26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6EYLÜL1992PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Yazuı moda kasırgadır IVİADRİD ALÎ KIŞLAK MADRİD - Yaz aylarında bir 'ka- sırga' modası vardır. Amerika'nın guney kıyılannı okşar geçer; çatılan uçurur, ağaçlan devirir, oyun oynar gibi insanlan önüne katıp kıyı boyunca koşturur biraz. Bir doğal afet, kasırga. Afrika'nın göbe- ğinden kalkan bir çöl fırtınası da ta Ispanya'ya kadar gelir, boylu boyunca bir İspanya turu yapar, yok olur gider. Bir Afrika anısı gibi kum parçacıklannı saçar üstünüze. Bu yaz, okyanus kasırgasıyla çöl fırtınası sözleşmişler gibi aynı günlerde boy gösterdi. Saatte 260 krn hıayla okya- nus kasırgası Andrevv Florida kıyılannda gösterisıni yaparken, Afrika çöl fırtınası da yaklaştk 42 saatte 200 zenci hıayla İspanya kıyılanna vuruyordu. Sayılan tam vermek gerekirse, tam 195 Afrikalı, on dört metre uzunluğunda bir takayla Cebelitank'ı geçip kumsala ayak basülar. Tam sevinççığlıklannı atacakkenjandar- ma dikiiiverdi önlerine. İfadelerinı alıyor jandarma: Kırk saat üstümüzden geçen dalgalarla boğuştuk. Taka su doluyordu. Şışelerle boşaltmaya çalışıyorduk sulan. Hiçbir şey yemedik. Yalnızca su içtik. Kjpırdayamıyorduk bile; herkese ayaklannın üstünde dura- cak kadar yer vardı. Beni geri gönderme- yin! İspanya, Avrupa'nın "güney" jan- . darması. Güney çöl fırtınalanna takılan binlerce Afrikalı, Ispanya'yı kapı olarak kullanıp kapağı Fransa'ya, Almanya'ya, "kuzey"e atmaya çalısıyorlar. Yalnızca geçen hafta 400 Afrikalı yakalandı kıyıya çıkar çıkmaz. Geçen bir yıl içinde ise 4.000 Afnkalı. Kimilerinin ikinci deneyiş- leri. Takaaya ödedikleri tûm varhklan, umutlan üç yiiz, beş yüz dolan yitirmeleri bir yana... Takalar, kayıklar, yakalanma- mak için yüklerini daha kıyıya varmadan boşaltıyorlar. Yüzme bilmeyen 50 kişi boğuldu, tüm umutlannı serin sulanna gömerek Akdeniz'in. Can yelekleri koltu- ğun altında değildi. Koltuk yoktu çünkü. Çınlçıplak bir taka. Çınlçıplak bir kayık. Ama hepsı zaten ölümü göze alarak yola çıkıyordu. Ölümü yeğleyip açlığa... Kjyı koruma ekipleri sık sık. dalgalara yenil- miş parçalanmış küçük bir kayık ve beş on ceset bulurlar, sıcak kumlanna vur- muş plajlann. Bir doğal afettir çöl fırtınas». Tarih yeniden yaşanıyor gibi ama ter- sinden; İspanyollar yeni koloniler keşfet- miyorlar, Afrikalılar İspanya'yı, efendile- rini keşfediyorlar. LütfeııbisikletleredokunmayıııızSTOCKHOLM - Bisiklet kaybolmayan şehir mi var? Ama Stockholm'de duru- mun rengi farkü. Günde ortalama 30 bi- sikletin kaybolduğu başkentin rekonınu. 20'yi aşan gelişmesiyle Malmö izliyor. Hava durumundaki iyileşmeyle rakam- lann doğru orantı çizdiğıni açıklayan em- niyet, "kayıp" kelimesi yerine. "arandığı bildiriminde bulunulan" demeyi tercih ediyor. Haklara ve özgürlüklereçok önem veri- len bir ülkede, kimseyi durdurup "Şasi nu- marasına bakacağız" demek mümkün ol- madığı gibi "Batan geminin mallan" diye pazariama yapan teşebbüslerde yok. Ara- manın da kayıp demenin de bir zorluğu bu nokladan ileri geliyor. Ama belediyelerin, düzenlilik kaygısıyla her kapıya kurduklan, eskiden metalken betonlayarak yenilediklen ayaklar, bul- maya da yardım ediyor. Kimse, kendisinin olmayan bisikleti doğru yenne yerleştirmiyor. Park yasak- lannı çiğneyen bisikletler de çoğunluJda bunlar. Böylece polis, süriicüden olmasa da bi- sikletin bırakılışından şüphelendiğınde amaca yaklaşmış oluyor. Listeyle karşı- laştınyor. Piyasada her çeşit kilit varken kayıp- ların çoğalması, burada şaşırtıcı değil. Bir kez, ucuz kilitleri oyuncak gibi açan "teenage" gruplan var. Kaliteli bir kilit ise ortalama bısikletın STOCKHOLM EKREM TÖS yan fiyatı. Şifresi ve niteliği güven veria kilitlerin bir kısmı da demir makasıyla ke- silerek cüzdanlan yakıyor. Aceleci birini, hele bir Vikingi kızdırmaya gelmez, diye düşünenlerle bısıkletinı hasarsız-hurdasız bulmayı arzu edenler, genellikle kilitlere itibar etmeyenler. Ülkede bisiklet sayısı eksilmemiş, sade- ce yerleri değişmiş olsa da (biraz da bun- dan, hırsız kelimesi kuilanılmasa da) işine- evine geciken asıl sahipleri, rahatsızhk du- yuyorlar. Konsum mağazasının Fruaengen şube- si ve bundan kopya çekenler, çözüm geliş- tirdiler: Personel girişindeki "Yandaki kapıyı kullanınız" levhasınm üstünde bir büyük boy uyan asılı: "Karşıdaki bisikletler, personele aittir. Onlara dokunmayınız. Anlayışınıza te- şekkürler. "Yer değişim hareketleri, fiyat- İarla da oranülı. lyi bir bisiklet, şimdi 6 ile 8 bin kron arası. Gerçi Aelvsjö'de yılda bir ucuzJuk fu- annda 200-600 kron arası ama ihtıyaç za- manıyla fuar zamanlan galiba pek çakışmıyor. Ama işsizlik, yeni teşebbüs alanlan ya- ratmayı zorladığından kiraya verenler çıkü. TV'de bir müjde gibi verilen haberde, Stockholm'de iki alanda hizmet veren hür müteşebbisler konuştular. Sadece person numarasını soruyorlar. Bisikleti, gün be gün hesaba işleyip bekü- yorlar. Gelmezse "Kiraa düşünsün" ra- hatlığındalar. Kiracının bisikleti yürütmüş olacagına ihtımal vermeyişlerinin önemli nedeni, di- ğer kaldınmda duran dizi dizi bisikletler... Sonra, baa günler Meclis'e bisikletle gi- den başbakanı anımsatıyorlar; "Onun bi- sikleü daha güzeI...Kilitlemeye zamanı yok... Başında da bekçisi yok..." Bu nesil, sizlereömür Adımbaşı bir havuzdur, bir çeşmedir Zürih. Uyuşturucu bağımlıları ise, Limmat kıyısını mesken furmuştur. ZÜRİH - Samsun almaya giderdik. Yanm saatlik yol- du Konstanz'la Zürih arası. Her şeyin parayla satın alına- bıldiği Almanya'da, nedense Sarnşun sigarası bulunmaz- dı. Üstelik, Zürih'teki sigara bayileri. bir karton alana, bir paket de bedava verirlerdi. Tam 19yılolmuş... İlk bakışta, önemli bir de- ğişıklik çarpmıyor göze: Bi- nalar, caddeler, sokaklar yer- li yerinde. Ayakkabıcı Chris- tiana, işte yine o köşede. Okul arkadaşımız İsveçli Marie Louise çok beğendi di- ye ayakkabı aldığımız dük- kan. Biz beğensek ne olacak? O beğendi yaî Öyleyse, mut- laka güzeldir... Ama yaşlı sa- tıcı kadın yok. 80'lerine falan gelmış olmaüdır. Ya da gele- memiştır. Nüfus da hemen hemen aynı. 450 bin kadardı, 490 bin olmuş. İsviçrelilere kalsa, o da değişmeyecekti kuşkusuz. Üreyen onlar de- ğil, yabancılar. Değişen, para. O^zamanlar Alman markından bir lira kadar geride. Mark 5 lira. frank 412 kuruş. Bir kaç gün sonra mark aniden 525 kuru- şa yükselmışti de, Konstanz'- daki Türkiyeli öğrenciler yürümüştük "Hükümet ısti- fa" diye. İlk görülen değişik- lik bu Zürih'te. Tabıi bizim açımızdan. Amerikah, İngjJız ya da Alman olsanız, onu da anlayamayacaksınız... Ama, nereli olursanız olun, başka bir değişiklik var ki, gözden kaçması mümkün değil: Uyuşturucu abşkanlı- ğının korkunç boyutu. Lim- mat Nehri'nin kıyısı, kan kokuyor. Titreyen eller, da- YAPIKREDIBANKASI ÇALIŞAM.ARI SESLEMYOR • Bir yıl.önce 370, şimdi de Xlnsanlaryıllarca verimli çalıştırıldıktan son- 500 Yapı Kredi Bankası calı- V ra,y/ Artık işe yaramazsın." diyerek sokağa • Artık Yapı Kredililer olarak bu gidişe dur denilmesini istiyoruz. 500 Yapı Kredi Bankası çalı- şanı bankacılık gibi zor ve yorucu bırakılmaya devam mı edilecek?.. bir meslekte emek verdiği, göznuru döktüğü, hayatlarının en güzel ve en verimli yıllarını adadığı Yapı Kredi Bankası'ndan koparıldı. • İş Kanunu'nun 13. maddesine dayanılarak, gerekçe bile gösterilmeden yalnızlığa, çaresizli- ğe, işsizliğe terkedildi. • Eşleri, çocukları, kaderleriyle başbaşa bırakıldı, aile ya- şamları alt üst oldu. • Yarmımızdan emin, huzurlu, güvenli, mutlu çalışma ortamı istiyoruz. • Halkımızın, müşterilerimizin, firmaların, bizlerden gereken ilgiyi, güleryüzü görebil- meleri ve iyi hizmeti alabilmeleri için, Yapı Kredi- liler'e yardımcı ve destek olmalarını bekliyoruz. • Sorunların çalışma barışı içerisinde, insan- cıl koşullar dikkate alınarak, emeğe ve in- • Onlar da işgüvencesinin olmadığı, sosyal s a n a v e r i l e n d e 9 e r doğrulhjsunda çözümlenme- güvencenin sağlanamadığı ülkemizde, iş- s m ı ı s t | y° r u z - ten çıkarılan milyonlarca insanın arasına katıldı. Yaşanan bu trajediyi, bu toplumsal felaketi kim önleyecek? • Çözüm için ilgili yetkililer ve sorumlular ne zaman biraraya gelecek, gerekli yasal ve • Mutlu, huzurlu, güvenli bir ortamda çalış- mak bizim de hakkımız... sosyal düzenlemeleri kim yapacak?.. Yapı Kredi Bankası Üyeleri Adına BASİSEN SENDİKASI ZÜRİH MUSTAFA SAĞLAMER man kolayca bulamayınca, kan dışan uğruyor. Satıcılar, bağımlılar, polis memurlan, papazlar; hepsi birarada. Po- lis şınnga dağıtıyor. bağımlı- lar kullanılmış şınngadan mikrop kapmasın diye. Pa- pazlar çorba dağıüyor, mor- fınmanlar açlıktan ölmesın diye. Fotoğraf çekmek ya- sak, bu durumu kendilerin- den başkalan ne kadar az bilırse, o kadar iyi olur diye. İyi de, yasaklayıp kurtulmak dururken, bu kadar gayret niye? Mantığı şöyle açıklıyorlar: Yasaklasak da kullana- caklar. jyisi mi, biz bu kuşağı gözden çıkarahm; hiç değilse, onlann bu durumunu gören daha genç kuşak, yanına bile yaklaşmasın... Doğru mu? Galiba doğru. Cumhuriyet muhabin Adem Sağlam'ın 17.9 ve 7 yaşında- ki kızlan, onlann akranı komşu çocuklan ve benim konuşamadığım, fakat bu çocuklardan duyduğum, pek çok İsviçreli ve gurbetçi deli- kanlının, çocuğun; üyuşturu- cudan da, satandan da ba- ğımlıdan da nefret ettiği gün gibi ortada... Tramvay da tramvay gibi Zürih'te. Zaten eskiden de öyleydi. Ama tabiı modeller yeniJenmi^. Öyle Adapazan Ekspresi gibi değil. Zarif, mağrur, becerikli ve hızlı. Tramvaya bınmek için, o Eminönü'ndeki, Adliye'- dekiler gibi sefalet podyum- lan da yok. Taksiye biner gibi, binıp gidiyorsun. Trafik sistemi, tramvay üzerine ku- rulu. Yamacından yöresin- den geçip de yolunu tıkayan arabalann vay haline! Ali- mallah kağıt gibi ezer .geçer de, mahkemede yargıç, birde merhumun mirasçını azarlar, "Ne zaman ödeyeceksiniz tramvayın silinen boyasırun parasını" diye. Büyukşehir'in Sosyal De- mokrat Parti'li (SPD) Beledi- ye Başkanı Josef Estermann, bakınız ne diyor: "Çok büyük bir kent deği- liz. Ama toplu taşımaalık, Zürih'te de çok önemlidir. Metro, şimdılik çok büyük bir lüks. O halde, tramvayın, gelişerek sürdürülmesi gere- kir. Bir arabada, bilemediniz 3 kişi yolculuk eder. Gerçi o kadar kalabalık değiliz; an- cak, tramvaya yüz kişi de bi- nebılir. Bu nedenk, insanlan otomobilden nefret ettirmeye çalışıyomz." Ve ekliyor başkan: "Haa, şunu da söyleyeyim: Ben aslında o kadar cesur bir adam değilim. Eğer lsviçre'- de otomobi! üreten bir ya da daha fazla kuruluş olsaydı, galiba tramvayı bu kadar ge- Üştiremezdik. Cesur olsak da, buna izin vermezlerdi..." Zürih bu kadar sıcak mıydı 19 yıl önce? Ya aklıma gelmı*- yor, ya da gençlikten farkına varamamışım. Ama o kadar da önemli değil. Adım başı ya bir çeşme, ya bir havuz. Şort- teriık dolaştığımız Adem'Ie birlikte. "Tekir Yaylasfnın suyu mubarek" diye sık sık mola veriyor ve serinlemeye çalışıyomz. ENGLISH CENTRE 1 İngılızceyı ıngılızlerden öğrenın ENGLISH CENTRE • Genel ingilızce Kursları • MEB-ÖSYM Lısan Sınavı Hazırlık Kursları • KPDS Hazırlık Kursları 1 ENGLISH CENTRE • "Business Englısh" Kursları • FCE Hazırlık Kursları • TOEFL Hazırlık Kursları ENGLISH CENTRE • Yoğun programlar. • Yan yoğun programlar. • Normal programlar. T.C.M.E.B. ÖZEL EMSA DİL EĞİTİM MERKEZİ KURSU İSTANBUL : Rumelı Cad. No. 92/4-5-6 Osmanbey Tel : (1) 247 09 83-241 20 34 - 252 82 71 - 72 ANKARA : Selanık Cad. No. 8 Kat. 5 Kızılay Tel (4) 435 23 97 - 435 30 94 - 435 25 03 tNGİLİZCE yi 8 «yda konuşun sizi Amerikah dostlanmızia tanıştınüım. Bahariye Cad. 62/3 349 59 3» 1968 model temiz Wolksvagen Tel: 531 96 54 Marmara Üniversitesi öğrenci kimliğimi ve pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. ÖZLEM ÇOKŞEN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle