Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA 17EKİM1993PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Şımank
havadddi
sunulur
LONDRA
EDtPEMİL
ÖYMEN
Atlantik üzerinden kopup gelen bütûn
bulutlann Avrupa'ya dağıtıldığı ana
merkez İngiltere. Öyle, Balkanlar üze-
rinden gelen soğuk hava ile Basra üzerin-
den gelen sıcak hava gibi heyecansız
hava akjmlannın değil, aksine, günü gû-
nüne, saati saatine uymayan, açan bo-
zan yağan çakan, esen duran hoppa bir
meteorolojik çalkantı burası.
Sabaha güneşli başladınız ha? Hiç um-
mayın havanın akşama kadar güneşli gj-
deceğini. Kökü dışanda bulutlarla güneş
kayboluverir. Bır yağmur, ardından ye-
nıden pınl pınl. Eskiden, iç içe girip kı-
salan modern şemsiyelerin olmadığı dö-
nemlerde dürülü şemsiyelerle dolaşırmış
herkes. Bugün de var dürûlü şernsiye,
ama sokaklarda bunu baston gibi salla-
ya sallaya yürüyen yok. İngilızler tuvale-
te bile şemsiyeyle gidecek kadar yılgın bu
havalardan. Hele bir de İspanya gibi,
İtalya, Akdeniz. Türkiye'nin güneyi gibi
yerleri keşfedip de güneş denilen şeyin ne
olduğunu anladıklannda depresyonlan
daha da artıyor.
Bu kadar hoppa ve şımank bir hava-
nın raporu nasıl tutulur? Çok büyük,
ama çoook büyük bir ciddiyetle. Son
yüzyılda 17 ekimlerde hava nasılmış, so-
run söylesinler. Nereye ne kadar yağmur
düşmüş, güneş nerede kaç saat açmış,
rüzgar nerede nereden nereye ne kadar
hızla esmiş? Bütün bunlann aynntılannı
heyecanla kaydediyorlar ve gelecek ku-
şaİdara aktanyorlar.
Meteorolojinın bilim olduğu bir ülke-
de, bunu televızyonda halka anlatacak
olanlar da meteorolog. Tabii, BBC'de.
Bazılan yaşh, bazılan genç, baalan tab-
loid TV uyannca alımlı ve hoş. bazılan
kakavan, ama sonuçta hepsı, ne dediğini
gerçekten bilen sunucular. Öbür televiz-
yon kanallannda da sunucular aslında
sadece sevimlilik-soğukJuk boyutunda
puan alıyorlar. Etek boylanna. göğüs
dekoltelerine, baygın bakış, göz süzme,
gerdan kırma, seks çağnştıran mesajlara
göre değil. Türkiye stüdyolanndan uza-
ya elektronik sinyallerle çıkıp. iki lafı bir
araya getiremeyen, karşısında düpedüz
okuyacağı yazıyı sunma özürlü. görün-
tüsü seksi, gözlerinde anlam okunma-
yan, ama renkli ve iri bakan, cahilliği ve
boşluğu sesinden ve vurgusundan bellli
taş bebekler, İngjliz ekranlannda rekla-
ma bile zor çıkar. Meteoroloji. bu yassı
adada ciddi bilgi. Magazın değil. Ciddi
bilgiyi, bilgili insan sunar. Seks objeleri
değil.
Yayıncıya
üç kurşıın
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
Norveçli yayincı VVilMam Nygaard,
ülkesinde ve bütün İskandinavya'da ol-
duğu gibi dünyada da saygm bir yere sa-
hıptir. Salntan RSşdü'nün "Şeytan Ayet-
leri"ni hiçbir gözdağına aldırmadan 4 yıl
önce yayımlamıştı. Ingilız yazann duru-
mu onu çok yakmdan etküemiş, ulusla-
rarası platformlarda Rüşdü'nün da-
vasını savunmuştu. Yazarla yayması
arasında örnek bir dostluk oluşmuş, 2 yıl
önce Oslo'da Nygaard'ın yayınevinde
verdiği bir partiye Salman Rüşdü'nün
gelmesiyle bu dostluk bir kez daha ka-
nıtlanmıştı.
Norveç polisi, Nygaard'ı kimin vur-
duğunu biîmiyor; iİci görgü tanığı, 'es-
mer, kara saçu ve sakallı bir adamdan'
söz ediyorlar. Salman Rüşdü, ortaya çı-
kacak bir faili meçhuT durumunda Bau-
lı politikaalann, bir kez daha 'hiçbir şey
yapmama' fırsatıru yakalayacaklanndan
kaygıh.
Kendisine hak vermemek olası mı?
Ülkesinin uhısal havayollan British Air-
ways, Rüşdü'yü sakıncalı olduğu gerek-
çesiyle uçaklanna almayarak kime hiz-
met ediyor? Üstelik, bazı hatlarda uçak-
ta haremlik-selamlık uygulanmasına ka-
rar vererek kimlere yağ çekiyor?
Çünkü günümüzde paranın gücü, en
üstün güç haline geldi artık. Demokrasi,
para derebeylerinin onayladığı sürece
gündeme giriyor. Yoksa yeni çar Yeltsin,
onu başa getiren halkın oylanyla göreve
gelrniş parlamenterleri, hem de demok-
rasiyi koruma gerekçesiyle top ateşine
tutabilir mıydi?
Bir grup Isveçli yazar, Nygaard'ın ya-
ralanmasmdan sonra bir bildiri yayım-
layarak İsveç'in İran'la diplomatik ilişki-
yi kesmesini istediler. Hükümet buna
uyacak mı? Hayır. Neden uysun ki? Bir
ülkede yüzbinlerin sevgilisi bir gazeteci-
yazar, daha önce başka seckin kişılere
yapıldığı gibi, bir ayağı İran'da olan kişi-
lerce öldürülünce; yine aynı karanlık
güçler, o ülkenin 37 güzel insanını güpe-
gündüz yakınca, söz konusu ülke İran'la
diplomatik ilişkiyi kesti mi? Hayır.
Kuzey'de sevilen bir yayıncı; güneyde
sevilen bir yazar, birkaç yazar, hepsi, ın-
sanhğın hücrelenne kanser gibi yayılmış
bir karanlığa kurban ediyorlar ve seçim-
le başa gelen hükümetler, seyrediyorlar.
Rııslamıidealindeki lider "seıterkek'
Rusya'run bir ucu Doğu. bir ucu Batı.
Kültür de buna göre şekilknmiş; Doğu'ya
göre Batıh, Batı'ya göre Doğulu. Elbette
şimdi Baülı olmaktan daha büyük bir he-
yecanla söz ediliyor. Ancak pek çok gele-
nek, Rusya'nın Baü'dan çok Doğu'ya
yakın olduğunu eösteriyor.
'Erkek gibi", 'erkekçe', 'erkek erkeğe'..
Rusya'da bu tür sözlerin anlaını, Batı'da
olduğundan çok daha büyük. Mujik sözcü-
ğünü hak etmek, erkekler içın onur sorunu.
Rus yazarlann yapıtlanru okuyanlan-
nız, mujik sözcüğüyle karşüaşmışür. Bu
sözcük ilk başlarda köylü erkek, kabasaba
küUürsüz adam anlamına geliyordu yal-
nızca. Halk dilinde giderek 'erkek' sözcü-
ğünün yerini aldı; beîki daha doğrusu, biz-
de 'sapma kadar erkek' dıye ifade edilen
gurur yüklü bir tanımlamaya dönüştü. Çıt-
kınldımlar mujikten sayümadı, kravat mu-
jiğe uymadı, yalnızca erkeklere özgü görü-
len sertlik ve kabalık, mujik kavramının
içine sindirildi.
Gorbaçov, her ne kadar kırsal alandan
gelırse gelsin, mujikler arasında fazla tutul-
madı. 'Entel konuşmalan', şakalan, bazen
uzun süre susup dınlemeyi secmesi, bir de
eşi Raisa'yı yanında taşıması, hatta pek
çok konuda eşine danıştığını söylemesi,
onu müjiklerden ayırdı. Aydınlar ve kadm-
lar arasında belirli bır sempati yarattı belkı:
ama işçiler, köylüler ve erkekler içinde be-
nimsenmedi; çoğunluğa yabana kaldı.
Ama Yeltsin öyle mi! Her şeyden önce
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
tavana eren boyu-posuyla, bir mujik için
en önemli özeüıklerden birine. güce sahip
olduğunu kanıtlıyordu yeni lider. Konuş-
ması, şakalan, tavırlan da kesinlikle 'entel'
ya da 'çıtkınldım' değjidi. Hatta mujiklerin
hoşuna gjden bir kabalık vardı Yeltsin'in
havasında. Üstelik içmesini de seviyordu.
Dediklerine göre ilk kadehten sonra meze-
ye girişmekte acele etmiyordu. Gerektiğin-
de gevezelerin gagasmı kapatmasını, masa-
ya yumnığunu vurmasını biliyordu. Eşini
ise uzun süre kimselere göstermedı. Bayan
Yeltsin'in basında ortaya çıkmasıyla aynı
anda söylediği sözler şöyleydi: "Evde Bo-
ris'in sözü geçer, ben onun işkrine karış-
mam." Böylece milyonlann beğenisini ka-
zandı Yeltsin. Hatta aydınlann bile önemli
bölümü, onu 'iriyan, acımasız, ama büyük
reformcu" olan Birinci Pyotr'a (Deli Petro'-
ya) benzeterek övdüler.
'Mujik lider' ideali, farklı politik ve ideo-
lojik akımlar tarafmdan paylaşıldı. öme-
ğin. Yeltsin'e en sert muhalefet yapan çev-
relerden aşın sağcı-şovenist yazar Eduard
Limonov, kanlı olaylardan birkaç gün ön-
ce, "Rusya'nın, bo>nunda kravat değil, aya-
ğında çizme oian lidere gereksinim doyduğo-
nu" belirtiyordu. Gerçi şimdi kendisi de o
mujik çizrnelerinin alünda kaldı, ama sa-
vıınduğu ideal gerçekleşmiş oldu.
Rusya, 1985'te Gorbaçov'un iktidara
gelmesiyle birlikte dıktatörlükten demok-
rasiye geçmeye başlamıştı. Halk, sözü yasa
olan sert liderin yerine, dinlemesini bilen ve
eleştiri kaldıran yeni bir yöneüci tipiyle
karşüaşmıştı. Ancak ekonomik ve politik
sorunlar, halkta, mujik olmayan liderin
başansına duyulan inancı zayıflattı. Ama
bu arada demokratik özgürlüklerle de ta-
nışılmış oldu. Şimdiki gelişmeler, halkı, de-
mokratik yönetimle, diktatör mujiklik
arasında seçime zorlayacak gibi görünü-
yor.
Düııyaııınen
güzelbarokkeııti
PRAC
^ r a ı > s a
' l u n Paris'te metal işkolundaki işçiler önceki gün bir
i l
nı Eduard Balladur'dan ülkede artan işsizlik ve enflasyona karşı önlem alınmasını talep eden pankartlar taşındı. Göstericilerden
bazılan, hükfimete yönelik eleştirilerini belirtnıek amacıyla yüzlerine ağlayan maskeler geçirdiler. (Fotoğraf: REUTER)
"Dünyanın en güzel Ba-
rok kentine gidiyorsun.
Çevrene bol bol bak." Bu
sözler, Çek Cumhuriyeti
yolculuğu öncesi Sonırnlu
Yaa Işleri Müdürüm
Aydın Engin'in ağzından
çıkıyordu.
Havaalanı yolunu geri-
de bırakıp Prag'a girdiğimiz anda sözleri-
nin ne kadar doğru olduğu somut olarak
görülebıliyordu. Ama nebileceksinizileriki
günlerin insana neler getireceğini?
Prag'daki ikinci günün akşamüstü Na
Prikope Caddesi üzerindeki Cafe Nouve-
au'da otumyoruz. Havaalanında iner in-
mez bize yapılan uyanlan aklımızdan çı-
karmayarak, el çantamızı ayaklanmıan
dibinden ayırmıyoruz. Ama gel gör ki ola-
caklar oluyor. O akşam için gidilecek kon-
ser biktleri elimize ulaştığında ayağa kalkı-
yor ve çantayı almak için yere eğiliyoruz.
Ama dehşetle görüyoruz ki çantanın yerin-
de yeller esiyor.
Yapılacak tek şey var. Çantayla birlikte
pasaport da gittiği için en yakın karakola
gıdıp zabıt tutturmak. Biz de onu yapı-
yonız. Ama gitti gider; pasaport, basın
kartı. diğer bazı gerekli kartlar çantayla
birlikte uçuyor.
Olaydan üç günsonra isebirhaber: "Çan-
ta bulundu. İçinde para dtşındaki her şey ta-
mam." Ama tamam değil Polıse göre yaşh
bır kadıncağızın bir çöp tenekesinin içinde
bulduklan. bir zarf içinde bize ulaştınhyor.
Pasaport, basın kartı, diğer kartlar ve evin
anahtarlan... Yaşh kadıncağızın, bütün
bunlann hepsinin tek bir kişiye ait olu-
duğunu nasıl tahmin edebildiğını kendi
LEYLA
TAVŞANOĞLU
kendimize soruyoruz.
1989'da başlayan de-
mokratik devrim, ardı-
ndan 1 Ocak 1993'teÇe-
koslovakya'nın bölünüp
Çek ve Slovakya cumhu-
riyetleri olarak iki ayn
devlet oluşmasından
^ — ^ — — • sonra Çek Cumhuriyeti'-
nde dikkat çekici gelişmeler oluyor. Bun-
lardan bırisi, resmen sıfır olan enflasyon
oranının gızli olarak iyice yükselmesi. Bü-
rokrasıde meydana gelen değişiklikler. Ko-
münizm dönemınde görevden alınan eski
polis örgütü üyelennin teker teker görevle-
rine iade edılmış olmalan da bir başka de-
ğişikhk.
Bürokraside büyük bir gençleştirme ha-
reketine gidilmiş. Çok üst düzeyde devlet
memurlannın başına 30 yaşın alünda kişi-
ler getirilmiş. Yabancı sermaye hızla ülke-
ye girmeye başlamış. Bunlann başında
çokuluslu Amerikan şirketleri var. Telefon
sistemı Fransız Alcatel tarafından yeniden
düzenleniyor. Özelleştirme furyası almış
başını gitmiş. Ücreüer de bu yeni akıma
ayak uydurmuş. Devlet sektöründe ortala-
ma ücret 5000 kron (kron 450 TL), özel
sektörde ise 11 bin kron.
Devlet, liberal ekonomiye geçişin ülkeyi
her yönden kurtaracağı inananı taşıyor.
Halkın bir bölümü, özellikle de eski komü-
nistlerde bu inanç hiç yok. Bütün bu yeni-
leşmeye yol açmaktan sorumlu tuttuklan
Amerikalılardan hiç hoşlanmadıklannı
belli ediyorlar. Hatta Stare Mesto'da okul
marşlannı söylerneye kalkan bir grup
Amerikalı öğrenci çeyrede toplananlann
elinden canlannı güçlükle kurtardılar.
DevalüasyonSeat'ıkalbinden vurduEkonomi, bir 'gizli' bilimdir. Elbette
sıkıştılar mı öyle derler. Ekonomistler yol
gösterir, hükümetler uygular. Bir türlü de
dikiş tutturamazlar nedense. Bir türlü den-
geyi bulamazlar. Bunun bir ortasının ol-
ması gerekmez mi? Ya enflasyon doludiz-
gin ya da işsızük. Bir de utanmadan 'bilınç-
K' olarak yüksek tutuyorlar enflasyonu.
Neden bir de "bilinçli" olarak düşürmezler?
Neden bir de bilinçli olarak önlemezler iş-
sizligi?
Bir kandırmaca ekonomi. Bizi kandın-
yorlar. Bir ülke nüfusunun ancak yüzde bi-
rini işverenler, sermayedarlar oluşturuyor.
Geri kalanı da işçi, işsiz, çalışan, emekli,
memur, köylü. Tüm kararlan bu yüzde
birlik alıyor. Özelleştir, al-sat, enflasyon,
devalüasyon... Elbette gizli bir bilim eko-
nomi. Onun için ipin ucunu bir kez kaçır-
dın mı, çorap söküğü gibi gjdiyor işte; tut
tutabilirsen. Eşekten ve bisikletten sonra
İspanyollann ayaklannı yerden kesen
araç, Seat oldu. Seat, 'Sociedad Espanyola
de Automoviks de Turismo'. yani İspanya
Binek Otomobilleri Şirketi. Yıl 1951. Fran-
co'nun öncülüğünde, devletin yüzde 51,
bankalann yüzde 42. Fiat'm da yüzde 7'lik
katıhmıyla kurulmuş. 1953'te yalnızca 5
araba. Şimdi, günde iki bin araba üretili-
yor. Zincirleme. Bir işciye yılda 50 araba
düşüyor. Büyüyen dinozorun sağlığı ilk
kez 1986'da bozulmuş. Devlet. Seat'ın yüz
milyarlarca borcunu kesesinden ödeyip
Almanlara, Volkswagen'e satmış. Ve şundi
de Volkswagen batırmış Seat'ı, Barcelona'-
daki fabrikasına kılit vurmak istiyor.
Kilit deyip geçmeyın. Bir kilit, 10 bin işçi-
nin ekmeğini elinden almakla kalmayacak,
Seat'a yan ürünler sağlayan aynca 500 tane
küçük işletme de kapanacak. Bu da 50 bin
işçinin sokağa aülması demek. Zincirin bir
yerlerinden bir halkası koptu mu, sonu kö-
tü.
Genel seçimlerden önceydi. Sermaye de,
sanayici de, işadamlan da az saldırmadılar
Felipe'ye; paramız aşın değerli, devalüe et,
MADRID
ALt
KIŞLAK
diye. Felipe direndi. Avrupa Para Sistemi'-
nin öngördüğü sınırlar içinde kalmaya ça-
hştı, olmadı. Sermaye güçlü geldi ve son bir
yıl içinde peseta yüzde 30 devalüe edildi.
Seat'ın Almanya'dan gelen parçalan. gir-
dileri de yüzde 30 pahalandı. Yani devalü-
asyon kalbinden vurdu Seat'ı.
Ekonomi. gızli bılım. Bir yerini dikiyor-
sun belki. ama bır başka yerinden patbyor.
Patladı. Arabanm tekerlekleri patladı.
Onun jçin diyorum, Seat'ın tekerlekleri ha-
vada. İşçilerin ayaklan havada.
Daha çok üretmek. Büyümek, büyü-
mek. Çevresindeki tümküçükleri yutmak.
yutmak. Fiat'm karnı İtalya'da doymadı,
İspanya'ya geldi. Sonra Volkswagen, Fi-
at'ı İspanya'da yuttu. Japon dinozorlan
Amerika'nın başına dert. On >ıl önce Det-
roit'te Ford bır ölüm kahm savaşı vermişti.
Dinozorlar, ölmek içın büyürler. Ve can
çekişiyorlar şimdi, tekerlekler havada. Can
çekişen yalnızca dinozorlar değil elbette;
asıl yaşam savaşı veren. dinozorlan bugü-
ne kadar besleyen yüz binlerce işçi.
Hep kötü mü dinozorlar? Spielberg'in
sevimli canavarlan iyi. Örneğin bir Volks-
wagen'in fıyatının yüzde 25'ini işçi giderleri
oluştururken. Renault çok daha cimri dav-
ranıyor işçilerine. ancak yüzde 17'sini veri-
yor. Peugeot da farklı değil, gelırinin yal-
nızca yüzde 19'una kıyabiliyor ışçileri için.
Volkswagen pek kar etmiyor; 1992"de kar
oranı yüzde 1. Peugeot'nun yüzde 3.4 ve
Renault'nun yüzde 5.1! "Ekonomi gizli bi-
limdir" diyorlar. Suçlu kim. bılmıyorum.
Dinozorlar mı, işçiler mi?
Volkswagen'in patronu Ferdinand Pi-
ech, dinozorlann bugünkü ölümcül du-
rumlanru, ''ördek beslene beslene öylesine
böyndü ki, artık uçamıyor" diye açıklamış.
Ördek, dinozorun kibarcası olsa gerek.
Hitler'in Iıalk arabasf dediği Volkswa-
gen'i Piechin dedesi Ferdinand Porsche
geliştirmiş ve Volkswagen, savaş sonrasın-
da Alman ekonomi mucizesinin sımgesı ol-
muş. Şimdi ise İspanya ekonomisinin yüz
karası.
Benım bir 'Cafer'im var. Epey yaşlıca.
Tamirden çıkmıyor pek. Plakasında "CF
harfleri olduğu için oglum Banş özgür,
'Cafer' adını taktı. Şunu bir gün yenilesek
deyip duruyoruz. Bizi yine yolda bırakü,
yine tarnirde. Böylece biz de bir pazar günü
evde hapıs kadık. Yaşh Cafer'i düşündüm,
Seat'ı. ansızın sokağa aülacak on binlerce
işçıyi düşündüm. Kırk, elli yaşında ansızın
işsiz kalan birisi ne der kansına. çocuğuna?
Ey dinozorlar. ayağınızı bıraz denk alın,
biraz dengeli bıraz 'planh' büyüyün! Hoy-
ratça harcamayın liberalizmin özgürlüğü-
nü!
Bosnalı Sırp çocuk Sırp askerinin alahnu temizliyor. Dragan, ebeveynkrini kaybettikten sonra askerlerle yaşamaya başladı.
Izzetl>egoviç^ BalkaııKonferansıistiyor
NEW YORK (AA) - Bosna Hersek
Cumhurbaşkanı Alia lzzetbego>iç, bölge
için kapsamlı çözüm bulunabilmesi için bir
Balkan Konferansı düzenlenmesinı önerdi.
İzzetbegoviç, BM Gcnel Sekreteri Butros
Gali'ye yolladığı mektupta, Cenevre'deki
banş görüşmelerinin bir çözüme ula-
şılmasını sağlayamadığını kaydetti. İzzet-
begoviç konuşmasına şöyle devam etti:
"Tûm bölge için kapsamlı bir çözüm bu-
lunması amacıyla BM ve AT gözetiminde bir
Balkan Konferansı toplamnası yararlı
olacaktır. Hırvatistan ve Sırbistan arasın-
daki ilişkikr de Bosna'daki banşı yakmdan
etkilemektedir. Balkanlar'daki savaş, Asya
De Avnıpa'yı yakmdan etkilemektedir. Bal-
kanlar'daki savaş, Asya ile Avrupa arasın-
daki mal ve sermaye aktşmı da etkilemiştir.
İyi hazırlanmış ve etkili olarak yürütüle-
cek bir konferans başardı olabilir. Balkan-
lar'da banş söz konusu olunca, tüm dünya
güçlerinin katkıda bulunacağuıa da inanı-
yomın."
Ateşkes
Bosna'da merkeze bağh Noi Travnik
kasabasında Müslümaıüarla Hırvatlar
arasında ateşkes ilan edildi.
Novi Travnik'te Hırvatlaria Müslü-
manlar arasında önceki gün karşılıklı esir
değışimi yapıldı. Bu arada Hırvatlann esir
değişimi sırasında rchin olarak aldıklan
Müslüman çocuklan da kullandıklan gö-
rüldü. Hırvatlar yaşlan 13 ile 16 arasında
değişen 6 çocuğu asker muamelesi ile esir
değişimıne soktular
Novi Travnik'te ateşkes ilan edilirken
Bosna-Hersek'in diğer cephelerinde çar-
pışmalar bütün hızıyla sürüyor. Drovniİc ve
Goradze'de Sırp saldınlan dün de devam
etti. Sırplar Teşanj'a ulaşmak isteyen
yardım konvoyunu durdurdular.
KKTC'de erkenseçim
12 aralıktayapılıyor
İZZETR1ZAYALIN
LEFKOŞA - KKTC'deki 'erken seçım-
ler', 28 kasımda kesinlikle yapılmıyor.
Büyük bunalım. tartışma ve uzlaşmazlı-
klara yol açan 'seçimler'in, K.KTC Mecli-
si'nce yeniden düzenlenmesi gündeme ge-
len "halkoylaması ve seçim yasası' deği-
şikJiği dolayısıyla 12 aralıkta yapılacağı
bildirildi.
İktidardaki Ulusal Birlik Partisi'nin
(UBP) organı 'Birlik' gazetesi de dünkü
(cumartesi) sayısında, "Seçim tarihinin
değiştiğini ve erken seçimin 12 aralıkta
olacağmı" yazdı.
Bu yöndeki karar, yannki Bakanlar
Kurulu toplantısında ahnacak...
Bu gelişmeler nedeniyle UBP'de "Mfl-
letvekilliği aday adaylânnı sıralama se-
çimlerr de ertelendi.
UBP MeclisGrubu, "Secim Yasası'nda
değisiklik yapılması ile seçim tarihinin
ertelenmesini hızlandırmak" üzerc. "yasa
önerilerini, yasal olarak yedi gün halkın
bilgisine getinne sürecini" kısaltma karan
alarak KKTC Meclisi'nde onayladı.
Değişiklikler ele ahnacak
UBP Parti Meclisi. yann seçim yasasın-
da öngörülen değişikliklen ele alacak...
UBP, yasaya, üç seçim bölgesinde ayn
ayn %36 üst baraj ile fazladan' % 19 yani
10 milletvekilliği eklemeyi öngörürken,
muhalefet partileri, %37 üst baraj ile
%10, yani 5 milletvekilliği, veya %38 üst
baraj ile % 19, yani 10 veya %40 üst baraj
ile %10, yani 5 milletvekilliği öneriyor.
Yasa. ada genelinde %5 alt baraj da içeri-
yor.
Muhatefetin mitingi
Muhalefet partilennden Demokrat
Parti, Toplumcu Kurtuluş Partisi. Cum-
huriyetçi Türk Partisi ve Vatan Partisi'-
nin düzenleyerek birçok sendıkal örgütün
desteklediğı mitingde, "bu yöndeki öneri-
ler" tekrarlanırken. halktan, "iktidar de-
ğtşikUği' istendi. Mitinge Hür Demokrat
Parti ile Yeni Kıbns Partisi katılmadı.
"UBP Gnıbu'nun, %36 üst baraj ile
%19 ek milletvkilliği eğiliminde olduğu-
ıw" belirten UBP Grup Başkan Vekili
Güner Göktuğ, "parti yetkiü organlannm
karar vermesi durumunda her şeyin değişe-
bileceğini" de kaydettı. Buna. UBP Parti
Meclisi yann karar verecek.
Parbİerin, %38 üst baraj ile fazladan'
%19, yani 10 milletvekilliği noktasında
uzlaşacaklan anlaşıhyor.
"Erdal İnönü'nûn girişimleriyle ikti-
dann tutumunda bir yumuşama oktuğunu"
söyleyen KKTC Cumhurbaşkanı Raırf
Denktaş, "1990 Seçim Yasası'ndan geriye
kalan son pürüzlerin de iyi niyetle bir daha
rötuş yapdarak giderilJnesini ve uzlaş-
mazlığın giderilerek seçimlerin yapı-
Imasını" ıstedi.
"Seçimin dünya ve Türkiye'nin beklenti-
si açısından yapılması; muhalefetin de bu
seçime katüması gerektiğini" vurgulayan
Denktaş, "Bu seçimleri hep beraber yap-
mak için gereği yapılmalıdır" şeklinde ko-
nuştu.