Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 EKİM 1993 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Basın Konseyi
kınadı
• tstanbul HaberServisi
-Basın Konseyi, Samsun 19
Mayıs Üniversitesi'nde
öğrencilerin yemek
boykotunu göriintülemek ve
haber haline getirmek için
yemekhaneyegiden İhlas
Haber Ajansı muhabiri
Osman Sağırlı ve kameraman
Alper Kaplanın yurt müdürü
ve yemekhane görevlileri
tarafından dövülmelerini
kınadı. Basın Konseyi, olayla
ilgili olarak Samsun Valisi
Şinasi Kuş ve 19 Mayıs
Üniversitesi RektörüProf.
Dr. Naci Gürses'e birer
kınama mesajı yolladı. Basın
Konseyi adına Genel
Sekreter yardımcısı Fikret
İlkiz tarafından yapılan
açıklamada, kamuoyunu
aydınlatma ve gerçekleri dile
getirme amacıyla hareket
eden gazetecilerin
çalışmalanrun
engellenemeyeceğı,
gerçeklerin er geç ortaya
çıkanlacağı kaydedildi. Basın
Konseyi olarak bu tür kaba
kuvvete her zaman yanıt
verileceği belirtilen
açıklamada, gazetecileri
döven üniversite yurt müdürü
Ali Sefakara, müdür
yardımcısı Mehmet Aslan,
yemekhane müdürü Cihangir
Sabahve 10 kadar
yemekhane görevlişi
hakkında yetkililerin gerekli
tüm işlemleri yapmalan
istendı.
Yücelen'den
öneri
• ANKARA (UBA) - ANAP
Genel Başkan Yardımcısı
Rüştü Kaam Yücelen,
terörün bir an önce
önlenmesi gerektiğini
belirterek, "artık terör
konusunda yapılacak tek
şey, devletin tüm birimleri ile
harekete geçmesidir" dedi.
Yücelen, BaşbakanTansu
Çiller başkanlığında siyasal
parti yöneticilerinin yaptığı
terör zirvesinde tam olarak
nelerin karara bağlandığını
bilmenin mümkün
olmadığını öne sürdü. Terör
zirvesince önemli ve somut
adımlann atılmadığını
söy lemenin yanlış olduğunu
behrten Yücelen, devletin,
Güneydoğu'daki olaylara
kanşmasının mümkün
olmadiğıru söyledi. Yücelen,
"Devletin terör olaylanna
kanştığj ispatlanmadan, bu
konuda politika
yürütülemez" dedi.
"Barış dostlan"
andacak
•ANKARA (UBA)-Eski
parlamenterlerden Nedim
Tarhan ölüm yıldönümü olan
2 kasım günü düzenlenecek
'banş gecesi'nde anılacak.
"Ülkenin güvenliğinden
sorumhı olan, banşa ya da
savaşa karar verecek bir
parlamenter, üstlendiği
görevin ağırlığının önemini ve
sorumluluğunu duyarak
banşçı olmalıdır" diyen
Tarhan için düzenlenen gece
Alündağ Belediyesi Yunus
Emre Kültür Merkezi'nde
gerçekleştirilecek. "Banş
dostlan" ile Alündağ
Belediyesi tarafından
ortaklaşa düzenlenen gecede,
aralannda İstanbul Barosu
eski başkanlanndan Orhan
Apaydın, İsmail Hakkı
Öztorun, Asım Bezirci ve kısa
bir süre önce yaşamını yitiren
Banş Derneği Genel Başkanı
Mahmut Dikerdem'in de
bulunduğu birçok banşsever
arulacak.
Ceyhan Mumcu
konferans
verecek
•ANKARA (UBA) -
Gazeteci yazar Uğur
Mumcu'nun kardeşi avukat
Ceyhan Mumcu siyasal
cinayetler konusunda 24
kasımda konferans verecek.
Mülkiyeliler Birliği
etkinlikleri arasında yer alan
konferansın konusu
"Muammer Aksoy, Bahriye
Üçok ve Uğur Mumcu
özelinde siyasal cinayetler"
olarak belirlendi. Konferans,
Mülkiyeliler Birliği Genel
Merkezi konferans salonunda
gerçekleştirilecek.
Saîd Nursi için
mevlit
ANKAR.A(LBA):
Bediuzza-
rnan Said Nursi için yann
Kocatepe Camii'nde mevlit
okutulacak. Mevhde çok
sayıda bakan, milletvekili ve
bürokratdavetedildi. Mevlidi
düzenleyen Yeni Asya
gazetesinden yapılan
acıklamaya göre Nursi'nin
ölümünün 33. yılı nedeniyle
okutulacak mevlit, Kuran'ı
Kerim okunarak başlayacak,
daha sonra vaaz ve ilahiler
okunacak. Öğle namazı
kiınmasından sonra
okunacak mevlidin ardından
haiim duası yapılacak.
Güneş, mutlak eşitliğin sağlanamadığı birliğin kimseye layık olmadığını söyledi
Solda birlik, 'oran' kıırbaııı
• CHP Genel Başkan
Yardımcısı Hasan
Fehmi Güneş. gerçek
bütünleşmenin karşılıkh
saygıvegûvenle
sağlanacağını söyledi.
• Solda birlik için
görüşmelerde bulunan
Gaziantep Belediye
Başkanı Celal Doğan,
PM oranındaki
bunalımı kastederek
"Koalisyon
kurmuyoruz, parti
birleştiriyoruz" dedi.
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - CHP yöneticileri. SHP
ile bütünleşme için parti yöneti-
minde eşıt temsil ilkesinde ısrar-
lı olduklannı yınelediler. CHP
Genel Başkan Yardımcısı Ha-
san Fehmi Güneş. "Mutlak eşit-
liğin sağlanmadığı bir bütünleşe-
yi kendimize de. karşımızdakile-
re de layık göremeyiz" dedi. Bü-
tünleşmenin sağlanması için çe-
şitli görüşmeler yapan CHP li
Gaziantep Belediye Başkanı
Celal Doğan da.' "koalisyon
kurmadıklanna, parti birleştir-
meye çalıştıklanna'' dikkat çe-
kerek, bütünleşme sağlanmaz-
sa iki partinin de tabanında isti-
falar başlayacağıru söyledi.
PM'de tıkandı
Solda birlik konusu, genel
başkanlık ve tüzel kişilik sorun-
lan çözümlenmesine karşın,
"Parti Medisi'nin nasıl oluştu-
rulacağı" konusunda tıkandı.
SHP PM'nin 1 kasım günü
yapacağı toplantıda. "yüzde
70'e, yüzde 30 oranının uygulan-
ması" konusunda kesin karara
vanlması ve bu konunun giin-
demden kalkması bekleniyor.
CHP sözcüleri, yaptıklan açık-
lamalarda, SHP'nin "oransal
temsirde ısrarlı olmasını eleş-
Cumburiyet Bayranu 70. yılı kutlamalan nedeniyle TBMM'de düzenlenentörendebir araya gelen SHP Genel
Başkanı Murat Karayalçın. DSP Genel Başkanı Bulent Ecevit ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a RP li-
deri Krbakan'ın. "Uzak durmayın, yaklaşın; birleşmeniz kolay olur" demesi gülüşmelere neden oldu. (AA)
şe görüşmeler
yaptı. Doğan,
ortaya çıkan tab-
loyu Cumhuri-
yet'e şöyle değer-
lendirdi:
"Ben, sonuna
kadar kovala-
yacağım. SHP-
liler, koalisyon
yapar gibi bâkı-
yorlarsa yazık.
Parti birleştiriyo-
ruz, koalisyon
yapnuyonız.
Eğer bundan so-
nuç alsaydık,
Ecevit'e gküp, se-
çim işbirliği teküf
edecektim. So-
nuç ahunazsa
üzulürüm. Ta-
banda karşılıklı
istifalar başlar.
İşe kolruk açısı-
ndan baknıak
yanlış. Sosyal de-
mokratlar snV
rlanma noktası-
na gebnişken,
ben belediye baş-
kanı olsam ne
yazar. Ben üzü-
lürüm, ama ra-
hat olurum.
Solu, sağın alter-
tirdiler.
CHP Genel Başkan Yardım-
cısı Hasan Fehmi Güneş, dün
düzenlediğı basın toplantısın-
da, Cumhuriyet'in 70. yılı kut-
lanırken, çözümsüzlüğe yöne-
len ağır ülke sorunlannın gide-
rilmesini sağlayacak güvenilir
bir siyasal örgüt arayışının ulu-
sal gündemin önüne çıktığına
dikkat çekti.
Güneş, bütünJeşme beklenti-
sinin bir genel istem, toplumsal
talep düzeyine ulaştığını vurgu-
layarak, "Siyaset adamları ola-
rak, siyasi parti yöneticileri ola-
rak, bu saygKJeğer gereksinme-
ye cevap bulmak, çözüm üret-
mek görevimizdir. Bu büyük >c
soylu amacı gerçekleştirebilmek
için bü>ük bakmak. büyük dö-
şünmek. büyük kaunak ve onur-
lu geçmişimize yakışır biçünde
davranmak zorundayız" dedi.
Sorumluluğu olanlann kamuo-
yu önünde bütünleşmeyi zor-
laşüracak söylem ve öneriler-
den, karşı tarafı incitici benzet-
melerden, kışkırtmalardan,
umut kına zorluklar icat et-
mekten kaçuıması gerektiğini
vurgulayan Güneş, sözlerini
şöyle sürdürdü:
tk
Şık ve zarif olmak ve söyle-
mek, en çok bize y akışan nitelik-
lerdir. Tüzel kişilik ve genel baş-
kanlık gibi ciddi sorunları çözen-
lere, yapav ve ga\ri ciddi engel-
lere takılıp kalniak yaraşmaz.
CHP'nin takipcisi ve birikimi-
nin devamı olmak iddiasıyla ve
CHP adı kullanılarak edinilmiş
sayısal ifadeler, CHP çizgisinde
bürünleşmede bir farklılık ve üs-
tünlük olarak değil, ancak ve sa-
dece var olan bürünlüğün ve be-
raberliğin göstergesi olarak algı-
lanabilir. Gerçek bütünleşmenin
asıl ögeleri. karşılıklı güven ve
savgKtu*. Birbirimize saygı gös-
tererek, değer vererek bütünle-
şeceğiz, bir bürün olacağız ve
öyle kalacağız. Mutlak eşitliğin
sağlanmadığı bir bütünleşmeyi
kendimize de, karşımızdakilere
de la> ık göremeyiz."
Gaziantep Belediye Başkanı
Celal Doğan. bütünleşmenin
sağlanması için. iki partinin li-
derleri ve yöneticileriyle peşpe-
nafifî yapma olanağı ortadan
kalkmış olur."
CHP üderi Baykal, Anıtka-
bir'deki Cumhuriyet Bayramı
törenleri sırasında, SHPTunce-
li MiUetvekili ve TBMM Baş-
kanvekili Karner Genç ile solda
birlik konusunda sohbet etti.
Baykal. SHP'nin parti yetkili
organlannda CHP'nin yüzde
30 oranında temsil edilmesini
içeren teklifi kabul etmelerinin
mümkün olmadığını söyledi.
Baykal, SHP'li bakanlann bir-
leşme konusundaki tutumlanru
da eleştırerek. "SHP'U bakan
arkadaşlarla karşdaştığımızda,
bize düşman gibi bakıvorlar.
Böyie biıieşme olmaz" diye ya-
kındı.
Demokratik SolParti GenelBaşkanıBülent EcevitCurnhuriyet'eyazdı
Sağda ve solda bölünmeningenel nedenleri
D
SP Genel Başkam Bülent Ece-
vit, Cumhuriyet'e yazdığı "Sol-
da buieşme/roe sonımı"
başhkb yaasında, soru-yarut
tekniğini kullanmıştır. Aynen yayımlı-
yoruz.
- Solda birlik istekkrine Demokratik
Sol Partineden otumhtyanıt vermiyor?
Sol da sağ da kendi içinde birer bütün
değildir. Avrupa ülkelerinden çok de-
ğişik bir toplumsal ve siyasal yapısı bu-
lunan ABD bir yana bırakılırsa, çogul-
cu demokrasilerde, genellikle, solda da
sağda da bir araya gelemeyecek kadar
farklı akımlar vardır. Solda yalruz
Marksistlerle Marksist obnayanlar de-
ğil. değişik Marksist akımlar bile bir
araya gelemezler: kimi ideoloji
bakımmdan kimi de yöntem veya stra-
teji bakımından çok farklıdır.
Sağdaki durum da öyle... Örneğin.
Türkiye'de, Doğru Yol Partisi de Refah
Partisi de Milliyetçi Hareket Partisi de
"sağcf'dır; ama aralannda aşılamaya-
cak kadar derin aynlıklar vardır; o yüz-
den birleşemezler. Almanya'da Hıristi-
yan Demokrat Parti de ırkçılann partisi
de sağdadır. ama onlar da birleşemez-
ler.
Türkiye"de sağ. soldan çok daha ileri
ölçüde bolünmüştür. Türkiye'de bugün
20 dolaylannda parti var. Bunlardan
ll'i TBMM'de. Bu 11 partiden ancak
üçü soldadır; özel bir konumu olan De-
mokrasi Partisi (eski HEP) bir yana bt-
rakılırsa, öteki yedi parti sağdadır.
TBMM dışında da birbiri ardından
yenı ve iddialı sağa partiler kuruluyor.
Ama ülkemizde soldaki bölünmüş-
lükten yakınanlar, sağda çok daha ileri
ölçüye varan bölünmeyi nedense gör-
mezden geliyorlar.
Clkemlzde 1980'lerden beri uygula-
nan adaletsiz seçim sisteminin bir amacı
ve gerekçesi siyasal yaşamı iki-üç par-
tiyle sınırlamaktı. Bu bir Amerikan
özenticiliğiydi. Ama ne oldu?.. Meclis'-
deki parti sayısı yaklaşık yanm yüzyıllık
demokrasi tarihımizin en yüksek düze-
yine ulaştı. En küçük partilere de Meclis
kapısını açan barajsız sisternin, "ulusal
artık" (milü bakiye) sisteminin uygu-
landığı dönemde bile, Meclis'de şimdiki
gibi 11 parti yoktu. ancak altı parti
vardı.
- Sağh sollu böliinmeler son ytltarda
neden bu kadar arttı?
Dünyadaki, bölgemizdeki ve
Türkiye'deki değişiklik dönemi
Siyasal yaşanumızda 12 Eylül şiddetli
bir depremdi. O depremde siyaseün bü-
tün kurumlan yıkıldı ve demokrasiye sı-
fırdan başlamak zorunda kaldık.
Gerçek bağımsızlıklanna yeni kavu-
şan Doğu Avrupa ülkeleri de, bizimle
aynı yıllarda, demokrasiye sıfırdan baş-
ladılar. Onlardaki parti sayısı ise bizde-
ki gibi 20 dolaylannda değil. 100-150
dolaylannda... Bizden bir farklan da şu
ki onlar bu parti çoğulculuğunu bizdeki
gibi secrnen iradesini çarpıücı adaletsiz
seçim sistemleriyle veya parti örgütlen-
mesı bakımından katı kurallarla engel-
lemeye kalkışmıyorlar; geçiş dönemirün
doğal sürecine bırakıyorlar.
vesağhklıçözüm
Solda yalnız Marksistlerle Marksist olmayanlar
değil, değişik Marksist akımlar bile bir araya
gelemezler; kimi ideoloji bakımından kimi de
yöntem veya strateji bakımından çok farklıdır.
Sağdaki durum da öyle...
Bu dönem, dünyadaki. özellikle de bi-
zim bölgemizde ve ülkemizde, köklü ve
hızlı değişikliklerin başladığı vesürmek-
te olduğu bir dönem... Dünyanın son
imparatorluğu çökmüş; duvarlar
yıkılmış; ideolpjik karşıtbklar yumu-
şarruş veya içerik değiştırmiş: değer sis-
temleri, "sağ-sol" kavramlan, 'ilerici-
Uk-tutuculuk" kavramlan alt-üst olmuş.
Örneğin daha birkaç yıl önceye kadar
komünizm karşıtlan "tutucu" diye nite-
lendirilirken, şimdi komünistler "tntu-
cu" sayılır olmuş. O arada kimi eski ko-
münistler "liberal", kimi koyu devletçi-
ler koyu özelleştirmeci. kimi silahlı "dev-
rimci"ler banşçı veya çevreci olmuş.
Kimi şenatçılar laik, kimi laikler de şeri-
atçı olmuş. Dünyada eski dengeler çök-
müş, yeni dengelerse henüz oluşama-
mış. Bir yandan sınırlar aşınırken bir
yandan da
yenisınırlarçi-
zilmekte. Bir
yandan ulus-
lararası eko-
nomik ve siya-
sal ilişkiler
hızlı bir yeryu-
varlaşma (kü-
reselleşme) sü-
recine girer-
ken, bir yan-
dan da
bağımsızlık
eğilimleri art-
makta.
Dünyadaki, özellikle de bölgemizde-
ki bu başdöndürücü değişikliklerden en
çok etkilenen ülkelerden biri de Türki-
ye.
Böylesi bir ortamda toplumun çok
yönlü bir arayış içinde olmasını ve partı-
lerin sağh sollu çoğalmasım doğal karşı-
lamak gerekir. Ortam duruldukça par-
tilerin sayısı da kendiliğinden azala-
caktır. Partileri ve seçmenleri yapay ve
sağlıksız birleşmelere veya seçim ittifak-
lanna zorlamak yerine, biraz sabırlı
davranmak ve değişimı doğal sürecine
bırakmak gerekir.
- Fakat aynı zamanda Türkiye büvük
ve ivedi soruntarla karşı karşıya. Ûlke
bütünlûğü tehdit altında; laiklik karşın
eğiüm ve eylemler artıyor. Bu durumda
ne kadar sabırlı davrajulabilir, ne kadar
beklenebihr?
Bu gibi tehdit ve tehlikelerin üstesin-
den gelebilmek için yapay birleşmelere
zorlamak gerekmez. Önemli olan ulusal
sorunlar ve tehlikeler karşısında sağh
sollu başlıca partilerin ulusal politika-
larda uzlaşıp dayanışma içine girebil-
meleridir. Demokrasi bir uzlaşma reji-
midir. Eğer temel ulusal sorunJarda uz-
laşma ve dayanışma sağlanamıyorsa.
demokrasi kültürü yeterince yerleşme-
miş demektir. Aslında halkımızda uz-
laşma kültürü ve eğilimi vardır; parüle-
re düşen göre\ ulusun bu eğilimini de-
ğerlendirmektir.
Kaldı ki ne kadar sabırlı da vranılırsa.
demokrasi kurallanna ve seçmen irade-
sine ne kadar saygılı davranılırsa, o ka-
dar az beklemek gerekir.
Polonya örneği
Polonyadan örnek vereyim.
Polonya, bildiğinız gibi dünyadaki.
özellikle de bölgemizdeki köklü ve hızlı
değişiklik sürecini "Dayaıuşma Hareke-
ti" ile başlatan ül-
kedir. Toplum
yapısı da, bazı
bakımlardan, bi-
zim toplum
yapımıza benzer:
İki ülkede de nü-
fusunkövlüoranı
bir hayli yüksek-
tir; Türkiye'de
nüfusun yaklaşık
yüzde 40'ını. Po-
lonya'da da yak-
laşık yüzde 30'-
unu köylüler
oluşturur. İki ül-
kede de halkın ço-
ğunluğu dine çok
bağhdır. İki ülke halkı da bağımsızlık ve
özgürlük konulannda çok duyarlıdır.
Demokrasi yoluna 1980 sonrası Tür-
kiye ile aynı yıllarda giren Polonya'da
ekim 1991 seçimlerine 120 parti
katılmıştı ve bunlardan 28"i parlamen-
toya girebilmişti. O yüzden çok partili
(yanılmıyorsam sekiz partili) bir koalis-
yon hükümeti kurma zorunluluğuyla
karşılaşılmıştı. İki yıl sonra, 1993 eylü-
lünde. Polonya'da yeni seçimleryapıldı.
O arada parti sayısı 150yi aşmışü. Fa-
kat bu kez parlamentoya ancak altı par-
ti girebildi. Yani parlamentodaki parti
sayısı, tüçbir zorlama olmaksızın iki yıl
içinde 28'den altıya düştü veçok partili
koalisyon yerine, iki partili bir koalis-
yon hükümeti kurulabildı.
Polon>a, iki yıldan kısa bir süre için-
de. partiler arasında bu elemeyi, yüksek
barajlı adaletsiz bir seçim sistemiyle,
katı örgütlenme koşullanyla ya da ya-
pay birleşmelerle veya seçim ittifak-
lanyla değil. gelişmelen doğal sürecine
bırakarak başardı; seçim barajını yüzde
beş gibi düşük bir düzeyde tutarak ba-
şardı. Daha da ilginci seçim ittifaklannı
özendirerek değil, tam tersine, caydıra-
rak başardı. Şöyle ki secimlere tek başı-
na gjren partiler için baraj yüzde beşten
ibaretken, seçim ittifakı yapan partilere
>üzde sekizlik baraj uygulandı.
Bizde ise şimdi ANAP'la DYP ülke
barajını yüzde ondan 15'e çıkarmayı,
bölge barajlannı da büsbütün yükselt-
meyi tasarlıyorlar. İkisinin de gerçek
amacı yüzde 20 dolaylannda oyla tek
başma iktidara gelebilmek. Daha doğ-
nısu iktidan milletten çalmak. Fakat bu
niyetlerini saklamak ve laiklik konu-
sunda duyarlı kesimlerin de onayını
sağlamak için, Refah Partisi'nin ancak
öyle bir seçim sistemiyle engellenebile-
ceğıni, laikliğın ancak öyle korunabile-
ceğini yayıyorlar.
Polonya'ya gelince, bu ülkedeki
bağımsızlık ve demokrasi hareketine,
kişisel olarak Valesa ile birhkte, kurum-
sal olarak da Katolik Kilisesi öncülük
etmişti. Kilise açıktan siyasetin içindey-
di ve dine bağlı Polonya toplumunda
çok etkili bir lcurumdu. Ama Polonyah-
lar dinin siyasetteki agırlığını kısma ge-
rekçesi ile barajlan yükseltip seçim sis-
temini yozlaştırmadılar. Demokrasiyle
bağdaşmayan engellemelere başvur-
madılar.
Sonuçta. dinci siyasal akım, güçlen-
mek şövle dursun, siyasetteki tüm etki-
sini kendiliğinden yitirdi.
Böylece, sabırla ve adaletli bir seçim
sistemiyle Polonya, demokrasiyi kısa
sürede rayına oturtabilmiş; parlamen-
todaki parti sayısını iki yılda 28'den altı-
ya indirebilmiş ve halkın difıe çok bağlı
olduğu bir toplumda, dinle sıyaseti bir-
birinden, demokrasiyi yozlaştı-
nnaksızın. kesin biçimde ayırabilmiş
oldu.
Bir yandan siyasal istikrar yolunda
önemli gelişmeler sağlarken. ekonomik
istikrar sağlamada da koşullan çok
daha ağır olduğu halde, Polonya, Tür-
kiye'den çok daha başanlı oldu. Öyle ki,
Türkiye'de yüzde 70'lerden aşağı çekile-
meyen enflasyonu, Polonya. çok kısa
sürede. yüzde 300'den yüzde 30'a; Tür-
kiye'de yüzde 20'yi aşan işsizliği ise yüz-
de I2"ye indirebildi. Özelleştirmeyi de,
halka karşın değil, halkın, özellikie de
çalışanlann, etkin ve demokratik
katılımıyla, çok daha sağlıklı ve hızlı yü-
rütebildi.
Çözüm doğal süreçte
Türkiye'nın Polonya'dan bir hayli
daha uzun bir demokratik deneyim biri-
kimi vardır; ama demokrasiye yeniden
geçişte Polonya'dan ders almamız gere-
kir ve ulusal iradeyi çarpıtıa adaletsiz
bir seçim sistemiyle partileri elemeye
kalkışmak ya da yapay birleşmelere
veya sağlıksız seçim ittifaklanna zorla-
mak yerine, Polonya örneğinde olduğu
gibi değjşikliği ve siyasal ortamın dunıl-
masmı kendi doğal sürecine bırak-
mamız uygun olur. O zaman süreç hem
çok daha hızlı hem de çok daha sağlıklı
işler.
(Yarın: Batı sosyal demokrasisi ile
Türk demokratik solunun ayrdıklan)
POLJTİKA GÜlNLtJĞÜ
HİKMET ÇETİNKAYA
Kemalist Devrim...
Cumhuriyet'in 70. yılını kutluyoruz...
Bir özel TV kanalını çeviriyorum. Konuşmacılar açık
açık "birşeriatdevletini" savunuyorlar. Sözümonatar-
tıştıkları konu üniversitedeki kız öğrencilerin "türban"\a
sınıfa girmeleri. Konuşmacılar "fırsat bu fırsat" deyip
Kemalist devrime, laik Cumhuriyet'e saldırıyorlar.
içlerinden birisi şöyle diyor:
"Türkiye'de din ve vicdan hürriyeti yoktur..."
Oysa kendi televizyonlarını kurmuşlar, istediklerini
söylüyorlar...
Kimi dergileri karıştırıyorum, gazete sayfalarına yan-
sıyan düşüncelerine bakıyorum...
Diyorlar ki:
"Birincicumhuriyet, yaşlanmış veçürümüştür..."
Saldırı ve küfür sürüyor...
Amaçları belli:
"Laik CumhuriyetV yıkmak..."
Bugün kara yobazlar, dönek sosyalistler, Kürt milli-
yetçileri birlikte yürüyorlar. Onlar Atatürk'e küfür ediyor,
laik Cumhuriyet'i eleştirmenin ötesinde dinamitlemek
için işbirliği yapıyorlar. Üstelik üç grup da aynı maskeyi
kullanıyor:
"Demokrasi..."
1923 devriminde doğanlar bugün 70 yaşında...
1923 devrimini anlamak ve tanımak için salt askeri za-
fere değil, o günün sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal
koşullarına da bakmak gerekiyor. Laik Cumhuriyet'in
1923ten 1993'e dek geçirdiği evreleri iyice gözlemek,
özümsemekzorunluluğu doğuyor.
70 yıllık bir süreç içinde, tek parti döneminden çoğulcu
demokrasiye geçişe ve bugünlere gelişe dek uzayan
çizgide, demokrasiyi tüm kurum ve kuraliarıyla yerleşti-
remedıysek. bunun sorumlusu Mustafa Kemal Atatürk
değildir. Ulus egemenliğinin tartışılmaz bir kanıtı olan
1924 Anayasası da o günün koşullarına göre çağdaştır.
1923 devrimi, demokrasiye açık Kemalist Türkiyesi'nin
geleceğinin de simgesidir.
Türkiye'de demokrasinin işlerlik kazanamamasının
nedenleri, Atatürk'ün ölümünden sonra Batı'da "otoriter
rejimler" ile Türkiye'de "milli şef" yönetiminin baskıcı
yönetimleridir. 1950sonrası "halkıkucakladığı"san\\ar\
DP iktidan iseözgürlüklerin "bireyselçıkarlara"dönüş-
türüldüğü bir siyasal maceradır. 1950-1961 döneminde
özgürlüklerin tümüyle yok edilmesıne dönüş ise DP'nin
kendi içindeki antilaik güçlerin parti içindeki egemenli-
ğinden kaynaklanmıştır.
Kemalist devrimin 70. yılını kutluyoruz...
Bu devrim, Türkiye'nin kendi öz dokusunu yansıtan,
sınıfsal bir tercihi olmayan bir aydınlatma hareketinin
ürünüdür.
Tam 70 yıl sonra Kemalist devrime saldırma, onu yok
sayma günümüzde moda olmuştur. Kemalist olmak,
sosyalist olmak bugün küçümsenmektedir. Kendi de-
ğerlerimiz yok olmuştur. Onun yerini Bush'un "yeni
dünya düzenine" ayak uyduran yükselen değerler al-
mış, liberalizmin bahçelerinde kendi bireysel çıkarları
doğrultusunda "medya aracılığryla"a!ıcı bulmuştur.
1923 devrimi, laik Cumhuriyet'i gerçekleştirmiş, kul-
luktan yurttaşlığa geçişi sağlamıştır. Laik Cumhuriyet'in
ana ilkelerinden birisi de çağdaşlaşma olmuştur.
Şimdi 1993 yılındayız. Kimileri hala 70 yıl önceki Ke-
malist devrimi eleştiriyor. Ortaya çıkanlar "Kemalist,
devrimi tartışalım" mantığıyla hareket ediyor.
Neden? '
Kemalist devrimin elbet yanlışları vardır. Ama asıl so-
run, 70 yıl öncesine inip geçmişi sorgulamak değil, gele-
cek için ne yapmak gerektiğini tartışmaktır.
70 yıl önce toplumdaki tüm ulusal güçlerin bir araya
gelip antiemperyalist savaşa katılmaları bir anlam taşır.
Ulus bilincinin bu biçimde oluştuğunu da gösterir.
Ne diyor ozan Nazım Hikmefc
"Dağlarda tek
tek
ateşler yanıyordu
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanın-
da,
birdenbjre beş adım sağında onu gordü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: "Üç", dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
İnce, uzun bacaklan üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlıyacaktı."
Erbakan, partisine katılanlann emekli
general ve albay olduğunu söyledi
RP, sahtesubay
haberiııiyalanladı
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Refah Partisi (RP), son
kurultayda partiye katılan ge-
neral ve albaylardan bir kısmı-
nın Türk Silahlı Kuvvetlen
(TSK) mensubu olmadığı yo-
lunda askeri birimlerin yaptığı
araştırmanın gerçeği yansı-
tmadığını ve partiye katılan 33
general ve albayın tümünün
emekli TSK mensubu olduğu-
nu bildirdi.
RP Genel Başkanı Necmet-
tin Erbakan, dün düzenlediği
basın toplantısında, 10 ekim
kurultayında partilerine katı-
lan general ve albaylarla daha
da güçlendiklerini belirterek.
"Biz, yeni bir ordu politikası çi-
ziyoruz. Bu şuursuz ve tecrübe-
siz ekiple sorunlar çözülemez.
Ordumuzun modernize edilme-
si için, dünyada hakkın savu-
nucusu olmak için caltşacağız"
dedi. Erbakan, TSK'nın ta-
mamen milli görüşten
saptınldığını savladı ve "Ordu-
muz, ihtiyacının yüzde 94'ünü
dışardan karşılıyor. Bir jipin
pistonunu bile dışardan alıyo-
ruz" diye konuştu. "Biz ordu-
muzu modemleştirerek, güç-
lendirerek. başta kardeş Müs-
lüman ülkeler olmak üzere bü-
tün dünvanın hakkını koruya-
cak mesuliveti aJacağız*" diyen
Erbakan, TSK'nın "kıvmetli
komutanlarmm" partisine
katılmasından duyduğu mem-
nuniyeti ifade etti. Erbakan.
RP'nin yeni üyesi general ve
albay lann getireceği teklifler-
le, ordunun ihtiyacını belirle-
yerek. gerekli güçlendirmeyi
yapacaklannı kaydetti.Askeri
birimler. 10 ekim kongresinde
RP'ye katılan general ve al-
baylarla ilgili bir çalışma
yapmış ve 35 kişiden. 15"inin
TSK ile ilişiğinin olmadığını
bildirmişti. Erbakan konuş-
masında, Güneydoğu politi-
kasını da eleştirirken şöyle ko-
nuştu: "Bugünkü hükümet,
milli göriiş etrafından ayrıJarak
Batüı taklitçilerin etkisinde bu-
lunuyor. Güneydoğu sorunu-
nun çözülmesi için, köle dav-
ranışlardan uzaklaşıp, şahsi-
yetli bir dış politika izlemek ge-
rekir. GüneydoğuMaki mesele
için hükümet, 'Halk içinde te-
röristler var' diyor. Eşkıya ve
yandaşlan halkın içinden.
Halkı kazanamıyoruz. Bizim
Güneydoğu için geniş bir plan
ve projemiz var. Hükümetin ise
hiçbir planı vok. Refah Partisi
dışında hiçbir partinin. dtş po-
iitikada ne vapılmalı, genel
politikada nasıl bir tutum izlen-
meli, gibi bir programlan yok."