Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24OCAK1993PAZ/
OLAYLAR VE GORUŞLER
I
X
Medeniyyet DediğinTekDişiKalmış...
Her iki yılda bir tam bu zamanlar Bağdat'a, Babil'e
hûzünlü ağıtJar yazmaksa kaderimiz, meczup bir
Arap liderine kızmak, ama hala dişli o canavara bin
kere daha fazla ifrit olmaksa tecelîimiz, insan olma
onurunu bu denli yerlerde sürükJeniyor görmekse kjs-
metimiz, nasıl dayanacağız bu işe?..
ERHANKARAESMEN
stıklal Marşı ozanının
I
tutucu (muhafazakar)
bir kafa taşıdığı biline-
gelmiştir. Ancak ona, o
tartışmalı, "Medeniy-
yet dediğin tek dişi kal-
mış canavar" dizesini yazdırtan, bu
kafasından çok, yurtseverlik dolu
gönlüydü galiba. flk bakişta. kaba bir
uygarbk düşmaniığıran saldmya uğra-
mış bir aslan kükremesinde kendini
buluşu gibi algılanabilir. Ama pes per-
deden düzayaklığı içınde, bu dizede,
bir uygarlık kılıfıyla sarmalanmış em-
peryalizme karşı çıkışın çığhğj da gizli-
dir.
Bu kıüfın zarif kumaşı, cici, bakımlı.
modern, şık, harcketli insanlardan ve
çokbilir. rasyonel dûşünür, teknoloji
üretir. rahat tüketir, biümde-sanatta-
sporda hcr yerde önde koşan toplum-
lardan dokunmuştur. Bu kibar ve do-
yurn bulmuş dünyada kire, pasa, sev-
gisizliğe, kabalığa, hakkanıyetsizlığe,
hele heie cinayete hiç yer olmadığıru
düşünürsünûz. Yani size öyle düşün-
dürtülür. Böylece, herkes kabullen-
miştir ki vahşet, kaba kuvvet kullanı-
mı, vurdu kırdı, msan haklan ihJaJi. bu
ilerlemiş dünyanın işleri olamaz. Bu
uygariık dişi melanete olsa olsa Türk.
Hintli, Vietnamlı, Filistinli, Tanzan-
yalı ve ben2erleri tarafından başvuru-
lur. Bu Türkün, Hintlinin ve suçlana-
gelmiş benzerlerinin büyükçe bir kesi-
mi de "Adamlara bak aşkolsun. şöyle
böyle... Ah bizde olsaydı beceremez-
dik böyie şöyle..."' yutturulmuş
mantığmın kıskacında kıvranırlar Az
gelişmişlik ya da gelişmesini henüz ta-
mamlayamamışlık zaten biraz da bu-
dur.
Ama o canavar var ya, o canavar. o
nazenin kıhfın gizlediği hayvan pos-
tundan daha kıllı. hayvan vicdantn-
dan daha acımasız o gece kurd"-gün-
düz fahişesi kanşımı ucube. birsabaha
karşı M bilmem kaç ölüm kuşlannın
yedeğinde, S yüzyirmi bilmem ne kar-
galannjn korumacıiığında, F kiisur
numaralı cchcnnem kusmukçulanyla
verküresınin altını üstüne petirir. tşin
kötüsü, tek dişi kalmışa da pek benze-
mez henûz.
Dünyanın en güzel kadınlannın, en
yakışıklı delikanlılannın sokaklannda
dolaşüğj o canım mazlum Boşnak ül-
kesınde olup bitenleri büyük ustalikla
geçiştirmede de, fukara Irak'ı kalbura
çevirmede de o canavar tam kendi
kendisine eşittir. Güçhî, hırslı, gözü
dönük, sefil çıkarlar peşinde, hudut-
suz bencil, kararlı bir aamasızJjk için-
de. Bu insanlık aşağısı işlerde Tür-
kiye'ye düşen töhmet ise ayn bir yaa-
nın konusunu oluşturacak kadar
utanç vericidir.
O canavann melaneti!
Her ıki yılda bir tam bu zamanlar
Bağdat'a, Babil'e hüzünlü ağıtlar yaz-
maksa kaderimiz, meczup bir Arap li-
denne kızmak, ama hala dişli o cana-
vara bin kere daha fazla ifrit olmaksa
tecelîimiz, insan olma onurunu bu
denli yerlerde sürükleniyor görmekse
kısmetimiz, nasıl dayanacağız bu işe!..
Benim kuşağım. yanm yüzyılı devi-
rip ötesine geçmiş Türk yurttaşlan,
"Batı'ya açılan pencere" masabyla
ninnilenmişlikten nasibini epeyce al-
mıştır. "Avrupalarda, Amerikalarda
gezip tozma" hayaliyle az avunma-
mıştır. Kimimiz de bu pencereden at-
layıp birdönem o cici diyarlara savrul-
muşuzdur. Yumuşak kumaşın altın-
daki o yabarul (vahşi) scrtlığı duyum-
samışızdır kimi zamanlar. Ama gercek
yüzü kesfedebilmemizde pek olanaklı
olamamjştır. Sonuçitibanylaoralarda
yaşıyorsun. Konserinde, en iyi çalm-
mış Brahms'ıru dinliyorsun. Sinema-
smda sabah akşam Chaplin'ini, Berg-
man'ını görüyorsun. SokakJannda Pi-
casso'su ile taruşıyorsun. Araştırma
laboratuyannda dünyanın en yeni bil-
gileriyle ilkönce sen taruşıyorsun. Bi-
reysel sıcak dostluklar kurabildiğin in-
sanlar taruyorsun. Yönteminde bir
bozukluk olduğunu sezinlesen bile
çok kızamıyorsun yirmi küsur yaşm
içinde yaşarken.
Ama eÜi kûsuryaşmda kendi ülken-
de yaşarken ve çevrende o canavann
melaneti dolup taşıyorsa ve hele senin
topraklann da araç ediliyorsa bu çife-
liğe, hem çok kızıyorsun hem de çok
hüzünleniyorsun. Nereye basacaksın
bu dünyada. Daha geçen ay Atlantik'-
in öte yakasına, beş gün önce de bu ya-
kas/na uzanıp gelmişsindir. Bu senin
akademik, enteîektüel ve dostluk iliş-
kilerini hala sürdürdüğün dünyadır.
Şimdi, hangi değer yargılanna daya-
nacaksın. Bütün bu yaşamını doldur-
muş sanat, düşün ve biüm-teknoloji
tannlanyla dolu o karmaşık çok mez-
heplilıği terk mi edeceksin? Ne olacak
Monteverdi? Nasıl kaçacaksın Bach'-
tan, Beethoven'dan, Schubert'ten,
Wagner'dcn? Nereye iteceksin daha
yakm tannlanru; Stravinski'ni, De-
bussy'ni, daha geçen gün son yapıtının
New York'taki dünya prömiyerinden
sersemlemış çıküğm Messiaen'mı. Ya
yıllarca rüyalanna girmiş görsel ilişki
tannlann ne olacak? Tiziano'lann,
Michel Angelo'lann, Vermeer'lerin,
Turner'ierin, Manet'lerin? Bir bölü-
münii etten kemikten de tanıyıp ru'rva-
naya erdiğin Matisse'lerin, Kan-
dinsky'lerin, Miro'lann? Nasıl yaşa-
yacaksın. her punduna getirdiğinde
coşkuyla Rembrandt'tan. Goya'dan,
Cezanne'dan, Rodin'den, C^mus'den
söz açamadan. Ya bilimciler; Descar-
tes'lar, Galileo'lar, Newton'lar...
Sizieri bırakamıyorum, ama...
Geleüm bireysel dostlanna. sanat
ortamlan tanışlanna. ûniversite ve
mühendislik çevrelerinden meslektaş
yakınlanna. Atlantik'in iki yakasında-
ki yıllannın yakın taruğj bunca insanın
anısını nasıl bastıracaksın içinde. Pi-
erre'ler, John'lar, Jacqueline'ler. B-
leen'ler, Mr. ve Mrs. Look'lar, araba
tamircin zenci Joe. sanatçı dostlann
Nick. Jean-Louis, Prof. Evans, Dr.
Boutin. doktora çahşmalannda gece
yanlanna dek tartıştığın sıra arkada-
şın Dr. Azele... Ölüm haberi Ankara'-
ya ulaştığında günlerce sokaklarda ağ-
lamaklı dolaştığın Parisli manevi ab-
lan Anne-Marie ve sevimli çocuklan...
Tüm tannlanm, tüm dostlanm... Si-
zi ve anılannızj bırakamjyorum. Ama
sizin içinizden, sizin mahallenizden, si-
zin kilisenizden, sizin okulunuzdan ye-
tişmişlerin beslediği o canavardan da
nefret ediyorum. Hepinizden pek çok
özûr dileyerek, beniiğimin bir bö-
lümünü boşaltacağını da bilsem, o ca-
navan vurmak istiyorum.
ARADABIR
Prof. BAHRİ SAVa
Ragıp SancaProf. Ragıp Sanca, eleştirici -inşaci usu ile; olgulara
yukardan bakışı ile; konunun kalbtne hızla inişi ile; ora-
da. "çıkarcılık'larınüstündeki 'nesnellikkuramı'nıege-
men kılışı ile; 'adile ve adalete' varmış hukuksal gerçe-
ği inşa bilimselliği ile; böylece, vardığı yargı ile, irtsana
bir 'huzur' verişi ile; bilimsel zihniyetin, ahlaksal karak-
terin simgesı olan profesörlükmesleğinin temsilcisi idi.
Onun için, yitip gidişi, bireysel acıları aşan toplumsal bir
boyuttadır.
Profesör Ragıp Sanca, boyuna, Türkiye'nin gündemi-
ni işgal edenler arasında değildi. Böyle gözükmeyı sev-
mezdi de... Fakat, toplumu yaşar ve onunla birlikte. acı
çekerdi. Ve de, bu acıyı, toplum içindeki bütün olgulan
hukuka bağlama yöntemini, ögretme ile hafifletmek is-
terdi. 50 yıl önce, daha asistan iken yazdığı Idari Kaza'
adlı kitap, bu yöntemin, hala gecerli bir köşetaşıdır: Ida-
reden, söke-söke bak alıcı durumda olanlarla, kendi
haksız savlarıyla idareyi yıpratanlar karşısında, bu kez.
devletin hakkını koruma durumunda olan yöneticilerin,
ve bızzat idare yargıçlarının başucu kitabı olarak .
Bu yapıtın ilgirtç bir oluşum serüveni vardır: Kürsii
bâşkanı Prof. Sıddık Sami, tam Idari Kaza bölümünü
okutacağı sırada. ağrr hastadır. Asistanından. bu zor bo-
İDfnö ökutmasını ister. Bölûm gerçekten zordur; Önce
derin bir genel hukuk formasyonu ister. Zengin ve aynrv
tılara inen bir idare hukuku birikimi gerekir. ilgili yargıç-
lannda da, hukukçulannda da, kamu hizmeti-birey yara-
n dengesıni kuran bir ruhsal güç bulunmalıdır. Sıddık
Sami Hoca, ciddi ve titiz bir insandır. Derslerini, öyle
"kavaf işi" düzeyinde yapmaz ve yaptırmaz. Fakat, asis-
tanına güveni tamdır. Netekim, asistanı Ragıp Sanca, bu
güvene yakışır bir bilimsel işçi/ikle dersleri hazırlar-
okutur-ve dersi hazırlama noöarını da, Hocasma göste-
rir. Hoca, bu inşa ve icra olgunluğuna hayran kalmıştır
Onun için, idare hukukunun bu en çetrefil konusunu işle-
miş olan ders notlarını, onları hazıriamış olan Ragıp
Sancanın imzası ile yayınlar.
Bu, Sıddık Sami açtsından, bir hocalık erdemidir; Ra-
gıp Sanca açısından da, bilimsel zihniyet ve karakter
mesleğinin, ilerde, sürüp gidecek başlangıcıdır Ben, bu
zihniyet ve karakterin, iki sürekli olguda. yâkın tanığı ol-
dum: 27 Mayıs'ta kurulan 10 kişilik Anayasa Bilim Ko-
misyonu'nda ve61 Anayasası'nı yapan Kurucu Meclis-
in 20 kişilik Anayasa Komisyonu'nda genel çalışmala-
nnda Bu çafışmalarda, Ragıp Sanca, konuların derinli-
ğine (künhüne) yönelen ve varan tümcül görüşleriyle;
sorunların kalp noktalarını görüp aydınlatan algısıyla;
hiçbir ayrıntıyı savsaklamayan titiz üretimciliğiyle; bi-
limsel verileri, politika gerçekleriyle dengeleyen uyum-
laştırıcılığıyla, katkıcı olmuştur. Ben, onun tartışmalann-
dan esinler alırdım; bu esinlerin yardımıyla, kendimi
denetim altında tutardım.
Gerçekten, bir aydın genişliğiyle konuşurken, yeni dü-
şünler üretirdi. Siz, bunların hukuk manhğı ve estetiği
önünde, kendi düşünlerinizin sağlam bir eleştirel çö-
zümlemesini yapmafırsatınıyakalardınız. Böylece, ken-
dinizi, kimi yanfışlarınızdan ayıklardınız; kendinize ve
dışarıya karşı berraklaşırdınız. O konuşarak birdüşünce
yaratma süreci oluştururdu. Bu süreç içinde, cedel hır-
çınlıkları kaybolur, onlann yerine, onunla, dinleyenler
arasında, bir nefcini denetleme-dengeleme iletişimi do-
Ragıp Sanca, avukatlık yapmamıştır Yapsaydı, bir
idare yargısı uzmanı olarak, çok para kazanırdı. O, kita-
bını yazmakla yetinmiştir anlayan anlar' demektedir.
Prof. Sarıca. iktidar savaşımı yapan eylemsel politika-
ya da girmemiştir. Girseydi, politikanın da erdemlerle
kucaklaşmasının parlak bir örneğini görürdük.
O hep suyun derinliklerinde kalarak, 'iktidarın hukuki-
leşmesı' ve Siyasanın Demokratikleşmesi' ve de so-
nunda, İnsan-Toplum' ilişkilerinin bir 'Hukuk Ahlaksallı-
ğı' ile güçlü bir zarafet kazanması uğruna hazır olmuş-
tur.
27 Mayıs, bunu anlayarak ona, Türkiye için köklü bir
demokrasileşme-hukukileşme-sosyalleşme devrimin-
de fırsat vermiştir. Bugün Türkiye'de, bu kavramlann
kurumlaşması yolunda bir atjlım ve gelişim varsa -ki
vardır- bunda, onun cabalannın da payı vardır. Işte onun
ölümü ile böyle titiz bir demokrasi ilericisi daha yitiril-
miştir.
OKURLARDAN
Sayın Dabn'aaçric mektup
Saym Dalan, eğer siz bu koalisyon hükümetinde
(kurulurken basma yansıyan haberleregöre) bakan
olsaydımz, o takdirde bu koalisyon yürür müydü?
Eski partinize göz kırpmanızın nedeni, İstanbul belediye
başkanlığı seçimlerinde ANAP'lı seçmenlerin oylannı
kendinize çekebilmek olabılır mi? Eğer değilse, İstanbul
belediye başkanlığma aday olmayacağınızı şimdiden
açıklayabilir misıniz? Yoğun çalışmalannızdan fırsat
bulabilirde biraçıklamagöndercbilirsenizçok sevinirim.
Çalişmalannızda başanlardilerim. Belediye başkanlığı
seçimlerinde de.
S.VAROLDÜĞENCİLt
TARHŞMA
Yekta Güngör Özden'e açık mektup
S
ayınÖ^den.
ülkemı/de
dcmokrasjnın
ilkevc
ktırumları tam
oljrak
\erle>memı$ bulunmuklj
bcrabcrbu konuda bırgelı^mc
veumıılıyğı\ardır Bu
gclı^mcnın kesınlİM/ vcvığlıklı
olarak surcbılmesı ıçın.dığcr
bazı koşulların vanınd;ı
iaıklığın de vuzgcçilmc/ bir
unsur olduğunu dü^ünujorum.
AtatürkçülüğünveAtatürk
ilkelcrinin (aruşılmasının
"'moda" olduğu günümüzdc
laiklik. tartışılmaya bilcgcrek
görülmeden. demokrasinın
"olmazsa olmaz'lan arasında
yeralmaktadır. Bazı çevrelerin
jaiklığedurmadan
saldınmasının nedeni. biraz da
onun, dcmokrasinin varlığı için
bu dereceönemli oluşudur.
Önce Anayasa Mahkemesi
üycsi ve sonra da bu yüce
kurumun başkanı olarak
sürdürdüğünü? hukuk ve
demokrasi mücadelesınde.
luiklıği ö?en\c savundunuz.
Bugünlerde. Prof. Dr.
Sülcyman Aslan'ın Anayasa
Mahkemesi üyeliğine, haklı
ncdenlcrden dolayı kabul
edilmcmesı üzerine, bazı
çe\ relerden aldığınız bilgisizlik
vc düzeysizlik örneği tepkiler,
sizin kişiliğinizdedemokrasiye
ve laikliğe yönelik birtehdittir.
Sizeyazılanotehdit
mektuptan. o hakaret dolu
kâğ^t parçalan ileyalnızca sizi
değil bu ülkenin demokrasiyc
inanmış insanlannı da
yıldırmaya çalışıyorlar.
Tahminedebileceğinizgibi bu
çabalan boşa gidecektir.
Demokrasi düşmanlan her
zaman yenilecek ve kafalannda
laşıdıkian karanlıkla tarih
sayfalannda yalnızca birer leke
olarak kalacaklardır.
Sayın özden. yargının en
yüİcsek yerindesiniz. Söz ve
tutumlannızJa insanlara ömek
oluşturuyorsunuz.
Görevinizin getirdiği
sorumluluğa ek olarak
böyle bırsorumluluğunuzda
var. Bugünedek Anayasa
Vlahkemesi BaşkanlığVna'
seçilirken bileçeşitliengellerle
karşılaştınız. Tüm bunlara
rağmen demokrasiye ve laikliğe
olan inancmızı korudunuz,
ödün vermediniz. Sizinleaynı
ya da benzerdüşünceteri
paylaşan insanlann hiçdeaz
olmadığını bilmenizi ve
demokrasi yolunda o değerli
çalışmalannızı sürdürmenizi
dilerim.
Saygılanmla.
Av. Cengiz Aladağ
Endişeler büyümesin
13
ocak
çarşamba
gûmi
"Tartışma"
köşesinde
yayunlanan
Sayın Arilla Dorsav'ın
'anti-beledi>e' köşe yazıiannı
eleşrirdiği yazısı için Sayın
MûratazÖzlük'e teşekkürierimi
ilermek istiyorum. Bu vazıya
satırı satırına katılmakla
beraber eklemek istediğim
birkaçşeyvar.
Bir kere Cumboriyet gazetesi bir
köşesini Sajm Dorsay'a
ayırdıysa bunu daha zengin bir
içeriğe kavuşmak ve Saym
Dorsay'ın birikiminden stnema
dtsmda da \ ararlanabilemk için
yapaıış olsa gerek. Ne yazık ki
bu köşc Nurettüı Sözen
aleyhtan di/i \a/ılara
döıiüsmüştûr. Hbette ki sansür
ve denetkfneflin karşısında VK.
Ancak gazetenünn kişisel
öfkelerin dilegvtirüdiği bir
körsü olarak kuOanıiınasmı
engeüemek biz okuriarm haklan
açKmdandâşünûMfiğönde, bir
zorontahıktur. Ba acıdan
gazetenin bu oiaya daha önce bir
son vermesini beklerdim.
Şündi, yokanda kullandığBn
'kişisd öfke' rateioneantn
Petrol kokusu
I
rak"ayapılan
son saldınlar
bizı BM ve
NATO
kuruluşlan
üzerinde
düşünmeye zorluyor. ABD ve
saldınya katılan diğcrdevletler
saldınyı BM kararlan
doğmltusunda yaptıklannı
söylüyorlar. Eğer böyteyse bu
gehşmeJer daha da
düşündürücü. BM herhangi bir
dev letin bir başka devlete
saldırması için kararalamaz.
Yada buamaçlı bir saldınya
seyirci kalamaz. Biüyoruzk)
BM'ningörevi saldın
düzenletmek değjl. saldınlan
önJemcktir. frak savunma
sistemi ya da Irak lideri
Saddam bölgesi için tehlikeli
olabilir. Ama, bu tehlikeyi
önlemenin yolu ona süper
güçlerin saldırması olamaz.
Çağımızdevletler arası
hukukunun, "gücü yeten gücü
yetene istediğini yapsın"
düşüncesini paylaşmayacağını
biliyoruz. Ama. üzülerek
göriiyoruz ki BM uluslararası
hukukun paylaşmayacağı bir
işi yaptınyor. Baalan da bu
çılgrnlığı onaylıyor. "ABD
Saddam'a haddini btldirdi."
Ya da "Irak'ı son kez uyardı"
diye övgüler dizenler var.
Böyleleri düşünmüyorlarki bu
durum böyle giderse bir gün
"Gülme komşuna gelır başma"
kuralı ışleyecek. Nasıl olsa
SSCBdedağıldı. Buçılgınlıgı
yapanlann karşısına dikilecek
birgüçde kalmadı artık.
Bu işleri yapanlara bakarsanız
bu işleri hep banş için, insancıl
neredenkaynaklandığı sorusu
uyanabilir. Sayın Dorsaybu
kadar ağır re çok sayıda yazıyı
kaleme abnak icin gerekli
enerjjyi nereden abnaktadır?
Heieba enerjinin (fmksel ve
ruhsal açıdan). çok zahmetli bir
işolduğunu tahmin cttiğimiz
lütap yazmaya bile yettiğini de
dikkate aiınca, bukonuyuSaym
Dorsay'msokağa çıkmca
gördûğü yanlışlıklara duduğu
tepkiyte acıklamak imkinsızdır.
YazKmm çıkt^ı bir gün.
tetefonda Saym Dorsay'a nicin
hiç otumhı birşeyler
yazmadığmı, ÎVurettinSözenTtı
düşünceler için yapıyorlar.
Oysa durum hiçde böyle değil.
Bu saldınlardan banş ve
insancıl düşüncelerdeğil. petrol
kokusu geliyor. Bu devletlerin
tarih boyu bu bölgeden elıni
çekmediğini biliyoruz. Bugün
deöyle. Akbabalar biryerde et
kokusu almasın, o yöreden
kolay kolay aynlamaz.
Bizimkilerde petrol
kokusundan aynlamıyor.
Yayılmacı ve sömürücü biri
için bunu doğal sayıyoruz.
Ama, BM gibi uluslararası bir
kuruluşu bu düşünceyi
kolaylaştırdığı ıcin kınıyoruz.
Sadece BM'yi değil. ABD ile
ilişkileri yönünden N ATO'yu
da kınıyoruz. Bakınız 1950'li
yıllarda ABD yayılmaalığa
özenince, NATO örgütlenmesi
içinde kendi paralelınde gjzlı
hiç mi övülecek icraatı
olmadığını sormuştum, "bir gün
güzel şeylerde yazanz" denuVi.
Ama ne yazık ki o gün hiç
gelmedi. Sayın Dorsay'ın "güzel
şeylerde yazmasını" engeUeyen
neydi acaba?
Asıl acı olan sinema eleştirilerini
beğeniyie okuduğumuz,
Cumhuriyet okuru olarak gunır
duyduğumuz Sayın Dorsay'ın
gözûnıüzdeki imajının y ıpranmjş
ohnasıdır. Bu olay ın gölgesi
yüreğimizden gitmemektedir.
Korkanm ki kitabın çıkması ile
daha da büyüyecektir.
Özgur Soyuçok
örgütlenmeleredinmiş. ClA'ya
yaptıramadığı bazı karanlık
işleri bu örgütler eliyle
yaptırmış. Son yıl Avrupa'da
bu haberierin çalkantısı sürdü.
Bu örgütlenmeden Gladio'nun
İtalya'da, Sheepesekin'in
Yunanistan'da. SDRA-8'in
Belçika'da. NATO
Commanfın Hollanda'da,
Gehlen hareketinin
Almanya'da, Shvvert'in
Avusturya'da, Secret Eritish'in
îngiltere'de ve Kontrgerilla'nın
Türkiye'de bulunduğu
söylendi. yazıldı. Ama, NATO
susuyor. "Benim örgütlenmem
içinde böyle bir düzenleme
yoktur" demiyor. Ya da
diyemiyor.
Niyazi Ünsal
Esİci Senatör
PENCERE
SUaha SHalı flkre FNtir_
Duyuru:
' 'Devrimci basma yönelik saldınlar katlanarak artıyor.
Artık devrimci yayınlann hemen her sayısı toplattlıyor.'
Saldınlann boyutu, toplatrna ve cezalarla bitmiyor. Dev-
let gözaltılardan öldürmelere, yayınlann dağıtımını ve
satışını engellemekten bayi kundaklamaya kadar her
yöntemi deniyor. Biz aşağıda imzası bulunan dergi, ga-
zeteler ve yayınevleri bu saldırılara sessiz kalmayaca-
ğımızı bildiriyoruz. Tüm okuyuculanmızı ve kamuoyu-
nu, bu konuda duyarlı olmaya ve başlattığımız imza
kampanyası'na katılmaya çağınyoruz."
Cumhuriyet'in önceki günkü sayısında yayımlanan bu
duyurunun altında adı bulunan dergi ve gazeteler:
"A/ternatif, Azadi, Barikat, Belge Yayıncılık, Deng,
Devrim, Devrimci Mucadele, Devrimci Proletarya, Dire-
niş, Ekimler, Emeğin Bayrağı, Hedef, İşçinin Yolu, Ko-
mal Yayınevi, Komün, Kurtuluş, Medya Güneşi, New-
roz, NewrozAteşi, Odak, Özgürlük Dünyası, ÖzgürHalk,
Parti Yolunda Teori ve Pratik, Partizan, Serketin, Sorun
Yayınlan, Yurt-Kitap Yayın, YeniDünya İçin, YeniÜlke.."
Devlet, anlatım özgürlüğünün güvencesini ve koşul-
larını yaratmak zorundadır.
Dergi ya da gazete ayrımı da yapılamaz. Ne yazıyor-
muş şu dergi ya da bu gazete? Türkiye'nin parçalanma-
sını mı istiyor? Bağımsız Kürdistan mı diyor? Proletarya
diktatörlüğünümüsavunuyor? Tüm dünya emekçilerine
kızıl bayrak altında birleşme cağrısı mı yapıyor? Bütün
bunlar, demokratik bir devleti ilgilendırmez. Halk, gaze-
teyi, dergiyi, kitabı alacak, okuyacak, karannı verecektir.
Devlet, kendini halk yerine koyarak halk adına düşüne-
mez: anlatım özgürlüğüne siyasal iktidar ipotek koya-
maz. Voltaire, bugün de geçerli kuralı 18'inci yüzyılda
dile getirmedi mi:
- Fikirlennıze katılmıyorum; ama, fikirözgürlüğünüzü
sonuna kadar savunacağım.
21'inci yüzyıla yaklaşırken Türkiye'de yalnız kupon
basınına özgürlük tanımak gibi bir yanlışın içinde yaşı-
yoruz. Oysa terör ve şiddete karşı olmak; ama, fikir öz-
gürlüğünde sınırsızlığı benimsemek, çağdaşlığın ökpü-
tüdür.
Ozgür Gündem gazetesi kapandı, iyi olmadı, keşke ya-
şayabilseydi; bir gazetenin ya da derginin kapanması,
her fikirde ve inançta herkesi üzmelidir. özgür Gün-
dem'de kimi yazarlar, bana ve Uğur Mumcu'ya sürekli
saldınyorlardı; böyle şeyleri de hoşgörmek gerekir. Ge-
çenlerde HEP Genel Başkanı Ahmet Türk ve parti yöne-
ticileri gazetemize gelmişlerdi, hoşbeş arasında dedim
ki:
- Bir Kürt, sana tokat attığı zaman, öteki yanağını da
çevireceksin...
Gülüştük...
Her türlü fikri en geniş hoşgörü ve özgürlük ortamında
tartışamazsak, çağdaş uygarlığın dışına sürülürüz. Ana-
dolu'daki etnik çelişkileri banşçıl yöntemle çözmek için,
bu kuralın hayata geçirilmesinden başka çare yok; si-
lahlı eylemi savunan dergilerin bile yayın yaşamlarını
sürdürmeleri gerekiyor.
Silaha silahla karşı çıkılabilir; ama, fikre ancak fikirle
kar^ıçıkılmalı...
Dostumuz Yalçın Küçük, Yeni Ülke gazetesi adına
PKK lideri Abdullah öcalan'la görüşmuş, röportajlar
yapmış, karşılıklı konuşmalar videoya çekilmiş, Yalçın
ne var ne yoksa, hepsini bavuluna doldurmuş, Türkiye'-
yedönüşünde karşısında polisi bulmuş...
Polis, havaalanında video kasetlere el koymuş; sonra
bunları TRT'ye vermiş; Apo'nun Kücük'le konuşmalan,
devletin televizyonunda, Ertürk Yöndem'in programın-
dayayımlanmış..
Olur mu böyle şey?
Bir devletin güvenlik güçleri gazetecinin video kaset-
lerine el koyup sonra da devletin televizyonunda -gaze-
leciden izinsiz- yayımlayabilir mi? Bu olay, devlet için-
deki devletin eski alışkanlıklannı sürdürdüğünü vurgu-
luyor.
Hukuk devietini kurmak istiyorsak, önce devletin güç-
leri hukuka saygı göstermeli... .,
Aydınlık
Gür** gazete 1 Mayısia. Radyo 2000 daha önce yayına başlıyor.
Neden bir 'günluk gazete"? Ntcın AydmMG.. Halkın desteğjyto çı-
kacak. Tersane ve temiz«k işçiteri kampanyayı başlattı bile... Ay-
dınltfm en büyûk aşkı 'Getçek aşkı'... Bütün okuyuculanmızı Ay-
dınltkto dayanışma kartianndan satın almaya çağınyoruz. İstanbul
Tefc 5138352-5138353-5139678. Ankara Tel: 2294280-229 8380.
Izmir Tel: 636579. Adana Te): 593960.
KRİIKEK'E SİYÂSET YASAGI HEDEFUHİYOI
ÖzaJ, Cindoruk, Demirel, parti ve sendika liderlenntn
j DGM'nin nkJ yıl mabkûmiyet karan üzenne göotşleri.
I EĞJTİM-İI'E CIA (EN6EÜ
! AAFLiyia ilişkiye geçen tek rrtemur sendikası.
KNTAGON'UN MUS1H SENARYOSU
' Bombardımanın perde arkası.
FethuDahçılaıdan s>vS toplumcutara, Kürt zenginlennden eski
MHPIilere... Özal'ın 2. dimhuriyef Parfe/'nde kimter var? • Işçi
sınıfı ve Kürt sorunu. Diyarbakır'daki sendikacrlar Törk-lş
Başkanlar Kurulu Oiyaıbakır toplantısından neter beküyor? • Siyah
Afrika'nın Tûridye'deki tek terreteısi Sudan BOyüketçesi Somaüye
mûdahaleyl yorumiadı • 'Sosyalizm hâfâ dünyanın geııçiğldiı*.
Fethi Nacfyle 1992'de edebiyatımız üzerine
SATILIK DAİRE
Etiler, 2. Ulus Gazete
Muhabirleri Sitesi'nde 100 m
2
satılıkdaire.
5124737