19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 17EKİM1993PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Şımank havadddi sunulur LONDRA EDtPEMİL ÖYMEN Atlantik üzerinden kopup gelen bütûn bulutlann Avrupa'ya dağıtıldığı ana merkez İngiltere. Öyle, Balkanlar üze- rinden gelen soğuk hava ile Basra üzerin- den gelen sıcak hava gibi heyecansız hava akjmlannın değil, aksine, günü gû- nüne, saati saatine uymayan, açan bo- zan yağan çakan, esen duran hoppa bir meteorolojik çalkantı burası. Sabaha güneşli başladınız ha? Hiç um- mayın havanın akşama kadar güneşli gj- deceğini. Kökü dışanda bulutlarla güneş kayboluverir. Bır yağmur, ardından ye- nıden pınl pınl. Eskiden, iç içe girip kı- salan modern şemsiyelerin olmadığı dö- nemlerde dürülü şemsiyelerle dolaşırmış herkes. Bugün de var dürûlü şernsiye, ama sokaklarda bunu baston gibi salla- ya sallaya yürüyen yok. İngilızler tuvale- te bile şemsiyeyle gidecek kadar yılgın bu havalardan. Hele bir de İspanya gibi, İtalya, Akdeniz. Türkiye'nin güneyi gibi yerleri keşfedip de güneş denilen şeyin ne olduğunu anladıklannda depresyonlan daha da artıyor. Bu kadar hoppa ve şımank bir hava- nın raporu nasıl tutulur? Çok büyük, ama çoook büyük bir ciddiyetle. Son yüzyılda 17 ekimlerde hava nasılmış, so- run söylesinler. Nereye ne kadar yağmur düşmüş, güneş nerede kaç saat açmış, rüzgar nerede nereden nereye ne kadar hızla esmiş? Bütün bunlann aynntılannı heyecanla kaydediyorlar ve gelecek ku- şaİdara aktanyorlar. Meteorolojinın bilim olduğu bir ülke- de, bunu televızyonda halka anlatacak olanlar da meteorolog. Tabii, BBC'de. Bazılan yaşh, bazılan genç, baalan tab- loid TV uyannca alımlı ve hoş. bazılan kakavan, ama sonuçta hepsı, ne dediğini gerçekten bilen sunucular. Öbür televiz- yon kanallannda da sunucular aslında sadece sevimlilik-soğukJuk boyutunda puan alıyorlar. Etek boylanna. göğüs dekoltelerine, baygın bakış, göz süzme, gerdan kırma, seks çağnştıran mesajlara göre değil. Türkiye stüdyolanndan uza- ya elektronik sinyallerle çıkıp. iki lafı bir araya getiremeyen, karşısında düpedüz okuyacağı yazıyı sunma özürlü. görün- tüsü seksi, gözlerinde anlam okunma- yan, ama renkli ve iri bakan, cahilliği ve boşluğu sesinden ve vurgusundan bellli taş bebekler, İngjliz ekranlannda rekla- ma bile zor çıkar. Meteoroloji. bu yassı adada ciddi bilgi. Magazın değil. Ciddi bilgiyi, bilgili insan sunar. Seks objeleri değil. Yayıncıya üç kurşıın STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN Norveçli yayincı VVilMam Nygaard, ülkesinde ve bütün İskandinavya'da ol- duğu gibi dünyada da saygm bir yere sa- hıptir. Salntan RSşdü'nün "Şeytan Ayet- leri"ni hiçbir gözdağına aldırmadan 4 yıl önce yayımlamıştı. Ingilız yazann duru- mu onu çok yakmdan etküemiş, ulusla- rarası platformlarda Rüşdü'nün da- vasını savunmuştu. Yazarla yayması arasında örnek bir dostluk oluşmuş, 2 yıl önce Oslo'da Nygaard'ın yayınevinde verdiği bir partiye Salman Rüşdü'nün gelmesiyle bu dostluk bir kez daha ka- nıtlanmıştı. Norveç polisi, Nygaard'ı kimin vur- duğunu biîmiyor; iİci görgü tanığı, 'es- mer, kara saçu ve sakallı bir adamdan' söz ediyorlar. Salman Rüşdü, ortaya çı- kacak bir faili meçhuT durumunda Bau- lı politikaalann, bir kez daha 'hiçbir şey yapmama' fırsatıru yakalayacaklanndan kaygıh. Kendisine hak vermemek olası mı? Ülkesinin uhısal havayollan British Air- ways, Rüşdü'yü sakıncalı olduğu gerek- çesiyle uçaklanna almayarak kime hiz- met ediyor? Üstelik, bazı hatlarda uçak- ta haremlik-selamlık uygulanmasına ka- rar vererek kimlere yağ çekiyor? Çünkü günümüzde paranın gücü, en üstün güç haline geldi artık. Demokrasi, para derebeylerinin onayladığı sürece gündeme giriyor. Yoksa yeni çar Yeltsin, onu başa getiren halkın oylanyla göreve gelrniş parlamenterleri, hem de demok- rasiyi koruma gerekçesiyle top ateşine tutabilir mıydi? Bir grup Isveçli yazar, Nygaard'ın ya- ralanmasmdan sonra bir bildiri yayım- layarak İsveç'in İran'la diplomatik ilişki- yi kesmesini istediler. Hükümet buna uyacak mı? Hayır. Neden uysun ki? Bir ülkede yüzbinlerin sevgilisi bir gazeteci- yazar, daha önce başka seckin kişılere yapıldığı gibi, bir ayağı İran'da olan kişi- lerce öldürülünce; yine aynı karanlık güçler, o ülkenin 37 güzel insanını güpe- gündüz yakınca, söz konusu ülke İran'la diplomatik ilişkiyi kesti mi? Hayır. Kuzey'de sevilen bir yayıncı; güneyde sevilen bir yazar, birkaç yazar, hepsi, ın- sanhğın hücrelenne kanser gibi yayılmış bir karanlığa kurban ediyorlar ve seçim- le başa gelen hükümetler, seyrediyorlar. Rııslamıidealindeki lider "seıterkek' Rusya'run bir ucu Doğu. bir ucu Batı. Kültür de buna göre şekilknmiş; Doğu'ya göre Batıh, Batı'ya göre Doğulu. Elbette şimdi Baülı olmaktan daha büyük bir he- yecanla söz ediliyor. Ancak pek çok gele- nek, Rusya'nın Baü'dan çok Doğu'ya yakın olduğunu eösteriyor. 'Erkek gibi", 'erkekçe', 'erkek erkeğe'.. Rusya'da bu tür sözlerin anlaını, Batı'da olduğundan çok daha büyük. Mujik sözcü- ğünü hak etmek, erkekler içın onur sorunu. Rus yazarlann yapıtlanru okuyanlan- nız, mujik sözcüğüyle karşüaşmışür. Bu sözcük ilk başlarda köylü erkek, kabasaba küUürsüz adam anlamına geliyordu yal- nızca. Halk dilinde giderek 'erkek' sözcü- ğünün yerini aldı; beîki daha doğrusu, biz- de 'sapma kadar erkek' dıye ifade edilen gurur yüklü bir tanımlamaya dönüştü. Çıt- kınldımlar mujikten sayümadı, kravat mu- jiğe uymadı, yalnızca erkeklere özgü görü- len sertlik ve kabalık, mujik kavramının içine sindirildi. Gorbaçov, her ne kadar kırsal alandan gelırse gelsin, mujikler arasında fazla tutul- madı. 'Entel konuşmalan', şakalan, bazen uzun süre susup dınlemeyi secmesi, bir de eşi Raisa'yı yanında taşıması, hatta pek çok konuda eşine danıştığını söylemesi, onu müjiklerden ayırdı. Aydınlar ve kadm- lar arasında belirli bır sempati yarattı belkı: ama işçiler, köylüler ve erkekler içinde be- nimsenmedi; çoğunluğa yabana kaldı. Ama Yeltsin öyle mi! Her şeyden önce MOSKOVA HAKAN AKSAY tavana eren boyu-posuyla, bir mujik için en önemli özeüıklerden birine. güce sahip olduğunu kanıtlıyordu yeni lider. Konuş- ması, şakalan, tavırlan da kesinlikle 'entel' ya da 'çıtkınldım' değjidi. Hatta mujiklerin hoşuna gjden bir kabalık vardı Yeltsin'in havasında. Üstelik içmesini de seviyordu. Dediklerine göre ilk kadehten sonra meze- ye girişmekte acele etmiyordu. Gerektiğin- de gevezelerin gagasmı kapatmasını, masa- ya yumnığunu vurmasını biliyordu. Eşini ise uzun süre kimselere göstermedı. Bayan Yeltsin'in basında ortaya çıkmasıyla aynı anda söylediği sözler şöyleydi: "Evde Bo- ris'in sözü geçer, ben onun işkrine karış- mam." Böylece milyonlann beğenisini ka- zandı Yeltsin. Hatta aydınlann bile önemli bölümü, onu 'iriyan, acımasız, ama büyük reformcu" olan Birinci Pyotr'a (Deli Petro'- ya) benzeterek övdüler. 'Mujik lider' ideali, farklı politik ve ideo- lojik akımlar tarafmdan paylaşıldı. öme- ğin. Yeltsin'e en sert muhalefet yapan çev- relerden aşın sağcı-şovenist yazar Eduard Limonov, kanlı olaylardan birkaç gün ön- ce, "Rusya'nın, bo>nunda kravat değil, aya- ğında çizme oian lidere gereksinim doyduğo- nu" belirtiyordu. Gerçi şimdi kendisi de o mujik çizrnelerinin alünda kaldı, ama sa- vıınduğu ideal gerçekleşmiş oldu. Rusya, 1985'te Gorbaçov'un iktidara gelmesiyle birlikte dıktatörlükten demok- rasiye geçmeye başlamıştı. Halk, sözü yasa olan sert liderin yerine, dinlemesini bilen ve eleştiri kaldıran yeni bir yöneüci tipiyle karşüaşmıştı. Ancak ekonomik ve politik sorunlar, halkta, mujik olmayan liderin başansına duyulan inancı zayıflattı. Ama bu arada demokratik özgürlüklerle de ta- nışılmış oldu. Şimdiki gelişmeler, halkı, de- mokratik yönetimle, diktatör mujiklik arasında seçime zorlayacak gibi görünü- yor. Düııyaııınen güzelbarokkeııti PRAC ^ r a ı > s a ' l u n Paris'te metal işkolundaki işçiler önceki gün bir i l nı Eduard Balladur'dan ülkede artan işsizlik ve enflasyona karşı önlem alınmasını talep eden pankartlar taşındı. Göstericilerden bazılan, hükfimete yönelik eleştirilerini belirtnıek amacıyla yüzlerine ağlayan maskeler geçirdiler. (Fotoğraf: REUTER) "Dünyanın en güzel Ba- rok kentine gidiyorsun. Çevrene bol bol bak." Bu sözler, Çek Cumhuriyeti yolculuğu öncesi Sonırnlu Yaa Işleri Müdürüm Aydın Engin'in ağzından çıkıyordu. Havaalanı yolunu geri- de bırakıp Prag'a girdiğimiz anda sözleri- nin ne kadar doğru olduğu somut olarak görülebıliyordu. Ama nebileceksinizileriki günlerin insana neler getireceğini? Prag'daki ikinci günün akşamüstü Na Prikope Caddesi üzerindeki Cafe Nouve- au'da otumyoruz. Havaalanında iner in- mez bize yapılan uyanlan aklımızdan çı- karmayarak, el çantamızı ayaklanmıan dibinden ayırmıyoruz. Ama gel gör ki ola- caklar oluyor. O akşam için gidilecek kon- ser biktleri elimize ulaştığında ayağa kalkı- yor ve çantayı almak için yere eğiliyoruz. Ama dehşetle görüyoruz ki çantanın yerin- de yeller esiyor. Yapılacak tek şey var. Çantayla birlikte pasaport da gittiği için en yakın karakola gıdıp zabıt tutturmak. Biz de onu yapı- yonız. Ama gitti gider; pasaport, basın kartı. diğer bazı gerekli kartlar çantayla birlikte uçuyor. Olaydan üç günsonra isebirhaber: "Çan- ta bulundu. İçinde para dtşındaki her şey ta- mam." Ama tamam değil Polıse göre yaşh bır kadıncağızın bir çöp tenekesinin içinde bulduklan. bir zarf içinde bize ulaştınhyor. Pasaport, basın kartı, diğer kartlar ve evin anahtarlan... Yaşh kadıncağızın, bütün bunlann hepsinin tek bir kişiye ait olu- duğunu nasıl tahmin edebildiğını kendi LEYLA TAVŞANOĞLU kendimize soruyoruz. 1989'da başlayan de- mokratik devrim, ardı- ndan 1 Ocak 1993'teÇe- koslovakya'nın bölünüp Çek ve Slovakya cumhu- riyetleri olarak iki ayn devlet oluşmasından ^ — ^ — — • sonra Çek Cumhuriyeti'- nde dikkat çekici gelişmeler oluyor. Bun- lardan bırisi, resmen sıfır olan enflasyon oranının gızli olarak iyice yükselmesi. Bü- rokrasıde meydana gelen değişiklikler. Ko- münizm dönemınde görevden alınan eski polis örgütü üyelennin teker teker görevle- rine iade edılmış olmalan da bir başka de- ğişikhk. Bürokraside büyük bir gençleştirme ha- reketine gidilmiş. Çok üst düzeyde devlet memurlannın başına 30 yaşın alünda kişi- ler getirilmiş. Yabancı sermaye hızla ülke- ye girmeye başlamış. Bunlann başında çokuluslu Amerikan şirketleri var. Telefon sistemı Fransız Alcatel tarafından yeniden düzenleniyor. Özelleştirme furyası almış başını gitmiş. Ücreüer de bu yeni akıma ayak uydurmuş. Devlet sektöründe ortala- ma ücret 5000 kron (kron 450 TL), özel sektörde ise 11 bin kron. Devlet, liberal ekonomiye geçişin ülkeyi her yönden kurtaracağı inananı taşıyor. Halkın bir bölümü, özellikle de eski komü- nistlerde bu inanç hiç yok. Bütün bu yeni- leşmeye yol açmaktan sorumlu tuttuklan Amerikalılardan hiç hoşlanmadıklannı belli ediyorlar. Hatta Stare Mesto'da okul marşlannı söylerneye kalkan bir grup Amerikalı öğrenci çeyrede toplananlann elinden canlannı güçlükle kurtardılar. DevalüasyonSeat'ıkalbinden vurduEkonomi, bir 'gizli' bilimdir. Elbette sıkıştılar mı öyle derler. Ekonomistler yol gösterir, hükümetler uygular. Bir türlü de dikiş tutturamazlar nedense. Bir türlü den- geyi bulamazlar. Bunun bir ortasının ol- ması gerekmez mi? Ya enflasyon doludiz- gin ya da işsızük. Bir de utanmadan 'bilınç- K' olarak yüksek tutuyorlar enflasyonu. Neden bir de "bilinçli" olarak düşürmezler? Neden bir de bilinçli olarak önlemezler iş- sizligi? Bir kandırmaca ekonomi. Bizi kandın- yorlar. Bir ülke nüfusunun ancak yüzde bi- rini işverenler, sermayedarlar oluşturuyor. Geri kalanı da işçi, işsiz, çalışan, emekli, memur, köylü. Tüm kararlan bu yüzde birlik alıyor. Özelleştir, al-sat, enflasyon, devalüasyon... Elbette gizli bir bilim eko- nomi. Onun için ipin ucunu bir kez kaçır- dın mı, çorap söküğü gibi gjdiyor işte; tut tutabilirsen. Eşekten ve bisikletten sonra İspanyollann ayaklannı yerden kesen araç, Seat oldu. Seat, 'Sociedad Espanyola de Automoviks de Turismo'. yani İspanya Binek Otomobilleri Şirketi. Yıl 1951. Fran- co'nun öncülüğünde, devletin yüzde 51, bankalann yüzde 42. Fiat'm da yüzde 7'lik katıhmıyla kurulmuş. 1953'te yalnızca 5 araba. Şimdi, günde iki bin araba üretili- yor. Zincirleme. Bir işciye yılda 50 araba düşüyor. Büyüyen dinozorun sağlığı ilk kez 1986'da bozulmuş. Devlet. Seat'ın yüz milyarlarca borcunu kesesinden ödeyip Almanlara, Volkswagen'e satmış. Ve şundi de Volkswagen batırmış Seat'ı, Barcelona'- daki fabrikasına kılit vurmak istiyor. Kilit deyip geçmeyın. Bir kilit, 10 bin işçi- nin ekmeğini elinden almakla kalmayacak, Seat'a yan ürünler sağlayan aynca 500 tane küçük işletme de kapanacak. Bu da 50 bin işçinin sokağa aülması demek. Zincirin bir yerlerinden bir halkası koptu mu, sonu kö- tü. Genel seçimlerden önceydi. Sermaye de, sanayici de, işadamlan da az saldırmadılar Felipe'ye; paramız aşın değerli, devalüe et, MADRID ALt KIŞLAK diye. Felipe direndi. Avrupa Para Sistemi'- nin öngördüğü sınırlar içinde kalmaya ça- hştı, olmadı. Sermaye güçlü geldi ve son bir yıl içinde peseta yüzde 30 devalüe edildi. Seat'ın Almanya'dan gelen parçalan. gir- dileri de yüzde 30 pahalandı. Yani devalü- asyon kalbinden vurdu Seat'ı. Ekonomi. gızli bılım. Bir yerini dikiyor- sun belki. ama bır başka yerinden patbyor. Patladı. Arabanm tekerlekleri patladı. Onun jçin diyorum, Seat'ın tekerlekleri ha- vada. İşçilerin ayaklan havada. Daha çok üretmek. Büyümek, büyü- mek. Çevresindeki tümküçükleri yutmak. yutmak. Fiat'm karnı İtalya'da doymadı, İspanya'ya geldi. Sonra Volkswagen, Fi- at'ı İspanya'da yuttu. Japon dinozorlan Amerika'nın başına dert. On >ıl önce Det- roit'te Ford bır ölüm kahm savaşı vermişti. Dinozorlar, ölmek içın büyürler. Ve can çekişiyorlar şimdi, tekerlekler havada. Can çekişen yalnızca dinozorlar değil elbette; asıl yaşam savaşı veren. dinozorlan bugü- ne kadar besleyen yüz binlerce işçi. Hep kötü mü dinozorlar? Spielberg'in sevimli canavarlan iyi. Örneğin bir Volks- wagen'in fıyatının yüzde 25'ini işçi giderleri oluştururken. Renault çok daha cimri dav- ranıyor işçilerine. ancak yüzde 17'sini veri- yor. Peugeot da farklı değil, gelırinin yal- nızca yüzde 19'una kıyabiliyor ışçileri için. Volkswagen pek kar etmiyor; 1992"de kar oranı yüzde 1. Peugeot'nun yüzde 3.4 ve Renault'nun yüzde 5.1! "Ekonomi gizli bi- limdir" diyorlar. Suçlu kim. bılmıyorum. Dinozorlar mı, işçiler mi? Volkswagen'in patronu Ferdinand Pi- ech, dinozorlann bugünkü ölümcül du- rumlanru, ''ördek beslene beslene öylesine böyndü ki, artık uçamıyor" diye açıklamış. Ördek, dinozorun kibarcası olsa gerek. Hitler'in Iıalk arabasf dediği Volkswa- gen'i Piechin dedesi Ferdinand Porsche geliştirmiş ve Volkswagen, savaş sonrasın- da Alman ekonomi mucizesinin sımgesı ol- muş. Şimdi ise İspanya ekonomisinin yüz karası. Benım bir 'Cafer'im var. Epey yaşlıca. Tamirden çıkmıyor pek. Plakasında "CF harfleri olduğu için oglum Banş özgür, 'Cafer' adını taktı. Şunu bir gün yenilesek deyip duruyoruz. Bizi yine yolda bırakü, yine tarnirde. Böylece biz de bir pazar günü evde hapıs kadık. Yaşh Cafer'i düşündüm, Seat'ı. ansızın sokağa aülacak on binlerce işçıyi düşündüm. Kırk, elli yaşında ansızın işsiz kalan birisi ne der kansına. çocuğuna? Ey dinozorlar. ayağınızı bıraz denk alın, biraz dengeli bıraz 'planh' büyüyün! Hoy- ratça harcamayın liberalizmin özgürlüğü- nü! Bosnalı Sırp çocuk Sırp askerinin alahnu temizliyor. Dragan, ebeveynkrini kaybettikten sonra askerlerle yaşamaya başladı. Izzetl>egoviç^ BalkaııKonferansıistiyor NEW YORK (AA) - Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Alia lzzetbego>iç, bölge için kapsamlı çözüm bulunabilmesi için bir Balkan Konferansı düzenlenmesinı önerdi. İzzetbegoviç, BM Gcnel Sekreteri Butros Gali'ye yolladığı mektupta, Cenevre'deki banş görüşmelerinin bir çözüme ula- şılmasını sağlayamadığını kaydetti. İzzet- begoviç konuşmasına şöyle devam etti: "Tûm bölge için kapsamlı bir çözüm bu- lunması amacıyla BM ve AT gözetiminde bir Balkan Konferansı toplamnası yararlı olacaktır. Hırvatistan ve Sırbistan arasın- daki ilişkikr de Bosna'daki banşı yakmdan etkilemektedir. Balkanlar'daki savaş, Asya De Avnıpa'yı yakmdan etkilemektedir. Bal- kanlar'daki savaş, Asya ile Avrupa arasın- daki mal ve sermaye aktşmı da etkilemiştir. İyi hazırlanmış ve etkili olarak yürütüle- cek bir konferans başardı olabilir. Balkan- lar'da banş söz konusu olunca, tüm dünya güçlerinin katkıda bulunacağuıa da inanı- yomın." Ateşkes Bosna'da merkeze bağh Noi Travnik kasabasında Müslümaıüarla Hırvatlar arasında ateşkes ilan edildi. Novi Travnik'te Hırvatlaria Müslü- manlar arasında önceki gün karşılıklı esir değışimi yapıldı. Bu arada Hırvatlann esir değişimi sırasında rchin olarak aldıklan Müslüman çocuklan da kullandıklan gö- rüldü. Hırvatlar yaşlan 13 ile 16 arasında değişen 6 çocuğu asker muamelesi ile esir değişimıne soktular Novi Travnik'te ateşkes ilan edilirken Bosna-Hersek'in diğer cephelerinde çar- pışmalar bütün hızıyla sürüyor. Drovniİc ve Goradze'de Sırp saldınlan dün de devam etti. Sırplar Teşanj'a ulaşmak isteyen yardım konvoyunu durdurdular. KKTC'de erkenseçim 12 aralıktayapılıyor İZZETR1ZAYALIN LEFKOŞA - KKTC'deki 'erken seçım- ler', 28 kasımda kesinlikle yapılmıyor. Büyük bunalım. tartışma ve uzlaşmazlı- klara yol açan 'seçimler'in, K.KTC Mecli- si'nce yeniden düzenlenmesi gündeme ge- len "halkoylaması ve seçim yasası' deği- şikJiği dolayısıyla 12 aralıkta yapılacağı bildirildi. İktidardaki Ulusal Birlik Partisi'nin (UBP) organı 'Birlik' gazetesi de dünkü (cumartesi) sayısında, "Seçim tarihinin değiştiğini ve erken seçimin 12 aralıkta olacağmı" yazdı. Bu yöndeki karar, yannki Bakanlar Kurulu toplantısında ahnacak... Bu gelişmeler nedeniyle UBP'de "Mfl- letvekilliği aday adaylânnı sıralama se- çimlerr de ertelendi. UBP MeclisGrubu, "Secim Yasası'nda değisiklik yapılması ile seçim tarihinin ertelenmesini hızlandırmak" üzerc. "yasa önerilerini, yasal olarak yedi gün halkın bilgisine getinne sürecini" kısaltma karan alarak KKTC Meclisi'nde onayladı. Değişiklikler ele ahnacak UBP Parti Meclisi. yann seçim yasasın- da öngörülen değişikliklen ele alacak... UBP, yasaya, üç seçim bölgesinde ayn ayn %36 üst baraj ile fazladan' % 19 yani 10 milletvekilliği eklemeyi öngörürken, muhalefet partileri, %37 üst baraj ile %10, yani 5 milletvekilliği, veya %38 üst baraj ile % 19, yani 10 veya %40 üst baraj ile %10, yani 5 milletvekilliği öneriyor. Yasa. ada genelinde %5 alt baraj da içeri- yor. Muhatefetin mitingi Muhalefet partilennden Demokrat Parti, Toplumcu Kurtuluş Partisi. Cum- huriyetçi Türk Partisi ve Vatan Partisi'- nin düzenleyerek birçok sendıkal örgütün desteklediğı mitingde, "bu yöndeki öneri- ler" tekrarlanırken. halktan, "iktidar de- ğtşikUği' istendi. Mitinge Hür Demokrat Parti ile Yeni Kıbns Partisi katılmadı. "UBP Gnıbu'nun, %36 üst baraj ile %19 ek milletvkilliği eğiliminde olduğu- ıw" belirten UBP Grup Başkan Vekili Güner Göktuğ, "parti yetkiü organlannm karar vermesi durumunda her şeyin değişe- bileceğini" de kaydettı. Buna. UBP Parti Meclisi yann karar verecek. Parbİerin, %38 üst baraj ile fazladan' %19, yani 10 milletvekilliği noktasında uzlaşacaklan anlaşıhyor. "Erdal İnönü'nûn girişimleriyle ikti- dann tutumunda bir yumuşama oktuğunu" söyleyen KKTC Cumhurbaşkanı Raırf Denktaş, "1990 Seçim Yasası'ndan geriye kalan son pürüzlerin de iyi niyetle bir daha rötuş yapdarak giderilJnesini ve uzlaş- mazlığın giderilerek seçimlerin yapı- Imasını" ıstedi. "Seçimin dünya ve Türkiye'nin beklenti- si açısından yapılması; muhalefetin de bu seçime katüması gerektiğini" vurgulayan Denktaş, "Bu seçimleri hep beraber yap- mak için gereği yapılmalıdır" şeklinde ko- nuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle