15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21AĞUSTOS1992CUMA 12 DIZIYAZI 'İç göç' olgusu dolayısıyla her yıl iki mahalle ekleniyor Adana'ya Bir çekimmerkezî Çukıırova oğun göç olgusunun insan mozayiği açısından Anadolu'nun sentezi haline getirdiği Adana, kent kimliğini tamamlayamadığı için, 'dünyanın tn büyük köyü' diye tanımlanmıştı. Bir politikacının söylediği bu tümce, tek başına Adana'nın bugünkü durumunu anlatmakta yetersiz kalıyor. Ancak bugünkü Adana, yer yer köy, kasaba ve kent olgusunu karmaşık biçimde taşıyan garip ve büyük bir yerleşim merkezi. ÇÜKUROVA'NIN DUNU BUGÜNÜ ÇETİN YİĞENOĞLU Başiarken İnsanın doğup büyüdüğü çevreyi yazması ilk bakışta kalaygibi görünür. Oysa o denli zor ki... Şöyle dikkatli bâkmca, biraz araştırmca, insanın çok iyibüdiğini sandığı şeylerin öyle bilinmeyen yanları ortaya çıkıyor ki... Yaşar Kemal'in Çukurovası, Orhan Kemal'in Adanası... Cilrler dolusu yazdıkları Çukurova ve Adana... Bunca değişim. dönüşüm, yozlaşma ve çürümedensonra şimdiki Adana 'yı, Çukurova 'yı kimbilir kaç kitupıa.kaç ciltte anlatırlardı... İşte buyüzden bugünkü Çukurova 'yı. Adana 'yı yazmak. üstelik bunu beşgünlük yazı dizbindegerçekleştirmek hiç de kolay değildi. Anlatım isler istemez riizeysel olacaktı. Ancak, olanaklar eherdiğince ana çizgileri yakalamaya özengösterdik. Değişen Adana ve Çukurova 'yı "fırça darbesi" diye tanımlanabilecek üslupla anlatmaya çalışlık. Atladığımız. eksik bıraktığımız, çeliştiğimiz birşey varsa hoşgörülmesinidiliyoruz. Saygılarımızla. Ç.Y rumlannda devreye devletin sosyal güvenliği giriyordu. Üretici köylü yal- nız değildi. Bu. 16. yüzyılın sonuna dek devam et- ti. Osmanlı maliyesi darboğaza girince o zamana değin yürûrlükteki toprak sistemini tepetaklak edecek program, uygulamaya koydu. Devlet üreticiden toplanacaİc iltizamı (götürü vergi) top- lama işini açık artürma yöntemi ve peşin ödeme koşuluyla mütegallibe (zorba) olarak da tanımlanan mülte- zimlere ihale etti. Daha önce üreticiye onda bir karşılı- ğında kiralanan topraklar Osmanlı maliyesince mültezimlere önce kısa sü- relı. sonra on yıl ve daha sonra da ömür boyu kiralanmaya başlandı. Sı- kıntıya düşen Osmanlı üretici köylüyü mültezimlerin insafına bırakmıştı. Arazi kira bedelleri kısa sürede onda birden yan yanya değin yükselmişti. terk eden o Çukurovahlar için mi söy- lemişti? 1850 ile 1870 yıllan arası dünyada ve Türkiye'deki gelişmelerin Çukurova'- ya yansıması açısından dikkat çekici- dir. Tanzimat döneminde yapılan arazi re- formuyla "miri toprak sistemi" bütü- nüyle ortadan kalkar. 1858'de çıkan- lan "arazi kanunnamesi"yle yeni bir dönem başlar. Doç. Dr. Mustafa Soysal bu gelişme- leri değerlendirirken, "1858 arazi ka- nunnamesiyle özel mülkiyete geçiş ve toprağın belirli kişilerin eünde toplan- ması süreci başlamışür. Bu süreç cum- huriyet döneminde de bütün hızıyla devam etmiştir" diyor. Söz konusu yasal değişikliklerle "miri toprak"lann borca mahsuben satıl- ması hükmü getirilmişti. Böylece vur- gunla, kapkaçla, tefecilikle büyük (1865-1867). Toroslar'da, Amanos- lar'da yaşayan göçer Türkmen aşiret- leri askeri güç kullarularak "zorunlu iskan"la Çukurova'ya yerleştirilir. Göçer Türkmen aşiretleri de yetme- yince Afrikadan tanm işçileri getirilir. "Zorunlu iskan"a ve Fırka-i Islahiye'- ye Türkmen aşiretleri karşıydı. Türk- men aşiretleriyle Fırka-i tslahiye güç- leri arasındaki çaüşmalarda başkaldı- ran birçok bey öldürülmüş ya da tutsak edilmışti. Türkmenlerin Osmanlının tavnna tepkisini "Ferman padişahınsa dağlar bizimdir" diyen ünîü ozan Dadaloğlu şu dizelerle dile getirmişti: "Aşağıdan iskân evi geliyor / Bezir- ganlar koç yiğide gülüyor / Kitabın dedigi günler oluyor / Yoksa devir döndü, ahir zaman mı? ' Aşağıda akça çığın ötünce ,' Katar başı mayalann sökünce / Şahtan ferman, Türkmen ili -1 - Çukurova'nın turacı eskisi gibi ötmu- yor. Yiğidinin "kafası bozuk", başı eğik, öfkesi büyük... Ozan Ahmet Arif. "...Dostuna yarası- nı gösterir gibi,.' Bir salkım söğüde su verir gibi, / Öyle içten Öyle derin, / Türkü söylemek, küfretmek, / Çuku- rova yiğidine mahsustur..." diye boşu- na mı demiş? Çukurova'ya, Adana'ya kimliğini ve- ren değerler birer birer yok olmuş... Kurtanlmış bölgelerinde, korsan hal- lerinde. çanklılann. lümpenlerin "ra- con kestiği" Adana'da şimdi tefecile- rin, rantiyelerin, türedi zenginlerin "borusuötüyor..." Hep böyle olmuş Adana *da, Çuku- rova'da...Herbunalımlı,herçalkantılı dönemlerden sonra böyle olmuş; genel geçer değerler yıkılmış, yadırgı, yeni değerler yükselmiş, yeni yabanıl güç- lüler türemiş... Son beş yüz yıida beş büyük çalkantı, değişim. dönüşüm yaşanmış Çuku- rova'da. Her çalkantıyla karman-çor- man olmuş düzen. Birileri göçüp gjt- miş, birileri gelmiş. Türkiye'de göç olgusunun sürekli odağı olmuş Çuku- rova... İlk büyük çalkanüyı 16. yüzyılda ge- çirmişti Çukurova. İlk çiftbozan (tan- mı terk etmek) olayı Osmanlı maliyesi- nin dara düşmesi üzerine görülmüştü. Osmanlılarda o zamana değin miri toprak sistemi uygulanıyordu. Tanma elverişli devlet topraklan üreticilere doğrudan devlet tarafından düşük be- delle kiralaruyordu. Kira hiçbir zaman gelirin onda birini geçmiyordu. Bunun yanı sıra devlet tanmda çeşitli destek- leme programlan uyguluyordu. Örne- ğin üreticiye tohum, koşum hayvanı veriliyordu. Hastalık ve felaket du- Yağcami, semte adını vermiştir. Dönden bugüne değişen bir şey yok. Kaldınmda satıcılar, güne> doğulu kadınlar. Önce mültezim olan eşkıya zamanla güçlü derebeyleri haline gelmişti. Güç- leri devlete karşı duracak düzeye çık- mış, otonom yönetimler bile kurmuş- lardı. İşte bu olay çok duyarh yapıdaki Os- manlı toprak düzeninin değişmcsine yol açrnıştı. Üretici köylülerin ağır ver- gi yükünü kaldıramamalan sonucu çiftbozan olaylan artmıştı. Sosyal, ekonomik iç huzursuzluklarla nüfus dağılmış, halk can ve mal güvenliği olan dağlık yörelere çekilmişti. Ekili, dikili alan kalmamış, tarlalar harap ol- muş, boşalmış, ıssızlaşmıştı. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakül- tesi öğretim üyesi Sosyolog Doç. Dr. Mustafa Soysal, Çukurova'dan kaçışı "müthiş bir olaydı" diye anlatıyor. "Milyonlarca insan ve hayvanın To- roslar'a çekilişini gözünüzün önüne birgetirin..." Yaşar Kemal de, "O iyi insanlar, o gü- zel atlara bindiler çekip gittiler" de- mişti Akçasazın Ağalan romanında. Yaşar Kemal bu sözü Çukurova'yı ilk para sahibi olan azınlıklardan Erme- nilerle bazı nüfuz sahibi kişiler büyük toprak sahibi oldular. İşte bu gelişme- lerden sonra büyük tanm işletmeleri ortaya çıktı. Ne gariptir ki Osmanlı toprak düzeni- nin ikinci kez değişimi Amerikan iç savaşının başladığı yı1lara rastlar. İç savaş nedeniyle Amerika'da pamuk üretimi durmuştur. Bu olgu Amerikan pamuğunun en önemli alıası İngiltere ekonomisini darboğaza sokunca pa- muk fiyatlan birden yükselir. İngiltere bunun üzerine yeni pamuk ekim böl- geleri aramaya başlar. İngilizlerin el attığı bölgeler arasında başta Mısır'la Çukurova topraklan gelir. Bu yüzden 1860'lar "Çukurova toprağının alün yıllan" olarak değerlendıriliyordu. Ancak Çukurova'da tanm alanında çalışacak işçi yoktu. Derebeylerinin zulmünden kaçan Türkmen aşiretleri iki asırdır Toroslar'da yaşıyorlardı. Yine ne rastlantı ki Cevdetpaşa iska- nı olarak tarihe gecen Osmanlının gönderdiği Fırka-i İslahiye ordusu Çukurova'ya aynı yıllarda gelir. göçünce / Daha da hey, Osmanlı'ya aman mı?" Çukurova'da üçüncü büyük çalkantı Osmanlı İmparatorluğu'nun son dö- neminde, 1. Dünya Savaşı dolayısıyla Ulusal Kurtuluş Savaşı ve sonrasında yaşandı. İşgal yıllan, Kurtuluş Savaşı, cumhuriyetin İcuruluşu ve sonraki yıl- larda büyük topraklar yeniden el de- ğiştırdi. Bütün Türkiye'de oldugu gibi köyden kente göç olgusunun başladığı 1950'- lerdeki gelişmeler ise Çukurova'yı de- rinden etkiledi. Yakın tarih değerlendirilirken çok partili döneme geçildikten hemen son- ra başlayan köyden kente göç olgusu Çukurova'da "ilk büyük göç" olarak tanımlanıyor. "46 ruhu"nun yol açüğı göçle gelenler farkh bir değişimin unsuru olmuşlar- dı. Ancak dünyada liberalizm rüzgan- nın estiği sürece rastlayan Çukurova'- nın son çalkanülı döneminde göçenler ise toplumsal yapıyı darmadağın et- mişlerdi. Yüreğir'e göre, Adanahlar göçler so- nucunda aanlıkta kalmışlardı. Yüre- ğir, "Bana göre" diyor, "Adana nüfu- sunda yerli ve köklü ailelerin oranı yüzde on civanndadır. Yani bir mil- yonda yaklaşık 100 bin kişi." Orhan Kemal'in "Betonunda bile ot- lar biten bereketli Çukurovası"na yüz elli yıldır şu ya da bu nedenle göç var- dı. önce develerle, atlarla, merkepler- le,camız arabalanyla, sonra at araba- lanyla, kamyonlarla, traktörlerle, otobüslerle, trenlerle gelmişlerdi. Sonra iş aramaya geliyordu sıra. Bir zenaatı varsa sorun yoktu. Biraz dö- nen çarkı kavrayabiliyorsa, anahtan Doğu ya da Güneydoğu kökenli poli- tikacıydı. Bir inşaatta iş bulup çahşa- bilirdi. "Demokrasilerde çare tükenir miydi", bunlar da yoksa bir "tablacı ağasının" yanında yevmiyeyle sebze- meyve satabilirdi. Gün gelir tablacı ağası gibi Adana'nın Dağlıoğlu Ma- hallesi'nde, Yeşjlevleri'nde, Kiremit- hanesi'nde, "korsan hal"de, "korsan kabzımal"lığa aşama yapabilirdi. Ve böylece kaçınlan milyarlarca liralık vergi, stopaj, rüsum gelirleri karşısın- da çılgına çevirdiği belediye yetkilisi- ne, "Artık dayanamıyorum. Bakanlı- ğa suç duyurusunda bulunacağım" dedirtebilirdi. Ne de olsa Çukurova'ydı gelinen di- yar, taşı toprağı alündı... Son kırk yıldaki hızlı gelişimiyle ma- halle sayısı yetmiş dörde ulaşmıştı Adana'nın. Her türlü sosyal ve ekono- , mik çarpıklığıyla "yetmiş iki milkt"in 2 yaşadığı Adana, Ortadoğu'nun en çe- lişkili kenti durumuna gelmişti. Öyle bir çelişki ki çıplak gözle bile görülebi- liyor. Ötomobille yirmi dakikada ya- pılacak yolculukla kent merkeziyle kenar semtler arasındaki uçurum bü- tün çarpıalığıyla görülebilir. Pek çok semtte Türkçe bilmeyen yurttaşla gö- rüşürken çevirmene gereksinilebiür. "İç göç olgusu" dolayısıyla Adana'ya her yıl iki mahalle ekleniyor. İnsanınuz, doğası geregi 'terk ettiği memleketindekı, yurdundaki, köyün- deki alışkanbklannı, geleneklerini bir- likte taşıyor geldiği yere. Hep bir dos- tun, tanıdığın, akrabarun, hemşerinin yardımıyla geliyorlar Çukurova'ya, Adana'ya. O yakının koltuğuna gir- dikleri için evcıklerini de hemen yanı- başına konduruveriyorlar. Böylece Adana'da Güneydoğu'daki kentlerin minyatürü gecekondu mahalleleri olu- şuyor. Ve Adana'da bir Mardin'i, Ela- zığ'ı, Şanüurfa'yı bulmanın olanağı doğuyor. örneğin. Gül Bahçesi, Dağ- lıoğlu mahallelerinde Mardinliler, Anadolu Mahallesı'nde Urfalılar, Bey Mahallesi'nde Adıyamanlılar daha yoğun bulunuyor. Abartma sayılmaz- sa Adana'da Adana'yı aramak yerine Mardin'i, Elazığ'ı, Şanhurfa'yı, Adı- yaman'ı bulmak daha kolay görünü- yor. Yoğun göç olgusunun insan mozayiği açısından Anadolu'nun sentezi haline getirdiği Adana kent kimliğini ta- mamlayamadığı için "dünyanın en büyük köyü" diye tanımlanmıştı. Bir poliükacının yıllar önce söyledıği bu tümce tek başına Adana'nın bugünkü durumunu anlatmakta yetersiz kalı- yor elbet. Ancak bugünkü Adana yer yer köy, kasaba ve kent olgusunu kar- maşık biçimde taşıyan garip ve büyük bir yerleşim birimi olmuş durumda. Denetim dışı oluşan carpık kentleşme, çözümlenmesi güç sorunlar yaratmış. Bugün gecekondu, konut, altyapı ve sosyo-ekonomik kaynaklı çok yönlü sorunun içinde çalkalanıyor Adana. 1980 sonrası uygulanan ekonomik po- litika sonucu tanmın çökmesi, sanayi- de yeni tesis açılmaması ve Güney- doğu'yu sarsan olaylar deprem olmuş fay kuşağındaki yer gibi Adana'yı ve Çukurova'yı derinden etkiliyor. SÜRECEK Kültvr • SaiKit 332 64 26 • 230 21 87 a* Ailenin reisi kuyruklu olan. Her eve lazım. 28AGUSTOSTA SlNEMALARDA. B/r suf örgütünün gerçek öyküsü »lOiUlB PflliKMl HOUDOnil S)< IMFIRUIIfiHI,!SUREYVA ( 3 M M O 1 1 00-13 00-15 «M7 '&-I9 30-21 »5 ATLAS (»UTSr») n 45-14 TS-1645-1&1S-21 30 GA2I [VaniSi 1'00-1300-I5(»17 15-19»2145 74 ( S H M 4 4 ) M 00-14 15-T6OMS»21 15 ( J I I H N ) 11 00-1330->600-1*30-21 00 DEMİR KARTALLAR • 3 Şişli SİTE (247 69 47) 11.00-13 30-16.00-18.45-21.45 Ç.taş ŞAFAK 3 (516 26 60) 11.00-13.30-16.00-18 30-21 OC Beyoğiu SİKEPOP (25111 76) 12 00-1415-16 30-18 45-21 00 Ç taş ŞAFAK 1 (5162660)1100-1330-1600-1830-2100 Pendik OSCAR (3900969) 1200-14 30-1715-21 30 ÖZEL DERSLER Ç.taş ŞAFAK4 (516 26 60)11 00-13 30-16 00-18.30-21 00 SEÇME FİLMLER HAFTASI - 5 Kadıköy AS(3360050) 13 00-15 45-1830-21 15 ;uma AMADEUS Salı DÖŞLER TARLASI ; tesı ÇİNGENELER ZAMANI Çarş THE DOORS 'azar ANAHTAR Perş ANAHTAR 5 tesı ALLEN-2 MİCKEY ROURKE'S HAFTASI Beyogiu DÜNYA (249 93 61) 12.00-14 15-16.30-18.45-21.1! 9 1/2 HAFTA Cuma-pazar-salı-perş. VAHŞİ ORKİDE c tesı-P tes.-Çarş Kadıköy AS (336 00 50) 11 OO(Hergün) NİL'İN İNCİSİ RUMELI HİSARI J^NŞERLERÎ Dünden Bugüne MAZHAR - FÜAT - ÖZKAN 21-22-23 Ağustos SERTAB ERENER 24 Agustos FATİH ERKOÇ 25 Ağustos ZCİLFCİ LİVANEÜ 27-28-29-30-31-Agustos Tüm gösterilerimuin numaralı bletleri satışa sunulmuştur. Bilet batış yeflerı: Vakkorama Taksim Tel: 251 28 86, Vakhorama Suadlye Tel. 350 87 42, Rumell Hlsarı glşesl Tel: 257 75 50 BEYOĞLi; SİNEMASI ( 251 32 40 ) YAZ ŞENLİĞİ 4 KADEV FİLMLERİ TUTKU ÇEMBERI 12.15 - 14.30 - 16.45 - 19.00 - 21.30 Sinenta • Tiyatr Gesteri Ataköy Marina 92 DEV SAHNEDE DEV KONSER ZULFU LİVANELİ23 AJustos Pazar 21.15 BilM Satış Yeflerl Ataköy Ma/ina Regatta ajesi Te): 560 69 31 Bosüncı GAsteri Merkezj Tel: 384 72 10 Bakırköy Sinetıva 74 Tel. 572 O4 44 Bütün MUDO. NAF NAF. CHEVIGNON VE COLLtCTION Magazaları MISSISSIPPI MASALA Mıra Naır Denzel VVashıngton OKM Ortaköy Kültür Merkezi 258 69 87 13.O0-15.30-18.0O- 20.30 HARBİYf AS (247 63 15) C»mo: Girrgef vc Fred Clesi: AşkÜzenıwBirHlm Poror Erkekler P.tcsi: SOIL Çarş.: Perş.: Donıelle leyıe Tangolar Voodler Ütkesı REtCLAM FllMl DAÖIT1MINDA 249 50 33 Sinema Tiyatro Gösteri 232 64 26 230 21 «7 ANKARA-ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLU SöyleşL. Yaz gelince festival bolluğu var. Sanatçılar, bilimadanv ları, gazeteciler kuşlara benziyor, festivalden festivale uçuyorlar! Söyleşiler, tartışmalar, imza törenleri, konser- ler, sergiler, oyunlarla çok yönfü kültür etkinlikleri oluşu- yor. Burhaniye Belediye Başkanı Necmi Şengüler'in iste- ğini kıramadım, ben de bir söyleşi yaptım festival günlerirv de. İlk kez yaşadığım bir olay. önce korku ve şaşkınlık, sonra büyük mutlulukduydum. Hadigarı kahvesindebirde düğün varoakşam. Düğün havasında bir söyleşi nasıl ola- cak, program dışı bir tasarım nasıi gerçekleşecek derken oldu! Uzun yıllardır bu yöreyi anlatan bir yazarı başta Bur- haniyeliler, tüm Körfezliler güzel selamladı doğrusu. Otuz yılı aşkın anılarla seslendim onlara. Burhaniye'ye ilk geli- şim 1958 yılında. O zaman gazeteciler sevgiyle, umut ve güvenle karşılanıyor her yerde. Dertler, sorunlar anlatılı- yor. Sorunlar yazılırsa çözümleri çabuklaşır diye düşünü- lüyor. Beni de öğretmenler karşıladı ilçe alanında. ören Tepe'ye çıktık, ida'yı gördüm uzaktan, karşıda Assos, gü- neş batıyor, yanımda öğretmen özgüçlü konuşuyor, ilçe- sinin tarihini, coğrafyasını anlatıyor, antik taşları gösteri- yor bana. Bilgelerden söz ediyor. Eski çağlarda savaşlar uzayınca bu koyda buluşup barış için çözüm arayan bilge- lerden. O ilk gelişten sonra yaşamımda önemli yer aldı bu körfez. Doğasını sevdim, denizini, dağlarını, akşam saat- lerinde köy kahvelerinde eski savaşçılardan dinlediğim öykülerle kurtuluş tarihimizden yapraklar çevirdim. Ka- raağaç köyünde AN Bey'in karargahmı gördüm, Borazan Efe'nin soluğunu duydum. Ama asıl savaşın acımasızlığını hissettim. Köylerde dostça, yanyana yaşarken birbirini öl- dürenlerin öyküleri hâlâ acı yankılar yapar yüreğimde. Türk-Yunan dostluğunun önemini düşünürüm yeniden, Atatürk ve Venizelos'tan sonra bugünkü devlet adamları- nı. Ege'yi bir barış gölü olarak görmeyi özlerim. Bu mavi koyda yüzlerce yıi önce barış konuşmaları yapan bilgele- rin torunları barış yolunda hiç ilerlemiyor diye eziklik du- yarım. Bu güzel doğa parçasında gelecek kuşaklar barış içinde yaşamazsa hepimiz suçlu degil miyiz acaba? Uyarı görevimizi yeteri kadar yapmazsak gelecek kuşakların yargısından kurtulabilir miyiz? O ilk gelişimde sordum genç ögretmene: - Siz hangi okuldansınız? - Savaştepe Köy Enstitüsü'nden, dedi. Anlaşıldı, coşkusu ordan kaynaklanıyor. Uzun yıllarda gittiğim her yerde Köy Enstitüsü kökenli öğretmenleri ben- zer coşkuda gördüm her zaman, güzel uğraşlar içinde. Saçları ağarıyor o coşku sürüyor. O akşam da beni büyük ilgiyle izliyor özgüçlü. Vakit olsaydı o da neler anlatacaktı kimbilir. Ancak festival söyleşileri belli bir süreyle sınırla- nıyor. Profesör Bahri Savcı, Ege Üniversitesi öğretim üye- lerinden Hülya Nutku ve Olcay Koç konuştu benden sonra. Belli konuları vurguladılar. özellikle Olcay Koç gençliğin isteklerini ve beklentilerini dile getirdi. Körfezin temizliği, körfeze bağlanan umutlar, önerilerle tüm konuşmacılar büyük ilgi topladı. Söyleşi çok uzayabilirdi ama o güzel ak- şam saatinde güzel bir armağan sunmak istedim Körfezli dostlarıma. Bir çello konseri, Fransız besteci Bois Mor- tier'in üç çello.için yazdığı sonatlar. Ada Alpsan, izzet Nazlıaka ve Yiğit Cllgen çaldt. ören Tepe'de itk kez yaşanıyor böyle bir olay. Şaşılacak şey, korktuğum başıma gelmedi, gürültü, arabesk şarkılar sustu bir anda. ida'nın doruğundan Assos kıyılarına kadar dağlar, denizler çellolarla çınladı. Konseri izleyenler ara- sında ilk kez çello sesi duyanlar var. Neler hissettiler bil- mem, ama alkışları, tepkileri çok duygulandırdı beni. Arabesk müzikle aşınan kulaklar da güzel bir müziği de- ğerlendiriyor! öyleyse yerel festivallerin programlarında güzel konserlere de yer vermek gerekiyor gelecek yıllar- da. Ayvalık da bir örnek buna. Halk bundan hoşlanıyor di- ye rasgele şarkıcılar getirmek, günleri geceleri arabesk müzikle çınlatmak yanlış. Bir kültür ve sanat olayına da ters düşüyor. Öte yandan halkın müzik beğenisini tırman- dırmak da yerel yöneticilerin görevi değil mi? O akşamın en güzel saatlerini konserden sonra yaşa- dım ben. Genç çellocularla konuşarak. Kocaman çellolan bir arabaya yükleyip Ayvalık'tan ören'e gelirken neyle karşılaşacaklarını bilmiyorlardı. Ama çok yürekliydiler. İl- gi gösterilmese, gürültü de olsa çalmaya karaıiıydılar. Çalarak bir yere ulaşacaklarına inanıyorlar. Bu inanç ner- den kaynaklanıyordiye birkaç soru yönelttim. önceçevre- den, ailelerinde çalgıcılar var, en azından çoksesli müzik- sevenler, Atatürk müzik devrimini yaşayan büyükanneler, dedeler. O söyleşide öğrenci ve öğretmen ilişkisinin gü- zelliğini de hissettirdiler genç çellocular. Biri Ali Doğan'ın, ikisi Doğan Cangal'ın öğrencisi. Özellikle bir söz çok hoş: Bize çello çalmayı değil müzisyen olmayı, dahası insan olduğumuzu öğrettiler, diyor. Genç yaşta çok güzel bir de- ğerlendirme! Çalmak başka bir olay. Parmakların ustalığı- na başka boyutlar katarak müzik üretiliyor. Her dalda böyle değil mi? Çok sevdiğimiz öğretmenler, kişiliğimize bir renk katan- lar, içi.mize bir müzik üretenler her zaman. BULMACA SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 1/ Amerika kıtası- nın en büyük, dün- yanın ise ikinci bü- yük gölü. 2/ Üç ki- şiyle oynanan bir kâ- ğıt oyunu... Genel- likle yakmak için kullanüan iri saman. 3/ Balık yakalamak- ta kullanılan araç... Bir haber ajansının simgesi. 4/ Olum- suzluk belirten bir önek... Filikaların ve diğer küçük teknele- rin dibine biriken su- ları boşaJtmak için karinaya açılmış delik. 5/ Üstü kapalı olarak anlat- ma. 6/ Manavgal Çayı üzerinde ku- rulu olan baraj. 7/ Yüz, çehre... Sı- ğınn öd kesesinden çıkan ve sarüığı iyi ettiğine inanıian taş. 8/ Eski za- manla ilgili... Yön göstermek için belli yerlere konulan işaret. 9/ Apan- sız... Eski Türklerin Lnanışında deniz tannçası. YUKARroAN AŞAGlYA 1/ Bir gösterinin, sportif ya da kültürel bir yanşmanın gid rinin tümünü ya da bir bölümünü karşılayan kişi ya da kuru- luş. 2/ Izmir'in bir ilçesi... Çin'in para birimi. 3/ Kasımpatına benzeyen bir çiçek... Ilaç, deva... Boru sesi. 4/ Fiiller... Fütüv- vet şeyhi. 5/ Radyumun simgesi... Güney Amerika'da yaşayan ve yünü dokumaalıkta kullanılan hayvan. 6/ Evcil olmayan hay- vanlan vurma ya da yakalama işi... Türk müziğinde bir makam. 7/ Yumurta biçiminde yapılan ve sekiz deliği bulunan bir tür flüt. 8/ Bir nota... Savaşçı kadm. 9/ Asker... İri taneli bezelye. KARS KADASTRO MAHKEMESt'NDEN DosyaNo: 1991/754 Oavaa Hazine vekılı aşağıda kimügi yazılı davalılar aleyhine açmış olduğu tespitin iplalı ve tescıl davasının yapılan yargılaması sonunda: Davanın reddine karar verilmiş, verilen karan davacı Hazine vekılı 31.7.1992 tarihli dilekçesi ıle temyiz etmiştir. Karar ve temyiz dilekçesi davalılara tebliğ edilemediğinden ilanen tebliğıne. ilan tarihinden ıtıbaren temyiz talebiniz var ise 15 gün içinde mahkememıze bildırmenız ılan olunur. KİMLİĞ1: Kemal Inik. Basın: 49591
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle