Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 OCAK1993 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
ISO-9000'de
Fransız desteği
• Ekooomi Servisi - İstanbul
Sanayi Odası (İSO) Fransız
uzmanlann kaühm ve
katkılanyla konfeksiyon,
kimya ve elektronik
sektörlerine yönelik
ISO-9000serisikaIite
gûvence sistemi konusunda,
çalışma grubu oluşturacak.
ISO'dan yapılan
açıklamada, 15 ocak cuma
günü Odakule Konferans
Salonu'nda ön toplanüyla
başlayacak grup oluşturma
^ahşmalannın 25 ocak-15
şubat tarihleri arasında
sürdürüleceği kaydedildi.
Görüşmelerde, ilgjli
sektörlerin ISO-9000'e uyum
konulannın ele aknacağı
Akaryatatta
verp değtşikliği
• ANKARA(AA)-
Yllbaşından geçerli olmak
üzerebazıvergi
kanunlannda yapılan
değişiklik ve ithalat rejimi
karanna paralel olarak
akrayakıttan alınan damga
resmi, belediye hissesi
ulaştırma altyapı resmi ve
Destekleme Fiyat lstikrar
Fonu(DFtF)kesintisi
kaldınlırken bunlann yerine
Gûmrük Vergisi ve Toplu
Konut Fonu kesintisi geldi.
Fiyatlandırmada aynca
alınan Akaryakıı Fiyat
İstikrarFonır(AFİF)
AkaryakıtTüketim Vergisi
(ATV) ve yüzde 13'lük KDV
kesintiterinde ise herhangi bir
değişiklik olmadı. Bu arada
son düzenlemeler sırasında
vatandaşı ilgilendiren
akaryakıt pompa
*iyatlannda herhangi bir
Jeğişikhk yapılmadı.
İşyepterîne
milyarfıkceza
• BURSA (AA)-Bursa,
Babkesir ve Çanakkale'de, iş
yasalanna aykın davranan
207 işadamına, bir milyar
320 milyon lira para cezası
kesildi. Çalışma Bakanlığı
Bursa Bölge Teftiş Kurulu
müfettişleri, geçen yıl
ocak-ekim döneminde,
Bursa Balıkesir ve
Çanakkalede iki bin 272
işyerinden 800'ü teknik ve
idari yöndendenetlendi. 76
bini erkek, 25 bini kadın ve
59'u da çocuk işçinin çalıştıgı
803 işyerindeki denetimlerde,
işyerinde idari ve teknik
yönden yasalara aykınhklar
saptanarak, bir milyar 320
milyonlira para cezası
uygulandı.
GÂP'abırunçgil
önerisi
• DÖRTVOL(AA)-
Çukurova Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Öğretim
Üyesi Doç. Dr. Mustafa
Kaplankıran, GAP'ın
devreye girmesiyle birlikte
Çukurova'da pamuk
üretiminin gerileyeceğini,
bunun yerine narenciyeye
ağırlık verilmesi gerektiğini
söyledi. Dünya narenciye
üretimindeTürkıye'nin 12.
sırada yer aldığını belirten
Mustafa Kaplankıran,
"Türkiye'nin 1950yihnda 15
milyon ton olan narenciye
ürelimi 1992yılında72
milyon tona ulaştı. Akdeniz
Bölgesi'ninyurtiçi
üretimindeki payı ise yüzde
87 dolayında olmuştur" dedi.
İno
r
dan9OO
uyaroı
• İZMİR (ANKA) - İzmir
Ticaret Odası, Türk
toplumunu "sinirli ve
mutsuz" kıldığını iddia ettiği
9001ü telefonlann tümüyle
görüşmeye kapatıhp yeniden
açılmasının ise izne
bağlanmasını iştedi. Izmir
Ticaret Odası (İZTO) Meclis
Başkanı ve TOBB murahhas
üyesi Hasan Denizkurdu.
yaptığı açıklamada "Lotarya
ve piyango toplumu haline
geldik"derken900'lü
telefonlar ile her akşam
düzenledikleri bilgi
yanşmalan ve çekilişlerle
özel televizyonlann Türk
toplumunu "sinirli ve mutsuz
toplum" haline getirdiğini
önesürdü.
Demir-çelikte
fazla üretim
• IZMÎR(AA)-
>emir-Çelik Üreticileri
Derneği Genel
Koordinatörü Hami Kartay,
sektörün gûnümüzdeki en
önemli sorununun 4 milyon
tonluk fazla üretim
olduğunu söyledi. Kartay,
sektörün 1992yıhndasayısız
sorunla mücadeleettiğini. bu
sorunlardan en önemlısinin 4
milyon tonluk fazla üretim
olduğunu belirtti. Bu
sorunlann büyük bir kısmıru
bugüne de taşıdıklanru
belirten Kartay,"Ancak bu
yıl yaşadığımızen sevindirici
gelişme Metaş'ın tekrar
sektöre kazandınlmasıdır"
dedi.
Bir zamanlar bakkallann korkulu rüyasıydılar, şimdi kendileri uyanık geziyor
Kahramanmarkethipermarketekarşı
• Migros, Belpa,
GİMA gibi büyük
mağazalara karşı
birleşen marketler, fiyat
idirimi kampanyalan ve
ortak fiyat listeleriyle
tüketiciyi kendilerine
çekmeye çalışıyor.
Ekonomi Servisi • "Kahra-
man bakkal süpermarkete
karşı" dönemi sona erdi. Aruk
marketler, hipermarketlere
karşı var olma savaşı veriyor.
Belpa, Migros, Gima gibi sü-
permarket zincirlerine karşı
zorlanan marketler, bir de pi-
yasaya girmeye hazırlanan ço-
kuluslu süper market zincirleri-
nin tehdidi alunda kalınca çare-
yi örgütlenmekte buldular.
Bir yıl önce faahyete geçen ve
56 üyesi bulunan İstanbul Mar-
ketçiler Birliği (İSMAR) heray
60 mamulü kapsayan kampan-
yalarla tüketiciye yüzde 20 ile
40 arasında indirimli fıyatlar
sunuyor.
Metrogibi
Üye sayısıru 100 marketle
sınırlama karan alan İSMAR
önümüzdeki günlerde de 10
milyar sermayeli İSMAR AŞ
adı altında bir şirket kurarak
kendi dağıüm sistemini oluş-
turacak. İSMAR Başkanı ve
Bahçehevler Yayla Market sa-
hibi Muhsın Aslan amaçlannın
hipermarketler alünda ezilme-
mek olduğunu ve bu amaçlan-
ııa ulaştıklannı belirterek "Bir
METRO neyse. bizim en ufak
marketimiz de aynı şartlarda
çabşıyor" diye konuştu. Üretici
firmalardan toptan alım yaptı-
klan için hipermarketlerle ayru
şartlara kavuştuklannı belirten
Aslan, her ay iki kez düzenle-
nen fiyat indirimlen konusun-
da da fabrikalarla anlaşma sağ-
ladıklannı. arük fabrikalann
kendilerine gelerek kampanya
istediklerini söyledi. İSMAR"ın
yeni hedefı ise çeşitli ürünlerin
üzerine tSMAR markasını
yazdırmak ve bu ürünleri kendi
•isimleriyle tüketiciye tanıtmak.
Demek üyesi marketler de ta-
belalanru İSMAR adıyla değiş-
tirmeye başlamışlar. ISMAR'-
ın bu başansını gören Ankara'-
daki marketlerde ANM AR adı
altında örgütlenmeye başladı-
lar.
Gazete ilanlanyla indirim
kampanyalanru duyuran
MARKETİM oluşumu da gı-
da dağıtımcılığı yapan Kovan
Limited Şirketi tarafından
oluşturuldu. Sekiz ay önce faa-
liyete geçen MARKETİM olu-
şumu içinde Türkiye genelinde
175 market yer aldı. Konav şir-
ketinin sahibi İbrahım Bingül
Migros, BELPA gibi büyük
mağazalara karşı ve yurtdışı-
ndan gelecek yeni market zin-
cirlerine karşı müşterilerini ve
marketleri korumak zorunda
kaldıklannı belirterek "Çünkü
onlann yaşaması bizim yaşa-
mamız demek. Yeni gelecek
mağaza zincirlerine karşı müş-
terilerimizin yarunda
olduğumuzu göstermemiz
lazım" diye konuştu. Mİ-
GROS'tan sonra Türkiye'deki
tek Dünya Marketler Birliği'ne
üye fırma olduklannı belirten
Bingül, Dünya Marketler Birli-
ği ile aralanndaki bilgi akınu-
ndan kendilerine bağlı market-
leri de yararlandıracaklannı ve
bu konuda 38 tane video kaseü
hazırlandığını söyledi. Fabri-
kalann MARKETİM'e özel
destek verdiğini ve böylece
önûzdeki alu ayın indirim kam-
panyalanrun şimdiden prog-
ramlandığını belirtti. Ürün çe-
şidine göre MARKETİM'e
üye marketlerdeki kampanya-
larda yüzde 5 ile 15 ansnda fi-
yat indirimi yapıhyor.
Toptancılar da örgûüeniyor
Rami gıda toptanalan da ör-
gütlenme akınına uyuyorlar.
Ürün gruplanna göre birlikte
hareket etmet ve ortak mal al-
mak üzere görüşmelere devam
eden toptancılar daha sonra bir
üst örgüt kurmayı planbyorlar.
Planın gerçekleşmesi halinde
toptancılar da her mal için tek
bir fiyat açıklayarak buna uya-
caklar. Böylece fiyat kontrolü
sağlanacak. Stok bitene kadar
aynı kar marjıyla satış yapıla-
cak ve fiyat oynamalan engel-
lenecek. Rami toptancılannın
gönlünde yatan aslan ise hep
birlikte büyük bir market aç-
mak.
Market ve toptancılann bir-
leşme eğilimini olumlu değer-
lendiren BELPA Merter Ma-
ğazası Müdürü Hasan Şener
Bilge ise bu oluşumlannfiyatis-
tikrannı saglayacağmı ve müş-
teriye hizmeti artüracağını be-
lirtiyor. Market birliklerinin
BELPA'yı etkilemeyeceğini
kaydeden Bilge, BELPA'ran
mağaza sayısını 6'ya çıkart-
mayı hedeflediğjni açıkladı.
BELPA, şubat ayında Migros'-
un kira süresi doklugu için bo-
şaltacağı Levent mağazasını
devralacak. Aynca Eyüp, Ror-
ya ve Perpa'da da birer mağaza
açılması planlaruyor.
Otomotivcilerle tekstilciler "Hükümet kadrolanndaki değişime yetişememe" derdinde
Demokrasinîn Türk sanayicisine e
BÜLENT KIZANLIK
Sanayi kesimi 1993'teki çabalannı hü-
kûmet üzerinde daha etküı olabilmek
konusunda yoğunlaşünyor. TÜSİAD ve
TOBB'nin gecen yıl bu alanda sergiledik-
leri çekişmeye, bu yıl sektörleri temsil
eden diğer sanayi örgütleri de kaulmak
için kollan sıvadılar.
Yeni dönemdeki yönetimlerini belirle-
mek üzere seçime giden otomotivcilerle,
tekstıl ve konfeksiyoncular, yapuklan
açıklamalarda bugüne kadar yaşanan
sektörel kayıplan "demokrasinin cilvesi"
olarak değerlendirdiler. Türkiye'de sıkca
yaşanan iktidardeğişımi ve bu yüzden bü-
rokrasideki kadrolarda süreklilik sağla-
namamasının sektörlerdeki gebşimi ke-
sintiye uğrattığını ifade eden yetkililer,
"Her göreve gelene derdimizi ve alınması
gereken kararlan yeniden anlatmak zo-
runda kalıyoruz. Sonuç alamadan kadro-
lar yeniden değişiyor" diye yakındılar.
Demokrasiyle zor
Koç Gnıbu'nda uzun yıllar üst düzey
yöneucilik yapüktan sonra geçen yıl
emekliye aynlan ve Otomotiv Sanayii
Derneği'nin kuruculanrtdan olan Can
Kıraç, sektörün siyasi istikrarsızbk nede-
niyle sürekli bir gelişim sağlayamadığını
savundu. OSD'nin önceki günkü genel
kurulunda konuşan Can Kıraç. Türkiye
gibi otomotiv sanayiinı 1957 yıbnda ku-
nıp ekonomide ıstikrar tedbirlerini de
• Otomotiv Sanayii Derneği
kurucuianndan Can Kıraç,
sektörünbugüne kadar 24
hükümet, 23 bakan
gördüğünü belirterek
demokrasinin kesintiye
uğradığı dönemkrde sektör
lehine kararlar çıktıpnı
savundu. ÎTKÎBbaşkan
adayı OkanOğuz, "Son 2
yılda 3 hükümet, 4bakan, 6-7
tanede müsteşarla çahştık"
dedi.
1958 yıbnda uygulamaya koyan Ispan-
ya'yı örnek göstererek, "tspanya Franco
rejiminin disiplini alunda otomotiv sana-
yiini geliştirerek yılda 2 milyon adet sevi-
yesine yaklaşan bir sanayi kompleksinı
gerçekleştirdi" dedi. Can Kıraç, Türkiye'-
de de demokrasinin kesintiye uğradığı
1960-61 ve 1980-81 yıllan arasında olum-
lu adımlar atıldığma işaret etti. Kıraç, her
iki dönemde de Sanayi Bakanlığı yapan
Şahap Kocatopçu"nun. görevde kaldığı
kısa dönemde bile kaha tedbirier almaya
çalışüğını savundu.
Hükümetler ve bürokrasıdeki değişimi
konu alan bir araştırma hanrladığıru
anlatan Can Kıraç. buna göre otomotiv
sanayünin kurulduğu 1957 yıhndan bu
yana 24 kez hükümet değtşikh'ği gerçek-
leşüğini ve 23 sanayi bakarunın gelip geç-
tiğini ifade etti.
Konuşmasından demokrasi dışı disip-
lin rejimlerinin savunduğunun anlaşılma-
ması gerektiğini de vurgulan Kıraç, "Biz
demokrasi tutkusu ve rekabetiçinde geliş-
me arzusunu taşıyoruz. Demokrası içinde
gebşmeyi hedef aldık kendimize. bunu
böyle sürdüreceğiz" diye konuştu. Kıraç,
"Türk otomotiv sektörii kendısıni tanı-
tmada yeni yöntemler uygulamaya koy-
malı. Bu sadece kamuoyuna değil, hala
bürokrasiye ve siyasal kuruluşlara kendi-
sini daha iyi anlatma mecburiyeti devam
ediyor" dedi. Otomotiv Sanayii Derneği
başkanbğına yeniden seçilen Ab İhsan
llkbaharda seslenne kulak vererek 1993'-
te koruma oranlannı aşağıya çekmeyen
hükümet ve bürokratlara teşekkur eder-
ken yüzde 45-50'lere ulaşan vergi yökünü
eleştirmekten de geri durmadı. Ekonomi-
den sorumlu Devlet Bakaru Tansu Çiller"-
in 19 ocakta derneği ziyaret edeceğini ifa-
de eden İlkbahar, "Ümidimiz odur ki se-
nenin ilk günlerinde hûkümetle bir çıkış
yolu üzerinde mutabakat sağlayalım' diye
konuştu.
Lobi faaliyetleri
Tekstil ve konfeksiyoncular da bu yıla
"sektörün çıkaıiarmı hükümete kabul et-
tirme" slogamyla giriyorlar. Özgün
yaptsıyla, bir yan kamu kuruluşu niteü-
ğinde çabşan ve özel sektörle hükümet ve
bürokrasi arasında köprü kurarak ihra-
catı düzenleyen İstanbul Tekstil ve Kon-
feksiyon İhraZcatçüan Birbği'nde baş-
kan adaylan "hükümete sanayici lehine
kararlar aldırmayı" bir vaat olarak orta-
ya koyuyorlar. Adaylardan Veysi Balın.
DYP İstanbul il başkan yardımcıbğının
sektöre hûkümetle diyalogda avantaj
kazandıracağını öne sürerken bugünkü
yönetimde görcv alan diğer aday Okan
Oğuz, "Pobtikaya bulaşmayacağız, an-
cak etküi lobi faaliyetkrinde bulunarak
hükümet poütıkalannda sektörümuze
öncelik ve avantaj sağlayacagız" dedi.
"Yönetimdeki 2 yıl boyunca 3 hükümet,
dış ticaretten sorumlu 4 bakan ve 6-7 jane
de müsteşar değiştirdik" diyen Okan
Oğuz, bir partiden destek almanm o parti
iktidardan uzaklaştığında dezavantaja
dönüştüğünü kaydetti.
IİBYA KONUK YAZAR
Müteahhit
alacakları
ANKARA (ANKA) - Libya'-
ya iş yapan Türk müteahhitleri-
nin yıllardır ödenmeyen ve ade-
ta "yılan hikayesine" dönen is-
tihkak alacaklan konusunda
umut ışığı doğdu.
Başbakanbk Başdaıuşmanı
Büyükelçi Turgut Yücel baş-
kanbğmda, Eximbank ve TÜP-
RAŞ yöneticilerinden oluşan
bir resmi heyet 700 milyon do-
lan bulan müteahhit alacaklan
konusunda Trablus'ta Libya
yöneticikriyle görüşmelerde
bulundu. Turgut Yücel'in ver-
diği bilgiye göre 1985'te imzala-
nan ve müteahhit alacaklannın
petrol olarak ödenmesini sağla-
yan, ancak 1990 yılında Türk
Lırası'nrn konvertıbl olmması
nedeniyle Merkez Bankası'run
devre dışı kalması ve yerine
Erimbank'ın da ikame edibne-
mesi sonucu, uygulanması ke-
sintiye uğrayan "bankacıhk ve
petrol anlaşması"na yeniden
hayat kazandınlacak. Anlaş-
manın, bankaabk işlernleriyle
ilgjli bölümü Eximbank ile lib-
ya Ummabank arasmda imza-
landı. Petrol anlaşmasının da
TÜPRAŞ ve Libya'nın ilgib
kuruluşu arasında bu ayın so-
nuna kadar imzalanması karar-
laştınldı.
Anlaşmamn uygulamaya ko-
nulmasıyla Türkiye'nin Libya'-
dan aldıği yılhk petrol mik-
tannın 2.5 milyon tondan 4.2
milyon tona çıİcacağı, bu yolla
müteahhit alacaklannın da bir
yıl içinde tamamen ödenebile-
ceği beürtildi.
Görüşmelerde TÜPRAŞ
yetkiüîerinin bankacıhk ve pet-
rol anlaşması imzalanmadan
Türkiye'nin Libya'dan petrol
almayacağını ifade ettikleri de
bildirildi.
ALİRIZAAYDIN Sayıştay Uzman Denetçisi
FonlardaYeniGelişmelerve 1993 Bütçesi
1
993 yıb Bütçe Kanunu 29. maddesi ile kamu özel
fonlan hakkında yeni bir düzenleme getirmektedir.
29. madde gerekçesine göre kanun, kanun hük-
münde kararname, Bakanlar Kurulu karan, yönet-
melik ve diğer mevzuatla kurubnuş fonlann bütçe-
leştirilmesine ilişkin hususlan düzenlemektedir.
Birçok yönden tartışılmaya muhtaç gözüken bu maddeyle il-
gili açıklamalara geçmeden önce bütçeleştirmeden ne anlaraak
gerektiğini açıklamak yerinde olacaktır. Bütceleştirme, her
malı yılda devletçe toplanacak gelirlerin ve giderlerin bütçe il-
kelerine, bütçe kurallanna ve bütçeleme süreçlerine göre bütçe
kanunlannda belb edilmesidir. Bütçe kanunu metninde, (A) gi-
der ödenekleri toplamı. (B) gelir tahminleri toplamı, (Q bütçe
açığı varşa ne şckilde kapaülacağı, (D) bütçe yılına ait gelir ve
giderleri ilgilendiren hükümler bulunur. Bütçe ile ilgib hüküm-
ler dışında,. yani yukanda belirtilen çerçeve dışında bütçe ka-
nununa hiçbır hüküm konulamaz; bu aynı zamanda bir anaya-
sa kurabdır. Şartb bağış ve yardımlar için geti-
rilen özel geür ve ödenek kaydı ya da giderleri
özel gelirleri ile karşılanan katma bütçeler istis-
na olarak ortaya çıkmışlardır. Ancak bu islis-
nalar bütçeleme süreçlerini, bütçe ilke ve kural-
lannı tamamıyla yok sayan, diğer bir anlatunla
bütçe disiplinini bozan uygulamalar olmamış-
lardır. Sonuç olarak bütçe, hazırlanışı. yasalaş-
ması. uygulanışı, sonuçlan ve denetimi bakımı-
ndan istikrarb bir mali yapının gercekleşmesi-
nin temel araadır.
Bütçeleştirmeye ilişkin temel kavramlardan
hareket edildiğinde, 29. maddeyle geürilen fon-
lan aynen yaşatarak bütçe içine ahna uygulaması, bütceleştir-
me değildir. Fonlar biçimsel olarak bütçe içinde gösterilmekte,
maliye disipbninden uzak gelir toplama ve harcama yöntemleri
aynen devam etmektedir. Bu biçimsel olarak bütçe içinde gös-
terilme yöntemi, fonlara sınırlı ödenek verilmesiyle bütçeye
kaynak aktarma ve bütçe açığının azaltılması dışında ciddi bir
sonuç getirmeyecektir.
Fonlann mabye disiplinini bozmalanmn nedeni yalnızbütçe
dışında olmalan değil, idari, mali ve hukuki yapılanyla keyfı
yönetim ve harcamaya acık olmalandır. Bu kez aynı disiplinsiz
yapı bütçe içinde yer almakta, bütçeyi dejenere etmektedir.
1993 yıb bütçesinin "fonlu" ve "fonsuz" olarak tanımlanması
bütçe dengelerinin bozuldugunun açık bir göstergesidir. Fon-
lann yapısal bozukluklan bütçe yapısının da bozulmasına ne-
den olabilecektir.
Fon uygulamasıyla bütçe küçühnüş ve gerçek işlevini yerine
getiremez hale gelmişken, 29. madde uygulamasıyla bütçenin
mevcut ve potansiyel kaynaklan yine fonlar tarafından topla-
nacak ve kullanılacaktır. Bütçe, gelir ve gjder kalemleriyle ger-
çek işlevine yine kavuşamayacak, bütçe ilkelerinin aşmma sü-
reci kararlı bir şekılde durdurulamamış olacaktır.
Fon
uygulamasıyla
bütçe küçülmüş
ve gerçek işlevini
yerine getiremez
hale gelmiştir.
Fonlann bütçe içinde gösterilmesiyle bütçeleme süreçlerinin
fonlar için çalışacağınm ileri sürübnesi de mümkün değildir.
Fon gebrlerinin bütçede tophı olarak gösterilmesi, fon giderle-
rinin toplu ödenek tahsisi ve aktarma şeklinde gösteribııesi ne-
deniyle bütçeleme sürecleri tam olarak çabşmayacakür. Aynı
durum bütçenin denetimi için de söz konusudur. Parlamento-
nun onayına, yalnızca toplu ödenek tahsisi ve aktarma sunula-
cak, parlarnentonun yûrütmeyi denetlemesinin etkinsilahlan
olan bütçe ilkeleri bütçe içinde aşılmış olacaktır.
Bu genel acıklamalar 1993 yıh bütçesiyle getirilen uygula-
manın fon sisteminin tasfiyesi ya da bütçeleştirihnesi ardamına
gebneyeceğini göstermektedir. Fon sisteminin tasfıyesinden
amaç, tek tek fonlann bütçe içinde gösterilmesi ya da baa fon-
lann ortadan kaldınlması değil, bütçeyi küçülten, tali obnaya
iten, kamu mabyesi disipbnim~bozan fon uygulamasının tasfi-
yesi, bütçenin gerçek işlevine kavuşturulmasıdır. Bu konuda
aynntıb çalışmalar yapdmış, aynca 1992 yıb başında Hazine ve
Dış Ticaret MüsteşarnğYnın bağlı olduğu
devlet bakanlığı bünyesnde oluşturulan
"Fon Tasfıye Kurulu" raporlan da konuya
ışık tutmuştur. Hükümet programında da
fonlann tasfiyesi konusunda benzer görüşlere
yer verilmiştir.
Ancak bu çabşmalar somut olarak uygula-
maya konulmamış, 1 Nisan 1992 tarihinde
yürürlüğe giren 1992 yıh bütçesinde (31. mad-
de) 77 fon için müşterek fon hesabı uygula-
ması başlaülmıştır.
Fon tanımı net olarak verilmeyen, tüm fon-
lan kapsamayan, fonlan tam olarak kavraya-
mayan, hukuk tekniğine aykın olarak fon mevzuatındaki bazı
hükümleri değiştiren, bütçe kanununda yer ahş şekli ile anaya-
saya aykırlık iddialan taşıyan, fon mevzuatlan yürürlükte ol-
duğu ve fonlarla yapılan hızmetler devam ettiği için fonlan zor
durumda bırakan ve hizmet götürübnesini engelleyen. denetim
sorununu çözmeyen, kamu genel dengesi hesaplanna tüm fon-
lann girmesini sağlayamayan, hükümet programındaki fon-
lann tasfıye ve bütceleştirme ilkelerine uyrnayan müşterek fon
hesabı, ilk etapta fonlan disipbne ediyor gibi gözükmesine rağ-
men fonlar tüm yanhşlanyla aynen yaşadıklanndan karga-
şanın sürmesine neden obnuştur. Hatta fonlann farklı mevzu-
atı, farkh yönetimleri ve hesap düzenleri, farklı geb'r ve harca-
ma yapılan nedeniyle bir "inter-fon" hesabı dahi olamamışür.
Bütçe Kanunu'nun 31. maddesinde, fonlann "tasfıyeleri ve
yeniden yapılandınlmalanna ilişkin çabşmalar sonuçlandınlı-
ncaya kadâr" müşterek fon hesabı açılacağı belirtilmesine
karşın söz konusu çabşma yapılmamış, 1993 yıb bütçe kanunu
tasansında müşterek fon hesabt aynen yaşatılarak 63 fonun
bütçeye ödenek ve gebr kaydına ilişkin uygulama getırilmiştir.
Müşterek fon hesabına yapılan eleştiriler 1993 yılında da ay-
nen geçerli olacaktır.
EKONOMI DUNYASI
TANER BERKSOY
Değişen Dünyada Makro Yönetin
1992 yılının iktisat politikası eğilimlerini irdeledim geçen
hafta. Bazı sezgilerimi yazdım. Sayın Demırel'in iktisatpoliti-
kası anlayışını değıştırmediğini, 1970lerin koalisyon yöne-
timlerinde izlediği yapay refah politikalanrta benzer politıka-
lar peşinde olduğunu öne sürdüm.
Değışik tepkiler aldım Beni doğrulayanlar olduğu gibi
aceleci ve insafeız olduğumu söyleyenler de var.
Bu arada sezgilerimin dogru olabıleceğine işaret eden bir
gelişme oldu. Yıllıkfaiz oranını yüzde 85e yükselten bir bart-
ka, Ankara'dan gelen telkin üzerine, faizi yeniden düşürmek
zorunda kaldı.
ûne sürdüğün görüşle bu olayın ne ilgisi var diyeceksiniz.
Çok ilgisi var. Bu hafta bu ilgiye degineceğim. 1990'lann ko-
şullannda eski alışkanlıkları sürdürmenın olanağını ve be-
delini tartışacağım.
Sayın Demirel değışmese bile dünya değişiyor. Biz de
buna ayak uydurmaya zorlanıyoruz. Değişiyoruz. 1970'lerin
iktisat politikalarını sürdürme olanağını ortadan kaldıran bir
değişme bu.
Dışa kapalı, temel fiyatlan sabit tutulabilen bir ekonomide
kriz koşullarını ertelemek, gizlemek mümkün. ûmeğin enf-
lasyonıst dengesızliklere rağmen döviz kuru ve faızi sabıt tu-
tup daralan tasarrufian ve büyüyen dış ödeme açıklannı
borçlanmayla fınanse ederek ekonomik bûyümeyı bir sure
pompalamanın doğru bir polıtıka olmasa da uygulama ola-
nağı var. 1970'lerin dünya ekonomik krizı Türkiye'de böyle
ertelendi, gizlendi. Dış kaynaklaria finanse edılen yapay re-
fah bu sayede yaşandı. Bu siyasi gösterinin bedelini epey
sonra ödedik.
1990'lann dünyası değişik. Ekonomiler dışa açık. Faiz, dö-
viz kuru gibi temel fıyatlar serbest ve oynak. Kambıyo kont-
rolleri yok gibi. Mal hacminin bırkaç katı para, ulusal deği-
şimlere son derece duyarlı biçımde dolaşıyor dünyada.
Bizim için de bu çerçeve geçertı. Dışa açılan ekonomiyi
yeniden kapatamayız. Açık ekonomide temel fiyatlara doğ-
rudan müdahale edıp sabttleştiremeyiz. Bu koşullarda oyun
alanımız çok daralmış durumda. Bedelini ödemeden yüksek
dozlu kamu açıklannı, bunun beslediği enflasyonist baskılan
ve sadece tüketmin sürüklediği yapay bir büyümeyi bir ara-
da götüremeyiz.
Kamu açıklannı borçlanmayla finanse ettiğimizde sonuç
yükselen reel faiz, yavaşlayan yatırım ve durgunluk olur.
Kamu açıklannı Merkez Bankası kaynaklanndan finanse
edersek sonuç hiperenflasyon, daha yüksek nominal faiz.
yüksek döviz kuru ve enflasyon döngüsü olur.
Kamu açıklannı sürdürüp faiz yükselmesinı zorlarken
bunu telkinle. ancak bir süre durdurabiliriz. Sonrasında ciddi
bir para ikamesi, artan döviz talebi baskısı ve banka mevdu-
atlarından kaçış olur. Bu, faizi yine yükseltir.
Yükselen faizin beslediği durgunluğu, talebi pompalaya-
rak aşmaya çalışırsak bu kez önemli bir dış ödeme açığı so-
rununa sürükleniriz.
Hem talebi pompalayacak hem de oluşan ödeme krizini
gizleyebilecek bir araç olarak dış kaynaklan görebiliriz. Dı-
şanya borçlanarak büyümeyi deneyebiliriz.
Burada da seçenekler oktukça dar. Uzun vadeli, ucuz
borçlanma olanağı sınırlı. Kısa vadeli, oynak sermaye girişı-
nin önkoşulu ise yüksek reel faiz ve reel olarak değerlenen
Türk Lirası Bu da çok pahalı borçlanıyor olmanın dışında
yatırımlan caydırıp ıhracatı baltalayarak potansiyel kriz ko-
şullarını yoğunlaştjrmanın ötesinde btr sonuç vermez.
Ostelik bu tür oynak para girişı önemli boyutlara ulaşrm-
şsa bunu cezbeden koşulları bozmak aynı ruzda doviz
çıkışını da göze almak demektir. Bunun psikolojık etkisl bile
yıkıcı olur.
Şimdi gelelim işin özüne. Türk ekonomisi 1992 yılında bu
tür politika seçenekleriyle karşı karşıyaydı. Kamu açıklannı
azaltıp enflasyonu yavaşlatıp bedeli olan kısa bir durgunlu-
ğu göğüslemekten kaçındı Demirel. Alışkanlıklarını sürdü-
rüp şişirilmış bir büyümeyle yıh kurtarmayı denedi. Değişen
koşullar çerçevesinde ekonomi hemen tepkisini gösterdi.
Faizler yükseime eğilimıne girdi. özel yatırımlar yavaşladı.
Döviz kuruna duyarlı olan dış bcaret dengesi daha da az bo-
zuldu. Üstelik yılın son çeyreğinde büyüme de hızını kesti.
Oluşan koşullara ilk tepki, faiz yükselmesinı merkezi tel-
kinle yavaşlatma eğilimi oldu. Buna göre bu, ekonomik yö-
netim anlayışının 1970lerdetakılı kaldığının önemli birgös-
tergesı. 1993 bu anlayışın ne yöne ağırlık vereceğıni, açık
ekonomide rnakro yönetimın gereklerine ne denlı uyula-
cağını daha açık biçimde sergileyecek. Hızlanıp dış ödeme
krizine mi, yavaşlayıp stagflasyona mı sürükleneceğimizi,
yoksa doğruyu görüp kamu finansmanına yönelik acı ilacı
içerek ekonomiyi mi dengeleyeceğimizi göreceğiz hep be-
raber.
TUSIAD'dan
ATatağı
• L k f g •TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı,
1 7 7 ^ I TÜSİAD'in başvurusu üzerine Avrupa
TLSİAD Sanayi ve İşverenler Konfederasyonlan
Birliği'nin Türkiye-AT tam üyelik görüşmelerinin
bir an önce başlaması doğrultusunda aldıği karan
Başbakan Demirel'e birmektupla bildirdi.
Ekonomi Servisi - Avrupa Sa-
nayi ve İşverenler Konfederas-
yonlan Birbği (UNICE), Tür-
kiye'nin AT'ye tam üye olarak
kaülması için "müzakerelere
bir an önce başlanılması"nı ka-
rarlaşürdı. TÜSİAD Yönetim
Rapor
Türk insanı
profili
Ekonomi Smia - TÜSİAD'-
ın 21 ocaktaki genel kurulunda
yönetim kurulu başkanbğını bı-
rakmaya hazırlanan Bülent Ec-
zacıbaşı, "21'inci Yüzyıla Doğ-
ru Türkiye: Geleceğe Dönük
Bir Aülım Stratejisi" konulu
araştırmanın dördüncü ve son
bölümünü kamuoyuna acıkla-
yacak.
Araştırmanın bu bölümün-
de, Türk insarunın gelişmesine
engel olan unsurlar ve Türkiye'-
deki insan kaynaklannın duru-
mu ele alınıyor. Kamuoyunda
tartışmalara neden olan "Kalkı-
nma sürecinde farklı bir döne-
me geçiş" ve "Hedeflere odak-
lanmış stratejik programlar"
konulu bölümleri geçen yılın
mart ayında yayımlanmış, son
bölümü ise kasım ayında ka-
muoyuna açıklanmıştı.
Kurulu Başkanı Bülent Eczacı-
başı, Başbakan Süleyman
Demirere gönderdiği bir mek-
tupla, UNICE'nin bu karan,
TUSIAD'ın başvurusu üzerine
aldığını ve karann Yunanistan
dahil tüm AT ülkeleri sanayi
konfederasyonlannın Türki-
ye'nin ATye tam üyebğini des-
teklediklerini gösterdiğini be-
lirtti. TÜSİAD'ın üyesi bulun-
duğu UNICE'nin AT Komis-
yonu'na verdiği başkanlar dek-
larasyonunda "Türk ekonomi-
ânin topluluk ile bütünleşmesi-
ni hızlandıracak biçimde geliş-
tiribnesi" istenerek şu ifadelere
yer verildi:
"Türk sanayünin iki sorunu
bulunmaktadır. Türk sanayü-
nin topluluk ükeleri ve pobti-
kalan ile uyum sorunu. Türk
sanayünin korumacı ithalat ön-
lemleri ve genişletilmiş piyasa
kurallanna uygun olmayan ih-
racat teşvikleri olmadan toplu-
luk işletmeleri ile rekabet ede-
bibneâ.
Türkiye ile topluluk arası-
ndaki yakınlaşma derecesi bu
konulara verilecek cevaplara
bağlıdır. Aynca Türk ekono-
misinin gelişmesi için gelecek
olan yardım ve topluluğun bu
miktan karşılama kapasitesi
sorunu da göz önüne alınmaü-
dır. Bu sonınlar nazara alına-
rak tam üyelik görüşmeleri en
kısa zamanda başlayabibr."