23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
i EYLUL1992 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI BağKup emeklilerine müjde • ANKARA(ANKA)- ^al'Ş 1 1 1 3 vcSosyal Güvenlık JJakanı Mehmet Moğultay. Bağ-Kuremeklilerineaybk farklannın 15eylülden itibarenödeneceginibildirdi. !Bag-K ur emekli dul ve 3etimlerine 1 Temmuz 1992 aarihinden geçerli olmak üzere. yapılan artışlardan «doğan farklann finansman sıkıntısı nedeniyle bugüne l<adar ödenemediğini fcelirten Moğultay. —Bağ-Kur emekli, dul ve yetimlennin aylık farklan 15 Evlüll992tarihinden ilibaren ödenecektir. Söz fconusu ödemenin toplam tutan lOOmilyarlira crivannda olup bu ödemelerle i Igili talimat ve nakit aktanmı banka şubelerine ulaştırılmışttr" dedi. Doğu'da toprak ıslahı • ANKARA(ANKA)- Doğu Anadolu havzası. Birleşmiş MilletlerGıda ve XanmÖrgütü'nün(FAO) işbirliğiyle ıslah edilecek. Xürkiye ile FAO arasında ortaklaşa haarlanan Doğu Anadolu Havza Islah Projesi'ne ilişkin anlaşma Bakanlar Kurulu'nca onaylandı. Resmi Gazete'de yayımlanan anlaşmaya göre FAO. projeye Dünya Bankası fınansmanlı 65 bin dolarlık katkı sağlayacak. Büfelere standart • ANKARA{UBA)-Türk Standartlan Enstitüsü (TSE) büfelere standart getirdi. TSE'nin standardına göre salgınbırhastalık taşımadıklarına ilişkin rapor alanlar büfeaçabilecekler. Bu raporlar her üç ayda bir yeniletilecek. Büfelerde kebap ve lahmacun gibi pişirme ve imalata yönelik yiyecek maddeleri de satılamayacak. Çimento dağları • İZMİR (AA) - Çimentoda stoklar sanayicinin başını ağntıyor. Özellikle kıyı bölgelerindeki çimento fabrikalanndaki üretım fazlasının 4 milyon tonu aştığv bildirildi. Çimento sanayicileri. durgunluğa ve sektörün içinde bulunduğu darboğaza gerekçe olarak devtet ihalelerinde görülen azalmayı. hakedişlerin zamanında ödenmeyişini, Toplu Konut Fonu'ndan kooperatiflere aktanlan kredilerin yetersizliğinden kaynaklanan sıkıntılı dönemin yaşanmasmı gösterdiler. Asgariûcrete asgari saglık • ANKARA(ANKA)- Ankara TabipOdası (ATO) Yönetim Kurulu. genel sağlık sigortası projesine kredi açarak maddi destek ve sistemin ana hatlannın belirlenmesi için danışmanlık hızmeti veren Dünya Bankasının "Türkiye'de genel sağlık sigortasımn geleceği" ile ilgili olarak hazırladığı raporlarda, uygulama ile birlikte fakir kesımlerin gerekli hizmeti alamayacağının belirtildiğini bildirerek yeterli bilgi sahibi olunmadığı için halkın kendisini bekleyen tehlikeden de habersiz olduğunu savundu. Profesyonel sendikacılara ceza • ANKARA(AA)- Yargıtay, işçi sendikalannda profesyonal sendikacıbk yapan işçileri cezalandırdı. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, sendikalarda profesyonel sendikacı olarak çalışan işçilere, işyerlerinde fıilen çahşmadıklan süreler için kıdem tazminatı ödemesine karşıçıktı. Tunizmde 'tek pazar' korkusu • ANT ALYA (AA) -Turizm alanında da ortak politikalar belırleyen Avrupa Topluİuğu'nun, gerekli önlemlerin ahnmaması halindeTürk turizmini olumsuz etkileyebileceği bildirildi. Türkiye Seyahat Acenteleri Birliğj (TURSAB) Antalya Bölgesel Yürütme Kurulu Genel Sekreteri Abdullah Tekin, Türkiye'ye gelen turistlerin yüzde 90'ının AT üyesi ülke vatandaşlan olduğunu belirterek "Bu yüzden, AT'nın turizm konusunda aldığı kararlan çok yakından izlememiz gerekir" dedi. DİE'ye göre ağustos ayında toptan fıyatlar yüzde 4.8 tüketici fıyatlan ise yüzde 3.8 arttı Enflasyonyenidenşahakalktıİş-Ekonomi Senisi - Enflas- yonda sebze-meyve bolluğu- nun yarattığı "cicim aylan" bit- ti. Mayıs ayından bu yana son yıllann en düşük düzeyinde seyreden sebze-meyve fiyat- lannın ağustosta fırlaması enf- lasyonu da yeniden şah- landırdı. DİE'nin hesaplama- sına göre ağustos ayında tüketi- ci fıyatlan yüzde 3.8, toptan fı- yatlar ise yüzde 4.8 arttı. İstan- bul için enflasyon hesaplaması yapan İTO da tüketici fıyat arttşını yüzde 5.6, toptan fiyat artışını ise yüzde 4.8 olarak açı- kladı. Tüketici fıyat artışı mayıs ayında binde 9, haziranda bin- de 5, temmuzda yüzde 1.3, top- tan fıyat artışı ise' mayısta binde 7, haziranda binde 2, temmuz- da yüzde 1.8 olmuştu. Enflas- yondaki bu gerileme sebze mey- ve fiyatlannın mayısta yüzde 28, haziranda yüzde 34.8, tem- muzda ise vüzde 31 oranında düşmesinden kaynaklanmıştı. Sebze-meyvede üretim bol- luğu ve ihracatın durması ne- deniyle yaşanan bu ucuzluk ağustosta konjonktürel olarak tersinedöndü. DİE'ye göre seb- ze-meyve fıyatlan geçen ay yüz- de 15 1 arttı. Bu yükselme top- tan eşya fıyat endeksinde tanm ürünleri genel fıyat artışını yüz- de 5.7'ye çıkardı. Sektörler iti- banyla ağustosta madencilikte yüzde 2.1, imalat sanayiinde yüzde 4.8, enerjide ise yüzde 3.1 oranında fıyat artışı belirlendi. İmalat sanayiindeki enflasyonu metal ana sanayii ürünlerindeki yüzde 6.1'e ulaşan fıyat artı- şlan, enerjideki enflasyonu ise elektrik fiyatlannın yüzde 4.1 artması etîciledi. DİE'ye göre ağustos ayında kamunun toptan eşya fıyat artışı yüzde 5.3'e, özel sektörün ise yüzde 4.6"ya ulaştı. Tüketici fiyatlannın artışın- da ev eşyalannın yüzde 6.2, ENFLASYON PANORAMASI (°/o) Endeks DIE tüketici DIE toptan İTO tûketıcı İTO toptan İTO ücretıler geçınme En (1985 bazlı) rdlaı 1992 1991 1992 1991 1992 1991 1992 1991 1992 1991 AfrBtas 38 4.0 4.8 4.7 5.6 1.3 4.8 33 14 2.3 8 aylık 33.3 37.8 34.2 35.8 44.4 41.0 45 7 38.2 342 360 12ayl* 65 5 71.0 57 3 58.3 72 9 69.7 67 8 59 3 70 5 73 7 12*ytık mtâma 70 5 63 5 606 53.7 71.1 66.8 62.6 484 73 68.7 gıda maddelerinin yüzde 4.2. sağlık malzemelerinin yüzde 2.7, ulaştırma giderlerinin yüz- de 3.1. konut giderlerinin yüzde 5.3, giyim eşyalannın binde 5, kültür. eğitim ve eğlence gider- lerinin yüzde 2.4 zamlanması etkıli oldu. Rakamlan yorumlayan uz- manlar, sebze ve meyve fiyat- lannın dönemsel hareketlere bağlı olarak normal düzeyine çıktığını vurgulayarak. "Eylül- den itibaren turfanda sebzeİerin çıkmasıyla trend daha hızlı bir yükselmeye dönecek. Bu. aylık enflasyon rakamlannda bir hı- zlanmayı getirecek. KİT zam- lannın sınırlı bir biçimde yapı- Iması politikası da uzun süreli izlenemeyeceği için yıl sonunda enflasy onun 1991'in bir iki puan üzennde gerçekleşmesi beklenebilir" dediler. DİE'nin açıklamasına göre bu yılın ağustosundan geçen yılın ağustosuna kadar geçen 1 yıllık dönemde tüketici fıyatlan yüzde 65.5, toptan fıyatlar yüz- de 57.3 arttı. Ocak-ağustos dö- neminde ise tüketici fıyat artışı yüzde 33.3'e, toptan fıyat artışı yüzde 34.2'ye ulaştı. Yıllık baz- da tanm sektöründeki fıyat artışı yüzde 47.7, imalat sana- yinde yüzde 58, enerjide yüzde 84.9 oldu. Tüketici endeksine yansıyan gıda maddeleri fıyat artışı yüzde 62.3. konut giderle- ri fıyat artışı yüzde 79.1. ulaştır- ma ve haberleşme giderlen artışı is£ yüzde 62.2 olarak be- lirlendi. Tüketici fıyatlanna göre ağustos, ayı zam şampıyo- nu yüzde 7.8"le Adana olurken, yıllık bazda yüzde 74.1 ile An- kara ilk sırayı aldı. OYAK büyüyor, üyeler yoksııllaşıyor ÜMİT OTAN İZMİR - Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun (OYAK) "mecbun üyeleri subay. astsubay. ye- dek subay ve emekliler, yeteri kadar emeklilik yardımı ala- madıklanndan; üyelerin katkı- lanyla büyüyen kurumun. üye- lerine gereği gibi katkıda bulun- madığmdan yakınıyorlar. Son olağan kuruldaki yaklaşımlar da üyelerin her geçen yıl fakir- leştiğini, kurum konutlannın alınamayacak duruma geldıği- ni, üyelerine yardım amacıyla kurulan OYAK'ın kime kala- cağı belli olmayan birikiminin üyelerine yansımadığını gös- teriyor. 1 Mart 1961 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görevli subay. astsubay ve yedek su- baylara katkıda bulunmak için kurulan OYAK, büyük eleştıri- lere uğruyor. Halen çahşmakta olan ya da emekli olan üyeler, emeklilik yardımı adı altında yapılan yardımm çok komik ol- duğunu, son emekli maaşı uy- gulamasır.ın kandırmacadan öteye gidemediğini, emeklilerin yıllarca para ödediğj kurumun olanaklanndan yararlana- • OYAK, 20 yıl boyunca maaşının yüzde 10'unu kestiği üyesine, topladığı paranın üç katına yakın bir parayı veriyor. Emekli olan üyeler, ordu pazar- lanndan taksitle alışveriş bile yapamıyorlar. 'OYAK, holding mi yardımlaşma kurumu mıT so- rusu gündemde. madığmı belirtip soruyorlar: "Her gün büyüyen bu maddi varlığın sahibi kim?" Adem Çöne emekli astsubay. 23 yıl çalıştıktan sonra emekliye aynlmış. OYAK'ın kendisine ödediği emeklilik yardımı 12 milyon Hra. Sonradan kâr payı adı altında da 2 milyon 600 bin lira ödenmiş. 1961 yılında bir binbaşıdan kesilen OYAK ai- dau 114 lira. Bu parayla 7 gram altın abnabiliyor. 1972 yılında bir yeni mezun asısubayın ke- sintisiyle alınabilecek altın 4 gram. Adem Çöne verdiği pa- rayı altına çevirip küçük bir he- sap yapıyor: "Rütbeler büyüdükçe kesin- tinin altın karşılığı da büyüyor. Hadi bu farkı göz ardı edelim. Açın inceleyin. tüm subay-ast- subaylardan OYAK için kesi- len para her zaman 5 gram altın karşılığı olmuştur. Şimdi he- saplayalım; yılda 60, on yılda 600 ve 23 yılda da 1 kilo 380 gram altın. Toplam 106 milyon lira yapıyor. Evet. en az bu pa- rayı alması gereken bir üye 15-20 milyon lirayla baştan savılıyor." Ruşen Temizel. 1992 mayı- sında emekli olmuş. 20 milyon lira emeklilik yardımı, 8 milyon lira da kâr payı almış. Oysa 3 yılbk tasarruf fonu kesintisi karşılığı tam 15 milyon lira ver- mişler. Oysa kesinti aynı; yüzde 10. Birinde üç yıl karşılığı 15 milyon. OYAK'ta 23 yıl karşılığı 28 milyon. Ruşen fe- mizel, "Her şey bir yana, emek- liyi hesaptan siliyorlar" deyip ekliyor: "Yıllarca para ödediğim ku- rum, ordu pazarlanndan bana borç mal bile vermiyor. Oysa herhangi bir mağazaya gitti- ğimde 'Emekli astsubayım' de- diğimde dilediğim malı alabili- yorum." Gazetemize gelerek, telefon ederek, isimlerinin yayımlan- maması kaydıyla açıklama ya- pan subay ve astsubaylar. cep- lerinden çıkan paranın yok ol- muş şeklinin kendilerine öden- diğinı ve bu gidişin nereye yol aldığını soruyorlar. Bu sorunun yanıtı. OYAK'ın ağustos ayı içinde yapılan 32. olağan genel kurulunda üstelik yakınan üyeleri onaylarcasına veriliyor. Genel kurul üyeleri- nin görüşlerini sunmak üzere söz alan Deniz İkmal Kıdemli Albay Yıldınm Erkin şunlan söylüyor: "Kurum, bu haliyle nema sağlaması gereken sosyal amaçlı bir kurum olmaktan çok, gelecek nesillere yatınm yapan ticari amaçlı bir holding görünümündedir. Üyelerimiz gelip gıtrnekte, ancak elle tutu- lur bir gelir elde edemeden emekli olmaktadır. Durum ma- alesef şu an için üyelerimizin beklentilerinin çok ötesinde menfı bir görünüm arz etmek- tedir." OYAK. üyelerini konut sahibi de yapamıyor. 1991 yılında programlanan 774 üyeden an- cak 244'ü kurumdan konut ala- bilmiştir. OYAK'ın kuruluşun- dan bu yana yalnızca 4871 üye konut sahibi yapılabilmiş. Yıl- da ortalama 152 kişi OYAK'- tan konut sahibi olabilmış. Hâkim Kıdemli Binbaşı Ismail Göksel bu konudaki görüşleri- ni de şöyle açıklıyor: "Konut kredilerinin. maliye- ti karşılama oranlan 1991 yılında da düşmeyî sürdürmüş- tür. Başlangıçta yüzde 115'ini lcarşılarken bu oran şimdı yüz- de 37.7'lere gerilemiştir. Üyeler bu durumda kurumdan konut edinmeye yönelmişlerdir. Ku- rum konutlannın maliyeti üye ödeme gücünün üzerine çıkmış- tır." Üyeler. emekli maaşı uygula- masını da çok komik bulup kandırmaca olarak yorumlu- yorlar. 20 milyon lirayı kuruma yatınp 1 yıl bekleyip sonra da yüzde 70 oranında bile olsa 700 bin lira maaşı kimsenin kabul edemeyeceğini belirtip "Önce uygulamayı kısıth bir dönem için yaptılar. Şimdi zaman kısıt- lamasını kaldırdılar, her üye başvurabilir, ama başvuran o kadar az ki. Üye 20 milyon lira- yı repoya verse, döviz alsa yine kârlıolur"diyekonuştular. TOBB'danDoğuve Güneydoğuatağj ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Türkiye Odalar ve Bor- salar Birliği(tOBB), Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgele- rinin sorunlannı içeren bir ra- por haarlayarak. hükümete su- nacak. TOBB Başkaru Yalım Erez, bu amaçla bu bölgelerde faaliyet gösteren oda ve borsa başkanlannı Ankara'ya davet ettı. Yalım Erez başkanlığında 8 eylülde yapılacak toplantıda ağırlıklı olarak, bölgedeki eko- nomik sorunlar ele alınacak. TOBB'dan yapılan açıkla- maya göre, haarlanacak rapor, sorunlar ve çözüm önerileriyle birlikte hükürr sunulacak. Sosyal ve ekoıiumik sorunlann da dile getirileceği toplantıda genel ekonomik durumun bölgelere yansıması geniş bir perspektif içinde değerlendirile- cek. Öte yandan Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi ve Ve- teriner Hekimler Derneği, or- taklaşa yaptıklan açıklamada da, Güneydoğu sorununun. "kardeşlik, banş, demokrasi" ölçüleri içinde çözüleceğini bil- dirdiler. Açıklamada. "Ülke- mizde yaşayan tüm insanlan ilgilendiren bu sorunun, de- mokratik bir şekilde çözülmesi. ınsan haklan ve demokrasiden yana olan herkes kadar biz de- mokratik kitle örgütlerinin de temel talebidir" denildi. He- kimlerin bölgede mesleklerini icra edemez hale geldiği belirti- kn açıklamada, şu görüşlere yer verildi: "Sorun ülke halkmın verdi- ğimiz hizmetlerden yararlan- ması sorunudur. Bölgede \ar olan savaş ortamı, halkın verdi- ğimiz hizmetlerden yararlan- masmı büyük ölçüde engelle- mektedir. Sorun, demokrasinin varbğının bir kriteri olan ve kendi varhğı da ancak demok- ratik ortamla mümkün olan de- mokratik kitle örgütlerinin ya- şam sorunudur. Bölgede oda- lanmız. bir kanal olma nitelik- lerini neredeyse yitirmişlerdir. KredİVe Sİyah ÇCİenk Ya P' J J » ve iş P K r e d i Bankası'ndaşubekapatmalan ve işçi çıkarımını protesto amacıyla dün İzmir Bölge Müdürlüğü'nde çalışanlar öğle yemeğini bo> kot ederken, BASÎSEN şube > öneticile- ri bölge müdürlûğüne siyah çdenk bırakarak banka yonetimini protesto etti. BASİSEN İzmir Şube Başkanı Oktay Mert, yaprığı açıklamada, "Dün olduğu gibi bugün de az şube, az personel »e daha çok kar anla\ ışı ile şube kaparma \e birleştirmelerin ardına sığınan Yapı ve Kredi Banka- sı işvereni, antidemokratik j asalardan aldığı güçle şimdi de 500 banka çalışanını, hayatlannın en \erimli Mİlurını vcrdiği bankasından koparmıştır. Orneğin ortaçağda bile zor görülebilecek acı- masız bir emek sömürüsü düşleri kuran işveren, bu amacına ulaşmakta önünde engel olarak gör- düğü sendika olgusunu yıkabibnek için elinden gelen çabayı göstermektedir" diye konuştu. İSÇÎNEV EVREMNDEN ŞÜKRAN KETENCİ Hükümet ne yapıyor? Terör olaylarının kolay kolay sona ermeyeceği gerçeği karşısında, teröre alışmamız, terörle birlikte yaşamamız gerektiği uyarıları arttı. Gerçekten de Ingiltere, Ispanya, Ralya uzun yıllar terörle birlikte yaşadı. Sosyal ve ekono- mik gelişmelerini teröre rağmen sürdürmeyi başardılar. Terör o ülkelerde, insan haklarının, demokrasinin, sendi- kal hakların geri alınması aracı olmadı. Terörle mücadele, yaşamın her alanında ilkelerden taviz verilmeyerek yapıldığı için sonunda başarıya ulaşıldı. Nasıl ki terörle mücadele; karşı terörün geliştirilmesi, devlet terörünün gerekçesi yapılamayacaksa, yaşamın her alanında bazılarının haklan kötüye kullanması, hakla- rın kullandırılmaması, geriye alınması gerekçesi olamaz. Amaç dışı kullanımları engelleme adına hakların gaspı, ihtilal mantığıdır, 12 Eylül mantığıdır. Hani bu Hükümet 12 Eylül düzenini, sonuçlarını ortadan kaldırmak üzere iktida- ra gelmişti? Koalisyon hükümetinin kamu çalışanlarına sendikal haklarını verme vaadi vardı. Hükümet program ve proto- kolünde yer alan bu vaadi başta Başbakan, ilgili bütün ba- kanlar her yerde yineliyor, bol bol propoganda aracı ola- rak kullanıyorlar. Başbakan, Milli Eğitim Bakanı, ilgili bü- tün bakanlar, alanlarında örgütlenmiş kamu sendikala- rının yöneticileri ile makamlarında görüşüyor, Çalışma Bakanı yeni kamu sendikalannın şubelerinin açılışını yapıyor. Ama bırakınız kamu sendikalarına, sendikal hak- lan getirecek yasal düzenlemeleri, ANAP hükümetinin çıkardığı vefiilen sendikal örgütlenmeyi tehditeden Içişle- ri Bakanlığı genelgesi, aradan aylar geçerken bir türlü yü- rürlükten kaldırılmıyor. Kamu çalışanlartnın önünde sendikalaşmaya ilişkin Anayasal biryasaklamayok. 12 Eylül Anayasası'nıyapan- lar ayrıca yasak koymayı unutmuşlar. Kamu çalışanlarına sendikal hak tanıyan bir yasal düzenleme de yok. Yasak olmayan bir alanda özel yasal hak düzenlemesi yoksa, ör- gütlenme özgürlüğü vardır. Ancak kolaylaştırıcı yasal gü- vencelerden yoksundur. Bizim kültürümüzde yasakçılık egemen olduğu ve haklar yasalarla sınırlı algılandığı için uzun yıllar kamu çalışanlarının sendikalaşma haklan ol- duğunu kabullenemedik. Oysa üstüne üstlük, Türkiye'nin imzalamış olduğu, uymakla yükümlü bulunduğu ve iç hu- kuku niteliğini kazanmış, kamu çalışanlarına sendikalaş- ma hakkını tanıyan uluslararası sözleşme hükümleri de var olan hakkı pekiştiriyor. Kamu sendikalannın kurulabileceğini kabullenmek yıl- lar aldı. Sonunda kamu sendikalan kurulmaya başlandı. Ancak siyasi iktidar ve toplum mantığındaki yasakçı anla- yış bir türlü kalkmadı. ANAP hükümeti, kamu sendikaları- nın kurulması ve faaliyetini engelleyen söz konusu genel- geyi yayımladı. Vilayetler, açılan kamu sendikaları ve yö- neticileri ve faaliyetleri aleyhine davalar açtı. Sendika merkez ve şubeleri mühürlendi. Kamu sendikaları tek tek yargıda davaları kazanıp faaliyetlerini sürdürdüler. Yine de genelge ve uygulama, kamu sendikalannın serpilip ge- lişmesini. örgütlülüğün yaygınlaşıp güçlenmesini önledi. Memur kafasında, uygulama, siyasi iktidar yaklaşımı, ya- sak kavramı ile özdeşleşti. Şimdi "Kamu çalışanlarına sendikalaşma hakkı tanıya- cağım, yasa çıkaracağım" diyen bir siyasi iktidarın, yasa çıkarmada geçikmesini belli ölçüler içinde anlayışla kar- şılayabiliriz. Gerçekten de kamu sendikalannın haklarına ilişkin yasayı çıkarmak öyle görüldüğü kadar kolay bir iş değil. Çünkü soyutdüşünce olarak siyasi iktidar bunu iste- se dahi, somutta kamu çalışanlarının sendikal haklarına hazırlıklı değil. Kamu çalışanının, diğer adı ile memurun, daha Osmanli kültüründen bu yana "kapıkulu" gözü ite bakılmış insanın sendikal haklarının sınırları, çerçevesi ne olacak? Adı sendika, haktarı dernekçilikle sınırlanmış bir yapı mı? Ona gerçekten özgürlük, kimlik kazandıracak sendikal haklar mı? Hele de toplu pazarlık, grev haklarının çerçevesini belirlemek, örgütlenme modelini yasa ile dü- zenlemek gerçekten çok zor. Kimsenin katasında ne net bir görüş, ne de hakların çerçevesi var. Dahası hükümet üyelerinin büyük çoğunluğu belki de tümü, Bablı ölçüler içinde geniş sendikal haklan tanımaya hazır, ya da gönül- den razı değil. Bu tabloda hükümetin hiç değilse sorun çıkaran genel- geyi hemen kaldırması ve en azından kamu çalışanının örgütlenme eğilimini, potansiyelini görmesi gerekli değil miydi? Kamu çalışanları, engellerin olmadığı bir ortamda, toplum ve kendileri için en gerekli sendikal hak modelinin çiziminde, yasa hazırlanışında da hükümete yol gösterici bir işlev üstlenebilirlerdi. Hükümet bunu yapmıyor, yapmamakla da kalmıyor. Içişleri Bakanı bugün yarın kalkması beklenen genelgenin kaldırılamayacağına ilişkin bir yorum yapıyor. fş orada da bitmiyor tabii. Böyle bir yorumun ardından valiliklerin, di- ğer bakanlıkların, fiilen sendikaların faaliyet ve kuruluş- larını engelleyen yeni genelgeler geliyor. Bu, DYP ve SHP koalisyon hükümeti için gerçekten utanç verici bir tablodur. Terör, Kürt sorunu bahane; yargı reformu, demokrasi paketinin Meclis'ten geri çekilmesi- nin benzeri ürkütücü vahim bir geri adımdır. Hükümetin dünyaya ilan etmiş olduğu genel politikası ile 180derece ters bir dönüşün önemli bir yeni göstergesidir. Bu yaklaşı- mlarla hükümetin ne yaptığını, ne yapmak istediğini ger- çekten anlamak çok güçtür. KONUK YAZAR 'Paran yoksa öl' politikasında son asama: llacta patentEcz. NEJAT VARDAR Bursa Eczacı Odası Başkanı Onunla olmak istemediği- miz, ama onsuz da olamadığı- mız, yaşamsal, çok özel bir ürün ilaç. Sağlıkla hastalık, ya- şamla ölüm arasmdaki pamuk ipliği. Sağlık söz konusu olunca da doğal ki her dönem, her top- lumun önemli gündem madde- lerinden bin. Son günlerde SSK'nın ilaç borçlannı ödeyememesiyle, yi- ne yayın organlannın üst pun- tolanna çıktı. Alt puntolarda ise bir başka konu, topluma du- yurulmamasına özen gösterilen patent konusu gündemdeydi. Patent, ülkemiz insanı için yeni bir sözcük değil. Yabancı ilaç fırmalannca sıkça gündem edilen, her fırsatta ısıtılıp ye- niden önümüze sürüldükçe anım- sadığımız bir sözcük. Bilindiği üzere patent, bir ılacı bulan, keşfeden firmanın, 10-20 yıl gibi sürelerde. bu ilacı üretme ve pazarlama hakkına tek başına sahip olması. Batı ülkeleri, patent hakkını vererek ilaç araştırmalarına deşteği amaçlamışlar. İlk baktşta insana hayli an- lamlı da gelebiliyor. Yaşamsal bir ilacın tek üreticisinin ol- ması, tam bir tekelleşme ve inanılmaz kâr oranlannı günde- me getirmiş. Yeni bir ilaç bula- bilmek de, yüksek teknoloji ve ekonomi gerektiren bir konu. Pekiyi hangi ülkeler bu güce sa- hip? 1975-1986 yıllan arasında yeni bulunan 610 ilacın. ülkele- re dağılımına bir eöz atahm. ABD 154, Japonya"l 17, F. Al- manya 77, Fransa 74, İtalya 62, İsviçre 38, İngiltere 29, Belçika 27, Isveç 12. Hollanda 6. Doğu Bloku 7, diğer ülkeler 7. (Kay- nak: Avrupa Topluluğu'nda İlaç Sanayii ve Türkiye ilaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü Ocak 1989). Yukandaki sayılardan an- laşılacağı üzere gelişmiş ülkeler, araştırmış ilaç bulmuşlar. bul- duklan ilacı da yabancı ülkelere istedikleri koşul \efiyatlasata- rak. o ülkelerden kendi ülkele- rine büyük bir kaynak aklanmı sağlamışlar. Diğer bazı ülkelerse ne yapmış? İlaç endüstrisi olduğu halde, araştırma geliştirme çalışmalan için gerekli ekonomik ve tekno- lojik olanağı olmayan bazı ül- keler. bu yeni ilaçlan analiz ede- rek aynılannı üretmişler ve pa- tenti kabul etmeyen ülkelere çok düşük fiyatlarda pazarla- mıslar. Bunun sonucun da da dünya piyasalannda hammadde ve dolayısıyla da mamul ilaç fiyat- lannda büyük düşüşler olmuş. Pekiyi. ülkemiz nasıl etkilen- miş bu gelişmelerden? Konuya 1961 yılında kurucu meclisçe oluşturulan, patent araştırma komisyonu raporun- dan bir alıntıyla başlayalım. "Bazı müteşebbısler patent almışlar. usul beratı almışlar- dır... Bu suretle elde edilen fiili inhisar kullanılmasından fiyat tekeli yaratılmış ve Türkiye pi- yasalannda bir kilosunun fıyatı 50-55 dolar civannda iken, mezkûrberatıalmışbulunanfır- ma, lisansiyeleri tarafından 110-150 dolar üzerinden mem- leketimize ithal suretiyle yılda 800.000 dolar. yani 7 mıİyon 200 bin TL kayba sebebiyet verdiği görülmüştür... Aynca vatandaş bu ilaca 6-7 lira yerine 14-15 lira ödemek zorunda bırakılmıştır... Oksitetrasiklin vc buna benzer antibiyotiklcr- den uğranılan döviz ziyanının yekûnu yılda 38 milyon 200 bin Türk Lirasfdır. (O günkü kura göre 4 milyon 244 bin dolar.) Bunun halka intikali ise 15 li- ralık ilaca 50-55 lira ödemek su- retiyle tecelli etmektedir." Bu rapor üzerine de patent konusu kurucu meclisçe red- dedilmiş. Aynı ilaçtaki fıyat farklannın ilk çarpıcı örnekleri ise 1982 yılında yaşanıyor. Bir yerli fir- ma. daha önce 1200 dolara ıt- hal edilen nitrozepami 95 dola- ra, 1200 dolara ithal edilen ri- pampisilini 96 dolara, 2850 do- lara ithal edilen nifedipini 210 dolara ithal ediyor. Konunun daha ilginç yanı, r ıinpisilini patentle üreten firnid. o gün ge- çerli ilaç fıyat kararnamesine göre aynı ilacın en düşük fı- yatlısının baz alınması nedeniy- le, yüksek fiyatla satamadığı ilacını, üçte bir fıyatına düşü- rüp pazarlamayı sürdürebili- yor! 1982'de bugün geçerli olan 1984 ilaç fıyat kararnamesi yü- rürlükte olsaydı. patent sahibi firma yine fıyat düşürmeyecek. benim ilacım orijinal, diğeri ucuz taklit deyip milyarlarca li- rayı ekstra kâr olarak ülkesine transfer edebilecekti. Bu konunun ülke gündemine gelmesinde büyük katkılan olan Sayın Cengiz Yurtoğlu'nu da bu satırlarda saygıyla anıyo- rum. Aynı ilacın yüzde beş yüz. yüzde yedi yüz gibi farklı fiyat- larda satılabildiğini ülkemiz in- sanı artık biliyor. Pekiyi. patent yasasını kabul etmiş olsaydık. yediyüz liralık ilacın yüz liralık eşdeğerleri ya- saklanacak. rakipsiz kalan yedi yüz liralık ilaç da fiyat deneti- minin olmadığı ülkemizde iste- nilen fiyata pazarlanabilecekti Burada bir konuyu daha anım- satmakta yarar var. 1984 yılında getirilen GMP (iyi üre- tim kurallan) ile tüm ilaçlarda kalite standardizasyonuna gi- dildı. İlaç kalitesinin standart ol- duğu ve GMP uygulamasının ülkemizde gelişmiş ülkeler dü- zeyinde sürdüğü. gerek ba- kanlık yetkilileri. gerekse de ilaç işverenlerince defalarca kamu- oyunaduyuruldu. Ancak eşdeğerlik ve patent söz konusu .olduğunda sayın ilaç ışverenlerinin hayli yumu- şadığını görüyoruz. Bu kez şöy- le diyorlar, "Etken maddeleri aynı miktarda içermelerine rağ- men ilaçlann biyoyararlanım yönünden eşdeğer olmayabi- leceğini hiçbir zaman unutma- mak gerekir" (Rapor dergisi Temmuz 90, sayı 25). Sayın yetkili bunu söylerken acaba, "ilaç pahablandıkça bi- yoyararlanımı da artar" diye mi düşünmüştür? Gerektiğinde GMP'yi savun- mak. gerektiğinde de ilaçta ka- lite farkından söz etmek, kolay anlaşılabilen bir yöntem olma- sa gerek tir! Bazı şeyleri anlamakta zor- luk çektiğimiz bir ortamda, ya- bana sermaye koordinasyon derneğince ülkemize getirilen üç değerli bilim adamının, pa- tentin faziletlerini anlatmak üzere Sayın Yıldınm Aktuna'- yla görüştüklerini öğreniyoruz. (Cumhuriyet, ekonomi 27.8.92). Dileriz, Sayın Aktuna anlatılan öyküleri ihtiyatla din- lemiş olsun. Evrensel Bankaalık ve Toprakbank Dış ilişkilerinizde Uıtiyacınız olanla yetinmeyin. Bankanızla düşlediğiniz çizgiyi belirleyin ÇpTOPRAKBANK ^ ^ "Bugün ve Gelecekte"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle