Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17EKİM1993PAZAR
12 DIZIYAZI
Istasyon semtinden bir görünüş. Direniş cephesinde çözülmeler yaşanırken 1926 yılında Ankara'daki elçilik savısı dörtten sekize çıkar. (OZAN SAĞDIÇ'ın arşivinden)
-5-
Türkiye Dışışleri Bakanı Tevfik Rüş-
tü Aras,' 19 Mart 1925 günü tngiltere
Büyükelçısı'ne ımzalı bır nota verdı
Türkiye ıle büyükelçilık düzeyınde dip-
lomatık ılışki kurulmasına teşekkür et-
tikten sonra şunlan söyledi.
"... Devletler Hukuku ilkelerine ve
uluslararası teamüle göre krallarını ve
hükümetlerini Türkiye Cumhurbaşkanı
katında doğrudan temsil edebilmeleri için
büyükelçilerin Türkiye'nin başkenti olan
Ankara'da resmi ikametgahları olabilir.
Bundan başka. y abancı misyon şefleri-
nin hükümetlerini ilgilendiren konularda
doğrudan doğruy a dışışleri bakanı ile gö-
rüşmeteri arzu edilir ve bu her iki ülkenin
yaranna olur.
Bu genel kural.n Türkiye için değiş-
tirilmesine sebep ve imkan yokrur.
Cumhuriyet Hükümeti, y abancı mis-
yonlara bir cemile olsun >e onların \nka-
ra'ya taşınmalan en iyi şartlarda yapıla-
Cumhuriyefin başkenti:
A N KA R A
zık, fakat kararlıydı Türk hükümelının
başkem konusunda ödün vermesi söz-
konusu değildi ve hiçbir zaman da ol-
mayacakü Türkiye Dışışlen Ba-
kanlığı'nın İstanbul'da bir bürosu
vardı. Buna. Hariciye Vekaleti Murah-
haslığı deniyordu. Türk makamlanyla
yabancı elçılıkler arasındakı günlük işle-
rin yürütülmesınde bu büro yardımcı
oluyordu. Ama bu da geçıcıydı. Bır süre
sonra bu büro da kaldınlacaktı
Fransa'ya venlen cevapta. nazik ama
kesin bır dille, Türkiye'nin başkentinın
Ankara olduğu. İstanbul"dakı Dışişlen
'bürosunun üende kaldınlacağı, Anka-
ra'daki elçilik görevlısinın büyükelçının
yerini tuiamayacağı halırlatıldı.
İtalya'ya verilen cevap da hemen he-
men aynı yöndeydi. İngıltere'ye venlen
17Temmuz 1925 tanhhnotadaıse daha
kesın birdıl kullanıldı. Özeile. "Ankara,
başkenrrir. BüyflkeiçUer ve elçiler baş-
Osmanlı Saltanatı 'nın yerinde yeller esen istanbul'da
' 'direnişçi'' büyükelçiler, bUgisizlikten kıvranıyorlardt
Sudançıkrnışistakozlar!..bilsin diye, eiinden gelen bütün kolaylı-
kları göstermiştir ve göstermeye hazırdır.
Hatta Türkiye ile diplomatik ilişkileri
bulunan devletlere büyükelçitik ve elçilik
binaları v apmaları için arsa vermeye yet-
ki tanıyan bir > asa Türkiy e Büyük Millet
Mecltsi'ne sunulmuş bulunmaktadır ve
bumın yakında onaylanacağı umulmak-
tadır.
Bu şartlar altında. bugün tstanbul'da
oturan ntisyonlara geçici olarak tanınmış
olan kolaylıkların, hunların taşınma-
larını kolaylaştırmak ve o zamana kadar
günlük işleri aksahnadan yüriitebilmele-
rini sağlamak amacıyla tanınmış olduğu-
nu ekselanslarımn lütfen anlay acaklannı
untanm.
Hem bu esasları ve hem de > abancı
misyonlann Cumhuriyet Hükümeti'yle
doğrudan doğruy a ve sürekli temasta ol-
malarının gerek v abancı devletlerin gere-
kse Türkiye'nin yüce çıkarlarına olacağı
göz öminde tutularak bu mis>onların
mümkün olan en kısa zamanda Ânkara'-
ya taşınacaklarını umanm..."
Bu notanın bırer benzeri İtalya \e
Fransa büyükelçilerine de verildi
Türk hukümeti. üç Batılı devlete bi-
raz hukuk dersi vererek. Ankara'nın
başkent olduğunu ve yabancı elçılerin
başkentte oturmalan gerektiğini bıldıri-
yor. Bu konuda ödün verilmesi söz ko-
nusu değjldir.
tngiltere direnecek!
İngilız Büyükelçısi Lındsay bu notavı
alınca, Londra'ya. "Yapılacak bir tek
şey var, o da direnmektir" dedı ve "Eğer
üç büyük devlet direnişlerini gevşetmez-
lerse. öteki devletler yan çizemezler. Şu
halde en önemli nokta cephe birliğidir"
diye ekledı.
tngiliz Büyükelçısi Lindsay, Ankara'-
ya karşı birleşık cephe halınde direniş
sürdürülürse, "mutiakiyetçi devlet" de-
diği çiçeği bumundakı türkiye Cumhu-
riyetı'nın çökebileceğinı ve 'înutlak ha-
Idm" diye adlandırdığı Mustafa Ke-
mal'ın devnlebileceğinı de ima edıyor-
du:
"Bu ülke bir mutiakiyetçi devlettir ve
bu işte (başkent işinde) mutlak hakimin
(Mustafa Kemal'in) kişisei onunı da söz
konusudur. Direnmekle zamam ka-
zanmış oluruz ve bu tek adam rejiminin
ne kadar ömrü olduğunu kimse söyleye-
mez" diyordu.
Ve fngilıere. sonuna kadar direnmeye
ahdettı! Türk notasına 25 nisan günü şu
cevabı verdı:
"...Majestelcri hükümeti, Türk notası-
nda söz konusu edilen ve genel uygulan-
ması tartışma konusu yapılabilecek olan
Devletler Hukuku düşünceleri üzerinde
durmaksızın, kendisine resmi konut y ap-
ması için Türk hükümetince Ankara'da
arsa teklifîni senet sayar. Majesteleri hü-
kümeti, teklifi takdirle karşılarken, aynı
zamanda bunu kabui ermesinin Türkiye'-
deki temsilcisinin hareketine herhangi bir
sınuiama gerJrecek nitelikteki şartlar do-
ğurmasını kabul edemeyeceğini de belirt-
ABD eicisi Kordiplomatik yavaş yavaş Ankara'daki verini alırken İstanbuldan aynlmayı
reddeden elçiler kendilerini bir depresyon içinde bulurlar. Buna karşın başkente
gelenler normal çalışmalarını sürdüriirler. Atatürk Amerikan elçesine örnek çiftlikleri gezdirirken.
mek arzusundadır. Majesteleri temsilcisi.
hükümetinin çıkarlan va da uluslararası
ihşkiler onun nerede bulunmasını gerekti-
rirse orada olmayı görev bilecektir; ama
kendisi, bir genel kural olarak. resmi ko-
nutlarından birindc ötekinden daha uzun
süre oturmak durumunda bvakılamaz."
Cevabı nota budur! İngiltere. hu-
kuku. teamülü bır kenara ıtiyor. Hu-
kuktan. hatta ciddıyet-
ten uzak ve an düşün-
çeli bir göruş sergiliyor.
İngiliz Büyükelçisı'nın
Türkiye'de birçok ko-
nutu olabılirmış. Ekse-
lans», paşa gönlü nerede
isterse orada oturur-
muş. Kımse ona o evın-
de çok oturdun, bu
evınde az kaldın diye-
mezmiş. Sözgelımi
yılda üç beş gün Anka-
ra'ya uğrar. yılın geri
kalan 360 günunü Bo-
ğaz kıyısında, Tarabya'da geçirebilir-
miş Hazret, sankı Türkiye cumhurbaş-
kanına güven mektubu sunmuş bir "mu-
kim" (resıdent) büyükelçi değil de Bo-
ğaz kıyılannda hoşça vakit geçırmeye
gelmış bır turisttir!
Türk hükümetinin sunduğu bedava
arsaya gelince, İngiltere bunu hemence-
cık kabulde hıç tereddüt etmiyor. Ama
bunun karşılığında herhangi bır yü-
kumlülük altına gırmeye de yanaşmı-
yor. Türk hükümeti, bedava arsayı. elçi-
lik binası yapımı için. elçiliğin başkentte
kurulması için önermıştır. İngiliz no-
tasında ise "resmi konut" için deniyor
Aslmda İngiltere, Ankara'da sadece
konsolosluk binası düşünmektedir. El-
çilik değıl..
Fransa ve ttalva da Ankara'da arsa
925 yılınagelindiğinde
"direnişçiler" İstanbul'da çoğunluğu
sağlamışgibiydiler. Başta
İngiltere, tam 18 ülkenin büyükelçileri
haladevrik ''payıtaht''takalmaya
ısrarlıvdılar.
teklifîni derhal kabul ettıler. Ankara'da
büyükelçilik açmaya ise yanaşmadılar
ve ingiltere ile ağızbirbğı yaptılar.
Türkiye'nin son sözü
Turk hukumetı. ıkı buçuk-üç a\ ka-
dar bekledikten sonra, 1925 yılı tem-
muz ortalannda İngiltere. Fransa ve
İtalya'ya cevap verdi Turk notalan na-
kentte ofururlar. Bu bir Devletler Huku-
ku kuralıdır. tartışılamaz" dcndı.
Türkiye son sözünü söylemış oldu.
Bundan sonrası zamana bırakıldı. Za-
man. Türkiye'den yanaydı Çünkü Tür-
kiye haklıydı. Türkiye'nin ba^kentı An-
kara'daydı. Türkiye Cumhurbaşkanı
ve Türk hükümeti başkentteydı. Ya-
bana elçiler de eninde sonunda Anka-
ra'ya gelip yerleşeceklerdı.
Yerleşmek zorunda kala-
caklardı. 1924yılında Lo-
zan Antlaşması yürürlüğe
gırdı. Türkiye. yabancı
devletlerle normal diplo-
matık ılişkıler kurdu. Ya-
bana ülkelere elçiler atan-
dı. Yabana devletler de
karşılık \erdiler. Turkıye'-
ye elçiler gönderdıler. Ve
Türkıye'deki elçilikler iki-
ye bölündüler: (a) Anka-
ra'da oturanlar. (b) jstan-
bul'da oturanlar. İstan-
bul'da oturanlar çoğunluktaydı. 1925
yılında İstanbul'da 18. Ankara'da ise
sadece 4 elçilik vardı Bu sonuncular,
Afganistan. Sovyetler Birlıği, Polonya
ve Yunanistan elçılikleriydi.
îstanbul'da oturan elçıter. Türkiye'-
nin yenı başkentıne karşı bırçeşıt "dıre-
niş cephesi" oluşturrnak iddıasındaydı.
Bunlann elebaşısı İngiltere elçısiydi.
Ama bu sözümona cephcde bırlık yok-
tur Kımilen Ankara'ya hıçbır zaman
taşınmavacaklannı söylerler. İngiltere.
Fransa. italya gibı. Kımilen. sırf Fngilız-
ler'in hışmına uğramamak için Anka-
ra'ya idşınmayı ertelemektedır. Ro-
manya. Yugoslavya, Bulganstan gıbi
ülkeler bu gruptandır. Bazı elçiler ise
Ankara'da henüz bina yaptıramadı-
klan için îstanbul'da otururlar. binaian
hazır olunca Ankara'ya taşınacak-
lardır. Bunlar Almanya. İran gjbî dev-
letlerdır.
Kendı aralannda bölünmüş olmak-
tan başka. İstanbul'dakı "direnişçiler",
moral olarak çöküntü ıçındedırler.
Haşmetli Osmanlı Saltanatı'nın şimdi
yeller eser yennde! İstanbul'da ne padi-
şah ne halıfe ve ne de Babıalı hükümeti
vardır artık. Onlarla birlikte o gösteriş-
lı. görkemli törenler. kabuller de mazı
olmuştur İstanbul'dakı yabancı elçiler.
şimdı kime göstenş yapacak. kime
baskı yapmaya kalkışacak! Herbirinin
süngüsü düsrnüş,tür. Üstelik, İstanbul'-
da oıurarak Ankara'daki işleri yürüt-
mek hıç de kolay değıldir.
İstanbul'dakı kordiplomatik, adeta
bir kenara ıtilmış. dışlanmış ve Cuflib^u-
riyet yonetialerince pek umursanmaz
haldedir. Bu yabana dıplomatlar oya-
lanmaya, a\Tinmaya çalışırlar. Ama bu
monoton vakit geçirmeler onlan doy ur-
maz. Her birinın ıçını kurt kemirir. Hü-
kümet Ankara'da. Meclıs Ankara'da.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal An-
kara'dadır. Ve Mustafa Kemal, o ılk yı-
1larda İstanbul'a >azlan bıle uğramaz.
İstanbul'dakı yabancı elçiler Ankara'yı
dürbünün tersınden seyrederler. İstan-
bul'da elçilik etmenın eski görkemi kal-
mamış. tadı tuzu kaçmıştır.
Kazdıkları kuyuya düştüler
Ankara'ya karşı direnışın elebaşılı-
ğını yapan İngiliz Büyükelçisi Lindsay,
kazdığı kuyuya düşmüş gibidır. Daha
1925 yılı başında şunlan yazar:
"Kordiplomatik, birçok başkentte.
bukalemun gibi, bulunduğu çevrenin ren-
gini \ansıtır. Burada (İstanbul'da) da
bizler, maalesef bir depresyon geçiriyo-
nız. Sıkıntı, eziklik ve müthiş bir
şaşkınlık içindeyiz. Ankara'nın gölgesi
üstunıuzı uzanıyor. Hepimiz bundan de-
ğişik biçimlerde nasibimizi alıyonız. He-
pimizi, burada geçici olduğumuz düşün-
cesi sarıyor. Gel-git'te suyu çekilmiş o
eski şanlı deniz kıyısında, kayalıklann
oyuklannda, susuz, kupkunı kalıvermiş
bir istakoz süriisü gibiyiz. Kendi aramı-
zda zaman zaman akşam yemekleri ve
danslar düzenliyoruz. Daha sıkça da bize
ucuza gelen danslı çav partileri yapıyo-
nız. Böylece kendi kendimizi ve çatal
bıçak tutmasını bilen Türkleri eğlendiri-
yoruz. Lzunca zaman burada kalmış
olanlarımız ise eski güzel anılann tadıyla
avunu} oriar.
Yıüardan beri. adlanmızı içeren bir
kordiplomatik listesi basılrnamrştır.
Doğru dürüst birbirimizi bile tanımıyo-
ruz. Lnvanlanmız bile değişik. Kimimiz
elçi, büyükelçi. kimimiz de temsilci, dele-
ge, işgüder ya da yiiksek komiser. Kimi-
miz Türkiy e ile hâİâ sav aş halinde gibi; ki-
mimiz de bemen hemen barış halinde..."
Ankara'yı başkent olarak tanımak ıs-
temeyen, Boğaz kıyılannda oturup
İstanbul'un tekrar payıtaht olmasını
boş yere bekleyen "direnişçi" elçiler ışte
böyle bır moral çoküntüsü içindedirler.
Boğaz kıyısında otururlar ama. diken
üstünde otururlar! Karamsarlık. yan-
nlantıa güvensizlık hepsinı sarmış ve
hepsının üzerine "Ankara'nın gölgesi"
uzanmıştır.
Direniş kırılıyor
Çok geçmeden bu "direniş cephesin-
de" çözülme başlar. 1926 yılında çözül-
me gözle görulürcesine hızlanır. O yıl
içinde İstanbul'dakı elçilikler birer-ikı-
şcr Ankara'ya taşınırlar. Sürekli olarak
Ankara'ya yerleşen elçiliklenn sayısı
1926 yılında dörtten sekize çıkar. Mısır,
Çekoslovakya ve Arnavutluk elçilıkleri
temellı olarak başkent Ankara'ya yerle-
şırler. Belçika elçılıği de Ankara'da bir
ev tutar. Türkiye'de ılk defa elçilik açan
devletler. İstanbul'u hiçdüşünmezler ve
doğrudan Ankara'ya gelırler. Ankara'-
da kurulmuşolan elçilikler de başkentte
iyıce kökleşirler. Sovyet Büyükelçiliğı
binası tamamlanır, Almanya ve Polon-
ya elçilik bınalannın yapımı ilerler...
YARIN: İlginç bir çay
partisi
ANKARA NOTLAKI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Selanik'te Günler: (6)
Mustafa Kemal'in
Doğduğu Evde...
Selanik Başkonsolosu Murat Bilhan'ın çağrısına ne-
den o denli sevinmiştim, anlatması güç. Murat Bilhan,
gazetecilere Başkonsolosluk'ta yemek verecekti. On
beş-yırmi kilometre uzaktıktaki Sunbeach Oteli'ne ara-
baları gönderdi Bindik. Yakındaki köyden bir mayo al-
mak istıyordum, zırhlı arabayla gidip mayoyu da aldık!
içimi asıl kıpır kıpır eden, yiyeceğimiz yemekten çok,
Mustafa Kemal'in doğduğu evi görmemizdi. Başkonso-
los Murat Bilhan:
- Önce yemeği yiyelim, müzeyi sonra gezeriz! dedi.
- Hayır, önce müzeyi gezelim, Atatürk'ün doğduğu evi
görelim! Sonra yiyelim yemeğimızi.. demek geçti içim-
den, tuttum kendimi. Balkan Gazeteciler Konfederas-
yonu'nu oluşturmak için, Çağdaş Gazeteciler Derneği'-
nden Selanike gelmiş bir bölük arkadaşız O günkü
yemekte kimler mi vardı9
Mahmut Tali Öngören, Murat
Yetfcin, Veli özdemir, Yüksel Baysal, Celal Toprak, Ne-
bil Özgentürk, Ahmet Özgenç, Ali Tartanoğlu.
Yemek bıtti, müzeyi gezebıliriz. Başkonsolos Murat
Bilhan, Atatürk'ün doğduğu evle ilgilı bilgi veriyor. Ev,
Mustafaların değil, kira evi. Bu evde doğmuş, ama hep
bu evde oturmamışlar, daha sonraları küçuk bir eve ta-
şınmışlar. Muzipliğim tutuyor, soruyorum:
- Mustafa'nın karga kovaladığı çiftlik nerede?
- Orası buraya uzak, "Langada" diye bir yer var, ora-
da.
Şımdi gidip kargaları görecek durumumuz yok! Murat
Bilhan:
- Ataturk, evin ikinci katında işte, şu odada doğdu! di-
yor. Beşik filan yok ortada, bir de beşik koysalar, onca-
ğız yapay olurdu artık.
Atatürk, Ankara'da, başını dinlemek için Kızılcaha-
mam'daki Çamkoru'ya gittiğınde, toprağa boylu boyun-
ca uzanırmış Onların biraz ilerisinde Sabahattin Ali,
Niyazı Ağırnaslı, arkadaşları, bakarlarmış. Atatürk ile
arkadaşları kalkıp gittıkten sonra, tam aynı yere Saba-
hattin Ali uzanır; ellerini başına yastık yapar
- Çocuklar. bakın ben Atatürk oldum! dermiş.
Bir arkadaş:
- Atatürk, şurada oturmuştur! deyip koltuğa kuruluyor.
Düşünüyorum, Atatürk'ün devrimleri bir bir yıkılmak
istenirken, kimler bunun ayrımında. 10 Kasım'larda, gi-
dip "Atatürk izindeyiz!" demek iş değil, o devrimlere
sahip çıkmak yürek işi, gerçek yiğitlik o. Ezanı Türkçe
okuyacak babayığıt yok mu? Gerıcilerin, Amerika usak-
larının salyaları nasıl akıyor, görmüyor muyum? Ama
Atatürk düşmanları yine de budala. Foyaları çabuk çıktı
ortaya. 'Kuran kurslan yemıni" geldikçe usuma, tüyle-
rim diken diken oluyor. Bakın, körpe beyinlere işlenen
şu "yemin'degeçentümcelere:
"Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim. Türkiye
dinsiz, laik bır memleket haline gelmiştir. Hayatımı,
Mustafa Kemal dinsızlıği ile savaşa adayacağıma, Tür-
kıye'yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mü-
cadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan
dinsiz kanunlarm tatbikinı önleyeceğıme, kısa zamanda
ümmet esasına dayanan şeriat devletinın kurulması için
devlet idaresinde söz sahibı olacak mevkilere gelmek
için çalışacağıma, dinim, Allahım ve bütün mukaddesa-
tmr&zerirm yernin ve kasem vderim. (Dr. Nfyazi K9f
man; Dinsel Bunahmdan Gerçek Hak Yoluna, izmir
1971, s.170; bundan aktaran: Doç. Dr. Zekl Başer, "Ta-
rihte, Tıp Tarihinde Yemin". Atatürk Üniversitesi Yay.
1973: "Kemalıst Ülkü"dergisl, sayı 246, Ekim 1988)
Sıvas'ta yakılanlar geçiyor gözümün önünden. Silkini-
yorum. Başkonsolos Murat Bilhan, "Atatürk Evi ile ilgili
bilgiler veriyor. herkes cankulağıyla dinliyor:
- Türklerin dışında müze, yabancılarca da ziyaret edi-
liyor. Selanik'le ilgili Yunan turizm broşürlerinde müze-
ye verilmediğı için, çoğu zaman yabancılar, müzenin
yerini bulmakta güçlük çekiyorlar. Ancak, yakın Türk ta-
rihi konusunda belli bir birikimi olanlar, yabancılar, tu-
ristik broşürlerde yer almayan bir müzenin yerini bulma
konusunda zahmete katlanıyorlar. Müzenin Selanik'teki
tanıtımı ile ilgili bu sıkıntıyı giderebılmek amacıyla Yu-
nan makamlarına başvurduk. Atatürk'e ait bu müzenin
Yunanlılarca da tanıtılmasının Selanik'in ekinsel yaşa-
mına zengınlik katacağı düşüncesini işledik. Bugüne
dek olumlu bir yanıt alamadık!
Belki Yunanlı yöneticiler bu yazdıklarımı okurlar da
barışa büyük katkısı olacağına inandığım, Atatürk'e say-
gının örneğını gösterırler.
Müzede bır özel defter var; defteri karıştırırken,
ANAP'lı Eyüp Aşık'ın yazdıklarını da okudum "Bravo
Eyüp Aşık'a!" dedım. Murat Bilhan, ilginç bir olayı da
anlattr 1980 yılında Selanik'te, Alman Başkonsolos-
luğu'ndaki görevinden emekli olduktan sonra Selanik'e
yerleşen Alman Bayan Carola Meurin, vaktiyle Ankara'-
da 1930-1940 arasında Alman Büyükelçiliği'nde görev
yaparken satın aldığı çoğu antika 42 parça, "Atatürk Evi"
Muzesi'ne armağan etmış. Eşyalar, müze demirbaşına
geçirilmiş, ancak yer darlığı nedeniyle tumü sergi-
lenemiyormuş. Bir yabancının, Atatürk'e, Türk halkına
bu yakın ilgisı ne güzel bir şey! Aynı ilgiyi, Yunanlı kom-
şumuzdan da bekliyorum. Atatürk onların büyük kentta-
şı (hemşerisi), öyle değil mi?
Balkona çıkıp resimler çekiyoruz. Ahmet Özgenç, 100
yıllıkağacabakıp:
• Arkası 15. Sayfada
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Aranılan bir kişinin -
bulunabilmesi için tanık-
lann verdiği bilgjlere göre 2
çızilen yüz resmi. 2/ Sidik o
asidi tuzu... Beyaz etli bir
Akdeniz bahğı. 3/ Eski 4
bir Fransız halk dansı... g
Budacılık'ın Japonya'da
büyük önem taşıyan k o 6
lu. 4/ Tek hücreli bir hay- j
van... Germanyum ele-
mentinin simgesi. 5/ 8
Gemilere girip çıkmak g
için kullanılan iskele...
Eserler, yapıtlar. 6/ Parola... Ba-
harlı bir bitki. 7/ Osmanlılarda
gümrük vergısi... Gelin tacı. 8/ Se-
vap... Yapağı ya da keçi kıbnın
dövülmesıyle elde edilen kaba ku-
maş. 9/ Şarbon hastalığına verilen
bir başka ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Çoksesb' müzikte bir beste... Taş
ya da ağaçtan yapılmış büyük hay-
van. 2/ "O yer" anlamında kulla-
nılan sözcük... Kesılen ağacın
yerde kalan kütük dibi. 3/ Denızli'nin bir ilçesi... Kayısı, erik,
zerdali gibi meyvelerin kurusu. 4/ Kimı işlen yapan mekanik ya
da elektrikli aygıt... Radyum elementinin simgesi. 5/ Borusesi...
İkı borunun birbirine bîrleştirildiği yer. 6/ Sevinç belirten bir
ünlem... Çok iğneli uzun balık oltası. 7/ Merkez Bankası'nın
pasifinde kayıtlı para miktan... Ses. 8/ Avrupa'nın, Ladoga'-
dan sonra ıkıni büyük gölü... Zaviye. 9/İnceltîci... Bır çeşit tath
çörek.