21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12KASIM1993CUMA 12 DIZIYAZI -7- İster tek Tannh, isterse çok Tannh dinler ol- sun tüm dinler, tutunabilmeleri için önce insana yönelmişlerdir. Bu yönelmede insanın o zama- na kadar verilmemiş kimi haklannı göstermeyi ya da vermeyi vargılamış dinler. İnsanın kendi- sine, az da olsa nesnel yararlar sağlamayan hiç- bir din tutunamamış. yaşayamamıştır. Böyle olunca da din-hak ılışkısı daha bir önem kazanıyor. Ancak günümüz ınsanının bugün istemekte olduğu hak ve özgürlükleri bütünüyle içeren bir din, kabul edilmelidir ki yoktur. Çünkü uygarbğın gelişimine koşut ola- rak gelişen insan usu, haklannı da olabildiğince çeşitlendirmiştir. Gerçekte, insan olabilmenin ölçütlerinden bi- ri de (uygar insan) "fcak" iyesi olmaktır. Çünkü hak. insanı özgürleştirir. Düşünce, istenç. bu- lunç özgürlüğü. insanın haklannı kullanabil- mesiyle olanakhdır. Haklannı kullanamayan ya da hak iyesi olmayan insanda, bu özgürlük- İerin oluşumu, devinimi ve gelişimi de olanaklı değıldır. aklann çeşitliliği ya da hak özgürlüğü veya bunlann bireyce bilinmesi, hep kimi kafalarda toplumsal düzenin sarsılacağı korkusu yaratmıştır. Dinsel ideolojilerde temel koşul olan, bireyin kayıtsız kabulü, uyumu, teslimiyeti, özlenen yaratılmak istenen "kullar düzeni"dir. lemanın Osmanlı toplumunda yaratmayı başardığı "kullar düzeni"ni Cumhuriyet döneminde de sürdürme çabalan, zaman zaman ayaklanma düzeyine varankışkırtılara yol açmıştır. Ne var ki, Atatürk döneminin kararlı uygulamalan, irticanın hortlamasının önüne geçmek için yeterli olmuştur. DMerintemelibireyi'kullaştınnaya'daymır.Kullaştırm 'korkutmak', 'sirı.dinnek've 'teslim almaktan 'geçer... rJe var ki, günümüz insanı, haklan ve özgürlüklerinin bilincindedir. Ustelik, hak ve özgürlükler, 'aydınlanma çağı 'nm 'kutsal rnetinleri'niteliğindeki uluslararası anlaşmalarlagüvence altına almmışîır. Mollalar 'karanlığı' severBu bakımdan, bir din öğretiminin temel ama- cı, hatta Tann inancından da önce. insana özgü olan ve insanın olması gereken haklan imle- mek. göstermek. betimlemektır. Kaldı ki haklannı öğrenememış. başkalan- nın haklannı da bilmeyen bir, insanın dinsel inancı, Allah düşüncesındeki yaratılmaya kar- şılık hakkı da kavraması ve buna göre devinme- si eksik kalır. * Bugün insan haklannı belirlemede ve uygula- mada uluslararası ana kuruluşlar vardır. Bu kuruluşlar, insanın olması gereken, insana ve- rilmesi gereken tüm haklan birer birer uluslara- rası sözleşmeler haline getirmişler, getiriyorlar. Evrensel insanlık m nsan Haklan Evrensel Bildirgesi'nden I Paris Koşulu'na kadar kabul edilmiş tüm • sözleşmeler, artık birer kutsal metin değe- rine ulaşmışlardır. Bu kutsal metinleri tüm in- sanlığın duyması, bilmesi. öğrenmesi, uygulan- ması vazgeçilmez bır görev ve zorunluluktur. Bu nedenlerle gönül isterdi ki, çocuklanmıza kutsal bilgiler taşıyor diye ellerine tutuşturdu- ğumuz Din Kültürü ve Ahlak Bilgjsı ders kitap- lannda bu sözleşme metinleri de yer alsındı. Kaldı ki, İslam dıninde "dört ana kaynak"tan biri olan "icma", uzmanlık derecesine ulaşmış kişilerin, dini bir konu hakkında görüş birliğine varmalandır, diye tarumlanır. İnsan haklanna ilişkin temel doğrulan belir- leyen kuruluşlar da bu kpnuda söz iyesi uzman kişilerden oluşmuştur. Üstelik bu kuruluşlann uluslararası kabul gören sözleşmelerinin büyük bir kısmını ülkemiz, hem onaylamış hem de yurttaşlanna öğretip uygulamayı garanti altına almıştır. Kitaplann yetersizliği B ize göre, kutsal metin değeri taşıyan bu sözleşmelerin bir din öğretimi ders kitabı- nda mutlaka yeri olmalıydı. Ne var ki bu sözleşmeleri kapsamalannı bırakın, bunlara yaklaşık bir hak sayımlaması bile yapümamış- tır. Yapılan tek şey, "hak" kavramını. toplumsal yaşam içinde bireye düşen bir saygı olarak ver- mek olmuştur. Çünkü bireyin yaşarru küçük topluluklann dışında görülmemiştir. Aile, birey için tek toplumsal çekirdek olarak görüldüğünden haklan da aileye ve ailenin çev- resine göre ele alınmıştır. Ömeğin ana hakkı, baba hakkı, kardeş hakkı, akraba hakkı, arka- daş hakkı, öğretmen hakkı biçiminde sayımlan- mışur. Saygıya yönelik böylesi bir "hak" sayımlan- ması bizce eksik kalmaktadır. Çünkü insanın içinde yaşadığı bir de toplum vardır. Bu toplu- mun da oluşturduğu bir yönetme ve yönetilme olayı bulunuyor. Y'önetenlerin. yönetilenlere verecekleri. vermek zorunda olduğu haklar vardır. Bunlardan hemen hemen hiç söz edilmemiş- tir. Bize göre bu, bir tür kaçıştır. Araştırmamızm geriye dönük incelemeleriyk sunduklanmız, bundan sonraki görgül (ampi- rik) bölümün sayısal sonuçlanyla birleşince, sanınz yetişmekte olan kuşağın içine sürüklen- diği karanlığı daha iyi göreceğiz. Alan araştırması D in eğitimiyle ilgili araştırmamızın gerek bugüne kadarki gelişmeleri inceleme so- nunda. gerekso yetişmekte olan kuşağın yaşam biçimi ve anlamalanna ilişkin gözlemle- rimiz bizi şu önennelere götürmüştü: 1- Bilimsel düşünceye yabancılaşan ya da çağdaş gelişmelere kapalı bir kuşak yetişiyor. 2- Gençlik, yapıcı ve yaratıcı olamıyor. 3- İslama dayalı bir ideoloji. din eğitim ve öğ- retimiyle gerçekleştiriliyor. 4- İslam dışı birey ve toplumlar hoş görülme- diği gibi, düşmanca tutumlar gelişiyor. 5- Gençlik göksel ve doğasal düşünceler ara- lığında sıkışkın bırakılmış. kendi kendisiyle ça- tışkın ya da yazgıya bağlanmış. 6- Dış kaynakh teokratik düzenler, gençliği- mizi hızla yanına çekmiş dunımda. 7- Yeniyi iten, eskiyi özleyen bir kuşak yetişi- İşte araştırmamızı. bu önermeler üzerine oturtarak din eğitiminin bütün aşamalanndan geçmiş lise son sınıf öğrencileri üzerinde yapük. Alan olarak da geüşmişlik düzeyleri farklı iki il seçtik: Malatya ve Izmir. Bundan amaç, aynı eğitimden geçmiş, ama gelişmişlikleri farklı iki ayn alanda din eğitiminin temel değişken ola- rak varlığını sürdürüp sürdürmediğini sapta- maktı. Araştırmamıza konu olan her olguda, din eğitiminin temel değişkenliği koruduğunu gördük. Gençlik 'ürkütüyor' B u olgular ve sonuçlanna birlikte bakalım: 1- Bilfane inanrna derecesi: Malatya'da çok yüksek olmasıyla birlikte İzmir'de de gençlerimizin bilime inanmama oranı adeta ür- kütücüdür: % 58-34. Bu oranı kapsayan genç- Şeriatm ayak sesleri Cumnhuriyet'in kunıluş yıllanndan bu yana, zaman zaman kulaklan tırmalayacak kadar yükselerek duyulmuş; ama her seferinde Kemalizm'in kararlıbğı kar- şısında sinip silinmiştir. Günümüzde ayak seslerini yeniden yükseltmeye kalktşanlara anım- satüacak en çarpıcı ömek, Menemen'deki Şehit Teğmen Kubtlay anıtı ve taşıdığı anlamdır... 'ünümüz Türkiyesi'nde; şeriatçılar özellikle gençlere yönelik çahşmalar yapmakta ve kendilerinden olmayanlan değil hoş görmek. düşman saymaktadır. İşin kötüsü, okullarda okutulan din ve ahlak kitaplan da yetersizlik ve eksiklikleriyle. onlann amaçlanna hizmet eder niteliksizliktedir. tir yandan cumhuriyet kurumlan ya yıkılıyor ya da yanlanna Ösmanlı tipi kurumlar konularak işlevleri azaltıhyor; bir yandan da toplumsal yaşama ilişkin çağdaşlaşmanın yönü değiştirilerek geriye, eskiye doğru bir yön veriliyor. Bütün bunlar, şeriatın kaba ayak ızlerinden başka bir şey değildir. ler, doğaya ilişkin gerçeklerin. ancak Tannsal metinlerle açıklanabileceği düşüncesindedirler. 2- Toplumsal bozulmalan değerlendirme biçi- mi: İçerik çözümlemelerinde sıkça gördüğümüz "dinsel ahlak ve milli hisle" her şeyin çözümle- neceği düşüncesinin izlennı burada çok kaba olarak görmek olanaklı. Gençlerimizin büyük bir oranı toplumsal bozulmalara neden olarak dinsel ahlakın zayıflığını gösteriyor. İzmir'de bu oran Malatya'ya göre düşük olsa da, bir bü- yük şehrin tüm yaşamsal gerçekleriyle iç içe ol- malanna karşın aîdıklan dinsel eğitimin etki- sinde kalmışlardır: %75-50. 3- Yazgı anlayjşı: Gençlerimizin büyük bir kısmı, olaylann olgulann şu ya da bu biçimde yazgıya dayandığını düşünüyor: %41-33. Bu sonuca değışik yazgı saymalan da eklendığinde oran % 90-80 dolayında gözleniyor. 4- Ahlaka ilişkin ölçüleri: Gençlerimiz. ahlak olayıru cinsel dürüstlükle eşanlamlı düşünüyor ve kadınlar için geçerli olduğu yolunda birleşi- yor. Bu oran Malatya'da %50, İzmir'de %15. 5- Körii davraıuşlardan kaçınma: Gençlerimiz yanbşı değil, "günah"ı davranış ölçüsü olarak ahyor: %48-13. 6- Vicdan değerlendirmesi: Gençlerimiz "vic- dan" olayını bir yaratış özelliği olarak kabul edıyor. Malatya'da %66, İzmir'de %50 olarak gözleniyor. Buna %18-15 gibi kararsızlar da eklendiğınde durum, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisı derslerinin içerikleriyle bütünleşiyor. 7- Özlenen toplum tıirii: Malatya'dan katılan- lann %62'si. Izmir'den katılanlann %13'ü inanmış insanlann oluşturduğu bir toplum türü ıstiyor. 8- Uluslararası ilişkilerde seçme: Malatya'- dan katılanlann %35'i dine dayalı aynmcı, %25'i milliyete dayalı aynmcı özellikleri göste- riyor. Bu oran İzmir'de %9-15. 9- Savaş anlayışı: Hiçbir neden savaşmayı haklı gösteremez düşüncesi, yazık ki pek kabul görmüyor: %9-10. Süreklı düşmanlık ve dinsel benzerlik gereği savaş düşüncesi Malatya'da %40. İzmir'de %20 olarak gözleniyor. 10- Koşullandırma: Gülünç de olsa "kaıTın sosyal bir ilişkısının olup olmadığını sorduk. Kararsızlar da eklendiğınde koşullandırmarun ne denli ürkütücü olduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor: %74-35. 11 - Evrimle ilgili aniayış: Son zamanlarda ev- nmle ilgili dinsel alnaçtan birçok yorumlar ya- pılır oldu. Anılardadır. bu olaya bir eğitim ba- kanı da bir genelgeyle katıldı. Bu genelgeyle bir- likte "Evrim Teorisi Üzerine Bir Rapor" adb küçük bır kitapçık da tüm okullara gönderildi. Genelgede bu kitapçığın önce öğretmenler kurulunda. sonra da biyoloji derslerinde okun- ması istendi. Zaten bsa süre sonra da bu kitap- çığın özü biyoloji kıtaplanna eklendi. Anketi- mize kaülanlann önemli bir bölümünün bu yö- neltmenin etkisini taşıdığını gözlemledik. Ev- rime inanmayan ve kararsız kalanlann toplamı %63-37. Sonuç B u araştırma boyunca Türkıye'de, dinsel ideolojinin ayak izlerini gittikçe kabala- şan bir biçimde gördük. kanıtlannı sergi- ledik. Bu izlerden devinerek de aşağıdaki sapta- malan tanıladık. 1- Amaa yahıızca din kültürü. inanç ve ta- pınmanın gereklerini vermek olması gereken din öğretimi, içeriği genişletilerek yaşamın her alanıyla ilgilendirilmiştir. Bu ilgılendirme yapı- lırken de dinsel bilgilerin üstünlüğü, eksiksizli- ği, tartışıbnazlığı, değişmezliği öne çıkanlarak dinsel bir ideolojiye dönüştürülmüştür. Zorunlu olduğu için de, diğer derslerle kaza- nılan bilgiler, her yaşta, bireyin önüne çıkanlan dinsel bilgilerin yarattığı çevrimde dipleruyor, >itip gidiyor. Dola>asıyla yetişmekte olan ku- şak, bilimsel olana kuşku duyuyor; ya iki dü- şünce arasında kalarak gerçeği bulup seçmekte güçlük çekiyor >a da dogma düşüncelere teslim oluyor. 2- Eğitimin diğer alanlannda yaşatılmaya ça- lışılan bılimdışılık ve usdışılıkla insanımız. çağ- daş gelişmelerden dışlanarak, geriye, eskiye iti- lıyor Dınci politikalar, "miUi kültür" görüntü- sü altında devletin de sınırsız olanaklan kulla- rularak insanımıza sunuluyor. Bu da insanımı- zın "yeni"yi kötü görmesine neden oluyor. 3- Üst düzey yönetiminde önemli görevler alan din öğretimi kökenli yöneticiler, laik hu- kuk. laik yönetim. laik eğitim ilke ve anlayışı yerine, edindikleri dinsel anlayışı yerleştirmeye uğraşarak vargılanna her \oldan ulaşma fırsatı buluyorlar. Unıversitelerin her bölümünün imam-hatip liselerine açık olması. böyle bir kaynağın gittikçe büyümesi sonucunu getiri- yor. 4- Teokratik yapık İslam ülkeleriyle ilgili övücü haber ve programlar. başta TRT olmak üzere devletin diğer yayınkuruluşlan aracıbğıy- la sürekb olarak gündemde tutuluyor. Bir yandan eğıtim-öğreüm \oluyla. bir yan- dan da böylesi yayınlar yoluyla Türkiye insa- nında dine dayalı bir ideolojinin sevdirilmesi. özümsetilmesi sağlanıyor. Ülkemızde yaygın- laşmakta olan İslam ülkelerinin tecimsel (tica- ri), ekinsel ve sosyal kurumlan da bu tür pob'ti- kalann aracıbğını üstleniyor. bu ideolojinin yaygmlaşmasını sağbvorlar. 5- Gelenek ve görenekler. us ve mantık dışı da olsa dinsel kutsalbk düzeyine çıkanlarak. ınsa- nımızın "yeni")! seçmesi sürekb engelleniyor. 6- Aşın ulusallaştırmalar yoluyla insarumız- da ırkçıbğa varan anlayışlar geliştirilerek. "sü- rekli barış, her insanı sevip sa>Tna" düşüncesi köreltilerek, insanımız dünya insanlığından dış- latılıvor. 7- Dinsel eğitimde kullanılan dil ve bıçem. günümüz Türkçesinin gelişmesini engellediği gibi, bireyin dedil ve anlatım yeteneğini olum- suz yönde etkiliyor. 8- Türki\e devletı. başta "cumhuriyet" olma. sonra da "demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti" niteliklerinden hızla uzaklaştınlmakta- dır. Binbir sıkıntı ve güçlüğe katlanılarak cum- hurivetle birlikte yaşama geçirilen devrimlerin yarattığı Türkiye. daha üzerinden yanm yüz>Tİ geçmişken temelı kazılmaya, kazılan bu temel- ler üzerindeki devrimler de sallanmaya başladı. Kısacası Türkiye, hızla bir dinsel ideolojinin çevrimine girmiş durumda. Bu çevrime akıtılan sular beslendikçe çevrimın döngüsü artıyor, bu döngü içinde batmadan çıkış da zorlaşıyor. İster ıstemez düşünen kafalarda kimi sorular belinyor: Türkiye, cumhuriyet olma biçimini konıya- bılecek mı? Demokratik, laik. sosyal bir hukuk devleti nitebklerini sürdürebilecek mi? Y'oksa dinsel ideolojinin çevriminde. döne döne "mollalar cumhuriyeti"ne mi dönüşecek? Bu araştırma boyunca izlerini görüntüleme- ye çahştığımız dinsel ideoloji, bızce. kazmayı- küreği çoktan kaptı. Yapısı yakında, ama çok vakında görünür olacaktır. Sözümüzü yanılacağımız umuduyla bitıriyo- ruz! ALJNTJDİZTSİ I Ismarlama Ders Kitaplan Üzerine Bır Rapor. TDK. Ankara 1970. s.l 11-116. 2. DİETürkıve Istatıstık Yıllığı. 1990 3. Fığlalı. Prof.Dr. Ethem Ruhı: Din Kültürü ve Ah- lak Bılgısi Orta 3. MEB. İstanbul. 1987. s.65 4.ag>.sll 5. Bilgın. Doç Dr Beyza: DK ve AB. Ilkokul 5. MEB. Ist. 1987. 65. 6 agy. s.4l 7. Güney. Prof. Dr. Ünver- Yavuz. Doç. Dr. Kenm: DK \e AB Ilkokul 4. MEB. Ist., 1986. s.3. 8 ag>.s49 9 Bolav. Doç Dr. Süle>Tnan Hayn DK ve AB Lise 2, TTK. Ankara. 1985. s.56. 10. agy. s 17. 11. agy. s 67. 12. agy. s 69. 13. Fığlalı. Prof. Dr. Ethem Ruhi: DK ve AB Orta 3, MEB. k.. 1988. s.ll. 14. Avdm. Doç Dr Mehmet. DK ve AB Lise 3. MEB. tst.. 1988.s.ll 15.ag>,s.3. 16. agy, s.4. 17. agy, s. 7. 18.agy,s.ll. 19. Bolay. Doç. Dr. Süleyman Hayri: DK ve AB Lise 2, TTk. Ankara. 1985, s.3l' 20. agy, s.31. 21.agy,s.33 22. Ayas. Doç. Dr. Ramı- Türaer, Prof. Dr. Güney: DK ve AB Lise 1. MEB. tst.. 1987. s.87 23. agy. 24. agy. s. 15 25. Bolay. Doç. Dr. Sükyman Hayri: DK ve AB Lise 2, TTK, Ankara, 1985, s 5. 26. agy, s.32. 27. agy. s.31. 28. Ayas, Doç. Dr. Rami-Tümer. Prof. Dr. Güney DK ve AB Lise 1, MEB. Ist.. 1987. s. 106. 29. Aydın Doç. Dr. Mehmet: DK ve AB Lise 3. MEB. Ist-, 1988, s.4. 30. Bolay, Doç. Dr. Süleyman Hayn: DK ve AB Lise 2. TTK. Ankara. 1985. s.70. 31. Fığlalı. Prof. Dr. Ethem Ruhi. DK ve AB Orta 3. MEB. Ankara. 1982, s.62 32. Bolay, Doç. Dr. Sükyman Hayn: DK ve AB Lise 2. TTK. Ankara. 1985. s.35 33. agy. s.36. 34 Aydın Doç Dr. Mehmet: DK ve AB Lise 3. MEB. Ist.. 1988, s.l00. 35. Fığlalı. Prof. Dr Ethem Ruhi- DK ve AB Orta 3. TTK. Ankara. 1982. s.62 36. Bilgın, Doç Dr Beyza. DK ve AB Ilkokul 5. MEB. Ist. 1987. s.80. BİTTİ ANKARA ANKA MÜSERREF HEKİMOĞLU Cumhuriyet Kızı... Mesleğimde 40. yılımı kutlarken Berin ve Nadir Nadi'- den gelen çiçekte beni çok onurlandıran bir sesleniş var: "Cumhuriyet Kızı". Ara sıra gülümserim o yazıya. Gerçekten Cumhuriyet kızıyım. Çocukluğum Kurtuluş Savaşı öyküleri dinleyerek geçti. Atatürk devrimlerini evimde, çevremde yaşadım; geleceğe umutla, güvenle baktım uzun yıllar. Annemin şapka giymesi, babamın yaşlı halasının Latin harflerini okuma çabaları, Cumhu- riyet bayramlarının coşkusu, çevremdeki ablaların deği- şik meslek dallarına tırmanışı beni hâlâ duygulandıran olaylar. Evimizde Mustafa Kemal ve arkadaşlarından söz edilir durmadan. Sözleri, davranışları, yorumlar ve tartışmalarla boyutlanır. Ben de izlerim sevgiyle, o sev- gi bilinçlendi giderek. Atatürk devrimlerini gerileten çabalar, neredeyse kar- şı devrimlerle toprağın kaydığını hissettiğim olaylar yaşadım sonra. Tarihimizi, coğrafyamızı, uygarlıkdüze- yimizi etkileyen olaylann acısı da derinleşti giderek. Yalnız 10 Kasımlarda değil, hergun, hersaatdüşünüyo- rum şimdi. Cumhuriyet kızı olarak görev ve sorumlulu- ğumu güzel taşıdım mt acaba? Bireysel yaşamın mutlu- luğu yetmiyor insana, bireysel başarıların doyumu da yetersiz. Çevresiyle bütünleşmeyı, o mutluluğu, başarı- yı geniş anlamıyla yaşamayı özlüyor insan. • Geçen hafta, SHP'li kadınların düzenlediği bir öğle ye- meğine gittim Genel Başkan Murat Karayalçın da katıl- dı yemeğe. Hayli uzun bir konuşmayla partili kadınlara seslendi. Başkanlık görevine başladıktan sonra neler yaptığını anlattı, belli konuları aydınlatan, yanlış haber ve söylentileri düzelten bir konuşma. Dahası, siyasal savaşta kadının yerini, önemini saptayan bir yaklaştm. Bu oğle yemeği SHP'li kadınların geleneği artık. Daha önce Erdal Inönünün katıldığı bır yemekte de bulundum ben Tokat Milletvekıli Güler lleri ve Leyla Zana ile yan- yana oturduk. Güler lleri'yı göremedim bu kez, Leyla Zana da başka bir yerde bugün. Yemek boyunca ve sonra SHP'li kadınlarla konuşur- ken düşünüyorum. Hepsi Cumhuriyet kızı; kaç kuşak bir arada, hepsi Atatürk devrimlerinın uzantısı, değişik meslek dallarında güzel tırmanışları var, ama siyasal yaşamda biraz geride değil mi? Parlamentoda, parti ör- gütlerinde üst düzey görevlere gelen kaç kadın var, so- rusu bir yana, sosyal demokrat bir parti detoplumumuz- daki kadın gücünü yeteri kadar değerlendiriyor mu? Belli sorunların çözümünde, belli politikaların oluşma- sında kadınların katkısı ne oluyor? Nüfusumuzun yarısı kadın, ama kadınlar polıtikanın içinde değil, dışında. Bu dışlanma Cumhuriyetimizin ilkelerinı, Atatürk devrimle- rini yozlaştırma çabalarının sonucu değil mi acaba? Kuşkusuz öyle. O çabaları durdurmak için yeterli sava- şım da verilmedi doğrusu. Verilseydi bugünkü ortama varmazdık! Genç kuşaklar bu ortamın nedenlerini iyi bil- miyor. Atatürk'ü tanımıyor. Dahası, benim kuşağımın duyarlığına, tepkisine şaşırıyor kimi zaman! Atatürk'ü, devrimleri, başta laiklik, cumhuriyetimizin ilkelerini ge- rektiği biçimde anlatamamışız onlara. Oysa varlığımız Atatürk'ten kaynaklanıyor; bağımsızlığımız, bütünlüğü- müz Cumhuriyetimizin ilkelerinden. Kadın ya da erkek, çağdaş bır insan olmak, çağdaşlığın mutluluğunu yaşa- mak için karşı devrimlere direnmek, Atatürk'ün yolunda, »yaşamın en gerçek yol göstericisi bilimin ışığında yürü- mek zorundayız. Atatürkçülük her şeyden önce çağdaş bir yaşam biçimi değil mi? Bireysel başarı ve mutluluğu toplumsal boyutlara vardırmak için çalışmak zorunda- yız. Kadını politıkanın dışında bırakmakeğilimlerini, politi- kada belli etkinliklerle yanıtlamak büyük önem taşıyor bugün. Çünkü kadın her dönemden çok politikanın için- de. Dünyada, ülkede savaş var; kan akıyor, insanlarölü- yor. ocaklar sönüyor, bebeler öldürülüyor. Sönmeyen ocaklar da kolay tütmüyor; enflasyon tırmanıyor, ücret- ler tırmanıyor, bütçe daralıyor, ufuk kararıyor; nedenle- rini bilirsek soluğumuz kesilmez, direncimiz kınlmaz, tersine, savaş gücümüz artar değil mi? 1920'lerden 1950'lere gelinceye dek neler yaşandı ül- kemizde, Atatürk sevgisini soyut bir duyguya dönüştür- me çabaları nasıl yoğunlaştı sonra'' 27 Mayıs Devrimi o yoğun çabalara tepki, Atatürkçülüğe dönüş bence. 1961 Anayasasının içeriğinde bu dönüş ve özlem var açık seçik. 70lerdeki anayasa onarımı 80de daha da kesin- leşiyor. Şimdi 90ları yaşıyor, 2000lere yöneliyoruz. Çağı yakalamak zorundayız. Elbet yakalayacağız. özlemi dindirmeden solduramayız değil mi? Yorgun savaşçılaradönüşemeyiz. Tersine, vargücümüzle çalış- mak, karanlığı delmek gerekiyor. 10 Kasımların gizemi burada bence. Belleğimizi tazeliyor, düşüncemizi ay- dınlatıyor. Olayları, insanları, kurum ve kuruluşları yerli yerine oturtuyor, yeniden düşünüyor insan Yolunu yön- temini şaşıranları, şaşırtanları, şaşırtmayı politikaya dönüştürenleri daha iyi tanıyor Atatürk'ü daha iyi tanı- yor Atatürk gerçeğiyle güçlenerek. soluklanarak yeni- den kucaklamak istiyor dünyayı. Özlem yeniden tatlanı- yor, umut yeniden yeşeriyor. Atatürk ü sevmek mutlu bir olay. Ben de çok mutluyum. BULMACA 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/ Tüysü yaprakh ve kes- kin kokulu bir süs bitkısi. 2/ Açık duran başparma- ğın ucundan, gösterme- parmağının ucuna kadar olan uzaklık... Oyunda kazanılan her parti. 3/ Praseodim elementinin simgesi... Gebeliği önle- 6 mek için dölyatağı içine -, konan sarmal biçiminde araç. 4/ Süs taşı olarak 8 kullanılan mor renkte bir g tür kuvars. 5/ Şenliklerde caddelere kurulan süslü kemer. Gelecek. 6/ Haberci... Mısır mito- lojisinde tannlann kralı sayılan tann. 7/ Coşkun, esinle dolu... Hint-İran dil grubuna verilen ad. 8/ Kâfı gelmeyen... Takımlar gru- bu... Yeni Zelandanın plaka işare-. ti. 9/ Bir müzik parçasının hangi" hızla çahnması gerektiğıni göste- ren aygıt. YLKAFflDAN AŞAĞIYA: 1/ Türlü işlerde kullanılan, esnek çelikten yapılmış saph araç. 2/ Şifah sulardan yararlanma işleri. 3/ Şarkı. türkü... Borsada kesin vadeli değerlerin kuru ile primli değerlerin kuru arasındaki fark. 4/ Pokerde bir oyuncunun önündeki paranın tümü... İskoç erkeklerinin giydiği kısa etek- lik. 5/ Yaşlı. koca, ihuyar... Pasak. 6/ Yankı... Çin ve Japonya'- da oynanan bir çeşit satranç. 7/ Kiremit yerine kullanılan ya da kiremitlerin altına yerleşürilen ince tahta. 8/ Üstü kapalı olarak anlatma... Gemilerde yük kaldırmada kullanılan tek diUi maka- ralara venlen ad. 9/ D ^ ' 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle