Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6EYLÜL1992PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Yargıve Soranlan
Yargı organının. işlevini, hukuk devleti ölçüleri içinde yerine getirmesi,
mahkemelerin gerçek anlamda bağımsızlığını. yargıçlannın sağlıklı
güvencelerle tarafsız hareket edebilme statüsüne kavuşmuş olmalarını
gerektirir.
KÂZIM YENİCE Eski Danıştay Daire Başkanı
Usul yasalanmıza göre adli ve idari yargıda
yirmi temmuzla altı eylül arası, çalışmaya ara
verme dönemidir. Ara verme başlarken tartış-
malar yapılır: Bu ara verme gerekü midir?
Süresi ne olmalıdır? Yaz-kış dönemleri aynmı
mı yapılmalıdır? Aslında bu tartışma. yargı
tnercilerinin çok daha ciddi sorunları karşısın-
da aynntı olmaktan öte bir değer taşıma-
maktadır.
Oluşan geleneğe uygun biçimde, altı eylülde
Yargıtay Birinci Başkanı ve Türkiye Barolar
Birliği Başkanı. yargısal konulan dile getire-
ceklerdir. Yetkili çevrelerde ve kamuoyunda,
bu konuşmalann içeriğine göre yargıyla ilgili
görüş alışverişleri olur. Sonra her şey unutu-
lur. Eskisi gibi, belki daha kötü bir biçimde
yargısal yaşam sürer gider.
Bazen yargıda sayın yöneticilerimizin dik-
katlerini çekecek olaylaryaşanır. Bu, genellik-
le büyüklerimizin hoşuna gitmeyecek bir ka-
rardır. Ya da gecikmeden kaynaklapan bir öf-
kedir. Yargının işlevinden. hukukun üstünlü-
ğünden, yargıcın niteliklerinden yine söz edi-
lecektir. Nedenlere inmeden haklı haksızeleş-
tiriler >apılacaktır. Hepsi o kadar...
Ne bekliyoruz?
Yapılacaklar bilinmeyen şeyler değiidir. İşe
anayasadan başlanacaktır. I982 Anayasası'-
nm. yargının bağımsızlığından yana olmadığı
apaçık ortadadır. Güçler arası denge ve hu-
kuk devleti gerçeği. mahkemeler bağımsız
olursa vardır. Aynca sağlanacak güvenceler
ölçüsünde yargıcın tarafsızlığından söz edile-
bilir. Yargıç ve savcıların bağlı olduğu Hâ-
kimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun duru-
mu ortadadır. Partisinin politikasını izlemek-
le yükümlü. her aşamada parti organlanna.
hatta partili seçmenlenne hesap vermek duru-
munda olan adalet bakanının ve emrindeki
müsteşannın yönetimindeki bir kuruldan ne
bekleyebilirsiniz? Bu kurul on yılda yargıya ne
vermiş ve onu nelerden yoksun bırakmıştır.'
Bu konuda yapılacak nesnel-bilimsel bir ince-
lemeden alınacak dersler olmalıdır.
Bundan sonrası için olsun iyimser olmayı
isterdik. Ne var ki seçimler sırasında yapılan
vaatlere karşm dokuzaylık iktidann, yargının
bağımsızlığı ve yargıç güvencesi alanındaki
görünümü iç açıcı değiidir.
Yokluk ya da eksiklikleri açıkça görülen,
gerçekleştirilmesi inanca ve içtenliğe bağlı hu-
kuk devletinin temel kurumlanna, en başta da
sağlıklı bir yargıya ciddiyetle el atılmasını an-
laşılan koalisyon hükümetinden daha hayli
zaman bekleyeceğiz. İktidar ortaklan anlayış
göstermeli.
Diyoruz ki: Öncelikle yüriitme, yargıdan
elini çekmeli. Montesquieu'nun, "Yargılama
erki, yasama ve yürütmenin etkisinden kur-
tulmamış bir ülkede özgürlük yoktur. Her şe-
yin sonunda adil bir mahkemenin bulunabile-
ceği, toplumda en büyük güven duygusunu
sağlar" sözlerinin üzerinden iki yüz elli yılı
aşan bir zaman geçti. Bu gerçeği içlerine sindi-
remeyenler her zaman olacaktır. Hatta daha
ileri gidenlere de tanık olabiliriz. Türkiye
Cumhuriyeti'nin sosyal devlet olma niteliği
görmezlikten gelinerek nasıl sağlık, eğitim,
sosyal sigorta gibi kurumlann özelleştirilmesi
bugün savunuluyorsa: yann hukuk devleti
olma adına, mahkemelerin bağımsızlığının ve
yargıcın güvencesinin çözümü de özelleştir-
mede görülebilir. Oysa sorunun şakaya ta-
hammülü yoktur. Vatandaşlann kendi ara-
lannda ya da idare ile olan anlaşmazhkların-
da başvurulacak son merci yargı olduğuna
göre yetkililer daha bir ciddiyetle soruna eğil-
melidirler.
- Onurlu bir meslek de olsa, başka olumsuz-
luklara ücret düşüklüğünün de katılması so-
nucu, bilgili ve yetenekli çoğu hukukçu, yar-
gıçlığa özenmemektedir. Yargıtay Birinci
Başkanf nın bir süre önce değindiği gibi yargıç
ve savalann ekonomik durumlan en kısa za-
manda iyileştirilmelidir. Yaklaşık üç bin yar-
gıç ve savcı açığı, sorunun boyutlannj ve
çözümün uzun süre bekletilmeye tahammülü
olmadığını yeterince yansıtmıyor mu? Sayın
Ocakçıoğlu'na katılarak söyleyelim: Emekli
milletvekillerine on beş milyon ödenirken, yıl-
lannı adalete harcamış yargıcı, bunun yansı
bir ücretle çalıştırmanın tutarlı ve adil olduğu-
nu kimse savunamaz.
Yargıda çalışan öbür personelin üstesinden
gelmeye çahştığı ağır ve yıpratıcı hizmet göz-
ler önündedir. Bu elemanlann da mali yönden
kollanması, aynca hizmetin yeterli teknik
araç ve gereçle donatılması, verimliliğin ve hu-
zurlu bir çalışmanın önkoşuludur.
- Yargıtay'a yılda 350-400 bin arasında dos-
ya geldiğine ve Yargıtay büyük bir iş yükü al-
tında bunaldığına göre ülkemizde istinaf
mahkemeleri denenmelidir. Pilot bölgelerde
yapılacak uygulamalardan olumlu sonuçlar
alınması halinde, kuruluş yurt düzeyinde yay-
gınlaştınlmalıdır.
- Yüksek mahkemelerin seçimleri doğru-
dan yargıya bırakılmalıdır. Anayasada belir-
lenecek kurumlann gösterecekleri adaylar
arasından Anayasa Mahnkemesi'ne yapacağı
birkaç seçim dışında, cumhurbaşkanının yük-
sek mahkemelere ve yargısal kuruluşlara yap-
makta olduğu seçimlere son verilmelidir.
- Do|u, Güneydoğu ve öbür yoksun böl-
gelerde çalışmanın farklı bir bedeli olmalıdır.
Buralarda görev yapanlann hizmet süreleri-
nin hesabında ve bunlara ödenecek ücrette üs-
tünlüklü ölçütler kullanılmalıdır. Belli hizmet
süresinden sonra yargıç ve savcının diledikleri
birkaç il ya da ilçeden birisine atamalan yapıl-
malıdır.
- Yurtdışına gönderme dışında; her yıl belli
sayıda yargıç ve savcıdan çahşmalanyla hu-
kuka-adalete katkısı. hizmet yerinde ve çevre-
sinde yargıçlan onurlandınr davranışlan. bi-
limsel yapıtlan, incelemeleri görülenler diğer-
lerine örnek olacak biçimde ödüllendirilmeli-
dirler.
- Ölçülü. hukuka uygun düzenlemelerle da-
valann uzaması önlenmelidir. Taraflann ve
savunmanlannın davalan uzatma girişimleri-
ne mahkemeler kesinlikle izin vermemelidir.
Yasal faiz oranlan, yıllık enflasyon gözetile-
rek ayarlanmalıdır. Mafyava başvurarak hak
veya alacağını kısa yoldan elde etmek gibi uy-
garlıkla bağda.>mayan suç nitelikli kaba yön-
temlerden vatandaşlar vazgeçmelidir.
- Kamu idarelerinin, yorumlannda nesnel
ve yapıcı olmalan, tanınmış takdir haklannı
isabetle ve çekinmeden kullanmalan çoğu an-
laşmazhğı kaynağında kurutacaktır. Karar ve
işlemlerinde olumsuzu seçerek çözümü yargı-
ya bırakmanın kamu yönetiminde savunula-
cak yanı yoktur.
Benimsenmiş ve oturmuş yargı içtihatlan
varken, idareierde görülen yasal yollan sonu-
na kadar kullanma ya da benzeri yargı kara-
nyla pekişmiş olaylarda, vatandaşı yine de
hakkını alması için yargıya yollama alışkanlı-
ğı, kamu yönetimine beslenen güveni sars-
maktadır.
Sonuç
Güçler arası dengede yargının yeri ve önemi
tartışalamaz. İdarelerle olsun, vatandaşlar
arasında geçsin, hukuksal anlaşmazlıklarda
son söz, kendisine başvurulan yargıdadır.
Yargı organının, işlevini. hukuk devleti ölçü-
leri içinde yerine getirmesi, mahkemelerin ger-
çek anlamda bağımsızlığını. yargıçlannın sağ-
lıklı güvencelerle tarafsız hareket edebilme
statüsüne kavuşmuş olmalannı gerektirir.
Öte yandan yargıçlığı seçenlerin onurlu,
ama bir o kadar da çaba ve özveri isteyen bir
kamu hizmetini üstlendiklerinin bilincinde ol-
malan beklenir. Çalışkan, güvenilir, mesleğini
yüceltme uğraşında yargıçlan olması, bir ül-
kenin övüncü ve mutluluğudur.
1992-1993 çalışmasına giren tüm yargı
mensuplanna başanlar dilerim.
ARADABIR
Prof. Dr. TURKAN SAYLAN
MumunüniO.Yılında Azra Erhat
Azra Erhat, "Evrenın sırrının 'insan usu' (nous) olduğunu
söyleyen Urlalı Anaxagoras'la, 'devrim ve eylem' olduğunu
söyleyen Efeslı Herakleitos'a ihanet etmeyen tek eylem ada-
mı Atatürk'tür çağdaş dünyamızda" diyor ve eklıyor: "Ata-
türkün, Türkiyeli insana kişi ve ulus olarak açtığı en mutlu
çığırlardan biri, araştırıcı eylem yöntemini dıl ve tarih bilımle-
rine uygulamasıdır. Bir insanın benliği en iyi dilinde, bir ulu-
sun niteliği en iyi tarihinde belli olur. Ama ne dil ne de tarih
belli birer başlangjç ve bıtimi olan sınırlı varlıklar değiidir.
Her dem canlı süreçlerdır. Dıli ne yaparsan o olur, tarihi nasıl
yorumlarsan öyle yaşarsın. Geçmiş ve gelecekte sonsuzca
uzanan bu iki canlılık alanı araştırdıkça yaratılır, yaratılcıkça
gerçekleşir."
Halıkarnas Balıkçısı, Sabahattin Eyuboğlu ve Azra Erhat'ın,
Türk aydınlanmacılığının bu birbirinden ayrılmaz üçlüsünün,
ömürleri boyunca büyük bir titizlikle ürettikleri kültür değerte-
rinin kökeninde yatan itici gücü şöyle özetliyor Azra Erhat:
"insanın en değerli, en sürekli varlığı olarak kültürü benimse-
meye ve yaşamaya çağırmıştır bızı Atatürk. Bıze bu ufku açtı-
ğı içindirki, llkçağ'dan bugüne, Egedüşünürlerindençağımız
insanlarına dek uzanan köprüyü kurabiliyor, Atatürk'ün kışili-
ğinde Anaxagoras'ın da, Herakleitos'un da yaşadığını göre-
biliyoruz."
Atatürk ü gerçek anlamıyla kavrayan bu üç aydın, birbirle-
rinden esinlenerek ve yılmaz, tükenmez bir güçle, yaşamları-
nı saran her türlü olumsuzlukların üzerine çıkabilmiş ve ulu-
sumuzun ekinsel yaşamına üretkenlikleri, yaratıcılıklan:
araştırmacı, birleştirici ve bütünleştirici kişilikleriyle damga-
larını vurmuş yürekli ve ender rastlanan kişilerdi.
Azra Erhat, Balıkçı ve Sabahattin Eyuboğlu'nu ustaları;
kendisini de, onların çırağı olarak algılamaktan büyük bir haz
ve onur duyardı. Onlarla bütünleşebildiği oranda daha çok
Azra olabiliyor, onların açtığı çığırda ilerledikçe insanlığını,
insan kımlığini daha iyi duyumsayabiliyordu.
Bu üç insanın, bir ölümlünün yaşam sürecine sığdırdıkları
yapıtlara-yazılara, bıkmadan sıkılrnadan yaratmaya çalıştık-
ları düşünce ve tartışma ortamına ve asla bir öğretmen gibi
davranmadan eğittikleri, ışık tuttukları pek çok insana baktık-
ça şaşırmamak, hayran olmamak olanaksız. Azra Erhat son
günlerine dek okumaya, yazmaya ve gençlere Anadolu ekini-
nin büyüleyıci gizlerini tattırmaya devam etmekteydi. Onun
vücudunu, özellikle yüreğinden sonra en üretken yeri olan
beynini sarmış olan sayrılığın ara verdiği bir anda "Çocuk-
lar" demişti, "şu anda kendimi öyle rahat ve öyle çok şey
yapmaya hazır hissediyorum ki, sanırım hastalığı yendim."
"Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına" adlı bir kitap ha-
zırlıyordu yatağa düşene dek. Aydınlanma dönemimizin kö-
kenlerinı, bugünkü aydın yozlaşmasını ve nedenlerini bulma-
ya çalışıyor, bunun için o kendine özgü titizlikle okuyor,
okuyor, notlar alıyor, kartlar dolduruyor ve bulduklarını dost-
larına aktararak onların düşüncelerini almaya, daha doğrusu
onları konu üzerinde düşünmeye çağırıyordu. O capcanlı,
coşku dolu tartışmaların son bırlikteliklerolduğunun neyazık
ki kimse ayırdında değildi.
Azra Erhat öleli tam on yıl oldu! Yakın dostları O'nu hâlâ bir
yerlere gıtti de gelıverecek, telefonlara sarılıp coşkuy/a ba-
şından geçenlerı, yeni esin
kaynaklarını anlatacakmış gibi
duyumsuyor. Ölüm yıldönüm-
lerinde birkaç konuşma yapılı-
yor, belki bir iki yazı yazılıyor.
Bunların hiçbiri Erhat'ı, gençli-
ğe, yeni kuşaklara tanıtmaya,
O'nun Anadolu ekininin köke-
nine inişini ve buna bağlı ola-
rak da binbir yaşamsal anlam
yükleyerek sunmaya çalıştığı
Mavi Yolcufuk öğretisini toplu-
mumuza aktarmaya yetmiyor.
Güzelim Anadolu toprakla-
rında hiçbir ayrıma geçit ver-
meden el ele yaşayabilmemi-
zin dünden de çok önem
kazandığı bugünlerde, Balıkçı,
Sabahattin Eyuboğlu ve Azra
Erhat'ın bilge kişiliklerinden
kalemlerıne süzülen yazılarını
yeniden ve yeniden okumak,
okutmak; avuçlarımızdan uçup
giden insanlığı, insan olmanın
bilincini yakalamanın tek çıkar
yolu sanınm.
Azra Erhat, bir Türk aydın-
lanmacısı olarak enıne boyuna
incelenmeli, beslendiği eski
Anadolu ekin kaynaklarını (mi-
tolojiyi) temel alışındakı öngö-
rüsü, o günlerle bugünler ara-
sında bağ kuruşu ve düşünce
üretişınin incelikleri araştırıl-
malı ve hepsinden önemlısı,
basılmış ve basılmamış tüm
eserleri (kımlerde ve nereler-
deyse) ortaya çıkarılmalı ve
yeniden ve yeniden basılmalı
vetanıtılmalıdır.
TARTIŞMA
Dağlar Turizme AcılırkenA ladağlar -devlet destekü ve reklam gulayıpciddiyealabılmekherkesiçinkolay zamanlann cennet kjyılannın bugün ka-
r\nitelikli- doğa yürüyüşü" gerçekleş- değil elbette. Ancak düşünen ve geleceği de zandığı görünümü almaya başlayabilir.
tırilirken düşünülmesi ve söylenmekten algılamaya çalışan bir insan için bugün de- Turizm kendi mantığıyla harekct ettiğinde
bu kaçınılmazdır da üstelik. Çünkü amacı
para olan turizm, amacına ulaşmak için ge-
reken neyse onu yapar, yoksa doğanın ge-
rektirdiğini değil.
Pek yakın gelecekte Kaçkarlar'da ya da
Toroslar"da, en bakir göl kıyılanna dek
ulaşan asfalt yollara, o sakin ve gizemli
özenle kaçınılan kimi kaygı ve çekinceler ve nizlerde ve sahillerde yaşanan büyük tüke-
çok geç olmadan gündemimize girmesi ge- nişin ne zaman ve nasıl dağlara ve doğanın
rekiyor. var olma çabası içindeki diğer yerlerine ya-
Turizmolgusubirgelirkaynağıvebirtü- yılacağını görmeye çahşmak kolaylıkla
ketim biçimi olarak yaşamımıza girdiğin- umutsuzluk nedeni olabiliyor.
den bu yana ne çok şeyin değiştiğini biliyo- Umutsuz olmak için çok neden var.
ruz. Yağmalanan kıyılan, bozulan ve yok Çünkü bugün büyük tanmmlarla ve med-
edilen doğal yaşamı, kirlenen denizleri ve ya desteğiyle turizme açılan dağlar, hayal yaylalarda açılan otel ve pansiyonlara,
yoğun betonlaşmayı bir bedel olarak sor- edilemeyecek kadar kısa bir süre içinde bir çöplerle dolup taşmış düzlüklere ve kirle-
nen derelere ahşmaya başla-
yabiliriz. Çünkü turist her şey-
den önce çabuk ve rahat ula-
şım, konfor ve kolayhk ister.
Bir tüketim şekli olarak turizm,
insanlan doğaya götürmekten
KÜLTÜR VE SANATTA DA YARGISIZ ÎNFAZA
HAYIR!
28 gündür sürdürdüğümüz Sullanahmct Şımdi Özgür' şcnliği, yasadışı yaptınmlarla durdurul-
du. Hiçbir yasal karar, belge. yetki olmadan... Eski iktidar döneminde. yasak kararlannı valilere
imzalatan polis, şimdi buna bıle gerek duymuyor. Bu hukuk devleti isteyenlerle. polis devleti iste-
yenlerin çatışması sonucudur. Bizler hukuk devleiı istiyor. polısın bu tutumunu kınıyor ve polisin
yargı organı olmadığını bir kez daha anırasatıyoruz.
Anayasanın 27. maddesi "Herkes bilim ve sanatı serbestçe öğrenmc. öğretme. açıklama. yayma
hakkına sahipıir"diyor. "Sultanahmet Şimdi Özgür" şenlıği bu maddenin güvencesi altındadır. Hiç-
bir yasa. yaptınrn anayasayla çelişemez. Aylardır 'Sultanahmet Şimdi Özgür" projesine emek veren
bizler. buna dayanarak hiçbir mahkeme karan ve belge olmadan ve bu nedenk mühürlenemeyen,
kapısına kilit vurulan Sultanahmet Cezaevi kapılannı 6 cylül pazar günü (bugün) saat 14.00'te, sa-
nat ve kültür özgürlüğüne açılan kapı olarak. yeniden açıyoruz.
Kültür Bakanı Sn. Fikri Sağlar'ı ilk açıiışını yaptığı şenliğe karşı duyarlı olmaya. bizlere başından
bcri omu? vcrcn izleyicilcrimizı. sanatçılan. ülkemizde yüreğı özgürlükten yana atan tüm duyarlı
insanlan. lüm demokratık kiıle örgüılerini şenliğe sahip çıkmaya ve ikinci açılışa çağınyoruz.
Ankara Birlik Tiyatrosu
Anadolu Sanat Merkezi
Enıinönû Halkevi Bşk. Ali Rıza Kurul
DESTEKLİYORUZ!
fcrcan Kanar (İHD İM Şb B^k ), Leman Kıriına (İHD İst. Şb. Y.K.Ü.). Hüseyin Aygül (İHD
İst. Şb. Y.K L'.). Ahmeı Yıldı/ (Halkevleri Gn Bşk). Recep Memış(H.E. 1. Bölge Tem), A.Cihat
Işık (H E G Y K Üyesı). Dr Hüseyin Özkahraman (H.E. G.Y.K.. Üyesi). Yasin Aydınlı (H.E.
G.Y.K. Üyesi). Atilav Ayçin (Hava-Iş Gn.Bşk). Mustafa Yağcı (Hava-İş Gn. Eğt. Sek), Ahmet
İzgür (Hava-H Gn. feşk. Sek). Cumhur Akınay (Hava-İş Gn. Mali Sk). Tevfık Atam (Eğit-Sen
Y.K.Ü.), Ahmet Eraslan (Tüm Bel Şen Y.K.C.), İrfan Erdemoğlu (Tüm Maliye Sen Gn. Bşk).
Ahmet Haluk Ünal (Sine-Sen Y.K.Ü.). YusufÇınar(Tüm Enerji Sen Basın ve Dış İliş. Sek.), Ka-
mil Kartai (Tes-İş İst. I Nolu Şb Bşk). Kenan Kaya (Basın-İş İst. Şb. Bşk), Serap Kaya (ÇHD
Y.K.C.). Şenal Saruhan (ÇHD Y.K.Ü.). Ahmet Arslan (Papirüs Yayınevi), Enver Aytekin(Sosyal
Yayınlan). Hasan Basri Çıplak (Alan Yayıncılık), Erkan Kayılı (İletişim Yayınlan), Kemal Kele-
şoğlu (Avukat), Edip Akbayram (Sanatçı). Yaman Okay (Sanatçı), Nur Sürer (Sanatçı), Menderes
Samancılar (Sanatçı), Bilge Olgaç (Yönetmen). MuzafTer İzgü (Yazar), Zihni Anadol (Yazar),
Muzafler Özdemir (Sanatçı). Selda Bağcan (Sanatçı), İbrahim Balaban (Ressam), Tank Dursun
K. (Yazar). GüngörGencay. Deniz Türkali (Sanatçı), Aytaç Arman (Sanatçı). Emil Galip Sandal-
cı, Melih Aşık (Gazeteci). Demet Elkatip (Gazeteci), Zeynep Oral (Gazeteci). Bağnu Conker (Ga-
zeteci), Mustafa Durna (Yazar), Erdal Atabek (Yazar), Cenan Bıçakçı, Uğur Cankoçak (Sendika-
ci), Mehmet Ali Aybar. Mehmet Bozışık, R.Nuri İleri. Osman Işci, Hamdi Konur, Hüsamettin
Dinç, Abbas Akkaya.
i "ürefı
çok ondan önce doğayı tüket-
meyi öngörür.
Dağlar turizme açıhyor. Ne
uğruna? Hangi bedeller ödene-
rek? Bütün bunlan gerçekten
çok iyi düşünmek zorundayız.
Bugünkü çok sınırlı dağ turiz-
miyle bile bir örneğine geçenler-
de Kaçkarzirvesinin eteğindeki
Dilberdüzü'nde tanık olduğu-
muz gibi patikalar boyunca sa-
çılmış naylon poşetleri ya da
düzlüklerde bırakılmış çöpleri
görmek mümkün.
Önemli olan bilinçtir. Çünkü
görmeye. fotoğrafını çekmeye
ve gıtmeye gelen turistle, yaşa-
maya eelen dağcı farklıdır.
Tüketen ve bırakan turistle. çö-
pünü günlerce kilometrelerce
sırtında taşıyan dağcı farklıdır.
Konfor ve hizmet bekleyen tu-
nstle, çadın ve uyku tulumuyla
gereğinde her zorluğu çeken
dağcı farklıdır.
Bu nedenlerle dağ turizminin
Turizm Bakanlığı'nca ve "tu-
rizmin çeşitlendirilmesi" adı al-
tında; yeterince düşünülmeden
ve bilinçsizce özendirilmesini,
benim gibi düşündüğünü bildi-
ğim pek çok dağcı arkadaşım
adına ve iş işten gecmeden pro-
testoediyorum.
Dr.LMİTŞAHİN
Cerruhpaşa Tıp Fakültesi
Dağcılıkve Doğa Yürüyüşleri
Kulübü Üvesi
PENCERE
Böyle Gelmemiş..
Böyle Gitmeyecek!..
Londra'da "Doğal Tarih Müzesi"!.. Ne gelir aklınıza
'müze' deyince?.. Bir müdür, bir de bekçi, değil mi? Hayır.
Doğal Tarih Müzesi'nin yapısında 300 bilim adamı çalışı-
yor. An kovanı gibi bir kurum. Her gün bir bilimsel etkinlik.
Büyüğe küçüğe, öğretmene öğrenciye, yaşamla içiçe, bi-
limle bütünleşme ve bilinçlenme olanaklan sergileniyor.
Yerbilim, doğa tarihi, insan yaşambilimi, 50 milyon yıl ö'n-
cesinin yaratıklarıyla çağdaş insanın birçatı altında buluş-
ması, canlı yaşam içinde keyifli birgezinti, bir eğitimkuru-
mu, görsel yöntemlerle devinimini sürdüren bir okul,
belgesel filmler, videolar, deniz canlıları, yıldızların gelişi-
mi, dinozorlardan göktaşlanna, türlerin kökeninden insa-
nın insanlaşmasına kadar geçmişi bugüne taşıyan bir
şenliki. Herşeykımılkımıl!..
Müze dediğin, bir araştırma kurumu; ama, halk da izli-
yor, katılıyor...
•
Yukarda italikle dizilmiş vurgulamaları, arkadaşımız Or-
han Bursalı'run "Cumhuriyet Bilim Teknik" ekindeki yazı-
sını okurken bir kenara not ettim. Arkadaşımız belli ki
Londra'da "Doğal Tarih Müzesi"n\ gezerken heyecanlan-
mış, etkilenmiş, yazısının başlığı da biröneriyi içeriyor:
"Taşkışla bir doğa tarihi müzesi olmalı!.."
Doğrusu ben de etkilendim.
Ülkemizde kısır siyasal çekişmelerin dönencesinden dı-
şarıya çıkamıyoruz. Susuz bostan kuyusunun dolabını ne
kadar çevirirsen çevir, tarlayı sulayabilir misin?
Ne var ki iş, dönüyor dolaşıyor, siyasal iktidann biçim-
lenmesinde ve ekonomik paylaşım kavgasında düğümle-
niyor. Yoksa Dolmabahçe Sarayı'nın tepesine beş yıldızlı
beton 'heyula 'yı kim nasıl oturtabilirdi? Fransa'da Versail-
les Şatosu'nun bahçesinde değil otel yapmak, bitki düze-
ninde Le Nötre kesimini değiştiremezsin.
Çocukluğumuzda futbol maçları izlediğimiz Beşiktaş
stadyumu, deniz kıyısında yemyeşii bir park, Çırağan Sa-
rayı da bir sanat müzesi yapılsaydı, Istanbul halkı neler
kazanmazdı!.. Uygarlık çoğu zaman parayla değil; akılla,
bilimle, estetikle bağıntıh, değil mi!.. Evet, Orhan Bursalı'-
nın önerisine katılıyorum:
Taşkışla bir doğa tarihi müzesi olmalı.'..
Ama ölüler evi gibi değil; yaşayan bir bilim kurumu nite-
liğiyle müze olmalı. "Böylece orayı otel yapmak isteyen
zihniyete de en güzel yanıt verilmiş olur."
•
Müze kavramı çağımızda değişti:
Tarih bilinci gelişip bilimsel düşünce yaygmlaşhkça,
müzeler güncelleşiyorlar. Eski yapıtlar camekânlar ardın-
da sergilenen dünyadan kopuk kurumlar olmaktan çıkı-
yorlar...
Neden?..
Çünkü dünya bir müzedir!..
Köşe başında gördüğünüz sebil, eski sokaktaki karar-
mış ahşap konak, meydana bakan cami, duvarlarının ar-
kasına çekilmiş kilise, dönemeçteki dikilitaş, açık hava
müzesinde sergileniyor. Eski kentlerde tarihsel bilinç taş-
lardan fışkırır. T-jrizm bölgelerindeki kalıntılar birer müze-
dir. Ancak çağımızda bu kadarı da yetmiyor; yer bilimleri
işin içine karışıyor, gök bilimleri geçmişi bugüne taşıyor.
Evren, tümüyle bir doğa müzesi...
Kimi yerde bu müze yoğunlaşıyor, kimi yerde seyrekle-
şiyor...
Televizyon kimi zaman bir müzedir; yarım yüzyıl önce
çevrilmiş filmler ekranda izleniyor tarihsel belgeseller
odalarımızda sergileniyor; geçmişin yoğun bombardıma-
nı altında "zaman'ile "mekân "kavramiarı bütünleşiyor...
•
Eski insan ne diyordu:
"Böyle gelmiş, böyle gider..."
Bir adım daha atıldı:
"Böyle gelmiş, böyle gitmez.."
Kişinin benliğindeki değişim istencini vurgulamak, ge-
leneksel "yazgıcılık" anlayışına kafa tutmakla eşanlamlt-
dır.
Çağımız insanında tarihsel bilinç saydamlaştıkça; kişi,
dünü daha yakından öğrenip, bugünle kıyasladıkça, daha
gerçekçi bir özdeyiş geçerli olacak:
Böyle gelmemiş..
Böyle gitmeyecek!..
T.C
UŞAK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Davacı Orraan Işletme Müdurluğu vekili tarafından davalılar Nu-
ri Zengın ve arkadaşlan aleyhine açılan tapu iptali davasının yapılan
yargılaması sırasında butun aramalara rağmen davalılar Nuri Zengin
ve Mustafa Zengin bulunamamıştır.
Zabıta araştırmasına rağmen adresleri bulunamayan ve Uşak Jlyasiı
köyünde oturmakta iken buradan ayrıldığı bildirilen davalılar Nuri
Zengin ve Mustafa Zengin'in adına tebliğ edilemeyen dava dilekçe özeti
ve duruşma gunu kendisine tebliğ edilemediğinden duruşma günü olan
3/11/1992 gunu saat 9.00'da Uşak 2. Asliye Hukuk Mahkemesi du-
rujraa salonunda hazır buiunması veya kendilerini bir vekille [emsil
ettirmeleri, duruşma gun ve saatinde hazır bulunmadıklan veya ken-
dilerini bir vekille temsil ettirmedikleri takdirde, HUMK'nın değişik
213. maddesi gereğince yargılamamn yokluklarında yurutülup bitiri-
leceği hususu açıklamalı davetiye tebliği yerine kaim olmak üzere da-
valılara ılanen tebliğ olunur.
Basın: 36246
r;,*_enan Diçanvı, ugur^anKoçaınienuıııa- y.: • . 7 . 7.7, ., . ...r,, . , ,. .—¥
¥iı»«>J7 \Tx- -,
eri. Osman Işçi. Hamdi Konur. Hüsamettin D r f MİT SAHİN ?! f"" J
v e k l l l e
.
t e m s l 1 e
«'™ed.klen takd.rde, HUMK nın degışık
*» ur. L-ivııı ç/vnıııı 213. maddesi geregınce yargılamamn yokluklarında yurutülup bıtın-
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi leceği hususu açıklamalı davetiye tebliği yerine kaim olmak üzere da-
Bilei icin tel" 293 02 20 Dağcıhk ve Doğa Yürüvüşleri valılara ılanen tebliğ olunur.
6
I Kulübü Üyesi \ Basın: 36246
Haltı"nın devreye jfirmesîy'e...
RCHİK Bl/UŞ/K MKmmi'HDt
"fîYAf/IAKSIÎArçelik'in Bulaşık Makinesi'ni benzerleriyle kıyaslayın. Göreceksiniz, ne fiyatta..ne kalitede..ne serviste..ne de
teknolojide Arçelik gibisi yok! Üsfelik şimdi, yeni "Urerim Haftı"nın devreye girmesiyle, Arçelik Bulaşık Makineleri \
benzersiz fiyatlarla... Çok özel taksitlerle! Sakın "yerim yok ki" diyerek zaman kaybetmeyin. Mutfağınızda derhal
bir yer açıp bu konfordan siz de faydalanın. Doğru bir Arçelik Yetkili Satıcısına gidin. Dilerseniz Bulaşık
Makinenizi hemen teslim alın, dilerseniz Ekim - Kasım seçenegi için peşinatınızı yatırın!
URUNLER
ARY 3d &1.
HEMEN TESÜM
SECENEK
PESsv
5.950.000
2 SECENEK
P£S***Î
960.000 960.000
TOaAMffrAÎ
6.720.000
3 SECENEK
960.000
7ûwıcsr
660.000
RSMMfft»!
7.560.000
4 SECENEK
PEŞİNAÎ
960.000
I4TAKST
540.000
TOKAMffrAT
8.520.000
EKİM-KASIM TESÜM
: SECENEK*
655.000
lOTAKStt
655.000
ÎOPWMRW
7.205.000
*Peşınatiarım Agustos'ta yalıranhrın Bulaşık Makineleri
Ekım'de fy/ü/'de yaUranhrın Kasım'da teslim edılecektır
Bu kampanya 23 Ocak 1986 lanhlı Resmı Gazele de
yayınlanan ılgılı teblıge uygun, özel bir uygulamadır.
~ U ı soru vesorunfannızı cevopfewfifmo> uzere TÛKtTK/OANtSMA XRVJSFmh
'* "tmaralı ozel telefon hotlanmızlo ucretsız aramanıza tabsıs ec/ı/ınıj/ır