19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 EKİM 1993 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Basın Konseyi kınadı • tstanbul HaberServisi -Basın Konseyi, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi'nde öğrencilerin yemek boykotunu göriintülemek ve haber haline getirmek için yemekhaneyegiden İhlas Haber Ajansı muhabiri Osman Sağırlı ve kameraman Alper Kaplanın yurt müdürü ve yemekhane görevlileri tarafından dövülmelerini kınadı. Basın Konseyi, olayla ilgili olarak Samsun Valisi Şinasi Kuş ve 19 Mayıs Üniversitesi RektörüProf. Dr. Naci Gürses'e birer kınama mesajı yolladı. Basın Konseyi adına Genel Sekreter yardımcısı Fikret İlkiz tarafından yapılan açıklamada, kamuoyunu aydınlatma ve gerçekleri dile getirme amacıyla hareket eden gazetecilerin çalışmalanrun engellenemeyeceğı, gerçeklerin er geç ortaya çıkanlacağı kaydedildi. Basın Konseyi olarak bu tür kaba kuvvete her zaman yanıt verileceği belirtilen açıklamada, gazetecileri döven üniversite yurt müdürü Ali Sefakara, müdür yardımcısı Mehmet Aslan, yemekhane müdürü Cihangir Sabahve 10 kadar yemekhane görevlişi hakkında yetkililerin gerekli tüm işlemleri yapmalan istendı. Yücelen'den öneri • ANKARA (UBA) - ANAP Genel Başkan Yardımcısı Rüştü Kaam Yücelen, terörün bir an önce önlenmesi gerektiğini belirterek, "artık terör konusunda yapılacak tek şey, devletin tüm birimleri ile harekete geçmesidir" dedi. Yücelen, BaşbakanTansu Çiller başkanlığında siyasal parti yöneticilerinin yaptığı terör zirvesinde tam olarak nelerin karara bağlandığını bilmenin mümkün olmadığını öne sürdü. Terör zirvesince önemli ve somut adımlann atılmadığını söy lemenin yanlış olduğunu behrten Yücelen, devletin, Güneydoğu'daki olaylara kanşmasının mümkün olmadiğıru söyledi. Yücelen, "Devletin terör olaylanna kanştığj ispatlanmadan, bu konuda politika yürütülemez" dedi. "Barış dostlan" andacak •ANKARA (UBA)-Eski parlamenterlerden Nedim Tarhan ölüm yıldönümü olan 2 kasım günü düzenlenecek 'banş gecesi'nde anılacak. "Ülkenin güvenliğinden sorumhı olan, banşa ya da savaşa karar verecek bir parlamenter, üstlendiği görevin ağırlığının önemini ve sorumluluğunu duyarak banşçı olmalıdır" diyen Tarhan için düzenlenen gece Alündağ Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek. "Banş dostlan" ile Alündağ Belediyesi tarafından ortaklaşa düzenlenen gecede, aralannda İstanbul Barosu eski başkanlanndan Orhan Apaydın, İsmail Hakkı Öztorun, Asım Bezirci ve kısa bir süre önce yaşamını yitiren Banş Derneği Genel Başkanı Mahmut Dikerdem'in de bulunduğu birçok banşsever arulacak. Ceyhan Mumcu konferans verecek •ANKARA (UBA) - Gazeteci yazar Uğur Mumcu'nun kardeşi avukat Ceyhan Mumcu siyasal cinayetler konusunda 24 kasımda konferans verecek. Mülkiyeliler Birliği etkinlikleri arasında yer alan konferansın konusu "Muammer Aksoy, Bahriye Üçok ve Uğur Mumcu özelinde siyasal cinayetler" olarak belirlendi. Konferans, Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi konferans salonunda gerçekleştirilecek. Saîd Nursi için mevlit ANKAR.A(LBA): Bediuzza- rnan Said Nursi için yann Kocatepe Camii'nde mevlit okutulacak. Mevhde çok sayıda bakan, milletvekili ve bürokratdavetedildi. Mevlidi düzenleyen Yeni Asya gazetesinden yapılan acıklamaya göre Nursi'nin ölümünün 33. yılı nedeniyle okutulacak mevlit, Kuran'ı Kerim okunarak başlayacak, daha sonra vaaz ve ilahiler okunacak. Öğle namazı kiınmasından sonra okunacak mevlidin ardından haiim duası yapılacak. Güneş, mutlak eşitliğin sağlanamadığı birliğin kimseye layık olmadığını söyledi Solda birlik, 'oran' kıırbaııı • CHP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Fehmi Güneş. gerçek bütünleşmenin karşılıkh saygıvegûvenle sağlanacağını söyledi. • Solda birlik için görüşmelerde bulunan Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan, PM oranındaki bunalımı kastederek "Koalisyon kurmuyoruz, parti birleştiriyoruz" dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - CHP yöneticileri. SHP ile bütünleşme için parti yöneti- minde eşıt temsil ilkesinde ısrar- lı olduklannı yınelediler. CHP Genel Başkan Yardımcısı Ha- san Fehmi Güneş. "Mutlak eşit- liğin sağlanmadığı bir bütünleşe- yi kendimize de. karşımızdakile- re de layık göremeyiz" dedi. Bü- tünleşmenin sağlanması için çe- şitli görüşmeler yapan CHP li Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan da.' "koalisyon kurmadıklanna, parti birleştir- meye çalıştıklanna'' dikkat çe- kerek, bütünleşme sağlanmaz- sa iki partinin de tabanında isti- falar başlayacağıru söyledi. PM'de tıkandı Solda birlik konusu, genel başkanlık ve tüzel kişilik sorun- lan çözümlenmesine karşın, "Parti Medisi'nin nasıl oluştu- rulacağı" konusunda tıkandı. SHP PM'nin 1 kasım günü yapacağı toplantıda. "yüzde 70'e, yüzde 30 oranının uygulan- ması" konusunda kesin karara vanlması ve bu konunun giin- demden kalkması bekleniyor. CHP sözcüleri, yaptıklan açık- lamalarda, SHP'nin "oransal temsirde ısrarlı olmasını eleş- Cumburiyet Bayranu 70. yılı kutlamalan nedeniyle TBMM'de düzenlenentörendebir araya gelen SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın. DSP Genel Başkanı Bulent Ecevit ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a RP li- deri Krbakan'ın. "Uzak durmayın, yaklaşın; birleşmeniz kolay olur" demesi gülüşmelere neden oldu. (AA) şe görüşmeler yaptı. Doğan, ortaya çıkan tab- loyu Cumhuri- yet'e şöyle değer- lendirdi: "Ben, sonuna kadar kovala- yacağım. SHP- liler, koalisyon yapar gibi bâkı- yorlarsa yazık. Parti birleştiriyo- ruz, koalisyon yapnuyonız. Eğer bundan so- nuç alsaydık, Ecevit'e gküp, se- çim işbirliği teküf edecektim. So- nuç ahunazsa üzulürüm. Ta- banda karşılıklı istifalar başlar. İşe kolruk açısı- ndan baknıak yanlış. Sosyal de- mokratlar snV rlanma noktası- na gebnişken, ben belediye baş- kanı olsam ne yazar. Ben üzü- lürüm, ama ra- hat olurum. Solu, sağın alter- tirdiler. CHP Genel Başkan Yardım- cısı Hasan Fehmi Güneş, dün düzenlediğı basın toplantısın- da, Cumhuriyet'in 70. yılı kut- lanırken, çözümsüzlüğe yöne- len ağır ülke sorunlannın gide- rilmesini sağlayacak güvenilir bir siyasal örgüt arayışının ulu- sal gündemin önüne çıktığına dikkat çekti. Güneş, bütünJeşme beklenti- sinin bir genel istem, toplumsal talep düzeyine ulaştığını vurgu- layarak, "Siyaset adamları ola- rak, siyasi parti yöneticileri ola- rak, bu saygKJeğer gereksinme- ye cevap bulmak, çözüm üret- mek görevimizdir. Bu büyük >c soylu amacı gerçekleştirebilmek için bü>ük bakmak. büyük dö- şünmek. büyük kaunak ve onur- lu geçmişimize yakışır biçünde davranmak zorundayız" dedi. Sorumluluğu olanlann kamuo- yu önünde bütünleşmeyi zor- laşüracak söylem ve öneriler- den, karşı tarafı incitici benzet- melerden, kışkırtmalardan, umut kına zorluklar icat et- mekten kaçuıması gerektiğini vurgulayan Güneş, sözlerini şöyle sürdürdü: tk Şık ve zarif olmak ve söyle- mek, en çok bize y akışan nitelik- lerdir. Tüzel kişilik ve genel baş- kanlık gibi ciddi sorunları çözen- lere, yapav ve ga\ri ciddi engel- lere takılıp kalniak yaraşmaz. CHP'nin takipcisi ve birikimi- nin devamı olmak iddiasıyla ve CHP adı kullanılarak edinilmiş sayısal ifadeler, CHP çizgisinde bürünleşmede bir farklılık ve üs- tünlük olarak değil, ancak ve sa- dece var olan bürünlüğün ve be- raberliğin göstergesi olarak algı- lanabilir. Gerçek bütünleşmenin asıl ögeleri. karşılıklı güven ve savgKtu*. Birbirimize saygı gös- tererek, değer vererek bütünle- şeceğiz, bir bürün olacağız ve öyle kalacağız. Mutlak eşitliğin sağlanmadığı bir bütünleşmeyi kendimize de, karşımızdakilere de la> ık göremeyiz." Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan. bütünleşmenin sağlanması için. iki partinin li- derleri ve yöneticileriyle peşpe- nafifî yapma olanağı ortadan kalkmış olur." CHP üderi Baykal, Anıtka- bir'deki Cumhuriyet Bayramı törenleri sırasında, SHPTunce- li MiUetvekili ve TBMM Baş- kanvekili Karner Genç ile solda birlik konusunda sohbet etti. Baykal. SHP'nin parti yetkili organlannda CHP'nin yüzde 30 oranında temsil edilmesini içeren teklifi kabul etmelerinin mümkün olmadığını söyledi. Baykal, SHP'li bakanlann bir- leşme konusundaki tutumlanru da eleştırerek. "SHP'U bakan arkadaşlarla karşdaştığımızda, bize düşman gibi bakıvorlar. Böyie biıieşme olmaz" diye ya- kındı. Demokratik SolParti GenelBaşkanıBülent EcevitCurnhuriyet'eyazdı Sağda ve solda bölünmeningenel nedenleri D SP Genel Başkam Bülent Ece- vit, Cumhuriyet'e yazdığı "Sol- da buieşme/roe sonımı" başhkb yaasında, soru-yarut tekniğini kullanmıştır. Aynen yayımlı- yoruz. - Solda birlik istekkrine Demokratik Sol Partineden otumhtyanıt vermiyor? Sol da sağ da kendi içinde birer bütün değildir. Avrupa ülkelerinden çok de- ğişik bir toplumsal ve siyasal yapısı bu- lunan ABD bir yana bırakılırsa, çogul- cu demokrasilerde, genellikle, solda da sağda da bir araya gelemeyecek kadar farklı akımlar vardır. Solda yalruz Marksistlerle Marksist obnayanlar de- ğil. değişik Marksist akımlar bile bir araya gelemezler: kimi ideoloji bakımmdan kimi de yöntem veya stra- teji bakımından çok farklıdır. Sağdaki durum da öyle... Örneğin. Türkiye'de, Doğru Yol Partisi de Refah Partisi de Milliyetçi Hareket Partisi de "sağcf'dır; ama aralannda aşılamaya- cak kadar derin aynlıklar vardır; o yüz- den birleşemezler. Almanya'da Hıristi- yan Demokrat Parti de ırkçılann partisi de sağdadır. ama onlar da birleşemez- ler. Türkiye"de sağ. soldan çok daha ileri ölçüde bolünmüştür. Türkiye'de bugün 20 dolaylannda parti var. Bunlardan ll'i TBMM'de. Bu 11 partiden ancak üçü soldadır; özel bir konumu olan De- mokrasi Partisi (eski HEP) bir yana bt- rakılırsa, öteki yedi parti sağdadır. TBMM dışında da birbiri ardından yenı ve iddialı sağa partiler kuruluyor. Ama ülkemizde soldaki bölünmüş- lükten yakınanlar, sağda çok daha ileri ölçüye varan bölünmeyi nedense gör- mezden geliyorlar. Clkemlzde 1980'lerden beri uygula- nan adaletsiz seçim sisteminin bir amacı ve gerekçesi siyasal yaşamı iki-üç par- tiyle sınırlamaktı. Bu bir Amerikan özenticiliğiydi. Ama ne oldu?.. Meclis'- deki parti sayısı yaklaşık yanm yüzyıllık demokrasi tarihımizin en yüksek düze- yine ulaştı. En küçük partilere de Meclis kapısını açan barajsız sisternin, "ulusal artık" (milü bakiye) sisteminin uygu- landığı dönemde bile, Meclis'de şimdiki gibi 11 parti yoktu. ancak altı parti vardı. - Sağh sollu böliinmeler son ytltarda neden bu kadar arttı? Dünyadaki, bölgemizdeki ve Türkiye'deki değişiklik dönemi Siyasal yaşanumızda 12 Eylül şiddetli bir depremdi. O depremde siyaseün bü- tün kurumlan yıkıldı ve demokrasiye sı- fırdan başlamak zorunda kaldık. Gerçek bağımsızlıklanna yeni kavu- şan Doğu Avrupa ülkeleri de, bizimle aynı yıllarda, demokrasiye sıfırdan baş- ladılar. Onlardaki parti sayısı ise bizde- ki gibi 20 dolaylannda değil. 100-150 dolaylannda... Bizden bir farklan da şu ki onlar bu parti çoğulculuğunu bizdeki gibi secrnen iradesini çarpıücı adaletsiz seçim sistemleriyle veya parti örgütlen- mesı bakımından katı kurallarla engel- lemeye kalkışmıyorlar; geçiş dönemirün doğal sürecine bırakıyorlar. vesağhklıçözüm Solda yalnız Marksistlerle Marksist olmayanlar değil, değişik Marksist akımlar bile bir araya gelemezler; kimi ideoloji bakımından kimi de yöntem veya strateji bakımından çok farklıdır. Sağdaki durum da öyle... Bu dönem, dünyadaki. özellikle de bi- zim bölgemizde ve ülkemizde, köklü ve hızlı değişikliklerin başladığı vesürmek- te olduğu bir dönem... Dünyanın son imparatorluğu çökmüş; duvarlar yıkılmış; ideolpjik karşıtbklar yumu- şarruş veya içerik değiştırmiş: değer sis- temleri, "sağ-sol" kavramlan, 'ilerici- Uk-tutuculuk" kavramlan alt-üst olmuş. Örneğin daha birkaç yıl önceye kadar komünizm karşıtlan "tutucu" diye nite- lendirilirken, şimdi komünistler "tntu- cu" sayılır olmuş. O arada kimi eski ko- münistler "liberal", kimi koyu devletçi- ler koyu özelleştirmeci. kimi silahlı "dev- rimci"ler banşçı veya çevreci olmuş. Kimi şenatçılar laik, kimi laikler de şeri- atçı olmuş. Dünyada eski dengeler çök- müş, yeni dengelerse henüz oluşama- mış. Bir yandan sınırlar aşınırken bir yandan da yenisınırlarçi- zilmekte. Bir yandan ulus- lararası eko- nomik ve siya- sal ilişkiler hızlı bir yeryu- varlaşma (kü- reselleşme) sü- recine girer- ken, bir yan- dan da bağımsızlık eğilimleri art- makta. Dünyadaki, özellikle de bölgemizde- ki bu başdöndürücü değişikliklerden en çok etkilenen ülkelerden biri de Türki- ye. Böylesi bir ortamda toplumun çok yönlü bir arayış içinde olmasını ve partı- lerin sağh sollu çoğalmasım doğal karşı- lamak gerekir. Ortam duruldukça par- tilerin sayısı da kendiliğinden azala- caktır. Partileri ve seçmenleri yapay ve sağlıksız birleşmelere veya seçim ittifak- lanna zorlamak yerine, biraz sabırlı davranmak ve değişimı doğal sürecine bırakmak gerekir. - Fakat aynı zamanda Türkiye büvük ve ivedi soruntarla karşı karşıya. Ûlke bütünlûğü tehdit altında; laiklik karşın eğiüm ve eylemler artıyor. Bu durumda ne kadar sabırlı davrajulabilir, ne kadar beklenebihr? Bu gibi tehdit ve tehlikelerin üstesin- den gelebilmek için yapay birleşmelere zorlamak gerekmez. Önemli olan ulusal sorunlar ve tehlikeler karşısında sağh sollu başlıca partilerin ulusal politika- larda uzlaşıp dayanışma içine girebil- meleridir. Demokrasi bir uzlaşma reji- midir. Eğer temel ulusal sorunJarda uz- laşma ve dayanışma sağlanamıyorsa. demokrasi kültürü yeterince yerleşme- miş demektir. Aslında halkımızda uz- laşma kültürü ve eğilimi vardır; parüle- re düşen göre\ ulusun bu eğilimini de- ğerlendirmektir. Kaldı ki ne kadar sabırlı da vranılırsa. demokrasi kurallanna ve seçmen irade- sine ne kadar saygılı davranılırsa, o ka- dar az beklemek gerekir. Polonya örneği Polonyadan örnek vereyim. Polonya, bildiğinız gibi dünyadaki. özellikle de bölgemizdeki köklü ve hızlı değişiklik sürecini "Dayaıuşma Hareke- ti" ile başlatan ül- kedir. Toplum yapısı da, bazı bakımlardan, bi- zim toplum yapımıza benzer: İki ülkede de nü- fusunkövlüoranı bir hayli yüksek- tir; Türkiye'de nüfusun yaklaşık yüzde 40'ını. Po- lonya'da da yak- laşık yüzde 30'- unu köylüler oluşturur. İki ül- kede de halkın ço- ğunluğu dine çok bağhdır. İki ülke halkı da bağımsızlık ve özgürlük konulannda çok duyarlıdır. Demokrasi yoluna 1980 sonrası Tür- kiye ile aynı yıllarda giren Polonya'da ekim 1991 seçimlerine 120 parti katılmıştı ve bunlardan 28"i parlamen- toya girebilmişti. O yüzden çok partili (yanılmıyorsam sekiz partili) bir koalis- yon hükümeti kurma zorunluluğuyla karşılaşılmıştı. İki yıl sonra, 1993 eylü- lünde. Polonya'da yeni seçimleryapıldı. O arada parti sayısı 150yi aşmışü. Fa- kat bu kez parlamentoya ancak altı par- ti girebildi. Yani parlamentodaki parti sayısı, tüçbir zorlama olmaksızın iki yıl içinde 28'den altıya düştü veçok partili koalisyon yerine, iki partili bir koalis- yon hükümeti kurulabildı. Polon>a, iki yıldan kısa bir süre için- de. partiler arasında bu elemeyi, yüksek barajlı adaletsiz bir seçim sistemiyle, katı örgütlenme koşullanyla ya da ya- pay birleşmelerle veya seçim ittifak- lanyla değil. gelişmelen doğal sürecine bırakarak başardı; seçim barajını yüzde beş gibi düşük bir düzeyde tutarak ba- şardı. Daha da ilginci seçim ittifaklannı özendirerek değil, tam tersine, caydıra- rak başardı. Şöyle ki secimlere tek başı- na gjren partiler için baraj yüzde beşten ibaretken, seçim ittifakı yapan partilere >üzde sekizlik baraj uygulandı. Bizde ise şimdi ANAP'la DYP ülke barajını yüzde ondan 15'e çıkarmayı, bölge barajlannı da büsbütün yükselt- meyi tasarlıyorlar. İkisinin de gerçek amacı yüzde 20 dolaylannda oyla tek başma iktidara gelebilmek. Daha doğ- nısu iktidan milletten çalmak. Fakat bu niyetlerini saklamak ve laiklik konu- sunda duyarlı kesimlerin de onayını sağlamak için, Refah Partisi'nin ancak öyle bir seçim sistemiyle engellenebile- ceğıni, laikliğın ancak öyle korunabile- ceğini yayıyorlar. Polonya'ya gelince, bu ülkedeki bağımsızlık ve demokrasi hareketine, kişisel olarak Valesa ile birhkte, kurum- sal olarak da Katolik Kilisesi öncülük etmişti. Kilise açıktan siyasetin içindey- di ve dine bağlı Polonya toplumunda çok etkili bir lcurumdu. Ama Polonyah- lar dinin siyasetteki agırlığını kısma ge- rekçesi ile barajlan yükseltip seçim sis- temini yozlaştırmadılar. Demokrasiyle bağdaşmayan engellemelere başvur- madılar. Sonuçta. dinci siyasal akım, güçlen- mek şövle dursun, siyasetteki tüm etki- sini kendiliğinden yitirdi. Böylece, sabırla ve adaletli bir seçim sistemiyle Polonya, demokrasiyi kısa sürede rayına oturtabilmiş; parlamen- todaki parti sayısını iki yılda 28'den altı- ya indirebilmiş ve halkın difıe çok bağlı olduğu bir toplumda, dinle sıyaseti bir- birinden, demokrasiyi yozlaştı- nnaksızın. kesin biçimde ayırabilmiş oldu. Bir yandan siyasal istikrar yolunda önemli gelişmeler sağlarken. ekonomik istikrar sağlamada da koşullan çok daha ağır olduğu halde, Polonya, Tür- kiye'den çok daha başanlı oldu. Öyle ki, Türkiye'de yüzde 70'lerden aşağı çekile- meyen enflasyonu, Polonya. çok kısa sürede. yüzde 300'den yüzde 30'a; Tür- kiye'de yüzde 20'yi aşan işsizliği ise yüz- de I2"ye indirebildi. Özelleştirmeyi de, halka karşın değil, halkın, özellikie de çalışanlann, etkin ve demokratik katılımıyla, çok daha sağlıklı ve hızlı yü- rütebildi. Çözüm doğal süreçte Türkiye'nın Polonya'dan bir hayli daha uzun bir demokratik deneyim biri- kimi vardır; ama demokrasiye yeniden geçişte Polonya'dan ders almamız gere- kir ve ulusal iradeyi çarpıtıa adaletsiz bir seçim sistemiyle partileri elemeye kalkışmak ya da yapay birleşmelere veya sağlıksız seçim ittifaklanna zorla- mak yerine, Polonya örneğinde olduğu gibi değjşikliği ve siyasal ortamın dunıl- masmı kendi doğal sürecine bırak- mamız uygun olur. O zaman süreç hem çok daha hızlı hem de çok daha sağlıklı işler. (Yarın: Batı sosyal demokrasisi ile Türk demokratik solunun ayrdıklan) POLJTİKA GÜlNLtJĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Kemalist Devrim... Cumhuriyet'in 70. yılını kutluyoruz... Bir özel TV kanalını çeviriyorum. Konuşmacılar açık açık "birşeriatdevletini" savunuyorlar. Sözümonatar- tıştıkları konu üniversitedeki kız öğrencilerin "türban"\a sınıfa girmeleri. Konuşmacılar "fırsat bu fırsat" deyip Kemalist devrime, laik Cumhuriyet'e saldırıyorlar. içlerinden birisi şöyle diyor: "Türkiye'de din ve vicdan hürriyeti yoktur..." Oysa kendi televizyonlarını kurmuşlar, istediklerini söylüyorlar... Kimi dergileri karıştırıyorum, gazete sayfalarına yan- sıyan düşüncelerine bakıyorum... Diyorlar ki: "Birincicumhuriyet, yaşlanmış veçürümüştür..." Saldırı ve küfür sürüyor... Amaçları belli: "Laik CumhuriyetV yıkmak..." Bugün kara yobazlar, dönek sosyalistler, Kürt milli- yetçileri birlikte yürüyorlar. Onlar Atatürk'e küfür ediyor, laik Cumhuriyet'i eleştirmenin ötesinde dinamitlemek için işbirliği yapıyorlar. Üstelik üç grup da aynı maskeyi kullanıyor: "Demokrasi..." 1923 devriminde doğanlar bugün 70 yaşında... 1923 devrimini anlamak ve tanımak için salt askeri za- fere değil, o günün sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal koşullarına da bakmak gerekiyor. Laik Cumhuriyet'in 1923ten 1993'e dek geçirdiği evreleri iyice gözlemek, özümsemekzorunluluğu doğuyor. 70 yıllık bir süreç içinde, tek parti döneminden çoğulcu demokrasiye geçişe ve bugünlere gelişe dek uzayan çizgide, demokrasiyi tüm kurum ve kuraliarıyla yerleşti- remedıysek. bunun sorumlusu Mustafa Kemal Atatürk değildir. Ulus egemenliğinin tartışılmaz bir kanıtı olan 1924 Anayasası da o günün koşullarına göre çağdaştır. 1923 devrimi, demokrasiye açık Kemalist Türkiyesi'nin geleceğinin de simgesidir. Türkiye'de demokrasinin işlerlik kazanamamasının nedenleri, Atatürk'ün ölümünden sonra Batı'da "otoriter rejimler" ile Türkiye'de "milli şef" yönetiminin baskıcı yönetimleridir. 1950sonrası "halkıkucakladığı"san\\ar\ DP iktidan iseözgürlüklerin "bireyselçıkarlara"dönüş- türüldüğü bir siyasal maceradır. 1950-1961 döneminde özgürlüklerin tümüyle yok edilmesıne dönüş ise DP'nin kendi içindeki antilaik güçlerin parti içindeki egemenli- ğinden kaynaklanmıştır. Kemalist devrimin 70. yılını kutluyoruz... Bu devrim, Türkiye'nin kendi öz dokusunu yansıtan, sınıfsal bir tercihi olmayan bir aydınlatma hareketinin ürünüdür. Tam 70 yıl sonra Kemalist devrime saldırma, onu yok sayma günümüzde moda olmuştur. Kemalist olmak, sosyalist olmak bugün küçümsenmektedir. Kendi de- ğerlerimiz yok olmuştur. Onun yerini Bush'un "yeni dünya düzenine" ayak uyduran yükselen değerler al- mış, liberalizmin bahçelerinde kendi bireysel çıkarları doğrultusunda "medya aracılığryla"a!ıcı bulmuştur. 1923 devrimi, laik Cumhuriyet'i gerçekleştirmiş, kul- luktan yurttaşlığa geçişi sağlamıştır. Laik Cumhuriyet'in ana ilkelerinden birisi de çağdaşlaşma olmuştur. Şimdi 1993 yılındayız. Kimileri hala 70 yıl önceki Ke- malist devrimi eleştiriyor. Ortaya çıkanlar "Kemalist, devrimi tartışalım" mantığıyla hareket ediyor. Neden? ' Kemalist devrimin elbet yanlışları vardır. Ama asıl so- run, 70 yıl öncesine inip geçmişi sorgulamak değil, gele- cek için ne yapmak gerektiğini tartışmaktır. 70 yıl önce toplumdaki tüm ulusal güçlerin bir araya gelip antiemperyalist savaşa katılmaları bir anlam taşır. Ulus bilincinin bu biçimde oluştuğunu da gösterir. Ne diyor ozan Nazım Hikmefc "Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanın- da, birdenbjre beş adım sağında onu gordü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saati sordu. Paşalar: "Üç", dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar İnce, uzun bacaklan üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe'den Afyon ovasına atlıyacaktı." Erbakan, partisine katılanlann emekli general ve albay olduğunu söyledi RP, sahtesubay haberiııiyalanladı ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Refah Partisi (RP), son kurultayda partiye katılan ge- neral ve albaylardan bir kısmı- nın Türk Silahlı Kuvvetlen (TSK) mensubu olmadığı yo- lunda askeri birimlerin yaptığı araştırmanın gerçeği yansı- tmadığını ve partiye katılan 33 general ve albayın tümünün emekli TSK mensubu olduğu- nu bildirdi. RP Genel Başkanı Necmet- tin Erbakan, dün düzenlediği basın toplantısında, 10 ekim kurultayında partilerine katı- lan general ve albaylarla daha da güçlendiklerini belirterek. "Biz, yeni bir ordu politikası çi- ziyoruz. Bu şuursuz ve tecrübe- siz ekiple sorunlar çözülemez. Ordumuzun modernize edilme- si için, dünyada hakkın savu- nucusu olmak için caltşacağız" dedi. Erbakan, TSK'nın ta- mamen milli görüşten saptınldığını savladı ve "Ordu- muz, ihtiyacının yüzde 94'ünü dışardan karşılıyor. Bir jipin pistonunu bile dışardan alıyo- ruz" diye konuştu. "Biz ordu- muzu modemleştirerek, güç- lendirerek. başta kardeş Müs- lüman ülkeler olmak üzere bü- tün dünvanın hakkını koruya- cak mesuliveti aJacağız*" diyen Erbakan, TSK'nın "kıvmetli komutanlarmm" partisine katılmasından duyduğu mem- nuniyeti ifade etti. Erbakan. RP'nin yeni üyesi general ve albay lann getireceği teklifler- le, ordunun ihtiyacını belirle- yerek. gerekli güçlendirmeyi yapacaklannı kaydetti.Askeri birimler. 10 ekim kongresinde RP'ye katılan general ve al- baylarla ilgili bir çalışma yapmış ve 35 kişiden. 15"inin TSK ile ilişiğinin olmadığını bildirmişti. Erbakan konuş- masında, Güneydoğu politi- kasını da eleştirirken şöyle ko- nuştu: "Bugünkü hükümet, milli göriiş etrafından ayrıJarak Batüı taklitçilerin etkisinde bu- lunuyor. Güneydoğu sorunu- nun çözülmesi için, köle dav- ranışlardan uzaklaşıp, şahsi- yetli bir dış politika izlemek ge- rekir. GüneydoğuMaki mesele için hükümet, 'Halk içinde te- röristler var' diyor. Eşkıya ve yandaşlan halkın içinden. Halkı kazanamıyoruz. Bizim Güneydoğu için geniş bir plan ve projemiz var. Hükümetin ise hiçbir planı vok. Refah Partisi dışında hiçbir partinin. dtş po- iitikada ne vapılmalı, genel politikada nasıl bir tutum izlen- meli, gibi bir programlan yok."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle