Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 EYLÜL 1992 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
Ukay Erhan Çınar ve Yaşar Yıldız, asılsız suçlamalarla yıllarca cezaevinde yattı
Hd şahitleipe gidiyordu
12EylülYargılamalan
SÜNGÜNÜN
UCUNDAKİ HUKUK
DENİZ TEZTEL
Selimi>e Kışlası'nın koridorunda
gazeteciler, avukatlar. dinleyiciler şaş-
kınlık içinde. Anayasanın miman Or-
han Aldıkaçtı. savcının odasından
çıkıyor...Bir avukat şaşkınlık içinde
"Bu adam da mı yargılanıyor?" diye
soruyor... Herkes merak içinde, Aldı-
kuçtı'nın neden geldiğini öğrenmeve
çalışırken gazetecilerden biri "O da
anayasayı ihlal etmiş. anayasayı yık-
mak istemiş" diyor.Bir başkası da
"Asılacak mı?" diye soruyor
Sonradan işin aslı öğrenihyor...
Aldıkaçtı. bir davanın önemli lanığı..
9 Ekim 1984 günü öğrenciler ek sınav
hakkı ıçın Hukuk Fakültesı Dekan-
lığına dılekçe \ermek ıstemişler... An-
cak daha ->onra 14 öğrenci hakkında
dava açılmış. Öğrencilerin suçu:
TKP'nın İleri adlı yayınının özel
sausında yeralan "sınav hakkının sa-
vaşılarak kazanılacağına" ılişkın bir
yazıdan dırektıf almak. Ve bu yazı ile
harekete geçip grup oluşturmak, ko-
münızm propagandası yapmak. bildi-
ri daeıimak
•mniyette teşhiste
bulunan tanıklar,
mahkemede "teşhiste
bulunduklarınf kabul
etmediler. Ve "Emniyette
bizi zorladılar" dediler.
Çınar'ı 'ihbar' eden
muhbir aradan yıllar
geçtikten sonra "O günün
koşullannda Çınar'a
iftira attığını" söyledi.
İslanbul Hukuk Fakültesı Dckanı
Prol'. Orhan Aldıkaçtı tanık yerinde.
Askcr gıbı hazırolda duruyor. 100'e
yakın öğrcncınin dekanlığın önünde
loplandığını belirterek "Ben öğrencı-
lcrı görunccyolumudeğıştirdim vede-
kanlığa başka bir yoldan gcldim. Okul
hadcmelcn ile öğrencılcre haber ilet-
lim. Onlara hademelerle topiu dilekçe
\crmcnin suç olduğunu. teker tekerdi-
lekçe \ermeleri gerektığini söyledim.
Ancak oğrcncıler bunu kabul etmedi"
dıyor. Öğrencilerin tek tek dilekçe ver-
mevı kabul etmemelerini dekanlığa
k.ırşı bir hareket olarak nitelendıren
Aldıkaçtı. öğrencileri dağıtmak için
polıse haber verdiğini ve polisin gelip
öğrcncıleri dağıttığını anlatıyor. Du-
rıışma yargıcının "Slogan atıldı mı?",
"bu olayı hangi örgütün yaptırdığını
biliyor musunuz?" diye sorulması üze-
rıne Aldıkaçtı şunhrı söylüyor:
'•Öğrencilerin slogan atlıklannı
duymadım. Bu olayı herhangi bir ör-
giiliin organıze ettığını duymadım,
görmedım. Ancak benım bu hususta
çok lecrübem \ar. Geçmişteki tecrü-
bclerıme göre bu hadise>i bir örgütün
organize ettiğine kesin olarak kaniyim."
Evet. Aldıkaçtı görmemişti. duyma-
mışlı ama olayın örgüt işi olduğundan
çok emındı. Sıkıyönetimdeki bazı sav-
cı ve hakımler de bö>le ortada hiç bir
kanıt yokken. ınsanlann örgüı üyesi
olduklanna rahatça karar verirlerdi.
Hatta o ınsanların asılmasını ısterler-
dı. 28 mayıs 1984 günü TKP ML
TİK.K.O-1 davasının karan açıklandı.
\ ıne bir çok insan ıdam cezasına, ha-
piscezalanna çarptınldı. Ancak mah-
keme hevetındeki üye yargıç Üsteğ-
men Necdet Celkan iki kişi hakkında
ıdam cezası \enlmeşinc karşı çıkıyor-
du. Yargıç sanıklar İlkay Erhan Çınar
ile V aşar Yıldız hakkında "Delil bu-
lıınmadığım" söylüyor ve "Beraat et-
melerı gerekır" dıyordu. Ama Cel-
kan"ı kımse dınlemedı.
Askeri Yargıtay da dinlemedi Cel-
kan'ı \e idamlan onadı... Böylece Çı-
nar ile Yıldız dosyası mocliste bulunan
ve aMİmayı bekleven 308 kişinin arası-
na katıldı...
Ancak \_illar gcçtikçe gerçekler orta-
ya çıktı...İika\ Erhan Çınar"ı o dö-
ncmde herkesi "komünıst" diye ihbar
eden bir muhbir ıhbar etmışti. 12 Ey-
lülün tozu dumanı içinde \e azılı bir
terönst olarak yargıiandı Çınar. Ve
sağ gorüşlu uç Tekel işçisini öldürmek
suçundan ıdam cezası verildı hakkı-
nda. Yargılama sırasında dinlenen
lanıklar Çınar"ı teşhisedemedi. Emni-
yetıc tejhistc bulunan tanıklar, mah-
kemede "teşhiste bulunduklannf' ka-
bul etmediler. Ve"Emniyette bizi zor-
ladılar" dediler. Olayı gören ve işçıleri
öldürenleri kovalayan en önemli tanık
ise "Hayır, öldürenler arasında Ilkay
Erhan Çınar yoktu" diyordu.
-\ma bu ifadeler Çınar'ın idam ce-
/jsina çarpunlmasına vc cezasının
onanmasına engel olmadı. Aradan
yıllar geçti. Muhbir "O gunünkoşul-
larında Çınar'a iftira ettiğini" açık-
ladı. Çınar'ın idamını isteyen savcı
Binbaşı Erdoğan Savaşcrı karann
yanlış olduğunu kabul etti ama suçu
tanıklaraattı ve""Bizi tanıklar yanılttı"
dcdi. HukukçuLır Çınar'ın yeniden
varcılanmaM eerektieini sövlediler.
Askeri Yargıtay Başkanı Hakim
Tuğgeneral İsmet Önur bu konuyla il-
gili bir basın toplantısı düzenledi. Ba-
sın toplantısında Onur, Çınar'ın hak-
veren Z Numaralı Sıkıyöneıim
Mahkemesı ve bu hükmü onaylayan
Askeri Yargıtay 3'üncü Dairesi'nin
kararlan hakkında ise "olumlu ya da
olumsuz" hiç bir goruş açıklamaya-
cağını söylüyordu.
Ancak bir gazeteciyle yaptığı sohbet
sırasında tüm delillerin Çınar'ın lehin-
de olduğu konusu konuşuiurken
Onur. "Ne >apahm yanı şimdi. 3. Daı-
reyi ortadan mı kaldırahm?" diyordu.
Çınar hakkındaki karar 12 Eylül
mantığı ile verilmişti...
Yaşar Yıldız da aynı davada bu
mantık çerçevesinde yargıiandı. Yıldız
Maltepe Gülsuyu'nda sağ görüşlü Ha-
lim Karadeniz'ı öldürmekle suçlandı.
Öldürülen kişi ile Yıldız ailçsi komşuy-
du ve aralarında sürekli tartışma var-
dı. Zaman zaman mahkemelik bile ol-
açıkça Yıldız ailesinden hoşlan- Yargıtay "a gider mahkeme heyetini
madığını belirtiyordu. Gülsüm Kara- oluşturan 5 hakimden ikisi idam ka-
deniz lanıklığına başvurulduğu her se- ranna "Hayır" der. Ancak üç hakim
ferde anlatımlanna yenilerini ekledi. "Evet" der. Böylece yapılacak bir şey
İlk ifadesınde kocasını öldüreni arka- kalmaz ve dosya Meclis'e gönderile-
dan gördüğünü söyleyen Gülsüm Ka- rek "idam onayı" bekleyen diğer dos-
radeniz daha sonra ifade değiştirdi ve yalann arasına konur.
kocasını Yaşar Yıldız'ın öldürdüğünü Sonra "Şartlı tahliye" gündeme ge-
söylcmeye başladı. Iir. Çok tartışılan yasayla idam ceza-
Gülsüm Karadeniz ilk ifadesinde lan 30 yıla çevrilir. Ve her an asılmayı
katilin 'sakallı" olduğunu söyler. An- bekleyen Yaşar Yıldız ile İlkay Erkan
cak yatağından kaldınlarak gözaluna Çınar cezaevındcn çıkarlar. Ancak
alınan Yıldız sakalsızdır. şartlı tahliye ile de dışan çıkmak soru-
Yıldız'ın beraat etmesi gerektiğini nu halletmiyor. Çunkü herhangi bir
söy leyen hakim Necdet Celkan. kara- nedenle Yıldız ve Çınar tekrar mahke-
ra muhalefet şerhinde "İnsan yapısı meyedüşerlerseyada cezaevine girer-
gereği birinin bir adam öldürdükıen lerse "eski cezalannı" yani 30 yıllık ha-
sonra eve gelip yatmasının mümkün pis cezalannı çekecekler...
olmadığını. Kişinin tanımadığı ya- Çınar ve Yıldız'ın "suç işlememek
bancı çevrelerde gizlilik içinde suç işle- için çok dikkatli davranmasf gereki-
Sanıklarl2 Eylül Hukuk'u ile kanıtsız. tanıksız idam cezasına çarptınldı. Aileler ise cezaevi kapılannda dövüMü.
kındaki gerçeklerin çabuk ortaya
çıkması amacıyla basın toplantısı dü-
zenlendiğini açıklıyordu. Tuğgeneral
Onur." Bu bir idam olayı. Bir adli hata
varsa çabuk ortaya çıksın. Gerçeğin
ortaya çıkmasına yardımcı olun. El
birliği ile hukukun işlemesini sağlı-
valım" diyordu. Tuğgeneral Onur. ka-
muşlardı. Ancak olay yerinde
"TİKK.O"' bildinsı bulunmuştu \e
ölenin eşi Gülsüm Karadeniz sürekli
"Kocamı Yaşar Yıldız" öldürdü di-
yordu.Olay sabah saatlerindc meyda-
na geldiğinde Yıldız evdeydi ve yatak-
taydı. Tüm tanıklar Yıldız'ın evde ol-
duğunu sövlüvordu. Öldürülenin eşi
diğini" söyler. TİKKO davasının iti-
rafçılan da Yaşar Yıldız'ın örgüt ele-
manı olmadığını, adını bile duymadık-
laıını sojlerler. Çunku Yıldız İGD'-
lidir. Ama bunlann hiç önemi yoktur.
Yıldız hakkında bir hakim'Hayır"
demesine karşın iki hakim "Evet" der
ve ıdam karan verilir. Dosya Askeri
yor. Ancak Türkiye'de 'suç' kavramı
döneme göre değıştiği için bu iki
idamlığın işi ZOT.
Bız ise hep şu soruyu soracağız:
Şartlı tahliye gündeme gelmeseydi
İlkay Erkan Çınar ve Yaşar Yıldız ası-
lacak mıydı?
SCRECEK
DIYARBAKIR^DA KOPEKLER TTJTUKLULAREV UZERINE SALINDI
Uçurtmaile 'komünizm' propagandasıDİSK davasının ilk gunu savaş
hali hükümlen uyguJanarak avukat
sınırlamasına gidilince. salonu terk
ettik. Gıdip dinleyiciler bölümüne
oturdum. Bunun üzerine duruşma
yargiCT Askere emir verdi ve •dinleyi-
ciler bölümünde \akasında dinleyic:
kartı olmayanlar \ ar. atın dışan' diye
bağırdı. Ben de bunun üzerine "du-
ruşma aleni değil mi°" diye bağırdım.
Ancak bir manga asker bizi dışan çı-
üycsı yapa\ım
n
demiş. Çocuk da
bunu babasına söylemiş. babası da
polise söylemiş. Ortaokul öğrencisi
bir a> Tekirdağ'da siyasi şubede so-
rugu> a çekilmiş. işkence görmüş. So-
nunda itirafta bulunmuş ve "Ben
Türkiye'de sol. Çin' de sol kitaplannı
okudıım. Acayip solcuyum" demış.
Aynea 7 kişinin de adını vermiş. Bu
ortaokul öğrencisini tahlivcettirme-
miz 5 av sürdü.
Avukat Hasip Kaplan, sıkıyöne-
tım mahkemelerini vakından tanı-
' yor. O günlen "Koşuşturma \e kar-
maşa günleri" olarak tanımlıyor Ha-
sip Kaplan. Birlikte çalıştığı avukat
arkadaşlannın da zaman zaman gö-
zahına alındığını. İstanbul, Ankara,
Diyarbakır. İzmir ve Gölcük arasın-
da günlerinin geçtiğini anlatıvor.
Kaplan da 1982 ve 1984yıllanndâ iki
kez Şırnak'ta gözaltına ahnıvor. 47
gün ve 33 gün gö-
zaltmda îcalıyor.
İşkenceyi yaşıyor.
1985 ühn'da 'Di-
yarbakır'da
yaptığı bir savun-
ma nedeniyle
hakkında mahke-
meye hakaretten
davaaçılıyor. 12a>
hapis cezası alıvor.
Ancak daha sonra
karar Askeri
Yargıtav "da
bozuluyor ve bera-
at ediyor.
"Siyasi davalar-
da avukat olmanm
bedelini bize ödet-
tiriyorlardı." divor
ve o günleri şöyle
anlatıvor:
"Nitekim siyasi
davalara girdiklcri
için. haklannda
davaaçılanbirçok
avukatın da\alan-
na ginnek zorunda
kaldık. Örneğin,
Subaşı DİSK^^û"
T u t u k l u l a r a s o n
derece kötü davranılıvordu. İşkence, aşağılama, donık nokta>a çıkmıştı.
katıydı. Cezaevine sık sıkziyaretcgi-
k a ı d l B
'A
rl
^ Derneği da% ası dahada
ilginçti. Örneğin ilk davada sanıklarıdiyordu. Cezaevinde kendisıni engel-
leven bir jandarma erini uyannca,
hakkında sahte bir tutanak tutuldu
ve görevli ere mukavemelten vargı-
landı.
12 Eylül yargılamalan tam bir
kara mizahtı. 12 Eylül Hukuku ve
yargılamalan bölgeden bölgeye. şe-
hirden şehre tarklılık gosieriyordu.
Her askeri cezaevinde ayn bir uygu-
lama vardı. Hatta duruşmalarve du-
ruşma salonlannda bile farklı uygu-
lamalar vardı. DİSK. Devnmcı Sol.
Banş Derneği gıbi davalar spor sa-
lonlannda görülüyordu. Toplıı da-
valar artınçasıkıyönetim yasaları de-
ğiştirildi. İddianameler özetlenerck
okunmaya. sanıklar gruplar halınde
duruşmalara getirilmeye başlandı.
Savunmalar kısıtlandı.
savunan avukatlar Barış Derneği-2
davasında kendileri sanık oldu. Evet.
olağanüstü yargılamalarda savun-
maya tahammülsüzlük vardı. tehdit
vardı.
O günlerde öylesi komık davalarla
karşıiaştık ki anlatmakla bitmez. Ör-
neğin Edirne'nin İpsala İlçesi"nde
haklarında uçurtma uçurarak ko-
münizm propagandası yapmak id-
dıasıyla dava açılan ık- öğretmen
\ardı. Aynı suçtan beraat kaun da-
ha önce kesinleşen bu iki öğretmeni
tahliye edinceye kadar tam 15ay geç-
ti.
Tekırdağ'ın Muraılı İlçesi'nde iki
ortaokul öğrencKı avnı kızı seviyor-
du. Biri dığenni tehdıt etmek istemış
vc "bana fotoârafını vcr seni öreüt
Buna benzer kara mizah örneklcri
çok. Cezaevlerinde sorunlar bitmi-
yordu. Açlık grevleri. tek tip elbise
tartışmalan. ölümler..Sürekli ger-
ginlik yaşanıyordu. Sorumlular hak-
kında ise hiç bir şey yapılmıyordu.
Diyarbakır Asken Cezaevi ve As-
keri Mahkemelen'nde ise katmerli
bir hukuk dışılık yaşanıyordu. 1981
vılında Diyarbakır'da 5 Nolu Ceza-
evı'nc gıtüm. Muvekkillerimizi
karşınııza tehdit edılerek ve dövüle-
rek getiriliyordu. Bir dakikalık gö-
rıişme sonunda baştakı asker görüş-
menin bıııığını bclırııyor ve yıne mü-
vekkillenmızı döve döve götürüyor-
lardı. I utuklu sanıklar Turkçe ko-
nuşmak?orundaydı Güneydoğuda
çoğu sunığın annesı. eşi Türkçe bıl-
miyordu. Kürtçe konuşanlar dövü-
lüyordu. Bir çok anne tcl örgülcr
ardından sadece çocuğuna bakıyor-
du. çocuğuyla hiç bir şey konuşama-
dan oradan aynlıyordu. 5 Nolu Ce-
zaevi'nde tutuklular 52 marşı ezbere
bilmek zorundaydı.
Sürekli spor adı altında koşturu-
lan tutukiulann kendi aralannda ko-
nuşnıalanna dahı fırsat verilmiyor,
korkunç cezalar uygulanıyordu.
Uygulamalar çok çeşitliydi. ranza
altına sokulmaktan pislik yedirmeye
kadar. Co isminde
bir köpeğin tu-
tuklulara saldırtıl-
masından, Haydar
ve Kuzu isimli iş-
kence aletlerine ka-
dar her şey vardı.
I987desıkıyönc-
tim sona erdi ama
devam eden dosya-
lar var. Olağanüstü
Hal ve kararname-
Ier sıkıyönetimin
yerini ald'ı. Sıkıyö-
netim mahkemele-
rinin yerini Devlct
Güvenlik Mahkc-
meleri aldı. Yeşil-
yurt dışkı yedirme
davasından, Silopı
Derebaşı'nda öldü-
rülen allı köylüylc
ılgilı davaya kadar
bir çok yeni dava
çıkıyordu. Bu yeni
davalarda savunma
avukatı yerinemüş-
teki vekili yani mü-
dahil oluyorduk.
Konu yine insan
haklan ihlalleri. ya-
şam hakkının ihlaliydi.
Diyarbakır'da girdiğim davalar-
dan İdil Lisesi öğretmeni Sezcan
İkiz'in 8.5 aylık hamile iken zıncire
vurulmasını. doğum servisinde başı-
na sılahlı jandarma dikilmesini
unutamam. Bu öğretmen iki ay son-
ra yaşamını yıtirdi. İdil'de. Cizre'de
kitle gösterilerine ateş açılması. toplu
kıyımlar ile köy yakmalar. işyeri ta-
hıplen değişik dava konuları olarak
sürüyor.
12 Eylül sikıyönetimyargılamalan
Ouneydoğu ve Doğu'da değişmedi
buyuM dc olağanüstü hal hukuku
olarak sürmekie...Ve hep aklıma
Du\erger'in bir sozu gelnıekte: 'Ada-
letın olmadığı yerde herkes suçlu du-
ruma duşebılir." Onun içındır biz
yü/lerce bınlerce suçsuzun davasma
girdik.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
ŞımakGerçegı:(2) \
Aziz Nesin'in Anlattıkları...
Şırnak'ta gördüklerimizi anlatacağım; Şırnak'ta ara-
bayla dolaşırken, yıkılmış, kurşunlanmış evlerin dam-
larından, pencerelerinden bakan Kürt kızlarının yüzle-
rini bir türlü unutamayacağım. Bunlar gülümsemeyi
unutmuşlar mıydı?
Şırnak'tan on kilometre uzaklaştık uzaklaşmadık,
yanımızdan Şırnak'a doğru giden bir araba geçti. Tam
yanımızdan geçerken bir silah sesi duyduk. Aziz Ne-
sin, lastik patladı sanmış. Silah ters yöne boşluğa doğ-
ru atılmıştı. Aziz Bey:
- Yahu, bizim tarafa atsa vurulacaktık! dedi.
Arabada geçerken silahı atan kimdi?
- Bize "Hoş geldiniz!" diyorlar diye espri yaptık.
Cizre'ye geri dönüyorduk. Aziz Nesin, ikide bir:
- Yahu Ekmekçi, hani biz çelik don alacaktık, ne oldu?
diye takılıyordu. "Kaç gündür buradayız, hala öldür-
mediler!" diye ekliyordu.
PKK'nın başı Apo, Şırnaklılara iletisini Kürtçe bildir-
miş. Ama Şırnaklılar, Apo'nun Kürtçesini anlayamı-
yorlarmış; değişikmiş. Ben hiç Kürtçe bilmediğim
halde, elde etmeyi çok istedim, olmadı; elde edeme-
dim!
Diyarbakır'dan ayrılırken, "Demir Otel"de Aziz Ne-
sin, Veli Özdemir, üçümüz Çağdaş Gazeteciler Derne-
ği adına bir basın toplantısı düzenlemiştik. ÇGD Onur
Kurulu Başkanı Aziz Nesin, sorulan bir soruyu yanıt-
larken, "Kürt sorunu" ile ilgili kişisel görüşlerini açık-
ladı. "Şırnak Gerçeği"ni yazarken, burada bunu -özet-
le de olsa- yayımlamak istedim. Bir gazeteci Aziz
Nesin'e şu soruyu yöneltmişti:
- Apo ile görüşmek için size bir öneri gelse, görüşür
müsünüz?
- Ben halkla görüşmeyi tercih ederim. Gazeteci ol-
saydım sevinerek giderdim, ama gazeteci değihm.
Ben, "Kürt sorunu" konusunda düşüncelerimi, düzen-
lenecek bir kurultayda açıklamak istiyorum. Ve o ku-
rultayda, şimdi burada konuşan başkanımız Mustafa
Ekmekçi gibi düşünenler de konuşmalı, ters düşünen-
ler de konuşmalı. Konuyu derinlemesine irdelemeli-
yiz. Bu, hem Kürt halkma hem Türk halkına yararlı olur.
Karşı düşünceler ortaya çıkmalı, özgürce çıkmalı. Ha-
ni, "saydamlık, saydamlık" deniyor, Kürt konusunda
saydamlık yok. Ben Apo'yla niçin konuşacağım? Gaze-
teci değilim. Güncel haber alma, benim sorunum, be-
nim işim değil. Ben daha derinlemesine bir şey düşü-
nüyorum. Apo yanlısı insanlar o toplantıya gelmeli; her
türlü düşünce ortaya çıkmalı Belki buradan bir sonuç
raporu, tutanağı çıkaramayız ve çıkması da doğru ol-
maz. Çünkü bu sorunları tek çözüme bağlamak doğru
değil. Değişik düşünceler.. Örneğin, Güneydoğu Ga-
zeteciler Cemiyeti'ndeki konuşmamız sırasında bir .
arkadaşımız çok önemli şey söyledi. Uzerinde durmak
gerekiyor. Bir de Hürriyet'te (Sedat Ergin'in yazısı)
vardı. Bu iş Türk ve Kürt sorunu değil, onun ötesinde
bir sorun gibi geliyor bana. Inanıyorum ki öyle.
"Amerika buiaya karışmıyor" demek çok yanlış
olur. Amerika her şeye karışır, buraya daha çok karışır
tabii. Bu sorun yalnız Türkiye Kürtleri sorunu değil.
ılrak Kürtleri sorunu, Iran Kürtleri sorunu gibi çok karı-
şık; çözümü kolay olmayan, ama her türlü olasılığın-
açıkça konuşulduğu bir toplantı gerekıyor bence. Ora-
da, Ekmekçi arkadaşımızın söylediği şeyler savunul-
malı, aksi de savunulmalı. Örneğin, bağımsız Kürdis-
tan tartışılabilmelidir orda; tabii yasalar çerçevesinde.
Yasaları eleştirebiliriz, ama yasaları bozamayız. Boz-
mamak koşuluyla her şeyi konuşmalıyız. Her şey ko-
nuşulmazsa, bu daha da kötüye gidebilir. Aydın kişiler
için söylüyorum, Kürtler elden gelebildiğince Türk ola-
rak, Kürtler elden gelebildiğince Türk olarak bu soru-
na yaklaşmaları gerekir. Tamamen Kürt, Türk olarak
konuşamaz; Türk de Kürt olarak konuşamaz, ama elin-
den geldiğince, karşı tarafın çıkarlarını hesaba katarak
konuşmak gerekiyor. Yine kesin çözüm bulamayız,
ama o zaman belki kesin çözüme doğru yol alabiliriz.
Burada, yalnız Amerika değil, Almanların, Fransa'nın
çıkarları nedir? Yani bunlar, Fransa, Amerika, Alman-
ya insani açıdan mı yaklaşıyorlar bu sorunlara? Bu
sorunları böylesine irdelersek belki gerçeğe daha çok
yaklaşabiliriz, öyle diyorum. Burada aşırı Kürtçüler
de, ılımlı Kürtçüler de konuşabilmeli, aşırı Türkçüler
de, ılımlı Türkçüler de, liberaller de, hepsi konuşabil-
meli. Bir sonuç çıkmamalı. Çünkü bir sonuç çıkması en
büyük yanlış olacak. Örneğin, bunlardan Amerika'yı
dışlayarak, Amerika'yı, Fransa'yı yok sayarak bu iş çö-
zülemez. O zaman kendi kendimizi kandırmış oluruz. '
Tabii belli, parmaklarını böyle uzatmışlar gözüküyor.
Eski Amerika büyükelçisi, her yerde her işte parmağı
olan Morton Abramovvitz, durup dururken Kürt sorunu
ile ilgilenmez. Bir sorun var ortada. O zaman çok dik-
katli olmak gerekiyor. Dikkatli olurken de, kendi yanı-
mızı tutarak dikkatli olmak değil. gerçekten insan ola-
rak ortaya çıkabiliyor muyuz? Bu çok zor bir şeydir,
ama çok önemlidir. O kadar zor ki, bir insanın kendi
saçlarından tutup, kendını havaya kaldırması kadar
zor bir iştir. Bunu yapabilirsek eğer, bunu yapmamız
Arkası 15. Sayfada
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Yasa, ahlak gibi
kummların buyruk-
lannın yerine getiril-
mesini sağlayan güç.
2/ Yanarken güzel
koku verdiği için tüt-
sü olarak kullanılan
ağaç... Yunan mito-
lojisinde savaş tann-
sı. 3/ Dövülmüş pi-
rincin şekerli suda
haşlanmasıyla yapı-
lan tatlı... Türk re-
sim sanatında önem-
li bir grubun ad ola-
rak benimsediği har-
/ L
& O N O
Ş^M A R AT A
G A AMS'A'V
fin okunuşu. 4/ Arapçada "ben"...
Yiyecek, içecek ve erzağın saklandı-
ğı oda ya da ambar. 5/ Bir mal ya
da paranın emek verilmeden sağla-
dığı gelir... Dağlık bölgelerde söyle-
nen türkülerin makamı. 6/ Teşebbüs.
7/ Avrupa Topluluğu'nun ortak pa-
ra birimi... Binek hayvanlarının sır-
tındaki oturmalık. 8/ Bulaşmış, bu-
laşık... Bir nota. 9/ Tornacılıkta, bir
deliğin ağzını genişletmeye yarayan
çelik aygıt... Hayvan yemi olarak yetiştirilen bir bitki.
YUKARIDAN AŞAGlYA:
1/ Herhangi bir konuda tutulacak yol için üst makamlardan
alt makamlara verilen buyruk. 2/ Bir ilimiz... Tehlike durumu,
imdat, yardım. 3/ Türk müziğinde bir makam. 4/ Kök, sap ve
yaprak şeklinde farklılaşnıamış bir bitkinin yaşama ve büyüme
organı... Boru sesi... Eli işe yatkın, becerikli. 5/ Asya'da bir ül-
ke... Örulmüş bir duvardaki taş ya da tuğla sırası. 6/ Şeker ve
nişasta ile yapılan bir tatlı. 7/ Sahip... Leş. 8/ Yuvarlak. 9/ Ro-
man, öykü gibi anlatı türlerinde giriş bölümüne verilen ad... Pa-
muk, yün gibi şeyleri eğirmekte kullanılan arac.