23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 EYLÜL1992 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Dil Yolculuğuniın 60 Yılma Kuşbaloşı Büyük kurucumuzun 1932'de başlattığı, kendisinden sonra da coşku ile süren atıhmın ilk 20 yılı, Türk dilinin altın çağıdır. Bu dönemde dilimiz, bütün direnişlere karşı birkaç yüzyılhk yol almış; ortak yaa dilinde olsun, bilim ve teknoloji alanında olsun, yüce devrimcinin dil ülküsüne büyük ölçüde yaklaşmıştır. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu da bu dönemde Anayasa adı altında Türkçeleştirilmiştir. ÖMERASIMAKSOY Bugün 60. Dil Bayramı'nı kutluyoruz. Türk diline gönül verenlerin daha nice 60 bayram kutlamalannı dilerim. 43 yılı, Atatürk'ün kurduğu ve Kenan Ev- ren'in kapatüğı Dil Kurumu'nun hizmetinde geçen yaşamımın 94. yılı içindeyim. Gelecek dil bayramından önce sesimin kesilmiş bulu- nacağını sanıyorum. Bu nedenle, kuruluşun- dan kapatılışına değin çalışmalanna katıldığım. kapatıldıktan sonra da işlevini sürdürenlerle birlikte olduğum kurumun ışikh yolundaki kilometre taşlanndan bir- kaçının tanıtma levhalannı kuşbakışıyla sap- tamayı son ve tarihsel görevim sayıyorum. 1- Altın çağ: Büyük kurucumuzun 1932'de başlattığı, kendisinden sonra da coşku ile sü- ren atılımm ilk 20 yılı, Türk dilinin altın çağıdır. Bu dönemde dilimiz, bütün direniş- lere karşı birkaç yüzyılhk yol almış; ortak yazı dilinde olsun, bilim ve teknoloji alanında ol- sun, yüce devrimcinin dil ülküsüne büyük öl- çüde yaklaşmıştır. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu da bu dönemde Anayasa adı altında Türkçe- leştirilmiştir. 2- İlk resmi çelme: Türk diline ilk resmi çel- me, 1952'deki iktidarca takılmış; Türkçe me- tinli anayasa kaldınlarak Osmanlıcanın en ağdalı diliyle yazılmış olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu yeniden yürürlüğe konulmuştur. 3- Tepki: Ne var ki bu çelme, Atatürk yo- lundaki dil akımının resmi ve özel kesimler içinde kazandığı gücü sarsamamıştır. Nite- kim sekiz yıl sonra gelen iktidar, kamunun egilimi doğrultusunda olan Anayasa dilini ye- niden yürürlüğe koymuştur. 4- ölüm kalım savaşı: Bundan sekiz yıl son ra, yani Atatürk'ün sonsuzluğa göçüşünden otuz yıl sonra, O'nun emaneti olan akımm temsilcisi Türk Dil Kurumu bir ölüm kalım savaşı vermek zorunda bırakılmıştır. Ne acı bir gerçektir ki bu duruma, Atatürk'ün kur- duğu başka bir örgütün o zamanki yöneticile- ri yol açmıştır. Şöyle ki: Atatürk'ün vasiyet- name ile bıraktığı geliri bankadan alıp Türk Dil ve Tarih Kurumlanna vermekten başka bir görevi bulunmayan bu örgüt. gelirden kendisi de pay almak istemiş, bunu kabul et- meyen kurumlara iki yıl gelir ödetmemiştir. Böylece kapanma tehliİcesi ile karşı karşıya bı- rakılan kurumlar, mahkemeye başvurarak haklannı aramak zorunda kalmışlardır. İki yıl süren dava sonunda haklanna kavuşmuş- lar, bu üzücü duruma yol açmış olan örgüt de cezalı bir para ödemeye mahkûm olmuştur. 5^ Engelleri yene yene: Bir yandan dil dev- riminin karşısında olanlarla, bir yandan varhğını tehlikeye düşürenlerle savaşmak, Dil Kurumu'nun etkinliğini aksatmamış; çalış- malar bü\ ük başan ile sürdürülerek dilimiz, bilindiği gibi, göğüslerimizi kabartan bugün- kü mutlu düzeye ulaştınlmıştır. 6- Vasıyeti bozma suçu: Ne var ki, bu geliş- meden rahatsız olanlar, Osmanlıca için söy- lenmesi gereken "baba-evlat anlaşamaz oldu" sözünü, >olunu yeni bulmuş olan ulusal dili- mizi yermekte kullanmışlan iktidan ele ahn- ca. bu akımın temsilcisi olan Atatürk kuru- munu ortadan kaldırmaya karar vermişler- dir. Bu karan gerçekleştirmek için eşi görül- memiş bir hukuk suçunu göze aJıp Atatürk vasiyetini bozan yasaîar çıkarmışlardır. 7- Kenan Evren Kurumu: Kenan Evren ik- tidan, bu yüz kızartıcı suçu örtmek ve Atatürk kurumunun yaşadığı görüntüsünü yaratmak düşüncesiyle yeni kurduğu bir dev- let dairesine Türk Dil Kurumu adını vermiş- tir. Atatürk kurmunun düzel niteliğiyle hiçbir ilgisi ve benzerliği bulunmayan bu Kenan Ev- ren kurumunun dokuz yıldan beri yaptıklan ve yapmadıklan gözler önündedir: Yıkılan Atatürk anıtının temeli üzerine bir tuğlacık olsun koymadığı halde kendisini kırana kırk milyon lira ödül vermesi ve içinde üç yüzü aşkın yanlış bulunan bir sözlük yayımlamasi etkinliklerinden iki örnektir. 8- Ya sözcük yasaklanması!: Özleşen dilden rahatsız olanlann bir manfeti de Türkçe ek ve köklerle türetilen yeni sözcüklerin yasaklan- masıdır. Bunlar -suyu yokuşa akıtmanın ola- naksızlığını düşünmeyerek- yeni Türkçe söz- cüklerin kullanılmasını yasaklamayı da dene- diler. Başta en geniş, en etkin yayın aracı olan TRT olmak üzere kimi resmi örgütler, yeni türetilmiş 205 sözcüğün kullanılmasını yasak- layan Tesmi buyruklar çıkardılar. Kenan Ev- ren Kurumu, ne nitelikte bir örgüt olduğunu bu işte de gösterdi. Sözcük yasaklama karan- na karşı koymak şöyle dursun, bu eylemi per- de arkasında destekledi. Durumun en şaşıla- cak \önü şu idi ki, yasaklanan sözcüklerin birkaçı Evren'in 1982 Anayasasfnda bile vardı. Bu girişimin geri tepeceği belliydi. Nite- kim iki yıl sonra, yine TRT, ısıramadığı eli öpmek zorunda kaîdı: Yeni bir kararla yasağı kaldırdı. 9- Türkçe Sözlük'teki yanlışlar: Biraz önce değindiğim gibi, Kenan Evren'in Dil Kuru- mu, 1988'de, içinde üç yüzü aşkın yanlış bulu- nan bir sözlük yayımladı. Devletin resmi bir örgütünce hazırlanmış olduğundan bütün kültür kurumlannca ve basında güvenilerek uygulanması gereken bu sözlükteki yanlış- lann düzeltilmesi, yanlış olmadıklan sanılı- yorsa, bunun da açıklanması için, şu satırlan yazanın, Kenan Evren iktidan döneminde yayımladığı birdüzine eleştiri, yanıtsız kaldığı gibi başvurduğu ilgili resmi makamlardan da bir ses çıkmadı. 10- Koalisyonun tutumu: Bu satırlan yazan, önceki iktidann işlediği hukuk suçunu orta- dan kaldırarak "'gayr-i meşru varis"liğe son vermesini ve Türkçe Sözlük sorununu çözme- sini bugün iktidarda bulunan hükümetin baş- bakanından, sekiz ay önce, yayın yoluyla dile- di. Şimdiye değin o yönde de bir kımıldama olmadı. Biliyoruz ki hukuk suçunu ortadan kaldırmak yalnız başbakanın işi değildir. Ama Türkçe Sözlük'ü yayımlayan kurum, kendisine bağlıdır; başbakan, bir buyrukla, ulusal kültürümüzü bu kurumun zehirleme- sinden kurtarabilir. 11- Son kilometre taşındaki levha: Altmış yıllık dil yolculuğumuzun serüvenini böyle bir sayfada özetlemek olanaksızdır. Yukandaki satırlar, bu yol üzerinde bulunan büyük en- gelleri ve onlann nasıl aşıldığını belirten ana çizgilerdir. Bunlara, yolcuiuğun son kilomet- re taşındaki şu sözleri ekliyorum: "Atatürk'ün dil emanerini. ikridarların oyun- cağı olmaktan kurtaracaksın. V arlığına son ve- rilen ve adı ile kalıtı gasp edilen Atatürk Kunı- mu'nun toplumsal gönülde bütün canlılığı ile yaşavan gücü, bunu başarma\a yeter; artar büe." ARADABIR Prof. Dr. LÜTFİ ÖZBİLGİN Yıldız Teknik Üni. Eğitim BU. BöU Ögretmen Atamalarında Karaıasa Ülkemizde ögretmen yetiştirme sorununa etkili bir çö- züm bulunamadığı gibi şimdi de M.E. Bakanlığı'nın son uygulaması ile ögretmen atamalarında bir karmaşa ya- şanmaktadır. 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Yasası'nın 43. maddesin- de, "öğretmenlik, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine aian özel bir uzmanlık (ihti- sas) mesleği" olaraktanımlanmış, "Öğretmenlik meslegi- ne hazırlık genel kültür, özel alan eğitimi ve pedegojik for- masyonla sağlanır" denilerek ögretmen yetiştirmede uyu- lacak temel ölçütler belirlenmiştir. Bu ölçütiere göre ög- retmen yetiştirmek amacıyla kurulan Eğitim Fakülteleri'- nin yanı sıra, Fen-Edebiyat Fakülteleri de öğrencilerden gelen yoğun istek üzerine pedagojik formasyon (öğret- menlik meslek bilgisi) verecek eğitim bilimleri bölümünü YÖK'ün izniyle açarak öğrencilerini ögretmen olarak ye- tiştirme çabası içine girmişlerdir. öte yandan M.E. Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu, 3 Nisan 1991 tarih ve 37 sayılı kararıyla "ûğretmenliğe ata- nacakların atamalarına esas olan branşlarıyla mezun ol- dukları yükseköğretim programlarını belirleyerek eğitim fakülteleri mezunlarıyla-birlikte, pedagojik formasyon gör- müş fen-edebiyat, güzel sanatlar, DTC ve mühendislik fa- kültelerinin ilgili bölüm mezunlarının öğretmenlik için baş- vuruda bulunmalarına olanak yaratmıştı. Ne ki, M.E. Bakanlığı açık bulunan on bin ögretmen kadrosuna yapa- cağı atamalarla ilgili eylül basında verdiği ilanda, atama yapılacak dallara sadece Eğitim Fakülteleri, Mesleki ve Teknik Eğitim Fakülteleri ile Eğitim Yüksekokulları mezun- larının başvurabileceklerini duyurarak fen-edebiyat fakül- teleri ile ilgili öbürfakülte mezunlarının başvurularını en- gellemiştir. ögretmen atamalarında, ögretmen yetiştiren kurumlar arasında yapılan bu tür bir ayrım, gençlerin üni- versite öğretimine karşı olumsuz tutum geliştirmelerine, dolayısıyla kendilerine duydukları güveni yitirmelerine neden olmakta ve M.E.Bakanlığı'nın kendi koyduğu ilke- lerleçelişen uygulamalar yaptığını göstermektedir. M.E.Bakanı, özel televizyonlardan birinde katıldığı bir söyleşide, sadece ögretmen yetiştiren programlardan mezun olanlann, ögretmen olarak atanmalarını arzuladık- larını ifade etmiştir. Ancak günümüzde ögretmen yetiştir- me programları ve yetiştirilen ögretmen tipi bakımından, fen-edebiyat ve eğitim fakülteleri arasında önemli bir fark söz konusu değildir. özel alan bilgisi dışında, Eğitim Fa- kültesi öğrencilerinin zorunlu olarak aldıkları en az 21 kre- di-saatlik pedagojik formasyon derslerini, Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencileri kendi istekleriyle, kredisiz olarak al- maktadırlar. Burada, ortaöğretimdeki okullara ögretmen yetiştirmede, eğitim fakülteleri ile fen-edebiyat fakülteleri- nin etkililiği üzerinde yapılan iki araştırmanın sonuçların dan söz etmek yerinde olacaktır. 1987 yılında öğretmen- lik için mecburi yeterlik ve yarışma sınavına katılan aday- larla ilgili yapılan bir araştırmada, "Genel kültür ve özel alan bilgisi testleriyle ölçülen yeterlikler bakımından Eği- tim ve Fen-Edebiyat Fakülteleri arasında bir fark bulun- madığı, fakat öğretmenlik bilgisi (pedagojik formasyon) testiyle ölçülen yeterlilikler bakımından, Eğitim Fakülte- leri'nin daha etkili olduğunu gösteren kanıtlar bulunduğu saptanmıştır. 1989 eylülünde yapılan yeterlik sınavına katı- lan ögretmen adaylarının aelde ettikleri başarıların, Fen- Edebiyat ve Eğitim Fakültelerine göre karşılaştırıldığı ikin- ci araştırmada. yine "Eğitim Fakülteleri lehine anlamlı bir fark bulunduğu" gözlenmişti. Ancak her iki araştırmada da Eğitim Fakültesi lehine görülen fark, araştırmacıların da belirttiği gibi büyük bir olasıhkla, Fen-Edebiyat Fakülte- si mezunlarından bir bölümünü, pedagojik formasyon al- madan yeterlik smavlarına katılmalarından kaynaklan- maktadır. Zira pedagojik formasyona sahip Fen-Edebiyat Fakültesi mezunlarını,Eğitim Faklütesi mezunları ile ye- terlilik sınavı sonuçlarına göre karşılaştıran bir çalışma, ne yazık ki yapılmamıştır. M.E.Bakanlığı'nın ögretmen alımına ilişkin verdiği ilan- da dikkati çeken bir başka nokta, Eğitim Fakültesi ile Mes- leki ve Teknik Eğitim Fakültesi mezunlarından istekli olan- lann, ilkokullara sınıf ögretmeni olarak atanabilmeleridir. Sınıf öğretmenliği bir uzmanlık alanıdır ve bu iş için özel yetişmeyi gerektirir. ilk okuma-yazma öğretimi, ilkokulda okutulan derslerin özel öğretimleri konusunda hiçbir ha- zırlığı olmayan adayların, ilkokullara sınıf öğretmeni ola- rak atanabilmeleri. Sayın Bakan'ın ögretmen yetiştirme konusunda gösterdiği duyarlılıkla ve öğretmenliğin bir uz- manlık mesleği olduğu tammıyla çelişmektedir. Sonuç olarak, eylül dönemindeki ögretmen atamaların- da, ögretmen yetiştiren kurumlar.arasında yapılan bu ay- rım, hiçbir bilimsel temele dayanmamakta ve haksız bir uygulama olduğu izlenimini uyandırmaktadır. SATILIK TRIPLEX YAZLIK Ku^adası Da\utlar Çamlık Sıiesı 3 Ada 16Nolu lrıplcxyaz- lık thtiyaçtan satılık. Tel: 635-82873 1-225 15 27 HIDIR ATEŞ Bir mezar mı sana son açılan yer Sen gibi guzeller ölurse eğer Inandım ki bazan yaşar ölüler Seni bir an olsun unutmadık AİLEN ADINA SAADET-BAHATTİN ALTUN ISIL OZCENTURK. CIZEMLI BİR OUNYANIN KAPILARINI ARALIYOR ON ODULLU, BİR TÜRK-FRANSIZ ve YUNAN ORTAK YAPIMI Rosa... O bir kadın. Aşkt, cinselliği ve şefkati yaşamak istiyor. Bütün kadınlar gibi... Senarist ve Yönetmen: Işıl ÖZGENTÜRK Rosa Sumru YAVRUCUK Roman Sevgi SOYSAL Yapım ASYA FİLM BUGÜNDEN İTİBAREN SİNEMALARDA... 3eyOSL «rUS ı2t3,'sr6< VOO-K 1İI6»:84S21 :i PO0..0I «1» 13389076ı 1130-14 15-16 30-1900-2130 ^ Baki->ü( u n a ıS4î n ~2. ı?oo-'4isi$»-j«52i|» ^ > W9 ^ ^ Rrfat Ilgaz'ın gerçek yaşamından. KARARTMA GECELERÎ 7. Baskı SARI YAZMA 4. Baskı KIRK YIL ÖNCE KIRK YIL SONRA 3. Baskı Bir arada okunması gereken 3 yapıt. Çioar Yayinlan Tel: 513 95 45 Fax: 512 23 59 GENEL KURULA ÇAĞRI Derneğimızın 4. Olağan Genel Kurul'u Ortaköy Küttür Merke- zi'nde yapılacaktır. (Dereboyu Cad. No: 110 ORTAKÖY 27.9 1992- Pazar, Saat: 10.00-19.00.) Tüm üyelerımızi, insan hak ve özgürlüklerıni gür sesle dile ge- tırmeye, coşkuyla Genel Kurul'a katılmaya çağınyoruz. GÜNDEM 1- Açılış 2- Başkanlık Dıvanı Seçimi 3- İnsan hakları mücadelesınde yıtırdıklerımiz için saygı duruşu. 4- Şube başkanı ve konukların konuşması. 5- Yönetim kurulu çalışma raporunun okunması. 6- Mali raporun okunması. 7- Denetleme Kurulu raporunun okunması. 8- Raporlar üzerine genel görüşme. 9- Yönetim kurulunun aklanması. 10- Tahmini bütçenin sunulması. 11- Organların seçimi. 12- Dilekier İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 13- Kapamş İSTANBUL ŞUBESİ HAYDİ İZMİT'e, _ HAYDİ DEMOKRASİ MİTİNGİ f ne...İŞSİZLİĞE SON, HERKESE ÇALIŞMA HAKKI İŞTEN ATILMALARA SON, İŞ GÜVENCESİ TÜM ÇALIŞANLARA, GREVLİ-SÖZLEŞMELİ SENDİKA HAKKI DEMOKRATİK ANAYASA DEMOKRATİK ÇALIŞMA YAŞAMI ÖRGÜTLÜ TOPLUM, DEMOKRATİK TÜRKİYE 26 Eylül 1992, Cumartesi, Saat: 16.00 ANITPARK • İZMİT Mictosoft® Windows 3.1 Türkçe!Windows3.1 Türkçe.....^ 250$ Neiwork 5 kullanıcı 750: Networkl kullanıcı 150! Windows 3.1 TR Upgrade 150 S KJSA BİR SÜRE % 12 KDV DAHİLOİR ; BYINTERFIXAO YAZILIMDA TÜRKİYE'NİN UZMAN (1)338 01 02-346 85 51 DEMOKRASİ MİTİNGİ (İstanbul Toplanma Merkezleri) • MERTER - OİSK Genel Merkezi • TAKSİM - Spor ve Sergi Sarayı • KADIKÖY - Haydarpaşa Trafik • KARTAL • iskele Meydanı Hareket saati: 12.00 TÜRKİYE DEVRİMCİ İŞÇİ SENDİKALARI K O N F E D E R A S Y O N U ÖZEL BORA SÜRÜCÜ KURSU 92.DÖNEMKAYITLARI DEVAM EDİYOfll Hafta sonu-Hafta ıçı ve Akşam kurslan devam ediyor Dershane: ÛSKÛOAR: 343 «7 12-310 *l M K0ZYATAĞI:»47 33 TARABYA- » « « İNGİLİZCE'yi 8 «yda konuşun sizi Amerikalı dostlanmula tanıştınüım. Bahariye Cad. 62/3 349 59 38 SATILIK • LASER VVRITER NT. • MACINTOSH PLUS Ek programlarla birlikte Müracaat: 274 59 86-87 Seçil Hanım PENCERE Bir Sonbahar Yazısı... Tevfik Fikret'in "Teşrinievvel" (Ekim) adlı şiirini, Ali Canip in "Edebiyat" kitabında okumuştuk. Kurşun ka- lemle üç dizenin altını çizmişim: "Muvafık mevkiin hüzniyle hali Biraz solgun, biraz mahmuru sevda Düşen yapraklann razı melâli" Demek ki lisenin birinci sınıfında bu dizeler hoşuma gitmiş. Belki yeni kuşaktan kimisi "Ben anlamadım" diyebilir; ama, günümüzün şiirini anlamak daha mı ko- lay? Bana sorarsanız, şiiri anlamak, duyumsamakla gerçekleşebilir ki bu da özel çaba ister. Sonbahar nice şaire esin kaynağı olmuş, nice yazar güz mevsiminin hüznünü dile getirmeye çalışmış; bu yetmezmiş gibi eskiden okullarda, edebiyat öğretmen- leri, öğrencilere "far>n'r vaz/fes/"verirlerdi: - Sonbaharı yazın!.. Ne yazarsın? "Dökülen yapraklar" edebiyatını yineleyip de iyi not almaktan gayrı çare var mı? "Elveda güzel yaz, hüzün- dür güz mevsiminin gönlümüze taşıdığı..." • Ne var ki o zamanlar yaz yazlığını, güz güzlüğünü, kıskışlığını bilirdi... Insanlar gibi mevsimler de azdılar. Eskiden "çevre kirlenmesi" diye bir şey yoktu; göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir süre içinde, insanlar çoğaldılar; sanayileşme dörtnala kalktı; gezegenimizin taşı toprağı, havası suyu, yazı kışı ve güzü bozuldu; artık sonbahar eskisi gibi değil: "Biraz solgun, biraz mahmuru sevda..." Bu yüzdendir ki mevsim dönencelerinde "nostaljiye takılmak" olanağı var: - Nerede o eski sonbaharlar!.. - Nasıldı? - Öhöö... ö'höö... şarap gibiydi tadı, şampanya gibiy- di yapraklann rengi!.. Ya gök? Kurşuni rengin tüm tonlarmı göğun yedi katında görebilirdin. Kadınlar güneşsiz ortamda nereden geldiği belirsiz ışınlarla güzelleşirlerdi. Yazın sıcağı durulur; ama serinleyen havada insan bedenini dinginleştirip kışa hazırlayan bir gizemli ısı du- yumsanırdı. -VaycanınaL - Cenap Şahabettin'e bak ne diyor "Ah, o dallarda- ki füturu derun I Onlann tavrı serzenişkân..." - Vallahi şimdiki sonbaharlar böyle olmuyor, nasıl gelip gectiğini bile farkedemiyoruz... - Yaşamıyorsunuz da ondan!.. Şu havaya bak!.. Bula- şık suyunun buğusuyla dopdolu!.. Bulutlann pis rengi zehirle yüklü!.. Rüzgâr, soluk aldırmıyor, boğuyor. Doğanın kirlenmesi, mevsim güzelliğinin içine ediyor. Ozon deliğinden içeri dalan kör ışınlarla donanmış AIDS'Iİ çevre, mikropla yüklü!.. Kirlilik ağzından, bur- nundan dalıp ciğerlerine oturuyor. Gezegenimiz, hayvanlar gibi çoğalıp canavarlar gibi tüketen, bok böceği gibi kokup domuzlar gibi ortalığı kirleten yara- tıklarla dolup taşıyor... -Hop, hop, ağırol... - Sen buna sonbahar mı diyorsun? Şair ileriyi ne güzel görmüş: "Zâf ile diz çöken tabiattan I Yükselir bir feci vaz'ı dua!.." Allah'a dua etmekten gayrı yapa- cağımız iş kaldı mı? Gezegenimiz yok ediliyor!.. Ülke- miz Sodom ve Gomore'ye döndü. İsrafil surunu üfle- meye hazırlanıyor. Kıyamet günü yaklaştı... • Evin önünde bir sıra ağaç var. Çama sordum: - Sonbahar artık yok mu? Çam burun kıvırdı: ,;. - Beni öteden beri ırgalamaz... Çınar imdadıma yetişti: - Sonbahar olmasa, ben niye sararıp solayım? Yap- raklarımı güzün yüzü suyu hürmetine dökmüyor muyum? Karamsarlarla nostalji meraklıları bir yana, İstan- bul'un sonbaharına doyum olmuyor. Hem önümüzde güzelim bir pastırma yazı var. Ozon deliğine nazar değmesin, mevsimin dönüşümü insanın gözeneklerine si- niyor, ruhunu dinginleştiriyor. MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ VAKFI RÜŞTÜ KORAY ÖDÖLÖ 1992 yılı Rüştü Koray ödülü "Anadolu'nun tarihsel, kültürel ve insani değerlerinin ortaya çıkarılması ve tanıtılmasına" yapıtları veya eylemleriyie katkıda bu- lunanlara verilecektir. İsteklilerin veya öneride bulunacakların 13 Kasım 1992 tarihinde en geç saat 17.00'ye kadar Mülkiyeli- ler Birliği Vakfı'na başvurmaları gerekmektedir. SEÇİCİLER KURULU: Ûzgen Acar : Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Salih Er : Mülkiyeliler Birliği Vakfı II. Başkanı Prof. Dr. Cevat Geray : SBF öğretim üyesi Prof. Dr. Emre Kongar : Bilim adamı, yazar Şükran Kurdakul : Şair, edebiyat tarihçisi, PEN Yazarlar Derneği Başkanı Prof. Dr. Alpaslan IŞIKLI: Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı Adres: Mülkiyeliler Birliği Vakfı Konur Sokak No: 1 / ANKARA CfcCfc İngilizce ve Bilgisayar Öğrenim Merkezi Ücretsiz Bilgisayar kursu İngilizce öğren bilgisayar hediye edelim. FINDIKZADE Tel: 586 68 18 - 529 41 63 29 EKİMTATİÜ 28-29-30-31 EKİM -1 KASIM tBER OTEL SARICERME KONFORJU VE GÜNBATMADAN DOĞA YÜRÜYÜŞLERİ İ.F.K. GÜN BATMADAN 1.475.000 TL ve3TAKSİT SAAT 19.00 DAN SONRA 259 20 84 SONBAŞVURU 30 EYLÜL 1992 Matematik dersi verilir. 325 94 15 SARIYER SULH HUKUK HAKİMLIGİ Sayı: 1992,677 Konu: llan hk. Mahkememıan 1992/677 Esas ve 1992ı796 karar sayılı ilamı Ue Şişli. Feri- köy. cılt 008,12, sayfa 23, kütük 1135'de nüfusa kayıtb Ibrahim ile Nazik'- den olma 1321 doğumlu Mehmet Duru'y^ aynı yerde nüfusa kayıtü oğlu Sacık Duru'nun vasi tayın edildıği hususu ilan olunur. Basın: 10779
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle