19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS1992 ÇARŞAMBA 12 DIZIYAZI Edebiyatta demokrasi savaşı-8- 1963'teyazmıştım. "Yöneten azınlık karşısında çoğun- lıığun asıl sözcülüğünü kültür savaşçı- lajı yapıyor. Doksan yaşında Russel silah fabrikalanna ve devletlere karşı başlattığı yürüyüşe 70 bin kişiyle de- vam ediyor. Zenci kardeşleri arasında çığ gibi büyüyor dizeleri Langston H ughes'ün. Ve Pasternak'ı küçük dü- şûrmeye gerekçeler anyan yöneticiler katı, başka bir şairin, Yevtuçenko"nun dizelerini okutmamayı saglamak için astronotlardan eleştirmenler yaratıyor şirndi."(AtaçDergisi, 1 Haziran 1963) 1964'te yazmıştım. "însanlık kavramını soylu kişilerin tekelinde tutmak isteycn ortaçağ, satm alamadığı sanatçıyı, düşün adamını yadsıyıveriyordu. Sanatçı ile toplum Monopoller'inı, Behçet Necatigü'in Yaz Dönemi'ni, Orhan Kemal"i. Mu- zafTer Buyrukçu'yu, benim Şairler ve Yazarlar Sözlüğü'nü yayımlamakla iyi ettiğimin o zaman da bilincindeyim kuşkusuz. Kimi birden satıldı bu kitaplann, ki- mi uzun süre depolarda kaldı. Temel- de aynmı yoktu benim için. Aslolan onlann gün yûzüne çıkması, sevenleri- nin eline geçebilmesiydi. Bir de bir çok yazar ve çevirmen ar- kadaşımın ilk kitaplannı yayımlama övüncü var yayımcılık yaşammda. Ülkü Tamer'in ilk çevirisi W.Faulk- ner'den Kırmızı Yapraklar. Sabahat- tin Eyuboğlu ile Asım Bezirci'nin ilk deneme, eleşliri kitaplan Mavi ve Ka- ra, Çok Kapılı Oda, Günlerin Getirdi- ği Götürdüp. Hasan Hüseyin'in ilk şiir kitabı Kavel.. Ayşegül Günkut'un HAPİSTEN BABIÂLİ'YE Şükran Kurdakul B fYüksel) ilk çevirisi Arslan Asker İZİmkİlerden kİmİlerinİ S^ayk, Muva frak Şercfin Oskar Lan- j ı-w« •• J 8e Çevınsı Ekonomı Polıtık, Nevzat tanimiŞimdir. DUŞUII ada- Hatko'nun Kornaros çevirisi Haydari mı, politikacı, edebiyatçı S f i S i ap yç SöfiîSyaSgSia OİSUIl, dUŞUncelen kendl danŞeytanveYüceTann çevirisi.. k l l B h k Yuymamış gibi gelen herkes onlann gö- zünde ya faşisttir, ya küçük burjuva. Abdül- hak Şinasi'de tersini görü- yordum bu yadsımacılı- ğm. Türkçenin özleşme- sinden, özgürleşmesinden yana kimden söz edilse, kimin sözü geçse, tüyleri diken diken oluyor, Yaşar Nabi dışında, komüniz- me yandaş görüyordu. Ben yayımcılık yapüm. Yayımcı de- ğildim. Yazarlığa en yakın meslek ola- rak düşünmüştüm işe girişirken. Ben- den tacir olmamı istedigi aşamada kurumlaşmaya en yakın çizgideyken bıraktım aanmadan. Yakup Kadri. Abdüihak Şinasi, Su- ut Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tan- pınar, Samet Ağaoğlu, Yaşar Nabi, Fazıl Hüsnü gibi ünlü edebiyat adam- lan, 501i yıllarda Türk Edebiyatçılar Birliği'ni kurdular. Böyle bir örgütün kurulmasında başrolü kim oynamıştı? Amaçlan neydi? Demokrat Parti'nin iktidar olduğu yıllar kimi parlamentoda, kimisi hü- kümetin denetimindeki kurumlann yönetiminde bulunan bu üstatlan hangi gereksinim biraraya getirmişti? Tam yarutlannı bulabileceğimiz so- rular değıldi bunlar. 1960'a kadar süren evrede, Edebiyatçılar Birliği'nin, mes- arasmdakı dogal ilişkiyi koparmak için her dönemin aradığ, bir Vöntem var.Günümûzdedeböytebu.Sanatç.- mn yaratış gücü, emekçi halkm üretim ^ yjç g güoü gibi yüzyılın pazarlannda rek- leklaşlan uzennde uygulanan devlet lam, propaganda usulleriyle saülığa yıMıırahgı karşısında uygareatavıral- çıkanlıyor. Kendilerini satıcınm emri- madıgını goruyorduk. _ ne vermiş kalemler sanatçıyı zayıf ye- .Çoktannca, gereklı gereksız ornek rinden yakalamak için "angaje" söz- g«*tenlen Baü uygarhguıın ozunu be- lırleyen hümanızmın aydın kışıye yuk- lediği sorumluluklardan uzak kalmak, h di biliği ö i i d k i ğ rahatsız etmedi birliğin yönetimindeki cüğünü bir korkuluk gibi arkalanna almış. özgürlüğün adamlan toplum der demez gösteriveriyorlar hışımla. Böylece sanatçı -kendisi kurumlann edebiyat adamlannı. gücünü taşımıyonnuş gibi- kurumlar Adlanru andığım kışılerden kimılen - - yapıtlanyla çağdaş edebiyaümızın ön-arasında seçim yapmak zorunda bıra- kılıyor hep. Tröst ya da devlet. Açık- çası mali komitelerle, parti komiteleri arasında seçim yapma özgürlüğü..." (Ataçdergisi, 1 Şubat 1964) O dönemi anımsayınca, elimden geldiğince çağıma gören gözlerle bak- mak çabalanna karşın sorumluluğu- mun gereklerini ne ölçüde yerine geti- rebildim kestiremiyorum elbet. Ama hiç değilse, bugün de bana "Neden yapmışım" dedirtenler kadar, "Ne iyi yapmışım" dedirten edimler var orta- da. Melih Cevdet'in Doğu Baü adb de- neme kitabını. Samim Kocagöz'ün Kalpaklılar-Doludizgin, Bir Kanş Toprak romanlannı, Attila tlhan'ın Ben Sana Mecburum. Bela Çiçeği'ni, Necati Cumalı'nın Susuz Yaz'ıru, Çokray'ın Askerin Türküsü'nü, Şerif Hulusi'nin Dünyada ve Türkiye'de cüleri olma niteliğini taşıyordu kuşku- suz. Mütarekcde, Kurtuluş Savaşımı- za yandaş olanlar, katılanlar da vardı aralannda. Halide Edip gibi, 1923'ten sonra uzun yıllar Batı'da yaşamak zo- ruada kalmış. İngiliz, Amerikan de- mokrasisine gönüldaş olanlar da var- dı. Tümü, örgütçe davranış gösterilme- si gereken durumlar olabileceğini (ol- duğunu) bu gerekliligin kişileri de bağladığını düşünmezden geldiler. O kuşaktan "Günün Adamı" özel- likleri önde gelen birkaç önemli kişinin yaşam serüvenini biliyordum o tarih- te. Fuat Köprülü, Yahya Kemal, Peya- mi Safa gibi... Abdülhak Şinasi'yi tanımakla başat özelliğini öğrenme olanağı buldum o kuşağın. Abdülhak Şinasi'yi tammakta, özelliğinı öğrenme oianağı buldum o kuşağın. Fahim Bey ve Biz, Çamlıca'daki Eniştemiz gibi unutulmaz yapıtlann yazan Ayaspaşa'da bir apartman dai- resinde oturuyordu 1958'lerde. Ataç Kitabevi'nin deneme yayını yaptığı yıllar. Yaşmdan yaşlı bir Istanbul kentsoy- lusuydu Abdülhak Şinasi. Galatasa- ray'ı bitirip, gençlik yıllannı Paris'te geçiren "vükela" çocuklanndan. Ve- dat Günyol'un dediği gibi Fransızca düşünen bir Osmanlı. "Şimdi Abdülhamid'in hafıyeleri bakacak evi..." ya da "Akşamüstü İt- tihatçılar Merkez Kumandığına celbe- decekler sizi..." deseniz, boş bulunup inanacak kadar benliği eski zaman sa- atlerinden.. Ama Abdülhak Şinasi. Fahim Bey'i, Çamlıca'daki Enişte- miz'i, Ali Nizami Bey'i yaratan adam. Yardımcısı, Çelik Gülersoy, askere alındığı için "naçar vaziyette" kaldığı- nı anlaürken, masasının başına misafı- reten, geçmiş gjbiydi. tğreti oturuyor, az önce felakete uğramışlann gözleriy- le bakıyordu. Bir tomar kâğıt ve düzeltme görme- miş kolonu önüme doğru sürerek "Pi- erre Loti ve İstanbul öylece kaldı..." dedi, "Olur olmaz musahhihlerle ya- pamıyorum." Sonra içini çekti (Sürekli yalnız ya- şayanlara özgü umarsızlıklann ifadesi miydi bu...) Utana sıkıla: - Pazartesi perşembe akşamlan bize buyurmaz mısınız? Anca, bir ay olmuş gazeteyi bıraka- lı. Varlık Yayınlan'nda düzeltmenli- ğim sürüyor. Yelken dergisini çıkan- yorum. Kitabevi... Üstelik neden evlenmediğini soran- lan "Erkek çocuğum komünist, kız çocuğum artist olursa ihtimali yüzün- den..." diye bulunmaz bir yanıtla şa- şırtan adam bu. Ama Abdülhak Şinasi. Son bir iki kitabını dünya gözüyle görmeden doğaya teslim olmak iste- meyen. Bizimkilerden kimilerini tanımışım- dır. Düşün adamı. politikacı, edebi- yatçı olsun, düşünceleri kendi kalipla- nna uymamış gibi gelen herkes onla- nn gözünde ya faşisttir, ya küçük burjuva... Abdülhak Şinasi'de tersini görüyor- dum bu yadsımacılığın. Türkçenin öz- leşmesinden, özgürleşmesinden yana kimden söz edilse, kimin sözü geçse, tüyleri diken diken oluyor, Yaşar Na- bi dışında, komünızme yandaş görü- yordu. Nurullah Ataç'ı, Sabahatün Eyu- boğlu'yu, Vedat Günyol'u. Öysa yakın dostlanndan birinin İz- zet Melih'in soyadı Devrim'di. Albert Camus'yü, Sartre'ı okuyor, özgür insan olmanın gereklerini yerine getiren Türk yazarlanna uzak bakı- yordu. Belki cumhuriyetin gözünden düşmemek için, özelliİcle Varlık'ta çı- kan yaalannda (1933-38) 'İnkılap Edebiyatı"nın dışında kalmamaya özen gosterenlerden biriydi o da. 1945'te CHP Roman Armağuu'na katılmış, üçüncü ödülü kazanmıştı. Benliğindeki "mazide" yeri pek ya- şamıyordu o zamanlann. En önemli devlet görevi "Balkan Antantı Genel Sekreterliği" olabildi Abdülhak Şinasi'nin. Kitaplanna yar- dım ettiğim iki yıl içinde Samet Ağa- oğlu'nun ilgisiyle Ankara'da "yan resmi" bir kuruluştan aldığı ödenekle daire kirasını, geçimini, günlük işlerini gören SabrTnin aylığını güçlükle kar- şıladığını biliyordum. Bir ara, kendisi için imzalanmış olanlann dışında tüm kitaplannı Kazım Taşkent'e sattığını da biliyordum. Dostlan (Dr. Nihat Reşat Belger, İzzet Melih Devrim, Turing Kulübü başkanı Reşit SafTet) ilgileniyordu ama yalnızdı. Yalruzdı ve korkuyordu. Yetmişi bulmadan ihtiyarlık çökmüştü üzeri- ne. Yahya Kemal önce öldü Abdülhak Şinasi'den. Basıma birlikte hazırladı- ğımız "Yahya Kemal'e Veda" kitabı- na çalışırken koltuk değneği gibi olmuştum yazarbk yaşamında. Ayn- ca, evlenme törenimde, elinde hediyesi Kadıköy Nikâh Dairesi'ne geldiğinde, hiç tatmadığı, evlat sevgisinden esinti- ler sezinlemiştim. Çekinmeye başla- dım. Ününden yararlanmak isteyen Toprak Dergisi İcafadarlanndan biri- lerinin sicilimden söz etmeleri sağhğını etkileyebilirdi. Yaşar Nabi'ye anlattım kaygılan- mı. O serinkanlı adamın yüzü gözü değişti, hak verdi bana. Uzak dura- caktım. Çihangir'de oturduğu dairenin ya- nındaki binada yangın çıkuğını duy- duğum zaman son kez gitü'm Abdül- hak Şinasi'ye. Yaratüğı kahramanlan yaşıyor gibiydi. II. Abdülhamid dönemi gençlerin- den çoğu -Yahya Kemal, Abdülhak Şinasi vb gibi Avrupa da görmüş olsa- lar- toplumsal değişmeyi çekinerek iz- lediler. Meşrutiyeti özgürlüğün simge- si sayıyorîardı belki ama, Tevfık Fikret, Dr. Şefik Hüsnü gibi birkaç öncü dışında, tabana yakın kesimin kendi varlığını algılayarak sınıfsal öz- gürlüğüne sahip çıkması olasılığı göz- lerini korkutuyordu onlann. Bu ne- denle öteki özgürlükler gibi, yaratma özgürlüğünün "Kanun dairesinde ser- best" olmasından da rahatsızhk duy- madılar. Çoğu o gizli sansür niteliğin- deki yasalan koyanlann yanında, ya da arasındaydı çünkü. Aynca yasak- larla da alış verişj yoktu. Bakan değil- lerse milletvekili, milletvekilhğine atanmamışlarsa, büyükelçiydiler. Meşrutiyet döneminde de... Cumhuriyet döneminde de... Edebiyatçılar Birliğınde Meşrutiyet uzlaşımcılığını 1923 sonrasında taşı- yanlarla 50 kuşağı yaptı tarihsel he- saplaşmayı. Bireye kâğıt üzerinde ta- nınan haklan ustaca kullanmasını bilerek haklılığın coşkusunu getirdiler. İşlevlerinin farkında olan şairlerlerle yazarlan kazandılar. örgüt Sabahat- tin Eyuboğlu, Melih Cevdet, Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Ercüment Beh- zat gibi başkanlar gördü. Demokra- tikleşme savaşımında onurlu yerini aldı. SÜRECİK OZEL BORA SÜRÜCÜ KURSU 89.DÖNEMKAYITLARI DEVAM EDİYORI Hafta sonu-Hafta ıçı ve Ahşam kursları devam ed^Of. Dershane ÛSKÛDAR: 343 57 82-310 92 M KOZYATAĞI: 3C2 47 33 TARABYA: 2C2 M 18 KANGALSULH HUKUK HÂKİMLtGİ'NDEN 1991/9 Davacı Karayolları Genel Mu- dürlüğu vekili Av. İbrahim Etem Çelik tarafından davalılar Orhap Avunduk, Ozer Karabulut, Rils- tem Sutoğlu, Cafer Toprak, Di- laver Karabulut, Mustafa Uzun, Aydın Çelik ve Tinsa Tıcaret İn- şaat ve Sanayi Limited Şirketi ajeyhlerine açmış olduğu tazmi- nat davasının mahkememizde yapılan duruşması sırasında ve- rilen karar uyannca; Davalılardan Orhan Avun- duk'un yapılan araştırmalarda tebligata yarar açık ve kesin ad- resi tespit edilmemiş olduğundan davalı Orhan Avunduk'un Kan- gal Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1991/9 esas sayılı dosyasında 24.9.992 gunlu duruşmada hazır bulunması kendisine davetiye ye- rine geçmek uzere gazete ile ila- nen tebliğ olunur. Basın: 34999 Marmara Üniversitesi'ne ait pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. HATİCE BOZKURT Birsuç örgütünün gerçek öyküsü WBIDOIW vmtm mmm ıtmmaı mmmı Sl< WPVRVTWUİ(il OtaaMllUI (?<'»») ll«Hl»«0O-lr 15 ll»II« liiif") n»-t>'n«<»ııxn! ıs İJS4UH) REKLAM MIMİDA&TIMINDA 249 50 33 MISSISSIPPI MASALA Mıra Naır Denzel VVashıngton OKMOrtaköyKültûrMerkezı 258 69 87 1100-15.30-18.00-20.30 333 64 36 • 330 31 «7 BEYOĞLU SİNEMASI ( 251 32 40 ) YAZ ŞENLİĞİ 4 KADIN FİLMLERİ AY ÇARPMASI 12.15 -14.30 -16.45 -19.00 - 21.30 OEMİR KARTALLAR III SW SITE (247 « 47) 11 00-1330-16 00-18 45-21.45 8moâuD0NYA(24tS361)1200-1* 15-16 30-18 45-21 15 ICK>»vSUBfYY» (336 0682) 11 00-13 30-1600-19 00-21 45 BtyogtıSlNEPOP Ç.Ö5ŞMAK (25111 76) 12.00-1415-16 30-18 45-2100 (5162660)11.00-13 30-1600-1430-21 00 MICHAEL DOUGLAS HAFTASI Ç.ÎJ5ŞAFAKI (5162660)1100-1330-16.00-18.30-21 X CumaBORSA Salı KAMHLlfilN ÖTESİ C.tes AMAZONDA FIRT1NA Çarş. NİL'İM İNCİSİ Pazar NtLİN İNCİSİ P« P.tesi GÛLLERİM SAVAŞI Perş. 6ÖLLERİN SAVAŞI SEÇME FILMLER HAFTASI • 4 Kad*6yAS(3360050) 13 nO-15 45-18 30-21.15 CumaAMAOEUS Salı DÜŞLER TARLASI C.tesi ÇİNGENELER ZAMANI Çarş THE DOORS Paar AMAHTAR P«». AMAHTAR P.tesi ALLEN-2 Harbiye AS(247 63 15) 12.00-14.30-17.00-19.30-21 45 CumaAMADEUS Salı DÜŞLER TARLASI C.tesi ÇİN6ENELER ZAMANI Çarş. THE DOORŞ Pazar BAĞDATCAFE Perş. Z-OLUMSUZ Ptesi ALLEN-2 ÛZEL DERSIİR Ç.TAŞ. ŞAfAK 4 (516 26 60) 11.00-133O16.00-18 30-21 00 NUİN tMCİSl KzMfy AS (336 00 50) 110OjHergûn) RUMELİ HİSARI KONSERLERİ YONCA EVCİMİK 19, 20 Ağustos Dûnden Bugüne MAZHAR - FÜAT - ÖZKAN 21,22, 23 Ağustos SERTAB ERENER 24 Ağustos FATİH ERKOÇ 25 Ağustos ZÜLFÜ LİVANELİ 27, 28, 29, 30, 31 Ağustos Tüm gösterılerimttın numarah bıletlen satıja »unulmujtur BHet Sabş Yerieri: Vakkorama Toksım. Tel:251 28 88 Vakkorama Suadiye, Tel: 350 87 42 Rumeli Hısan gışesi, Tel. 257 75 20 M9IT PBOOUCTION Ataköy Marina '921 DEV SAHNEDE DEV KONSER ZULFU LİVANEÜ23 Agustos Pazar 21.15 BilM Satış Yerieri Ataköy Marina Regatu Giş«l T<H: 560 69 31 Bostana CAsteri Merkezi Td: 384 72 10 Bakırkây Slnema 74 Td: 572 04 44 Bötûn MUDO. NAF NAF. CHEV1CNON Vt COLLtCTlON Sinema • Tiyatr Gösteri BODRUM KİRALIK DEVRE MÜLK Odak Tatil köyünde yüzme havuzlu 8-22 Eylül (2 kişilik) 1.500.000.- 22Eylül-8Ekim (4 kişilik) 2000.000. Tel: 528 66 29 Nüfus cüzdarumı kaybettim. Hükümsüzdür. SELMAN DEMİR KADIKÖY'de Satılık, işyerine uygun (zemin kat) daire... Tel: 339 59 89 İLAN ANKARA 22. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya no: 1992/48 Davacı TEK Ank. El. Dağ. Mu. vekili tarafından davalı Hamdi Ta- toğlu aleyhine mahkememize açılan alacak davasında; Davacı idare tarafından elektrik tuketim ^'^rcu olarak, 2.751.505^- TL tutarındaki alacağın faizi ile birlikte tahsıııne karar verilmesini talep etmiş olup, davalımn adresi PTT ve zabıta marifetiyle tespit edi- lemediğinden ilanen tebliğine karar verilmiş olup, 8.9.1992 günu saat 9.40'dan e\vel bu dava ile ilgili ibraz etmek istediğiniz belgeleri du- ruşma gününe kadar göndermeniz veya duruşmaya getirmeniz gerek- tiği, duruşmaya gelmediğiniz veya bir vekille temsil edilmediğiniz, tak- dirde yargılamaya yokluğunuzda d-<"— --Kleceği ve karar verileceği dava dilekçesi yerine kaim olmak uzere ilanen tebliğ olunur. 2.6.1992 Basın: 35216 T.C. SÖKE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1992 150 Davacı Başak Sigörta A.Ş. vekili Av. Ahmet Güçsav tarafından da- valılar Bayram Coşkun ve Abdullah Dede aleyhine açılan tazminat davasında. Aşağıda açık kımlığı yazılı davalıya mahkemece tûm aramalara rağ- men bulunamadığından adına durusma günü ve dava dılekçesınin teb- liğ edılemedığınden mahkemece teblıgatın ilan yolu ile yapılmasma karar venldığinden durusma günü olan 22.9.1992 günü saat ll'de mahkemede hazır bulunmanız veyahut kendinizı bir vekil ile temsil et- ürmeniz, hazır bulunmadığmız ve kendinizı bir vekil ile temsil ettirme- diğıniz takdirde yokluğunuzda karar verileceği ilanen tebliğ olunur. Davalı Abdülkadir Dede Hümyet Mahallesi No: 11 Bağarası Söke Basın: 75018 POLİTtKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL ÇAnkcılar Yokuşu Yaşamımızın bir parçası da telefon... Dikkat ettim, bütün gün hiç çalmadı... Ne bizim hanımı arayan oldu ne beni... Sustu... Beklentimi bizim hanıma anlatacak oldum, hemen bir hikmette bulundu: "Ya, böyledir işte!.." dedi. "Sen kimseyi aramazsan, kimse de seni aramaz." Doğru söze ne denir? Ben de tuttum Patriyot'a telefon ettim. Hasta diyorlardı, bakalım gene hangi babaları tuttu? O söyler, ben dinlerim: "Hastayım. Bacaklarım ağrıyor, şuradan şuraya gide- miyorum. Kımıldanacak halim yok. Kahveye bile çıkamı- yorum." Pendik'te, kıyıda çok güzel bir kahve var, orda hapis oy- nar. Eski bir hapis ustasıdır. Kadim 15. Yıl Kıraathanesi ustalarından... Ağrılarını duymazlıktan geldim: "Hadi gözün aydın" dedim. "Nevarki?" "Mihri (Belli) gelmiş. Gördün mü?" "Ben göremedim, ama gazeteler yazıyor. Burdan Iz- mir'e geçmiş. Orda hastalanmış. Kendini hâlâ delikanlı sanıyor, denize girmiş, üşütmüş. Sabahattin (Dikmen) gör- memiş mi?" "Görmüş." Biraz da dereden tepeden konuştuk. Telefon görevini yapmış oldu. Mihri'ye neden kovboy derlermiş, geçende Sabahattin Dikmen anlattı: Içerde iken ellerini tabanca gibi yapar kov- boyculukoynarlarmış, ondan kalmış... Tempo dergisini okur musunuz? Birinci hamur kâğıda basılmış, sosyetenin kıyakdergilerinden biridir. Tempo'da tutmuş, Dinozorlar diye listeler yayımlamaya başlamışlar. Aradım, bir tane edindim. Her işten, her uğraştan kişilerin çetelesini tutmuşlar, listesini çıkarmışlar. Edebiyatçılar lis- tesine baktım, benim de adım var. Gazeteciler arasına değil de edebiyatçılar arasına katmışlar. Bunca adın ara- sında geçmeseydim, belki de çoluk çocuğa ayıp olurdu. Bizim Ayşe (kızım) okudu, gülerek: "Baba sen de dinozorlardanmışsın, sen dinozor olunca biz de yumurtaların mı oluyoruz?" Hem benimle hem de Tempocularla dalgasını geçiyor- du. Kurt kocayınca demeyelim, dinozor kocayınca! Ankara'nın Hisar'ına doğru tırmanırken önce Samanpa- zarı, sonra Koyunpazarı, sonra Odunpazarı gelir. Saraçlar (Kavaflar) solda kalır. Saraçlar'ın altı da Çıkrıkçılar'dır. Neden Çıknkçılar demişler bilmiyorum, hiç çıknk gör- medim. Ankara keçisinin tiftiğinden sof dokurlarmış, on- dan mı? Sadri Ertem'in "Çıkrıklar Durunca" diye bir roma- nı vardır; burdan esinlenerek yazdığı söylenir. Nedense bu Çıknkçılar yokuşunda hep yangın çıkar. Birkaç yılda bir durmadan tazelenir. Insancıl dergisinde Zerrin Taşpınar Şahin'in Çıknkçılar yokuşunu anlatan bir şiirini gördüm. Ankara günlerini anımsattı; birkaç dize almazsam olmaz: Çıknkçılar Yokuşunda bir eski Ahi Dedem mi, soluğu ateş mi, buz mu Iplikçiler, kavaflar, mitil yorganlar Kapı önlerindeki kınnap mı, biz mi Yoksa orlon mu bu, angora mı, naylon mu? Çıknkçılar yokuşunda bir eski Ahi Tezgahında çocuklara bir avuç şeker Yoksullara bir tas çorba Bir köşeye usulca kıvnlmış Bir seccade yersizlere Darağacı dar etmiş sokakları Dedem mi... soluğu ateş mi, buz mu Umutsuz mu, öfkeli mi, dargın mı Yangın mı Saraçları kül edip de savuran Sahi yangın mı? Çıknkçılar Yokuşu üstüne iki anı da var. Resim öğretme- ni Kerim Bıçakçı burada otururdu. Oğulları Şükrü, Hasan, Ahmet gençlik arkadaşlarımızdı. Şahap Sıtkı ile eşi Ümit de yıllarca burda oturdular. Çıkrıklar yokuşu biraz da on- larla anılır. BULMACA 9 SOLDAN SAGA: 1 2 3 1/ Beşikteki çocu- ğun düşmemesi için beşiğe sarılıp bağla- nan enli bağ. 2/ Ka- le hendeği... Sayma, itibar etme. 3/ Şar- kının sert bir biçim- de vurgulandığı dis- ko müzik üslubu... Kapalı bir yerin ısısı- nı ayarlayan aygıt. 4/ Kent elektrik akı- mıru sağlayan kuru- Iuş... Bir soru sözü. 5/ Bir tür deniz taşı- macıhğı... Bir nota. 6/ Genellikle Güney Amerika'da üre- tilen kafeini az, kalitesi yüksek kah- ve cinsi. 7/ Bir burç adı... Sığır sü- rüsü. 8/ Herhangi bir enerjiyi devi- nime çeviren aygıt... Arjantin'in pla- ka işareti. 9/ Sulak yer... Yazı. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Taşhk ve çalılık yer. 2/ Türkiye^ nin ilk deniz araştırma gemisinin adı... Avrupa'da bir başkent. 3/ Tek at koşturularak çekilen, üzeri kapalı bîr araba. 4/ şarkı, turKU... "Gemide teslim satış" anlamında ticari kısaltma... lantalın sim- gesi. 5/ Kimi balıkların iste kurutularak yapılan pastırması. 6/ Arka, sırt... Telli balıkçıl. 7/ Dinsel tören... îlenme. 8/ Antal- ya'nm turistik bir ilçesi... Seciye, karakter. 9/ Uzaklık anlatmakta kullanılan söz... Müslümanlarca belirli zamanlarda okunması adet olan dualar ve Kuran ayetleri. KAŞTA ŞİRİN BİR EVİNİZ VAR ANIMOTEL * Tüm odalar'Balkonlu, Duşlu, WC.li * 24 saat sıcak su * Panoramik manzaralı cici bir teras 2 KÎŞİ.ODA + AÇIK BÜFE KAHVALTI : 150.000 TL. Rezervasyon: 9 (3226) 1791 Not: En az 6 kişilik grubunuz varsa neden MAVİ YOLCULUĞU denemıyorsunuzf Teknede tam pansiyon kişi başı günlük 300.000 TL. Adres: Recep Bılgin Cd. No: 12 KA$
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle