Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS1992 ÇARŞAMBA
12 DIZIYAZI
Edebiyatta demokrasi savaşı-8-
1963'teyazmıştım.
"Yöneten azınlık karşısında çoğun-
lıığun asıl sözcülüğünü kültür savaşçı-
lajı yapıyor. Doksan yaşında Russel
silah fabrikalanna ve devletlere karşı
başlattığı yürüyüşe 70 bin kişiyle de-
vam ediyor. Zenci kardeşleri arasında
çığ gibi büyüyor dizeleri Langston
H ughes'ün. Ve Pasternak'ı küçük dü-
şûrmeye gerekçeler anyan yöneticiler
katı, başka bir şairin, Yevtuçenko"nun
dizelerini okutmamayı saglamak için
astronotlardan eleştirmenler yaratıyor
şirndi."(AtaçDergisi, 1 Haziran 1963)
1964'te yazmıştım.
"însanlık kavramını soylu kişilerin
tekelinde tutmak isteycn ortaçağ, satm
alamadığı sanatçıyı, düşün adamını
yadsıyıveriyordu. Sanatçı ile toplum
Monopoller'inı, Behçet Necatigü'in
Yaz Dönemi'ni, Orhan Kemal"i. Mu-
zafTer Buyrukçu'yu, benim Şairler ve
Yazarlar Sözlüğü'nü yayımlamakla
iyi ettiğimin o zaman da bilincindeyim
kuşkusuz.
Kimi birden satıldı bu kitaplann, ki-
mi uzun süre depolarda kaldı. Temel-
de aynmı yoktu benim için. Aslolan
onlann gün yûzüne çıkması, sevenleri-
nin eline geçebilmesiydi.
Bir de bir çok yazar ve çevirmen ar-
kadaşımın ilk kitaplannı yayımlama
övüncü var yayımcılık yaşammda.
Ülkü Tamer'in ilk çevirisi W.Faulk-
ner'den Kırmızı Yapraklar. Sabahat-
tin Eyuboğlu ile Asım Bezirci'nin ilk
deneme, eleşliri kitaplan Mavi ve Ka-
ra, Çok Kapılı Oda, Günlerin Getirdi-
ği Götürdüp. Hasan Hüseyin'in ilk
şiir kitabı Kavel.. Ayşegül Günkut'un
HAPİSTEN
BABIÂLİ'YE
Şükran Kurdakul
B fYüksel) ilk çevirisi Arslan Asker
İZİmkİlerden kİmİlerinİ S^ayk, Muva
frak Şercfin Oskar Lan-
j ı-w« •• J 8e
Çevınsı Ekonomı Polıtık, Nevzat
tanimiŞimdir. DUŞUII ada- Hatko'nun Kornaros çevirisi Haydari
mı, politikacı, edebiyatçı S f i S i ap yç SöfiîSyaSgSia
OİSUIl, dUŞUncelen kendl danŞeytanveYüceTann çevirisi..
k l l B h k Yuymamış gibi
gelen herkes onlann gö-
zünde ya faşisttir, ya
küçük burjuva. Abdül-
hak Şinasi'de tersini görü-
yordum bu yadsımacılı-
ğm. Türkçenin özleşme-
sinden, özgürleşmesinden
yana kimden söz edilse,
kimin sözü geçse, tüyleri
diken diken oluyor, Yaşar
Nabi dışında, komüniz-
me yandaş görüyordu.
Ben yayımcılık yapüm. Yayımcı de-
ğildim. Yazarlığa en yakın meslek ola-
rak düşünmüştüm işe girişirken. Ben-
den tacir olmamı istedigi aşamada
kurumlaşmaya en yakın çizgideyken
bıraktım aanmadan.
Yakup Kadri. Abdüihak Şinasi, Su-
ut Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tan-
pınar, Samet Ağaoğlu, Yaşar Nabi,
Fazıl Hüsnü gibi ünlü edebiyat adam-
lan, 501i yıllarda Türk Edebiyatçılar
Birliği'ni kurdular.
Böyle bir örgütün kurulmasında
başrolü kim oynamıştı?
Amaçlan neydi?
Demokrat Parti'nin iktidar olduğu
yıllar kimi parlamentoda, kimisi hü-
kümetin denetimindeki kurumlann
yönetiminde bulunan bu üstatlan
hangi gereksinim biraraya getirmişti?
Tam yarutlannı bulabileceğimiz so-
rular değıldi bunlar.
1960'a kadar süren evrede,
Edebiyatçılar Birliği'nin, mes-
arasmdakı dogal ilişkiyi koparmak
için her dönemin aradığ, bir Vöntem
var.Günümûzdedeböytebu.Sanatç.-
mn yaratış gücü, emekçi halkm üretim ^ yjç g
güoü gibi yüzyılın pazarlannda rek- leklaşlan uzennde uygulanan devlet
lam, propaganda usulleriyle saülığa yıMıırahgı karşısında uygareatavıral-
çıkanlıyor. Kendilerini satıcınm emri- madıgını goruyorduk. _
ne vermiş kalemler sanatçıyı zayıf ye- .Çoktannca, gereklı gereksız ornek
rinden yakalamak için "angaje" söz- g«*tenlen Baü uygarhguıın ozunu be-
lırleyen hümanızmın aydın kışıye yuk-
lediği sorumluluklardan uzak kalmak,
h di biliği ö i i d k i
ğ
rahatsız etmedi birliğin yönetimindeki
cüğünü bir korkuluk gibi arkalanna
almış. özgürlüğün adamlan toplum
der demez gösteriveriyorlar hışımla.
Böylece sanatçı -kendisi kurumlann edebiyat adamlannı.
gücünü taşımıyonnuş gibi- kurumlar Adlanru andığım kışılerden kimılen
- - yapıtlanyla çağdaş edebiyaümızın ön-arasında seçim yapmak zorunda bıra-
kılıyor hep. Tröst ya da devlet. Açık-
çası mali komitelerle, parti komiteleri
arasında seçim yapma özgürlüğü..."
(Ataçdergisi, 1 Şubat 1964)
O dönemi anımsayınca, elimden
geldiğince çağıma gören gözlerle bak-
mak çabalanna karşın sorumluluğu-
mun gereklerini ne ölçüde yerine geti-
rebildim kestiremiyorum elbet. Ama
hiç değilse, bugün de bana "Neden
yapmışım" dedirtenler kadar, "Ne iyi
yapmışım" dedirten edimler var orta-
da.
Melih Cevdet'in Doğu Baü adb de-
neme kitabını. Samim Kocagöz'ün
Kalpaklılar-Doludizgin, Bir Kanş
Toprak romanlannı, Attila tlhan'ın
Ben Sana Mecburum. Bela Çiçeği'ni,
Necati Cumalı'nın Susuz Yaz'ıru,
Çokray'ın Askerin Türküsü'nü, Şerif
Hulusi'nin Dünyada ve Türkiye'de
cüleri olma niteliğini taşıyordu kuşku-
suz. Mütarekcde, Kurtuluş Savaşımı-
za yandaş olanlar, katılanlar da vardı
aralannda. Halide Edip gibi, 1923'ten
sonra uzun yıllar Batı'da yaşamak zo-
ruada kalmış. İngiliz, Amerikan de-
mokrasisine gönüldaş olanlar da var-
dı.
Tümü, örgütçe davranış gösterilme-
si gereken durumlar olabileceğini (ol-
duğunu) bu gerekliligin kişileri de
bağladığını düşünmezden geldiler.
O kuşaktan "Günün Adamı" özel-
likleri önde gelen birkaç önemli kişinin
yaşam serüvenini biliyordum o tarih-
te.
Fuat Köprülü, Yahya Kemal, Peya-
mi Safa gibi...
Abdülhak Şinasi'yi tanımakla başat
özelliğini öğrenme olanağı buldum o
kuşağın.
Abdülhak Şinasi'yi tammakta, özelliğinı öğrenme oianağı buldum o kuşağın.
Fahim Bey ve Biz, Çamlıca'daki
Eniştemiz gibi unutulmaz yapıtlann
yazan Ayaspaşa'da bir apartman dai-
resinde oturuyordu 1958'lerde.
Ataç Kitabevi'nin deneme yayını
yaptığı yıllar.
Yaşmdan yaşlı bir Istanbul kentsoy-
lusuydu Abdülhak Şinasi. Galatasa-
ray'ı bitirip, gençlik yıllannı Paris'te
geçiren "vükela" çocuklanndan. Ve-
dat Günyol'un dediği gibi Fransızca
düşünen bir Osmanlı.
"Şimdi Abdülhamid'in hafıyeleri
bakacak evi..." ya da "Akşamüstü İt-
tihatçılar Merkez Kumandığına celbe-
decekler sizi..." deseniz, boş bulunup
inanacak kadar benliği eski zaman sa-
atlerinden..
Ama Abdülhak Şinasi.
Fahim Bey'i, Çamlıca'daki Enişte-
miz'i, Ali Nizami Bey'i yaratan adam.
Yardımcısı, Çelik Gülersoy, askere
alındığı için "naçar vaziyette" kaldığı-
nı anlaürken, masasının başına misafı-
reten, geçmiş gjbiydi. tğreti oturuyor,
az önce felakete uğramışlann gözleriy-
le bakıyordu.
Bir tomar kâğıt ve düzeltme görme-
miş kolonu önüme doğru sürerek "Pi-
erre Loti ve İstanbul öylece kaldı..."
dedi, "Olur olmaz musahhihlerle ya-
pamıyorum."
Sonra içini çekti (Sürekli yalnız ya-
şayanlara özgü umarsızlıklann ifadesi
miydi bu...) Utana sıkıla:
- Pazartesi perşembe akşamlan bize
buyurmaz mısınız?
Anca, bir ay olmuş gazeteyi bıraka-
lı. Varlık Yayınlan'nda düzeltmenli-
ğim sürüyor. Yelken dergisini çıkan-
yorum. Kitabevi...
Üstelik neden evlenmediğini soran-
lan "Erkek çocuğum komünist, kız
çocuğum artist olursa ihtimali yüzün-
den..." diye bulunmaz bir yanıtla şa-
şırtan adam bu.
Ama Abdülhak Şinasi.
Son bir iki kitabını dünya gözüyle
görmeden doğaya teslim olmak iste-
meyen.
Bizimkilerden kimilerini tanımışım-
dır. Düşün adamı. politikacı, edebi-
yatçı olsun, düşünceleri kendi kalipla-
nna uymamış gibi gelen herkes onla-
nn gözünde ya faşisttir, ya küçük
burjuva...
Abdülhak Şinasi'de tersini görüyor-
dum bu yadsımacılığın. Türkçenin öz-
leşmesinden, özgürleşmesinden yana
kimden söz edilse, kimin sözü geçse,
tüyleri diken diken oluyor, Yaşar Na-
bi dışında, komünızme yandaş görü-
yordu.
Nurullah Ataç'ı, Sabahatün Eyu-
boğlu'yu, Vedat Günyol'u.
Öysa yakın dostlanndan birinin İz-
zet Melih'in soyadı Devrim'di.
Albert Camus'yü, Sartre'ı okuyor,
özgür insan olmanın gereklerini yerine
getiren Türk yazarlanna uzak bakı-
yordu. Belki cumhuriyetin gözünden
düşmemek için, özelliİcle Varlık'ta çı-
kan yaalannda (1933-38) 'İnkılap
Edebiyatı"nın dışında kalmamaya
özen gosterenlerden biriydi o da.
1945'te CHP Roman Armağuu'na
katılmış, üçüncü ödülü kazanmıştı.
Benliğindeki "mazide" yeri pek ya-
şamıyordu o zamanlann.
En önemli devlet görevi "Balkan
Antantı Genel Sekreterliği" olabildi
Abdülhak Şinasi'nin. Kitaplanna yar-
dım ettiğim iki yıl içinde Samet Ağa-
oğlu'nun ilgisiyle Ankara'da "yan
resmi" bir kuruluştan aldığı ödenekle
daire kirasını, geçimini, günlük işlerini
gören SabrTnin aylığını güçlükle kar-
şıladığını biliyordum. Bir ara, kendisi
için imzalanmış olanlann dışında tüm
kitaplannı Kazım Taşkent'e sattığını
da biliyordum.
Dostlan (Dr. Nihat Reşat Belger,
İzzet Melih Devrim, Turing Kulübü
başkanı Reşit SafTet) ilgileniyordu
ama yalnızdı.
Yalruzdı ve korkuyordu. Yetmişi
bulmadan ihtiyarlık çökmüştü üzeri-
ne.
Yahya Kemal önce öldü Abdülhak
Şinasi'den. Basıma birlikte hazırladı-
ğımız "Yahya Kemal'e Veda" kitabı-
na çalışırken koltuk değneği gibi
olmuştum yazarbk yaşamında. Ayn-
ca, evlenme törenimde, elinde hediyesi
Kadıköy Nikâh Dairesi'ne geldiğinde,
hiç tatmadığı, evlat sevgisinden esinti-
ler sezinlemiştim. Çekinmeye başla-
dım. Ününden yararlanmak isteyen
Toprak Dergisi İcafadarlanndan biri-
lerinin sicilimden söz etmeleri sağhğını
etkileyebilirdi.
Yaşar Nabi'ye anlattım kaygılan-
mı. O serinkanlı adamın yüzü gözü
değişti, hak verdi bana. Uzak dura-
caktım.
Çihangir'de oturduğu dairenin ya-
nındaki binada yangın çıkuğını duy-
duğum zaman son kez gitü'm Abdül-
hak Şinasi'ye. Yaratüğı kahramanlan
yaşıyor gibiydi.
II. Abdülhamid dönemi gençlerin-
den çoğu -Yahya Kemal, Abdülhak
Şinasi vb gibi Avrupa da görmüş olsa-
lar- toplumsal değişmeyi çekinerek iz-
lediler. Meşrutiyeti özgürlüğün simge-
si sayıyorîardı belki ama, Tevfık
Fikret, Dr. Şefik Hüsnü gibi birkaç
öncü dışında, tabana yakın kesimin
kendi varlığını algılayarak sınıfsal öz-
gürlüğüne sahip çıkması olasılığı göz-
lerini korkutuyordu onlann. Bu ne-
denle öteki özgürlükler gibi, yaratma
özgürlüğünün "Kanun dairesinde ser-
best" olmasından da rahatsızhk duy-
madılar. Çoğu o gizli sansür niteliğin-
deki yasalan koyanlann yanında, ya
da arasındaydı çünkü. Aynca yasak-
larla da alış verişj yoktu. Bakan değil-
lerse milletvekili, milletvekilhğine
atanmamışlarsa, büyükelçiydiler.
Meşrutiyet döneminde de...
Cumhuriyet döneminde de...
Edebiyatçılar Birliğınde Meşrutiyet
uzlaşımcılığını 1923 sonrasında taşı-
yanlarla 50 kuşağı yaptı tarihsel he-
saplaşmayı. Bireye kâğıt üzerinde ta-
nınan haklan ustaca kullanmasını
bilerek haklılığın coşkusunu getirdiler.
İşlevlerinin farkında olan şairlerlerle
yazarlan kazandılar. örgüt Sabahat-
tin Eyuboğlu, Melih Cevdet, Aziz
Nesin, Yaşar Kemal, Ercüment Beh-
zat gibi başkanlar gördü. Demokra-
tikleşme savaşımında onurlu yerini
aldı.
SÜRECİK
OZEL BORA
SÜRÜCÜ KURSU
89.DÖNEMKAYITLARI
DEVAM EDİYORI
Hafta sonu-Hafta ıçı ve
Ahşam kursları devam ed^Of.
Dershane
ÛSKÛDAR: 343 57 82-310 92 M
KOZYATAĞI: 3C2 47 33
TARABYA: 2C2 M 18
KANGALSULH
HUKUK
HÂKİMLtGİ'NDEN
1991/9
Davacı Karayolları Genel Mu-
dürlüğu vekili Av. İbrahim Etem
Çelik tarafından davalılar Orhap
Avunduk, Ozer Karabulut, Rils-
tem Sutoğlu, Cafer Toprak, Di-
laver Karabulut, Mustafa Uzun,
Aydın Çelik ve Tinsa Tıcaret İn-
şaat ve Sanayi Limited Şirketi
ajeyhlerine açmış olduğu tazmi-
nat davasının mahkememizde
yapılan duruşması sırasında ve-
rilen karar uyannca;
Davalılardan Orhan Avun-
duk'un yapılan araştırmalarda
tebligata yarar açık ve kesin ad-
resi tespit edilmemiş olduğundan
davalı Orhan Avunduk'un Kan-
gal Sulh Hukuk Mahkemesi'nin
1991/9 esas sayılı dosyasında
24.9.992 gunlu duruşmada hazır
bulunması kendisine davetiye ye-
rine geçmek uzere gazete ile ila-
nen tebliğ olunur.
Basın: 34999
Marmara Üniversitesi'ne
ait pasomu kaybettim.
Hükümsüzdür.
HATİCE BOZKURT
Birsuç örgütünün gerçek öyküsü
WBIDOIW vmtm mmm
ıtmmaı mmmı
Sl< WPVRVTWUİ(il
OtaaMllUI (?<'»») ll«Hl»«0O-lr 15 ll»II«
liiif") n»-t>'n«<»ııxn! ıs
İJS4UH)
REKLAM MIMİDA&TIMINDA
249 50 33
MISSISSIPPI
MASALA
Mıra Naır
Denzel VVashıngton
OKMOrtaköyKültûrMerkezı
258 69 87
1100-15.30-18.00-20.30
333 64 36 • 330 31 «7
BEYOĞLU SİNEMASI ( 251 32 40 )
YAZ ŞENLİĞİ 4
KADIN FİLMLERİ
AY ÇARPMASI
12.15 -14.30 -16.45 -19.00 - 21.30
OEMİR KARTALLAR III
SW SITE (247 « 47) 11 00-1330-16 00-18 45-21.45
8moâuD0NYA(24tS361)1200-1* 15-16 30-18 45-21 15
ICK>»vSUBfYY» (336 0682) 11 00-13 30-1600-19 00-21 45
BtyogtıSlNEPOP
Ç.Ö5ŞMAK
(25111 76) 12.00-1415-16 30-18 45-2100
(5162660)11.00-13 30-1600-1430-21 00
MICHAEL DOUGLAS HAFTASI
Ç.ÎJ5ŞAFAKI (5162660)1100-1330-16.00-18.30-21 X
CumaBORSA Salı KAMHLlfilN ÖTESİ
C.tes AMAZONDA FIRT1NA Çarş. NİL'İM İNCİSİ
Pazar NtLİN İNCİSİ P«
P.tesi GÛLLERİM SAVAŞI
Perş. 6ÖLLERİN SAVAŞI
SEÇME FILMLER HAFTASI • 4
Kad*6yAS(3360050) 13 nO-15 45-18 30-21.15
CumaAMAOEUS Salı DÜŞLER TARLASI
C.tesi ÇİNGENELER ZAMANI Çarş THE DOORS
Paar AMAHTAR P«». AMAHTAR
P.tesi ALLEN-2
Harbiye AS(247 63 15) 12.00-14.30-17.00-19.30-21 45
CumaAMADEUS Salı DÜŞLER TARLASI
C.tesi ÇİN6ENELER ZAMANI Çarş. THE DOORŞ
Pazar BAĞDATCAFE Perş. Z-OLUMSUZ
Ptesi ALLEN-2
ÛZEL DERSIİR Ç.TAŞ. ŞAfAK 4 (516 26 60) 11.00-133O16.00-18 30-21 00
NUİN tMCİSl KzMfy AS (336 00 50) 110OjHergûn)
RUMELİ
HİSARI
KONSERLERİ
YONCA EVCİMİK
19, 20 Ağustos
Dûnden Bugüne
MAZHAR - FÜAT - ÖZKAN
21,22, 23 Ağustos
SERTAB ERENER
24 Ağustos
FATİH ERKOÇ
25 Ağustos
ZÜLFÜ LİVANELİ
27, 28, 29, 30, 31 Ağustos
Tüm gösterılerimttın numarah bıletlen satıja »unulmujtur
BHet Sabş Yerieri: Vakkorama Toksım. Tel:251 28 88
Vakkorama Suadiye, Tel: 350 87 42
Rumeli Hısan gışesi, Tel. 257 75 20
M9IT
PBOOUCTION
Ataköy Marina '921
DEV SAHNEDE DEV KONSER
ZULFU
LİVANEÜ23 Agustos Pazar 21.15
BilM Satış Yerieri
Ataköy Marina Regatu Giş«l T<H: 560 69 31
Bostana CAsteri Merkezi Td: 384 72 10
Bakırkây Slnema 74 Td: 572 04 44
Bötûn MUDO. NAF NAF. CHEV1CNON Vt
COLLtCTlON
Sinema • Tiyatr
Gösteri
BODRUM KİRALIK DEVRE MÜLK
Odak Tatil köyünde yüzme havuzlu
8-22 Eylül (2 kişilik) 1.500.000.-
22Eylül-8Ekim (4 kişilik) 2000.000.
Tel: 528 66 29
Nüfus cüzdarumı kaybettim.
Hükümsüzdür.
SELMAN DEMİR
KADIKÖY'de
Satılık, işyerine uygun (zemin
kat) daire... Tel: 339 59 89
İLAN
ANKARA 22. ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Dosya no: 1992/48
Davacı TEK Ank. El. Dağ. Mu. vekili tarafından davalı Hamdi Ta-
toğlu aleyhine mahkememize açılan alacak davasında;
Davacı idare tarafından elektrik tuketim ^'^rcu olarak, 2.751.505^-
TL tutarındaki alacağın faizi ile birlikte tahsıııne karar verilmesini
talep etmiş olup, davalımn adresi PTT ve zabıta marifetiyle tespit edi-
lemediğinden ilanen tebliğine karar verilmiş olup, 8.9.1992 günu saat
9.40'dan e\vel bu dava ile ilgili ibraz etmek istediğiniz belgeleri du-
ruşma gününe kadar göndermeniz veya duruşmaya getirmeniz gerek-
tiği, duruşmaya gelmediğiniz veya bir vekille temsil edilmediğiniz, tak-
dirde yargılamaya yokluğunuzda d-<"— --Kleceği ve karar verileceği
dava dilekçesi yerine kaim olmak uzere ilanen tebliğ olunur. 2.6.1992
Basın: 35216
T.C.
SÖKE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1992 150
Davacı Başak Sigörta A.Ş. vekili Av. Ahmet Güçsav tarafından da-
valılar Bayram Coşkun ve Abdullah Dede aleyhine açılan tazminat
davasında.
Aşağıda açık kımlığı yazılı davalıya mahkemece tûm aramalara rağ-
men bulunamadığından adına durusma günü ve dava dılekçesınin teb-
liğ edılemedığınden mahkemece teblıgatın ilan yolu ile yapılmasma
karar venldığinden durusma günü olan 22.9.1992 günü saat ll'de
mahkemede hazır bulunmanız veyahut kendinizı bir vekil ile temsil et-
ürmeniz, hazır bulunmadığmız ve kendinizı bir vekil ile temsil ettirme-
diğıniz takdirde yokluğunuzda karar verileceği ilanen tebliğ olunur.
Davalı
Abdülkadir Dede
Hümyet Mahallesi No: 11 Bağarası Söke Basın: 75018
POLİTtKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
ÇAnkcılar Yokuşu
Yaşamımızın bir parçası da telefon... Dikkat ettim, bütün
gün hiç çalmadı... Ne bizim hanımı arayan oldu ne beni...
Sustu... Beklentimi bizim hanıma anlatacak oldum, hemen
bir hikmette bulundu:
"Ya, böyledir işte!.." dedi. "Sen kimseyi aramazsan,
kimse de seni aramaz."
Doğru söze ne denir?
Ben de tuttum Patriyot'a telefon ettim. Hasta diyorlardı,
bakalım gene hangi babaları tuttu? O söyler, ben dinlerim:
"Hastayım. Bacaklarım ağrıyor, şuradan şuraya gide-
miyorum. Kımıldanacak halim yok. Kahveye bile çıkamı-
yorum."
Pendik'te, kıyıda çok güzel bir kahve var, orda hapis oy-
nar. Eski bir hapis ustasıdır. Kadim 15. Yıl Kıraathanesi
ustalarından... Ağrılarını duymazlıktan geldim:
"Hadi gözün aydın" dedim.
"Nevarki?"
"Mihri (Belli) gelmiş. Gördün mü?"
"Ben göremedim, ama gazeteler yazıyor. Burdan Iz-
mir'e geçmiş. Orda hastalanmış. Kendini hâlâ delikanlı
sanıyor, denize girmiş, üşütmüş. Sabahattin (Dikmen) gör-
memiş mi?"
"Görmüş."
Biraz da dereden tepeden konuştuk. Telefon görevini
yapmış oldu.
Mihri'ye neden kovboy derlermiş, geçende Sabahattin
Dikmen anlattı: Içerde iken ellerini tabanca gibi yapar kov-
boyculukoynarlarmış, ondan kalmış...
Tempo dergisini okur musunuz? Birinci hamur kâğıda
basılmış, sosyetenin kıyakdergilerinden biridir. Tempo'da
tutmuş, Dinozorlar diye listeler yayımlamaya başlamışlar.
Aradım, bir tane edindim. Her işten, her uğraştan kişilerin
çetelesini tutmuşlar, listesini çıkarmışlar. Edebiyatçılar lis-
tesine baktım, benim de adım var. Gazeteciler arasına
değil de edebiyatçılar arasına katmışlar. Bunca adın ara-
sında geçmeseydim, belki de çoluk çocuğa ayıp olurdu.
Bizim Ayşe (kızım) okudu, gülerek:
"Baba sen de dinozorlardanmışsın, sen dinozor olunca
biz de yumurtaların mı oluyoruz?"
Hem benimle hem de Tempocularla dalgasını geçiyor-
du. Kurt kocayınca demeyelim, dinozor kocayınca!
Ankara'nın Hisar'ına doğru tırmanırken önce Samanpa-
zarı, sonra Koyunpazarı, sonra Odunpazarı gelir. Saraçlar
(Kavaflar) solda kalır. Saraçlar'ın altı da Çıkrıkçılar'dır.
Neden Çıknkçılar demişler bilmiyorum, hiç çıknk gör-
medim. Ankara keçisinin tiftiğinden sof dokurlarmış, on-
dan mı? Sadri Ertem'in "Çıkrıklar Durunca" diye bir roma-
nı vardır; burdan esinlenerek yazdığı söylenir. Nedense
bu Çıknkçılar yokuşunda hep yangın çıkar. Birkaç yılda bir
durmadan tazelenir.
Insancıl dergisinde Zerrin Taşpınar Şahin'in Çıknkçılar
yokuşunu anlatan bir şiirini gördüm. Ankara günlerini
anımsattı; birkaç dize almazsam olmaz:
Çıknkçılar Yokuşunda bir eski Ahi
Dedem mi, soluğu ateş mi, buz mu
Iplikçiler, kavaflar, mitil yorganlar
Kapı önlerindeki kınnap mı, biz mi
Yoksa orlon mu bu, angora mı, naylon mu?
Çıknkçılar yokuşunda bir eski Ahi
Tezgahında çocuklara bir avuç şeker
Yoksullara bir tas çorba
Bir köşeye usulca kıvnlmış
Bir seccade yersizlere
Darağacı dar etmiş sokakları
Dedem mi... soluğu ateş mi, buz mu
Umutsuz mu, öfkeli mi, dargın mı
Yangın mı Saraçları kül edip de savuran
Sahi yangın mı?
Çıknkçılar Yokuşu üstüne iki anı da var. Resim öğretme-
ni Kerim Bıçakçı burada otururdu. Oğulları Şükrü, Hasan,
Ahmet gençlik arkadaşlarımızdı. Şahap Sıtkı ile eşi Ümit
de yıllarca burda oturdular. Çıkrıklar yokuşu biraz da on-
larla anılır.
BULMACA
9
SOLDAN SAGA: 1 2 3
1/ Beşikteki çocu-
ğun düşmemesi için
beşiğe sarılıp bağla-
nan enli bağ. 2/ Ka-
le hendeği... Sayma,
itibar etme. 3/ Şar-
kının sert bir biçim-
de vurgulandığı dis-
ko müzik üslubu...
Kapalı bir yerin ısısı-
nı ayarlayan aygıt.
4/ Kent elektrik akı-
mıru sağlayan kuru-
Iuş... Bir soru sözü.
5/ Bir tür deniz taşı-
macıhğı... Bir nota.
6/ Genellikle Güney Amerika'da üre-
tilen kafeini az, kalitesi yüksek kah-
ve cinsi. 7/ Bir burç adı... Sığır sü-
rüsü. 8/ Herhangi bir enerjiyi devi-
nime çeviren aygıt... Arjantin'in pla-
ka işareti. 9/ Sulak yer... Yazı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Taşhk ve çalılık yer. 2/ Türkiye^
nin ilk deniz araştırma gemisinin
adı... Avrupa'da bir başkent. 3/ Tek
at koşturularak çekilen, üzeri kapalı bîr araba. 4/ şarkı, turKU...
"Gemide teslim satış" anlamında ticari kısaltma... lantalın sim-
gesi. 5/ Kimi balıkların iste kurutularak yapılan pastırması. 6/
Arka, sırt... Telli balıkçıl. 7/ Dinsel tören... îlenme. 8/ Antal-
ya'nm turistik bir ilçesi... Seciye, karakter. 9/ Uzaklık anlatmakta
kullanılan söz... Müslümanlarca belirli zamanlarda okunması
adet olan dualar ve Kuran ayetleri.
KAŞTA ŞİRİN BİR EVİNİZ VAR
ANIMOTEL
* Tüm odalar'Balkonlu, Duşlu, WC.li
* 24 saat sıcak su
* Panoramik manzaralı cici bir teras
2 KÎŞİ.ODA + AÇIK BÜFE
KAHVALTI : 150.000 TL.
Rezervasyon: 9 (3226) 1791
Not: En az 6 kişilik grubunuz varsa neden MAVİ
YOLCULUĞU denemıyorsunuzf
Teknede tam pansiyon kişi başı günlük 300.000 TL.
Adres: Recep Bılgin Cd. No: 12 KA$