27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 OCAK1993 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMI ISO-9000'de Fransız desteği • Ekooomi Servisi - İstanbul Sanayi Odası (İSO) Fransız uzmanlann kaühm ve katkılanyla konfeksiyon, kimya ve elektronik sektörlerine yönelik ISO-9000serisikaIite gûvence sistemi konusunda, çalışma grubu oluşturacak. ISO'dan yapılan açıklamada, 15 ocak cuma günü Odakule Konferans Salonu'nda ön toplanüyla başlayacak grup oluşturma ^ahşmalannın 25 ocak-15 şubat tarihleri arasında sürdürüleceği kaydedildi. Görüşmelerde, ilgjli sektörlerin ISO-9000'e uyum konulannın ele aknacağı Akaryatatta verp değtşikliği • ANKARA(AA)- Yllbaşından geçerli olmak üzerebazıvergi kanunlannda yapılan değişiklik ve ithalat rejimi karanna paralel olarak akrayakıttan alınan damga resmi, belediye hissesi ulaştırma altyapı resmi ve Destekleme Fiyat lstikrar Fonu(DFtF)kesintisi kaldınlırken bunlann yerine Gûmrük Vergisi ve Toplu Konut Fonu kesintisi geldi. Fiyatlandırmada aynca alınan Akaryakıı Fiyat İstikrarFonır(AFİF) AkaryakıtTüketim Vergisi (ATV) ve yüzde 13'lük KDV kesintiterinde ise herhangi bir değişiklik olmadı. Bu arada son düzenlemeler sırasında vatandaşı ilgilendiren akaryakıt pompa *iyatlannda herhangi bir Jeğişikhk yapılmadı. İşyepterîne milyarfıkceza • BURSA (AA)-Bursa, Babkesir ve Çanakkale'de, iş yasalanna aykın davranan 207 işadamına, bir milyar 320 milyon lira para cezası kesildi. Çalışma Bakanlığı Bursa Bölge Teftiş Kurulu müfettişleri, geçen yıl ocak-ekim döneminde, Bursa Balıkesir ve Çanakkalede iki bin 272 işyerinden 800'ü teknik ve idari yöndendenetlendi. 76 bini erkek, 25 bini kadın ve 59'u da çocuk işçinin çalıştıgı 803 işyerindeki denetimlerde, işyerinde idari ve teknik yönden yasalara aykınhklar saptanarak, bir milyar 320 milyonlira para cezası uygulandı. GÂP'abırunçgil önerisi • DÖRTVOL(AA)- Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Kaplankıran, GAP'ın devreye girmesiyle birlikte Çukurova'da pamuk üretiminin gerileyeceğini, bunun yerine narenciyeye ağırlık verilmesi gerektiğini söyledi. Dünya narenciye üretimindeTürkıye'nin 12. sırada yer aldığını belirten Mustafa Kaplankıran, "Türkiye'nin 1950yihnda 15 milyon ton olan narenciye ürelimi 1992yılında72 milyon tona ulaştı. Akdeniz Bölgesi'ninyurtiçi üretimindeki payı ise yüzde 87 dolayında olmuştur" dedi. İno r dan9OO uyaroı • İZMİR (ANKA) - İzmir Ticaret Odası, Türk toplumunu "sinirli ve mutsuz" kıldığını iddia ettiği 9001ü telefonlann tümüyle görüşmeye kapatıhp yeniden açılmasının ise izne bağlanmasını iştedi. Izmir Ticaret Odası (İZTO) Meclis Başkanı ve TOBB murahhas üyesi Hasan Denizkurdu. yaptığı açıklamada "Lotarya ve piyango toplumu haline geldik"derken900'lü telefonlar ile her akşam düzenledikleri bilgi yanşmalan ve çekilişlerle özel televizyonlann Türk toplumunu "sinirli ve mutsuz toplum" haline getirdiğini önesürdü. Demir-çelikte fazla üretim • IZMÎR(AA)- >emir-Çelik Üreticileri Derneği Genel Koordinatörü Hami Kartay, sektörün gûnümüzdeki en önemli sorununun 4 milyon tonluk fazla üretim olduğunu söyledi. Kartay, sektörün 1992yıhndasayısız sorunla mücadeleettiğini. bu sorunlardan en önemlısinin 4 milyon tonluk fazla üretim olduğunu belirtti. Bu sorunlann büyük bir kısmıru bugüne de taşıdıklanru belirten Kartay,"Ancak bu yıl yaşadığımızen sevindirici gelişme Metaş'ın tekrar sektöre kazandınlmasıdır" dedi. Bir zamanlar bakkallann korkulu rüyasıydılar, şimdi kendileri uyanık geziyor Kahramanmarkethipermarketekarşı • Migros, Belpa, GİMA gibi büyük mağazalara karşı birleşen marketler, fiyat idirimi kampanyalan ve ortak fiyat listeleriyle tüketiciyi kendilerine çekmeye çalışıyor. Ekonomi Servisi • "Kahra- man bakkal süpermarkete karşı" dönemi sona erdi. Aruk marketler, hipermarketlere karşı var olma savaşı veriyor. Belpa, Migros, Gima gibi sü- permarket zincirlerine karşı zorlanan marketler, bir de pi- yasaya girmeye hazırlanan ço- kuluslu süper market zincirleri- nin tehdidi alunda kalınca çare- yi örgütlenmekte buldular. Bir yıl önce faahyete geçen ve 56 üyesi bulunan İstanbul Mar- ketçiler Birliği (İSMAR) heray 60 mamulü kapsayan kampan- yalarla tüketiciye yüzde 20 ile 40 arasında indirimli fıyatlar sunuyor. Metrogibi Üye sayısıru 100 marketle sınırlama karan alan İSMAR önümüzdeki günlerde de 10 milyar sermayeli İSMAR AŞ adı altında bir şirket kurarak kendi dağıüm sistemini oluş- turacak. İSMAR Başkanı ve Bahçehevler Yayla Market sa- hibi Muhsın Aslan amaçlannın hipermarketler alünda ezilme- mek olduğunu ve bu amaçlan- ııa ulaştıklannı belirterek "Bir METRO neyse. bizim en ufak marketimiz de aynı şartlarda çabşıyor" diye konuştu. Üretici firmalardan toptan alım yaptı- klan için hipermarketlerle ayru şartlara kavuştuklannı belirten Aslan, her ay iki kez düzenle- nen fiyat indirimlen konusun- da da fabrikalarla anlaşma sağ- ladıklannı. arük fabrikalann kendilerine gelerek kampanya istediklerini söyledi. İSMAR"ın yeni hedefı ise çeşitli ürünlerin üzerine tSMAR markasını yazdırmak ve bu ürünleri kendi •isimleriyle tüketiciye tanıtmak. Demek üyesi marketler de ta- belalanru İSMAR adıyla değiş- tirmeye başlamışlar. ISMAR'- ın bu başansını gören Ankara'- daki marketlerde ANM AR adı altında örgütlenmeye başladı- lar. Gazete ilanlanyla indirim kampanyalanru duyuran MARKETİM oluşumu da gı- da dağıtımcılığı yapan Kovan Limited Şirketi tarafından oluşturuldu. Sekiz ay önce faa- liyete geçen MARKETİM olu- şumu içinde Türkiye genelinde 175 market yer aldı. Konav şir- ketinin sahibi İbrahım Bingül Migros, BELPA gibi büyük mağazalara karşı ve yurtdışı- ndan gelecek yeni market zin- cirlerine karşı müşterilerini ve marketleri korumak zorunda kaldıklannı belirterek "Çünkü onlann yaşaması bizim yaşa- mamız demek. Yeni gelecek mağaza zincirlerine karşı müş- terilerimizin yarunda olduğumuzu göstermemiz lazım" diye konuştu. Mİ- GROS'tan sonra Türkiye'deki tek Dünya Marketler Birliği'ne üye fırma olduklannı belirten Bingül, Dünya Marketler Birli- ği ile aralanndaki bilgi akınu- ndan kendilerine bağlı market- leri de yararlandıracaklannı ve bu konuda 38 tane video kaseü hazırlandığını söyledi. Fabri- kalann MARKETİM'e özel destek verdiğini ve böylece önûzdeki alu ayın indirim kam- panyalanrun şimdiden prog- ramlandığını belirtti. Ürün çe- şidine göre MARKETİM'e üye marketlerdeki kampanya- larda yüzde 5 ile 15 ansnda fi- yat indirimi yapıhyor. Toptancılar da örgûüeniyor Rami gıda toptanalan da ör- gütlenme akınına uyuyorlar. Ürün gruplanna göre birlikte hareket etmet ve ortak mal al- mak üzere görüşmelere devam eden toptancılar daha sonra bir üst örgüt kurmayı planbyorlar. Planın gerçekleşmesi halinde toptancılar da her mal için tek bir fiyat açıklayarak buna uya- caklar. Böylece fiyat kontrolü sağlanacak. Stok bitene kadar aynı kar marjıyla satış yapıla- cak ve fiyat oynamalan engel- lenecek. Rami toptancılannın gönlünde yatan aslan ise hep birlikte büyük bir market aç- mak. Market ve toptancılann bir- leşme eğilimini olumlu değer- lendiren BELPA Merter Ma- ğazası Müdürü Hasan Şener Bilge ise bu oluşumlannfiyatis- tikrannı saglayacağmı ve müş- teriye hizmeti artüracağını be- lirtiyor. Market birliklerinin BELPA'yı etkilemeyeceğini kaydeden Bilge, BELPA'ran mağaza sayısını 6'ya çıkart- mayı hedeflediğjni açıkladı. BELPA, şubat ayında Migros'- un kira süresi doklugu için bo- şaltacağı Levent mağazasını devralacak. Aynca Eyüp, Ror- ya ve Perpa'da da birer mağaza açılması planlaruyor. Otomotivcilerle tekstilciler "Hükümet kadrolanndaki değişime yetişememe" derdinde Demokrasinîn Türk sanayicisine e BÜLENT KIZANLIK Sanayi kesimi 1993'teki çabalannı hü- kûmet üzerinde daha etküı olabilmek konusunda yoğunlaşünyor. TÜSİAD ve TOBB'nin gecen yıl bu alanda sergiledik- leri çekişmeye, bu yıl sektörleri temsil eden diğer sanayi örgütleri de kaulmak için kollan sıvadılar. Yeni dönemdeki yönetimlerini belirle- mek üzere seçime giden otomotivcilerle, tekstıl ve konfeksiyoncular, yapuklan açıklamalarda bugüne kadar yaşanan sektörel kayıplan "demokrasinin cilvesi" olarak değerlendirdiler. Türkiye'de sıkca yaşanan iktidardeğişımi ve bu yüzden bü- rokrasideki kadrolarda süreklilik sağla- namamasının sektörlerdeki gebşimi ke- sintiye uğrattığını ifade eden yetkililer, "Her göreve gelene derdimizi ve alınması gereken kararlan yeniden anlatmak zo- runda kalıyoruz. Sonuç alamadan kadro- lar yeniden değişiyor" diye yakındılar. Demokrasiyle zor Koç Gnıbu'nda uzun yıllar üst düzey yöneucilik yapüktan sonra geçen yıl emekliye aynlan ve Otomotiv Sanayii Derneği'nin kuruculanrtdan olan Can Kıraç, sektörün siyasi istikrarsızbk nede- niyle sürekli bir gelişim sağlayamadığını savundu. OSD'nin önceki günkü genel kurulunda konuşan Can Kıraç. Türkiye gibi otomotiv sanayiinı 1957 yıbnda ku- nıp ekonomide ıstikrar tedbirlerini de • Otomotiv Sanayii Derneği kurucuianndan Can Kıraç, sektörünbugüne kadar 24 hükümet, 23 bakan gördüğünü belirterek demokrasinin kesintiye uğradığı dönemkrde sektör lehine kararlar çıktıpnı savundu. ÎTKÎBbaşkan adayı OkanOğuz, "Son 2 yılda 3 hükümet, 4bakan, 6-7 tanede müsteşarla çahştık" dedi. 1958 yıbnda uygulamaya koyan Ispan- ya'yı örnek göstererek, "tspanya Franco rejiminin disiplini alunda otomotiv sana- yiini geliştirerek yılda 2 milyon adet sevi- yesine yaklaşan bir sanayi kompleksinı gerçekleştirdi" dedi. Can Kıraç, Türkiye'- de de demokrasinin kesintiye uğradığı 1960-61 ve 1980-81 yıllan arasında olum- lu adımlar atıldığma işaret etti. Kıraç, her iki dönemde de Sanayi Bakanlığı yapan Şahap Kocatopçu"nun. görevde kaldığı kısa dönemde bile kaha tedbirier almaya çalışüğını savundu. Hükümetler ve bürokrasıdeki değişimi konu alan bir araştırma hanrladığıru anlatan Can Kıraç. buna göre otomotiv sanayünin kurulduğu 1957 yıhndan bu yana 24 kez hükümet değtşikh'ği gerçek- leşüğini ve 23 sanayi bakarunın gelip geç- tiğini ifade etti. Konuşmasından demokrasi dışı disip- lin rejimlerinin savunduğunun anlaşılma- ması gerektiğini de vurgulan Kıraç, "Biz demokrasi tutkusu ve rekabetiçinde geliş- me arzusunu taşıyoruz. Demokrası içinde gebşmeyi hedef aldık kendimize. bunu böyle sürdüreceğiz" diye konuştu. Kıraç, "Türk otomotiv sektörii kendısıni tanı- tmada yeni yöntemler uygulamaya koy- malı. Bu sadece kamuoyuna değil, hala bürokrasiye ve siyasal kuruluşlara kendi- sini daha iyi anlatma mecburiyeti devam ediyor" dedi. Otomotiv Sanayii Derneği başkanbğına yeniden seçilen Ab İhsan llkbaharda seslenne kulak vererek 1993'- te koruma oranlannı aşağıya çekmeyen hükümet ve bürokratlara teşekkur eder- ken yüzde 45-50'lere ulaşan vergi yökünü eleştirmekten de geri durmadı. Ekonomi- den sorumlu Devlet Bakaru Tansu Çiller"- in 19 ocakta derneği ziyaret edeceğini ifa- de eden İlkbahar, "Ümidimiz odur ki se- nenin ilk günlerinde hûkümetle bir çıkış yolu üzerinde mutabakat sağlayalım' diye konuştu. Lobi faaliyetleri Tekstil ve konfeksiyoncular da bu yıla "sektörün çıkaıiarmı hükümete kabul et- tirme" slogamyla giriyorlar. Özgün yaptsıyla, bir yan kamu kuruluşu niteü- ğinde çabşan ve özel sektörle hükümet ve bürokrasi arasında köprü kurarak ihra- catı düzenleyen İstanbul Tekstil ve Kon- feksiyon İhraZcatçüan Birbği'nde baş- kan adaylan "hükümete sanayici lehine kararlar aldırmayı" bir vaat olarak orta- ya koyuyorlar. Adaylardan Veysi Balın. DYP İstanbul il başkan yardımcıbğının sektöre hûkümetle diyalogda avantaj kazandıracağını öne sürerken bugünkü yönetimde görcv alan diğer aday Okan Oğuz, "Pobtikaya bulaşmayacağız, an- cak etküi lobi faaliyetkrinde bulunarak hükümet poütıkalannda sektörümuze öncelik ve avantaj sağlayacagız" dedi. "Yönetimdeki 2 yıl boyunca 3 hükümet, dış ticaretten sorumlu 4 bakan ve 6-7 jane de müsteşar değiştirdik" diyen Okan Oğuz, bir partiden destek almanm o parti iktidardan uzaklaştığında dezavantaja dönüştüğünü kaydetti. IİBYA KONUK YAZAR Müteahhit alacakları ANKARA (ANKA) - Libya'- ya iş yapan Türk müteahhitleri- nin yıllardır ödenmeyen ve ade- ta "yılan hikayesine" dönen is- tihkak alacaklan konusunda umut ışığı doğdu. Başbakanbk Başdaıuşmanı Büyükelçi Turgut Yücel baş- kanbğmda, Eximbank ve TÜP- RAŞ yöneticilerinden oluşan bir resmi heyet 700 milyon do- lan bulan müteahhit alacaklan konusunda Trablus'ta Libya yöneticikriyle görüşmelerde bulundu. Turgut Yücel'in ver- diği bilgiye göre 1985'te imzala- nan ve müteahhit alacaklannın petrol olarak ödenmesini sağla- yan, ancak 1990 yılında Türk Lırası'nrn konvertıbl olmması nedeniyle Merkez Bankası'run devre dışı kalması ve yerine Erimbank'ın da ikame edibne- mesi sonucu, uygulanması ke- sintiye uğrayan "bankacıhk ve petrol anlaşması"na yeniden hayat kazandınlacak. Anlaş- manın, bankaabk işlernleriyle ilgjli bölümü Eximbank ile lib- ya Ummabank arasmda imza- landı. Petrol anlaşmasının da TÜPRAŞ ve Libya'nın ilgib kuruluşu arasında bu ayın so- nuna kadar imzalanması karar- laştınldı. Anlaşmamn uygulamaya ko- nulmasıyla Türkiye'nin Libya'- dan aldıği yılhk petrol mik- tannın 2.5 milyon tondan 4.2 milyon tona çıİcacağı, bu yolla müteahhit alacaklannın da bir yıl içinde tamamen ödenebile- ceği beürtildi. Görüşmelerde TÜPRAŞ yetkiüîerinin bankacıhk ve pet- rol anlaşması imzalanmadan Türkiye'nin Libya'dan petrol almayacağını ifade ettikleri de bildirildi. ALİRIZAAYDIN Sayıştay Uzman Denetçisi FonlardaYeniGelişmelerve 1993 Bütçesi 1 993 yıb Bütçe Kanunu 29. maddesi ile kamu özel fonlan hakkında yeni bir düzenleme getirmektedir. 29. madde gerekçesine göre kanun, kanun hük- münde kararname, Bakanlar Kurulu karan, yönet- melik ve diğer mevzuatla kurubnuş fonlann bütçe- leştirilmesine ilişkin hususlan düzenlemektedir. Birçok yönden tartışılmaya muhtaç gözüken bu maddeyle il- gili açıklamalara geçmeden önce bütçeleştirmeden ne anlaraak gerektiğini açıklamak yerinde olacaktır. Bütceleştirme, her malı yılda devletçe toplanacak gelirlerin ve giderlerin bütçe il- kelerine, bütçe kurallanna ve bütçeleme süreçlerine göre bütçe kanunlannda belb edilmesidir. Bütçe kanunu metninde, (A) gi- der ödenekleri toplamı. (B) gelir tahminleri toplamı, (Q bütçe açığı varşa ne şckilde kapaülacağı, (D) bütçe yılına ait gelir ve giderleri ilgilendiren hükümler bulunur. Bütçe ile ilgib hüküm- ler dışında,. yani yukanda belirtilen çerçeve dışında bütçe ka- nununa hiçbır hüküm konulamaz; bu aynı zamanda bir anaya- sa kurabdır. Şartb bağış ve yardımlar için geti- rilen özel geür ve ödenek kaydı ya da giderleri özel gelirleri ile karşılanan katma bütçeler istis- na olarak ortaya çıkmışlardır. Ancak bu islis- nalar bütçeleme süreçlerini, bütçe ilke ve kural- lannı tamamıyla yok sayan, diğer bir anlatunla bütçe disiplinini bozan uygulamalar olmamış- lardır. Sonuç olarak bütçe, hazırlanışı. yasalaş- ması. uygulanışı, sonuçlan ve denetimi bakımı- ndan istikrarb bir mali yapının gercekleşmesi- nin temel araadır. Bütçeleştirmeye ilişkin temel kavramlardan hareket edildiğinde, 29. maddeyle geürilen fon- lan aynen yaşatarak bütçe içine ahna uygulaması, bütceleştir- me değildir. Fonlar biçimsel olarak bütçe içinde gösterilmekte, maliye disipbninden uzak gelir toplama ve harcama yöntemleri aynen devam etmektedir. Bu biçimsel olarak bütçe içinde gös- terilme yöntemi, fonlara sınırlı ödenek verilmesiyle bütçeye kaynak aktarma ve bütçe açığının azaltılması dışında ciddi bir sonuç getirmeyecektir. Fonlann mabye disiplinini bozmalanmn nedeni yalnızbütçe dışında olmalan değil, idari, mali ve hukuki yapılanyla keyfı yönetim ve harcamaya acık olmalandır. Bu kez aynı disiplinsiz yapı bütçe içinde yer almakta, bütçeyi dejenere etmektedir. 1993 yıb bütçesinin "fonlu" ve "fonsuz" olarak tanımlanması bütçe dengelerinin bozuldugunun açık bir göstergesidir. Fon- lann yapısal bozukluklan bütçe yapısının da bozulmasına ne- den olabilecektir. Fon uygulamasıyla bütçe küçühnüş ve gerçek işlevini yerine getiremez hale gelmişken, 29. madde uygulamasıyla bütçenin mevcut ve potansiyel kaynaklan yine fonlar tarafından topla- nacak ve kullanılacaktır. Bütçe, gelir ve gjder kalemleriyle ger- çek işlevine yine kavuşamayacak, bütçe ilkelerinin aşmma sü- reci kararlı bir şekılde durdurulamamış olacaktır. Fon uygulamasıyla bütçe küçülmüş ve gerçek işlevini yerine getiremez hale gelmiştir. Fonlann bütçe içinde gösterilmesiyle bütçeleme süreçlerinin fonlar için çalışacağınm ileri sürübnesi de mümkün değildir. Fon gebrlerinin bütçede tophı olarak gösterilmesi, fon giderle- rinin toplu ödenek tahsisi ve aktarma şeklinde gösteribııesi ne- deniyle bütçeleme sürecleri tam olarak çabşmayacakür. Aynı durum bütçenin denetimi için de söz konusudur. Parlamento- nun onayına, yalnızca toplu ödenek tahsisi ve aktarma sunula- cak, parlarnentonun yûrütmeyi denetlemesinin etkinsilahlan olan bütçe ilkeleri bütçe içinde aşılmış olacaktır. Bu genel acıklamalar 1993 yıh bütçesiyle getirilen uygula- manın fon sisteminin tasfiyesi ya da bütçeleştirihnesi ardamına gebneyeceğini göstermektedir. Fon sisteminin tasfıyesinden amaç, tek tek fonlann bütçe içinde gösterilmesi ya da baa fon- lann ortadan kaldınlması değil, bütçeyi küçülten, tali obnaya iten, kamu mabyesi disipbnim~bozan fon uygulamasının tasfi- yesi, bütçenin gerçek işlevine kavuşturulmasıdır. Bu konuda aynntıb çalışmalar yapdmış, aynca 1992 yıb başında Hazine ve Dış Ticaret MüsteşarnğYnın bağlı olduğu devlet bakanlığı bünyesnde oluşturulan "Fon Tasfıye Kurulu" raporlan da konuya ışık tutmuştur. Hükümet programında da fonlann tasfiyesi konusunda benzer görüşlere yer verilmiştir. Ancak bu çabşmalar somut olarak uygula- maya konulmamış, 1 Nisan 1992 tarihinde yürürlüğe giren 1992 yıh bütçesinde (31. mad- de) 77 fon için müşterek fon hesabı uygula- ması başlaülmıştır. Fon tanımı net olarak verilmeyen, tüm fon- lan kapsamayan, fonlan tam olarak kavraya- mayan, hukuk tekniğine aykın olarak fon mevzuatındaki bazı hükümleri değiştiren, bütçe kanununda yer ahş şekli ile anaya- saya aykırlık iddialan taşıyan, fon mevzuatlan yürürlükte ol- duğu ve fonlarla yapılan hızmetler devam ettiği için fonlan zor durumda bırakan ve hizmet götürübnesini engelleyen. denetim sorununu çözmeyen, kamu genel dengesi hesaplanna tüm fon- lann girmesini sağlayamayan, hükümet programındaki fon- lann tasfıye ve bütceleştirme ilkelerine uyrnayan müşterek fon hesabı, ilk etapta fonlan disipbne ediyor gibi gözükmesine rağ- men fonlar tüm yanhşlanyla aynen yaşadıklanndan karga- şanın sürmesine neden obnuştur. Hatta fonlann farklı mevzu- atı, farkh yönetimleri ve hesap düzenleri, farklı geb'r ve harca- ma yapılan nedeniyle bir "inter-fon" hesabı dahi olamamışür. Bütçe Kanunu'nun 31. maddesinde, fonlann "tasfıyeleri ve yeniden yapılandınlmalanna ilişkin çabşmalar sonuçlandınlı- ncaya kadâr" müşterek fon hesabı açılacağı belirtilmesine karşın söz konusu çabşma yapılmamış, 1993 yıb bütçe kanunu tasansında müşterek fon hesabt aynen yaşatılarak 63 fonun bütçeye ödenek ve gebr kaydına ilişkin uygulama getırilmiştir. Müşterek fon hesabına yapılan eleştiriler 1993 yılında da ay- nen geçerli olacaktır. EKONOMI DUNYASI TANER BERKSOY Değişen Dünyada Makro Yönetin 1992 yılının iktisat politikası eğilimlerini irdeledim geçen hafta. Bazı sezgilerimi yazdım. Sayın Demırel'in iktisatpoliti- kası anlayışını değıştırmediğini, 1970lerin koalisyon yöne- timlerinde izlediği yapay refah politikalanrta benzer politıka- lar peşinde olduğunu öne sürdüm. Değışik tepkiler aldım Beni doğrulayanlar olduğu gibi aceleci ve insafeız olduğumu söyleyenler de var. Bu arada sezgilerimin dogru olabıleceğine işaret eden bir gelişme oldu. Yıllıkfaiz oranını yüzde 85e yükselten bir bart- ka, Ankara'dan gelen telkin üzerine, faizi yeniden düşürmek zorunda kaldı. ûne sürdüğün görüşle bu olayın ne ilgisi var diyeceksiniz. Çok ilgisi var. Bu hafta bu ilgiye degineceğim. 1990'lann ko- şullannda eski alışkanlıkları sürdürmenın olanağını ve be- delini tartışacağım. Sayın Demirel değışmese bile dünya değişiyor. Biz de buna ayak uydurmaya zorlanıyoruz. Değişiyoruz. 1970'lerin iktisat politikalarını sürdürme olanağını ortadan kaldıran bir değişme bu. Dışa kapalı, temel fiyatlan sabit tutulabilen bir ekonomide kriz koşullarını ertelemek, gizlemek mümkün. ûmeğin enf- lasyonıst dengesızliklere rağmen döviz kuru ve faızi sabıt tu- tup daralan tasarrufian ve büyüyen dış ödeme açıklannı borçlanmayla fınanse ederek ekonomik bûyümeyı bir sure pompalamanın doğru bir polıtıka olmasa da uygulama ola- nağı var. 1970'lerin dünya ekonomik krizı Türkiye'de böyle ertelendi, gizlendi. Dış kaynaklaria finanse edılen yapay re- fah bu sayede yaşandı. Bu siyasi gösterinin bedelini epey sonra ödedik. 1990'lann dünyası değişik. Ekonomiler dışa açık. Faiz, dö- viz kuru gibi temel fıyatlar serbest ve oynak. Kambıyo kont- rolleri yok gibi. Mal hacminin bırkaç katı para, ulusal deği- şimlere son derece duyarlı biçımde dolaşıyor dünyada. Bizim için de bu çerçeve geçertı. Dışa açılan ekonomiyi yeniden kapatamayız. Açık ekonomide temel fiyatlara doğ- rudan müdahale edıp sabttleştiremeyiz. Bu koşullarda oyun alanımız çok daralmış durumda. Bedelini ödemeden yüksek dozlu kamu açıklannı, bunun beslediği enflasyonist baskılan ve sadece tüketmin sürüklediği yapay bir büyümeyi bir ara- da götüremeyiz. Kamu açıklannı borçlanmayla finanse ettiğimizde sonuç yükselen reel faiz, yavaşlayan yatırım ve durgunluk olur. Kamu açıklannı Merkez Bankası kaynaklanndan finanse edersek sonuç hiperenflasyon, daha yüksek nominal faiz. yüksek döviz kuru ve enflasyon döngüsü olur. Kamu açıklannı sürdürüp faiz yükselmesinı zorlarken bunu telkinle. ancak bir süre durdurabiliriz. Sonrasında ciddi bir para ikamesi, artan döviz talebi baskısı ve banka mevdu- atlarından kaçış olur. Bu, faizi yine yükseltir. Yükselen faizin beslediği durgunluğu, talebi pompalaya- rak aşmaya çalışırsak bu kez önemli bir dış ödeme açığı so- rununa sürükleniriz. Hem talebi pompalayacak hem de oluşan ödeme krizini gizleyebilecek bir araç olarak dış kaynaklan görebiliriz. Dı- şanya borçlanarak büyümeyi deneyebiliriz. Burada da seçenekler oktukça dar. Uzun vadeli, ucuz borçlanma olanağı sınırlı. Kısa vadeli, oynak sermaye girişı- nin önkoşulu ise yüksek reel faiz ve reel olarak değerlenen Türk Lirası Bu da çok pahalı borçlanıyor olmanın dışında yatırımlan caydırıp ıhracatı baltalayarak potansiyel kriz ko- şullarını yoğunlaştjrmanın ötesinde btr sonuç vermez. Ostelik bu tür oynak para girişı önemli boyutlara ulaşrm- şsa bunu cezbeden koşulları bozmak aynı ruzda doviz çıkışını da göze almak demektir. Bunun psikolojık etkisl bile yıkıcı olur. Şimdi gelelim işin özüne. Türk ekonomisi 1992 yılında bu tür politika seçenekleriyle karşı karşıyaydı. Kamu açıklannı azaltıp enflasyonu yavaşlatıp bedeli olan kısa bir durgunlu- ğu göğüslemekten kaçındı Demirel. Alışkanlıklarını sürdü- rüp şişirilmış bir büyümeyle yıh kurtarmayı denedi. Değişen koşullar çerçevesinde ekonomi hemen tepkisini gösterdi. Faizler yükseime eğilimıne girdi. özel yatırımlar yavaşladı. Döviz kuruna duyarlı olan dış bcaret dengesi daha da az bo- zuldu. Üstelik yılın son çeyreğinde büyüme de hızını kesti. Oluşan koşullara ilk tepki, faiz yükselmesinı merkezi tel- kinle yavaşlatma eğilimi oldu. Buna göre bu, ekonomik yö- netim anlayışının 1970lerdetakılı kaldığının önemli birgös- tergesı. 1993 bu anlayışın ne yöne ağırlık vereceğıni, açık ekonomide rnakro yönetimın gereklerine ne denlı uyula- cağını daha açık biçimde sergileyecek. Hızlanıp dış ödeme krizine mi, yavaşlayıp stagflasyona mı sürükleneceğimizi, yoksa doğruyu görüp kamu finansmanına yönelik acı ilacı içerek ekonomiyi mi dengeleyeceğimizi göreceğiz hep be- raber. TUSIAD'dan ATatağı • L k f g •TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı, 1 7 7 ^ I TÜSİAD'in başvurusu üzerine Avrupa TLSİAD Sanayi ve İşverenler Konfederasyonlan Birliği'nin Türkiye-AT tam üyelik görüşmelerinin bir an önce başlaması doğrultusunda aldıği karan Başbakan Demirel'e birmektupla bildirdi. Ekonomi Servisi - Avrupa Sa- nayi ve İşverenler Konfederas- yonlan Birbği (UNICE), Tür- kiye'nin AT'ye tam üye olarak kaülması için "müzakerelere bir an önce başlanılması"nı ka- rarlaşürdı. TÜSİAD Yönetim Rapor Türk insanı profili Ekonomi Smia - TÜSİAD'- ın 21 ocaktaki genel kurulunda yönetim kurulu başkanbğını bı- rakmaya hazırlanan Bülent Ec- zacıbaşı, "21'inci Yüzyıla Doğ- ru Türkiye: Geleceğe Dönük Bir Aülım Stratejisi" konulu araştırmanın dördüncü ve son bölümünü kamuoyuna acıkla- yacak. Araştırmanın bu bölümün- de, Türk insarunın gelişmesine engel olan unsurlar ve Türkiye'- deki insan kaynaklannın duru- mu ele alınıyor. Kamuoyunda tartışmalara neden olan "Kalkı- nma sürecinde farklı bir döne- me geçiş" ve "Hedeflere odak- lanmış stratejik programlar" konulu bölümleri geçen yılın mart ayında yayımlanmış, son bölümü ise kasım ayında ka- muoyuna açıklanmıştı. Kurulu Başkanı Bülent Eczacı- başı, Başbakan Süleyman Demirere gönderdiği bir mek- tupla, UNICE'nin bu karan, TUSIAD'ın başvurusu üzerine aldığını ve karann Yunanistan dahil tüm AT ülkeleri sanayi konfederasyonlannın Türki- ye'nin ATye tam üyebğini des- teklediklerini gösterdiğini be- lirtti. TÜSİAD'ın üyesi bulun- duğu UNICE'nin AT Komis- yonu'na verdiği başkanlar dek- larasyonunda "Türk ekonomi- ânin topluluk ile bütünleşmesi- ni hızlandıracak biçimde geliş- tiribnesi" istenerek şu ifadelere yer verildi: "Türk sanayünin iki sorunu bulunmaktadır. Türk sanayü- nin topluluk ükeleri ve pobti- kalan ile uyum sorunu. Türk sanayünin korumacı ithalat ön- lemleri ve genişletilmiş piyasa kurallanna uygun olmayan ih- racat teşvikleri olmadan toplu- luk işletmeleri ile rekabet ede- bibneâ. Türkiye ile topluluk arası- ndaki yakınlaşma derecesi bu konulara verilecek cevaplara bağlıdır. Aynca Türk ekono- misinin gelişmesi için gelecek olan yardım ve topluluğun bu miktan karşılama kapasitesi sorunu da göz önüne alınmaü- dır. Bu sonınlar nazara alına- rak tam üyelik görüşmeleri en kısa zamanda başlayabibr."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle