15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6EYLÜL1992PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Yargıve Soranlan Yargı organının. işlevini, hukuk devleti ölçüleri içinde yerine getirmesi, mahkemelerin gerçek anlamda bağımsızlığını. yargıçlannın sağlıklı güvencelerle tarafsız hareket edebilme statüsüne kavuşmuş olmalarını gerektirir. KÂZIM YENİCE Eski Danıştay Daire Başkanı Usul yasalanmıza göre adli ve idari yargıda yirmi temmuzla altı eylül arası, çalışmaya ara verme dönemidir. Ara verme başlarken tartış- malar yapılır: Bu ara verme gerekü midir? Süresi ne olmalıdır? Yaz-kış dönemleri aynmı mı yapılmalıdır? Aslında bu tartışma. yargı tnercilerinin çok daha ciddi sorunları karşısın- da aynntı olmaktan öte bir değer taşıma- maktadır. Oluşan geleneğe uygun biçimde, altı eylülde Yargıtay Birinci Başkanı ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı. yargısal konulan dile getire- ceklerdir. Yetkili çevrelerde ve kamuoyunda, bu konuşmalann içeriğine göre yargıyla ilgili görüş alışverişleri olur. Sonra her şey unutu- lur. Eskisi gibi, belki daha kötü bir biçimde yargısal yaşam sürer gider. Bazen yargıda sayın yöneticilerimizin dik- katlerini çekecek olaylaryaşanır. Bu, genellik- le büyüklerimizin hoşuna gitmeyecek bir ka- rardır. Ya da gecikmeden kaynaklapan bir öf- kedir. Yargının işlevinden. hukukun üstünlü- ğünden, yargıcın niteliklerinden yine söz edi- lecektir. Nedenlere inmeden haklı haksızeleş- tiriler >apılacaktır. Hepsi o kadar... Ne bekliyoruz? Yapılacaklar bilinmeyen şeyler değiidir. İşe anayasadan başlanacaktır. I982 Anayasası'- nm. yargının bağımsızlığından yana olmadığı apaçık ortadadır. Güçler arası denge ve hu- kuk devleti gerçeği. mahkemeler bağımsız olursa vardır. Aynca sağlanacak güvenceler ölçüsünde yargıcın tarafsızlığından söz edile- bilir. Yargıç ve savcıların bağlı olduğu Hâ- kimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun duru- mu ortadadır. Partisinin politikasını izlemek- le yükümlü. her aşamada parti organlanna. hatta partili seçmenlenne hesap vermek duru- munda olan adalet bakanının ve emrindeki müsteşannın yönetimindeki bir kuruldan ne bekleyebilirsiniz? Bu kurul on yılda yargıya ne vermiş ve onu nelerden yoksun bırakmıştır.' Bu konuda yapılacak nesnel-bilimsel bir ince- lemeden alınacak dersler olmalıdır. Bundan sonrası için olsun iyimser olmayı isterdik. Ne var ki seçimler sırasında yapılan vaatlere karşm dokuzaylık iktidann, yargının bağımsızlığı ve yargıç güvencesi alanındaki görünümü iç açıcı değiidir. Yokluk ya da eksiklikleri açıkça görülen, gerçekleştirilmesi inanca ve içtenliğe bağlı hu- kuk devletinin temel kurumlanna, en başta da sağlıklı bir yargıya ciddiyetle el atılmasını an- laşılan koalisyon hükümetinden daha hayli zaman bekleyeceğiz. İktidar ortaklan anlayış göstermeli. Diyoruz ki: Öncelikle yüriitme, yargıdan elini çekmeli. Montesquieu'nun, "Yargılama erki, yasama ve yürütmenin etkisinden kur- tulmamış bir ülkede özgürlük yoktur. Her şe- yin sonunda adil bir mahkemenin bulunabile- ceği, toplumda en büyük güven duygusunu sağlar" sözlerinin üzerinden iki yüz elli yılı aşan bir zaman geçti. Bu gerçeği içlerine sindi- remeyenler her zaman olacaktır. Hatta daha ileri gidenlere de tanık olabiliriz. Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal devlet olma niteliği görmezlikten gelinerek nasıl sağlık, eğitim, sosyal sigorta gibi kurumlann özelleştirilmesi bugün savunuluyorsa: yann hukuk devleti olma adına, mahkemelerin bağımsızlığının ve yargıcın güvencesinin çözümü de özelleştir- mede görülebilir. Oysa sorunun şakaya ta- hammülü yoktur. Vatandaşlann kendi ara- lannda ya da idare ile olan anlaşmazhkların- da başvurulacak son merci yargı olduğuna göre yetkililer daha bir ciddiyetle soruna eğil- melidirler. - Onurlu bir meslek de olsa, başka olumsuz- luklara ücret düşüklüğünün de katılması so- nucu, bilgili ve yetenekli çoğu hukukçu, yar- gıçlığa özenmemektedir. Yargıtay Birinci Başkanf nın bir süre önce değindiği gibi yargıç ve savalann ekonomik durumlan en kısa za- manda iyileştirilmelidir. Yaklaşık üç bin yar- gıç ve savcı açığı, sorunun boyutlannj ve çözümün uzun süre bekletilmeye tahammülü olmadığını yeterince yansıtmıyor mu? Sayın Ocakçıoğlu'na katılarak söyleyelim: Emekli milletvekillerine on beş milyon ödenirken, yıl- lannı adalete harcamış yargıcı, bunun yansı bir ücretle çalıştırmanın tutarlı ve adil olduğu- nu kimse savunamaz. Yargıda çalışan öbür personelin üstesinden gelmeye çahştığı ağır ve yıpratıcı hizmet göz- ler önündedir. Bu elemanlann da mali yönden kollanması, aynca hizmetin yeterli teknik araç ve gereçle donatılması, verimliliğin ve hu- zurlu bir çalışmanın önkoşuludur. - Yargıtay'a yılda 350-400 bin arasında dos- ya geldiğine ve Yargıtay büyük bir iş yükü al- tında bunaldığına göre ülkemizde istinaf mahkemeleri denenmelidir. Pilot bölgelerde yapılacak uygulamalardan olumlu sonuçlar alınması halinde, kuruluş yurt düzeyinde yay- gınlaştınlmalıdır. - Yüksek mahkemelerin seçimleri doğru- dan yargıya bırakılmalıdır. Anayasada belir- lenecek kurumlann gösterecekleri adaylar arasından Anayasa Mahnkemesi'ne yapacağı birkaç seçim dışında, cumhurbaşkanının yük- sek mahkemelere ve yargısal kuruluşlara yap- makta olduğu seçimlere son verilmelidir. - Do|u, Güneydoğu ve öbür yoksun böl- gelerde çalışmanın farklı bir bedeli olmalıdır. Buralarda görev yapanlann hizmet süreleri- nin hesabında ve bunlara ödenecek ücrette üs- tünlüklü ölçütler kullanılmalıdır. Belli hizmet süresinden sonra yargıç ve savcının diledikleri birkaç il ya da ilçeden birisine atamalan yapıl- malıdır. - Yurtdışına gönderme dışında; her yıl belli sayıda yargıç ve savcıdan çahşmalanyla hu- kuka-adalete katkısı. hizmet yerinde ve çevre- sinde yargıçlan onurlandınr davranışlan. bi- limsel yapıtlan, incelemeleri görülenler diğer- lerine örnek olacak biçimde ödüllendirilmeli- dirler. - Ölçülü. hukuka uygun düzenlemelerle da- valann uzaması önlenmelidir. Taraflann ve savunmanlannın davalan uzatma girişimleri- ne mahkemeler kesinlikle izin vermemelidir. Yasal faiz oranlan, yıllık enflasyon gözetile- rek ayarlanmalıdır. Mafyava başvurarak hak veya alacağını kısa yoldan elde etmek gibi uy- garlıkla bağda.>mayan suç nitelikli kaba yön- temlerden vatandaşlar vazgeçmelidir. - Kamu idarelerinin, yorumlannda nesnel ve yapıcı olmalan, tanınmış takdir haklannı isabetle ve çekinmeden kullanmalan çoğu an- laşmazhğı kaynağında kurutacaktır. Karar ve işlemlerinde olumsuzu seçerek çözümü yargı- ya bırakmanın kamu yönetiminde savunula- cak yanı yoktur. Benimsenmiş ve oturmuş yargı içtihatlan varken, idareierde görülen yasal yollan sonu- na kadar kullanma ya da benzeri yargı kara- nyla pekişmiş olaylarda, vatandaşı yine de hakkını alması için yargıya yollama alışkanlı- ğı, kamu yönetimine beslenen güveni sars- maktadır. Sonuç Güçler arası dengede yargının yeri ve önemi tartışalamaz. İdarelerle olsun, vatandaşlar arasında geçsin, hukuksal anlaşmazlıklarda son söz, kendisine başvurulan yargıdadır. Yargı organının, işlevini. hukuk devleti ölçü- leri içinde yerine getirmesi, mahkemelerin ger- çek anlamda bağımsızlığını. yargıçlannın sağ- lıklı güvencelerle tarafsız hareket edebilme statüsüne kavuşmuş olmalannı gerektirir. Öte yandan yargıçlığı seçenlerin onurlu, ama bir o kadar da çaba ve özveri isteyen bir kamu hizmetini üstlendiklerinin bilincinde ol- malan beklenir. Çalışkan, güvenilir, mesleğini yüceltme uğraşında yargıçlan olması, bir ül- kenin övüncü ve mutluluğudur. 1992-1993 çalışmasına giren tüm yargı mensuplanna başanlar dilerim. ARADABIR Prof. Dr. TURKAN SAYLAN MumunüniO.Yılında Azra Erhat Azra Erhat, "Evrenın sırrının 'insan usu' (nous) olduğunu söyleyen Urlalı Anaxagoras'la, 'devrim ve eylem' olduğunu söyleyen Efeslı Herakleitos'a ihanet etmeyen tek eylem ada- mı Atatürk'tür çağdaş dünyamızda" diyor ve eklıyor: "Ata- türkün, Türkiyeli insana kişi ve ulus olarak açtığı en mutlu çığırlardan biri, araştırıcı eylem yöntemini dıl ve tarih bilımle- rine uygulamasıdır. Bir insanın benliği en iyi dilinde, bir ulu- sun niteliği en iyi tarihinde belli olur. Ama ne dil ne de tarih belli birer başlangjç ve bıtimi olan sınırlı varlıklar değiidir. Her dem canlı süreçlerdır. Dıli ne yaparsan o olur, tarihi nasıl yorumlarsan öyle yaşarsın. Geçmiş ve gelecekte sonsuzca uzanan bu iki canlılık alanı araştırdıkça yaratılır, yaratılcıkça gerçekleşir." Halıkarnas Balıkçısı, Sabahattin Eyuboğlu ve Azra Erhat'ın, Türk aydınlanmacılığının bu birbirinden ayrılmaz üçlüsünün, ömürleri boyunca büyük bir titizlikle ürettikleri kültür değerte- rinin kökeninde yatan itici gücü şöyle özetliyor Azra Erhat: "insanın en değerli, en sürekli varlığı olarak kültürü benimse- meye ve yaşamaya çağırmıştır bızı Atatürk. Bıze bu ufku açtı- ğı içindirki, llkçağ'dan bugüne, Egedüşünürlerindençağımız insanlarına dek uzanan köprüyü kurabiliyor, Atatürk'ün kışili- ğinde Anaxagoras'ın da, Herakleitos'un da yaşadığını göre- biliyoruz." Atatürk ü gerçek anlamıyla kavrayan bu üç aydın, birbirle- rinden esinlenerek ve yılmaz, tükenmez bir güçle, yaşamları- nı saran her türlü olumsuzlukların üzerine çıkabilmiş ve ulu- sumuzun ekinsel yaşamına üretkenlikleri, yaratıcılıklan: araştırmacı, birleştirici ve bütünleştirici kişilikleriyle damga- larını vurmuş yürekli ve ender rastlanan kişilerdi. Azra Erhat, Balıkçı ve Sabahattin Eyuboğlu'nu ustaları; kendisini de, onların çırağı olarak algılamaktan büyük bir haz ve onur duyardı. Onlarla bütünleşebildiği oranda daha çok Azra olabiliyor, onların açtığı çığırda ilerledikçe insanlığını, insan kımlığini daha iyi duyumsayabiliyordu. Bu üç insanın, bir ölümlünün yaşam sürecine sığdırdıkları yapıtlara-yazılara, bıkmadan sıkılrnadan yaratmaya çalıştık- ları düşünce ve tartışma ortamına ve asla bir öğretmen gibi davranmadan eğittikleri, ışık tuttukları pek çok insana baktık- ça şaşırmamak, hayran olmamak olanaksız. Azra Erhat son günlerine dek okumaya, yazmaya ve gençlere Anadolu ekini- nin büyüleyıci gizlerini tattırmaya devam etmekteydi. Onun vücudunu, özellikle yüreğinden sonra en üretken yeri olan beynini sarmış olan sayrılığın ara verdiği bir anda "Çocuk- lar" demişti, "şu anda kendimi öyle rahat ve öyle çok şey yapmaya hazır hissediyorum ki, sanırım hastalığı yendim." "Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına" adlı bir kitap ha- zırlıyordu yatağa düşene dek. Aydınlanma dönemimizin kö- kenlerinı, bugünkü aydın yozlaşmasını ve nedenlerini bulma- ya çalışıyor, bunun için o kendine özgü titizlikle okuyor, okuyor, notlar alıyor, kartlar dolduruyor ve bulduklarını dost- larına aktararak onların düşüncelerini almaya, daha doğrusu onları konu üzerinde düşünmeye çağırıyordu. O capcanlı, coşku dolu tartışmaların son bırlikteliklerolduğunun neyazık ki kimse ayırdında değildi. Azra Erhat öleli tam on yıl oldu! Yakın dostları O'nu hâlâ bir yerlere gıtti de gelıverecek, telefonlara sarılıp coşkuy/a ba- şından geçenlerı, yeni esin kaynaklarını anlatacakmış gibi duyumsuyor. Ölüm yıldönüm- lerinde birkaç konuşma yapılı- yor, belki bir iki yazı yazılıyor. Bunların hiçbiri Erhat'ı, gençli- ğe, yeni kuşaklara tanıtmaya, O'nun Anadolu ekininin köke- nine inişini ve buna bağlı ola- rak da binbir yaşamsal anlam yükleyerek sunmaya çalıştığı Mavi Yolcufuk öğretisini toplu- mumuza aktarmaya yetmiyor. Güzelim Anadolu toprakla- rında hiçbir ayrıma geçit ver- meden el ele yaşayabilmemi- zin dünden de çok önem kazandığı bugünlerde, Balıkçı, Sabahattin Eyuboğlu ve Azra Erhat'ın bilge kişiliklerinden kalemlerıne süzülen yazılarını yeniden ve yeniden okumak, okutmak; avuçlarımızdan uçup giden insanlığı, insan olmanın bilincini yakalamanın tek çıkar yolu sanınm. Azra Erhat, bir Türk aydın- lanmacısı olarak enıne boyuna incelenmeli, beslendiği eski Anadolu ekin kaynaklarını (mi- tolojiyi) temel alışındakı öngö- rüsü, o günlerle bugünler ara- sında bağ kuruşu ve düşünce üretişınin incelikleri araştırıl- malı ve hepsinden önemlısı, basılmış ve basılmamış tüm eserleri (kımlerde ve nereler- deyse) ortaya çıkarılmalı ve yeniden ve yeniden basılmalı vetanıtılmalıdır. TARTIŞMA Dağlar Turizme AcılırkenA ladağlar -devlet destekü ve reklam gulayıpciddiyealabılmekherkesiçinkolay zamanlann cennet kjyılannın bugün ka- r\nitelikli- doğa yürüyüşü" gerçekleş- değil elbette. Ancak düşünen ve geleceği de zandığı görünümü almaya başlayabilir. tırilirken düşünülmesi ve söylenmekten algılamaya çalışan bir insan için bugün de- Turizm kendi mantığıyla harekct ettiğinde bu kaçınılmazdır da üstelik. Çünkü amacı para olan turizm, amacına ulaşmak için ge- reken neyse onu yapar, yoksa doğanın ge- rektirdiğini değil. Pek yakın gelecekte Kaçkarlar'da ya da Toroslar"da, en bakir göl kıyılanna dek ulaşan asfalt yollara, o sakin ve gizemli özenle kaçınılan kimi kaygı ve çekinceler ve nizlerde ve sahillerde yaşanan büyük tüke- çok geç olmadan gündemimize girmesi ge- nişin ne zaman ve nasıl dağlara ve doğanın rekiyor. var olma çabası içindeki diğer yerlerine ya- Turizmolgusubirgelirkaynağıvebirtü- yılacağını görmeye çahşmak kolaylıkla ketim biçimi olarak yaşamımıza girdiğin- umutsuzluk nedeni olabiliyor. den bu yana ne çok şeyin değiştiğini biliyo- Umutsuz olmak için çok neden var. ruz. Yağmalanan kıyılan, bozulan ve yok Çünkü bugün büyük tanmmlarla ve med- edilen doğal yaşamı, kirlenen denizleri ve ya desteğiyle turizme açılan dağlar, hayal yaylalarda açılan otel ve pansiyonlara, yoğun betonlaşmayı bir bedel olarak sor- edilemeyecek kadar kısa bir süre içinde bir çöplerle dolup taşmış düzlüklere ve kirle- nen derelere ahşmaya başla- yabiliriz. Çünkü turist her şey- den önce çabuk ve rahat ula- şım, konfor ve kolayhk ister. Bir tüketim şekli olarak turizm, insanlan doğaya götürmekten KÜLTÜR VE SANATTA DA YARGISIZ ÎNFAZA HAYIR! 28 gündür sürdürdüğümüz Sullanahmct Şımdi Özgür' şcnliği, yasadışı yaptınmlarla durdurul- du. Hiçbir yasal karar, belge. yetki olmadan... Eski iktidar döneminde. yasak kararlannı valilere imzalatan polis, şimdi buna bıle gerek duymuyor. Bu hukuk devleti isteyenlerle. polis devleti iste- yenlerin çatışması sonucudur. Bizler hukuk devleiı istiyor. polısın bu tutumunu kınıyor ve polisin yargı organı olmadığını bir kez daha anırasatıyoruz. Anayasanın 27. maddesi "Herkes bilim ve sanatı serbestçe öğrenmc. öğretme. açıklama. yayma hakkına sahipıir"diyor. "Sultanahmet Şimdi Özgür" şenlıği bu maddenin güvencesi altındadır. Hiç- bir yasa. yaptınrn anayasayla çelişemez. Aylardır 'Sultanahmet Şimdi Özgür" projesine emek veren bizler. buna dayanarak hiçbir mahkeme karan ve belge olmadan ve bu nedenk mühürlenemeyen, kapısına kilit vurulan Sultanahmet Cezaevi kapılannı 6 cylül pazar günü (bugün) saat 14.00'te, sa- nat ve kültür özgürlüğüne açılan kapı olarak. yeniden açıyoruz. Kültür Bakanı Sn. Fikri Sağlar'ı ilk açıiışını yaptığı şenliğe karşı duyarlı olmaya. bizlere başından bcri omu? vcrcn izleyicilcrimizı. sanatçılan. ülkemizde yüreğı özgürlükten yana atan tüm duyarlı insanlan. lüm demokratık kiıle örgüılerini şenliğe sahip çıkmaya ve ikinci açılışa çağınyoruz. Ankara Birlik Tiyatrosu Anadolu Sanat Merkezi Enıinönû Halkevi Bşk. Ali Rıza Kurul DESTEKLİYORUZ! fcrcan Kanar (İHD İM Şb B^k ), Leman Kıriına (İHD İst. Şb. Y.K.Ü.). Hüseyin Aygül (İHD İst. Şb. Y.K L'.). Ahmeı Yıldı/ (Halkevleri Gn Bşk). Recep Memış(H.E. 1. Bölge Tem), A.Cihat Işık (H E G Y K Üyesı). Dr Hüseyin Özkahraman (H.E. G.Y.K.. Üyesi). Yasin Aydınlı (H.E. G.Y.K. Üyesi). Atilav Ayçin (Hava-Iş Gn.Bşk). Mustafa Yağcı (Hava-İş Gn. Eğt. Sek), Ahmet İzgür (Hava-H Gn. feşk. Sek). Cumhur Akınay (Hava-İş Gn. Mali Sk). Tevfık Atam (Eğit-Sen Y.K.Ü.), Ahmet Eraslan (Tüm Bel Şen Y.K.C.), İrfan Erdemoğlu (Tüm Maliye Sen Gn. Bşk). Ahmet Haluk Ünal (Sine-Sen Y.K.Ü.). YusufÇınar(Tüm Enerji Sen Basın ve Dış İliş. Sek.), Ka- mil Kartai (Tes-İş İst. I Nolu Şb Bşk). Kenan Kaya (Basın-İş İst. Şb. Bşk), Serap Kaya (ÇHD Y.K.C.). Şenal Saruhan (ÇHD Y.K.Ü.). Ahmet Arslan (Papirüs Yayınevi), Enver Aytekin(Sosyal Yayınlan). Hasan Basri Çıplak (Alan Yayıncılık), Erkan Kayılı (İletişim Yayınlan), Kemal Kele- şoğlu (Avukat), Edip Akbayram (Sanatçı). Yaman Okay (Sanatçı), Nur Sürer (Sanatçı), Menderes Samancılar (Sanatçı), Bilge Olgaç (Yönetmen). MuzafTer İzgü (Yazar), Zihni Anadol (Yazar), Muzafler Özdemir (Sanatçı). Selda Bağcan (Sanatçı), İbrahim Balaban (Ressam), Tank Dursun K. (Yazar). GüngörGencay. Deniz Türkali (Sanatçı), Aytaç Arman (Sanatçı). Emil Galip Sandal- cı, Melih Aşık (Gazeteci). Demet Elkatip (Gazeteci), Zeynep Oral (Gazeteci). Bağnu Conker (Ga- zeteci), Mustafa Durna (Yazar), Erdal Atabek (Yazar), Cenan Bıçakçı, Uğur Cankoçak (Sendika- ci), Mehmet Ali Aybar. Mehmet Bozışık, R.Nuri İleri. Osman Işci, Hamdi Konur, Hüsamettin Dinç, Abbas Akkaya. i "ürefı çok ondan önce doğayı tüket- meyi öngörür. Dağlar turizme açıhyor. Ne uğruna? Hangi bedeller ödene- rek? Bütün bunlan gerçekten çok iyi düşünmek zorundayız. Bugünkü çok sınırlı dağ turiz- miyle bile bir örneğine geçenler- de Kaçkarzirvesinin eteğindeki Dilberdüzü'nde tanık olduğu- muz gibi patikalar boyunca sa- çılmış naylon poşetleri ya da düzlüklerde bırakılmış çöpleri görmek mümkün. Önemli olan bilinçtir. Çünkü görmeye. fotoğrafını çekmeye ve gıtmeye gelen turistle, yaşa- maya eelen dağcı farklıdır. Tüketen ve bırakan turistle. çö- pünü günlerce kilometrelerce sırtında taşıyan dağcı farklıdır. Konfor ve hizmet bekleyen tu- nstle, çadın ve uyku tulumuyla gereğinde her zorluğu çeken dağcı farklıdır. Bu nedenlerle dağ turizminin Turizm Bakanlığı'nca ve "tu- rizmin çeşitlendirilmesi" adı al- tında; yeterince düşünülmeden ve bilinçsizce özendirilmesini, benim gibi düşündüğünü bildi- ğim pek çok dağcı arkadaşım adına ve iş işten gecmeden pro- testoediyorum. Dr.LMİTŞAHİN Cerruhpaşa Tıp Fakültesi Dağcılıkve Doğa Yürüyüşleri Kulübü Üvesi PENCERE Böyle Gelmemiş.. Böyle Gitmeyecek!.. Londra'da "Doğal Tarih Müzesi"!.. Ne gelir aklınıza 'müze' deyince?.. Bir müdür, bir de bekçi, değil mi? Hayır. Doğal Tarih Müzesi'nin yapısında 300 bilim adamı çalışı- yor. An kovanı gibi bir kurum. Her gün bir bilimsel etkinlik. Büyüğe küçüğe, öğretmene öğrenciye, yaşamla içiçe, bi- limle bütünleşme ve bilinçlenme olanaklan sergileniyor. Yerbilim, doğa tarihi, insan yaşambilimi, 50 milyon yıl ö'n- cesinin yaratıklarıyla çağdaş insanın birçatı altında buluş- ması, canlı yaşam içinde keyifli birgezinti, bir eğitimkuru- mu, görsel yöntemlerle devinimini sürdüren bir okul, belgesel filmler, videolar, deniz canlıları, yıldızların gelişi- mi, dinozorlardan göktaşlanna, türlerin kökeninden insa- nın insanlaşmasına kadar geçmişi bugüne taşıyan bir şenliki. Herşeykımılkımıl!.. Müze dediğin, bir araştırma kurumu; ama, halk da izli- yor, katılıyor... • Yukarda italikle dizilmiş vurgulamaları, arkadaşımız Or- han Bursalı'run "Cumhuriyet Bilim Teknik" ekindeki yazı- sını okurken bir kenara not ettim. Arkadaşımız belli ki Londra'da "Doğal Tarih Müzesi"n\ gezerken heyecanlan- mış, etkilenmiş, yazısının başlığı da biröneriyi içeriyor: "Taşkışla bir doğa tarihi müzesi olmalı!.." Doğrusu ben de etkilendim. Ülkemizde kısır siyasal çekişmelerin dönencesinden dı- şarıya çıkamıyoruz. Susuz bostan kuyusunun dolabını ne kadar çevirirsen çevir, tarlayı sulayabilir misin? Ne var ki iş, dönüyor dolaşıyor, siyasal iktidann biçim- lenmesinde ve ekonomik paylaşım kavgasında düğümle- niyor. Yoksa Dolmabahçe Sarayı'nın tepesine beş yıldızlı beton 'heyula 'yı kim nasıl oturtabilirdi? Fransa'da Versail- les Şatosu'nun bahçesinde değil otel yapmak, bitki düze- ninde Le Nötre kesimini değiştiremezsin. Çocukluğumuzda futbol maçları izlediğimiz Beşiktaş stadyumu, deniz kıyısında yemyeşii bir park, Çırağan Sa- rayı da bir sanat müzesi yapılsaydı, Istanbul halkı neler kazanmazdı!.. Uygarlık çoğu zaman parayla değil; akılla, bilimle, estetikle bağıntıh, değil mi!.. Evet, Orhan Bursalı'- nın önerisine katılıyorum: Taşkışla bir doğa tarihi müzesi olmalı.'.. Ama ölüler evi gibi değil; yaşayan bir bilim kurumu nite- liğiyle müze olmalı. "Böylece orayı otel yapmak isteyen zihniyete de en güzel yanıt verilmiş olur." • Müze kavramı çağımızda değişti: Tarih bilinci gelişip bilimsel düşünce yaygmlaşhkça, müzeler güncelleşiyorlar. Eski yapıtlar camekânlar ardın- da sergilenen dünyadan kopuk kurumlar olmaktan çıkı- yorlar... Neden?.. Çünkü dünya bir müzedir!.. Köşe başında gördüğünüz sebil, eski sokaktaki karar- mış ahşap konak, meydana bakan cami, duvarlarının ar- kasına çekilmiş kilise, dönemeçteki dikilitaş, açık hava müzesinde sergileniyor. Eski kentlerde tarihsel bilinç taş- lardan fışkırır. T-jrizm bölgelerindeki kalıntılar birer müze- dir. Ancak çağımızda bu kadarı da yetmiyor; yer bilimleri işin içine karışıyor, gök bilimleri geçmişi bugüne taşıyor. Evren, tümüyle bir doğa müzesi... Kimi yerde bu müze yoğunlaşıyor, kimi yerde seyrekle- şiyor... Televizyon kimi zaman bir müzedir; yarım yüzyıl önce çevrilmiş filmler ekranda izleniyor tarihsel belgeseller odalarımızda sergileniyor; geçmişin yoğun bombardıma- nı altında "zaman'ile "mekân "kavramiarı bütünleşiyor... • Eski insan ne diyordu: "Böyle gelmiş, böyle gider..." Bir adım daha atıldı: "Böyle gelmiş, böyle gitmez.." Kişinin benliğindeki değişim istencini vurgulamak, ge- leneksel "yazgıcılık" anlayışına kafa tutmakla eşanlamlt- dır. Çağımız insanında tarihsel bilinç saydamlaştıkça; kişi, dünü daha yakından öğrenip, bugünle kıyasladıkça, daha gerçekçi bir özdeyiş geçerli olacak: Böyle gelmemiş.. Böyle gitmeyecek!.. T.C UŞAK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Davacı Orraan Işletme Müdurluğu vekili tarafından davalılar Nu- ri Zengın ve arkadaşlan aleyhine açılan tapu iptali davasının yapılan yargılaması sırasında butun aramalara rağmen davalılar Nuri Zengin ve Mustafa Zengin bulunamamıştır. Zabıta araştırmasına rağmen adresleri bulunamayan ve Uşak Jlyasiı köyünde oturmakta iken buradan ayrıldığı bildirilen davalılar Nuri Zengin ve Mustafa Zengin'in adına tebliğ edilemeyen dava dilekçe özeti ve duruşma gunu kendisine tebliğ edilemediğinden duruşma günü olan 3/11/1992 gunu saat 9.00'da Uşak 2. Asliye Hukuk Mahkemesi du- rujraa salonunda hazır buiunması veya kendilerini bir vekille [emsil ettirmeleri, duruşma gun ve saatinde hazır bulunmadıklan veya ken- dilerini bir vekille temsil ettirmedikleri takdirde, HUMK'nın değişik 213. maddesi gereğince yargılamamn yokluklarında yurutülup bitiri- leceği hususu açıklamalı davetiye tebliği yerine kaim olmak üzere da- valılara ılanen tebliğ olunur. Basın: 36246 r;,*_enan Diçanvı, ugur^anKoçaınienuıııa- y.: • . 7 . 7.7, ., . ...r,, . , ,. .—¥ ¥iı»«>J7 \Tx- -, eri. Osman Işçi. Hamdi Konur. Hüsamettin D r f MİT SAHİN ?! f"" J v e k l l l e . t e m s l 1 e «'™ed.klen takd.rde, HUMK nın degışık *» ur. L-ivııı ç/vnıııı 213. maddesi geregınce yargılamamn yokluklarında yurutülup bıtın- Cerrahpaşa Tıp Fakültesi leceği hususu açıklamalı davetiye tebliği yerine kaim olmak üzere da- Bilei icin tel" 293 02 20 Dağcıhk ve Doğa Yürüvüşleri valılara ılanen tebliğ olunur. 6 I Kulübü Üyesi \ Basın: 36246 Haltı"nın devreye jfirmesîy'e... RCHİK Bl/UŞ/K MKmmi'HDt "fîYAf/IAKSIÎArçelik'in Bulaşık Makinesi'ni benzerleriyle kıyaslayın. Göreceksiniz, ne fiyatta..ne kalitede..ne serviste..ne de teknolojide Arçelik gibisi yok! Üsfelik şimdi, yeni "Urerim Haftı"nın devreye girmesiyle, Arçelik Bulaşık Makineleri \ benzersiz fiyatlarla... Çok özel taksitlerle! Sakın "yerim yok ki" diyerek zaman kaybetmeyin. Mutfağınızda derhal bir yer açıp bu konfordan siz de faydalanın. Doğru bir Arçelik Yetkili Satıcısına gidin. Dilerseniz Bulaşık Makinenizi hemen teslim alın, dilerseniz Ekim - Kasım seçenegi için peşinatınızı yatırın! URUNLER ARY 3d &1. HEMEN TESÜM SECENEK PESsv 5.950.000 2 SECENEK P£S***Î 960.000 960.000 TOaAMffrAÎ 6.720.000 3 SECENEK 960.000 7ûwıcsr 660.000 RSMMfft»! 7.560.000 4 SECENEK PEŞİNAÎ 960.000 I4TAKST 540.000 TOKAMffrAT 8.520.000 EKİM-KASIM TESÜM : SECENEK* 655.000 lOTAKStt 655.000 ÎOPWMRW 7.205.000 *Peşınatiarım Agustos'ta yalıranhrın Bulaşık Makineleri Ekım'de fy/ü/'de yaUranhrın Kasım'da teslim edılecektır Bu kampanya 23 Ocak 1986 lanhlı Resmı Gazele de yayınlanan ılgılı teblıge uygun, özel bir uygulamadır. ~ U ı soru vesorunfannızı cevopfewfifmo> uzere TÛKtTK/OANtSMA XRVJSFmh '* "tmaralı ozel telefon hotlanmızlo ucretsız aramanıza tabsıs ec/ı/ınıj/ır
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle