Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 KAS1M1993 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Atatürkçüdüşüncede laikcumhuriyet
Laiklik, kimilerinin amaçlı biçimde çarpıtarak söylediği gibi
yalnızca din ve vicdan özgürlüğü ya da yalnızca din
duygulannm
devlet işlerine kanştınlmaması demek değildir. Laiklik,
bunlan da
kapsayacak biçimde. ama her şeyden önce egemenliğin ulusa
verilmesidir. Laikliğin özü ulus egemenliği, dolayısıyla
demokrasidir.
BÜLENT SERİM Anayasa Mahkemesi Raportörü
olümsüz devrimimiz
Cumhuriyet'in 70. yılı-
nı kutladığımız 1993,
Atatürk'ün aramızdan
aynlmasının da 55. yıh.
Cumhunyet'i kurma-
nın ve 15 yıl onu yaşamanın mutlulu-
ğuna erişen Yüce Önder. bu kısa süre-
de onun tüm kurum ve kurallannı
yerleştirme mucizesini de göstermiştir.
Atatürkçülük, O"nun düşüncelerini.
ilkelerini, devrimlerini anlamak, be-
nimsemek, günlük yaşamda uygula-
mak demektir. Bunun bilincinde olan
kimi aydınlar. kasım ayının "Atatürk
ve ilkelerini yaşatma ayı" olarak ilan
edilmesi için bir ginşım başlatmışlar-
dır. Hem ginşimi başlatanlan gönül-
den kutluyor ve destekliyor hem de
bunu fırsat bılerek Cumhuriyet'in laık
nitebği üzerinde durmak ıstivoruz.
Her zaman belirtildıği gibi Alatürk
Cumhuriyeti'nın hedefı çağdaş uygar-
Uk düzeyine ulaşmaktır. Çağdaş uy-
garlık düzeyine ulaşmak ancak
u
ay-
dınlanma" ile, yanı aklın inançtan.
bilimin dinden bağımsızlaşması ile
olanaklıdır. Bu bilinçle laiklik benim-
senmiş ve Cumhuriyet'in temel taşı
yapılmışür. Laik düzen, devlet yöneti-
mi ve toplumsal yaşamın din kuralla-
nna değjl, aklın egemen oldugu bilim
kurallanna bırakıldığı düzendir. Top-
lumun her alandaki gelişmesi ve çağ-
daş uygarlık düzeyine ulaşması yolun-
daki çabalan engelleyecek dünya
görüşünü ancak laiklik ilkesi etkisiz
kılabilir. Bu özeUiğj ile laiklik ilkesi
Türkiye Cumhuriyeti'nin ve demok-
rasinin onsuz olmaz koşuludur.
Laiklik ilkesi bütün boyutlanyla
Anayasa'ya yansımıştır. Anayasa'nın
benimsediği laiklik ilkesi soyut bir
kavram değil; devletin, toplumun. hu-
kukun ve eğiümin laikleşmesini içeren
sistemler topluluğudur. Nitekim Ana-
yasa'da, devletin sosyal, ekonomik,
siyasal ya da hukuksal düzeninin kıs-
men de olsa din kurallanna dayandın-
lamayacağı belirtilmiştir (m.24).
Anayasa'da öngörülen Atatürk ilke ve
devrimlerine. çağdaş bilim ve eğitim
esaslanna dayanan eğUim-öğretim
düzenı, laiklik ilkesini temel alan bir
düzendir. Önyargjlardan, dogmalar-
dan annmış. araştımıaa. akla ve bili-
me bağlı, bağnazhğa karşı. ulusal
değerlere saygıh, özgür düşünceli, öz-
gür vıcdanlı, çağdaş görüşlü insan ye-
tişürme amacı anayasaya (m.42, 130)
egemen olmuştur.
Çağdaş anayasalann
koruyuculuğu
Laiklik ilkesi ve laikliğin kunılup
korunmasında anayasalar kadar
önemlı olan devrim yasalan, Anayasa
ile koruma ve güvence altına abnmıştır
(m.4, 174). Laiklik ilkesi, öbür
Atatürk ilke ve devrimleri gibi "değiş-
tirilemez", hatta "değiştirilmea öneri-
lemez" niteliğe sahiptir. Türk toplu-
munu çağdaş uygarbk düzeyinin
üstüne çıkarma ve Cumhunyet'in laik
niteliğini koruma amacı güden devrim
yasalannın herbiri, laiklik konusun-
daki bir alanı düzenleyerek toplumun
çağdaş yapısını oluşturmuşlardır.
Bunlar Anayasa'ya aykın olduğu biçi-
minde anlaşılamaz ve yonımlanamaz-
lar. (m. 174).
Günümüz gelişmeleri. laiklik ilkesi-
nin ve devrim yasalannın anayasal
güvenceye ahnmasının ne denli yerin-
de olduğunu kanıtlamaktadır. Çağdaş
anayasalar. kendilerini, istenmeyen ve
uygun olmayan değişikliklere karşı
koruyan ve güvence altına alan hü-
kümlerle donatılmışlardır. Bunun.
klasik demokrasi anlayışı ile bağdaş-
madığı ıleri sürülebilir. Ancak laiklik
ilkesini çoğunluğun baskısından ve
bundan doğacak sonuçlardan koru-
manın başka yolu yoktur.
Anayasaya göre hak ve özgürlükle-
rin hiçbiri. devletin ülkesi ve ulusu ile
bölünmez bütünlüğünü bozmak.
Türk Devleti'nin ve Cumhuriyet'in
varlığını tehlikeye düşürmek, din ve
mezhep aynmı yaratmak ya da her-
hangi bir yoldan bu kavram ve görüş-
lere dayalı din devleti kurmak amacıy-
la kullanılamaz (m.14). Hiçbir özgür-
lük. devleti parçalama ve niteliklerini
değiştirme özgürlüğünü içermez. De-
mokrasilerde de olsa. hiç kimseye "öz-
güriükleri yok etme özgürlüğü" tanına-
maz. Tersi durumda demokrasi kendi
varlığını koruyamaz. Demokrasiden
yararlanarak laiklik ilkesine karşı çı-
kışlar, din özgürlüğünün kötüye kul-
lanılmasından başka bir şey değildir.
Toplum yaşamını etkileyecek ilişki-
lerde ölçüsüz hak, sınırsız özgürlük
düşünülemez. Din özgürlüğünden do-
ğan haklann bireyin tinsel (manevi)
yaşamından taşıp loplum yaşamını et-
kilememesi; toplumun huzurunu ve
çıkarlannı sınırlayan eylem ve davra-
nışlara dönüşmemesi gerekir. Tersi
durumda bu eylemlerin, toplumun
huzurunu ve çıkarlannı korumakla
yükümlü olan devletçe önlenmesi zo-
runlu olur.
Laiklik. kimilerinin amaçb biçimde
çarpıtarak söylediği gibi yalnızca din
ve vicdan özgürlüğü ya da yalnızca din
duygulannın devlet işlerine kanştınl-
maması demek değildir. Laiklik. bun-
lan da kapsayacak biçimde, ama her
şeyden önce egemenliğin ulusa veril-
mesidir. Laikliğin özü ulusegemenliği,
dolayısıyla demokrasidir.
Laiklik ilkesi iledin sömürüsü, dinin
siyasal ve maddi çıkar ve toplumsal
baskı aracı olarak kullanılması önlen-
meye çalışılmıştır.
Laiklik. dınsel ve mezhepsel görüş
aynhklannı kişinin özel yaşam alanı-
na hapsetmeyi. politik alan dışında
tutmayı amaçlamıştır. Kısaca bu ilke.
dinin vicdanlardaki kutsal yerini al-
masını, inancın Tann ile insan arasın-
da kalmasını sağlamıştır. Din, kişinin
vicdan alanına ibşkindir; inanç ve iba-
det konulannı kapsar. Dünya işleri ise
toplumun değjşen gereksinimlerine
yanıt verecek akılcı kurallara göre yü-
rütülür.
Amaçlı saptırma yöntemi
Ülkemizde son yıllarda amaçb bir
saptırma yöntemi uygulanmaktadır.
Bu yöntemin bırinci ayağında, laikli-
ğin yalnızca din ve vicdan özgürlüğü
olduğu yayılmaya çahşılmaktadır. Bu-
na. Osmanlı devlet düzeninin de laik
oldugu savını geçerlı kılmak için baş-
vurulmaktadır. Oysa Osmanlı'da, ege-
menlık ulusa ilişkin olmadığı için laik-
likten söz etmenin olanağı yoktur.
Hatta kanımca Osmanlı'da din ve vic-
dan özgürlüğü de yoktur. Çünkü bir
toplumda din ve vicdan özgürlüğün-
den söz edilebilmesi için. o toplumun
tüm kesimleri yönünden bu özgürlü-
ğün geçerli olması gerekir. Osmanb'da
Hıristiyan ve Musevi uyruk için var
olan din ve vicdan özgürlüğü, Müslü-
man uyruk için yoktur. Çünkü Müslü-
manlığı seçenin, seçimden sonra dinsel
tapınma kurallannı tartışma, bu ku-
rallar üzerinde düşünce üretme, kural-
lan uygulayıp uygulamamakta özgür
olma gibi seçenekleri bulunmamakta-
dır. Kurallann uygulanmaması dün-
yasal yaptınma bağlanmıştır. Demek
ki Osmanlı'da, din ve vicdan özgürlü-
ğü değil. din seçme özgürlüğü, bir baş-
ka deyişle dinsel hoşgörü vardır.
Yöntemin ikinci ayağını "devlet laik
olur, insan değfl" saptırması oluştur-
maktadır. Laiklik yalnız felsefı, ideo-
lojik ve hukuksal bir kavram değil,
ayru zamanda bir yaşam biçimidir.
Özel yaşamında laık olmayan birey-
lerden oluşan toplumun ve devletin
laik olması çok güçtür. Bireyin özel
yaşamına girmedigi sürece laiklikten
beklenen toplumsal sonuç sağlana-
maz. Örneğin özel yaşamında laik
olmayan bir hanım doktor, erkek has-
talan iyileştirmekten kaçınır. Günlük
yaşamda bunun örnekleri görülmek-
tedır. Ne yazıktır ki bu tür sapürmaca-
lar sonucu Atatürk devrimi laik bir
toplum yaratamamıştır. Bu yüzden
de, aradan 70 yıl geçmesine karşın
devletin laik niteliği hâlâ tartışma ma-
sasından kaldınlamamışür.
Yazımızı bitirirken belirtmebyiz ki
laiklik, çağdaş uygarbk düzeyine yetış-
me kadar, ulusal birlik yönünden de
temel taşıdır.
Laiklik yıkılması; cumhuriyetten,
demokrasiden, akılabk ve bilimsellik-
ten yana olanlar kadar, gerçek dindar-
lar için de büyük tehlikedir. Çünkü
laikliğin yıkılması demek, bir mezhe-
bin, hatta o mezhep ıçınde bir tarika-
tın resmi ideoloji olması demektir. Bu
ideolojinin, devleti ve insanı kendi dü-
şüncesi yönünde biçimlendirmek için
şiddete başvurması kaçınılmazdır.
PENCERE
ARADABIR
HİDAYET KARAKUŞ
Karamollaoğlu Saptırıyop...
O korkunç 2 temmuz gününden beri Sıvas Belediye
Başkanı Temel Karamollaoğlu'nu basmdan izliyorum.
Oldukça bilinçli, ne yaptığını bilen bir tavır içinde. Hep su
üstünde, hep haklı!
Bunda, Sıvas Olayları'nın Aziz Nesin'in üstüne yıkıl-
masının da payı büyük. Aziz Nesin, olayların sıcaklığını
merdivenlerdeoturan.dışarıyıgözleyenler kadar yakın-
dan yaşamadı. Işıklığa bakan odalardan birinde sakin,
düşünceli bekledi. iletişim araçları, kendi acılarından
haklı olarak hep onu olayların tarafı gibi aldılar. Bu da
olayların bütünüyle ele alınmasında eksiklikleryarattı.
Geçen akşam bir televizyon kanalında Temel Kara-
mollaoğlu'yla uydu kanalıyla yapılan tartışmayı izledim.
Aziz Nesin'in kimi ayrıntıları atladığını, dahası, bilmedi-
ğini gördüm. Bu yüzden de Karamollaoglu, onun genel
olarak belirttiği düşüncelerine karşı çıkarak gerçeğin
içindeki kendi gölgesini gizlemeyi başardı.
Oysa 2 Temmuz 1993 Cuma günü saat 15.30'da Madı-
mak Otelinin önünde yaptığı konuşmada "Gazanız
mübarek olsun! Biz gereken tepkiyi koyduk. 1980'de 15
yıl yiyenler hapishanelerde yalnız kaldılar, dağılın!" di-
yordu. Bu sözleri biz basmdan okumadık. Bu sözleri, taş
yağmuru altındaki Madımak Oteli'nin üçüncü katındaki
köşe odasından dinledik. Odaya atılan taşlar kapının ar-
dına yuvarlanıyordu o sırada.
O, bu sözlerini hazırlıksız konuştuğu için önemsiz bu-
luyor. Dahası, kimi basın organları, sözlerin başındaki
"Gazanız mübarek olsun!" sözünü atlayarak yalnızca
"Biz gereken tepkiyi gösterdik" tümcesi üzerinde dura-
rak değerlendiriyor.
Böyle ele alınca bu sözü, öyle masum öyle masum ki
Karamollaoglu, neredeyse kendisini hazırlıksız konuş-
maya ittikleri için oteldekiler suçlu olacak. Hoş, bu gidiş-
le öldürülenlerle öldürülemeyenler de sanık olarak
yargılanacaklar ya!..
Karamollaoğlu'nun her sözünden sonra kalabalığın
"Allahüekber"\en daha güçlü, taş yağmuru daha yoğun
oldu. Karamollaoglu hazırlıksız konuştuğunu söylerken
içtenlikle konuştuğunu, kalabalıkla bütünleşerek konuş-
tuğunu, ayrımında olmadan kabul etmektedir. Bu bütün-
leşmeye gereksinimi de vardır: Yeni bir seçim almak
için, dinsel duyguları körüklenmiş kalabalığın oyu gerek
kendisine.
Asıl önemlisi. pek çok kişinin atladığı "Gazanız müba-
rek olsun!" sözü. Bu sözü de Temel Karamollaoglu. o
şaşkınlıkla söylüyor öyle mi? Hem de otelin önünde
üçüncü kez konuşurken söylüyor, ha!..
TÜRDAV'ın yayımladığı Osmanlıca-Türkçe Büyük
Ansiklopedik Lügat, gaza sözcüğünü din uğrunda yapı-
lan mücadele, muharebe, düşmana kastetmek, cenk
etmek diye açıklıyor. Mustafa Nihat Özön de Osmanlıca-
Türkçe Sözlük'te din için yapılan savaş diye veriyor söz-
cüğünanlamını.
Din savaşına kalkışan kalabalığın gönlünü okşarcası-
na konuşarak onların dağılmasını istemek biraz tuhai.
Kalabalık, bu sözlerle ancak daha bir coşar, kendinden
geçer. Gücüne güveni artar, daha büyük şeyler yapabi-
leceğine inanır. Zaten sonuçta da öyle olmuştur. Kala-
balık, Temel Karamollaoğlu'nun her sözünden sonra
taş yağmurunu arttırmış, çığlıklarını daha bir yükselt-
miştir.
Yani Karamollaoglu, kendi ağzıyla yakalanmaktadır.
Din savaşı verenleri kutsamakta, onlara moral vermek-
tedir. Bir yasa adamı gibi, bir beldenin sağduyulu yöne-
ticisi gibi değil, bir şeriatçı partinin militanı gibi davran-
mıştır.
Onemti bir nokta daha: 1 Temmuz 1993 günü Sıvas'a
vardığımızda PTT'nin önündeki kaldırım taşları sökülü-
yor, kaldırımın Madımak Oteli'ne bakan köşesine yığılı-
yordu. Ancak Sıvas'ı dolaştığımızda başka hiçbir yerde
kaldırım çalışmasına rastlamadık. PTT'nin önündeki
kaldırımları yenileme kararı ne zaman alındı? Belediye
meclisinin bu konuyla ilgili toplantısının tarihi ve karar
sayısı nedir? Bu yenileme işini kim üstlendi? Neden şen-
liklerin başlangıç günü bu çalışmalar başlatıldı?
Bunlan mahkemede sordum, ifademde vardır. Ancak
Karamollaoglu ortalığı boş bulmuş, bildiği gibi konuş-
maktadır durmadan.
Kendisini tanımam. Leyla Tavşanoğlu'nun 11 Tem-
muz 1993 Pazar günü kendisiyle yaptığı söyleşide "ken-
disinin olaylan yönlendirdiğine" ilişkin savımı, siyasal
düşüncelerime dayandırıyor. Yani onun gibi düşünme-
diğim için onu suçlu görüyormuşum. önyargı bu.
USEYIN YURTTAŞ
İMZA GÜNÜ
RBIL TUŞALP
İMZA GÜNÜ
14 Kasım Pazar 14.00-19.00 Arası \14 Kasım Pazar 14.00-19.00 Arası
Giriş Kal (B Salonu, 4. Sokak) 105-106 Nolu Stand Giriş Kat (B Salonu, 4. Sokakj 105-106 Notu Stand
Halk Bu Zokayı Yutntaz...
Düşünceye yasal yasak sınırı koymanın anlamsızlığı-
nı hepimizbiliyoruz.
Bilmeyen, dünyadan habersizdir.
Çağımızda elektronik medyanın sınırsızlığında ger-
çekleşen iletişim devrimi, bütün yasak çabalarını ve
ceza yaptırımlarını boşa çıkaracaktır.
Bir fikre dönük yargıyı, ceza yargıcı değil, toplumun ta
kendisi vermeli..
Uygar dünyada kural bu.
•
Günümüz dünyasında kanlı bölgeler oluştu; dar milli-
yetçiliğin körgüdüsünde insanların birbirlerini boğazla-
dıkları Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu'daki ilkellik ve
vahşeti, Anadolu'ya da yaymak cabaları yoğun...
Anadolu'da Rum ile Türk ve Ermeni kavgası, 20'nci
yüzyılın ilk çeyreğinde bu toprakları mezbahaya çevir-
mişti. İşin içinde emperyalizm vardı. Ingiliz'i, Fransız'ı,
Italyan'ı, Amerikan'ı; Anadolu'da hazır ve nazır, kanlı
çatışmanın trafiğini düzenleyip tezgâhını kuruyorlardı.
Bir Mustafa Kemal çıktı, olaylara yön verdi, tezgâhı par-
çaladı; Milli Misak kapsamında barış içinde yaşayacağı-
mız vatanın sınırları çizildı.
Ne var ki, kimileri için bu vatan bizim değildir: Rumla-
rın, Ermenilerin, Kürtlerindir.
Olabilir..
Düşüncenin keyfine gem vuramazsın; al eline kalemi
kâğıdı, Anadolu üstüne yeni siyasal haritayı çiz!.. Yunan-
lıların Sevr Antlaşması'na göre istedikleri bellidir; Er-
menilerinki daha aşağı kalmaz. Anadolu'da Ermenistan
nerede bitiyor? Kürdistan nerede başlıyor? Belli değil.
Türkler aradan bir çekilseler kuzeyden inen Ermeniler-
le, güneyden tırmanan Kürtler. Doğu Anadolu için birbir-
lerinin gırtlağına sarılacaklar. Şimdilik hızlı Kürt kardeş-
lerimiz arasında dar milliyetçiliğin at gözlüğünü takmış
olanlar doludizgin koşuyorlar; hayallerle gerçekleri bir-
birine karıştırıyorlar; Anadolu'da kanlı bir mezbahanın
yatırımını yapıyorlar.
•
Anadolu halkı emperyalizmin kazdığı bu kanlı tuzağa
düşmeyecektir ve Türk-Kürt çatışmasını körükleyenleri
tecrit edecektir.
Nasıl?
Bir örnek vereyim; 10 Kasım'ın yıldönümünde Milli
Misak sınırlarmın dış tehlikelere karşı savunulmasını
öne sürenlere bir gazetede şu yanıt yayımlandı:
"Tam egemenlik ve milli sınırlann dış tehlikelere kar-
şı savunulması iddiasında 'milli sınırlar' kavramınm
çerçevesi çizilmemektedir. Eğer 'milli sınırlar'dan Kür-
distan dışında kalan Türkiye'den bahsediliyorsa, o za-
man buraya bir saldırı olmamıştır. 'Milli sınırlar' kapsa-
mına Kürdistan alınıyorsa, bu ülke işgal altındadır ve
Türk milli sınırlarmın dışındadır. Kürdistan a en çok sal-
dıran dış güç ise Türk ordusudur. Evet. Kürdistan a dış
saldtn vardır. Kürthalkınınmucadelesisonucudurki, ta-
rihte ilk kez Türk ülke'sinin asıl sınırlarmın çizilmesi
gündemleşmektedir."
Çokgüzel..
Gazetenin adını özellikleyazmıyorum; ama sorunu bu
kadar açıkça ortaya koymanın yararları, saymakla bit-
mez, tartışmalara saydamlık getirir.
•
Herkes sepetinde ne kadar pamuk varsa ortaya atma-
lı, eteğındeki taşları dökmeli...
Kimseye "Sen neden böyle yazdın? Yürü Savcılığa!.."
dememeli. Anadolu halkı, bu türfikirlerin peşınden gide-
cek kadar akılsız değildir.
Gezegenimizde 3'üncü Binyıl'a yaklaşan uygarlık bir
yandan uzayda döneniyor...
öte yandan Anadolu'da emperyalizmin oyunu tez-
gâhlanıyor; Türk ile Kürt'ü birbirine boğazlatmak için kıt
akılladüşmanlıklar körükleniyor.
Ankara tarihsel bir yanılgıya düşmezse halk bu zokayı
yutmaz.
İLHAN SELÇUK
ZİVERBEY
KÖŞKÜ
13. BASI
ÇüfiOA^ YAYMLARI TirkKaiı t*. 1M1
30.000 Lira (KDV içinde)
ödemeli gönderilmez.
TÜYAP'TA
tMZAGÜNÜ
ORALÇALIŞLAR
kitaplannı imzalıyor.
14kasımsaat: 14.00-17.00
Kavram Yayınlan Standı
İkinci Kat 8. Sokak
R E M Z I K I T A B E V I
oğan Cüceloğlu
İMZA GUNU
15 Kasttn Pazartesi 15:00-17:00
REMZİ KİTABEVİ STANDI
12. İSTANBUL KİTAP FUARI, TEPEBAŞI