Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21AĞUSTOS1992CUMA
12 DIZIYAZI
'İç göç' olgusu dolayısıyla her yıl iki mahalle ekleniyor Adana'ya
Bir çekimmerkezî Çukıırova
oğun göç olgusunun insan mozayiği açısından
Anadolu'nun sentezi haline getirdiği Adana, kent
kimliğini tamamlayamadığı için, 'dünyanın tn
büyük köyü' diye tanımlanmıştı. Bir politikacının
söylediği bu tümce, tek başına Adana'nın bugünkü
durumunu anlatmakta yetersiz kalıyor. Ancak
bugünkü Adana, yer yer köy, kasaba ve kent
olgusunu karmaşık biçimde taşıyan garip ve büyük
bir yerleşim merkezi.
ÇÜKUROVA'NIN
DUNU
BUGÜNÜ
ÇETİN YİĞENOĞLU
Başiarken
İnsanın doğup büyüdüğü çevreyi
yazması ilk bakışta kalaygibi
görünür. Oysa o denli zor ki... Şöyle
dikkatli bâkmca, biraz araştırmca,
insanın çok iyibüdiğini sandığı
şeylerin öyle bilinmeyen yanları
ortaya çıkıyor ki...
Yaşar Kemal'in Çukurovası, Orhan
Kemal'in Adanası... Cilrler dolusu
yazdıkları Çukurova ve Adana...
Bunca değişim. dönüşüm, yozlaşma
ve çürümedensonra şimdiki
Adana 'yı, Çukurova 'yı kimbilir kaç
kitupıa.kaç ciltte anlatırlardı...
İşte buyüzden bugünkü
Çukurova 'yı. Adana 'yı yazmak.
üstelik bunu beşgünlük yazı
dizbindegerçekleştirmek hiç de
kolay değildi. Anlatım isler istemez
riizeysel olacaktı. Ancak, olanaklar
eherdiğince ana çizgileri
yakalamaya özengösterdik.
Değişen Adana ve Çukurova 'yı
"fırça darbesi" diye
tanımlanabilecek üslupla anlatmaya
çalışlık.
Atladığımız. eksik bıraktığımız,
çeliştiğimiz birşey varsa
hoşgörülmesinidiliyoruz.
Saygılarımızla.
Ç.Y
rumlannda devreye devletin sosyal
güvenliği giriyordu. Üretici köylü yal-
nız değildi.
Bu. 16. yüzyılın sonuna dek devam et-
ti. Osmanlı maliyesi darboğaza girince
o zamana değin yürûrlükteki toprak
sistemini tepetaklak edecek program,
uygulamaya koydu. Devlet üreticiden
toplanacaİc iltizamı (götürü vergi) top-
lama işini açık artürma yöntemi ve
peşin ödeme koşuluyla mütegallibe
(zorba) olarak da tanımlanan mülte-
zimlere ihale etti.
Daha önce üreticiye onda bir karşılı-
ğında kiralanan topraklar Osmanlı
maliyesince mültezimlere önce kısa sü-
relı. sonra on yıl ve daha sonra da
ömür boyu kiralanmaya başlandı. Sı-
kıntıya düşen Osmanlı üretici köylüyü
mültezimlerin insafına bırakmıştı.
Arazi kira bedelleri kısa sürede onda
birden yan yanya değin yükselmişti.
terk eden o Çukurovahlar için mi söy-
lemişti?
1850 ile 1870 yıllan arası dünyada ve
Türkiye'deki gelişmelerin Çukurova'-
ya yansıması açısından dikkat çekici-
dir.
Tanzimat döneminde yapılan arazi re-
formuyla "miri toprak sistemi" bütü-
nüyle ortadan kalkar. 1858'de çıkan-
lan "arazi kanunnamesi"yle yeni bir
dönem başlar.
Doç. Dr. Mustafa Soysal bu gelişme-
leri değerlendirirken, "1858 arazi ka-
nunnamesiyle özel mülkiyete geçiş ve
toprağın belirli kişilerin eünde toplan-
ması süreci başlamışür. Bu süreç cum-
huriyet döneminde de bütün hızıyla
devam etmiştir" diyor.
Söz konusu yasal değişikliklerle "miri
toprak"lann borca mahsuben satıl-
ması hükmü getirilmişti. Böylece vur-
gunla, kapkaçla, tefecilikle büyük
(1865-1867). Toroslar'da, Amanos-
lar'da yaşayan göçer Türkmen aşiret-
leri askeri güç kullarularak "zorunlu
iskan"la Çukurova'ya yerleştirilir.
Göçer Türkmen aşiretleri de yetme-
yince Afrikadan tanm işçileri getirilir.
"Zorunlu iskan"a ve Fırka-i Islahiye'-
ye Türkmen aşiretleri karşıydı. Türk-
men aşiretleriyle Fırka-i tslahiye güç-
leri arasındaki çaüşmalarda başkaldı-
ran birçok bey öldürülmüş ya da
tutsak edilmışti.
Türkmenlerin Osmanlının tavnna
tepkisini "Ferman padişahınsa dağlar
bizimdir" diyen ünîü ozan Dadaloğlu
şu dizelerle dile getirmişti:
"Aşağıdan iskân evi geliyor / Bezir-
ganlar koç yiğide gülüyor / Kitabın
dedigi günler oluyor / Yoksa devir
döndü, ahir zaman mı? ' Aşağıda akça
çığın ötünce ,' Katar başı mayalann
sökünce / Şahtan ferman, Türkmen ili
-1 -
Çukurova'nın turacı eskisi gibi ötmu-
yor. Yiğidinin "kafası bozuk", başı
eğik, öfkesi büyük...
Ozan Ahmet Arif. "...Dostuna yarası-
nı gösterir gibi,.' Bir salkım söğüde su
verir gibi, / Öyle içten Öyle derin, /
Türkü söylemek, küfretmek, / Çuku-
rova yiğidine mahsustur..." diye boşu-
na mı demiş?
Çukurova'ya, Adana'ya kimliğini ve-
ren değerler birer birer yok olmuş...
Kurtanlmış bölgelerinde, korsan hal-
lerinde. çanklılann. lümpenlerin "ra-
con kestiği" Adana'da şimdi tefecile-
rin, rantiyelerin, türedi zenginlerin
"borusuötüyor..."
Hep böyle olmuş Adana *da, Çuku-
rova'da...Herbunalımlı,herçalkantılı
dönemlerden sonra böyle olmuş; genel
geçer değerler yıkılmış, yadırgı, yeni
değerler yükselmiş, yeni yabanıl güç-
lüler türemiş...
Son beş yüz yıida beş büyük çalkantı,
değişim. dönüşüm yaşanmış Çuku-
rova'da. Her çalkantıyla karman-çor-
man olmuş düzen. Birileri göçüp gjt-
miş, birileri gelmiş. Türkiye'de göç
olgusunun sürekli odağı olmuş Çuku-
rova...
İlk büyük çalkanüyı 16. yüzyılda ge-
çirmişti Çukurova. İlk çiftbozan (tan-
mı terk etmek) olayı Osmanlı maliyesi-
nin dara düşmesi üzerine görülmüştü.
Osmanlılarda o zamana değin miri
toprak sistemi uygulanıyordu. Tanma
elverişli devlet topraklan üreticilere
doğrudan devlet tarafından düşük be-
delle kiralaruyordu. Kira hiçbir zaman
gelirin onda birini geçmiyordu. Bunun
yanı sıra devlet tanmda çeşitli destek-
leme programlan uyguluyordu. Örne-
ğin üreticiye tohum, koşum hayvanı
veriliyordu. Hastalık ve felaket du-
Yağcami, semte adını vermiştir. Dönden bugüne değişen bir şey yok. Kaldınmda satıcılar, güne> doğulu kadınlar.
Önce mültezim olan eşkıya zamanla
güçlü derebeyleri haline gelmişti. Güç-
leri devlete karşı duracak düzeye çık-
mış, otonom yönetimler bile kurmuş-
lardı.
İşte bu olay çok duyarh yapıdaki Os-
manlı toprak düzeninin değişmcsine
yol açrnıştı. Üretici köylülerin ağır ver-
gi yükünü kaldıramamalan sonucu
çiftbozan olaylan artmıştı. Sosyal,
ekonomik iç huzursuzluklarla nüfus
dağılmış, halk can ve mal güvenliği
olan dağlık yörelere çekilmişti. Ekili,
dikili alan kalmamış, tarlalar harap ol-
muş, boşalmış, ıssızlaşmıştı.
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakül-
tesi öğretim üyesi Sosyolog Doç. Dr.
Mustafa Soysal, Çukurova'dan kaçışı
"müthiş bir olaydı" diye anlatıyor.
"Milyonlarca insan ve hayvanın To-
roslar'a çekilişini gözünüzün önüne
birgetirin..."
Yaşar Kemal de, "O iyi insanlar, o gü-
zel atlara bindiler çekip gittiler" de-
mişti Akçasazın Ağalan romanında.
Yaşar Kemal bu sözü Çukurova'yı ilk
para sahibi olan azınlıklardan Erme-
nilerle bazı nüfuz sahibi kişiler büyük
toprak sahibi oldular. İşte bu gelişme-
lerden sonra büyük tanm işletmeleri
ortaya çıktı.
Ne gariptir ki Osmanlı toprak düzeni-
nin ikinci kez değişimi Amerikan iç
savaşının başladığı yı1lara rastlar. İç
savaş nedeniyle Amerika'da pamuk
üretimi durmuştur. Bu olgu Amerikan
pamuğunun en önemli alıası İngiltere
ekonomisini darboğaza sokunca pa-
muk fiyatlan birden yükselir. İngiltere
bunun üzerine yeni pamuk ekim böl-
geleri aramaya başlar. İngilizlerin el
attığı bölgeler arasında başta Mısır'la
Çukurova topraklan gelir. Bu yüzden
1860'lar "Çukurova toprağının alün
yıllan" olarak değerlendıriliyordu.
Ancak Çukurova'da tanm alanında
çalışacak işçi yoktu. Derebeylerinin
zulmünden kaçan Türkmen aşiretleri
iki asırdır Toroslar'da yaşıyorlardı.
Yine ne rastlantı ki Cevdetpaşa iska-
nı olarak tarihe gecen Osmanlının
gönderdiği Fırka-i İslahiye ordusu
Çukurova'ya aynı yıllarda gelir.
göçünce / Daha da hey, Osmanlı'ya
aman mı?"
Çukurova'da üçüncü büyük çalkantı
Osmanlı İmparatorluğu'nun son dö-
neminde, 1. Dünya Savaşı dolayısıyla
Ulusal Kurtuluş Savaşı ve sonrasında
yaşandı. İşgal yıllan, Kurtuluş Savaşı,
cumhuriyetin İcuruluşu ve sonraki yıl-
larda büyük topraklar yeniden el de-
ğiştırdi.
Bütün Türkiye'de oldugu gibi köyden
kente göç olgusunun başladığı 1950'-
lerdeki gelişmeler ise Çukurova'yı de-
rinden etkiledi.
Yakın tarih değerlendirilirken çok
partili döneme geçildikten hemen son-
ra başlayan köyden kente göç olgusu
Çukurova'da "ilk büyük göç" olarak
tanımlanıyor.
"46 ruhu"nun yol açüğı göçle gelenler
farkh bir değişimin unsuru olmuşlar-
dı. Ancak dünyada liberalizm rüzgan-
nın estiği sürece rastlayan Çukurova'-
nın son çalkanülı döneminde göçenler
ise toplumsal yapıyı darmadağın et-
mişlerdi.
Yüreğir'e göre, Adanahlar göçler so-
nucunda aanlıkta kalmışlardı. Yüre-
ğir, "Bana göre" diyor, "Adana nüfu-
sunda yerli ve köklü ailelerin oranı
yüzde on civanndadır. Yani bir mil-
yonda yaklaşık 100 bin kişi."
Orhan Kemal'in "Betonunda bile ot-
lar biten bereketli Çukurovası"na yüz
elli yıldır şu ya da bu nedenle göç var-
dı. önce develerle, atlarla, merkepler-
le,camız arabalanyla, sonra at araba-
lanyla, kamyonlarla, traktörlerle,
otobüslerle, trenlerle gelmişlerdi.
Sonra iş aramaya geliyordu sıra. Bir
zenaatı varsa sorun yoktu. Biraz dö-
nen çarkı kavrayabiliyorsa, anahtan
Doğu ya da Güneydoğu kökenli poli-
tikacıydı. Bir inşaatta iş bulup çahşa-
bilirdi. "Demokrasilerde çare tükenir
miydi", bunlar da yoksa bir "tablacı
ağasının" yanında yevmiyeyle sebze-
meyve satabilirdi. Gün gelir tablacı
ağası gibi Adana'nın Dağlıoğlu Ma-
hallesi'nde, Yeşjlevleri'nde, Kiremit-
hanesi'nde, "korsan hal"de, "korsan
kabzımal"lığa aşama yapabilirdi. Ve
böylece kaçınlan milyarlarca liralık
vergi, stopaj, rüsum gelirleri karşısın-
da çılgına çevirdiği belediye yetkilisi-
ne, "Artık dayanamıyorum. Bakanlı-
ğa suç duyurusunda bulunacağım"
dedirtebilirdi.
Ne de olsa Çukurova'ydı gelinen di-
yar, taşı toprağı alündı...
Son kırk yıldaki hızlı gelişimiyle ma-
halle sayısı yetmiş dörde ulaşmıştı
Adana'nın. Her türlü sosyal ve ekono-
, mik çarpıklığıyla "yetmiş iki milkt"in
2 yaşadığı Adana, Ortadoğu'nun en çe-
lişkili kenti durumuna gelmişti. Öyle
bir çelişki ki çıplak gözle bile görülebi-
liyor. Ötomobille yirmi dakikada ya-
pılacak yolculukla kent merkeziyle
kenar semtler arasındaki uçurum bü-
tün çarpıalığıyla görülebilir. Pek çok
semtte Türkçe bilmeyen yurttaşla gö-
rüşürken çevirmene gereksinilebiür.
"İç göç olgusu" dolayısıyla Adana'ya
her yıl iki mahalle ekleniyor.
İnsanınuz, doğası geregi 'terk ettiği
memleketindekı, yurdundaki, köyün-
deki alışkanbklannı, geleneklerini bir-
likte taşıyor geldiği yere. Hep bir dos-
tun, tanıdığın, akrabarun, hemşerinin
yardımıyla geliyorlar Çukurova'ya,
Adana'ya. O yakının koltuğuna gir-
dikleri için evcıklerini de hemen yanı-
başına konduruveriyorlar. Böylece
Adana'da Güneydoğu'daki kentlerin
minyatürü gecekondu mahalleleri olu-
şuyor. Ve Adana'da bir Mardin'i, Ela-
zığ'ı, Şanüurfa'yı bulmanın olanağı
doğuyor. örneğin. Gül Bahçesi, Dağ-
lıoğlu mahallelerinde Mardinliler,
Anadolu Mahallesı'nde Urfalılar, Bey
Mahallesi'nde Adıyamanlılar daha
yoğun bulunuyor. Abartma sayılmaz-
sa Adana'da Adana'yı aramak yerine
Mardin'i, Elazığ'ı, Şanhurfa'yı, Adı-
yaman'ı bulmak daha kolay görünü-
yor.
Yoğun göç olgusunun insan mozayiği
açısından Anadolu'nun sentezi haline
getirdiği Adana kent kimliğini ta-
mamlayamadığı için "dünyanın en
büyük köyü" diye tanımlanmıştı. Bir
poliükacının yıllar önce söyledıği bu
tümce tek başına Adana'nın bugünkü
durumunu anlatmakta yetersiz kalı-
yor elbet. Ancak bugünkü Adana yer
yer köy, kasaba ve kent olgusunu kar-
maşık biçimde taşıyan garip ve büyük
bir yerleşim birimi olmuş durumda.
Denetim dışı oluşan carpık kentleşme,
çözümlenmesi güç sorunlar yaratmış.
Bugün gecekondu, konut, altyapı ve
sosyo-ekonomik kaynaklı çok yönlü
sorunun içinde çalkalanıyor Adana.
1980 sonrası uygulanan ekonomik po-
litika sonucu tanmın çökmesi, sanayi-
de yeni tesis açılmaması ve Güney-
doğu'yu sarsan olaylar deprem olmuş
fay kuşağındaki yer gibi Adana'yı ve
Çukurova'yı derinden etkiliyor.
SÜRECEK
Kültvr • SaiKit 332 64 26 • 230 21 87
a*
Ailenin reisi kuyruklu olan.
Her eve lazım.
28AGUSTOSTA SlNEMALARDA.
B/r suf örgütünün gerçek öyküsü
»lOiUlB PflliKMl HOUDOnil
S)< IMFIRUIIfiHI,!SUREYVA ( 3 M M O
1 1
00-13 00-15 «M7 '&-I9 30-21 »5
ATLAS (»UTSr») n 45-14 TS-1645-1&1S-21 30
GA2I [VaniSi 1'00-1300-I5(»17 15-19»2145
74 ( S H M 4 4 ) M 00-14 15-T6OMS»21 15
( J I I H N ) 11 00-1330->600-1*30-21 00
DEMİR KARTALLAR • 3
Şişli SİTE (247 69 47) 11.00-13 30-16.00-18.45-21.45
Ç.taş ŞAFAK 3 (516 26 60) 11.00-13.30-16.00-18 30-21 OC
Beyoğiu SİKEPOP (25111 76) 12 00-1415-16 30-18 45-21 00
Ç taş ŞAFAK 1 (5162660)1100-1330-1600-1830-2100
Pendik OSCAR (3900969) 1200-14 30-1715-21 30
ÖZEL DERSLER
Ç.taş ŞAFAK4 (516 26 60)11 00-13 30-16 00-18.30-21 00
SEÇME FİLMLER HAFTASI - 5
Kadıköy AS(3360050) 13 00-15 45-1830-21 15
;uma AMADEUS Salı DÖŞLER TARLASI
; tesı ÇİNGENELER ZAMANI Çarş THE DOORS
'azar ANAHTAR Perş ANAHTAR
5
tesı ALLEN-2
MİCKEY ROURKE'S HAFTASI
Beyogiu DÜNYA (249 93 61) 12.00-14 15-16.30-18.45-21.1!
9 1/2 HAFTA Cuma-pazar-salı-perş.
VAHŞİ ORKİDE c tesı-P tes.-Çarş
Kadıköy AS (336 00 50) 11 OO(Hergün)
NİL'İN İNCİSİ
RUMELI
HİSARI
J^NŞERLERÎ
Dünden Bugüne
MAZHAR - FÜAT - ÖZKAN
21-22-23 Ağustos
SERTAB ERENER
24 Agustos
FATİH ERKOÇ
25 Ağustos
ZCİLFCİ LİVANEÜ
27-28-29-30-31-Agustos
Tüm gösterilerimuin numaralı bletleri satışa sunulmuştur.
Bilet batış yeflerı: Vakkorama Taksim Tel: 251 28 86,
Vakhorama Suadlye Tel. 350 87 42,
Rumell Hlsarı glşesl Tel: 257 75 50
BEYOĞLi; SİNEMASI ( 251 32 40 )
YAZ ŞENLİĞİ 4
KADEV FİLMLERİ
TUTKU ÇEMBERI
12.15 - 14.30 - 16.45 - 19.00 - 21.30
Sinenta • Tiyatr
Gesteri
Ataköy Marina 92
DEV SAHNEDE DEV KONSER
ZULFU
LİVANELİ23 AJustos Pazar 21.15
BilM Satış Yeflerl
Ataköy Ma/ina Regatta ajesi Te): 560 69 31
Bosüncı GAsteri Merkezj Tel: 384 72 10
Bakırköy Sinetıva 74 Tel. 572 O4 44
Bütün MUDO. NAF NAF. CHEVIGNON VE
COLLtCTION Magazaları
MISSISSIPPI
MASALA
Mıra Naır
Denzel VVashıngton
OKM Ortaköy Kültür Merkezi
258 69 87
13.O0-15.30-18.0O- 20.30
HARBİYf AS (247 63 15)
C»mo: Girrgef vc Fred
Clesi: AşkÜzenıwBirHlm
Poror Erkekler
P.tcsi:
SOIL
Çarş.:
Perş.:
Donıelle leyıe
Tangolar
Voodler Ütkesı
REtCLAM FllMl DAÖIT1MINDA
249 50 33
Sinema
Tiyatro
Gösteri
232 64 26
230 21 «7
ANKARA-ANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
SöyleşL.
Yaz gelince festival bolluğu var. Sanatçılar, bilimadanv
ları, gazeteciler kuşlara benziyor, festivalden festivale
uçuyorlar! Söyleşiler, tartışmalar, imza törenleri, konser-
ler, sergiler, oyunlarla çok yönfü kültür etkinlikleri oluşu-
yor. Burhaniye Belediye Başkanı Necmi Şengüler'in iste-
ğini kıramadım, ben de bir söyleşi yaptım festival günlerirv
de. İlk kez yaşadığım bir olay. önce korku ve şaşkınlık,
sonra büyük mutlulukduydum. Hadigarı kahvesindebirde
düğün varoakşam. Düğün havasında bir söyleşi nasıl ola-
cak, program dışı bir tasarım nasıi gerçekleşecek derken
oldu! Uzun yıllardır bu yöreyi anlatan bir yazarı başta Bur-
haniyeliler, tüm Körfezliler güzel selamladı doğrusu. Otuz
yılı aşkın anılarla seslendim onlara. Burhaniye'ye ilk geli-
şim 1958 yılında. O zaman gazeteciler sevgiyle, umut ve
güvenle karşılanıyor her yerde. Dertler, sorunlar anlatılı-
yor. Sorunlar yazılırsa çözümleri çabuklaşır diye düşünü-
lüyor. Beni de öğretmenler karşıladı ilçe alanında. ören
Tepe'ye çıktık, ida'yı gördüm uzaktan, karşıda Assos, gü-
neş batıyor, yanımda öğretmen özgüçlü konuşuyor, ilçe-
sinin tarihini, coğrafyasını anlatıyor, antik taşları gösteri-
yor bana. Bilgelerden söz ediyor. Eski çağlarda savaşlar
uzayınca bu koyda buluşup barış için çözüm arayan bilge-
lerden. O ilk gelişten sonra yaşamımda önemli yer aldı bu
körfez. Doğasını sevdim, denizini, dağlarını, akşam saat-
lerinde köy kahvelerinde eski savaşçılardan dinlediğim
öykülerle kurtuluş tarihimizden yapraklar çevirdim. Ka-
raağaç köyünde AN Bey'in karargahmı gördüm, Borazan
Efe'nin soluğunu duydum. Ama asıl savaşın acımasızlığını
hissettim. Köylerde dostça, yanyana yaşarken birbirini öl-
dürenlerin öyküleri hâlâ acı yankılar yapar yüreğimde.
Türk-Yunan dostluğunun önemini düşünürüm yeniden,
Atatürk ve Venizelos'tan sonra bugünkü devlet adamları-
nı. Ege'yi bir barış gölü olarak görmeyi özlerim. Bu mavi
koyda yüzlerce yıi önce barış konuşmaları yapan bilgele-
rin torunları barış yolunda hiç ilerlemiyor diye eziklik du-
yarım. Bu güzel doğa parçasında gelecek kuşaklar barış
içinde yaşamazsa hepimiz suçlu degil miyiz acaba? Uyarı
görevimizi yeteri kadar yapmazsak gelecek kuşakların
yargısından kurtulabilir miyiz? O ilk gelişimde sordum
genç ögretmene:
- Siz hangi okuldansınız?
- Savaştepe Köy Enstitüsü'nden, dedi.
Anlaşıldı, coşkusu ordan kaynaklanıyor. Uzun yıllarda
gittiğim her yerde Köy Enstitüsü kökenli öğretmenleri ben-
zer coşkuda gördüm her zaman, güzel uğraşlar içinde.
Saçları ağarıyor o coşku sürüyor. O akşam da beni büyük
ilgiyle izliyor özgüçlü. Vakit olsaydı o da neler anlatacaktı
kimbilir. Ancak festival söyleşileri belli bir süreyle sınırla-
nıyor. Profesör Bahri Savcı, Ege Üniversitesi öğretim üye-
lerinden Hülya Nutku ve Olcay Koç konuştu benden sonra.
Belli konuları vurguladılar. özellikle Olcay Koç gençliğin
isteklerini ve beklentilerini dile getirdi. Körfezin temizliği,
körfeze bağlanan umutlar, önerilerle tüm konuşmacılar
büyük ilgi topladı. Söyleşi çok uzayabilirdi ama o güzel ak-
şam saatinde güzel bir armağan sunmak istedim Körfezli
dostlarıma. Bir çello konseri, Fransız besteci Bois Mor-
tier'in üç çello.için yazdığı sonatlar. Ada Alpsan, izzet
Nazlıaka ve Yiğit Cllgen çaldt.
ören Tepe'de itk kez yaşanıyor böyle bir olay. Şaşılacak
şey, korktuğum başıma gelmedi, gürültü, arabesk şarkılar
sustu bir anda. ida'nın doruğundan Assos kıyılarına kadar
dağlar, denizler çellolarla çınladı. Konseri izleyenler ara-
sında ilk kez çello sesi duyanlar var. Neler hissettiler bil-
mem, ama alkışları, tepkileri çok duygulandırdı beni.
Arabesk müzikle aşınan kulaklar da güzel bir müziği de-
ğerlendiriyor! öyleyse yerel festivallerin programlarında
güzel konserlere de yer vermek gerekiyor gelecek yıllar-
da. Ayvalık da bir örnek buna. Halk bundan hoşlanıyor di-
ye rasgele şarkıcılar getirmek, günleri geceleri arabesk
müzikle çınlatmak yanlış. Bir kültür ve sanat olayına da
ters düşüyor. Öte yandan halkın müzik beğenisini tırman-
dırmak da yerel yöneticilerin görevi değil mi?
O akşamın en güzel saatlerini konserden sonra yaşa-
dım ben. Genç çellocularla konuşarak. Kocaman çellolan
bir arabaya yükleyip Ayvalık'tan ören'e gelirken neyle
karşılaşacaklarını bilmiyorlardı. Ama çok yürekliydiler. İl-
gi gösterilmese, gürültü de olsa çalmaya karaıiıydılar.
Çalarak bir yere ulaşacaklarına inanıyorlar. Bu inanç ner-
den kaynaklanıyordiye birkaç soru yönelttim. önceçevre-
den, ailelerinde çalgıcılar var, en azından çoksesli müzik-
sevenler, Atatürk müzik devrimini yaşayan büyükanneler,
dedeler. O söyleşide öğrenci ve öğretmen ilişkisinin gü-
zelliğini de hissettirdiler genç çellocular. Biri Ali Doğan'ın,
ikisi Doğan Cangal'ın öğrencisi. Özellikle bir söz çok hoş:
Bize çello çalmayı değil müzisyen olmayı, dahası insan
olduğumuzu öğrettiler, diyor. Genç yaşta çok güzel bir de-
ğerlendirme! Çalmak başka bir olay. Parmakların ustalığı-
na başka boyutlar katarak müzik üretiliyor.
Her dalda böyle değil mi?
Çok sevdiğimiz öğretmenler, kişiliğimize bir renk katan-
lar, içi.mize bir müzik üretenler her zaman.
BULMACA
SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6
1/ Amerika kıtası-
nın en büyük, dün-
yanın ise ikinci bü-
yük gölü. 2/ Üç ki-
şiyle oynanan bir kâ-
ğıt oyunu... Genel-
likle yakmak için
kullanüan iri saman.
3/ Balık yakalamak-
ta kullanılan araç...
Bir haber ajansının
simgesi. 4/ Olum-
suzluk belirten bir
önek... Filikaların ve
diğer küçük teknele-
rin dibine biriken su-
ları boşaJtmak için karinaya açılmış
delik. 5/ Üstü kapalı olarak anlat-
ma. 6/ Manavgal Çayı üzerinde ku-
rulu olan baraj. 7/ Yüz, çehre... Sı-
ğınn öd kesesinden çıkan ve sarüığı
iyi ettiğine inanıian taş. 8/ Eski za-
manla ilgili... Yön göstermek için
belli yerlere konulan işaret. 9/ Apan-
sız... Eski Türklerin Lnanışında deniz
tannçası.
YUKARroAN AŞAGlYA
1/ Bir gösterinin, sportif ya da kültürel bir yanşmanın gid
rinin tümünü ya da bir bölümünü karşılayan kişi ya da kuru-
luş. 2/ Izmir'in bir ilçesi... Çin'in para birimi. 3/ Kasımpatına
benzeyen bir çiçek... Ilaç, deva... Boru sesi. 4/ Fiiller... Fütüv-
vet şeyhi. 5/ Radyumun simgesi... Güney Amerika'da yaşayan
ve yünü dokumaalıkta kullanılan hayvan. 6/ Evcil olmayan hay-
vanlan vurma ya da yakalama işi... Türk müziğinde bir makam.
7/ Yumurta biçiminde yapılan ve sekiz deliği bulunan bir tür
flüt. 8/ Bir nota... Savaşçı kadm. 9/ Asker... İri taneli bezelye.
KARS KADASTRO MAHKEMESt'NDEN
DosyaNo: 1991/754
Oavaa Hazine vekılı aşağıda kimügi yazılı davalılar aleyhine açmış
olduğu tespitin iplalı ve tescıl davasının yapılan yargılaması sonunda:
Davanın reddine karar verilmiş, verilen karan davacı Hazine vekılı
31.7.1992 tarihli dilekçesi ıle temyiz etmiştir.
Karar ve temyiz dilekçesi davalılara tebliğ edilemediğinden ilanen
tebliğıne. ilan tarihinden ıtıbaren temyiz talebiniz var ise 15 gün içinde
mahkememıze bildırmenız ılan olunur.
KİMLİĞ1: Kemal Inik.
Basın: 49591