Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12KASIM1993CUMA
12 DIZIYAZI
-7-
İster tek Tannh, isterse çok Tannh dinler ol-
sun tüm dinler, tutunabilmeleri için önce insana
yönelmişlerdir. Bu yönelmede insanın o zama-
na kadar verilmemiş kimi haklannı göstermeyi
ya da vermeyi vargılamış dinler. İnsanın kendi-
sine, az da olsa nesnel yararlar sağlamayan hiç-
bir din tutunamamış. yaşayamamıştır.
Böyle olunca da din-hak ılışkısı daha bir
önem kazanıyor. Ancak günümüz ınsanının
bugün istemekte olduğu hak ve özgürlükleri
bütünüyle içeren bir din, kabul edilmelidir ki
yoktur. Çünkü uygarbğın gelişimine koşut ola-
rak gelişen insan usu, haklannı da olabildiğince
çeşitlendirmiştir.
Gerçekte, insan olabilmenin ölçütlerinden bi-
ri de (uygar insan) "fcak" iyesi olmaktır. Çünkü
hak. insanı özgürleştirir. Düşünce, istenç. bu-
lunç özgürlüğü. insanın haklannı kullanabil-
mesiyle olanakhdır. Haklannı kullanamayan
ya da hak iyesi olmayan insanda, bu özgürlük-
İerin oluşumu, devinimi ve gelişimi de olanaklı
değıldır.
aklann çeşitliliği
ya da hak özgürlüğü veya
bunlann bireyce bilinmesi, hep
kimi kafalarda toplumsal
düzenin sarsılacağı korkusu
yaratmıştır. Dinsel
ideolojilerde temel koşul olan,
bireyin kayıtsız kabulü,
uyumu, teslimiyeti, özlenen
yaratılmak istenen "kullar
düzeni"dir.
lemanın Osmanlı
toplumunda yaratmayı
başardığı "kullar düzeni"ni
Cumhuriyet döneminde de
sürdürme çabalan, zaman
zaman ayaklanma düzeyine
varankışkırtılara yol açmıştır.
Ne var ki, Atatürk döneminin
kararlı uygulamalan, irticanın
hortlamasının önüne geçmek
için yeterli olmuştur.
DMerintemelibireyi'kullaştınnaya'daymır.Kullaştırm 'korkutmak', 'sirı.dinnek've 'teslim
almaktan 'geçer... rJe var ki, günümüz insanı, haklan ve özgürlüklerinin bilincindedir. Ustelik, hak ve özgürlükler,
'aydınlanma çağı 'nm 'kutsal rnetinleri'niteliğindeki uluslararası anlaşmalarlagüvence altına almmışîır.
Mollalar 'karanlığı' severBu bakımdan, bir din öğretiminin temel ama-
cı, hatta Tann inancından da önce. insana özgü
olan ve insanın olması gereken haklan imle-
mek. göstermek. betimlemektır.
Kaldı ki haklannı öğrenememış. başkalan-
nın haklannı da bilmeyen bir, insanın dinsel
inancı, Allah düşüncesındeki yaratılmaya kar-
şılık hakkı da kavraması ve buna göre devinme-
si eksik kalır. *
Bugün insan haklannı belirlemede ve uygula-
mada uluslararası ana kuruluşlar vardır. Bu
kuruluşlar, insanın olması gereken, insana ve-
rilmesi gereken tüm haklan birer birer uluslara-
rası sözleşmeler haline getirmişler, getiriyorlar.
Evrensel insanlık
m nsan Haklan Evrensel Bildirgesi'nden
I Paris Koşulu'na kadar kabul edilmiş tüm
• sözleşmeler, artık birer kutsal metin değe-
rine ulaşmışlardır. Bu kutsal metinleri tüm in-
sanlığın duyması, bilmesi. öğrenmesi, uygulan-
ması vazgeçilmez bır görev ve zorunluluktur.
Bu nedenlerle gönül isterdi ki, çocuklanmıza
kutsal bilgiler taşıyor diye ellerine tutuşturdu-
ğumuz Din Kültürü ve Ahlak Bilgjsı ders kitap-
lannda bu sözleşme metinleri de yer alsındı.
Kaldı ki, İslam dıninde "dört ana kaynak"tan
biri olan "icma", uzmanlık derecesine ulaşmış
kişilerin, dini bir konu hakkında görüş birliğine
varmalandır, diye tarumlanır.
İnsan haklanna ilişkin temel doğrulan belir-
leyen kuruluşlar da bu kpnuda söz iyesi uzman
kişilerden oluşmuştur. Üstelik bu kuruluşlann
uluslararası kabul gören sözleşmelerinin büyük
bir kısmını ülkemiz, hem onaylamış hem de
yurttaşlanna öğretip uygulamayı garanti altına
almıştır.
Kitaplann yetersizliği
B
ize göre, kutsal metin değeri taşıyan bu
sözleşmelerin bir din öğretimi ders kitabı-
nda mutlaka yeri olmalıydı. Ne var ki bu
sözleşmeleri kapsamalannı bırakın, bunlara
yaklaşık bir hak sayımlaması bile yapümamış-
tır.
Yapılan tek şey, "hak" kavramını. toplumsal
yaşam içinde bireye düşen bir saygı olarak ver-
mek olmuştur. Çünkü bireyin yaşarru küçük
topluluklann dışında görülmemiştir.
Aile, birey için tek toplumsal çekirdek olarak
görüldüğünden haklan da aileye ve ailenin çev-
resine göre ele alınmıştır. Ömeğin ana hakkı,
baba hakkı, kardeş hakkı, akraba hakkı, arka-
daş hakkı, öğretmen hakkı biçiminde sayımlan-
mışur.
Saygıya yönelik böylesi bir "hak" sayımlan-
ması bizce eksik kalmaktadır. Çünkü insanın
içinde yaşadığı bir de toplum vardır. Bu toplu-
mun da oluşturduğu bir yönetme ve yönetilme
olayı bulunuyor. Y'önetenlerin. yönetilenlere
verecekleri. vermek zorunda olduğu haklar
vardır.
Bunlardan hemen hemen hiç söz edilmemiş-
tir. Bize göre bu, bir tür kaçıştır.
Araştırmamızm geriye dönük incelemeleriyk
sunduklanmız, bundan sonraki görgül (ampi-
rik) bölümün sayısal sonuçlanyla birleşince,
sanınz yetişmekte olan kuşağın içine sürüklen-
diği karanlığı daha iyi göreceğiz.
Alan araştırması
D in eğitimiyle ilgili araştırmamızın gerek
bugüne kadarki gelişmeleri inceleme so-
nunda. gerekso yetişmekte olan kuşağın
yaşam biçimi ve anlamalanna ilişkin gözlemle-
rimiz bizi şu önennelere götürmüştü:
1- Bilimsel düşünceye yabancılaşan ya da
çağdaş gelişmelere kapalı bir kuşak yetişiyor.
2- Gençlik, yapıcı ve yaratıcı olamıyor.
3- İslama dayalı bir ideoloji. din eğitim ve öğ-
retimiyle gerçekleştiriliyor.
4- İslam dışı birey ve toplumlar hoş görülme-
diği gibi, düşmanca tutumlar gelişiyor.
5- Gençlik göksel ve doğasal düşünceler ara-
lığında sıkışkın bırakılmış. kendi kendisiyle ça-
tışkın ya da yazgıya bağlanmış.
6- Dış kaynakh teokratik düzenler, gençliği-
mizi hızla yanına çekmiş dunımda.
7- Yeniyi iten, eskiyi özleyen bir kuşak yetişi-
İşte araştırmamızı. bu önermeler üzerine
oturtarak din eğitiminin bütün aşamalanndan
geçmiş lise son sınıf öğrencileri üzerinde yapük.
Alan olarak da geüşmişlik düzeyleri farklı iki
il seçtik: Malatya ve Izmir. Bundan amaç, aynı
eğitimden geçmiş, ama gelişmişlikleri farklı iki
ayn alanda din eğitiminin temel değişken ola-
rak varlığını sürdürüp sürdürmediğini sapta-
maktı. Araştırmamıza konu olan her olguda,
din eğitiminin temel değişkenliği koruduğunu
gördük.
Gençlik 'ürkütüyor'
B
u olgular ve sonuçlanna birlikte bakalım:
1- Bilfane inanrna derecesi: Malatya'da
çok yüksek olmasıyla birlikte İzmir'de de
gençlerimizin bilime inanmama oranı adeta ür-
kütücüdür: % 58-34. Bu oranı kapsayan genç-
Şeriatm ayak sesleri Cumnhuriyet'in kunıluş yıllanndan bu yana, zaman zaman kulaklan
tırmalayacak kadar yükselerek duyulmuş; ama her seferinde Kemalizm'in kararlıbğı kar-
şısında sinip silinmiştir. Günümüzde ayak seslerini yeniden yükseltmeye kalktşanlara anım-
satüacak en çarpıcı ömek, Menemen'deki Şehit Teğmen Kubtlay anıtı ve taşıdığı anlamdır...
'ünümüz Türkiyesi'nde;
şeriatçılar özellikle gençlere
yönelik çahşmalar yapmakta
ve kendilerinden olmayanlan
değil hoş görmek. düşman
saymaktadır. İşin kötüsü,
okullarda okutulan din ve
ahlak kitaplan da yetersizlik ve
eksiklikleriyle. onlann
amaçlanna hizmet eder
niteliksizliktedir.
tir yandan cumhuriyet
kurumlan ya yıkılıyor ya da
yanlanna Ösmanlı tipi
kurumlar konularak işlevleri
azaltıhyor; bir yandan da
toplumsal yaşama ilişkin
çağdaşlaşmanın yönü
değiştirilerek geriye, eskiye
doğru bir yön veriliyor. Bütün
bunlar, şeriatın kaba ayak
ızlerinden başka bir şey
değildir.
ler, doğaya ilişkin gerçeklerin. ancak Tannsal
metinlerle açıklanabileceği düşüncesindedirler.
2- Toplumsal bozulmalan değerlendirme biçi-
mi: İçerik çözümlemelerinde sıkça gördüğümüz
"dinsel ahlak ve milli hisle" her şeyin çözümle-
neceği düşüncesinin izlennı burada çok kaba
olarak görmek olanaklı. Gençlerimizin büyük
bir oranı toplumsal bozulmalara neden olarak
dinsel ahlakın zayıflığını gösteriyor. İzmir'de
bu oran Malatya'ya göre düşük olsa da, bir bü-
yük şehrin tüm yaşamsal gerçekleriyle iç içe ol-
malanna karşın aîdıklan dinsel eğitimin etki-
sinde kalmışlardır: %75-50.
3- Yazgı anlayjşı: Gençlerimizin büyük bir
kısmı, olaylann olgulann şu ya da bu biçimde
yazgıya dayandığını düşünüyor: %41-33. Bu
sonuca değışik yazgı saymalan da eklendığinde
oran % 90-80 dolayında gözleniyor.
4- Ahlaka ilişkin ölçüleri: Gençlerimiz. ahlak
olayıru cinsel dürüstlükle eşanlamlı düşünüyor
ve kadınlar için geçerli olduğu yolunda birleşi-
yor. Bu oran Malatya'da %50, İzmir'de %15.
5- Körii davraıuşlardan kaçınma: Gençlerimiz
yanbşı değil, "günah"ı davranış ölçüsü olarak
ahyor: %48-13.
6- Vicdan değerlendirmesi: Gençlerimiz "vic-
dan" olayını bir yaratış özelliği olarak kabul
edıyor. Malatya'da %66, İzmir'de %50 olarak
gözleniyor. Buna %18-15 gibi kararsızlar da
eklendiğınde durum, Din Kültürü ve Ahlak
Bilgisı derslerinin içerikleriyle bütünleşiyor.
7- Özlenen toplum tıirii: Malatya'dan katılan-
lann %62'si. Izmir'den katılanlann %13'ü
inanmış insanlann oluşturduğu bir toplum türü
ıstiyor.
8- Uluslararası ilişkilerde seçme: Malatya'-
dan katılanlann %35'i dine dayalı aynmcı,
%25'i milliyete dayalı aynmcı özellikleri göste-
riyor. Bu oran İzmir'de %9-15.
9- Savaş anlayışı: Hiçbir neden savaşmayı
haklı gösteremez düşüncesi, yazık ki pek kabul
görmüyor: %9-10. Süreklı düşmanlık ve dinsel
benzerlik gereği savaş düşüncesi Malatya'da
%40. İzmir'de %20 olarak gözleniyor.
10- Koşullandırma: Gülünç de olsa "kaıTın
sosyal bir ilişkısının olup olmadığını sorduk.
Kararsızlar da eklendiğınde koşullandırmarun
ne denli ürkütücü olduğu bütün çıplaklığıyla
ortaya çıkıyor: %74-35.
11 - Evrimle ilgili aniayış: Son zamanlarda ev-
nmle ilgili dinsel alnaçtan birçok yorumlar ya-
pılır oldu. Anılardadır. bu olaya bir eğitim ba-
kanı da bir genelgeyle katıldı. Bu genelgeyle bir-
likte "Evrim Teorisi Üzerine Bir Rapor" adb
küçük bır kitapçık da tüm okullara gönderildi.
Genelgede bu kitapçığın önce öğretmenler
kurulunda. sonra da biyoloji derslerinde okun-
ması istendi. Zaten bsa süre sonra da bu kitap-
çığın özü biyoloji kıtaplanna eklendi. Anketi-
mize kaülanlann önemli bir bölümünün bu yö-
neltmenin etkisini taşıdığını gözlemledik. Ev-
rime inanmayan ve kararsız kalanlann toplamı
%63-37.
Sonuç
B
u araştırma boyunca Türkıye'de, dinsel
ideolojinin ayak izlerini gittikçe kabala-
şan bir biçimde gördük. kanıtlannı sergi-
ledik. Bu izlerden devinerek de aşağıdaki sapta-
malan tanıladık.
1- Amaa yahıızca din kültürü. inanç ve ta-
pınmanın gereklerini vermek olması gereken
din öğretimi, içeriği genişletilerek yaşamın her
alanıyla ilgilendirilmiştir. Bu ilgılendirme yapı-
lırken de dinsel bilgilerin üstünlüğü, eksiksizli-
ği, tartışıbnazlığı, değişmezliği öne çıkanlarak
dinsel bir ideolojiye dönüştürülmüştür.
Zorunlu olduğu için de, diğer derslerle kaza-
nılan bilgiler, her yaşta, bireyin önüne çıkanlan
dinsel bilgilerin yarattığı çevrimde dipleruyor,
>itip gidiyor. Dola>asıyla yetişmekte olan ku-
şak, bilimsel olana kuşku duyuyor; ya iki dü-
şünce arasında kalarak gerçeği bulup seçmekte
güçlük çekiyor >a da dogma düşüncelere teslim
oluyor.
2- Eğitimin diğer alanlannda yaşatılmaya ça-
lışılan bılimdışılık ve usdışılıkla insanımız. çağ-
daş gelişmelerden dışlanarak, geriye, eskiye iti-
lıyor Dınci politikalar, "miUi kültür" görüntü-
sü altında devletin de sınırsız olanaklan kulla-
rularak insanımıza sunuluyor. Bu da insanımı-
zın "yeni"yi kötü görmesine neden oluyor.
3- Üst düzey yönetiminde önemli görevler
alan din öğretimi kökenli yöneticiler, laik hu-
kuk. laik yönetim. laik eğitim ilke ve anlayışı
yerine, edindikleri dinsel anlayışı yerleştirmeye
uğraşarak vargılanna her \oldan ulaşma fırsatı
buluyorlar. Unıversitelerin her bölümünün
imam-hatip liselerine açık olması. böyle bir
kaynağın gittikçe büyümesi sonucunu getiri-
yor.
4- Teokratik yapık İslam ülkeleriyle ilgili
övücü haber ve programlar. başta TRT olmak
üzere devletin diğer yayınkuruluşlan aracıbğıy-
la sürekb olarak gündemde tutuluyor.
Bir yandan eğıtim-öğreüm \oluyla. bir yan-
dan da böylesi yayınlar yoluyla Türkiye insa-
nında dine dayalı bir ideolojinin sevdirilmesi.
özümsetilmesi sağlanıyor. Ülkemızde yaygın-
laşmakta olan İslam ülkelerinin tecimsel (tica-
ri), ekinsel ve sosyal kurumlan da bu tür pob'ti-
kalann aracıbğını üstleniyor. bu ideolojinin
yaygmlaşmasını sağbvorlar.
5- Gelenek ve görenekler. us ve mantık dışı da
olsa dinsel kutsalbk düzeyine çıkanlarak. ınsa-
nımızın "yeni")! seçmesi sürekb engelleniyor.
6- Aşın ulusallaştırmalar yoluyla insarumız-
da ırkçıbğa varan anlayışlar geliştirilerek. "sü-
rekli barış, her insanı sevip sa>Tna" düşüncesi
köreltilerek, insanımız dünya insanlığından dış-
latılıvor.
7- Dinsel eğitimde kullanılan dil ve bıçem.
günümüz Türkçesinin gelişmesini engellediği
gibi, bireyin dedil ve anlatım yeteneğini olum-
suz yönde etkiliyor.
8- Türki\e devletı. başta "cumhuriyet" olma.
sonra da "demokratik, laik ve sosyal bir hukuk
devleti" niteliklerinden hızla uzaklaştınlmakta-
dır. Binbir sıkıntı ve güçlüğe katlanılarak cum-
hurivetle birlikte yaşama geçirilen devrimlerin
yarattığı Türkiye. daha üzerinden yanm yüz>Tİ
geçmişken temelı kazılmaya, kazılan bu temel-
ler üzerindeki devrimler de sallanmaya başladı.
Kısacası Türkiye, hızla bir dinsel ideolojinin
çevrimine girmiş durumda. Bu çevrime akıtılan
sular beslendikçe çevrimın döngüsü artıyor, bu
döngü içinde batmadan çıkış da zorlaşıyor.
İster ıstemez düşünen kafalarda kimi sorular
belinyor:
Türkiye, cumhuriyet olma biçimini konıya-
bılecek mı?
Demokratik, laik. sosyal bir hukuk devleti
nitebklerini sürdürebilecek mi?
Y'oksa dinsel ideolojinin çevriminde. döne
döne "mollalar cumhuriyeti"ne mi dönüşecek?
Bu araştırma boyunca izlerini görüntüleme-
ye çahştığımız dinsel ideoloji, bızce. kazmayı-
küreği çoktan kaptı. Yapısı yakında, ama çok
vakında görünür olacaktır.
Sözümüzü yanılacağımız umuduyla bitıriyo-
ruz!
ALJNTJDİZTSİ
I Ismarlama Ders Kitaplan Üzerine Bır Rapor.
TDK. Ankara 1970. s.l 11-116.
2. DİETürkıve Istatıstık Yıllığı. 1990
3. Fığlalı. Prof.Dr. Ethem Ruhı: Din Kültürü ve Ah-
lak Bılgısi Orta 3. MEB. İstanbul. 1987. s.65
4.ag>.sll
5. Bilgın. Doç Dr Beyza: DK ve AB. Ilkokul 5.
MEB. Ist. 1987. 65.
6 agy. s.4l
7. Güney. Prof. Dr. Ünver- Yavuz. Doç. Dr. Kenm:
DK \e AB Ilkokul 4. MEB. Ist., 1986. s.3.
8 ag>.s49
9 Bolav. Doç Dr. Süle>Tnan Hayn DK ve AB Lise
2, TTK. Ankara. 1985. s.56.
10. agy. s 17.
11. agy. s 67.
12. agy. s 69.
13. Fığlalı. Prof. Dr. Ethem Ruhi: DK ve AB Orta 3,
MEB. k.. 1988. s.ll.
14. Avdm. Doç Dr Mehmet. DK ve AB Lise 3.
MEB. tst.. 1988.s.ll
15.ag>,s.3.
16. agy, s.4.
17. agy, s. 7.
18.agy,s.ll.
19. Bolay. Doç. Dr. Süleyman Hayri: DK ve AB Lise
2, TTk. Ankara. 1985, s.3l'
20. agy, s.31.
21.agy,s.33
22. Ayas. Doç. Dr. Ramı- Türaer, Prof. Dr. Güney:
DK ve AB Lise 1. MEB. tst.. 1987. s.87
23. agy.
24. agy. s. 15
25. Bolay. Doç. Dr. Sükyman Hayri: DK ve AB Lise
2, TTK, Ankara, 1985, s 5.
26. agy, s.32.
27. agy. s.31.
28. Ayas, Doç. Dr. Rami-Tümer. Prof. Dr. Güney
DK ve AB Lise 1, MEB. Ist.. 1987. s. 106.
29. Aydın Doç. Dr. Mehmet: DK ve AB Lise 3. MEB.
Ist-, 1988, s.4.
30. Bolay, Doç. Dr. Süleyman Hayn: DK ve AB Lise
2. TTK. Ankara. 1985. s.70.
31. Fığlalı. Prof. Dr. Ethem Ruhi. DK ve AB Orta 3.
MEB. Ankara. 1982, s.62
32. Bolay, Doç. Dr. Sükyman Hayn: DK ve AB Lise
2. TTK. Ankara. 1985. s.35
33. agy. s.36.
34 Aydın Doç Dr. Mehmet: DK ve AB Lise 3. MEB.
Ist.. 1988, s.l00.
35. Fığlalı. Prof. Dr Ethem Ruhi- DK ve AB Orta 3.
TTK. Ankara. 1982. s.62
36. Bilgın, Doç Dr Beyza. DK ve AB Ilkokul 5.
MEB. Ist. 1987. s.80.
BİTTİ
ANKARA ANKA
MÜSERREF HEKİMOĞLU
Cumhuriyet Kızı...
Mesleğimde 40. yılımı kutlarken Berin ve Nadir Nadi'-
den gelen çiçekte beni çok onurlandıran bir sesleniş
var: "Cumhuriyet Kızı". Ara sıra gülümserim o yazıya.
Gerçekten Cumhuriyet kızıyım. Çocukluğum Kurtuluş
Savaşı öyküleri dinleyerek geçti. Atatürk devrimlerini
evimde, çevremde yaşadım; geleceğe umutla, güvenle
baktım uzun yıllar. Annemin şapka giymesi, babamın
yaşlı halasının Latin harflerini okuma çabaları, Cumhu-
riyet bayramlarının coşkusu, çevremdeki ablaların deği-
şik meslek dallarına tırmanışı beni hâlâ duygulandıran
olaylar. Evimizde Mustafa Kemal ve arkadaşlarından
söz edilir durmadan. Sözleri, davranışları, yorumlar ve
tartışmalarla boyutlanır. Ben de izlerim sevgiyle, o sev-
gi bilinçlendi giderek.
Atatürk devrimlerini gerileten çabalar, neredeyse kar-
şı devrimlerle toprağın kaydığını hissettiğim olaylar
yaşadım sonra. Tarihimizi, coğrafyamızı, uygarlıkdüze-
yimizi etkileyen olaylann acısı da derinleşti giderek.
Yalnız 10 Kasımlarda değil, hergun, hersaatdüşünüyo-
rum şimdi. Cumhuriyet kızı olarak görev ve sorumlulu-
ğumu güzel taşıdım mt acaba? Bireysel yaşamın mutlu-
luğu yetmiyor insana, bireysel başarıların doyumu da
yetersiz. Çevresiyle bütünleşmeyı, o mutluluğu, başarı-
yı geniş anlamıyla yaşamayı özlüyor insan. •
Geçen hafta, SHP'li kadınların düzenlediği bir öğle ye-
meğine gittim Genel Başkan Murat Karayalçın da katıl-
dı yemeğe. Hayli uzun bir konuşmayla partili kadınlara
seslendi. Başkanlık görevine başladıktan sonra neler
yaptığını anlattı, belli konuları aydınlatan, yanlış haber
ve söylentileri düzelten bir konuşma. Dahası, siyasal
savaşta kadının yerini, önemini saptayan bir yaklaştm.
Bu oğle yemeği SHP'li kadınların geleneği artık. Daha
önce Erdal Inönünün katıldığı bır yemekte de bulundum
ben Tokat Milletvekıli Güler lleri ve Leyla Zana ile yan-
yana oturduk. Güler lleri'yı göremedim bu kez, Leyla
Zana da başka bir yerde bugün.
Yemek boyunca ve sonra SHP'li kadınlarla konuşur-
ken düşünüyorum. Hepsi Cumhuriyet kızı; kaç kuşak bir
arada, hepsi Atatürk devrimlerinın uzantısı, değişik
meslek dallarında güzel tırmanışları var, ama siyasal
yaşamda biraz geride değil mi? Parlamentoda, parti ör-
gütlerinde üst düzey görevlere gelen kaç kadın var, so-
rusu bir yana, sosyal demokrat bir parti detoplumumuz-
daki kadın gücünü yeteri kadar değerlendiriyor mu?
Belli sorunların çözümünde, belli politikaların oluşma-
sında kadınların katkısı ne oluyor? Nüfusumuzun yarısı
kadın, ama kadınlar polıtikanın içinde değil, dışında. Bu
dışlanma Cumhuriyetimizin ilkelerinı, Atatürk devrimle-
rini yozlaştırma çabalarının sonucu değil mi acaba?
Kuşkusuz öyle. O çabaları durdurmak için yeterli sava-
şım da verilmedi doğrusu. Verilseydi bugünkü ortama
varmazdık! Genç kuşaklar bu ortamın nedenlerini iyi bil-
miyor. Atatürk'ü tanımıyor. Dahası, benim kuşağımın
duyarlığına, tepkisine şaşırıyor kimi zaman! Atatürk'ü,
devrimleri, başta laiklik, cumhuriyetimizin ilkelerini ge-
rektiği biçimde anlatamamışız onlara. Oysa varlığımız
Atatürk'ten kaynaklanıyor; bağımsızlığımız, bütünlüğü-
müz Cumhuriyetimizin ilkelerinden. Kadın ya da erkek,
çağdaş bır insan olmak, çağdaşlığın mutluluğunu yaşa-
mak için karşı devrimlere direnmek, Atatürk'ün yolunda,
»yaşamın en gerçek yol göstericisi bilimin ışığında yürü-
mek zorundayız. Atatürkçülük her şeyden önce çağdaş
bir yaşam biçimi değil mi? Bireysel başarı ve mutluluğu
toplumsal boyutlara vardırmak için çalışmak zorunda-
yız.
Kadını politıkanın dışında bırakmakeğilimlerini, politi-
kada belli etkinliklerle yanıtlamak büyük önem taşıyor
bugün. Çünkü kadın her dönemden çok politikanın için-
de. Dünyada, ülkede savaş var; kan akıyor, insanlarölü-
yor. ocaklar sönüyor, bebeler öldürülüyor. Sönmeyen
ocaklar da kolay tütmüyor; enflasyon tırmanıyor, ücret-
ler tırmanıyor, bütçe daralıyor, ufuk kararıyor; nedenle-
rini bilirsek soluğumuz kesilmez, direncimiz kınlmaz,
tersine, savaş gücümüz artar değil mi?
1920'lerden 1950'lere gelinceye dek neler yaşandı ül-
kemizde, Atatürk sevgisini soyut bir duyguya dönüştür-
me çabaları nasıl yoğunlaştı sonra'' 27 Mayıs Devrimi o
yoğun çabalara tepki, Atatürkçülüğe dönüş bence. 1961
Anayasasının içeriğinde bu dönüş ve özlem var açık
seçik. 70lerdeki anayasa onarımı 80de daha da kesin-
leşiyor. Şimdi 90ları yaşıyor, 2000lere yöneliyoruz.
Çağı yakalamak zorundayız.
Elbet yakalayacağız.
özlemi dindirmeden solduramayız değil mi? Yorgun
savaşçılaradönüşemeyiz. Tersine, vargücümüzle çalış-
mak, karanlığı delmek gerekiyor. 10 Kasımların gizemi
burada bence. Belleğimizi tazeliyor, düşüncemizi ay-
dınlatıyor. Olayları, insanları, kurum ve kuruluşları yerli
yerine oturtuyor, yeniden düşünüyor insan Yolunu yön-
temini şaşıranları, şaşırtanları, şaşırtmayı politikaya
dönüştürenleri daha iyi tanıyor Atatürk'ü daha iyi tanı-
yor Atatürk gerçeğiyle güçlenerek. soluklanarak yeni-
den kucaklamak istiyor dünyayı. Özlem yeniden tatlanı-
yor, umut yeniden yeşeriyor.
Atatürk ü sevmek mutlu bir olay.
Ben de çok mutluyum.
BULMACA
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/ Tüysü yaprakh ve kes-
kin kokulu bir süs bitkısi.
2/ Açık duran başparma-
ğın ucundan, gösterme-
parmağının ucuna kadar
olan uzaklık... Oyunda
kazanılan her parti. 3/
Praseodim elementinin
simgesi... Gebeliği önle- 6
mek için dölyatağı içine -,
konan sarmal biçiminde
araç. 4/ Süs taşı olarak 8
kullanılan mor renkte bir g
tür kuvars. 5/ Şenliklerde
caddelere kurulan süslü kemer.
Gelecek. 6/ Haberci... Mısır mito-
lojisinde tannlann kralı sayılan
tann. 7/ Coşkun, esinle dolu...
Hint-İran dil grubuna verilen ad.
8/ Kâfı gelmeyen... Takımlar gru-
bu... Yeni Zelandanın plaka işare-.
ti. 9/ Bir müzik parçasının hangi"
hızla çahnması gerektiğıni göste-
ren aygıt.
YLKAFflDAN AŞAĞIYA:
1/ Türlü işlerde kullanılan, esnek
çelikten yapılmış saph araç. 2/ Şifah sulardan yararlanma işleri.
3/ Şarkı. türkü... Borsada kesin vadeli değerlerin kuru ile primli
değerlerin kuru arasındaki fark. 4/ Pokerde bir oyuncunun
önündeki paranın tümü... İskoç erkeklerinin giydiği kısa etek-
lik. 5/ Yaşlı. koca, ihuyar... Pasak. 6/ Yankı... Çin ve Japonya'-
da oynanan bir çeşit satranç. 7/ Kiremit yerine kullanılan ya da
kiremitlerin altına yerleşürilen ince tahta. 8/ Üstü kapalı olarak
anlatma... Gemilerde yük kaldırmada kullanılan tek diUi maka-
ralara venlen ad. 9/ D ^ ' 1