Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 HAZİRAN1992 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Danimarkalılargönül sesiııidinledi"Danimarkaiılar anarşist ruhluduriar. Ne ka-
dar üzerlenne vanrsanız, o kadar dik kafalı
olurlar" dıye yazdı Alman gazeteleri. Geçen çar-
şamba diklendi Danimarkalılar. Dışarıdan,
tüm dünyaya diklcndiler gjbi göründü, oysa on-
lar AT konusunda bir türlü güvenemedikleri
kendi politikacılanna diklendiler. Eveti savunan
partilerin tehditlenne. gözdağlanna direndiler.
Maastricht Anlaşması'nın yangından mal
kaçınyormuş gibi alelacele halkoyuna sunul-
masına ve belki de her şeyden önce 'evet'
in sembolü halıne gelen kibirli Oışişkri Bakanı'-
na kafa tuttular. Hatta belki de ağzından puro-
sunu düşürmeyen, her fırsatta kendisi gibi dü-
şünmeyenleri kiiçümseyen Liberal Parti lideri
Uffe Elleman-Jensen'in yüzûnün morlaşmasını
görebilmek için sandık başına gidcnJer oldu.
Danimarkablar, kendilerine evet dedırtebilmek
için 30 milyar lira para harcayıp yalan yanbş bil-
güer veren 'evet'çi partilere karşı çıktılar.
Danimarkalilar, kendisini tavlamaya çalışan
oğlanın fazla bastırmasına tepki gösteren kızlar
gibi davrandılar. Mantıklannı kufianmak yerine
KOPl-NHACi
FERRUH
YILMAZ
gönüllerinin sesine kulak verdiler.
Hayırcılann propagandalanna kanmaktan
çok, evetçi pohtikacılann Avrupa Birliği konu-
sundaki gerçekleri kendilerinden gizliyormuş
görüntüsüne kızdılar. Gönüllerinin sesıni dinle-
yip 'hayır'a yattılar. Küçük bir ulus olarak böyle
büyükler arasında kaybolmaktan korktular.
Işte ben de tam bu nedenle 'evet' dedim. Dani-
markalılann böyle büyük birliklerden korkup
daha fazla kendi içlerine kapanmalanndan çeki-
nerek mührü 'evet'e bastım. Danimarkab solcu
arkadaşlanmın "Sen ne biçim demokratsın,
böyle anti-demokratik merkezi bir yapıya nasıl
'evet' dersin?" demelerine aldınş etmeden, enter-
nasyonalist bir ruhla 'evet'i savundum, birlik
Geçen çarşamba diklendi Danimarkalılar.
Dışandan, tüm dünyaya diklendiler gibi göründü,
oysa onlar AT konusunda bir türlü ^
güvenemedikleri kendi politikaalanna diklendiler.
Eveti savunan partilerin tehditlerine, gözdağlanna
direndiler.
anlaşmasında adem-i merkeziyetçi bir yan ol-
duğunu, şimdıki yapıda demokratik denetim-
den uzak olan karar mekanızmalannın, toplulu-
ğun demokratik seçimle oluşmuş tek kunımu
olan Avrupa Parlamentosu'na baa konularda
veto yetkisi verilerek demokratik denetime bir
nebze olsun açılacağını vurguladım, birliğe
hayır demenin kapitalizme hayır anlamına gel-
meyeceğini, sadece dışanya kapanmanın işaret-
çisi olacağını ıfade ettim, kendileri solcu olarak
birliğe karşı çıkarken, yabana düşmaru çevre-
lerle yan yana düştüklerine dikkati çektim, Av-
rupa Birliğı'njn klasik sağ-sol kabbına oturtula-
mayacağını ilen sürdüm, ömek olarak birliğe
karşı çıkan Ingiliz milbyetçıhğını, göçmenlere
belediye seçimlerinde oy hakkı tanıyor diye an-
laşmaya karşı çıkan Fransızlan gösterdim.
"Bu anlaşmayla Avrupa, cevresine kocaman
bir duvar örecek, bundan yabanctlar da etki-
lenecek" diyenleri, Danimarka'nın şimdiden
Avrupa'nın en kapalı ülkesi olduğuna inandır-
maya çalıştım. Avrupa'da birlik düşüncelerinin
yeni olmadığını, I713'ten beri dönem dönem
tartışıldığını, her defasında milliyetçi akımlar ta-
rafindan rafa kaldınldığını haürlatüm. Oy verir-
ken gözlerimi yumdum, kibirli Dışişleri Bakanı'-
nın da 'evet'çi olduğunu bir an için unutmaya
çalıştım.
Danimarkahlar, anarşist ruhlannı göstererek
kendilerini 'evet'e kandırmaya çahşan poli-
tikaalanna rest çektiler."Biz sizin bildiğiniz
halklardan değiliz" dediler. Lakin bunu derken
manüklannın değil, gönüllerinin sesini dinledi-
ler; Danimarka'yı dışanya biraz daha kapadılar.
Bu yanlışı gidermek için verdiğjm 'evet' oyu, 46
bin oyluk açığı kapatmaya yetmedi. Bu anarşist-
liğin sonunun nereye varacağını hep birlikte
korku fılmı ızler gibi izleyeceğiz.
Karmaşave
gürültükeııti
Berlin'deköpekaşkıParis'te köpeğinin kakasını
yerden kaldırmayan herkesten
yüklü para cezası alınacakmış.
Böyle bir kararname Berlin'de
hangı partiden olursa olsun her
belediye başkanının siyasi inti-
han olurdu. Her yiğidin gön-
lûnde bir aslan yatıp yatmadığı
taruşüır, fakat her Berbnbnin
gönlünde bir köpek yattığı su
götürmez. Tam 100 bin köpe-
ğin parklarda birbiriyle da-
laştığı, mütemadiyen ağaçlan
suladığı, ayağınıza dolanıp gece
uykusunu zamansız havla-
malarla bozduğu başka bir
kent var mı dünyada?
Berlin köpek aşkjyla sonun-
da Guinness'in Rekorlar Ki-
tabı'na geçti. Çünkü 100 bin
köpeğe ev sahipliği yapan Ber-
lin dünyanın ilk köpek müzesi-
ni de kurdu. Köpek müzesi,
Köpek mezarhğı ve sadece kö-
pekli insanlann gezinmesine
aynlmış bir göl, Berlin köpek
ûçgenini oluşturuyor. Ber-
muda'daki üçgende sadece bazı
gemilerin kaybolmasına karşı-
lık Berlin'de köpek beslemeyen
insanlar kayıp.
Laske adlı yaşh bir Alman
kan-koca, banliyölerden birin-
ı de köpekle ilgili yirmi bin nesne-
yi biraraya getirerek dünyanın
ilk veyegâne"Köpek müzesf'ni
kurup Guinness'in kitabına
geçti. Yedi sergi salonunda por-
selen, alçı, seramik, ahşap ve
plüşten yapılmış her cins ve
boyda köpekler... Kanaviçeye
işlenmiş, yünden örülmüş kö-
pekler... Köpek kılından örül-
müş battaniyeler... Köpek tas-
malan, gjysileri, kitaplan. der-
gileri, mamalan...
BlRLİN
DtLEK
ZAPTÇIOĞLU
Şimdiye kadar 50 bin kişinin
ziyaret ettiği köpek müzesi yal-
nız Laske ailesinin değil Berlin-
lilerin de övünç kaynağı. Çün-
kü Bcrlınli "insanoğluna asla,
ama köpeğe daima güven" ol-
duğuna karar verfniş.
Köpeklerde Berlinlinin terci-
hi kaniş. Ama fare büyüklü-
ğündeki Uzakdoğulu cinsler-
den Doberman'a kadar Berlin'-
de her cins, her renk ve boyda
köpek temsil ediliyor. Evlerde
yalnızlığa itilen ve sahibinin se-
sinden bankasını işitemeyen
köpek aslında doğası gereği bir
"sürü hayvanı". Tabii çocuklu-
ğunuzda geceleri sokaklarda
devriye gezip komşu mahalle-
nin köpekleriyle aırçansız kav-
galara giren ve yazın zehirb köf-
telerle haklanan köpek sürüle-
rine çok gebşmiş Batı'nın baş-
kentlerinde rastlamayı bek-
lemeyin. Doğası gereği sürü
hayvanı olan ama bu güdüsünü
kırk metrekarelik apartman da-
iresinde gideremeyen köpek,
Berlin'deki köpek gölünde zm-
cirlerinden kurtulup hemcinsle-
riyle dalaşma şansma kavuşu-
yor. Köpekler birbirini kovala-
yıp her türlü ıhtiyaçlannı gide-
rirken, sahıpleri de bankta otu-
rup birbirlerine köpekli ya-
şamın sevinç ve kederini anlatı-
yor.
Köpeğin bir yaşı insanın yak-
laşık yedi yaşına denk düşüyor:
ortalama ömrü 14-15 yıl. Kö-
pek de her fani yaratık gibi gök-
kubbede hoş bir havlayış bıra-
karak dünyamızdan göçüp git-
meye mahkûm. Tabii köpeğin
sahibinden genellikle önce göç-
mesi, onu kendine en sadık dost
ve kul edinmiş insanoğlunun
yüreğini parçalıyor. Hele onun
ölümlüi yakılmak üzere beledi-
yeye teslim etmek ne acı.
Bu yüzden Berlin köpek me-
zarhğı dolup taşmakta. Köpek-
ler yılda yüz marka en çok beş
yıl boyunca küçük mezarlarda
yatıyor; bazısının mermer lahi-
tinde sönmeyen bir mum yanı-
yor,ötekininmezartaşında "da-
ima kalbimdesin" yazısı oku-
nuyor.
Başına buyruk ve kaprisli ke-
diye karşm İcöpek sahibine ka-
yıtsız şartsız sadakatıyla, kısa-
cası "köpeklenme", ünlü
Pavlov'un malum deneyleriyle
keşfettiği üzre köpek şartlan-
dırması kolay, pek derin düşün-
düğü söylenemeyen, ast-üst iliş-
kisine hemen abşan ve hiyerar-
şiye çok yatkın bir hayvan. Ce-
zalandınp ödüllendirme yönte-
mıyle köpeğe istediğiniz biçimi
verebilirsiniz. ttaatte üstüne
yok. Kısacası insanın (en azın-
dan sivil hayatta) yapmaktan
kaçındığı her şeyi o sahibine
karşı yerine getirmeye hazır.
Üstelik bundan haz bile alıyor.
Neden bazı insanlann veya mil-
letlerin köpekleri daha çok sev-
diği üzerine kuşkusuz çok ilginç
ve verimli taruşmalar yapılabı-
ür. köpek, şartlandınlması kolav, pek derin döşündüğü söylenemeyen, hiyerarşiye yatkın ve ast-üst
ilişkUerine hemen alışan bir hayv an.
Uzakdoğu'yu gezmek isteyen-
lerin sanınm en az gnmek iste-
yecekleri yer, Füipin ada-
iannın başkenti Manıla olsa
gerek: O ne gürültü, o ne
kanşıklık, o ne güvensizük ve
de düzensizük?.. Tedirginlik
havaalanına iner inmez başlı-
yon Para bozduracaksınız,
banka kapalı; bilgi ala-
caksıruz, danışma masası yok,
ama hava yolcu trafıği devam
ediyor. Şaşkınlıkla sağa sola
bakınırken sizi bankanın
önünde gören polis yanınıza
yaklaşarak sessizce paranızı
bozabıleceğini söylüyor. Bu
ülkeye ilk kez geldiğiniz için
deneyimsizsiniz. Polis, sizin
karaborsacı arayıp aramadı-
ğınızı sırf smamak için size
yaklaşmış olamaz mı? Ne var
ki umarsızlık sonucu gelecek
tchlikeyi göze alarak banka
duvan üzerinde yaab fıyattan
ilk paranıa Fibpinler devleti-
nin pobsine bozdurursunuz.
Ee... Havaalanında kalacak
değilsiniz ya; kent merkezine
inip başınızı sokacak bir otel-
motel-hostel bulacaksmız. Tek
ulaşım araa taksı. ama daha
önceden yerinizi ayırtüğınız
otelin arabası sizi beİclemiyor-
sa polis dahil hiç kimse tek
başınıza taksiye binmenizi
önermiyor. Size para bozan
polise sığınmaktan öte
umannız yok. Onun
aracıbğıyla normalde 50 peso
(1 U$ = 25 peso) olan yere 300
peso ödeyeceksiniz. 100 peso-
su pobsin hissesi. Duyup gör-
dükleriniz karşısında taksiye
sizi pobs de bindirmiş olsa ken-
dinize güvence sağlamış sayıl-
mazsınız. Aceleyle çantınızdan
bir paket sigara çıkartıp siırücü-
ye uzatıyor ve sohbete koyulu-
yorsunuz. Genelde lngilizceleri
tarzanca, ama söylediklerinizin
onda dokuzunu anlıyorlar.
Otel bol. İstediğiniz türden
24 saatliğine -ara otel odalan
1-2 saat için de kiralanabib-
yor- bir otel odası bulmak zor
olmuyor. Ancak ebaizdeki kı-
lavuz kitapta da yazdığı gibi
pasaport, bilet ve paranızı otel
kasasına bile güvenip otele bı-
rdkmayacaksınız. Koynunuz-
da etinize yapışık para, pasa-
port ve bilet keseleri; sırtınızda
kameralar, kemerinize takıb
günlük harcayacağınız para,
gözlük, küçük not defteri, ka-
lem v.b. bulunan küçük çanta
ile ekvator sıcağında sokak-
tasınız. Sizi ilk karşılayan, so-
kak köşesindeki gazete sat-
maya çalışan yankesici. Kesin-
M \\İI A
ALİRIZA
BALAMAN
likle almayacağınız gazeteyi
size ısrarla uzatırken gazetenin
altındaki ebyle kemerinizdeki
küçük cantanızın fermuannı
açıyor ve ebne geçen ilk par-
çayı dışan çıkartmaya cabşı-
yor. Siz ilk anda insanbk gere-
ği onu iterek kendinizden
uzaklaşürmayı akıl edemediği-
niz için o size yapışık, sızinle
yürüyor... Şansım varmış; fer-
muan açılan çantamdan bir
şeyler çıkartıbnaya çabşıhrken
işin aynmına vardım ve yum-
ruk gösterdim; kaçtı.
Filipinb seçkinler ile Ameri-
kab işadamlannın oturduğu
özel koruma sistemli apart-
manlann ve yalnız elçüiklerin
yerleştirildikleri duvarlarla
çevrib bakımb ve de özel ko-
runmah köyün bulunduğu
Makati bölgesi dışında Ma-
nila'nın en eski yerleşim mer-
kezi olan, 24 saat barlann açık
olduğu Ermita ve Malate bol-
geleri ise bütünüyle estetik ve
sanattan uzak onursuzca ser-
gilenen açık hava ve kapalı sa-
lon cıplak kadın eti pazarlan.
Bu bolgelerde yaşayanlann
tümü Amerikablann "pop
müziği" bombardımanıyla
uyuşturubnuşlar. Çok yüksek
seste dinlenilen sürekli radyo
yayınlan yanında ola ki, be-
dava dağıtüklan "walkman"-
leryardımıyla...
Bilerek ya da bilmeyerek yo-
lunuz Manila'ya düşmüşse hiç
kuşku duymadan ve de zaman
kaybetmeden önce otobüs,
sonra vapur ve en sonunda da
"jeepny" (Jeep'den bozubna,
yanlan açık minibüs) ile Min-
doro Adası'ndaki Beyaz Pilaj
ya da Sabang köylerine geoi-
niz. Buralarda gerçek doğa ha-
nkasıyla karşılaşır, henüz bo-
zulmamış, ama bozulmaya
aday yerb Fibpinlilerle
tanışırsınız. Hatta "Büyük
Elma Pansion"un sahibi Türk
Ali Arslan'ın bir bardak da
olsa ikramı buzlu rakınızı yu-
dumlarken yörenin en lezzeüi
babğının "Labu-Labu çor-
bası"nı, içine bir tür turunç
(kalamasi) sıkarak iştahla içe-
büir, daha da dilerseniz her
üzünce umar olduğu söylenen
içi civcivli pişirilrniş yumurtayı
(balût)boltuzlayiyebibrsiniz.
Dışişleri Bakanı Çetin: 'Bamıkorumak' için önce 'banşı sağlamak' gerekiyor
Ankara^ NATO'nunyenî rolünüyetersîzbııluyor
KIBRIS
HALUK GERAY
ANKARA - Türkiye, N ATO güçle-
rinin Avrupa'da "banşı koruma"
amacıyla kullarulabılmesının benim-
senmesinı memnuniyetle karşıladı.
Ancak Türkiye, NATO'nun çaüşma
anında da araya girebilecek "banşı
sağlama" işlevine sahıp ohnasını ge-
rekb görüyor.
Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin,
Türkiye'nin, banşm korunması için,
banşın sağlanmasına yönebk pob'tika-
lan desteklcdığmi açıkladı.
Norveç'in başkenti Oslo'da yapılan
NATO Bakanlar Konseyi toplantısın-
da. ittifakın ilk kez kendi sınırlan dı-
şında da roller üstlenmesi benimsendi.
NATO ülkeleri dışişleri bakanlan,
Avrupa Güvenlik ve Işbirliği Konfe-
ransı'nın (AGİK), banşı korumak
amacıyla NATO'dan isteyeceği her
yardımın değerlendirilmesini ve oluş-
• NATO Bakanlar Konseyfnin, ittifak güçlerinin Avrupa'da 'banşı korumak' amaayla
kullanılabileceğini kabul etmesi, Ankara'da memnunlukla karşılandı. Ancak Türkiye, ABD
ile birlikte NATO'nun değişen dünya koşullanna uyum gösterebilmesi için sıcak çatışmalara
askeri müdahaleyi de içeren 'banşı sağlama' rolü üstlenmesini savunuyor. Ankara karan
olumlu bir gelişme olarak görmekle birlikte, halen çatışmalann sürdüğü Bosna-Hersek ve
Karabağ'a 'banş gücü' gönderme imkanı vermediğine dikkat çekiyor.
turulacak bir "banş gücü"ne, isteyen
ülkelerin asker vermesi ilkesini benim-
sedi.
Dışişleri çevreleri, NATO toplantı-
sında ilke düzeyinde benimsenen "ba-
nş gücü"nün temel işlevinin, Birleşmiş
Milleüer bünyesindeki "banş'gücü"ne
benzediğini vurguluyorlar. Söz konu-
su karann, çatışmalann durduğu böl-
gelerde devreye girerek banşı koru-
mayla sınırlı yorumlandığına dikkat
ceken dışişleri yetkilileri, bu ilkesel ka-
rarla, Bosna-Hersek ve Karabağ gibi
sıcak çatışmalann sürdüğü yerlere
müdahale edilmesinın "kolay olmaya-
cağını" vurguluyorlar.
Yetkiüler. NATO'da iki kavramın
tartışıldığını söylüyorlar. BunJardan
birincisi BM'deki işleyişe benzeyen
"banşı koruma" (peace keeping), di-
ğeri sıcak çatışmalan sona erdirmeye
yönelik askeri mi'-daheleyi de içeren
"peace makıng" (banşı sağlama).
ABD ve Türkiye, banşı sağlama işlevi-
nin tartışılmasıru ve bu konuda yeni
mekanizmalann oluşturulmasından
yanatavıraüyor.
Yetkililer, NATO'nun banşı koru-
ma amacıyla kendi sınırlan dışındaki
olaylara müdahele edibnesine, Fransa
ve Hollanda'nın uzunca bir süre diren-
diğine dikkat çekerek Oslo'daki top-
lantıda, Türkiye'nin banşın sağlan-
masına yönebk bir talebi olmadığını
bildiriyorlar. Yetkibler, ilkesel düzey-
de de olsa, Fransa ve Hollanda'nın si-
yasi engelinın aşılmasını olumlu
karşıbyorlar.
Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin,
Cumhuriyet'e yapüğı açıklamada, Os-
lo'da abnan karan şöyle yonımladı:
"Karar, Türkiye'nin de destekledi-
ği, uzun zamandır üzerinde durduğu
bir ılkedır. Hatta bız bir noktadan
sonra daha etkib bir karar almaya gj-
decek bir politikayı destekliyoruz.
ÖzellikJe Bosna-Hersek olaylan da
göstermiştır ki evvela banşın korun-
ması için, banşın olması lazun. O ne-
denle bız, bütün uluslararası kunıluş-
lann, değişen dünya koşullanna göre,
kedilerini yenilemelerini savunuyo-
ruz."
Yetkililer, BM'nin Banş Gücü oluş-
tumıa sürecinin oldukça uzun zaman
aldığını söyleyerek NATO Banş Gücü
mekanizmasının daha hızh işleyecegi-
ne dikkat çekıyorlar. Ancak, NATO'-
nun yeni rolüne ilişkin en önemb güç-
lüğün, AGİK'in işleyiş mekanizma-
sıı dan kaynaklanacağı kaydedibyor.
AGİK, 52 ülkenin "itiraz etmemesi"
ilkesine göre karar abyor. Ülkelerden
herhangi biri "veto" uygularsa,
AGİK'in NATO'ya çağn yapması im-
kansız hale gelecek.
Ledsky Ankara'da,
Feisell Atina'da
tZZET-RIZA YALIN
LEFKOŞA - Ankara - Atina
- Lefkoşa üçgeninde bugün çif-
te temas başlatılıyor. ABD Dı-
şişleri Bakanlığı Kıbrıs lşleri
Koordinatörü Nelson Ledsky,
bugün Ankara'ya giderken BM
Genel Sekreteri'nin siyasal iş-
ler müdürii Gustava Feisell Ati-
na'ya hareket ediyor.
ABD ve BM temsilcileri da-
ha önce gerçekleştirdikleri bir
toplantıda uzlaklaştıkları uze-
re eşgüdum içinde Türk ve Yu-
nan başkentlerine ayn ayn ge-
çerek Kıbrıs konusundaki son
geüşmelerle ilgili görüşmeler
öngörüyor.
BM kaynaklanndan elde et-
tiğimiz bilgiye göre Feisell, Ati-
na'daki temaslanna pazartesi
flKV
M e r h a b a N i c e , m e r h a b a A k d e i i z ,
g ü n e ş i i t a t ı l g ü n l e r i m e r h a b a . . .
U l u s a l h a v a y o i u m u z , y e n i a t t l ı m l a r i ç i n d e .
Ş i m d i y e n i b i r adirrt d a h a attı ve a k t a r m a s ı z
istanbu! - Nice - fstanbui tarifeli seferlerine başladı...
Nice, şimdi İstanbul'dan dosdoğru sendeyiz!
0 N / 0 U R JTN I C E!
İstanbul - Nice
Nice - istanbul
Günler
Cumartesi
( umartesi
Kalkış
10 20
U İ0
Varış
1230
17.30
Ayrıntılı bitgi için T H Y büro ve acentelerini arayınız.
TÜRK HAVA YOLLARI
gunü başlayacak, sab günü An-
kara'ya, çarşamba günü de
Lefkoşa'ya geçecek.
Ledsky de Ankara'daki te-
maslarını pazartesi günü ta-
mamlayarak Feisell'in Anka-
ra'da temaslanna başladığı sab
gunü Atina'ya gidecek.
Ledsky ile Feisell önümüzde-
ki çarşamba günü Lefkoşa'da
olacaklar.
Kıbrıs Türk ve Rum yetkili-
lerine dayandınlan bilgilere gö-
re üçlü BM heyeti ile Ledsky'-
nin Ankara - Atina - Lefkoşa
üçgeninde yeni tür görüşmele-
ri tamamladıkran sonra New
York'taki görüşme sürecine ge-
çilecek. 18-20 haziranda BM
Genel Sekreteri Gali'nin New
York'ta Rum Yönetimi Başka-
nı Vasiliu ve KKTC Başkanı
Rauf Denktaş'ı ayn ayn gör-
mesiyle başlayacak olan bu sü-
reçte "dolayh görüşmeler" ile
bir "doruk buluşması" öngö-
rülüyor.
BAKER:
OrtaAsyaiçin
Türkiye ile
ortak proje
WASHINGTON (AA) -
ABD Dışişleri Bakanı James
Baker, Türkiye ile ortaklık çer-
çevesinde Orta Asya'ya çeşitli
teknik yardım sağlamak üzere
projelerin hazırlanması amaay-
la görüşmeler yapıldığını bildir-
di. Baker, Temsilciler Meclisi
Avrupa ve Ortadoğu Alt Komi-
tesi Başkanı Indiana Demokrat
Milletvekili Lee Hamilton'ın so-
rulannı cevaplandırdı. James
Baker, Hamilton'a gönderdiği
yazılı cevabında Orta Asya
cumhuriyetlerine yapılan ve ya-
pılacak yardımları anlattı.
ABD Dışişleri Bakanı, Tür-
kiye'yle yapılacak ortak proje-
ler arasında bankacılık eğitimi,
küçük esnafın kalkmdırılması,
sağlık hizmetleri ve telekomüni-
kasyon alanlarında yardım bu-
lunabileceğini belirtti. Baker
mektubunda Azerbaycan'a 36
ton tıp malzemesi, 20 ton da yi-
yecek maddesi gonderildiğini,
450 ton yiyecek maddesiyle 33
ton tıp maJzemesinin gönderile-
ceğini bildirdi.