Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 AĞUSTOS1992 CUMARTESİ
12 DİZİYAZI
Türkiye, yetiştirdiği ürünle, kendine yetiyordu; 1980'li yıllar her şeyde olduğu gjbi tanma damgasını vurdu
Çukıırova'da öncetarunçöktü
1980'ler Çukurova'da ve Adana'da
genel geçerdeğerlerin tepetaklak oldu-
gu yıllardır..
Çukurova'da ekonomınin lokomo-
tifi lanmdır. 1980'lerdetanmçökünce
her şey alt ust olmuştur...
Çok değil, daha 1980'lere dek tanm
ûrünlen açısından kendı kendine ye-
ten ülkelerden biriydi Türkiye. Bunda
en önemli pay Çukurova'nındı. Eski-
den her türlü tanm ürününü satabilen
Türkiye, 1980'li yıllarda buğday, pi-
rinç, pamuk, şeker gibi "antik tanm
ürünleri"nin yanı sıra kiwi, ananas,
muz gibi "lüks" sayılan tanm iirünle-
rini de dışalım yapan ülkelerden biri
haline gelmışti. Tanm dışalımıyla dış-
satımı bugün denk durumdadır.
önce destekleme alımlan kapsa-
mındaki ürünler bu kapsamdan çıka-
nlmıştı. Dünyanın en überal ekonomi
politikasını uygulayan Amerika'da bi-
le tanm çeşitli yollarla desteklenirken
Türkiye'de pek çok alanda sübvansı-
yonlar ve destekleme ahmlannın kap-
samı daraltılmıştı. Devlet korumasın-
dan yoksun üreticiler her yıl biraz
daha yoksullaşıyor, gittikçe toprakla-
nndan uzaklaşıyorlardı. Bu noktaya
elbette tesadüfen gelinmemiştı. Uygu-
lanan ekonomi politikanın kaçırulmaz
sonuçlanydı bu.
Son on yılda tanmsal üretim girdile-
rinde 40 misli artış olurken tanm
ürünlerinın fiyatlannda sadece 28 kat
artış olmuştu.
Bu yıl buğdaya, mısıra, soyaya veri-
len fıyatlar tatmin edici bulunuyor.
- llk kez bu yıl çiftçi soluk aldı diyor
Adana Ziraat Mühendisleri Odası
Başkanı Güven Burma. Ancak çiftçi
üzerindeki sıkıntıyı atmış değil. On yıl-
dır uygulanan ekonomi politikalar
sonucu çiftçirün bir anda ayağa kalk-
ması söz konusu değildir.
- Verimin yüksek olması, peşin öde-
me çiftçiyi rahatlattı diye belirtiyor
görüşlerini çiftçi Habip Aul.
Geçen son on yıla iuşkin veriler ser-
best piyasa ekonomisi uygulamasın-
dan etkilenen sektörlerin başında tan-
mın geldiğini ortaya koyuyordu.
Çoğu üreticinin elde edebildigi aybk
gelir, asgari ücret sınınnı geçmiyordu.
Bu süre içinde tanmda altyapı yatı-
nmlanna daha az kaynak aynlîyordu.
Kredi faizleri tanm sektörünün yapısı-
na uymayan düzeye çıkarühyor, enf-
lasyonun nedeni olarak değerlendiri-
len tanm ürünleri fıyatlan düşük
tutuluyordu. Her şeye karşın ürünle-
rin yüksek fıyatlarla tüketicıye ulaş-
masının faturası da üreticiye çıkanla-
rak dışalım yoluyla "fıyatlann düzen-
lenmesi" yoluna gidiliyordu. Üretici-
ler, serbest piyasa koşullannın
uygulandığı bu dönemde, kendileriyle
ilgili hıçbir konuda belirleyici olamı-
yorlardı.
24 Ocak Kararlan'yla birlikte güç-
süz sektörlerle zar zor ayakta duran
toplum kesimleri üzerindeki sırurlı da
olsa devlet koruması kaldınlmıştı. Söz
konusu uygulama gereğince her şey
serbest ekonomi kurallanna göre be-
lirlenecek, nelerin üretileceğine de, ne-
lerin satılacağma da kanşılmayacaktı.
Herkes kendi başının çaresine baka-
cak, kendi göbeciğini kendisi kesecek-
ti.
Üreticiler bu uygulamalann etkisini
önceleri pek fazla duymamışü. Olum-
suz gelişmeler birbiri ardına geldikçe
içinde bulunduklan durumu anla-
makta gecikmediler. Ama yapabüe-
cekleri fazla bir şey yoktu. Gübre,
akaryakıt, tanmsal ilaçlar, tohum, su-
lama gibi temel girdilerdeki sürekü fi-
yat arüşlan üreticileri bunaltıyordu.
Bir yandan banka kredilerinin, bir
yandan tefecilerin eline düşen üretici-
ler, mevsim sonunda ürünlerini hemen
elden çıkanp borçlannı odemek isti-
yorlardı. Başta buğday ve pamuk ol-
mak üzere hasadın ilk dönemlerinde
ne gariptir ki fiyatlar hep düşük olu-
yordu. Ürünler tüccann ve tekellerin
eline geçince birdenbire değerleniyor
ve fiyatlan artıyordu.
1980'li yıllafda üreticiler şaşkındı.
Senetlerde protestolar artmış, nere-
deyse haczin gjrmediğı bir köy evi kal-
mamıştı. Traktörler, ekipmanlar. tar-
lalar satıhyordu. Küçük ve orta çiftçi-
ÇUKUROVA'NIN
DÜNÜ
BUGÜNÜ
ÇETİN YİĞENOĞLU
ler gübre kullanamıyorlardı. Tanmı
pahalı olduğu için pamuk ekimi bıra-
kılmış, başka ürünlere yönelinmişti.
Gelişmeler sonunda Türkiye'de on
bir olan traktör fabrikası sayısı üçe
düşmüştü. Büyük tanm alet ve ekip-
man fabrikalan kapanmıştı. Türkiye,
Avrupa ülkeleri arasında en az gübre
tüketen ülkelerden biriyken, kullanı-
lan gübre miktan daha da düşmüştü.
Bu arada, "'serbest piyasa ekonomi-
sinı uyguluyoruz" denilerek öyle işler
yapılmış ki insanın inanası gelmiyor.
Eskiden dünyada pamuk dışsatımı ya-
pan ülkeler arasında ilk altı sırada yer
alırken 1985 yılında Türkiye, pamuk
dışalımı yapan ülke olmuştu. Hem de
nasıl?
Yıl: 1985. aralık ayı. "İhracat sefer-
berliği" yapılırken o yılın ürünü pa-
muklar 105 centten yabana ülkelere
satılmıştı. Tam bir ay sonra bir de bak-
mışlar ki ülkede pamuk yok, bu kez
yalvar yakar 105 centten satılan pa-
muklar 155 centten geri alınmışü.
Serbest pazar ekonomisi uygulama-
sına bir örnek de buğdaydan...
Yıl: 1988. Çukurova'da buğday ta-
ban fiyatı 140 lira civannda, ama ofise
"Satacak avradımızdan başka bir
şeyimiz kalmadı!"
Tanm sektöründekı olumsuz geliş-
meler sonucu o yıllarda başta gübre ve
mazot olmak üzere temel girdilere pa-
ra yetiştiremeyen. bankadan aldığı
kredi borcunu ödeyemeyen bir üretici,
traktörünü satmak zorunda kalınca
böyle konuşuyordu.
1980'li yıllarda Çukurova'da binler-
ce dönüm arazi ödenemeyen borç kar-
şılığı tefecilere kaptınlmışü. Bu el de-
ğiştiren tarlalann tamarru 20 ile 50
dönüm arasındaydı ve küçük çiftçilere
aitti. Bu küçük çiftçiler eskiden kendi-
lerinin olan tarlada ırgatlık yapmaya
başlamışlardı.
Tanmdakı çöküş ve işsizlik, kentler-
de çek-senet mafyası oluştururken
ovada "kır mafyası" yaratmıştı. Gü-
venlik güçlerince bir süredir bilinmesi-
ne karşın tehdit ve şantajla çiftçilerden
para alınmasının önüne geçilemiyor-
du. Söylenüler çeşitlıydi. Tanınmış bir
çiftçi, üç yüz mılyon brafidyeödemiş-
ti. Bir başkasından milyarhk fidye is-
tenmişti.
Korkudan bazı çiftçiler tarlalannı
yok pahasına satıyorlardı. Ve bu tarla-
1980'li yıllarda üreticiler şaşkındı. Senet protesto
lan artmış, nerdeyse haczin girmediği bir köy evi
kalmamıştı. Traktörler, ekipmanlar, tarlalar satıh-
yordu. Küçük ve orta çiftçiler gübre kullanamıyor-
lardı. Pahalı olduğu için pamuk ekimi bırakılmış,
başka ürünlere yönelinmişti. Kentlerde çek- senet
mafyası ovada 'İcır mafyası' boy gösteriyordu. Çu-
kurova'da sivrisinek yuvası bataklıklar şimdi yok
gibi. Bataklıklann yerini ovanın ortasından geçen
drenaj kanallan almış.
yor ve şu saptamalan yapıyor doğru gidiş var.
- Bu programın amaa, her ne kadar ış t e
Kadıköy. Çukurova'nm en bü-
Turkıye'nın içinde bulunduğu ekono- y ü
k köylerinden biri. Adana'ya oto-
mık çıkmazm aşılması ıse de elbette mo
bille yanm saat uzaklıkta. Bir
faturayı ödeyecek bazı sektörlenn zamanlann ünlü "Köykent" projesi-
gozden çıkanlması gerekmekteydi. nintipikörneği... 19.yüzyıhnbaşlann-
Lygulama aynen gerçekleştınlmiştır. da kurulan Kadıköy'de ev sayısı bu
Tanm acımasızca sömürülmüş, özel- yüzyıbn sonlannda, kurulduğu geçen
hkle kuçuk üreticı üretim yapamaz yüzyıhn sonlanndaki düzeye 40'a in-
hale gelmiştir. Iddıa edılmekteydi kı li- mjş. Nüfus da 150-160 dolayına.
beral ekonomik sistemin temel pren-
sıplerinden hareket edılerek yokluk-
lar, karaborsa
ürün verebilene aşkolsun. Ûrünü sat- lan alanlann çoğu tefecilerdi ya da
ortadan kalkacak ve
ekonomi rayınaoturacakü. Yoklukla-
nn ve karaborsanın kaldınlması ko-
nusunda sistemin tanma vuracağı
darbe bilindiği gibi kasten göz ardı
edilmiştir.
Tanmdaki çöküş Çukurova'da in-
san ilişkilerini de, insan yapısını da
değiştirdi. Eskiden köylü denilince eli-
ne bir tavuk, bir bakraç yoğurt, on
yumurtayı alarak kente gelen insan
düşünülürdü. Şimdi böyle çiftçi tipini
görmenin olanağı olmadığı gibi top-
rak sahibi ile işçi ilişkılerindekı güven
de ortadan kalktı Eskiden bir haftada
on günde bir çıftlığıne gıden toprak sa-
hibi, işçiye "ne var, ne yok" diye sorar,
buyruklanru verip dönerdi. Bu, son-
Ekonominin lokomotifı tarım, 80'krin ortasından sonra bütûn bozulmasının nedeni ohnuştur.
mak isteyen üreticiler fıreydi, rutubet-
ti, sıraydı, derken günlerce kuyrukta
beklemek zorundaydılar. Sonunda
parasını alamayacağmı bilen üretici-
ler, 140 lirahk buğdaylannı 115-120
liradan tüçcara satmak zorunda kal-
mışlardı. Üreticilerin elindeki buğday-
lann son gramı da tüccarlann eb'ne
geçinceye dek beklenmişti. Sanki üre-
ticilenn elindeki buğdayın bitmesi
beklenmişti. Üreticilerde buğday kal-
mayınca buğday fıyatının 200 lira ol-
duğu açıklanmıştı.
isteyen buğdayıru hemen ofise tes-
lim edebilirdi.
Tefeci devrede
"Bu karamsar tablo doğru ise bitti-
ği, tükendiğı söylenen üreticiler nasıl
oluyor da hâlâ üretim yapabiliyorlar-
dı?"
Uygulanan ekonomi politikanın sa-
vunuculan bu soruyu yöneltiyorlardı.
Oysa bunun yaruü çok basitti... Üreti-
ciler özkaynaklannı kullanıyorlardı.
Traktörünü, aletini, ekipmaruru, gide-
rek parsel parsel tarlasıru satarak üre-
tim yapmaya calışıyorlardı.
kaynağı belırsız kazanç sahipleri.
Fidye olaylan geçen Kurban Bay-
ramı'nda köklü bir aileye mensup çift-
çi Ankan Ankoğlu'nun öldürülmesiy-
le şimdilik noktalanmış görünüyor.
Olayın sanıklannın bazılan yakalanıp
tutuklandı, bazılan ise kaçak. Bu olay
üzerine jandanna ovada geniş güven-
lik önlemleri aldı, takviye birlik getirip
yerleşürdi.
Ziraat Mühendisi Güven Burma,
1980'li yıllarda trilyonlarca lirahk kay-
nağın faiz. kâr, rant yoluyla tanm üre-
ticisinin cebinden zorla ahnarak ser-
maye kesimine aktanldığını savhyor.
"Tanm sektörünü öbür sektörlere
kaynak aktaran sektör" olarak gören
Burma, şöyle konuşuyor:
- Gerek birtakım sosyal değişiklikler
ve gerekse birtakım rakamlar doğru
analiz edildiğinde son on yılda Türki-
ye tanm sorunlanrun daha büyük
boyutlarda ve daha fazla çözümsüzlü-
ğe doğru gıderken, özellikle küçük ta-
nm üretiasinin tamamen üretemez
koşullara kasıtlı itildiği acı bir gerçek
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Güven Burma, 1980'lerdeki olum-
suzluklan 24 Ocak Kararlan'na bağb-
suz güvenden kaynaklanırdı. Toprak
sahibi bilirdi ki işçi malına kendi malı
gibi bakardı. İşçi de dara düşünce top-
rak sahıbinin her sorunuyla iigilenece-
ğini bilirdi.
- Şimdi karşılıklı güven kalmadı di-
yor Güven Burma, hangi çiftçiyle ko-
nuşursanız konuşun işçiden yakınır.
- Neden, diye soruyoruz.
- 1980 öncesi politik çatışmalar ve
sonrasındaki ekonomik darboğaz-
lar... Çiftçinin işçi karşısında zor du-
rumda kalması, iki sırufın birbirine
olan güvenini ortadan kaldırdı.
Bu gelişmeler ve değişen değer yar-
gılan sonucu köyden kente göç olgusu
Çukurova köylerini de etkiledi. Köy-
ler neredeyse boşaldı. Doç. Dr. Mus-
tafa Soysal, bu olguyu "pazara yöne-
lik üretim"in etkilemesine işaret ede-
rek şunlan söylüyor:
- Kente göç, köye kent değerlerinin
girmesiyle başladı Ulaşımın gelişmesi,
kitle haberleşme araçlannı köye gir-
mesiyle doruk noktasına ulaştı. Göç-
lerle nüfus erozyonu oluştu. Köylerde
genellikle yaşlılar ve bakıma muhtaç
kişiler kaldılar. Halen toplu köy görü-
nümünden gevşek dokulu köy tipine
Oysa çok değil kırk yıl önce ev sayısı
250 olan Kadıköy'ün nüfusu bin beş
yüzden fazlaymış. Bakkal, kaynakçı,
berber, köşker, terzi, kasap ve değir-
men gibi yirmi esnaf ve zenaatkann
işyeri varmış. Aynca küçük sanayi
olarak tanımlanacak iki de çırçır çalı-
şırmış. Bugün bu işyerlerinin bir
küçük bakkal ile okaliptüs gölgesinde-
ki kahvehaneden başka hepsı kapan-
mış durumda. Köyde oturanlar da,
daha doğrusu oturmak zorunda kalan
kırk aileden otuz beşi topraksız.
Kadıköy'de kalanlardan biri köyün
eski berberi Şıh Mehmet. Köyün en
yoksulu. Şimdi askerde olan oğlundan
başka kimsesi yok. Komşulan bakı-
yor. Yemeğini veriyor, çamaşırlannı
yıkıyorlar. Yaşlanıp elden düşünce us-
turasını, fırçasmı, makasını bırakmış,
Duymadığı için yanıtlamıyor kimseyi.
Kadıköylüler konuşuyor:
Yusuf Gündoğdu, "Zenginler rahat
yaşamak için, fakirler de iş bulmak
içinşehregitûler."
Hasan Şen, "Bir biz rençberler kal-
dık köyde. Eli az bir şey ekmek tutan
gidiyor. Evim yıkılsa çadır kurmak zo-
rundayım. Gidecek biryerim yok."
Tahsın Şen, "Eskiden bu köy cıvıl
cıvıldı. Cumalarda, bayramlarda ce-
maati cami almazdı."
Habip Atıl, "Köy boşaldı, köyün
tadı kalmadı."
Çukurova'da eski yoğunlukta ırgat
görmenin olanağı da yok. Kadıköy'ün
kıyısında birkaç ırgat karpuz yükleme
işinde çabşıyor. Sonra uzun süre boş
kalacaklar. Bunun bilincindeler ve
korkusunu yaşıyorlar. Sorunlar yıllar-
dır yinelene yinelene kanıksanan, ama
bir türlü de çözüm getirilmeyen şeyler.
Ceylanpmarlı Mustafa Ertuğrul da,
Ahmet Merç de, Hüseyin Carsak da
benzer şeyleri söylüyorlar:
"Paramızı alamıyoruz. Elçi dolan-
dırdı. Sinekler geceleri uyutmuyor.
Pamuğu bekliyoruz. Sonra gideceğiz.
Sigortamız olsa. Devamh işimiz ol-
sa..."
Yaşar Kemal Ince Memed l'de Çu-
kurova'yı anlatırken, "yağlı, ışıl ışıl,
bire kırk, bire elli vermeye hazır, sıca-
cık, yumuşaak toprak"tan söz eder.
Çocuklan san benızli, kannlannı ko-
caman, boyunlannı armut sapı gibi
ıncecik yapan sıtma hastabğının nede-
ni sivrisineklerin yuvası bataklıklan
ise şöyle betimler:
"Bataklıklar yazaylannda fıkırfıkır
kaynar. Kirli, pistir. Kokudan yanına
yaklaşılmaz. Çürümüş saz, çürümüş
ot, ağaç, kamış, çürümüş toprak ko-
kar."
Çukurova'da sivrisinek yuvası ba-
taklıklar şimdi pek yok gibi. Bataklık-
lann yerini ovanın ortasından geçen
drenaj kanallan almış. Antma tesisleri
olmayan fabrikalann atıklannı bo-
şalttığı Seyhan Nehri pis kokuyor.
Eskiden adam boyu gelebicinlerin (ya-
yınbalığı) yakalandığı Seyhan'da şim-
di balık yok gibi...
Tanmsal ilaçlama, çevre kirliliği,
katliam boyutuna varan avalık der-
ken, Çukurova'nm ünlü turacı da yok
Şimdi. Toroslar'm eteklerinde tek tük
ibık uzatıp ötenlere rastlanıyormuş...
SÜRECEK
GAYRİMENKUL AÇIK ARTTIRMA İLANI BURSA İKİNCİ İCRA DAİRESİ'NDEN
Dosya No: 1991/3988
Satılmasına karar verüen gayrimenkulün cinsi, kıyraeü, adedi, ev-
safı.
Tapu kayıtlan:
Bursa'nın Soğanlı mahallesi (Vöyde) Dedebahçeleri ve Kavaklık
mevkiinde kain:
Pafta Ada Parjd M"si Vasfı Kıymeti
37 6475 3 392.01 arsa 117.603.000.-TL
20 6482 3 375.33 arsa 112.599.000.-TL
20 6482 4 416.025 arsa 124.875.000.- TL
20 6482 5 529.64 arsa 158.892.000.- TL
20 6482 6 476.18 arsa 142.854.000.-TL
20 6482 7 463.17 arsa 138.951.OOO.-TL
23 6481 12 563.67 arsa 169.101.000.-TL
37 6486 1 367.98 arsa 110.394.000.-TL
37 6486 2 297.05 arsa 89.115.000.-TL
37 6486 3 299.30 arsa 89.790.000.- TL
37 6486 4 301.40 arsa 90.420.000.-TL
37 6486 5 303.51 arsa 91.O53.OOO.-TL
37 6486 16 299.45 arsa 89.835.000.- TL
37 6486 17 297.00 arsa 89.100.000.- TL
37 6486 18 294.55 arsa 88.365.000.- TL
37 6486 19 292.05 arsa 87.615.000.- TL
37 6486 20 381.64 arsa 114.492.000.-TL
23 6472 1 2249.81 arsa 449.692.000.- TL
lmar durumu:
Dosyadaki imar krokilerinde yukarda ada ve parseli belirtilen ta-
sınmazlann önbahçe mesafesi 5 metre ve yan bahçe 3 metre ve arka
bahçe h/2 olmak üzere taban alanı kat sayısı 0.25 ve kullanma alan
katsayısı 100 olmak üzere her parseli 4 kat 12.050 metre yükseklikte
inşaat yapılabilecegi belirtilmiştir.
Satış saatleri:
6472 1 16.50/17.00
Ada
6475
6482
6482
6482
6482
6482
6481
6486
Parsel
3
3
4
5
6
7
12
1
Satış saati
14.00/14.10
14.10/14.20
14.20/14.30
14.30/14.40
14.40/14.50
14.50/15.00
15.00/15.10
15.10/15.20
Ada
6486
6486
6486
6486
6486
6486
6486
6486
Parsel
3
4
5
16
17
18
19
20
Satış saati
15.30/15.40
15.40/15.50
15.50/16.00
16.00/16.10
16.10/16.20
16.20/16.30
16.30/16.40
16.40/16.50
6486 2 15.20/15.30
Saüş şartian:
1- Satış 21.9.1992 günü yukanda belirtilen saatlerde Bursa tkinci
lcra Dairesi'nde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada
tahmin edilen kıymetin %75'ini ve rüçhaniı alacaklılar varsa alacak-
lan mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur.
Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arturanın taahhüdü baki kal-
mak sartiyle 01:10.1992 perşembe günü aynı yerde aynı saatlerde de
ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edi-
lememişse gayri menkul en çok arttıranın taahhüdü saJdı kalmak üzere
artUrma üanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale
edilecektir. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıy-
metinin °/«40'ını bulması ve sauş isteyen alacağma rüçhanı olan ala-
cakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme
ve paylaştırma masraflannı geçmesi lazundır. Böyle fazla bedelle abcı
çıkmazsa satış talebi düşecektir.
2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20'si
nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın temi-
nat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı iste-
diğinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi,
ihale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış
bedelinden ödenir. ihaJe bedeli üzerinden KDV alıcıya aittir.
3- Ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayri menkul
üzerindeki haklannı hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarıru
dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazım-
dır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşma-
dan hariç bırakılacaklardır.
4- thaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle
ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri be-
del ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ay-
nca temerrüt faizinden müteselsiJen mesul olacaklardır. İhale farkı
ve temerrüt faizi aynca hükme hacet kalmak^ızın dairemizce tahsil
olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedeiinden alınacaktır.
5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için da-
irede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği
gönderilebilir.
6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyı görmüş ve münderecatını ka-
bul etmış sayılacaklan, başkaca bilgi almak isteyenlerin 991/3988 sayüı
dosya numarasıyla müdürlüğümüzf H'"'nrmalan ilan olunur.
10.8.1992
(*) llgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir.
ÎLAN
BAKIRKÖY Ş. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ'NDEN
Dosya No: 1990/50 Es
1992/248 Karar
Davacı Fatma Fûsun Herer tarafından davab Hasan Yavuz aleyhine açı-
lan velayetin tevdii davasının yapüan duruşınasında:
Davab Hasan Yavuz'un tçel Merkez ilçesi. Aslanköy adresınde tebli-
gat yapılamamış yapılan vargılama sonunda verilen karar uyannca dava
sabıt olduğundan lçel ıh Merkez ılçe, Aslanköy merkez cılt 036,02 s: 13
kütük 30'da nüfusa kayıtlı Hasan Yavuz oglu Fatma Füsun'dan doğma
8.6.1982 doğumlu küçük Serkan Yavuz'un annesı davacının velayetine
tevdiine (venlmesıne) her ayın ilk cumartesi günü saat 10'dan 17'ye kadar
yanına alıp görüşmek suretiyle çocuğu Serkanla davalı babası arasında
kişisel ilışki kurulmasına. alınması gereken 11.800 TL maktu ilan harcın-
dan peşın harcın mahsubu ile bakıye 6800 TL ilam harcının davaiıdan
tahsılıne, davacı tarafından sarfedılen 145.200 TL yargılama gidennın
davaiıdan ahnarak davacıya verilmesıne daır Yargıtay yolu açık olmak
üzere davacının yüzüne karşı davalının yokluğunda, davalıya teblığ yen-
ne geçmek üzere ilan olunur. 14.8.1992
Basın: 224000
POIJTIKA VE OTESI
İLAN
KADIKÖY 1. ASLİYE HUKUK
HAKİMLİĞİNDEN
Sayı: 1991/184
Davacı Ergül Kıltaç tarafından davalı Bırsen Kıltaç aleyhine açılan bo-
şanma davasında:
Aşağıda isım ve adrest yaalı davaiıya bunca aramalara rağmen tebligat
yapılamadığı bulunamadığı. anlaşıldığından ilanen tebligat yapılmasına
karar venlmiştır.
Duruşma günü olan 20 Ekım 1992 günü saat 9.25'de mahkemede hazır
bulunmanız, kendınızı bir vekılle temsıl ettırmenız aksı takdirde. H U.M
K 'nun 213 ve 377 maddelen hükümlenne gore belli gün ve saatte mah-
kemede hazır bulunmadığınız takdirde yargılamaya yokluğunuzda de-
vam cdılcccğı ve hüküm venleceği teblığı yerine kaım olmak üzere ilan
olunur 30 7 1992
Basın: 9486
MEHMED KEMAL
Herkesin Bir Yeri Var_
Buraların en iyi anlatıcısı Fikret Adil'in Intermezzo'-
sunda, gecenin içinde birkaç silah patlar, birisi koşar
adım Kallavi sokağına sapar, kaybolur. Ardından se-
ğirtirlerse de kaçanı bulamazlar. Kallavi adına ilk kez
Fikret Adil'in intermezzo'sunda rastlamıştm.
Işte bu sokakta yeni bir meyhane açıldı, "Avukatların
yeri" diyorlar, birkaç arkadaş biraraya gelmişler, aç-
mışlar.
Erdal Egemen (Avukat) telefon etti,
"Yeni bir yer açılmış, biliyor musunuz?"
"Duydum, amagitmedim."
"Bir öğle rakısı içelim mi?"
"Olur".
Beşiktaşlı llhami, Erdal Egemen gittik. Hava sıcaktı,
vakit de öğleyi geçiyordu. Rakıya öğleler bahane. De-
ricileri ile ünlü Kallavi sokağındaki meyhanenin önüne
bir masa attılar, birkaç iskemle çektiler, oturduk. Epey-
ce tanıdık olduğu gibi pekçok da aşina' vardı. Hava
kararmaya yüz tuttu mu sokağın yarısını masalarla do-
natıyorlar. Adı yeniye çıktığından bizim milletdoluşur.
Geçerken gördüm, Lebon'u yeniden açmışlar, Rus
konsolosluğunun yanındaki Lebon yıllar var kapalıydı.
Markiz, bir öksüz çocuk gibi duruyor.
1940lı yıllara kaydı gözüm. Elimiz biraz para gördü
mü kapağı Istanbul'a atardık. Gençliğimiz buralarda
geçti. Asmalı Mescit'te bilardolu Tuna birahanesi var-
dı. Sonra Nil (Yakup'un olduğu yer), Tepebaşı'na doğ-
ru Izmir lokantası. Ucuz olduğu için Londra ve Bristol
otelleri 'Cahit Sıtkı'nın tiryakisi olduğu Safa meyhane-
sini unutmayacaksın. Salah Birsel buraları çok iyi bilir.
Emperyal oteli yanında Mustafa'nın şaraphanesi... On-
dan(
sonra Çiçek pasajı, Krepen pasajı... Krepen pasajı
sonra gelir.
Geçende Mücap'la (Ofluoğlu) Tünel'den yukarıya
doğru yürüyorduk. Buraların eski günlerini anmaya
başladık. Nerelerduruyordu, nereler kapanmıştı!
Raşit Rıza'nın 'Bizim Lokantası' neredeydi acaba?
Onu sordum, şıp diye söyledi:
"Su terazisi sokağında."
Balıkpazarı'nda, Nemizade sokağında Lambo.. Lef-
ter.. Cumhuriyet. Lambo'yu Sait Faik'le Orhan Veli
ünlü kılmışlardır. Hakkını yemeyelim Mücap'ın da tez-
gahın baş köşesinde yeri vardır. Cahit Sıtkı ne diyor,
"Cümle eş dost, şair, ressam, serseri.." hepsi buralar-
da toplanırdı.
Cumhuriyet'e üst kata bir kemancı gelirdi. Sait Faik
onu gördü mü, yanına çağırır, kulağının dibinde keman
çaldırırdı. Kemancı da Sait de birbirlerine iyice alış-
mışlardı.
Yukarı doğru Nisuvaz, Petrograt, Moskova biraz lüks
sayılırdı. 1917 Devrimi'nden kaçıp gelen Beyaz Rusiar
buraları açmışlardı. Rahmetli Laz Kâzım, Moskova için
'bizim' derdi. Kimbilir belki de onlarındı. Yıllar sonrası
oralarda cirit attığımızda Laz Kâzım'a bazı kalantor
adamlar aşırı değer verirlerdi. Bunun bir anlamı eski
patronun oğlu olmasındandı. Gene bir Beyaz Rus lo-
kantası Rejans'ı unutmamak gerekir. Burada sarı vot-
ka, her türlü Rus yemeği bulunurdu. Mutfak, Rus
'yemeği üstüneydi.
Degüstasyon... Gene Hiristaki pasajı (Çiçek pasajı)...
Sayalım: Palmiye (birahane ve lokanta), Sev-lç... Erci-
yas büfesi... Çinar, Aile birahaneleri... Pavyon... Pasaj
birahanesi... Karabağ birahanesi... O yıllarda bir çek-
me bira' modası almış başını gidiyordu...
Avukatların yerinin birinci özelliği, mezelerin küçük
küçük tabaklarda verilmesi.. Kocaman tabaklardan gı-
na gelmişti... Bir de eski, neredeyse unutulmuş meze-
ler köpoğlu. Onların da oldu. Salatası... Rakının yanın-
da nasıl da gider.
Herkesin bir meyhanesi var, avukatların da olmasın
mı?
BULMACA
9
SOLDAN SAĞA:
1/ Alevi-Bektaşi
ozanlarının, evrenin
ve insanın tanrıdan
çıkıp yine tannya
döneceğini işleyen
uzun şiirlerine veri-
len ad. 2/ llkel bir
silah... Sıtma mlk.ro-
bunu aşılayan sivri-
sinek 3/ Hindistan
kralicesi ya da pren-
sesi... Denizcilikte
"temiz, düzgün, der-
li toplu" anlammda
kullanılan sözcük.
4/ Tahta sopalarla
oynanan bir lngiliz sporu... İlkel
benlik. 5/ Verme, ödeme... 30, 48
santimetreye eşit îngiliz uzunluk öl-
çüsü birimi. 6/ Zenci, karaderilı...
Aşıboyası. 7/ Bir sıvının ya da vö-
zeltinin çok küçük zerreler halinde
havada ya da bir gaz içinde dağılma-
sı. 8/ Oylumlu... Bakırdan, nefesli
bir çalgı. 9/ At yarışlannda ilk üç sı-
radan birini alacak atı tahmin etme
esasına dayalı müşterek bahis... On ik'
viminde timsah yılına verilen ad.
YUKARIDAN AŞAGlYA
1/ Eli için beslenen bir tavuk ırkı. 2/ Bir keııara atılmış, uzak-
laştırdmış... Vilayet. 3/ Dünyanın en tarunmış şelalelerinden biri.
4/ Katıksız, saf... Küçük tekne kaptanı. 5/ Küçük mağara... Güç,
emek, çaba. 6/ Heykel... Küçük bitkilere verilen ortak ad. 7/
Zeybek... Burulmuş erkek dana. 8/ Anadolu'da kurulmuş eski
bir uygarhk... Japonya'da bir kent. 9/ Güney Anadolu'daki
konar-göçer Türkmenler arasında göç kervanını yöneten genç
kıza verilen ad.
7 GECE 8 GÜN
1.650.000+KI>\
Yanm pansiyon + yol +
çevre gezileri + Nac'abey
KARADANLIKY4
Prenses Otel'de konaklama, Kayaköy,
Ölüdeniz, Xanthos, Letoon, Patara,
Dalyan, Kaunos, İztuzu, Tlos, Saklıkent.
"PARANIZ PAMUKBANK'TAN, TATİLİNİZ
BAYBASOS'TAN" KAMPANYAMIZ SÜRÜYOR
BAYBASÛS TURİZM
İSTANBUL - ANKARA
338 86 61-338 16 51 425 90 82-417 5467
Seyahat Acentası Işletmc Belge no. 2149