Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK1993 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
SSK'daki bunalımüzerine...Yıllarca kurumu sömürmüş devletin, SSK'nın devlet
güvencesi altında olduğunu da göz önünealarak, borcunu
ödemesi ve emeklilik sig. kolundaki bunahmın, devlet eliyle
giderilmesi, hak sahiplerince (ve onlan temsil edenlerce!)
istenmelidir.
Dr.ENGİNTONGVÇEmekliSSKGenelMüdür Yrd.
S
on aylann bu güncel konu-
sunun nedenlerini araşü-
nrken, kuruluş yıllanna
göz atmakta yarar var 2.
Dünya Savaşı'nın bitimin-
de, Birleşmiş Milletler'e
kurucu üye olabilmek için belli bazı
standartlan tutturmak zorunluydu.
Ve o yıl (1945) ıvedılikle Çalışma Ba-
kanlığı kuruldu. SSK Kuruluş Yasası
çıkanldı. bakanhğın başına Sn. Sadi
Jrmak getirildi. Gazetecilersoruyorlar
bakana: "İşçiye grev hakkı da verecek
misiniz?" Karşılık: "Türk işçisi grev
yapmayacak kadar vatanseverdir!"
SSK Kuruluş Yasası'nda kurum şu
çebşkili tümce ile tanımlanır. "SSK,
Çalışma BakanlığVna bağh, mafı ve
idari bakımdan özerk bir devlet kuru-
mudur.''
SSK bu anlayış düzeyiyle ve top-
lumsal bir baskı gücü yokken, Batı'-
dakinin tam tersıne, yukandan aşagı-
ya, tepeden inme kurulmuştur. Alınan
değil. venlen haklar (Doğal olarak uy-
gun görüldüğü ölçüde) söz konusu-
dur. Sn. Prof Alpaslan Işıklı'nın bir
sözü var: "Haklar ve çıkarlar, ancak;
gercekleşmden ıçın gereklı toplumsal
gücün varlığı ölçüsünde hayata geçin-
lebtlir."
Kurumun örgütlenme modeli,
yönetim yapısı, prim ödeyenler yerine
siyasal iktidarlann yönetimde ağır
basmalanna olanak verecek şekilde-
dir: Yetkileri sınırü bir genel kurul,
hükümetlerce atanan üst düzey yöne-
tialen, seçimle gelenlerin hıçbır zaman
ağırhkta olarnadıklan bir yönetim ku-
rulu. En iyi niyetli bakanlar bile "ma-
dem ki Meclis'e karşı kurumdan ben
sorumluyum, o halde yönetimıne de
kanşınm" mantığı ile davranmışlar-
dır.
Çalışanlan temsil eden bir baskı
gücünün, bir siyasal iradenin yetersiz-
lıği, kurumun hastahgını kolayiaşuran
başhca etkendir.
Bunun sonuc ise SSK'da toplanan
primlerin, amaca aykın olarak ikti-
darlarca kullanılması. SSK'nın sömü-
rülmesi olmuştur. Nazilerden kaçarak
Türkiye'ye sığınmış ve Türk hukuku-
na çok değerli hizmetler vermiş Prof.
Hirsch'in I985'te yayımlanmış anıla-
nnda SSK ile ilgili ilgjnç bir bölüm
var 1945'te, bakanm zorlanmasıyla
SSK Yönetim Kurulu üyelığjne getiri-
len Sn. Prof. şöyle yaayor: "Birkaç ay
sonra bakan. bakaniığınca kullarul-
mak üzere SSK'dan l milyon lira iste-
di... Bu fonlar belli bir amaç için alın-
mıştı ve başka amaçla kullamlamaz-
dı... Ama bakan, kurumun kendi ba-
kanhğı emrinde olduğu görüşünü sa-
vundu... Gn. Md. ve ben istİa ettik.
Gn.Md. ricalara dayanamayarak gö-
reve döndüyse de ben istifamı geri al-
madım ve kendımi paravana olarak
kullandırtmam dedim." Ve bu tûr isti-
falar dışında olay böyle sürüp gitti.
İktidarlann elleri kurumun kasasın-
dan hıç çıkmadı. Ucuza saülan devlet
tahvilleri, düşûk faizli banka hesaplan
vb. gibi birçok yöntemle primler kolay
para kaynağı olarak kullanıldı. Bunu
önlemeye ne yöneticilerin gücü yettı ne
de sendikalar ağırlık koyabildiler.
Vurgulanması gereken bir başka
özellık, Batı'da ayn kurumlar tarafın-
dan yönetilen değişik sigorta kol-
lannın bizde bir tek kurumda (SSK)
toplanmış olmasıdır. Bu yapı, altı tür
sigorta uygulamakta olan SSK yöneti-
mıne bu kollar arasında para aktanmı
yapma olanağını vermektedir. Oysa
bu, değişik amaçla toplanmış fonlann
amaç dışı harcanması demektir ki 506
sayılı SSK Yasası'nın 138. maddesi
bunu ancak "mahsubun sonradan ya-
pılmak koşuluyla" izin vermektedir.
Aslında. yıllardan beri bu uygulamayı
yapan SSK yönetimleri. yasaya aykın
davranmaktadırlar. Kuruluştan bu
yana, sağlıkla ilgili sigorta kollan (has-
talık, iş kazası-meslek hastalığı,
anabk) her yıl gelirlerinin ort. %40'ı
dolaylannda fazlahk vermektedirler
ve bu fazlahklar, gerçekte iflas etmiş
olan yaşlıhk (emeklilik) sigorta kolun-
da kullanılmaktadır. 1990'da bu faz-
lahk 1,5 trilyon kadardı, 1992'de 4 tril-
yonu bulacakür. Bu uygulamanın so-
nucu, sağhk hizmetlerinde gereken
yatınmlann yapılmaması ve herkesin
yakındığı sağhk hizmetlerinin yetersiz
durumudur. Ama, sürekli olarak ka-
muoyuna, kurumun '- parasal
sıkıntısının sağlık alanındaki aşın har-
camalardan kaynaklandığı gibı yanlış
bir izlenim verilmiştir. Altı çizilerek
vurgulanması zorunludur: İflas eden.
bunalımda olan SSK'nın tümü değil-
dir, emeklilik sigorta koludur. O kolda
ipin ucu yülar önce kaçmıştır; nedeni,
politikacısı, sendikacısı, yöneticisi,
hepsi erken emekliliği, kolay emeklili-
ği, süper emekliliği, mega emekliliği
pohpohlayarak ucuz prestij sağlama
yanşına girmişlerdir. Sağhk fonlannın
bu tür kullanımma son verilmedikçe
bir süre sonra (5-10 yıl) sağhk sigorta
kollan da karaya oturacaktır.
Yapılması gerekenler
YüJarca kurumu sömürmüş devle-
tin, SSK'nın devlet güvencesi altmda
olduğunu da göz önüne alarak borcu-
nu ödemesi ve emeklilik sig. kolundaki
bunahmın, devlet eliyle giderilmesi
hak sahiplerince (ve onlan temsil
edenlerce!) istenmehdir.
Primlenn ve alacaklann toplanma-
sı, kira gelirlerinin arttınlması, fon faz-
lalannın verimii nemalandınlması, ka-
çak işçilerin sigortalanması, sosyal
yardımın devletçe karşılanması gibi
yöneticiterce düşünülen kısa vadeli
önlemler elbette yararhdır.
Daha köklü önlemlerse şöyle sırala-
nabilir:
SSK yönetiminin, siyasal iktidarla-
nn etkilerinden kurtanlması, primin
ödeyenlere bırakılması, özyönetim ve
özerklik. Ama bir koşulla: Ozellikle ış-
çi kuruluşlannın bu vönetime ciddilik
ve bügi binkimi ile hazırlanmalan, yö-
netime katılacak temsılcilerini kendi
örgütlerinin iç denge hesaplanndan
annarak seçmeleri (Gecmişte bunun
tersi örnekler olmuştur!).
Kurumun yeniden düzenlenmesi:
Sigortacıhk, sağhk, yapı ve emlak işle-
rigibi üç"çokdeğişikgörevalaru'nın
bir yönetim altında toplanması sakm-
cahdır ve hızmetlenn bugünkü hacmi
yeni bir yapılanmayı gerekli kılmakta-
dır. Üç hizroet aJanı birbirinden aynl-
malı ve uzmanlanna bırakılmalıdır
Fonlann rasyonel değerlendirilme-
si: Şimdiye kadarki edılgın ve hazır yi-
yici politika bırakılarak fonlardaki
fazlalar gerçek anlamda gelir getınci
bir yatınm anlayışı ile kullanılmahdır.
Gecmişte bu yönde ginşimler ohnuş-
tur; 1978'de çıkanlan 2158 sayıh yasa
ile "yedek akçelerin... Üretime yöne-
lık. sermayesinin yandan fazlası İcamu
kesimine aıt olacak kuruluşlara kaüla-
rak değerlendınlebılecegi" hükmü ge-
tırilmıştı. Ama yönetıme egemen çe-
kingen ve tutucu anlayış, bunun uygu-
lanmasına olanak vermemiştir.
Başhbaşına bir konu olan ve özel
uzmanhğı gerektiren sağhk hizmetleri-
nin yeniden düzenlenmesine (reorga-
nizasyonuna) burada deginmiyoruz.
Bu doğrultularda çaba harcanırsa,
SSK'nın gefeceği belki kurtanlabilir!
ARADABIR
ProfDR. TÜRKAN SAYLAN
Çağdaş Yaşamı Dest.Der.G.Başk.
Anayasa Mahkemesfnln
Saygınlığı
Son yıllara dek tekrar tekrar gördüğüm bir karabasan
vardı: Uykumda lise son sınıf edebiyat dersinden sınava
girmediğim ortaya çıkıyordu ve ben üniversite ve uz-
manlık diplomalarımın hakedilmemiş olacağı korkusu-
na kapılıyor, bu çözümsüz durum karşısında ne yapaca-
ğımı şaşırıyor ve kan ter içinde uyanıyordum! Neden bil-
mem son zamanlarda bu rüya beni terketti.
Gerçek yaşamda, ömeğin tıp fakütesinin son sınıfında
okuyan bir öğrenci devlet hastanesine hekim olarak ata-
nabilir, dört yıllık bir uzmanlık sürecinin üç yilını tamam-
lamış biri uzmanlık sanından ve kadrosundan yararla-
nabilir mi? Süresi dolmayan bir albay, generallığe yük-
seltilir, çalışma günlerini doldurmamış bir kamu görevli-
si emekli edilebilir mi?
işte şu anda Anayasa Mahkemesi üyeliğine Sayın
Cumhurbaşkanı'nın atadığt kişirvinde böyle yasal biraç-
mazı olduğu gün gibi acık. Bu bürokratik yanlışlığın, fark
edilir edilmez olabildiğince sessiz ve sakin kalınarak
düzeltilmesi, o kişinin eski görevine döndürülerek yeri-
ne gerekli koşullara sahip bir başkasının atanması ge-
rekirken yasalara uymayan bu atamayı durdurup huku-
kun üstünlüğünü korumaya çalışan Sayın Anayasa
Mahkemesi Başkam'na saldın derecesine varan çirkin
tepkilerin gösterilmesi ülkemiz ve demokratik düzeni-
miz adına büyük bir talihsizliktir.
Bu yasal olmayan atama girişiminin durdurulmasın-
dan sonra, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin yılmaz savunu-
cusu Anayasa Mahkemesi'nin Başkanı değerli hukukçu
Sayın Yekta Güngör özden'in anayasal ve yasal göreyi-
ni yapmasına, şeriat özlemiyle yanıp tutuşan, çağdaş
demokratik düzenımizden yararlanarak bir yerlere gel-
miş, bir konum edinmiş, ama buna karşın varolmasını
sağlayan bu düzeni yıkmaya ant içmiş bazı kişi ve ku-
rumlarca karşı çıkılması ve bu yanlışın sürdürülmesi
için her türlü baskı ve tehdit yönteminin kullanılması va-
him, vahim olduğu kadar da düşündürücü bir gelişme-
dir.Uzun yıllardan beri,devlet mekanizmasınınalt ve üst
kademelerinin giderek yoğunlaşan bir plan ve program
içinde şeriatçı-tarikatçı bir kesim tarafından dolduruldu-
ğu artık herkesçe bilinen bir gerçek halini almıştır. ilk ve
orta öğrenim kurumlarında ve üniversrtelerin birçoğun-
da benzer bir kadrolaşmanın giderek yoğunlaşan şekil-
de yerleşmiş daha dogrusu yerleştirilmiş bulunduğu da
gizlenmesine gerek duyulmayan bir ofgudur.
Çok partili sisteme geçildiği yıllarda oy avcılığının ka-
pılarını açan din sömürüsü, giderek bir yerlere gelmek.
güç toplamak hırsıyla tüm değer yargılarını ve ilkelerini
yitirmiş bazı politikacıların ve yardakçılarının en çok el
attıkları bir konu olagelmiştir. Ne yazık ki bu çarpık geliş-
me 12 Eylül ve onu Izleyen dönemde en yoğun halini
almıştr!
Din sömürüsüne ve dinci kadrolaşmaya yol açanlann,
yetki ve olanaklannı bu yolda kullananların bir kısmının,
Türkiye'nin çağdaşlaşma ve demokratikleşmesinin
önüne nasıl çığ gibi büyüyen bir engel koyduklarının bi-
lincinde olmadıklarını varsayabilirsek de büyük bir bölü-
münün ülkelerinin dirliğine ve düzenine büyük zararlar
verebileceklerıninbilincindeolduklarıkesindir Neyazık
ki insanların gözünü bürüyen hırs ve küçük hesaplar,
onlara daima yanlışlar yaptrmaya devam edecektir.
Sayın Yekta Güngör özden'in yüzde yüz haklı olduğu
ve seçkin hukukçuların 'yok' saydıkları bu olaya çeşitti
dinci çevrelerce böylesine saldırgan bir tepki gösteril-
mesini, önemli bir kalenin içten fethedilmesinin engel-
lenmesine bir karşı çıkış olarak nitelemek yerinde olur
sanırım.
Çağdaş, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti'nin
çağa ayak uydurmuş bir yaşantı sergileyen Sayın Cum-
hurbaşkanı'nın, bu ve benzeri yanlış atamalarla ülkesi-
ne neleri kazandırdığının ya da kaybettirdiğinin ayırdın-
da olmasını beklemek sanırım yurttaşlar olarak hepimi-
zin hakkıdır.
Sayın Yekta Güngör özden'e yapılan hakaret ve saldı-
rılar tüm Türk ulusuna, tüm kişi ve kurumlara yapılmış
sayılmalı, hep birlikte nerelere geldiğimizi bir kez daha
derin derin düşünmeliyiz. Unutmayalım, son pişmanlık
faydavermez.
TARTIŞMA
OKURLARDAN
Buca1
ya trafo gerddyor
T v programlannın en güzel yerinde kesihyor. Futbol
maçlannm en heyecanh görüntüsünde yok oluyor. Sonra
saatlerce bekle bekle. Ses seda yok. Işıklann kesileceği de
duyunılmuyor. Dolaplanmız bu yüzden anzalanıyor.
izmir, pınl pınl ışıklar içinde karşımızda. Buca ise (Izmir'e
on km.) karanlıklara boğulmuş, öylece duruyor.
Sa>inelektrik yetkılileri (TEK), Buca'yı da düşünün artık.
Bu beldede iki yüz bin insan yaşıyor. Sizlere ayda iki kezçil
çı! para ödüvoruz. Lütfen bizleredeyardımcı olun. Hizmet
getınn. Buca'mıza en kısa zamanda bir trafo kurulursa bu
kcsinlilerden kurtuluruz hcrhaldc.
SEROLÖMERLER-Buca
Atilla Dorsay'a açık mektup
aym Dorsay,
S
sızi gazetedeki
yazılannızdan,
sanatçı yanı ağır
basan bir kışı
olarak
tanıyorduk. Şu
son yazınızla da neden
kaynaklandığı nı bilcmçdığimız
'Nurettin Sözen nöbeti"ne
tutularak saynlanmış bir de
politıkacı kimliğıniz
bulunduğunu öğrenmiş olduk.
Sosyal demokrat bir gazetede
'sosyal demokrat bir yazar'
olduğunuzu söylüyorsunuz.
İstanbul Belediye Başkanı için
tek yanlı ve haksız bulduğum
tutumunuzu sade biryurttaş
olarak eleştirmek ve yanıt
vermek ıstiyprum. Hemen
ekleyeyim.'sizi ne kadar
tanıyorsam, Sayın Sözen'i de o
kadar tanıyorum. Sözen yanlısı
birisi demeyesiniz...
İstanbul Belediye Başkanı
olarak Nurettin Sözen de
birçok yonleriyle elbette
eleştınlecektır. Sos>al
demokrat olmayanlar ve çıkan
bozulanlar bunu bol bol
yapıyorlarzaten. Ama sosyal
demokrat olduğunu
söyleyenler, bu eleştiri işini
yaparken birazcık ellerini
(varsa) vicdanlanna koymak
zorunda değiller midir?
Bir defa, görülüyor ki Sözen
hırsız' değıldir. Çahruvor ve
çaldırmıyor. Bazılanyla
kıyaslandığında tek başına bu
niteliğı bıle Sözen'ın hakkını
Sözen'e vermeye yeter de artar.
Gerçi erdemh olmak hiç
kimseye övgü nedeni
sayıhnamah, ama çevremize
baküğımızda ne yazık ki Sözen
gibilerimn sayısının ne denlı az
olduğunu görmemezlik
edemıyoruz.
İstanbul'a göçler,
gecekonduTar... diyorsunuz. İyi
de bunlan 40 yıldır Nurettin
Sözen mi becerdi? İstanbul'un
tarihsel dokusunun ve doğal
çevre düzeninin daha beter
tahnbini önlemek için
adamcağızın kimJerle, nasıl
göğüs göğüse savaştığını bizler
taa buralardan izlıyor,
görüyoruz; siz orada neden
gözlerinizi kapaüyorsunüz
Sayın Dorsay?
Daha iki yıl once
musluklannızdan iki damla
suyunuzakmıyordu. İstanbul,
NecefÇölü'nedönmüştü. Bu
durumu Sözen mi yaratmıştı?
Şimdi ise daha uzun yıllar
istanbul'un su sorunu
olmayacağını du>oıyoruz. Buna
neden değınmiyorsunuz
efendim?
Tıknefes ohnus İstanbul
ulaşımına sağliKİı çözüm
yolunda Sözen yönetimı, rayh
sistemi yaygınlaştırmaya
uğraşıyor. trafık ucubesı olan
dolmuşlarla boğuşuyor.
Alkıslayacağınıza,
yüreklendireceğinize
tramvaylann 'aizaynını'
eleştinyorsunuz... Teşbihte
hata olmaz hani: fukaraya
hıyar vermişler, eğri diye
beğenmemiş, o hesap.
YıUann düşü olan İstanbul
metrosuna Saym Sözen eliyle
kazma vurulmuş ve yapıma
başlanmıştır. Bu konuda bile
anlaşıhnaz birtakım şeyler
rnınldanıyorsunuz. Hele metro
inşaatının neden yabancı
firmalara değil de verü
firmalara yaptınlaığını
eleştırmeniz yok mu? Buna hiç
anlam yeremedık. Hele helç
kendinizden menkul 'sosyal
demokrathğınızla' hiç
bağdaştıramadık.
Tozdan, çamurdan,
cukurlardan.. Burada bizler,
Ankaralılar da çok rahatsızız.
Ama doğalgaz, su,
kanalizasyon. tramvay,
metro... gökten zernbillerle
inmiyor. Çektiğınıizsıkıntılar
için biz Ankarahlar Sayın
Karayalçın'a değil, bunlan
şimdiye kadar yapmamış ve
yapürmamış olanlara
kızıyoruz. Inanıvoruz ki
sağduyulu İstanbul halkı da
böyle düşünüyordur.
Kısacası olmu'yor Sayın
Dorsay...
Her şeyin güllük gülistaniık
olduğunu kimse söyleyemez.
Sözen bile söylemiyor. Ama
eleştirirken var olan koşullarla
gerçekJen birlikte vevansız
değerlendırmek gerekmez mi?
Sözen hakkında zehir
zemberek bir kitap da
hazırladığınızı yazıyorsunuz.
LJmanz ki bu kitabınızda bizim
gibi düşünenlerin görüşlerine
de yer verirsiniz. Aksi halde bu
gibi kışisel öfke kokan yaalar
ve kıtaplar, sizin sanatçı ve
saygın Kisilişnıze kapkara
gölgeler aüşürmekten başka bir
ışe yaramaz.
Dostluk ve saygılanmızla.
Mümtaz Özlük
Dorsav ınnolu Sözen konusundatûm
söyleyeceklenmı artık kııahma
sakbyorum Sn Mûmtazözlûk'ü.bemdc
450 km uzaktan, goslcrdıjı "sosyal
demokrat dayaıupnaa' ıçındeaynca
kutlanm NedemışlerKolkınhrycn
ıgnde kaiır1
.. V'eya en azından öyfc
obnalı. Değil ım<>
Kırmızı noktalı TV yaymlan
K
üçük kabileler
halinde
yaşayan
insanlaruzun
bir süreçten
sonra büyük
birevrim geçirerek toplum
halıne gelmişlerdir. Bu yüzden
toplumlann yıllann birikimi
olan ortak özellikleri ve
değerlerivardır.
Toplum ne kadar gelişse ve ne
kadar teknolojik yönden
ılerlesedeörf.âdetvegelenekleri
değişmemekte ve bunlardan
vazgeçilememektedir. Bunlar
geçmişten geleceğe doğru
uzanmaktadır.
ÜlkemizdeözelTV
kanaüannın devreye girmesi ile
Türk toplumunun ahşılagelen
programlar dışında ve
çoğunluğun yadırgadığı
progranîîar ve filmler
izlenmeye başlandı ve uyum
kalmadı. İster fılm olsun ister
gösteri programı olsun
çoğunluğu cinselliğe dayalı
yayınlar oldu. Tabii bu şekilde
mahremiyet de kalmadı. Bazen,
fihn izlerken, değil erotik fılm,
pornofilmiizliyoruz sorusu
aklımıza gelmektedir. Bunun
için örnek vermeye gerek
görmüyorum. Gece yana
teievizyonu açık olan
izleyicilerin bu görüşüme
katılacaklanndan eminim.
'•Kırmızı noktalı" gece yansı
yayınlan bunun en çarpıa
örneğidir.
Batıh için normal olan böyle
programlar ne kültürümuzle ne
geleneklerimizle ne dini
görüşümüzle ne de hayat
felsefemizle bağdaşmadığı için
yadırganmakta ve değer-
>argılanmızı sarsmaktadır.
Bazen savunulan şöyle bir
cevap akla gelebihn
"İstemiyorsanız seyretmeyin,
kanal değjştirin ya da kapatın."
Ancak, çocuklanmıza şu kanalı
seyredin, şu kanalı seyretmeyin,
gibi bir uyanda bulunamayız
ya da onlan yönlendiremeyiz;
zaten yasak ilgi uyandınr.
Dolayısıyla bu çözüm değildır.
Şayet bu türfilmlertoplum-
bilimaler tarafından bir ihtiyaç
olarak kabul edilıyorsa, o
zaman video dükİcânlannda
porno filmleri serbest bırakılsın
isteyen alıp seyretsin; yoksa
DSHV (THE INDEPENDENT)
kiüeye hitap eden televizyonda
bufilmleriherkesi seyretmeye
mecbur etmeye kimsenin hakkı
olmasa gerek.
Devletimizin güçlü olduğunu,
sahipsiz olmadığıru.
hürriyetkrin başkalannın
hürriyetleri İle sınırlı olduğunu
biliyoruz.Ancak, 'Muzır Yayın
Yasasf gereğınce erotik
yayınlann çocuklann ve 18
yaştan küçüklerin ehne
gecmemesi için poşet içinde
satılması gibi önlem alındığı ve
bu konudaki hassasiyeün
ortaya konulduğu ülkemizde
sansürsüz olarak evimize giren
TV yaymlannın bu kadar
serbest olmasını anlamak
mümkün değildir.
O. Zeki Türkseven
'Okumayan aydınlanmız...'
PENCERE
S
ayın Prof. Dr. Nevzat
Gözaydın,6Ocak
1993tarihinde
Cumhuriyet'te
yayımlanan
yazısında, benim aynı
gazetede 20 Aralık 1992
tarihinde yayımlanan 'Folklor
Teriminin Yanlış Kullanımı'
yazırnda, 'folklor' terimini ilk
kez İngiliz, VV.S.Thoms'un
kullandığını yazmamı
eleştirmekte ve 'Sayın Musa
Seyirci'nin 1942'denberi
süregelen yanlışlığı seçkin
Cumhuriyet okuruna
aktarması yanılücıdır'
demektedir.
Yazımın başhgından da
anlaşılacağı üzere yazı>T
yazarken amacım, folklor
teriminin yanlış kullanıldıgını
vurgulamaktı. Yazımın
içeriğinde, bugün yaygın
kullanışıyla 'folklor' denılince
sadeoe halk oyunlan, halk
türküleri ve bunlarla ilgih"
gösterilerin anlaşıldığı, oysa
folklorun bir bilim dalı olduğu,
halk danslanndan halk
mutfağma dek geniş bir alanı
kapsadığı vurgulanmaktaydı.
Öte yandan, Prof. Dr.
Gözaydın'ın Türk Folkloru
Araştırmalan Dergisi'nde ve
Türk Diü Dergisi'nde
yayımlanan yazılanndan
haberdar ohnakla birhkte,
başta da belırttığim gibi
amacım. folklorun tarihsel
gelişmesini vermek değil, yanlış
kullanıldıgını vurgulamaktı.
Bu arada, ilk bu terimi kim
kullanmış diye Tahir Alangu,
Prof. Dr. Pertev Naili Boratav,
Prof. Dr. Sedat Veyis örnek
gibı Türk Halkbılimı'nin önde
gelen ve dünyaca tanınan
uzmanlannın 1980'den sonra
yayımlanan yapıtlanna
baküğımızda, 'Folklor'
terimini İngiliz W.J.Thoms'un
ilk kez kullandığı
vurgulanmaktadır. Gözaydın
ise folklor terimini Thoms'un
değil, Alman yazar Fr.
Ekkard'ın (1782) kullandığını
belirtmektedir.
'Folklor' terimi yerine Türkçe
karşılığı 'halkbiİımi' teriminin
kullanılmasına yürekten
katıhyorum. Ben de
konuşmalanmda, yaalanmda
'halkbihni' terimini
kullanıyorum.
Sevgili Gözaydın, 1%7'den
beri Cumhuriyet okuyan, süreli
yayınlan izleyen, 6 kitap. 100
üzerinde inceleme, araştırma
yazısı yayımlanan, dostlanmın
'seyirci' değil 'arayra' diye
adlandırdığı beni, 'okumayan
aydınlanmız'dan saymanızcok
üzdü.
Musa Seyirci
Dakar'daki Gerçek...
Örtaçağ'da Hıristiyantoplumuçıldırdı. Insanın ruhunda
ifrit aranıyordu. Kim yüreğinin derinliğinde Tanrı'ya iha-
net ediyor? Kim daha iyi Hıristiyan?
- Sen misin? .
- Evet.
- Niçin?
;
- Çünkü ben her gün sabahtan akşama dek tapınınm,
dakika başı istavroz çıkanrım, yemem, içmem, dua ede-
rim; çilemı doldururum; günahkâr bedenimin dürtülerin-
den kurtulmak için nefsimi kışkırtan her çeşit çağnya
karşı benliğimi iğdiş ettim, yalnız YüceTann için yaşıyo-
rum.
- Olmadı.. Kendini doğrudan Allah'a adayamazsın, sen
zavallı birisin, kilise sana yol gösterebilir, ancak papazın
kılavuzluğuyla iyi Hıristiyan olabılirsın.
Ortaçağ karanlığı böyle örgütlendi, toplumları dinsel is-
tibdadın prangasına vurup inanç adına sömüren ağ, böy-
le örüldu. Tanrı'ya tapınmada bile kişiye vicdan özgüriü-
ğü tanımayan yobazlara karşı Martin Luther bayrak
açınca 'Reform' başladı.
Türkiye'deki cami sayısını ben 63 bin sanıyordum; göz
açıp kapayıncaya kadar 67 bine çıkmış; yılda 1500 cami
yapılıyormuş. Ulkedeki bütün imamlar da devlet memu-
ru. Şeriatçılık, saf Müslümanları gün geçtikçe buyruğuna
alıyor; artık "örgütsüz Allah'a tapınma" diye bir özgürlük
kalmayacak mı?
Gidiş o gıdış.
Hıristiyan Ortaçağı Batı'da çoktan aşıldı; Islam Ortaçağı
günümüz dünyasında yaşanıyor.
•
Islam Konferansı örgütü dinsel içeriklidir; kuruluş aşa-
masında bağnazlığın mayası var.
Türkiye Cumhuriyetı laik değil mi?
Peki, ne işimiz var orada?
Senegal'in başkenti Dakar'da toplandılar Islam Konfe-
ransı örgütü'nden kimileri; ne yapblar? Ne söylediler? Ne
karar alabildiler? Bosna Müslümanlan kryıma uğratalır-
ken, 'Ümmet-i Muhammed'in elinden bir şey geldi mi?
Dakar'daki toplantıya çogu Islam ülkesi katılmadı; ama,
ha kat/lmış, ha katılmamış! Islam Ortaçağı nın karanlığın-
da yaşayan toplumların kımıldayacak halleri yok. Kuveyt
Emiri, hareminden başını alacak da Bosna-Hersek'i mi
düsünecek? Mekke şurada, Medine burada, Amerika da
orada!.. Kudüs, Israil'in elınde. KatarŞeyhi ve benzerleri
için dünya demek, petro-dolar demek! Dünden bugüne
ne değişti ki? Cami minarelerine hoparlör takıldı; ama, Is-
lam, bilim devriminin dışında yaşıyor. Ortadoğu'nun kral-
lan, sultanlan, emirteri, şeyhleri, Amerika destur verme-
den hapşıramazlar.
Ya bizim şeriatçılar?
Bakmayın atıp tuttuklanna, nutuklar atmalanna, hey-
heylenmelerine..
•
Uygarlık bir aşamaya geldi.
O aşamada dövünmek, yerinmek, nutuk atmak, bas
bas bağırmak, gırtlağını yırtmak, yanıp yakınmak, parayla
tutulmuş ölü ağlayıcılanna özenmek yok..
Bosna da Müsluman kıyımı sürüyor, çocuklar katJedilh-
yor, kadınların, genç kızların ırzına geçiliyor yüzleri söz-
de Kâbe ye dönük olanlar da çeşitleme yapıyorlar Tür-
krye'nin içine dönük yatrıma yöneliyorlar; göbeklerinden
Ortadoğu'daki krallara, suttanlara, emirlere, şeyhlere
bağlı olanlar, gerçekleri degizlemeyeçabalıyorlar; İstan-
bul'un şeriatçılan, Müslümanlığı siyaset yabnmı için kul-
lanıyoriar; sınır ötesindekiler ise öteden beri ya heyyy...
Gelsin petro-dolarlar..
Şınanay da şınanay..
Müslümanlığı Anadolu halkının tepesinde Ortaçağın
papazlan gibi kullanmak isteyen din komisyonculan. laik
Türkiye Cumhuriyeti'nde vicdan özgürlüğüyle uğraşmayı
bir yana bıraksınlar; işte Medine ile Mekke, işte Bosna!.
Bir milyarlık Islam dünyasında Bosna Müslümanlan için
-laik Türkiye'den başka- kılını kıpırdatan bir başka devlet
varmı?
NAZIM HİKMET KULTUR VE SANAT VAKFI
DoğMMiuııiN.ytfMla
N A Z I M HİKMET
Saat: 20.30 (suare)
Konuşmaalar:
Kültür Bakanı: FİKRİSAĞLAR
Gazeteci-Yazar: İLHAN SELÇUK
Yorumlayan:
Meral Taygun
Sunucu: Nevzat Şenol
Saat: 18.30 (matine)
Yorumlayan:
Meral Taygun
Gün: 15Ocak 1993Cuma
Yer: AKM Konser Salonu
Davetiyeler: AKM Gişeten, Dünya Sineması ve
Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı
"General Yazgan Sokak Mehdi Bey Ap. 10/10
TÜNEL"den temin edilebihr.
ORALÇALIŞLAR
Hz. Ali - Muaviye Çatışması
GazetecilerCemiyeti
1992 inceleme ûdüiü
Pencere Yayınlan
Salkım SöğütSok. 2/4 Cağaloğlu/istanbul
Tel:5132717
DAKTİLO EDİLİR
Yayınevlerinin, yazarlann, öğrencilerin, kurum ve
kuruluşlann yazılan temiz ve süratli bir şekilde daktilo
edilir.
Te1:5374424(Orhan)