Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28TEMMUZ1992SALI
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
Tatarisfcuı'daMTürkbilim
Knrultayı...
Türk cumhuriyetlerini, yalnızca kolay kârlann cenneti olarak görmekten
kaçınmalı, bunun böyle olmaması için devletçe önlem almalıyız. Türk
cumhuriyetleri, Türk devletinden ve 'tüm' aydınlardan desteîc ve kültürel
işbirliği bekliyor. Karşılıklı öğrenecek çok şeyimiz var.
Doç. Dr. YILDIZ ECE VİT D.T.C. Fakültesi
Uluslararası Türkbilim Kurultayı (Türko- mişti.
loji Kongresi) 9-13 Haziran 1992 tarihleri ara- :
— ;
:
sında Rusya Federasyonu'na bağlı Tataristan Çarpıcı çelişküer
özerk Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan'da
toplandı. Sovyetler Birliği'nin dağılması,
Türk cumhuriyetlerinin yeni konumlan ve bu
gelişmelerle koşutluk içinde oluşan coşkulu
bir ulusal bilinç, bir ölçüde kongrenin içeriğini
de belirledi.
Odakta olan, kongreye kaülanlann birbir-
lerini anlamakta güçlük çektikleri dilller ve
lehçelerde kaleme alınmış bilimsel metinler ya
cia Türkoloji'deki son gelişmeler değildi. Ka-
zan'da toplanan Uluslararası Türkbilim Ku-
rultayı'nın nabzı siyasal/toplumsal temeldeki
güncel olaylar bağlamında atıyordu.
Asya ve Avrupa'yı birbirine bağlayan geçiş
yollanndan biri üzerinde kurulmuş olan Ka-
zan, Aitınordu ve Kazan hanlıklanna baş-
kentlik etmiş; matbaanın îslam toplumuna
girişinden sonra, İstanbul ve Kahire (Bulak)
ile birlikte Türlderin en önemli kültür merkez-
lerinden birini oluşturmuştu. Hazar Denizi'-
nin yaklaşık 1.000 km. kuzeyindeki bu kent,
1551 'den bu yana Rus egemenliğindeki Tata-
ristan'ın merkezi. Tarihte önemli yeri olan bir
Türk uygarlığının başkenti Kazan'ı ve Tata-
ristan'ı ülkemizde tanıyan çok az kişi olduğu-
nu bu kongreye katılmam söz konusu oldu-
Anıtsal yapılar, insan boyutlannı aşan ge-
nişlikteki yollar ve dev sitelerle donatılnuş
Moskova ile kıyaslandığında, Osmanh mima-
risini anımsatan ahşap evleriyle sevimli bir
kent Kazan; îdil (Volga) ve Kazanka ırmak-
lannm kesiştiği yerde kurulmuş; bir deniz
kenti görünümünde; ancak, yıllardır sanki bir
çivi çakılmamışçasına bakımsız. Bağımsız
Devletler Topluluğu'nun öbür kentlerinde de
olduğu gibi 'vitrinsiz' bir kent burası; bulunan
birkaç satış yeri 30-40 yü öncesinin ücra Ana-
dolu kasabalannın dükkânlannı anımsatiyor;
bomboş; ucuz, beşinci smıf plastik ürünlerle
dolu. Dağılmakta olan Sovyetlerin öbürcum-
huriyetlerinde yaşanan kargaşa ve çelişkiler
ortamı burada da var: Bir toplumbilim (sos-
yoloji) laboratuvannı andınyor ülke: Bir sis-
temden öbürüne geçen insankr el yordamıyla
ticaret öğreniyorlar; bireyleşmeye çalışıyor-
lar; ulusallıklannı keşfediyorlar; yokluk diz
boyu. Çelişkiler son derece çarpıcı, tuhaf, ina-
nılmaz. Tam, insanlan 'incelikten uzak', ya-
şam biçimlerini ise 'kitschle yoğrulmuş' diye
yargılamaya hazırlanırken, izlediğimiz bir ba-
le gösterisindeki teknik ve sanatsal yetkinlik
bizi şaşkına çeviriyor. Dökülmüş dişleri ve
mıa sıkmtıya soktuğumuzu düşünüp iç sızısı
içinde beklerken, sofra düzenindeki incelik bi-
zi şaşırtıyor; köklü bir geleneğin uzantısı oldu-
ğu açık olan bu seçkin sofra kültürünün, son
derece konforsuz bir yaşam biçimiyle oluştur-
duğu karşıtlık gerçekten şaşırtıcı.
Kazan, Batı'daki Rus kentlerine oranla az
gelişmiş; yaşam standardı daha düşük. Bu da
komünizmin Sovyetler'deki uygulanması sa-
rasında Manc'ın ükelerine ne denli sadık ka-
lındığı konusunda kuşkuya düşürüyor insanı;
ırk ayınmı ve sömürünün izleri belirgin. Ta-
tarlann, nüfusun yüzde kırkını oluşturan
Ruslara karşı hiç de dost duygular beslemedi-
ğini daha ilk gün, açış konuşmasını yapan
kongre başkarunın tümcelerinde duyumsa-
dık; Tatar başkanın hitap bölümüne, "Moh-
terem konaklar, hörmetli presidanta, Sultan
Galiev'in toganlan" diye başlayıp, kurultaya
katılan 25'e yakın Türk boyu ve devletini 'sev-
giyle' selamladıktan sonra, soğuk bir tonla
"ve Ruslar" diye bitirmesi ironikti, anlamlıy-
dı. "Kongrede Tatarca konuşulsun", diyen
biüm adamlan ulusalcı bir coşkuyla alkışla-
nırken, Kiril alfabesiyle yazılmış olan kongre
programında yer alan bijdirilerin birçoğunun
Rusça olması, çarpıcı çelişkilerden birini oluş-
turuyordu. Uzun yıllar Rusçayı biüm dili ola-
rak kullannuşü Türk araşürmacı; kendi dilini
ise 'gündelik' ilişkilerinde kullahıyordü yal-
nızca; bu nedenle de gelişmemiş, işlenmemişti
dili; soyut kavramlardan yoksundu; geri kal-
mış/bırakılmıştı. Tek 'ortak dil'in Türkce
olmadığı bir Türkbilim Kurultayı'ydı bu; bir
başka ulusun kültürel güdümünün izlerini ta-
şımaktaydı.
Öbür Türk cumhuriyetlerinde olduğu gibi
Tatarlar da ulusal, kültürel ve siyasal kimük-
lerinin arayışına koyulmuşlar, sancılı günler
yaşıyorlar.
ğunda öğrendım. Kuşkusuz, Kurtuluş Savaşı uyumsuz eski gjysiîeriyle son derece bâkımstz Müslumail İkonografisi!
sonrasmın resmi ideolojisinin bir sonucuydu görünümdeki kişinin, beş kitap yazrruş bir di-
van edebiyaü uzmanı olması şaşırtıyor bizi;
aynı kişi, şimdiye dek vesikalık dışmda hiç fo-
toğrafının çekilmediğini söylediğınde ise şaş-
kınlığımız doruğa tırmanıyor. Bizi yemeğe
bu. Yok olmanın eşiğinden sıynlarak kendile-
rine -gerçekçi bir yaklaşımla- misak-ı milli sı-
nırlan içinde bir ulusalcı ideoloji çizen Musta-
fa Kemal ve arkadaşlannın politikasına ters
düşmekteydi dış Türklere açılmak. Enver davet eden bir bilim adamının 40 m2
'lik evi-
Paşa'nın pantürkist düşlerinin yarattığı tehli- nin, 10 kişilik bir masayla aynı alana sahip
kenin üzerinden henüz fazla zaman geçme- salonunda. aybgı lOdolarolanbumeslektaşı-
Kimlik arayışındaki birieştirici öğelerin en
güçlülerinden biri de 'din' etmeni. Bu yü ilk
kez Kurban Bayramı'nda resmi tatil yapan
Tatarlar, bayramı törensel bir biçimde kutla-
dılar. Binlerce kişinin katıldığı kutlamada,
aydın yüzlü müftünün konuşmasından sonra
sergilenen gösteri, özellikle Türkiye'den gelen
izleyiciler için şaşırma ve etkilenmenin ötesin-
de bir anlam taşıyordu. Kurban bayramının
kökeninde yatan Müslüman init'ini, büyüle-
yici güzellik ve yetenekteki kadın ve erkek
dansçılar, yetkiri bir koregrafı ve çok sesli bir
koronun söylediği Tatarca ilahilerle bütünleş-
tjrerek sahneye koymuşlar; miti (söyleni) este-
tize etmişlerdi. Bir Müslüman ikonografisi
yaratmışü Tatarlar. Din, sanatla bileşime
ulaşmış, insana yaklaşmışü; üöcemizdeki kor-
ku ve ölümle bütünleşmiş din anlayışından
farklı bir anlayışı yansıtıyordu bu yaklaşım.
Böyle bir din anlayışı,halk genelinde güçlü bir
kültürei altyapının göstergesiydi. Tanılgan'
bir profesörümüzün, kongredeki düzenleme
bozukluklan söz konusu olduğunda, "Bir ba-
banın oğluna hoşgörüyle yaklaşması gerekti-
ği" yolundaki sözlerine anlamlı bir yanıttı bu
gösteri. Bizim, 'oğul'dan öğrenecek. çok şeyi-
miz vardı.
Arayış icindeki Türk cumhuriyetlerinin
ekonomik olduğu kadar, kültürel işbirliğine
de gereksinimleri var. Kültürel işbirliği kuş-
kusuz, yıllardır bu yolda savaşım verdikleri
savıyla, bunu kendi işleri olarak gören sağa
kesimin tekelinde değil. Bu eğüimin aşın ucu,
özellikle dış Türklere yönelik dinsel yayınıyla
bilinen bir gazetenin temsilcisinin kurultayın
acılış kokteylinde mikrofonu kapıp "Boz-
kurtlar gebyor" diye kopardığı haykınşlarda
kendini gösteriyordu. Solcu kesimin dış Türk-
ler'e yaklaşımındaki tutukluğu fark etmemek
ise olanak dışı. Dış TürklerTe girilecek sıcak
bir ilişkinin, bağnaz bir ulusalcı yaklaşımla ya
da sosyalizmin Soyvetler'deki uygulanması-
nın çöİcüşüne albş tutmakla eşdeğerli olarak
değerlendirilebileceği endişesi taşıyan solcu
aydıniann, bu konuya daha gerçekçi eğilme-
lerinde yarar var. Dünyada yalnız olduğu-
muzdan yakınıyoruz. Siyasal güç, ekonomik
güçle koşutluk içinde gelişir; ama dünyada
söz sahibi olmak isteyen ülke, bunu salt eko-
nomik gücün yardımıyla yapmıyor/yapamı-
yor; kültürü, bu yolda (katalizör) olarak kul-
lanıyor. Türk cumhuriyetlerini, yalnızca
kolay kârlann cenneti olarak görmekten ka-
çınmalı, bunun böyle olmaması içkı devletçe
önlem almalıyız. Türk cumhuriyetleri, Türk
devletinden ve 'tüm' aydınlardân destek ve
kültürel işbirliği bekbyor. Karşılıklı öğrene-
cek çok şeyimiz var.
ARADABIR
BEHZAT AY
Dengestzlikler Ulkesi
Çeşitli kurumlann uzmanlara yaptırdıkları incelemele-
rin sonuçlarını gösteren sayılara, sayılamalara (istatistik-
lere) baktıkça, "Yaşadığımız ülke, dengesizlikler ülkesi"
demekten kendimizi alamıyoruz. Dengesizlikler de her
gün artiyor. Sözgelimi:
1979 yılı 100kabul edildiğinde, aylık ve ücretli kesiminin
ulusal gelirdena4dığı pay 1990da48.5'edüşmüş,yaniya-
rıdan çok azalmış.
Ayrıca bir de dengesizlikler içinde dengesizlikler yaşı-
yoruz, iç içe dengesizlikler... Yine sözgelimi: llkokul çtkışlı
bir büro işçisinin (niteliksiz işçi) eline ikramiyeve sosyal
yardımlar içinde olmak üzere ortalama 5.5-6 milyon net
ücretgeçerken, aynı nitelikteki bir devlet memurunun aldı-
ğı aylık ise 1 milyon 500 bin TL. değerindeymiş...
Korkunç bir dengesizlik!..
Aylıklı ve ücretlinin ulusal gelirden aldığı pay her geçen
gün düşüyor. Memur dediğimiz 'beyaz yakalı işçi'nin payı
ise daha da düşüyor. Sosyal adaletsizliğin içinde bir baş-
ka sosyal adaletsizlik yaratılıyor işçi karşısında devletin
memuru aleyhine... Bu karamsarlık ortamında devlet me-
murlarının rüşvet, savsaklama, kaytarma, oyalama gibi
davranışları da elbet gün be gün artacaktır.
Bu iç içe adaletsizliklerln de içinde yine bir adaletsizlik
var, sanki "Altta kalanın canı çıksın" dercesine... Bu da
memur emeklilerinin actnılası durumu. Memur emeklileri,
memurken aldıkları yan ödeme, fazla mesai vb. gelirler-
den yoksun olduklarından, çalışırken aldıklarından daha
az almaktalar. Yani aylıkları azalmaktadır. Hele, her büt-
çede, çalıştıkları günlerdeki yan ödeme, fazla mesai artök-
ça. yoksunlukları buna koşut olarak artmaktadır. Bunun
sonucu da sürüm sürüm sürünmektedirler. Sık sık gazete-
lerde, emekli aylığını almak için banka önünde kuyrukta
beklerken ölenlerin haberlerini okuyor, üzerlerine örtül-
müş gazetenin altında, "Dünyaya doyamadım" dercesine
gözleri açık yatan emekli ölülerini görüyoruz... Neden?
Yürek bunalımından mı? Öyleyse neden yürek bunalımı?
Üç aylığıyla üç ay yaşayamayacağının ezinci değil midir
yürek bunalımına sokan? Bu ezinç, bu kuşku, bu korku, bu
kaygı değil midir çoklayın böylesi ölümlere neden?
Emeklisine böylesine hor bakılan, hor bakılmıyorsa
unutulan bir başka uygar ülkenin oldugunu sanmıyorum...
Nasıl olsa ölümleri yakın, e o zaman oyları da pek yakında
olmayacak, gözetmesek de o!ur gibi bir anlayış var sanki.
Oysa milletvekilliğinden emekli olanlar, yan gelip yattıkla-
rının karşılığı olarak emekli maaşlarıyla sultanlar gibi lüks
içinde yaşıyorlar... Çoğu Meclis'e parmak kaldırmaya bile
gitmezdi. Bilinir bu.
1923'te Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda 90 kuruş
olan doların değeri bugün7777 katartarak7000TL'yeçıktı.
56 yılda bir dolar karşısında 70 liraya kadar geriliyor TL.
1980 den sonraki 12 yılda ise 7000 liraya düşüyor. Ve başlı-
yor 'dolarlı yaşam' cenneti, cehennemi... Faiz-kâr-kirage-
lirleriyle yaşayanlar için gerçekten 'dolçe vita' (tatlı ya-
şam), yani cennet Türkiye; memurları, memur emeklileri,
emekçiler için de cehennem... Şair boşa dememiş, "Bu
cennet, bu cehennem bizim" diye... Bekleneni bu temmuz-
da da bulamadı emekli.
1.(>5O.()OO+KD\
Yarım pansiyon + yol +
çevre gezileri + Nac'abey
KARADANIİKYA
Prenses Otel'de konaklama, Kayaköy,
Ölüdeniz, Xanthos, Letoon, Patara,
Dalyan, Kaunos, İztuzu, Tlos, Saklıkent.
"PARANIZ PAMUKBAJ\K'TAN, TATİLİNİZ
BAYBASOS'TAN" KAMPANYAMIZ SÜRÜYOR
BAYBASÛS TURİZMİSTANBUL
338 86 61 - 338 16 Sl
ANKARA
0 82-417
Seyahat Accntası I,slctnıc Ik'lgc no 2149
T E Ş E K K Ü R
Üretimleriyle ülkemizin önde gelen ilk ve dünyanın en büyük kuruluşları olan
Çanakkate Seramik Fabrikaları'mızın 35nci,
Kalebodur Seramik Sanayi Fabrikaları'mızın 20nci
Kuruluş Yıldönümlerimizi ve bu münasebetle tertip edilen
Seramik Bayramını onurlandıran, Tek pişirim (monoporoza)
3ncü Fayans Fabrikamızı ve Kalefrit Glazür Hazırlama Tesisleri'mizi
işletmeye açan, Kaiesan Sıhhi Tesisat Fabrikamız ile
Kalemadencilik Endüstriyel Hammaddeler Şirketi'mizin
sert hammaddeler rrukronize öğütme ve kaolen yıkama tesislerinin
temellerini atan, Kuruluş Yıldönümlerimiz münasebetiyle
lbrahim Bodur Çanakkale üsesi'nin, Ibrahim Bodur Çan Anadolu Lisesi'nin
TC Milli Eğitim Bakanlığı'na devir törenlerinde bulunan . . ^
Başbakanımız Sn.SÜLEYMAN DEMÎREL'e
Devlet Bakanımız Sn. CAVİT ÇAĞLAR'a
Devlet Bakanımız Sn. EKREM CEYHUN'a
Milli Eğitim Bakanımız Sn. KÖKSAL TOPTAN'a
Siyasi Partilerimizin Degerli Liderlerine
Çanakkale, Balıkesir, Bursa ve Tekirdağ Milletvekillerimize,
Kuruluşumuzdan bugüne Çanakkale'mizde görev yapan Sn. Valilerimize
ve Çan'da görev yapan Sn. Kaymakamlarımıza,
Bölgemizde hizmet veren degerli Komutanlarımıza,
Belediye Başkanlarımıza,
Resmi ve Özel Kuruluşlann degerli Başkanlarına, Temsilcilerine,
Kurur'jşumuzdan bu yana teknik ve teknolojik hizmet veren,
işbirliği içinde oldugumuz yabancı kuruluşlann Başkanlarına, Yöneticilerine,
Televizyon ve Basınımızın degerli Temsilcilerine,
.Bizleri sevindiren dostlanmıza, yerli ve yabancı Bayilerimize, Ortaklarımıza,
Böfge Halkımıza, Kuruluşlarımızın tüm yönetici ve çalışanlarına,
kuruluşumuzdan bugüne maddi manevi hizmeti geçrniş olan herkese
teşekkürlerimizi ve şükranlarımızı arz ederiz.
Çanakkale Seramik Fabrikaları AŞ ve
Kalebodur Seramik Sanayi AŞ ve diğer Kale Grubu Şirketleri
Kurucusu, Yonetim Kurulları Başkanı ve
Murahhas Azası
H. İBRAHİM BODUR
SATILIK
Gazeteciden 18.000'de orijinal FİAT 126 BİS
22.500.000
384 38 42
GULERYUZLU CİDDILIK
Vedat Günyol
10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
Ödemeli gönderilmez.
İNGİLİZCE'yi 8 ayda
konuşun sizi
Amerikalı
dostlarımızla
tanıştıralım.
Bahariye Cad. 62/3
349 59 38
Nüfus huviyetimi kaybettim.
Hükümsuzdür.
EROL ÇAM
İzmirÇıkışGümrük
M üdürlüğüne ait. 23,07 1991
tarih. 21.567 sayılı GÇB'nin
banka ve DFİF nüshalan •
kaybolmuştur. Hükümsüzdür.
KAVALADIŞTİC.VE
MADENCtLtKSAN.A.Ş
SATILIK
1991 model Suzuki van tipı,
5.000 km'de, 70.000.000 lira.
Tel.: 231 18 28
İLAN
KARŞIYAKA 1. SULH CEZA HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas no: 1992/110
Karar no: 1992/376
Gıda maddeleri nizamnamesine aykın hareket suçundan sanık Mal- 398, 647 sayılı kanunun 4. maddesi gereğince sonuçta curme vasıta
kara ilçesi Haaevhat Mahallesi nüfusuna kayıtlı olup halen Izmir Kar- kıldığı meslek ve sanatının altı ay süre ile tatiline, işyerinin 14 guıı
şıyaka, 8208 Sokak, No. 57'de oturan Murtaza oğlu Fatma'dan oima sure ile kapatılmasına ve bir milyon yirmi bin lira ağır para cezası
1948 doğumlu Rahmi Çetin'e müsnet suçundan dolayı TCK. 3%, 402, ile mahkûm edildiği ilan olunur.
Basın: 33051
PENCERE
2'nci Ne Demek, 3'üncfiyü
Kuranzsak Gûcenlpim...
Çağdaş uygarlığın belg^leri var; 'İnsan Hakları Blldirisi'
en başta geliyor.
'1789 İnsan Haklan Bildirgesi' durup dururken ortaya
çıkmadı; öncesi de var sonrası da!.. 1948de Birleşmiş Mil-
letler'ce benimsenen 'Bildirge'öen sonra, Avrupa Konse-
yi 1953'te bir metin yayımladı. Ikinci Dünya Savaşı ertesin-
de hazırlanan anayasalarında Avrupaülkeleri, uygarlığın
gelişme sürecine yakışır hukuk mantığını benimsediler.
Ne var ki insanlık durduğu yerde durmuyor; yeni aşama-
lara geçiyor; Helsinki Konferansı"nın ardından Paris Şartı
da gerçekleşince, evrensel demokrasi, elle tutulur, gözle
görülür niteliğe dönüştü.
Paris Şartı 'yeni bir demokrasi, banş ve birlik çağı'nm
temel belgesidir.
Altında Türkiye'nin de imzası var...
Belgeden birkaç satır:
"Zamanımız, halklarımızın onlarca yıldır yüreklerinde
besledikleri umut ve beklentileri gerçekleştirme zamanı-
dır. Bunlar, insan haklarına ve temel özgürlüklere dayalı
demokrasiye sarsılmaz bir bağlılık, ekonomik serbestlik
ve toplumsal adalet yolundan e/de edilecek refahla tüm
ülkelerimiz için eşit güvenliktir."
Nasıl?
Yüzyıllardan beri çok yinelenmiş, bilinen, yabancı gel-
meyen sözler değM mi?
Okumayı sürdürelim:
"İnsan hakları ve temel özgürlüklere her insan doğduğu
anda sahip olur, bunlardan feragat edilemez ve hukukun
güvencesialtındadır. Devletin birincil sorumluluğu bunları
korumak ve geliştirmektir. Bunlara saygı, aşırı güçlü bir
devlete karşı asli bir güvencedir. Bunlara uyulması ve
eksiksiz işlerlik kazandırılması özgürlük, adalet ve barışın
temelidir."
Ne güzel değil mi?
llerici bir yazarın köşe yazısı gibi, 'Paris Şartı'run ağzın-
dan bal damlıyor.
Sonra?
"Her ferdin düşünce, vicdan ve din ya da inanç özgürlü-
ğüne; ifade özgürlüğüne; demek kurma ve sükûnu bozma-
yan şekilde toplanma özgürlüğüne; seyahat özgürlüğüne
hakkı oldugunu ve hiç kimsenin keyfi olarak gözaltına alın-
mayacağihı ya da tutuktanamayacağmı; işkence ya da
diğer zalimane, insan onuruyla bağdaşmayan ya da insa-
nı alçaltan bir muamele ya da cezalandırmaya tabi tutula-
mayacağını (...) hiçbir ayrım yapmaksızın teyit ederiz."
lyi mi?
"Bir ulus icindeki azınlıkların soy, kültür, dil ve din yö-
nünden sahip olduklan kimliğin korunacağını ve azmlıkla-
ra mensup kişilerin hiçbir ayrım yapılmaksızın kanun
önünde tam bir eşitlik içinde işbu kimliği serbestçe ifade
etmek, korumak ve geliştirmek hakkına sahip olduklarını
teyit ederiz."
•
Uzatmayalım...
'Paris Şartı'na herkes 'evet' diyor mu?
öyleyse ilk iş 12 Eylül anayasasını değiştirmek değil mi?
Bu degişimi kim sağlayacak? iktidarda 8 yıl kalan ANAP
yüzde 22 halkoyuyla Meclis'in 3'te 2'sini elinde tutuyordu;
ama, 82 Anayasası'na sahip çıktı; yağdanlıklar da sus pus
Çturdular. Şimdi anayasayı değiştirip demokratikleşme is-
teyen koalisyon hükümeti iktidardadır.
Haydi işbaşına!..
Ne var ki işbaşı yapmak için vakit yok. Çünkü şu sırada
daha önemli davalarımız var: Lozan zafer mi, hezimet mi?
Ikinci Dünya Savaşı'nda Ismet Paşa Yahudileri fınnlarda
yakmadı mı? Çanakkale zaferinde Atatürk'ün işi ne? Tek
parti yönetiminde jandarma kaç köylüye sopa çekti?
Yarım yüzyıl öncesiyle uğraşmaktan, günümüze gele-
miyoruz.
12 Eylül faşizmi milyonların canına okudu; yüz binlerce
suçsuzu cezaevine tıktı; on binlerce kişiyi işkenceden ge-
çirdi; onlarcasını astı; ama, hesap soran, kurcalayan yok;
Kenan Paşa Marmaris'te oturuyor, biz Atatürk'le uğraşı-
yoruz; Cumhuriyet devletini kuranları mahkûm edip"2'nci
Cumhuriyet'i kuracağız.
2'nci cumhuriyet ne demek? 3'üncüyü, 4'üncûyü, 5'inciyi
kurmazsak vallahi gücenirim.
Yalnız bir şartım var: Numarası kaç olursa olsun, kura-
cağımız cumhuriyet tam demokrasiyi içermeli. Yoksa yal-
nız numarasını değiştirmek, yeni bir numaraolur.
VEFAT
Odamız Eskişehir Temsilcisi
ERCANKESTEL'i
26 Temmuz 1992 tarihinde geçirdiği elim bir trafık
kazası sonucu yitirdik. Ailesine, yakınlanna ve maden
mühendisleri topluluğuna başsağlığı dileriz.
TMMOB MADEN MÜHENDtSLERİ ODASI
İLAN
KARTAL 3. ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Davacı Maliye Hazinesi tarafından davalılar Rukiye Şirin ve ark.
aleyhine açılan tescil davasının mahkemcmizde yapılan açık yargıla-
ması sonunda;
5.2.1992 tarih ve 1991/544 esas sayılı 1992/35 sayılı kararla dava
dosyasının Pendik Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine ka-
rar verilmiş olup, davalüardan Ahmet Bofckurt, Ali Bozkurt, Aydın
Bol, Emin Bol, Gültekin Şimşek, Haa Ahmet Demirci, Cemil Baş-
kuıt, Seyftttin örücü, Hasan Karakus, Veli Bozkurt, Hasan Coşar,
Ali Coşar, Mehmet Coşar, Haydar Aktürk, Gazi Doğan, Nuri Başa-
ran, Mehmet Ali Zengin, Yusuf Şan, Zeki Serinyel, Mustafa Dinç, Ah-
met Demir, Cafer Yıldız, Fatma Aydın, Ali Şen, Güleses Senem Ekinci,
Ali Gezdirici, Kemal Gezdirici, Hüseyin Yalnız, Bekir Yaşar, Dursun
Eniş, Kezime Yüdız, Besim Tbpçu, Iskender Topçu, Şakir Eniş, Ali
Gündağ, Yusuf özkangal, Nermin Erol, Yunus Kaya, Yunus Çevik,
Hüseyin Bezek, Hüseyin Koçar, Kadir Taş, Aü Gündüz, Gülten Mu-
ratsah, Sema Ersöz, Mehmet Arslan, Miktad Arslan, Kazun Baykal,
Erol Arslan, Fatma Büyük, Hasan Dinç, Ahmet Koç, Ahmet özer,
Ahmet Ali Bülbül, Ruhi Gezer, Ismail Arslan, tsmet öztürk, Ruhi
Bilcan, Bekir Uzelli, Mustafa Bütün, Abdurrahman Çakmak, Zarif
Şengül, Gülbeyaz Sezer, Tahsin Şahin, Hasan Meral, Sabri Meral, Mus-
tafa Bütün, Miktad özcan, Gülgün Keçecioğlu, Zekeriye Ayvazoğlu,
Bilal Bayram, Yunus Kılıç, Hatice öztürk, Serdar öztürk, Salih öz-
türk, Kadir Celep, Mehmet Bayram, Kamil Yüksel, Yusuf Bolük, Ce-
malettin Çahşkan, Cemal Sezer'in adresleri yapılan zabıta
tahkikatlanna rağmen saptanamadığından ilanen tebligat yapılması-
na karar verilmiş olup, işbu ilanın gazetede yayınını müteakip bir hafta
sonra başlamak uzere 15 gün içinde temyiz edilmediği takdirde ke-
sinleşeceği hususu adı geçen davalılara ilanen tebüğ olunur. 21.5.1992
SATILIK FOTOĞRAF
MAKİNESİ
Nikon F2 body, MBl
motor (5 kademeli),
Vivitar 24 mm objektif
(f 2.8)
lel: 512 «5 05'len
437-439
SÖYLEV
(Cilt 1-2)
Hıfzı V. Velidedeoğlu
21. bası 20.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul
Ödemeli gonderilmez.