15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27TEMMUZ1992PAZARTESİ CUMHURİYET 8AYFA HABERLEREV DEVAMI 17 Rektör seçiminde Doğramacı ağırlığı^ TT-i •: vi- A_ . J » i_ V A I / r»_.i maaise,rektörseçimiyle.YOK metSağlam,üniversitelerinseç- iletilen rektör adavlan lktesi ol- JutmNp O Ü K C J Ü V •Hükümetle ters düşerek YÖK Başkan- lığı'ndan istifa eden Doğramacı, belirlenen 3'er aday arasından Cumhurbaşkanı'nca belirlenecek rektörler için tercih yaptı. !>.• Baştarafi 1. Sayfada n ler. Çoğu öğretim üyesi, boykot -: önerisini benimsemedi. Seçimler • yapıldı, adaylar saptandı, YÖK 0 Genel Kurulu toplandı ve seçim- lerde ilk sıralan alan 10 öğretim üyesini "sakıncah" bularak ele- -^ di Daha başka deyişle Cumhur- -> başkam'na "sakıncasız ve :•' tenüz" bir liste hazırladu Seçi- r> mi kazanan kimi rektör adayı -'. "güvenlik soruşturması"nda tc 'şaibeli' mi çıkmıştı? Olan bitenlere hiç şaşmamak c gerekir. Üniversitelerde 12 Eylül düze- ni süriiyor; 1983 rejimi, Türki- • ye'de aşüamadı. Koalisyon hü- ; kümetinin programındaki ko- < şullar gerçekleştirilemediği süre- ce, bu ve buna benzer birçok x olayla karşılaşmak doğal sayıl- - malıdır. Rektör seçimlerinin boykot .. edümesini isteyen öğretim üye- -. lerinin çağrılanna yeterince . uyulsaydı, bu sonuç ortaya çık- r: mayacaktı. Ne var ki bütün '. dünyada ve bizde yaşanan ör- . nekler, bu gibi olaylarda boykot- .. lann başanlı olmadığını göste- j, riyor. Bugûn değiştirilmek iste- r' nen 1982 Anayasası'na sandık v katılımı çok büyük çaptadır; ., Türkiye'yi bugiln yöneten poli- ' tikaalann siyasal yasaklan da ancak yüzde 51 oramnda oyla . kaldırılabilmiştir. v 1983 genel seçimlerinde katıl- .. mak isteyen çoğu politikacı 12 -, Eylül askeri yönetimince sakın- cah bulunarak veto edilmistl 3' Şimdi YÖK Genel Kurulu da 12 v Eylül yöntemlerini kullanarak t seçilen ve ilk üç sırada yer alan 1; "sakıncah profesörler"i ayıklı- L yor; kendisine verilen görevi ve _- yakışam yapıyor. Yaşanan her olay, Türkiye ;:* iiniversitelerinden 12 Eylül hu- _' kukunu, ruhunu, mirasını te- , mizlemek gereğini vurgulamak- '. tadır. Her şeyden önce bu işin "" kolay olmadığını söylemek zo- '• rundayız. Çünkü lOyıllık 12 Ey- , lûlyönetimi YÖK kafasım üni- •.' versite yapısında güçlendirmiş, yandaşlannı çoğaltmıstır. Şili gi- j' bi demokratik gelenekleh Türki- :; ye'den daha köklü bir ülkede Pi- '' nochet rejiminin ne kadar güç- lükle tasfiye edildiği anımsanır- sa, büyük çaba harcanması ge- '.' reği ortaya çıkar. Kamuoyunun . gözleri Anadolu'ya yayılmış 1 üniversitelerimizin üzerinde ol- "" malıdır. YÖK dûzeni, 12 Eylül askeri " faşizmiyle özdeşleşmiştir. Yetki- :;' leri tek makam ve kişide topla- L yan, demokratik denetimleri ''' yok eden, yukarıdan aşağıya '_' zincirleme yönetimi üniversîte- u lere layık gören bu düzenin en \ kısa sürede değiştirilmesi koalis- '•' yon hükümeünin görevidir. -•• Çünkü halk, bu koşulla ikti- •'• darı koalisyon hükümetine ver- ': dl Demokrasinin evrensel değer '* yargılannı bilim yuvalannda ha- '• yata geçirmek, hepimize düşen '• doğal görevdir. iipienmediğinisavunarak,ken- dısıru "Ozel sektör üniversitele- n YöK'ünün başkam" id TURANYILMAZ MALATYA - YÖK Başkan- lığı görevinden istifa eden Prof. Dr. Ihsan Doğramacı, Cum- hurbaşkanı Tıırgut Özal'a, üni- versiteJere rektör olarak hangi profesörlerin atanması gerektı- ği konusunda görüş bildırdi. Doğramacı'nın, Cumhur- başkanı Turgut Özal'a, YÖK'- ün belirlediği rektör adaylan arasından seçilmesinı istediği isimlerin listesini ilettiği öğre- nildi. Cumhurbaşkanlığı Şözcüsü Büyükelçi Kaya Toperi, Cum- hurbaşkanı Özal'ın bütün rek- tör adaylannı tek tek tanıması- nın mürnkün olmadığını belir- terek,"Sayın Doğramacı, Sayın Cumhurbaşkanımızın bir fıkir edinebilmesine yardıma oluyor olabilir"dedi. Prof. Dr. Doğra- Tercih sütunu Halef-selef YÖK başkanlan İhsan Doğramacı ile Mehmet Sağlam, Cumhurbaşkanı Ozal'ı, Malatya gea'si. sırasında yalnız bırakmadılar Ozal onu- runa önceki gece İkinci Ordu Komutanbğı karargâhında ve- rilen resepsiyonda Cumhuri- yet'in sorulannı yanıtlayan YÖK Başkanı Prof. Dr. Meh- met Sağlam, üniversitelerin seç- tiği adaylar arasından belirle- nen üçer rektör adayının, geçen cuma günü saat 16.00'da Cum- hurbaşkanlığı Genel Sekreterli- ği'ne ıletildiğini söyledi. Sağ- lam, bu başvurunun üzennden henüz 24 saat geçtiğini, bu ne- denle rektörlerin belirlenmiş olabileceğini sanmadığını bil- dirdi. Resepsiyona katılan ve oldukça keyifu gözüken Doğ- ramacı'nın da, oturduğu proto- kol masasında, bir süre önün- deki bazı listeleri inceleyerek, notlar aldığı gözlendi. Daha sonra, Doğramaa'nın üzerinde çahştığı bu listelerin, YÖK ta- rafından Cumhurbaşkanı'na YÖK sonbaharda yok oluyor IŞIKKANSU ANKARA - Devlet Bakam Türkan AkyoL haarlanacak ve sonbaharda mec- gûndemine girecek olan yeni reform cediyle, üniversitemn, se^mle geimiş vc kTirullarca yönetileceğini söytedi. jal, yeni reform ile birlikte, YÖK'ün kurum ve yasa oiarak kaldınlacağını açı- kladı. Üniversiterefonnu üc ilgffi rapor hazır- lamakla görevtendirilen Akyo}, hûkürnet programında net ve kean ifadeterle, yük- seköğretim reformundan söz edildjğini anımsatarak, son günkrde üniversitede demokratikleşmenin, yainızca rektör ve dekan seçimleri ile gerçekleşebüeceği gibi yanlış bir anlayışm egemen olduğunu söyledi. Üniversıtenin çagdaş ve uluslara- rasi anlamda özerk ve bagımsız olabifme- si için, bu kurumun seçimle gelen kurul ve kişileree yönetilrnesi gerektiğini aktaran Akyol, Cumhuriyet'e görüşlerini şöyle açtkladı: "YÖK'ün devreye gmnesi ifc, seçimle göreve gelen kurul ve kişiler el değiştirdi. KunıHar, yetkisiz hafc getirüdi. Tüm so- • Üniversite reformuyla ügili raporu hazıriamakla görevli Devlet Bakam Türkan Akyol, üniversitenin seçimle geimiş y kişi ve kuruüarca ; yönetileceğini söyledi. otokratik bir düzen getirdi. Böyle bir s»- teme geçjldi de, öğretimin niteliği ve kali- tea mi düzeldi? Hayır, tıp fakülteleri ileil- gJH yapılan medis araşürmasmda, tıp fa- kültelerindeki öğretimin niteliğinin zayrf ve orta düzeyde olduğu ortaya pkü. Bu gelişmeler şunu gösteriyor ki, üni- verateler, seçünle gekn yetkiB kurul ve kişileree yönetilmelidir." Trakya'dan tepki rumluluk, tayinle gelen dekan ve rektör- iere devredüdi. Kişi hakimiyeti, üniversi- telere hakim oldu. Oysa, bilım ve düşünce özgüriüğü, serbestçe gerçeği aramak için yönetsel bağımsızlığa, su ve hava gibi muhtaçtır. Sayın Başbakan ve Sayın Başbakan Yardıması, net bir biçimde veçeşiüi kere- ler, üniversitenin seçimle gebniş kişi ve kurullarca yönetileceğini bildirdikr. Yeni üniversite reformu ile YÖK ku- rum ve yasa olarak kaldınlacakür. Çün- kü, YÖK sistemi ve yasası, üniversitelere Trakya Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Askeri Baran'm universitedeki seçimde birinci sırada yer aimasına karşm YÖK ta- rafmdantistedışı bırakılması, tepkilere yoJ açıyor. Bu universitedeki öğretim üyelerin- dcn Prof. Dr. Sabahatün Öğün, "YÖK, aday sayısmı 6'dan 3'e indirirken, adaylan, aldıkkn oy ve diğer özelliklerine göre degil, çıkar gruplannın geçerü silahı olan imzasız mektup ve tetefon ıhbarlannı esas alarak değerlendinyor ve bu kişilen koiayca harca- yabiliyor" dedi. Prof. Dr. Sabahattin öğün, Trakya Üni- versitesi'nde rektör adaylannı bdirleme se- cimine kaulmış ve 6. aday oiarak YÖK'e bUdirilmişti. Deıııirel: GAR su sorunu doğurmaz KÜRŞAT AKYOL Başbakan Süleyman Demi- rel, Güneydoğu Anadolu Pro- jesi (GAP) nedeniyle bölgede su sorununun bulunmadığını, ne Türkiye'de ne de Suriye ve Irak'ta kimsenin tedirgin olma- ması gerektiğini söyledi. Demi- rel, "Su Türkiye'nindir. Türki- ye kullanır, geri kalanı da aşağı gider" dedi. Başbakan Demirel dün GAP'ın en büyük ünitesi Atatürk Barajı'nın bulunduğu Urfa'da temeüni atması öngö- rülen 26 fabrikadan programı- nın sıkışık olması nedeniyle 10'unun temelini attıktan sonra döndüğü İstanbul'da, GAP'ın açılış töreni için gelen konuk devlet adamlan ile görüştü. Demirel, ilk görüşmesini saat 15.00 civannda Makedonya Cumhurbaşkanı Kiro Gligorov ile yaptı. Gligorov, GAP gibi önemli bir projeye kaülmaktan onur duyduğunu belirtti. Başbakan Demirel, Pakistan Sanayi ve Enerji Bakam Mu- hammed Yusuf ve Bahreyn Su- lama Bakam Macid Cavid El Cişi'yi ayn ayn kabul ettikten sonra, Gürcistan Başbakanı Tengiz Sigua ile görüştü. Sigua, görüşme bittikten sonra Demi- rel'e ünlü bir Gürcü ressamın Tiflis'teki eski Türk evlerini ko- nu edinen yağhboya bir tablo- sunu hediye etti. Demirel, bu görüşmenin ardından sırasıyla Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Yardıması Eyüp Ganiç, Fran- sa Dış Ticaret Bakam Bruno Derieux, Kırgızistan Başbaka- nı Tursunbek Çingişev ve Öz- bekistan Başbakanı Abdülha- şim Mutalov ile görüştü. Başbakan Demirel, yaklaşık beş saat süren görüşmelerden sonra gazetecilere yaptığı açık- lamada, görüşmelerde karşıhklı ilişkilerin ele alındığmı behrtti. Demirel, Atatürk Barajfnın açılış törenine yaklaşık 30 ülke- den devlet adamlanmn geldiği- ni anımsatarak, yabana ülkele- rin bu mutlu günde Türkiye'de olmalannı önemli bir olay say- dığını söyledi. Demirel, Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Yardıması Ganiç ile yapüğı görüşmede öğ- rendikleri ve Cumhurbaşkanı Alia lzzetbegoviç'in kendisine yolladığı "mesaj" nedeniyle "fevkalade üzgün" olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Maalesef Bosna-Hersek'te kan dökülmeye devam ediliyor. Bosna-Herseİc tahrip edilmeye devam ediliyor. Sadece Saray- bosna'da değil, başka şehirler- de de insanlar ölüyor. Bu konu- yu dünyaya çok iyi duyurmuş olmamıza rağmen ve dünyanın bu konuya el koymuş olmasma rağmen, Sırplar AGIK'in Hel- sinki Toplantısı'nm ve BM Güvenlik Konseyi'nin aldığı kararlan tanımamaya devam ediyorlar. Saraybosna'dan ba- na intikal eden feryatür. Çırpı- nan, ölmemek için direnen in- sanlann imdat sesidir." Başbakan Demirel, Cumhu- riyet muhabirjnin sorusu üzeri- ne, GAP'ın bölgede bir su soru- nuna yol açmasımn olası olmadığını ve böyle bir sorun bulunmadığını söyledi. Demi- rel, "Su Türkiye'nindir. Türki- ye kullanacak, geri kalanı da aşağı gidecek, akıtmamak elde değil. Sorun çıkacağım sanmı- yorum. Daha biz bu sulann bir damlasını kullanmadık. Asır- lardır akıp giden suyu ne biz kullandık ne de aşağıda Suriye ve Irak kullandı. Bunlar kullan- makla bitecek sular değil. Yani, kimse tedirgin olmasm, ne Tür- kiye, ne Suriye ne de Irak'ta kimse tedirgin olmasın" dedi. Meclis'te Kıbns için hazırlık M Baştarafi 1. Sayfada çözümü konusunda umutlu ol- duğunu söyledi. Çetin, "An- cak, bu aşamada, TBMM'nin konuyu görüşmek üzere olağa- nüstü toplanmasını gerekli gör- müyoruz. Bu, bir süreç. Geliş- melerin seyrine göre, biz de olağanüstü toplantı çağnsı ya- pabiliriz. Ama bunun zamanı için şu anda birşey söylemek mümkün değil. Belki bu hafta içinde olabilir, belki de daha sonra " diye konuştu. ANAP da, TBMM'nin ola- ğanüstü toplanüya çağnlması konusunu bugün MKYK'da değerlendirecek. Çağn yapıl- ması eğjlimı giderek artan ANAP'ın karannı Genel Baş- kan Mesut Yılmaz'm yann ya- pacağı bir basın toplanüsı ile açıklaması bekleniyor. Olağanüstü toplantı çağnsı ile ilgili çalışmalan yürüten ANAP Genel Başkan Yardım- ası Vehbi Dinçerler, çağn için gerekli imzalan MKYİC top- lantısı öncesinde tamamladı. Dinçerler, milletvekillerinin ta- tilde ohnasına karşın çağn için gerekli 90 imzanın toplandığını, bunun daha da artacağıru bil- yenlerin açıklanmasını sağlaya- cak yasa değişikliğinin de olağanüstü toplantıda görüşül- mesini isteyecek. TBMM'nin önümüzdeki günlerde olağanüstü toplanma- sı durumunda, gündemine baş- ka konulan da alarak çahşma- lannı sürdürmesi bekleniyor. TBMM'nin gündemine alacağı konulann başında demokratik- leşme ile ilgili yasa düzenleme- leri yer alıyor. Bunlann başın- da, gözaltı sürelerini azaltan ve sorgulamada avukat bulundu- rulmasım sağlayan, koalisyon ortaklan arasında sorun yara- tan ceza muhakemeleri usulü kanunu bulunuyor. Meclisin gündeminde bulunan öteki ko- nular ise çalışma yaşamım dü- zenleyen ILO sözleşmelerinin onaylanması ile însan Haklan Bakanlığı'nın kuruluş yasası. Muhalefetin, önümüzdeki hafta içinde TBMM'nin olağa- nüstü toplanması için çağnda bulunmaması durumunda, ağustosun ikinci yansında koa- lisyon partileri çağn yapacak. Gündemdeki yasalan görüş- mek üzere meclisi olağanüstü toplanüya çağıracak olan ikti- dirdi. ANAP'ın çağnsında ola- dar partileri, anayasa gereği 1 ğanüstü toplantı gündemi ola- eylülde açılacak olan meclisin rak Kıbns sorunun yanısıra olağanüstü toplantıdan sonra "yüzsüzler" konusu da yer ala- ara vermeyerek çalışmalannı cak. ANAP, vergisini ödeme- sürdürmesini amaçhyor. ÖZGÜRLEŞME EYLEMÎ: KÖY ENSTÎTÜLERİ Mehmet Başaren 10.000 lira(KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-îstanbul Ödemeligönderilmez. İLAN GÖLCÜK İCRA TETKİK MERCtt HÂKİMLİĞİ'NDEN Davacı Süleyman Taylan vek. Av. Muzaffer Aktaş tarafından da- valı Hasan Hayrullah Tiner aleyhine açılan ipotegin feklü davasın- da; tstanbul Karaköy Bankalar Han No: 304 ve lstanbul Sultanhama- mı Hamdibey Geçidi No: 16'da ikamet eden davalı Hasan Hayrullah Tiner tüm aramalara rağmen açık adresi tcmın edilemedigınden ila- oen tcbligat yapılmasına karar verilmij olup dunışmanm bırakıJdıgj 8.8.1992 günü saat 09.00'da hâkimligimizde hazır bulunmanız veya bir vekil tarafından temsil edilmediğiniz takdirde tahkikat ve yargüa- maya yokluğunuzda devam edilecegi ve hüküm verileceği ilan olunur. İNÖNÜ STADYUMU 21:30 BİLETLER, AKM VE İSTANBUL, ANKARA, İZMİR, BURSA LEVI'S MAĞAZALARINDA. İSTANBUL KÜLTÜR VE SANAT VAKFI iletilen rektör adaylan listesi ol- duğu belirlendi. Doğramaa'- nın, her üniversite için gösteri- len 3'er adayın isimlerinin karşısmda yer alan "tercih" sütununa isimler yazdığı da gözlendi. 'Bana sonılmadı' Prof. Dr. Doğramaa, Cum- huriyet'in rektör seçimle- riyle ilgili sorusu üzerine, YÖK Başkanlığı'ndan istifa ederek aynldığını anımsatarak, bu ne- denle konuyla ilgilenmediğini ileri sürdü. Kendisinin halen görev yapan bütün rektörleri sevdiğini belirterek, "Sevmesey- dik, göreve getirmezdik" diyen Doğramaa, rektör seçimlerin- de nerhangi bir etkisinin olup olmadığı sorusuna da, "Bana hiç sorulmadı. Bütün rektörleri kendisi atadığı için, Sayın Cumhurbaşkanı, adaylann du- rumlannı, hal tecrübelerini iyi biliyor"'dedi. Doğramaa, Sağlam'ın YÖK Başkanlığı'na getirilmesinde bir etkisinin olup olmadığı so- rusuna da, "Sayın Cumhurbaş- kanı bütün rektörleri kendisi atadığı için, durumlannı iyi bi- lir. Bana, 'Siz istifa edince yeri- nize kim gelsin?' diye sonıl- madı. Sorulmaz da. Sayın Sağ- lam, saygı duyduğumuz bir ar- kadaşımızdır. Başanlı olması için dua edeceğiz"diye konuştu. Üniversitelerde yapılan se- çimlerde eski rektörlerin, yaş haddinden emekli olan 4-5'i dışında tümünün seçilerek, ye- niden rektör olma hakkım elde ettiklerini beürten Doğramaa, "Böylece 3-5 çığırtkanın sözle- rinin önemli olmadığı ortaya çıkü. Öğretim üyeleri, gizli oyla yapılan seçimlerde, eski rektör- lenn yeniden göreve devam et- meleri yönünde oy kullandılar. Bundan güzel bir şey var mıT' dedi. "Çok keyifli görünüyorsu- nuz. Bunun özel bir nedeni var mı" sorusuna, "Benim her za- man keyfim yerinde. Hiçbir za- man eksilme olmadı" diyen Doğramaa, istifasına ilişkin bir soruya da şu karşılığı verdi: "Beri atama sisteminden ya- nayım. Şecim sistemine karşı- yım. Dünyanın bütün seçkin üniversitelerinde de durum budur, rektörler atamayla gelir. Bizde de, bu yola gidildi. Ben bu sisteme inandığun için, sis- tem değiştirilince, kendı pren- siplerim doğrultusunda aynl- mayı tercih ettim. Yeni YÖK Başkanı da, getirilen bu siste- min yanlış bir sistem olduğunu biliyor." Prof. Dr. Sağlam da, Doğra- maa'nın bu sözleri anımsatı- lınca, "Saym hocamın görüşleri- ne saygı duyuyorum, ama ben yürürlüğe gjren kanunu uygu- lamakla yukümlü bir kişiyım. Bu konuda şu anda bir fıkir ya da tavır ortaya koymam müm- kün değil" dedi. Bugün Türkiye'de iki YÖK bulunduğunu, birinin Sağlam'- ın basjcanlık ettiği "devlet". YÖK'ü" olduğunu, diğerinin ise mütevelli heyetlerince yö- netilen ve özel üniverşiteleri kapsayan "özel sektör YÖK'ü" olduğunu belirten Doğramaa, bu ikinci YÖK'ün başkanının kendisi olduğunu sövledi. Doğ- ramaa, "Özel üniversiteler YÖK'ü, mütevelh heyetleriyle yönetiliyor. Yani özel sektörün YÖK'ü bu mütevelli heyetleri. O da benim. Yani başkanlan benim" dedi. Doğramaa, kurucusu oldu- ğu Bilkent Üniversitesi'nin lstanbul ve Antalya'da iki kam- pusunu açmayı planladığını bil- dirdi. Doğramaa, şöyle konuştu: "Hiçkimseye şu dersi şöyle ya da böyle okut demedik. Şu dü- şünceyi niye savunuyorsunuz demedik. özgürlüğün son- suzluğu bu. Her gün bize küfre- diliyor, kendilerine sitem bile edilmiyor. özerklik ve özgür- lük bu. Dünyada bizdeki kadar özerklik hiçbir yerde yok. " Malatya'da, mütevelli heyeti Başkanı olduğu İnönü Üni- versitesi Vakfı'nın mütevelli he- yeti toplantısına katılan Cum- hurbaşkanı özal da, mütevelli heyetlerinin halka inmesi ge- rektiğini söyledi. Bu heyeüerde, yerel idarelerin ve yöre halkının ağırlığının arttınlıp, sesinin du- yurulmasının sağlanması halin- de. gelişmenin hızlanacağım vurgulayan Özal. bu yönde ge- rekü değişikliklerin yapıknası gerektiğini de kaydetti. Özal, bunun gerçekleşmesi halinde, üniversite yönetimlerinin se- çimle işbaşına gelmesi yolunun da açılmış olunabileceğini vurguladı. GOZLEM UĞURMUMCU • Baştarafi 1. Sayfada ticilerini seçmek için seçim yapacak; seçim sonuçlan YÖK tarafından uygun bulunmayacak! 12 Eylül cuntası, 1983 seçimlertne girecek partileri ve aday adaylarını tek tek incelemiş, bu aday adaylarının bir kısmının adaylıklarını uygun bulmuş, bir kısmı hakkında da sakıncalar saptayarak bu aday adaylannı seçimlere sokmamıştı. YÖK'ün konumu ve tutumu da 12 Eylül'deki "paşa ta- sarruilan "na benziyor. 12 Eylül cuntasının adaylığını uygun gördüğü kişiler- den biri 8. Cumhurbaşkanı özal'dır. YÖK süzgecinden geçen rektör adaylannı atayacak olan da 12 Eylül cunta vizesinden başarı ile geçen Sayın özal'dır. Atama işlemi de Malatya'da Doğramacı'nın görüşleri alınarakyapılıyor! Sistem bu. 1983 seçimlerinde ön seçmenler, MİT ve MGK üyesi beş orgeneraldi. Rektör atamalarında da değerli öğretim üyeleri ön seç- menler olarak oy kullandılar. YÖK, bir çeşit "vesayet makamı" gibi bu seçim sonuçlarını değiştirdi. Türkiye'de üniversite özerkliği anlayışında nereden nereye gelindiğini anlamak için Doğramacı'nın eski dü- şünceleri ile bugünkü görüş ve uygulamalara bakmak yeterlidir. Eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Ihsan Doğramacı, 25 Kasım 1967 günü "Türk Devrim Ocakları öenel MerkezTnce düzenlenen toplantıda üniversitelerin, "merkezi sistem" yerine "federatif sistemle" yönetilmesini isterken özerk- liği bakın nasıl da aslanlar gibi savunmuştu: -Federatif bir üniversitede üniversiteyi oluşturan bi- rimler tam istiklale sahiptir. Yönetim ve akademik işler, üniversitenin merkezi örgütüne ve rektörlüğe danışma- dan yürütülür, tayinleryapılır. Öğretim üyeleri seçilir, alı- nacak öğrencilerin sayısı, niteliği hakkında kesin karar- lar verir. Prof. Dr. Doğramacı, sözü "Mütevelli Heyet" tarafın- dan yönetilen ODTÛ'ye getirerek şöyle konuşmuştu: -Bazı ülkelerde devlet üniversitelerinin mutevellilerini halk seçer. Senatör ve milletvekili seçtikleri gibi. Ancak burada önemli bir fark vardır: Buradaki siyasi partiler, mütevellilerin siyasi etki altında kalmalarını önlemek için aday göstermezler. Bugün üniversite öğretim üyelerinin kendi yöneticileri- ni seçmelerini sakıncah bulan Doğramacı, 1967'de müte- vellilerin halk tarafından seçilmesini savunuyor, Ve diyor ki: -Memleketimizde üniversitelerin mütevelli heyetler yerine yetkili öğretim üyeleri tarafından yönetilmeleri ve denetilmeleri daha uygun olur. Prof. Doğramacı, bu gözlemlerini ve düşüncelerini ak- tardıktan sonra fakültelerin üniversitelere karşı özerk olmaları görüşünü savunmuş ve o günkü inancını şöyle dile getirmişti: -Üniversite yönetiminin ve denetiminin kayıtsız şartsız üniversite öğretim üyelerinin seçtiği organlarca yapıl- ması şart. O gün "şart" da bugün niçin değil? Türkiye'de üniversite reformu, tek parti yönetiminde -1933 yılında- yapıldı. Üniversite özerkliği yine tek parti yönetiminde -1946 yılında- kabul edildi. • Yıl 1992. öğretim üyeleri "vesayet makamları"nca be- lirlenip cumhurbaşkanınca atanıyorlar! Tek parti döneminde özerklik veriliyor; bu özerklik, 60'- lı yıHarda Doğramacı tarafından yeterli görülmüyor, 801i yıllarda da aynı Doğramacı tarafından emir-kumanda zinciri içinde doğranarak yok ediliyor. öğretim üyeleri de "siz kendinizi yönetemezsiniz, sizi biz yönetiriz"d\yen 12 Eylül modelini, ne acı ki oylarıyla bugün de savunmuş oluyorlar. Doğramacı, görevinden ayrılırken "Üniversite öğretim üyelerinin kendi oylarıyla göreve getirecekleri yönetici- ler oligarşiye neden olur. Ve bu sebepledir ki böyle bir durum demokratik ülkelerde hemen hemen hiç uygulan- mıyor" diyebiliyor. 60lı yıllarda seçimi savunuyor; 80li ve 9O'lı yıllarda atamayı. SO'lı yıllarda üniversitede federatif sistem savu- nuyor, 80'li ve 9O'lı yıllarda merkezi yönetimi cumhurbaş- kanına bağlıyor. Ankara'da YÖK Başkanlığı'ndan ayrılı- yor; Malatya'da YÖK'ün atama işlemlerine gözcülük yapıyor! laranoğhı: Demîrel şimdi krvmyor ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) -GAP'ın en önemli halka- sını oluşturan Atatürk Barajı'- nın acele açılışı, ANAP'ta kuş- kuya yol açü. ANAP Genel Başkan Yardıması Ersin Tara- noğju, acele açılışın ardında, Suriye'ye daha fazla su vermek gibi bir gizli hesaplann yattığını öne sürdü. Taranoğlu, Başba- kan Süleyman Demirel'i, 500 gün programı konusunda "kı- vırmak"la da suçladı. Ersin Taranoğlu, dün düzen- lediği basın toplantısında, Atatürk Barajı açılış töreninin aceleye getirildiğini savunarak barajın şu andaki su düzeyi ile enerji üretmenin verimli olma- yacağını söyledi. Barajdaki su düzeyinin şu anda 510 kotta ol- duğunu bildiren Taranoğlu, bu siveyedeki su ile enerji üretme- nin daha fazla su kaybı ve dola- yısıyla Suriye'ye daha fazla su verilmesi anlamma geleceğini anlattı. Taranoğlu, şöyle ko- nuştu: "510 kotta enerji üretmek için daha fazla su harcanması gerekiyor. Bu da Suriye'ye da- ha fazla su gönderileceği anla- mına gelir. Şu anda kurakhk çe- ken Suriye'ye daha fazla su ve- rilmesi konusunda gizli bir gö- rüşme ve anlaşma var mı diye gehyor insanın aklına. Çünkü, açılış bir ay sonra yapılsa daha az suyla elektrik üretmek müm- kün. Buna karşm, bu acele niye? Ya bunlar cidden sıkıştı, kamuoyuna sunacak bir şeyleri kalmadı. Ya da kamuoyundan çok ciddi bir şeyler kaçınhyor da gızlemek içjn açılış töreni er- kene alındı." Demirel'in, iktidara geldikle- rinde üikenin meselelerini 500 günde çözecekleri vaadinde bu- lunduğunu da belirten Tara- noğlu. Demirel'in bu konudaki son açıklamalannı eleştirdi. Ta- ranoğlu, Başbakan Demirerin son basın toplanüsında "500 günün sonunda her şeyin çö- zümlenmesini kimse bekleme- sin" dediğini anımsatarak "Ku- sura bakmasın, ama buna halk dilinde 'kıvırmak' denir. Demi- rel kıvınyor, bu açıkça ortada" Taranoğlu. hükümetin, vergi borcunu ödemeyen "yüzsüz- ler" konusunda kasıtlı bir oya- lama içinde olduğunu da bildi- rerek şunlan söyledi: "İsteselerdi bu konudaki ka- nunun geçen dönem, 5 dakika- da çıkanrlardı. Ama yüzsüzlü- ren arasında bakan, milletvekili ve yandaşlan var. Şimdi zaman kazanıyorlar. İSTANBUL FRANSIZ KULTUR MERKEZİ FRANSIZCA DÎLKURSLAM HIZLANDIRILMIŞ YAZ KURSLARI 31 Ağustos - 2 Ekim 1992 Kayıtlar ve test 26-27-28-29 Ağustos (Gün boyunca) Saat 10.00-18.00 arası İSTÎKLAL CAD. NO: 8 Taksim Tel: 252 02 62
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle