıraş olup giyinirken, ara- banın kornası bir kez çaldı. Perdeyı açıp: — Geliyorum, gibisinden el salladım. Kültür Bakanı Fikri Sağlar'la Pamukkale'ye gidecekök. Sağlarin sekreteri Gülgün Hanım: — Gelirseniz, Sayın Bakan sevineceğini söyledi, deyin- ce, yol görünmüştii. Bir gün, bir okur, mektubunun bir yerinde şöyle demişti: — Sosyal demokrat iktidarın düşmanları çok, herkes on- lann paçasına yapışmış durumda. Sizlere düşen de, onlar için bir 'vitamin' olmak; onlan çalışmalannda destekleme- lisiniz! Kafamda, sıraya konmuş bırçokyazı konusu varken, Fikri Sağlar'm gezisıni öne aldım Arabada Hürriyet'ten -eski Cumhuriyetçi- Farufc BiMirici vardı, o da yakında oturuyormuş, önce onu almış sürûcû- müz. Etimesgut'a yakın Türkkuşu havaalanından bir uçakla gidecektik Havaalanına vardık, in cın yok. — Herhalde yaniış geldık, Etimesgut havaalanına gide- ceğiz, deyip oraya yöneldik. Meğer ilk gittiğimiz yer dog- ruymuş, döndük izımize. Erken gıtmış olmalıyız ki, dolaşıp duruyormuşuz minik havaalanlarını. Az sonra, herkes gel- di, herkes dediğim, uçak zaten 12 kişılık. Günaydın'dan Tayyar Şafak -O, Tercüman'dan Günaydın'a geçti, bTr de, tanışrnadığım bir bayan gazetecı arkadaş, Sabah'tan Şule. Uçağımızda Devlet Bakanı, insan Haklanna bakan Mehmet Kahraman, Butçe Komısyonu Başkanı Samsun Milletvekili DYPIı İlyas Aktaş, bir de Denızli Milletvekili -O da DYP'li- Halil Müftüter var, politikacı olarak, birkaç da bürokrat. Uçağı bayan pılot kullanıyor, bir de bay yanında. Arkadan çaylar, kahveler geliyor, sabah kahvaltısı. De- nizli'nın Çardak ilçesi yakınındaki "Çardak" havaalanına inecegiz, indik Kaptan söyledi, havaalanında sıcaklık "-10" dereceymiş, okurum, Meral'ın ördüğü eldivenleri iyi ki almışım! — iyi kı, yün don gömlek giymişim! diye keyifleniyorum. Çardak Havaalanı'nda, başta Denizli Valisı Oğuz Kazım Köksal, SHP II Başkanı Salih Basmacı, II Sekreteri Adil De- mir, TRT deyimiyle, ildeki "Askeri ve Mülkı erkan" karşılı- yor Arabalara binip doooğmca, Pamukkale'ye geçıyoruz. Pamukkale yakınındaki "Polisevi"ne, oradatörenlerbaşla- yacak; Türkıye'nin hemen her yennden, öğretmenleriyle öğrenciler var "Pamukkale'yi kurtarmaya" gelen, bunlar 45 ılin öğrencileri; geri kalan illerın öğrencileri daha önce gelip gitmişler; kahvaltıda Kültür Bakanı Fikri Sağlar, ko- nuşmasını yapıyor, çocuklara, bu arada bize, gitgıde karar- makta olan Pamukkale'yi ağartma calışmalarını anlatyor birgüzel! Hani Atatürfc, Cumhuriyetı gençliğe emanet eder ya, Fikri Sağlar, çocuklara; — Size Pamukkale'yi emanet etmek ıstedik! diye başlı- yor konuşmasına, şöyle sürdürüyor: Pamukkale. doğal ve kültürel dünyamızda eşi olmayan önemli bir merkezdir. Termal suyu, şıfa dağıtıyor, Hierapolis adı verilen eski kent, tarihsel güzeilıği yansıtıyor. Yaniış kullanımlardan dolayı Pamukkale, kararmış, travertenler üzerinde ayakkabılarla dolaşılmış. Buradakı otellerin atıklan. Pamukkale'ninsıcak sularına kanşmış, Pamukkale böyle olmuş. Pamukkale'yi kurtarmak için Denizli Valiliği bir çalışma başlatmış, Kültür Bakanlığı bunu sürdürmüş. Pamukkale, dünyada, yedi önemli yerden bıri. 1992 'de, Cumhuriyetımizin 49. hüküme- ti olarak Pamukkale projesini geliştirmek için çaba harca- dık. Bunun için 70 milyar lira ıstedik. DPT, proje için üç milyar verdi. oysa proje zaten hazırdı, parayı alamadık. 1993'te Bütçe Komısyonu Başkanımız İlyas Aktaş, bu kültür varlığımızın kurtanlması doğrultusunda bize 15 milyar lira para verdi. llkokul, ortaokul öğrencileri, ana-babalarından aldıklan harçlıklarıyla paralar topladılar Pamukkale'yi es- ki durumuna getirmeye kararlıyız. İkinci aşama, buradaki turistik tesislerin kaldırılmasıdır, 1994'te bunu gerçekleşti- receğiz. Travertenlerin beyazlanması hızla sürüyor. Bu konuda Hacettepe Üniversitesi'yle birlikte bir çalışma baş- latıldı. Bızim dünya mirasını koruyacağımıza ilişkin imza- mız var, böylece bu imzamızı da yaşama geçirmiş olaca- ğız. Metropolıten Müzesı'ndeki "KarunHazinesi'nialmayı sağladık. Biz, bu davranışımızla, mirası koruma bilincimizi gösterdik. Dünyayı altüst eden bir olay gerçekleştirildi. Bir- leşmiş Milletler'de, çalınan eski eserlerin, kendi ülkelerine verilmesi savaşımını kazandık. 125 ülkeden 100 kabul, 25 çekimseroyçıktı. (Fikri Sağlar. Karun Hazineleri'nin kurta- rılışını anlatırken, içımden Özgen Acar'ın kulağını çınlattım. Bilmem çınladı mı?).. Fikri Sağlar, Pamukkale'den sonra. Kapadokya ile Ha- sankeyf in kurtarılmasına geçeceklerini söyledi. Sinop'tan gelen öğrencı Nihal Yasar: — Sinop Cezaevı kültür merkezi olsun! dedi. Buraya gelişımizin asıl amacı, artık benzinli arabaların geçemeyeceği "Kuzey Kapısı"ru açmak; Hierapolis'in "Güney Kapısı" bir ay önce açılmış, o zaman Turizm Baka- nı Abdülkadir Ateş'le gelmiş Fikri Sağlar: bundan böyle bu kapılardan ancak yayalarla. burada ışletılecek, turistleri ta- şıyacak, "afcü/ı/'araçlar geçebilecek. Pamukkale'de, çev- resiyle birlikte otollerle motellerde 6000 yatak var, gerçek- te. Tüm otel, moteller kaldırılıyor. Pamukkale yakınında Karahayıt kasabasında çıkan demir oksitlı sular, oradaki travertenleri kırmızıya boyuyor. Orası da bir güzel turistik merkez olacak. Kuzey Kapısı'nın açılışından sonra, yaya Hierapolis yıkıntılarını gezdik Burası Isa'dan binlerce yıl önce 70.000 nüfuslu bir kentmış. Onarıldıktan sonra, burası Efes'i katlar diye düşündüm. Sonra travertenlere ulaştık, travertenlerin üstünde dolaşmak ıçın ayakkabıların çıkanl- ması gerek, biz çıkarmadık da, girmedik de... öğle yemeğinde. SHP Aydın İl Başkanı Rauf Oeğirmenci ile yan yana oturduk, söyleştik... BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 1/ Epifız bezinden salgı- lanan. beyinde, bağırsak- larda ve kanda bulunan hormon. 2/ Yumurta- lık... Kar fırtınası. 3/ Ruh... Rus köylüsü. 4/ Stoen Spielberg'in bilim- kurgu türündekı ünlü fıl- mi... Otlak. 5/ Pierre Loti'nin bir romanı. 6/ Dogrna.. Nazi partisınin askeri polis örgütünün simgesi. 7/ Tatlı sularda yaşayan, eti beğenilen ke- miklı bir balık... Dince aziz tanı- nan kimi kadınlara verilen saygı sanı. 8/ Bir tür yabanmersini... Asya'da bir göl. 9/ Özbekistan'ın başkenti. YUKARIDAİS AŞAĞIYA: 1/ Küçük küçük doğranmış etle yapılan bir yemek... Sabahattûı Ali'nin bir öykü kitabı. 2/ Bizde de sahnelenen ünlü bir müzikal..- Ya- pısına girdiği sözcüğe "yakışır şe- kilde" anlamı katan Farsça sonek. 3/ Evcil bir geyik... Cem Sultan'a Batı dillerinde verilen ad. 4/ Müstahkem yer... Ezan okunan, silindir biçiminde yüksek ve ince yapı. 5/ Türk müziğinde sözlû formlann genellikle üçüncü bölümü. 6/ Tahtadan alçak iskemle... Bir renk. 7/ Recaizade Mahmut Ekrem'ın, genç yaşta yitirdiği ve anısına en güzel şiirle- rinı yazdığı oğlunun adı... Bir oyun ya da filmde dinlenme süre- si. 8/ Uluslararası Basın Enstitüsü'nün simgesi... Askerlik çağı. 9/ İyi, hoş, güzel... İçinde yabancı bir öğe bulunmayan.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle