15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 A^USTOS 1992 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 13 BURNUMUN KENARI Bodrum plajlannda göz zinası yaptıklan gerekçesiyle iki müezzinin ifadesi alınmış. Dua etsınler, "erkeklık"lerıne dokunmamışlar! kurtarılmış sayfa BURNUMUN Öteki KENARI İnönü, "Özal ile hava durumunu bile tartışmam" demiş. Haklı adam; buluttan nem kapmayacağı ne malum? Göç-ertilenler •Ben öyle aynlık manzaralanndan pek hoşlandınlmam. Arkamıza bile bakanadan evimizden aynlttınldık. Kaderimiz kara idiyse de elimizdeki bay- raklar beyazdı. İki taraftan ateş ettiriliyordu. Bizim bu arada öldürültmemiz de olasıydı. Öyle olmaması için, kamyonun evin önüne geldiriltmesi ve bizim eşyalanmızın kurtarabildiğimiz kadannı kurtarttırabildirilmesine çahştık. Taşınmaya karar verdiril- miştik. Artık bize bu ev dar geldiriliyordu çünkü. Bir ge- Ienektir bu. Benitn iki kuşak evvelim de hep böyle taşındınldınlttı. Nerden gel- diğimiz pek belli değildir. O yüzden nereye gjdeceğimiz konusunda da emin oldurul- mazdık. Netekim öyle oldu- ruldu. Eşyalar top- landınltmıştı. Ben öyle ay- nhk manzaralanndan pek hoşlandınlmam. Arkamıza bile bakmadan evimizden aynlttınldık. Kaderimiz kara idiyse de elimizdeki bayraklar beyazdı. İki taraf- tan ateş ettiriliyordu. Bizim bu arada öldürültmemiz de olasıydı. Öyle olmaması için, kamyonun evin önüne geldi- riltmesi ve bizim eşya- lanmızın kurtarabildiğimiz kadannı kurtarttırabildiril- mesine çahştık. Sonunda kamyona bindirttirilmiştik. Çoluk çocuk filan... Bizim durumumzda ol- durtturulanlann kamyonlan tek sıra halinde ilerlettirili- yordu. Yaşadığımız yerden uzaklaşırken çocuklann ağ- lanınamalan sağlattınldı. Çünkü, onlar da alıştınl- malıydı bu duruma. İlerde onlar da taşındınltılacak- lardı. Gece boyu kamyonu- muz yol adırttınldı. Kamyon sabaha karşı bir köye vardınldı. Köyde bizi muhtar ve ihtiyar heyeti karşılatıldı. Muhtar, bizim orada ikamet edemiyeceğimizi söylettirildi. Halkın huzurunu kaçırttın- yormuşuz. Biz de, kendi ira- demizle bir şey yaptı- nltmadığından bahsettirikiik. Alçak sesle konuşturultuyor- duk. Ordan aynlttınldık. Düz bir ova boyunca ilerlettirili- yorduk. Sonunda bir başka köye vardınlttık. O köyde de benzer bir şekilde kabul etti- rilmeyince, bizler de yolumu- za devam etü'rildik. Nereye mi vardık? Ya da vardırttınldık? Hiç bir yere... Hep dolaşıyoruz biz. Vara- cağımız hiç bir yer ol- maksızın... Köylerden birinde bize "sizi göçertmişler" denildirilt- ti. Bizler, edilgen fıillerdik. Fi- ili durumumuzun açıkhğa ka- vuşması yine de bir sevinç ya- ratınlmıştı. Biz "göç-erti- len'ierdik. BAŞKARİKATÜR Osman abi., mutlulııktaıı ııçuyordıık Haffanın Portresi Sülevıııan Bcv Gazetelerin okuyucu tavlamak için hazırladık- lan Melika Abla, Güzin Abla ve herkesi abisi Osman Abi gibi köşeleri hepiniz bilirsiniz. Bu köşe- lere gelen mektuplar da bu köşeler kadar ilginç ve dramatiktir. Geçen gün renkli basın olarak tanımlanan gaze- telerin birinde Mutluluktanuçuyorduk rumuzlu mektuba gözüm takıldı. -Sayın herkesin abisi Osman Abi, Ben 34 yaşın- da bir kızım. Herkesin derdine çare buldu- ğunuzu, iktidar sorunu olanlara iktidar sağ- ladığınızı, hatta ACE manyağı Ayşe teyzeyi bile çantasından olur olmadık yerde ACE çıkarmasın- dan vazgeçirmeye çalıştığınızı hepimiz biliyoruz. Benim arüatacağım olay ise çok çok farklı. Ay şim- di nasıl anlatsam ki utanıyorum. -Kıam canımı sıkma da anlat neymiş senin şu önemli sorunun? Efendim çok ısrar ettiğiniz için anlatacağım. Ama söz verin kimseye söylemeyeceksiniz. Anne- nize bile... -Anamı kanştırma! Bir kıa çok isteyen olur ama o sadece biriyle ev- lenir. Bende bu farklı oldu. Beni hayatım boyunca bir kişi istemeye geldi ve ben onunla evlenmeye ka- rar verdim. Gerçi biraz tuhaf birisiydi. Bir gözü görmüyordu. Diğerinde ise 5 numara hipermetrop Iens vardı. Olsun. Beni beğenip istemişti ya. Sorun değildi. El ele verip bu sorunu da atlatırdık. Neyse konuyu dagıtmayayım. Nikah günü herşey nor- maldi. Gerçi biraz zorlanarak evet demişti ama ben bunu heyecanına verdim. Nikahtan sonra arabay- la Boğaz'da yemeğe gitmiştik. Benim annem onun babası, benim babam onun annesi. Yemekte çok eğlendik. Üç kez çatah gözüme soktuysa da önemli değildi. Yemekten sonra anne ve babalanmız bizi yalnız bırakıp evlerine gittiler. Biz de hemen eve gitmek yerine gezmeyi yeğledik. Arabayı aşın süratli kullanıyordu. Ama olsun el ele verince bütün sorunlan atlatırdık. Birbirimize çok mutlu olduğumuzu hatta ilerde Amerikaya yerleşmeyi bile konuşuyorduk. Tam bu sırada acı bir fren sesiyle irkildim. Daha sonrasmı hatırlamıyorum. Gözlerimi has- tane odasında kolum ve bacağım askıda açtım. Yanımda da o yatıyordu. Sevgili kocam. Konu- şamıyordu. Ama olsun el ele verince bu sorunu da atlatırdık. -Kızım önemli dediğin sorun bu muydu? Mem- lekette bir sürü sorun varken beni meşgul etmeye utanmıyormusun? Başbakanın, Cumhurbaşkanı'- nın, sevgili Erdal'ın sosyaldemokrai sorunlan yanında seninki de sorun mu. Hem el ele verdikten sonra bütün sorunlan atlatınz diyorsun. Bırak kendi sorunlanna eğilmeyi de sıkıyorsa biraz memleketin sorunlanna eğil. Hakan Bavhan ıncır çekirdeğî Bir şeyler yapmarun gayreü içindeyiz. MUSTAFAMALAY Şırnak Valisi Tekertekergelin... SIRRI SAKIK HEP milletvekili Sizeçay ısmarbyayım.. HÜSNÜ DOĞAN ANAP "başkan adayr Olaylar nedeniyle göçetmek zorunda kalanlann tekrar evlerine döneceklerine inanıyorum. ÜNAL ERKAN Olağanüstü Hal Bölge Valisi İşime kimse kanşamaz. GORDON MİLNE BJK Teknik Direktörü Aynada kendime bakum. Ben Türkiye'deki klasik genel başkanlık kalibına uymuyorum. ADNAN KAHVECİ ANAP milletvekili Benim yerim her koşulda CHP'dir. ALİ DÎNÇER SHP milletvekili Dünyaya, devletburayı dağıtıyor dedirtecek bir manzara yaratmaya çalışıyorlar. SÜLEYMAN DEMİREL Başbakan Bundan önceki hayatımda Türkiye'deyaşadım. Bunu biKyorum. SHIRLEY MACLAINE Sinema oyuncusu ^__ KES! • Giderek artan terör olaylan karşısında etkinliği tartışma konusu haline getirilen terörle müca- dele yöntemlerinin geliştirilmesi için hergün araştırmalannı sürdüren hükümete bağlı yaratıcı çevreler Fransız metodunu ithal etmeye karar verdüer. SAS komandolanna karşı etküi bir anti- terör mücadelesi veren Fransız anti-terör ünâ(halk arasındaki adıyla) Üç Silahşörler'in ûlkemize getirilmesi için girişimler sürdürüiüyor. Üç Silahşörler'in (Les Trois Mousquetaires)teTÖtie müca- dele yöntemleri son derece gizli tutuluyor. Hah -ha... Elbette BURUN muhabirleri için bu son derece gizli yöntemi öğrenmek iş değildi. Suratlannı çok korkutucu biçimde buran timin görûnü- şü caydıncı nitelik taşıyor ve teröristlere de teslim olmaktan başka çare kalmıyor. TARİHTE HER HANGİ BİR GÜN Mümtaz Arıkan ROMA NASIL BÖLÜNDÜ? TARıHf£ ArettMAS/ /ÇriV M/ÇTT. OLUM OO$£Ğl'NP£KJ SO/V I'MP/4 - /SATO/S TBODOSfUS, 24/MANlNtK MfrE- fAAritC </£ CpĞteAPy* 3fLGİNLE&N£ r»M 8/G BÖI.ÜMME İÇİN 7T>F>RAK N£- SABl YAPMAcA/ZMt £Mg£rMİŞSE DE, ÇttCAN SONUÇ, İKİ OSLU A&KA&İUS İt-E JHOHO&urA ADACSnJ GEEİŞp _ SOStuÇTA, /MPAGA7OR, ĞOZLE&Nİ BAG- LATHB/IK, İKİ OĞLUNUN ONİlMOE PEV- t-ET UA&irrtSMf OR7»0AM YIRTMIÇ Türkiye'nin makûs talihi, Vaat. Vaat edilen koltuk. Şef- faf insan. Bakınca arkasında ne var görüyorsunuz. 500 günlük kader. Demokrasi ha- varisi. Demokrasi haramisi. Kendi çocuklannm Baba'sı. Ne babalar scçtik, zaten yok- tular. Koltuklannda bizi unuttular. Başbakan olabilir- siniz, sonra bir daha başba- kan olabilirsiniz, hatta sonra üç defa daha... Ama bu milleti her seferinde nasıl inandırabi- .lirsiniz, helal olsun size! Dün dündür, yannlar da dün ola- cak. Sine-i milletin alternatif babası. Ülkeye can verdi, zam verdi, kan verdi, oluk oluk kan verdi. Göç-erttiren... Kurt politikacı, yeşilkart poli- tikacı... Kötü anlamda, politi- kacı. Bekle, gör siyasetçisi, da- yan ölem ki dayan siyasetçisi. Binaenaleyh, halen bu memle- ketin en eski siyasetçisi. O bir tarih. Bir talih. Kötü talih. Memleketin kepek sorunu. Saç beyazlatıcılı, ön yı- kamasız tam otomatik yalan makinesi. Süleyman Bey, Baba! Bruno Alışkanlıklarııruz • Arabada sigara içmek, izma- ritini dışan atmak. • Bu altşkanlığı uzun yoDarda da sürdürmek. Ormanlık arazi- den geçerkeo izmariti dışan at- mak. Ashnda gazete okumamak ama, o gün okuduğumuz gazete- de orman yangmlanyla Ugjli bir haberi tarla açmak için yapıyor bunu salak köylüler' diye yo- rumlamak. • Demokrasiden yana olmak. Ama demokrasi tanımı yapar- ken karşısmdakini tehdit ede- cek pazulara sahip olmak ve kendi tanımına karşısmdakini ikna etmek. • Tele>izyon seyretmek. Ama tetevizyon sejTederken her sa- niye başı kanal değiştirmek ve böylece televizyon seyredeme- mek, sadece teievizyonun uzak- tan kumandasını kiıllanıyor ol- mak. • Çevreci olmak, ama bunu çok dar bir çevrede sınırlı tut- mak. • Trafîk kurallannı kendince yonnnlamak ve bununla iföhar etmek. • Her şeyi eleştirenlere çok kız- mak ve böylece eleştirilebilecek son şeyi de eleştirme başansını elde etmek. • İnzivaya çekilip sessiz bir ha- yat sürmek istemek, bu ülkeden gkb'cem, bu şehri bırakıcam abi demek, bunu uygulayanlara deli gözüyle bakmak. • Tatile gitmek için bütün yıl çahşmak ve tatilden yorgun dönmek. >• Aşık olmaya ö>güler yağdınp asiında sadece izleyici obnak. Devam edecek Yayın politikası Gazeteyi çıkarmak için her şeyimiz hazırdı. Müyarlarca Hra verilip baskı, dizgi makıneleri alınmıştı. Piyasanın bütün popüleryazarlan alınmıştı. En iyi muhabirlerleçalışılacak- tı. Masalar gıar gıcır, odalar hah kaplı ve odacılann bile en iyisi alınmıştı. Şarkıa bağınyordu: "Helva yapsana helva yapsana!" fşte tam bu pozisyondaydık. Helvayı yapmak üzere top- lanniıştık. Tek sorunumuz vardı: "Gazetenin yayın politikaa ne olacakT'Öyle bir ülkede yaşıyorduk ki yıllarca gelişmelerine katkıda bulunmak yerine, daha çok satmak için "halk bunu sever" diye haber yapmış, görüş bildirmiştik. Ama artik öyte birana gelinmişti ki ülkede hatta dünyada esen rüzgârlardegış- mişti. Aynı çizgiyi aynı hamasi edebiyaü sürdürmemiz müm- kün değildi. E, tutup da halkın "anlamayacağı" bir gazete de çıkaramazdık. Ya da genel politikamıza, dış ilişkilerimize, milli takımımıza farklı yorumlar getiremezdik. Çünkü halk "al- mazdı". Yani, hem halkın kafası "almazdı" hem de düpedüz, halk gazeteyi saün "almazdı". En uygun, en yırocı, en halkcı, en iş bitirici, en liberal gazeteyi yapmamız gerekıyordu. Aslında galiba, yavaş yavaş gazetenin yayın poütikası çıkmıştı. Bu defa da beni bir endişe aldı. "Yani" dedim, "Arkadaşlar, böyle gazetelerden piyasada ye- terince var. Bizim farkımız ne olacak?" Buna en çok pahalı transferlerimiz sinirlendi. Elbette ki en iyi köşe yazarlannı almıştık. Okur da onlarla birlikte gazetelerini değiştirecek- lerdi. "Peki, hangj partiyi destekliyeceğız?" Bunu hiç duymamış olahm. Gazeteciüğin objeköflik erdemini haörlatnk, ama, soru son derece gerçekçi bir soruydu: "İyi de daha şimdiden bilmem kaç milyarhk bir borcumuz var. Bu borcu gazete satarak öde- yemeyeceğımıze göre reklam abnamız lazım. Bu borcu bize ve- renlerin bir partiden çıkan yok mu? Var, bize reklam verecekle- rin gün içinde değişen partilerle çıkarlannı da kat üsrüne..." Usta ya da daha doğru deyişle kurt gazetecilerden biri-yıl- larca yönetcilik yapmıştı- kolayını anlatü. "Kim geliyorsa onunla birlikteyiz" dedi. Bunu nasıl belirleyecektik? Zor değil, kendimiz kamuoyu yaratınz, biraz da koku alınz olur biter. İş, ilk gazeteyi çıkarmaya gelmişti. tlk manşeti auyoruz. Gü- neydoğu ile ilgili bir haber var gündemde. Dk gün ilk cıddi sınavımızı veriyoruz. En etkileyici başhğı seçtik: "Eliniz kınl- sın!" Her şeyi iyi düşünmüştük, ama, yalnızca şu fotoğraf boz- muştu işimizi. Istemediğimiz bir mesaj çıkmasına neden ol- muştuk. Böyle civcivli bir zamanda o böyle bir fotoğraf kullan- mak daha ise ışınmamızdan başka neden kaynaklanabilir- di ki? Yo, Allahı var, iyi sattık. Hâlâ da en çok satan gaze- teyiz. Yayın politikamız sorulduğunda elimizi, bir böyle, bir böyle çevirip derdimizi anlatıyoruz. Tarz meselesiBenim milletvekilim Mecliste tartışıyor. Mevzu ince: Demokratikleşme. Yasa önerisine bazı DYP'lilerin karşı çıkması üzerine iş oylumlanıyor. Yani, oylum oylum olu- yor. Herkes gücünü gösterecek. Kol gücü, kafa gücü (bu kafa atarken ortaya çıkıyor) ve tabii silahın gücü. Olimpi- yatlarda meclis toplanüsı diye bir kategori olsa milli takım- cak ilk üçü kapatınz allahımıza. Ama yok. Üstelik memleketin çözulecek problemleri var. Güneydoğusu var, uzak doğusu var, kınk doğusu var, en doğusu var diye mi? Benim milletvekilim meseleye sahip çıkıyor. Or- ganik bir sahip çıkma bu. Kimyasal bir sahip çıkma. E, n'oluyor? İki kişi birden sahip çıkmaya kalkınca kığışü kopuyor. Bırak, önce biriniz sahip çıksm, sonra öbürü- nüz sahip olursunuz -pard- çıkarsınız. Benim milletvekili- min bu davranışlan eleştirilmesin. Neden? Tarz meselesi çünkü. Hayvanlara koklaşa koklaşa milletvekilim tar- taklaşa-küfürleşe... Tarz meselesi. Sonuçta ne oluyor? Oturum ertelenıyor, gong çalıyor. Maç tarafsız bir saha- da haftaya tekrar oynanacak. Problemler n'oluyor? Bir hafta sonraya erteleniyor. O zaman n'oluyor? Hayat bek- ler mi, günlük politika bekler mi? Bekliyor. Bu çünkü bu günlük bir politika değil ki gülüm. Tarz meselesi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle