Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1O AĞUSTOS1992 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
Muhsin Yazıaoğlu ve 5 milletvekili, Bizim Dergâh dergisi baskınından sonra istifa etti
Dergâha destursuz girümez
M
\
mn
}
nHI
1 ÜLKÜCÜ
^ HAREKETTE
BÖLÜNME
TANIL BORA-KEMAL CAN
.erkezdeki MÇP'lilere göre, Bizim Dergâh baskını, öteden beri
aynlmayı kuran Yazıcıoğlu ekibi için, mağduriyet görüntüsü vermeyi
sağlayan bir bahaneden ibaretti. Yazıcıoğlu zaten haindi ve MÇP içinde
ikifîk çıkanyordu. Türk-İslam Ülkücülerine göre ise saldın bardağı
taşıran son damlaydı. Ülkücü hareket yirmi yıh aşkın tarihinde ilk kez
siyasi ve ideolojik olarak ikiyi bölünmüş oldu. Şimdi soru hareketin iki
bölümünün ne yapacağı, ne olacağı.
MÇP yönetimi, hükümete ve özel-
likle Demırel'e yakınlığı şu gerekçeler-
le açıklıyordu: Parti politikası değıl
milli polıtika gütmek; Güneydoğu so-
rununun üzerine kararlılıkla gidilme-
sine destek olmak; tecriibesini ve nüfu-
tunu hükümetin hizmetine sunarak
Turk dünyasıyla iüşkilerin gelişmesine
katkıda bulunmak; bürokrasideki ül-
kücü kadrolann tasfıyesini önlemek
veya sınırlamak: uzlaşmaa, ıhmlı bir
görüntüyle ülkücülerin toplumdaki
fcavgaa, sert imajını silmek; partinin
güvenilirliğini, ciddıliğını, taşıdığı dev-
fet sorumluluğunu kanıtlamak... Son
uç nokta, hükümete destek politikası-
nın ana amacına da işaret etmekteydi:
flk fırsatta DYP'yehükümetortağı ol-
mak...
; Hükümet ortağı olma vaadi. MÇP'-
nin parti örgütüne pek çok tereddütü
unutturacak kadar etkiliydi. Buna
rağmen, Türk-İslam Ülkücüleri'nin
itkıli olduğu yerlerde ve gençlik taba-
ftmda, küçümsenmeyecek bir tepki
canlı kaldı. Hükümete verilen deste-
|in. kimi bakanhklarda ülkücü kadro-
lann tasfiyesini engellemediği görülü-
yor. Bunlara sessiz kalmması tepkilere
Vol açıyordu. Hükümetin Batıcı politi-
fasına ortak olunması. örneğin Tür-
keş'in Orta Asya'da ABD'yle işbirliği
arayan Demirerin maiyetine katılma-
iı. hazmedilemiyordu. Türkeş'in
MÇP'ye aynlan KIT arpalıklanna oğ-
lunu ve damadını yerieştirmesi, MHP
mallannı temellük etmesi gibi şahsi
rneseleler, homurdanmalan artırdı.
Ülküdaş'la gelen tepki
• Hazıran sonunda "Malatya Ülkü-
cüleri" imzaşıyla bütün Türkiye'ye
ğönderilen "Ülküdaş!" hitaplı bir bil-
diri, doğrudan doğruya Türkeş'i hedef
alıyordu: "Dün şehit edebiyatı yapan
şiz, bugün 9 ülkü devinin idamına im-
za atmış Kenan Evren'in yeni yıl kok-
teyline tıpış tıpış giderek kadeh kaldı-
nşınızı hangi samimiyetle izah edecek-
siniz? Ve dün 'Komutanımlı' mektup-
lar yazarak 'fıkrim iktidarda ben
içerdeyim" diyerek af dilemenin öte-
sinde. fıkriyle ihtilalin fıkrini özdeşleş-
tiren siz, bugün böyle dedikten sonra
hâlâ nasıl çıkıp da liderlikten, dava
adamlığından bahsedip lider eleştiril-
mez cakası satabileceksiniz?
Davayı, "dava benim mahmdır,
mülkümdür, keyfimdir, hobimdir, oğ-
lumdur, kızımdır, damadımdır, heva
ve hevesimdir' diyen ve ihtiraslannı
dava mevkiine koyan zihniyetlerden
kurtarmadıkça bir yere götürmek
mümkün değildir... Türkeş neredeyse
orada değil. Allah ve Resulu neredey-
se orada olduğumuzu ilan ederiz..."
Bizim Dergâh dergisi, böylesi tepki-
lerin biriktiği adresti. Dergide, MÇP-
nin hükümeü desteklemesi, ihanet
imasıyla sorgulandı. Türkeş'in arpa-
lıklardan yakınlannı yararlandırması-
na ve MHP mallanna konmasına
yönelik tepkilerin dillendiği günlerde,
Bizim Dergâh ülkücü şehitlerin yakın-
lanyla ve hapisten çıkan ülkücülerle
kımsenin ilgilenmediğini. aç-sefıl bıra-
kıldıklannı işleyerek yarayı kaşıdı.
Muhsin Yazıaoğlu ve arkadaşlannı
istifaya götüren tırmanış da Bizim
Dergâh etrafında yaşandı. Haziran so-
nunda, Gençlik Kültür ve Sanat
Ocaklan'nın (GKSO) yeni başkanı
Ulvi Batu, ihanet ve ikilikle suçladığı
Bizim Dergâh'ın ocaklarda satılması-
nı, dağıtılmasıru, bulundurulmasını
yasaklayan bir genelge yayımladı. O
günlerde, gençlik içinde ve üniversite-
lerde Türk-İslam Ulkücüleri'ne yakın
olanlarla merkezin otoritesine bağlı
nayarak partiden istifa edeceğini açık-
ladı. Sonraki iki günde bazı MÇP
yöneticilerinin araya girme çabalan
sonuç vermedi.
Zaten merkezdeki MÇP'lilere göre
Bizim Dergâh baskını, öteden beri ay-
nlmayı kuran Yazıcıoğlu ekibi için,
mağdunyet görüntüsü vermeyi sağla-
yan bir bahaneden ibaretti. Kimi parti
içi muhalifler, Yazıcıoğlu'nun, Der-
gâhçılann dolduruşuna geldıği kanı-
sındaydılar.
yukan. 20 Ekim 1991 seçimlerindeki
"İnananlann İttifakı'nın zeminine otu-
ruyor. İnananlann İttifakı zemininin
ideolojik sıvasını, esas olarak Batı'ya
ve Yeni Dünya Düzeni'ne karşj bir
söylem oluşturuyor. Bu ittifakın. iş bi-
tince sona erdirilmesinden hayal kınk-
lığına uğrayan kesimlerin hislerine
tercüman oluyor.
Sadece MÇP'de değil bütün parti-
lerdeki lider sultalannı eleştirmeye
verdikleri ağırlık ve Anadolu'yu geze-
bugün yaşanan somut toplumsal sı-
kıntılar arasında köprü kurabilecek;
bu beceriyi gösterebilirse geniş ve coş-
kulu destek bulabilecek bir söylem söz
konusu. Bu yönelim kabaca. MSP-RP
çizgisinin eşiğine gelip kaldığı. kitle
partisi olma firsatını MHP-MÇP çiz-
gisinin radikalizmi ve dinamizmiyle
aşma arayışı olarak tanımlanabilir.
Yazıaoğlu ve arkadaşlannın başlat-
tığı hareket, bu beceriyi gösterebilir
mi? Gösterebilmesinin önünde, aşıl-
7Temmuzl992. Sıvas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu (ortada) MÇP'den istifa ediyor. Yazıcıoğlu, istifasını açıklarken, "Kendimi bildiğimden beri ülkücü
hareketin icindeyim. MÇP'den istifa etmişolduğum şu anda da gunırla ifade etmek istiyonım ki, ülkücüyüm" demekten kendini alamıyor. (Fotoğraf: A A)
olanlar arasında kavgaya varan ger-
ginlikler de yaşanıyordu.
Ankara'da Dil-Tarih ve Coğrafya
Fakültesi'nde merkezcilerin Bizim
Dergâh çevresinden bir genci dövme-
leri, bunun üzerine dövenlerin kaldığı
yurdun Dergâhçılarca basılması, ger-
ginliği tırmandırdı. 2 temmuzda
GKSO Ankara OcağVndan bir grup
ülkücünün Bizim Dergâh'ı basarak
dergirıin genel koordinatörü Emir
Kuşdemir'i yaralaması, ipleri koparan
olay oldu.
MÇP merkezine göre bu saldın.
Türk-İslam Ülkücüleri çevresine
göre ise saldın bardağı taşıran son
damlaydı. Kimilerine göre de sadece
Bizim Dergâh'ı sindirmek amaçlan-
mış. bu kadar kapsamb bir tepkinin
doğacağı hesaplanmamıştı... Her ne
olursa olsun, 7 temmuzda Muhsin Ya-
zıaoğlu'nun 5 milletvekili, beş parti
merkez yöneticisi, ban il ve ilçe yöneti-
cileriyle birlikte MÇP'den istifa etme-
siyle, ülkücü harekette yeni bir defter
açıldı. Ülkücü hareket yirmi yılı aşkın
tarihinde ilk kez, münferit terk edişler-
le değil, siyasi ve ideolojik olarak bö-
Dil - Tarih kavgası ve yurt baskınıyla lündü... Şimdi soru, hareketin iki
ürmanan sürecin devamından ibaret- bölümünün ne yapacağı, ne olacağı....
ti. Dergâh çevresine göre ise bilinçsiz
gençler provokasyona gelerek işi ta-
banca kullanmaya dek abartmışlardı;
ancak provokasyonun sorumlusu,
farklı sesleri boğmaya çalışan MÇP
önderliğiydi.
Muhsin Yazıcıoğlu, ertesi gün yap-
tığı basm toplantısında saldınyı kı-
Ayrılanlann perspektifi
MÇPden aynlanlann tanımladık-
lan hedef: fıkirde milli, Müslüman,
demokrat, Türk kimliğini esas alan, si-
vil ve katıbma. uvgulamada ilkeli bir
kitle partisi yaratmak. Bu hedef, aşağı
rek tabandan tavana parti kurma id-
diası, geniş bir milliyetçi-muhafazakâr
tabanda yankı bulabilecek noktalar.
Sağ-içi politikaya dönük mesajlar,
MÇP'den aynlanlann, her türlü feda-
kârlığı göze almış, çile çekmiş olmala-
nndan, radikal geçmişlerinden de des-
tek ahyor.
Ancak somut politikaya dönük me-
sajlan iletmek o kadar kolay değil.
Gerci bu ekibin yöneldiği söylemin ge-
niş bir etki menzili var. Türkiye'ye bi-
çilen büyük tarihi rol ve fırsat ile yaşa-
nan sefalet ve edilgenlik arasındaki
uçuruma dikkat çeken bir söylem bu.
Dikkat çekilen şey dış politikayla sı-
nırlı değil.
Baüa/uzlaşmaa politikalarla tarihi
fırsatın heba edilmesine >önelik eleşti-
ri, bağımlılaşma, şahsiyetsizleşme,
kendine yabanalaşma vb. motiflerle
bezenerek. geniş bir hoşnutsuzluk po-
tansiyeüne göz kırpıyor. Geleceğe
dönük gJobal umutlann kararmasıyla
Türk-İslam Ülkücüleri'nin lideri Muhsin Yazıcıoğlu'yla dünya ve Türkiye üzerine
Yazıcıoğlu: Once inanç ve soy biıliği
- 1 - güçlü, bağımsız ve hür yaşama konu-
sunda daha dirayetli bir meclisti.
Fakat savaş bittikten sonra; asıl fe-
dakârlığı yapanlar, yani halk, siyase-
ti önemsememiş. hatta biraz küçüm-
semıştir. Ve halk şiyasetin dışında
kalrruştır. Böylece. İkinci Meclis'ten
içinde bir dünya akla geliyor. Işte bu-
rada. kendi ülkemiz için tıpkı 1. Ci-
han Harbi'ndeki gibi bir noktaya
geliyoruz. Tarih bir yanıyla tekrar
yaşanıyor.
Şimdi bir seçme durumunda olan
aydın çevrelerin bazılan meseleye
- İstifamzm hemen ardından yaptı-
ğınız açıklamalarda, "uzun zamandır
avnı çatı ahında olan iki partinin av-
rıldığı" tespitini yaptınız. Geriye doğ-
ru bakarak bu ayrılığın tarihsel temel-
lerini nasıl değerlendirivorsunuz?
YAZICIOĞLU - En gerilere gi-
dersek, daha curnhuriyetimizin ku-
ruluşunda toplumumuz bir seçimin
karşısına gelmiş. Ülkenin ve dünya-
nın birtakım dengelerinin hesap edil- Batı'ya yaklaşan devlet. bir süre sön-
mesi mecburiyeti, o dönemin gerçek-
leri olarak ortaya serilmiş. Bir grup
aydınımız demiş ki: "Dünyadaki
dengelere bakıp daha yakın olan teh- bağımsız ve hür yaşama konusunda daha dirayetli bir
lıkeye karşı daha uzak gorduğümuz •• .• r - _ i . _ . . _ ı.-.^-.ı.^ 1 r. J - I - - _ I . * _
itibaren, sıyaset bir antılmaya doğru şöyle bakıyor: "Yeni düzeni oluştu-
götürülmüş ve millet, oldu bittilere '' * •'-'J- ^--«— •-——
teslim edilmiştir. Batı'nın telkinleriy-
le modernleşme, sanayileşme gjbi
amaçlardan çok, bir denge arayışıyla
racak Amerika'dır. Öyleyse bizim
rolümüz de onun istediği doğrultuda
olmalıdır." Bazılan. böyle olunca bu
güç sayesinde dünyanın daha güzel
olacağını ve ülkemizin de menfaatine
azıcıoğlu: Birinci Meclis, hassasiyetleri çok güçlü,
tehlikeyle bile ittifak yapmamız la-
zım." Bu iyi niyetli düşünceler -bu
yaklaşım içindeki pek çok aydınımız,
gerçekten ülke menfaatlerini düşü-
nerek bunlan söylemişlerdir. Bu ne-
denle tarihte doğrudan hainler ve
doğrudan vatanseverler diye bir ay-
nm zordur- bazen o kadar ileri götü-
rülmüştür ki, varolabilmek için bir
güce dayanmak, teslimiyet, tabi ol-
mak biçimine vardınlmıştır.
Fakat, Kuvayi Milliye'yi oluştu-
ran halk urisurlan, denge hesaplan-
nın ötesinde kendi varlığıru onurlu
bicimde ve kendi gücüyle koruma iç-
güdüsüyîe ayağa kalkmıştır. O dö-
nemde buna kimin önderlik ettiği
önemli değil. Bu, halkıakendi irade-
siyle ayağa kalkışınm sonucu olan
Birinci Meclis, hassasiyetleri çok
meclisti. Fakat savaş bittikten sonra; asıl fedakârhğı
yapanlar, yani halk, siyaseti önemsememiş, hatta biraz
küçümsemiştir. Ve halk şiyasetin dışında kalmıştır.
Böylece, İkinci Meclis'ten itibaren, siyaset bir antılmaya
doğru götürülmüş ve millet, oldu bittilere teslim edilmiştir.
ra Batılının bizim için biçtiği elbiseyi
tartışmasız giymek zorunda kalmış-
tır.
Bugün geldiğimiz çok önemli bir
nokta var. Dünyadaki gelişmeler, ar-
tık bloklu bir dünyayı ortadan kal-
dırdı. Şu anda Amerika tek başına
bir dünya düzeni oluşturma imkânı-
nı elinde tutuyor gibi görünüyor.
Yeni dünya düzeninde, eski dünya
düzenini oluşturan emperyalistlerin
biraz kılık değiştirdiği, yine sömürü-
ye dönük ve onlann istediği hiyerarşi
sonuçlar çıkacağını duşunebilirler.
Hepsine peşinen kötü demiyorum,
ama yanlış buluyorum. Geçmişte
Baü zoruyla giydirilen elbisenin artık
dar geldiğini hep beraber görüyoruz.
Bu gelinen noktada Türkiye önemli
açıhmlar yapabilecek bir zemine sa-
hip.
Türkiye'nin rolü
- Yeni dünya düzeni içinde Tür-
kive 've biçtiğiniz rol tıu^u uw rol?
YAZICIOĞLU - Şimdi özellikle
dağılan Sovyetler Birliği içinden çı-
kan Türk cumhuriyetleri birçok be-
lirsizlik ve bulanıklık içinde, diğer
yandan Körfez savaşı sonrasında
Ortadoğu'da meydana gelen ezilmiş-
likler, kınkhklar var. Batı bu atmos-
fer içinde yeni dünya düzenini oluş-
tururken ayaklanna bağ olmayacak,
istedikleri gibi yoğurmalanna diren-
meyecek bir Asya coğrafyası meyda-
na getirmek istiyor ve bunun için de
Türkiye'yi taşeronu olarak kullan-
mayı düşünüyor.
Oysa biz, tarihi hinderlandımıza
uygun coğrafyamızın özel şartlann-
dan hareket ederek inanç, soy ve de-
ğer birliğimizi dikkate alarak bize
özgü bir rol oynayabilir, başka bir
denge unsuru olabiliriz. Tabi olan
değil, söz hakkı olan; uyan değil, o
dünyada kendi rolünü kendi koyan
bir yer edinebiliriz. Biz bunlan söyle-
yince baza çevreler diyor ki: "Tür-
kiye'de huzursuzluk çıkar." Niye
çıkar? Çünkü, yeni dünya düzenine
uymamış olursunuz. Amerika isterse
düzenimiz huzurlu gider, eğer onun
istemediği bir şeyi yaparsak, anarşiyi
bela eder, kargaşayı çıkartır. Bunlar
dünyanın gerçeği olabilir. ama ger-
çek bu diye biz mevcut duruma tes-
lim olamayız. Mevcut durum, insan
hakJanna, inanç hürriyetine, milli
kimliğe aykın ise biz bu duruma tabi
olamayız.
SCRECEK
ması zor engeller var. İdeolojik olarak.
geçmişiyle hedeflediği geleceği arasın-
da sıkışmanm sıkıntısıyla karşı karşı-
ya. Bir yandan ülkücü kimliğini bırak-
mamak; diğer yandan bu kimliğin
daraltıalığından ve yaratabileceği ür-
küntüden sakınmak...
MÇP'nin misyonuna sahip cıkarak,
annmış, öz MÇP olma sinyalini ver-
mek: yeni bir hareket başlatma iddia-
sında olmak... Bu tereddütler, aynlan-
lann hareketinde açıkça görülüyor.
Tereddüt kronikleşirse, kendilerini
anlatmalan zorlaşacak. Nicel ve nitel
anlamda kadro sorununun varlığı,
ideoloji ve politika üretme problemini
derinleştiriyor. Kadro sorununun ni-
tel yani, hareketin politikada tecrübe-
siz, daha ziyade gençlik örgütlenme-
sinde pişmiş kişilere dayanmaşında
yatıyor. Nicel boyutu ise Türk-İslam
Ülkücülüğü söylemine ve kimliğine
yatkın kadrolann önemli bir kısmının
MÇP'de kalmasından doğuyor.
Aynlan Muhsin Yazıcıoğlu, Yaşar
Yıldınm, Mehmet Ekici, Mahir Da-
matlar vb. ile aynı Ülkü Ocaklan ku-
şağından Mustafa Mit ve Şeflcat Çe-
tin, MÇP'de kaldılar. Ülkücü hareke-
tin küçük yerel Islami odaklanndan
olan, Kastamonulu Hacı Bozkurtlar,
Tosyalı Alperenler gibi saygın çevreler
de aynlığa karşı çıktılar...
Buna karşıük, kimi pragmatist jsim-
ler, Yazıaoğlu'nun yanındalar: Örne-
ğin eskiden Yazıaoğlu'na karşı mer-
kezden yana tavır koyan MÇP Anka-
ra İl Başkanı Basri Erdem, son seçim-
lerde ANAP'ta Eyüp Aşık'a yardıma
olduğu söylenen eski MÇP Genel Mu-
hasibi Sinan Ocak... Bu vitrin, hareke-
tin ilkelilik iddiasını zayıflatıyor.
Yazıaoğlu önderliğindeki hareketin
kendi içinde de gündelik politikaya
yatkın pragmatist unsurlarla, İslama-
lığı vurgulayan radikaller arasında iki-
lik var. Bizim Dergâh dergisi çevresi.
aynca Fethullah Hoca cemaati ile ve
Adıyaman-Menzü'deki Şeyh Mu-
hammet Erol'la hareketin irtibatını
sağlayan çevreler. radikal kanadı oluş-
turuyorlar. Bu kanat, istifalann açık-
landığı 7 temmuz toplantısında. "Bu
hareketin Allah yolundan aynlmadığı
sürece destekleneceğini; yanlışa düşer-
se kılıçla düzeltileceğini; karşısında
susta durulan. kula kulluk ettiren yeni
liderler istenmediğinf' söyleyerek,
desteğinin kayıtsız-şartsız olmadığını
ortaya koydu.
Böylesi sözleri, "Arkadaşlanmızın
kastettiğı kılıç, mecazi anlamdadır"
diye yumuşatmaya çalışan Muhsin
Yazıaoğlu, pragmatistlerle radikalle-
rin uyum ve dengesini sağlamaya çalı-
şıyor... İslamahkla ilişki meselesi, bu
hareketin üzerinde çok zor mesafe ala-
bileceği bir uzun ince yol.
StKECEK
POLITİKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Hep Mayın Başka Yüzfl
Abdülhamit, tahta çıktığında 1876 Anayasası'nı yürür-
lükten kaldırmasaydı, bizde demokrasinin ömrü epeyce
uzun olacaktı. Abdülhamit, Meşrutiyet'le tahta çıktı, 2.
Meşrutiyet'le de tahttan indi (1908). İyi mi oldu, kötü mü ol-
du; tarihin karanlık sayfaları arasında yorumlanacaktır.
Abdülhamit'in iki adı vardır; kimilerine göre 'Kızıl Sul-
tan'dır, kimilerine göre de 'Ulu Hakan'dır. Cumhuriyetten
yana olanlar onu hep Kızıl Sultan diye anmışlardır. Cum-
huriyet döneminde gizli gizli onu Ulu Hakan diye övenler
de vardır (Necip Fazıl Kısakürek, M. Müftüoğlu, ismail Ha-
mi Danişmend).
Abdülhamit'in, saray içi yaşamında (haremde) meraklı
olduğu eğlentiler arasında polis romanları ile tiyatro (ope-
retler ve komediler) vardır. Bir sahne sanatçısı şunları
anlatır:
"Istanbul'da ne yapıyorsunuz?"
"Sarayda temsiller veriyoruz. Bazen operet, bazen ko-
mediler oynuyoruz."
"Ne komedileri?"
"Sultan'ın yazdığı komediler."
"Türkçe mi?"
"HayırFransızca."
"Nasıl?"
"Bazen Majeste bizi çağırtır. Kendi yazdığı bir senaryo-
yu anlatır. Herbirimize rollerimizi dağıtır. Açıklar. Hatta
sahne oyunlarını bile belirtir. Herkes odasına çekilir, giysi-
lerini ayarlar, rolünü ezberler. Bu sırada salonda saray
erkânı yerlerini alır. Yarım saat içinde oyun başlar. Bu özel
çalışmaya alıştık. Majesteyi memnun ediyoruz."
"Peki bu senaryoların değeri nedir?"
"Hitap ettikleri özel seyirciler üzerinde pek büyük etkile-
ri var."
"Bir örnek verebilir misiniz?"
"Son defa, sarayın mabeyncisini göstermemiz istendi.
Sadık ve aceleci biri olacaktı. Majeste ona hemen yüz kişi-
lik bir ziyafet hazırlamasını buyurur. Adamın aklı başından
gider. Karmakarışık emirler vermeye başlar. Ayaklar çar-
pışır, tabaklar kırılır, kazanlar devrilir. her şey birbirine
dolaşır Majeste konukları ile görününcede ayaklanna ka-
panır, bağışlanmasını ister. Komedi müthiş bir basarı sağ-
lamıştır. Oynanırken bir kahkaha duyulur. Korku ve telaşla
koşan bir uşak, elindeki su şişesinden sular fışkırtmıştır.
Suiar, duranların yüzüne dökülür. Kahkaha bunaymış."
"Görüyorum ki Sultan, Aristofan gibi tipler yaratyor."
"öyle. Komedilerin her biri, yakınlarına verilen bir ders
oluyor. Biz oyunu elimizden geldiğince oynarken, bir baş-
ka komedi de öte yanda oynanıyor. Majeste'nin asıl eğlen-
cesi öteki oyundır."
Düşünün, Kızıl Sultan diye anılan bir despot dışarıda
korkular salarken, içeride de başkasını oynatıyor; polis ro-
manları çevirtiyor, saraydaki cariyelere âşık oluyor, heye-
canlı aşk mektupları yazıyor. Ayaklanna kapandığı cariye-
ler bile vardır.
Beri yandan Sait Paşa, Mabeynci Fahri Bey; Sultan'ın,
elinde bir hançer, kızdıklarını kovaladığmı anlatırlar. Mit-
hat Paşa'yı öldüreni açığa çıkarmak için düzmece tanıklar
arar. Hançer çekmesi, kovalaması bundandır.
El altından par.alar vererek jurnaller düzdürür, çok kişiyi
birbirine tutuşturur. Sonradan Yıldız jurnalleri yayımladı-
ğında kimlerin ipliği pazara çıkmamışür. Çoğu özgürlük
kahramanının verdiği jurnaller öğrenilmiştir. Yıldız evrakı-
nı düzenlemekle görevlendirilen subaylar, çoğunun yakıl-
dığını söyler. Abdülhamit tarbşmaları yapılırken, Orhan
Koloğlu'nun "Abdülhamit Gerçeği" adlı kitabında da bun-
lan okuyoruz. Her dönemin elbette bir perde önü olduğu
gibi bir perde arkası olacaktır.
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Sıkıntı, üzüntü.
2/ Türk müziğinde
bir makam... Mezo-
potamya'da kurul-
muş eski bir krallık.
3/ Baştan savma,
üstünkörü. 4/ Tu-
nus'un plaka işare-
ti... Ege Bolgesi'nde-
ki Beşparmak Dağı'-
nın antik dönemler-
deki adı. 5/ Ölenle-
nn kılınmamış na-
mazlan ve tutulma-
mış oruçlan için ve-
rilen sadaka... Bir
ceşit Ingiliz birası. 6/ Akciğerleri
dinlerken hekimin duyduğu patolo-
jik ses... Bir Nota... llave. 7/ Bir par-
çanın canlı çalınacağmı anlatan mü-
zik terimi. 8/ Izmaritgillerden bir ba-
lık. 9/ Uzun tütün çubuklan kulla-
nıldığı cağlarda odanın ortasına yer-
leştirilen kül çanağı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Değersiz, bayağı, basit. 2/ Tüna
Irmaği'nda kullanılan bir çeşit yol-
cu kayığı... Bir çalgı. 3/ Köpek ve ineklere yedirilmek için un
ve kepekle hazırlanan yiyecek... Yakanın göğse doğru inen dev-
rik bölümü. 4/ Bilgiçlik taslayan kimse... On iki hayvanlı eski
Türk takviminde timsah yıüna verilen ad. 5/ Yelkenli gemiler-
de, ana direkler ü2erindeki çubuklan meyilJi tutan halatlar. 6/
Çamaşır leğeni... llaç. 7/ Ünsüzle biten bir sözcüğün ünlüyle
başlayan sözcüğe bağlanarak okunması... Ceylan. 8/ Rütbeyi
göstermek için omuzlara takılan işaretli parca. 9/ Kemiklerin
yuvarlak ucu... Kaliforniya'da yetişen 100-130 metre boyunda
büyük bir ağaç.
BANDIRMA 2. ASLÎYE HUKUK
MAHKEMESİ
Sayı: 1992/24
Davacı Ercan Bekler tarafmdan davah Beyhan Bekler aleyhine açı-
lan boşanma davasının yapılan duruşmasında:
Davalı Beyhan Bekler adına çıkarükn tebligatlar bila ıkmal iade
olunmakta ve yapUnlan tahkıkatla da adresının semtı meçhulde oldu-
ğu bildirilmekle işbu davaya üanen tebügat yapümasına karar veril-
miştir.
Davalı Beyhan Bekler'in duruşma gûnü olan 1.10.1992 günü saat
9'da Bandırraa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde hazır buJunması veya
bir vekil ile kendısini terasıl ettirmesi ve delüknnı ibraz etmesi, aisi
takdirde yokluğunda yargılama yapılacağı ve karar verilecegi işbu da-
valıya daveüye yenne kaım olmak üzere üanen tebliğ olunur. 16/4/
1992 Basm: 49256
tLAN
KARŞIYAKA1. ASLÎYE HUKUK
MAHKEMESt
1991/776 E. 1992/510 K.
Davacı Sevilay Durmuş tarafından davalı Kemal Durmuş aleyhine aç-
mış olduğu boşanma davasının duruşmalan sonunda mahkemece verilen
karar davalıya ilanen tebliğ olunacağından hükûm aşağıda çıkartümjşür.
Sonuç: 1-Şırnak Beytüşşebap, Elta Mah..cüt 001/01 sayfa28,H. 10'da
kayıtlı bulunan 1962 doğumlu Kemal Durmuş ile 1961 doğumlu Sevilay
Durmuş'un Tûrk Medenı Kanunu'nun 134. maddesı gereğince taraflann
boşanmalanna.
2- 7.700 TL. haran dûşûmü ile bakiye 4.100 TL. harcın davalıdan tah-
sıline.
3- Davacı vekib için takdır edilen 250.000 TL. vekâlet ücreti ile davaa-
nın yaptığı 234.560 TL. mahkeme masrafının davalıdan ahnıp davaaya
venlmesine Yargıtay yolu açık olmak üzEre 24.6.1992 tarihinde verilen
karar davahnın gıyabmda olduğundan karann davah Kemal Durmuş'a
tebliğ edılerek ılan edıldığı tanhten itibaren 15 gün içensınde karan tem-
yiz etmedığinız takdırde karann kesinleşunleceği tebliğ olunur.
Basın: 33768