Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAY=A CUMHURİYE7 27 HAZİRAN1992 CUMARTESİ
DIZIYAZI
Demirel: Deprem sabahı Erzincan'a vardığımızda, aşevi, seyyar hastanesiyle karşımızda Kızüay'ı gördük
Afet nerede, Kızılay orada
Ecancan'ı, çok uzun bir aradan
sonn bütün şiddetiyle tekrar vuran
dq>rrm karşısında derhal alarma ge-
çen e bir saat içinde tûm yardım üni-
telerni hazırlayan Türk Kızüay'ı için
Baştakan Süleyman Demirel şu övgü-
lü sczleri kullandı: "Hadisenin ertesi
sabaıı, çok erken saatte Erzincan'a
vardğuruzda, sıcak yemek dağıtan
aşeva seyyar hastanesi, çadın, ilacı,
hekiniyle ve genel başkanıyla, karşı-
mızda Kızılay'ı gördük. Şafak sökme-
den, hatta geceden, yardımlannı baş-
latac Kızılay; hükûmetlen, bizlerden
bile cnce, yaralan sarmaya başlamışü.
Ben böyle bir müesseseyi nasıl öv-
mem. tabii ki överim. Bizler, Kızılay'-
ın çaışmaları ile dürüstlüğû ile övünü-
yorur. Kızılay'ınki büyüklüktûr,
hazırjklı olmaktır, vatanperverliktir."
Kocrdinasyonekaküği yoktur,
diyorum
Erzincan depreminde, kendi bünye-
sindeki hareket merkeziyle afet halleri-
ne hazırhkk olan'Türİc Kızılayı'nın,
önce Afetler Merkez Koordinasyon
Kurulu'nun toplanmasını ve değerlen-
dirme yapmasını beklediğini belirten
genel merkez yöneticileri, "Başbakan-
hk müsteşarlığırun başkanlığındakı bu
kurulda, İmar-lskân, Ulaştırma ba-
kanbklan, Genelkurmay ve bizler va-
nz" diyor.
Kısa bir değerlendirmeden sonra,
vakit kaybetmeden bölgeye akan yar-
dımlann dağıtırru konusunda, zaman
zaman çıkan koordinasyon bozuklu-
ğu yolundaki eleştirilere Başbakan
Demirel öz bir yanıt veriyor:
"Benim müşahedeme göre Erzincan
olayında, bazı gazetelerde okuduğu-
muz gibi Kızılay'ı töhmet altında bıra-
kacak hiçbir koordinasyon eksikliği
veya bozukluğu olmamıştır. Tam ter-
sine, dünyanın hiçbir Kızılhaç teşkila-
tından geri kalmayacak şekilde, mü-
kemmel hizmet etmiştir. Bizler de
Kızılay'ın hizmetindeyiz. Hükümet ve
parlamento olarak maddi ve manevi,
hizmetindeyiz. Dünyanın en önde ge-
len yardım kuruluşlanndan oUıp Kızı-
lay'ın dostlan, milletini sevenlerdi.
Mületini sevenleri Allah da sever."
Erzincan afetinde, bölgeye götürü-
len yardımlann, halkımıza bizzat Kı-
zılay eliyle değil de afet mahallindeki
valiliğin kurduğu komitelerce dağıtıl-
dığını ifade eden Türk Kızılay'ı genel
rnerkezi yetkilileri, afetin ilk günlerini,
hiçbir aksama olmadan aşmarun güç-
lüğüne dikkat çekiyorlar.
Kan torbası
Seyyar hastane
Sutankı
Suantmacihazı
Telsizcihazı
Nakliye aracı
Kefenlik bez
5.475 adet
250 yataklı
1 adet, 5 tonluk
ladet
ladet
7 adet
6.000 metre
Dış yardım hikâyesi
Erzincan'a çeşitli ülkelerden gelen
dış yardımlar, iyi niyetli olsa da çok
fazla göz doldurmadı. Kızılay yetkili-
lerinin, mukayese için özellikle belirt-
tikleri dış yardımlar ise şöyle aralanı-
yor:
Finlandiya: 500 adet çadır
İsveç: 320 adet çadır, 6 jeneratör
İngiltere: 600 adet çadır
Avusturya: 83 adet çadır, 2000 batta-
niye, 832 sahra yatağı
Gürcistan: 100 adet çadır, 1700 batta-
niye, 1000 adet tabak
Almanya: 200 adet çadır, 5 koli batta-
niye (sonradan 20.600 adet battaniye
eklediler.)
ya dönüşüyor. Bu insanlann banndı-
nlmalan, doyurulmalan, ilk etaptaki
sağlık hizmetleri ve hatta giydirilrnele-
ri için hükümetle işbirliğine giren Kızı-
lay, kollan sıvıyor.
Devlet Bakanlığı'nın koordinasyo-
nu altında, Birleşrniş Milletler Gıda
Programı çerçevesinde, değeri 11 mil-
yar liraya yaklaşan yardımın soydaş-
lara akıülrnasında Kızılay'ın ön plan-
da çahşüğını ifade eden demek yetkili-
leri, Kuzey Irak'tan kaçan sığmmacı-
lara da toplam 20 milyar liralık
yardım yapüklannı vurguluyor.
Körfez Savaşı'nda, Cilo Dağlan'nın
eteklerine sığınan, daha sonra da Silo-
pi, Silvan, Tatvan ve Kayseri'de yerle-
şim alüna alınan 560 bin kişiye dağıtıl-
mak üzere gelen bazı dış yardımlann
ise çok yetersiz kaldığı beürtiliyor.
tpek iç çamaşınnı mûlteci ne
yapsın?
Türk Kızılayı'nın Genel Başkanı
Dr. Kemal Dernir, Kuzey Irak'tan ka-
BİLMEDİĞİMİZ
K I Z I L A Y
GÜL ÖZBAYı
ler, sığınma ve tehlike hallerinde,
yardım hareketine giriştiklerinde, na-
sıl yardım yapdması gerektiğini de bil-
mek ve hazırlıklı olmak zorundadır-
lar.
Savaşta ve banşta ve her türlü tehli-
ke halinde, insanlann acılannı gücü
nisbetinde azaltmayı amaclayan ve bu
gayesini de çok taraflı ilk Kıalhaç an-
laşması olan Cenevre Sözleşmesi'ne
imza atarak (1864) mühürleyen Türk
Kızılay Derneği, şimdilerde uluslara-
rası bir federasyonun üyesi...
Kızılay, merkezi Cenevre'de bulu-
nan Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay
Kızılay, depremin vurdoğu Erzincan sokaklannda iftar yemeği dağıtı>or.
Kızılay'ın Erzincan'a ilk etapta
gönderdiği yardımlar
Çadır
Battaniye
Seyyar mutfak
Jeneratör
Gıda
Kan
11.574 adet
64.125 adet
4 adet
6 adet
34 ton
1.400 ünite
Iran: 500 adet çadır, 3000 adet battani-
ye
Bulgaristan: 6 depo çadın, 7160 adet
battaniye
İtalya: 50 adet çadır, 4700 adet batta-
niye
Rusya: 140 adet çadır, 1400 battaniye,
280 yardım seti, 140 sedye
Rus Kızılhaçı: 20 adet çadır, 354 bat-
taniye, 600 yardım seti
UNICEF: 500 adet çadır, 5000 batta-
niye
Yunanistan: 1000 adet çadır, 1500
battaniye
AT: 600 adet çadır
Yıl 1989, nısan ayı. Bu tarihte başla-
yan ve giderek artan Bulgaristan kö-
İcenli soydaşlann göçü, adeta yığılma-
çıp ülkemize sığınan mültecilere, iyi
niyetli dış yardımlann yanı sıra ilgınç
ve hatta üzücü bazı yardım paketleri
de gönderildiğini anlatıyor:
"Sığınmacılara yardım yapmak
amaayla. ellerini uzatan bazı Batı ül-
keleri, gerçekten amacına ulaşmıştır.
Ancak, bazılannın eksikbkleri de açık-
ça görülmüştür. Bölgenin şartlanna
hiç uymayan, kardan, yağmurdan, ça-
murdan geçilmeyen yerlerde bez pa-
buçlann, ipek iç çamaşırlannın, yar-
dım kolilerinden çıktıklannı gördük.
Mülteci ipek iç çamaşınnı ne yapsın.
Bu, başka bir ülkede meydana gelen
afet durumlannda ne yapacağmı bile-
mernenin, yeterli deneyimden geçme-
yişin bir işaretidir. Artık, donör ülke-
Teşkilatlan Birliği'nin, en üst düzey
yönetim organı olan İcra Kurulu'nda,
Avrupa kıtasını temsilen secilen İngil-
tere ve İspanya'nın yanı sıra üçüncü
ülke olarak görev yapıyor.
Kıta esasına göre ve uluslararası et-
kinlik ölçeği doğrultusunda secilen bir
konsey üyesi olmasının derneğe ulus-
lararası bazda. büyük saygınbk sağla-
dığı belirtiliyor.
Böyle bir konumda, dünya kamuo-
yunda bir anlamda görücüye çıkan
Kızılay, haritada ne kadar uzak görü-
nürse görünsün, tüm çağn sahibi ülke-
lere yardım elini uzatırken, kâh kendi
öz kaynaklannı kullanıyor, kâh Türk
hükümetinin yardımlannın iletilme-
sinde aracıhk ediyor. Doğaldır ki
Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay teşki-
latlanyla da çok yakın diyaloğunu
sürdürüyor.
Umut Operasyonu
Kızılay'ın, son yıllardaki, gerek Av-
rupa gerek Afrika ve son olarak da
dağılan Rusya topraklanndaki, ba-
ğımsızlığını ilan eden Türk cumhuri-
yetlerine gönderdiği yardımlar, aksa-
tılmadan sürüyor.
1990 yılında Pakistan, Tunus, Azer-
baycan, Filistin, Afganistan, İran,
Romanya, Polonya, Sudan, Fiüpinler,
Etiyopya gibi ülkelere yaptığı aynî
(ilaç, gıda, çadır, battaniye, übbi mal-
zeme, giysi gibi) yardımlann tutannın
9.5 milyar lira olduğu belirtiliyor.
Gene 1991 yüında, başta Pakistan,
Filistin, İran, Sudan, Filipinler, Eti-
yopya, Tanzanya, Romanya, Kuzey
Irak, Arnavutluk ve Rusya'daki ba-
ğımsızlığını ilan eden Türk cumhuri-
yetlerine yapılan aynî yardımlann
tutan ise 14 milyar lira.
Umut operasyonu adı alünda 1991
de, ABD ve Batı ülkelerinin başlattık-
lan, eski Sovyet cumhuriyetlerine yö-
nelik yardım harekâtında yerini alan
Türk Kızılayı'nın payını Genel Baş-
kan Dr. Kemal Dernir şöyle özeüiyor:
"Türkiye kasım 1991'den bu yana,
Kızılay aracılığıyla Nahavan, Azer-
baycan, özbekistan ve Kırgızistan'a
27 TIR ve 5 uçakla, toplam 533 ton gı-
da yardımı göndermiştir. Gene Kızı-
lay tarafından. ilk etapta Orta Asya ve
Kafkas cumhuriyetlerine de 35.8 ton
gıda ve ilaç yollanırken, bu yardımın
3.9 tonu Azerbaycan'a ve Türkmenis-
tan'a, 9.5 tonu Kazakistan'a. Tacikis-
tan'a, Özbekistan'a, 6.5 tonu da Er-
menistan'a gjden uçaklara yüklendi.
Bu ilk yardımlan takiben, Kırgızis-
tan'a giden gıda yardımı 52 tona, Öz-
bekistan'ınki 110 tona, Nahcıvan'ınki
ise 200 tona yükseltilmişür. Aynca,
Azarbeycan'a, Rusya Federasyonu'-
na, Türkmenistan'a yapılacak yar-
dımlar sürecektir. Bosna Hersek, Sır-
bistan, Arnavutluk ve Kuzey Irak için
1992 yıhnda planlanan çeşitli ihtiyaç
malzemeleri de hızla ulaşünlacakür."
DÜZELTME: Dizinin dünkü bölü-
münde bir ünite kanın fıyatı 189 bin
lira yerine 89 bin lira olarak çıkmıştır.
Düzeltir, özür dileriz.
StTtECEK
Bir sistemin başansı daha öncekilerin başanlanyla karşılaştırılması ve geleceğe dönük gelişim çizgisiyle ortaya çıkar
Nereden geldik9
nereye gidiyoruz?
TÜRKİYE'DE ÜNİVERSİTE VE
YÜKSEKÖĞRETİM 1870-1991
ITUNCERGÜVENÇ
— ı —
Bugün Türkiye'nin pek çok sorunu
arasında en ön sırada, bir üniversite ve
yüksek öğretim sorunu vardır. Sorun
Türkiye'nin geleceği için yaşamsal ol-
masına karşın, her yönüyle askıya
ahnması için büyük çabalar gösteril-
mekte ve sorun YÖK Başkanlığı soru-
nuna indirgenmek istenmektedir.
Kurulan her sistem iyi de olsa, ber-
bat da olsa, amaçlan açık veya anlaşıl-
maz da olsa az veya çok başan elde
edebilir veya tam bir fıyaskoyu, başan
olarak bir süre inandırabilir. Bu da
özellikle bir tanıtım ve kitleyi etkileye-
bilme becerisine dayanır ve bugünkü
yöntemlerle en kötü bir mal bile bir sü-
re en iyi mallardan çok daha fazla bir
süre, bazan da uzun süre satüabilir.
Bu, bir yatınm, maddi olanak ve be-
ceri işidir ve örnekleri pek çoktur.
Fakat gerçekler er geç ortaya çıkar.
Asıl başan zaman içindeki, gelişim
içindeki başandır. Bir sistemin başan-
sı daha öncekilerinin başanlanyla kar-
şılaştınlması ve tarihi gelişim içindeki
yerinin saptanması ve geleceğe dönük
gelişim çizgisiyle ortaya çıkar.
Bu kısa incelemenin pek çok yönden
derinleştirilmesi ve özellikle tüm üni-
versite ve yüksek öğretim mensuplan-
nı, sisteme uyum gösteren yöneticile-
rin, sisteme pasif kalan veya karşıt
olan bilim adamlannın, genç öğretim
elemanlannın ve öğrencilerinin sesleri-
ni duyuracak bir ortam yaratılması ve
her grupta anketler yapılarak bilimsel
olarak '•Nereden geldik, nereye var-
dık, nereye gidiyoruz?" sorulannda
gerçeklerin saptanması gerekir.
Hiç kimse "Bunu ben biiirim, her-
kesten iyi biiirim, başkasının aklı er-
mez" gibi iyileştirilmesi hemen hemen
olanaksız bir hastalığa tutulmasın.
Üniversitenin iyileştirilmesi, yüksek
öğretimin durumu ve geliştirilmesi
Türkiye'nin gelecegidir ve Türkiye hiç
kimsenin veya kimselerin, hiçbir oli-
garşinin veya sınıfın, derneğin veya
gruplann mab değildir. Ve hiçbir kim-
se ve kimseler 'bu konuyu ben bibrim,
uzmanıyım (ne demekse..) başkalan-
nın akb ermez' demesin. Yoksa altmış
milyonun büyük bir çoğunlugunun
"Sen kimsin?" sorusuna verebileceği
yanıt çok zavalbca olur.
Bu uyandan sonra ikina bir uyan-
nın gereğine ınanıyorum. Bu dizinin
yazan, üniversiteye belirb bir bilimsel
düzeye eriştikten sonra çağn üzerine
girmiş, dört ayn üniversitede, on do-
kuz yıl, üç dilde eğitim ve araşürma
yüklenmiş, 1982 sonunda üniversite-
den kendi isteği ve ısranvja istifa et-
miş, dört yıl boyunca YÖK başkan
yardımcısının ısran ve çeşitli teklifleri.
diğer bir başkan yardımasının ısrarb
cabalan ve bir üst düzey üniversite yet-
kiüsinin çağnsıyla üç buçuk yıl sonra
bu sistemde, tekbflere rağmen, hiçbir
idari görev kabul etmeme koşuluyla
üniversiteye geri dönmüştür.
Eğitimsel ve bilimsel çalışmalannı
bu sistemden hiçbir yardım (maddi ve
manevi) görmeden yürütmüş, birçok
uluslararası kurum ve kurullarda baş-
kan, başkan yardımcıhğı yapmış, ya-
yınlanna sadece kendisine gönderilen
yayınlarda ABD'den SSCB ve Çin'e,
Avustralya'ya kadar 17 ülkede bugün-
kü sistemin "citation" dediği üç yüzün
üzerinde atıflan olan, döner sermaye-
ye ilke olarak hiç katılmamış, üniversi-
te ve yüksek öğretimin içinde bulun-
duğu çıkmaza kişisel çıkarlar dışında,
tarihsel gelişim içinde, bilimsel olarak
bakmak isteyen bir kişidir.
Sadece YÖK'ün ve Milli Eğitim Ba-
kanlığı'nın (MEB) sayısal verilerinin
kullanıldığ bu çahşma, Türkiye'de bi-
bm ve bilimsel araşürmayı da kapsa-
yacak şekilde, önce zaviyeleştirilen ve
sonra da kadrolan YÖK elemanlany-
la doldurularak bir özel üniversitenin
veya üç üniyerşitenin vakfı gibi hare-
ket eden TÜBİTAK'ın çahşmalannı
Üniversite kapısının altından binlerce öğrenci gecti. Bina aynı binaydı, üniversitede verilen eğitim ise sürekli değişti.
da içeren bir kitap olarak ya>ımlana-
caktır.
Üniversite ve yfiksek öğretim
Üniversite ve yüksek öğretim sorun-
lanna girmeden önce bu kavramlan
açıklamak gerekir. Bunlara verilen ad
önemli değildir; üniversite, akademi,
yüksekokuj, enstitü veya sadece okul
denebilir. Önemb olan amaçlan. sevi-
yeleri ve işlevleridir.
Üniversite bilim üreten, yüksek ni-
telikteki bilim, teknoloji ve kültürü
yayan, bunlan yaptığı için özerk bir
düzenle çabşması şart olan bu alanlar-
da yüksek nitebkte bibm, teknoloji ve
yönetim elemanlan, ülke ve dünya so-
runlan üzerinde özerk olarak çabşan,
eleştiri yapan ve çözümler üreten
özerk bir kurumdur.
Üniversite kavramı dışında kalan
yüksek öğretim kurumlan yönetim ve
üretimde, ara sektörde çabşacak, üre-
tibniş bilgileri uygulayacak teknik ele-
manlan ve meslek elemanlannı yetişti-
ren kurumlardır. Adları ne olursa
olsun her ülkede bilim, teknoloji ve
kültür üreten eğitim kurumlan ve yö-
netim, hizmet ve eğitim elemanlan ye-
tiştiren kurumlar ayndır ve ayn olma-
lan gereklidir. Yoksa bilimsel, tekno-
lojik ve kültürel gelişme kösteklene-
rek. en alt düzeyde bir standartta
birleşilerek "sömürge-yansömürge
yüksek öğretimine" inilir.
Türkiye'de üniversite
Osmanlı gerileme döneminde eştim
kurumlannda bir "üçlülük" görülür.
Ezberciliğin, dinsel eğitimin din adamı
yetiştiren medreseleri, Kur'an mek-
tepleri vd., diğer yandan dünyaya
uyum sağlamak için 1773'ten beri ku-
rulan bilime dayab okullar (idadiler,
rüştiyeler, sultaniler, askeri teknik
okullar gibi) ve diğer yandan sömürge
ve yan sömürge her ülkede bulunan
yabancı dilde eğitim yapan Fransız,
Amerikan, İngiliz, Alman, Avusturya
ve Italyan kibse okullan bulunmakta-
dır. Bu okullardan yetişen az sayıda
aydm bir tarafa bırakıbrsa azınbklara
dönük, azınbklann isyanlannı hazırla-
yan ve daha doğrusu bunlan azınbk
yapan ve kendilerinin ekonomik ve si-
yasi amaçlanna hizmet edecek kendi
kültürlerinde eleman yetiştırmek bu
okullann başlıca amaa olmuştur.
İlk defa 1863'te kurulan ilk Darül-
fünun hemen unutulmuş ve ilk bilim
yuvası 187O'te, üç şube (fakülte) ile
Darülfünun-u Osmani adı alünda ku-
rumlaşmıştır. Burada Hikmet ve Ede-
biyat, Ilm-i Hukuk. Ulum-i Tabiye ve
Riyaziye şubeleri bulunmakta, şubeler
(fakülteler) kendi reislerini (dekanlan-
nı) kendileri seçmekte, Darülfünun'un
başında Maarif Nazınnın teklifı ile pa-
dişah tarafından atanan bir Nazır (ba-
kan) bulunmaktadır.
İlk kurulan bu bilim yuvasının
özerkliği ve başkanının öneri üzerine
devlet başkanı tarafından atanan bir
bakan olduğu düşünülürse. bunu ku-
ran Osmanlı aydınlarını ve devlet
adamlannı saygıyla anmak bir görev-
dir.
Burada özerküğe, bibm ve bibm yu-
vasına verilen önemin yanında üniver-
sitenin ve hükümetin konumu önemli-
dir. Üniversite. hükümet dışında veya
üstünde bir kurum değildir. Milli Eği-
tim Bakanı'nın önerisi ile atama işlemı
gerçekleştırilen bir başkanı vardır.
StRECEK
POUTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Bir Zamanlar...Nâzım Hikmetin Sovyetler Bırlıği'ne kaçışında (öyle de-
niyordu) Stalin baştaydı. Daha Sovyet toprağına ayak ba-
sar basmaz, şaire verilen değer anlaşılıyordu. Ne olsa
eskilerden!.. Bir özel araba veriyorlar, özel işlerinde yar-
dımcı olsun diye de bir görevli... Yıllardır hapisanede yat-
mış, böyle işlere alışkın olmayan şair verilenleri çok yadır-
gıyor.
"Bunlan kim veriyor" diye soruyor.
"Parti..." diyorlar.
"Olmaz, hemen geri vereceğim."
Yazarlar Birliği Başkanı Aleksandr Fadayev,
"Sakın ha, sonra bağışlamaz|ar."
Nâzım, aldırmamış, geri vermiş.
Mimlemişler.
Bir ara Nâzım, Sovyet pasaportu yerine Polonya pasa-
portu almak istemiş. Sonra unutulmuş.
Mayakovski'nin Paris'te yazdığı 'Sovyet Pasaportu' diye
bir şiiri vardır. 1917 Devrimi'nden sonra yazılmış şiir dille-
re destandır. Pasaportu ile nasıl da övünür. Sovyet pasa-
portunu geri vermek olur mu?
Şimdi Sovyet toprağı üstünde hangi rüzgârlar esiyor;
Lenin'in birer birer toparladığı cumhuriyetler şimdi ikişer,
üçer dağılıyor. Daha dağılacakları da ufukta görünüyor...
Nâzım, partiyi küçük düşüren bürokratların ve teknok-
ratların tutumlarını eleştirmiş... "Sus" diyenler olmuş, bir
süre susmuş da... Fahri Erdinç anlatırdı, "Gidiş iyi değil!.."
dermiş...
Dimitrov döneminde Türklerle Bulgarlar gül gibi geçi-
nirlerdi. Okullan, gazeteleri, dergileri vardı. Todor Jivkov
geldi ortalığı karıştırdı. Şimdi bir delinin bir kuyuya attığı
taşı, bunca akıllı zor çıkarıyor. Dostluğu bozmak kolaydır,
ama kurmak zordur. ıki taraf da şimdi bozuğu düzeltmeye
çalışıyor.
Nâzımın Sovyet toprağına ayak bastığında StaTin'i Öv-
mesini de kınayanlar var... Kınamakta haklıdırlar. Stalin'i,
Nâzım İkinci Dünya Savaşı'nın yenilmeyen komutanı ola-
rak över. Sovyetler'deki baskıları, siyasal cinayetleri bil-
mez ki söyleseler de inanmaz ki!.. Nâzım'a Atatürk'ün
hasta olduğu dönemde Harbiye ve Bahriye davalarında
hapislik verilmiştir. Atatürk'e duyurulabilse Mareşal'in gü-
cü kırılabilirdı. Ama Nâzım, her şeye karşın Atatürk'ü öven
şiirler yazmıştır. Kurtuluş Savaşı Destanı'nda Başkomu-
tan Mustafa Kemal Paşa'yı şöyle anlatir:
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü ucurumun başına kadar
Eğilipdurdu.
Bıraksalar
ince uzun bacakları üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi akarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.
Bu dizeler iktidar dalkavukluğu mudur? Hayır efendim,
içinden nasıl geliyorsa öyle yazmıştır, öyle söylemiştir!
Stalin cinayetlerini öğrendiği zaman çok üzülmüş. Nâzım
da bir insan değil mi, onun da yanılgıları olacaktır
Nâzım askeri mahkemede kanıtsız, tanıksız, belgesiz,
sorusuz, yanıtsız mahkûm edilmiştir. Meclis koridorların-
da bunu kulakları ile duyanlar vardır:
"Vesika yokmuş ha!.. Delil bulunmazmış ha!.. Biz onu
•Divan-ı harbe mahkûm ettirelim de gününü görsün!" di-
yenler vardır.
Dediklerini yapmışlar, Mareşal'in kurdurduğu mahke-
meye vermişler, kaç onar yıl hapis yatırmışlardır. Bu da bir
dönemin hâlâ silinmemiş yüz karasıdır
Şimdi ceza yasasında ne o maddeler kaldı, ne bir şairi
kolay kolay mahkûm edebiliyorlar.
BULMACA
SOLDAN SAÖA:
1/ Fizikte, art arda
gelen titreşim hare-
ketlerinin birbirini
etkilemesi olayı. 2/
Cinsel istek uyandı-
ran, cinsel zevkleri
çağnştıran... Altının
simgesi. 3/ Atların
taşınması için yapıl-
mış kapalı taşıma
aracı... Dava. 4/ Kö-
pek... Eski Yunan'da
sitenin yönetim, po-
litika ve ticaret işle-
rini konuşmak için
halkın toplandığı
alan. 5/ Cennet ile cehennem arasın-
da bulunduğuna inanılan yer... Bir
nota. 6/ Eski Türklerde ölüler için
yapılan tören... Satrançta özel bir ha-
reket. 7/ Kemiklerin yuvarlak ucu...
Doğaüstü varbklarla ilişki kurma sa-
natı. 8/ Türkiye'nin de üyesi bulun-
duğu bir örgüt... Avrupa'da büyük
bir yanmada. 9/ Bir bankanın, sat-
tığı menkul değerleri geri satın alma
taahhüdüne verilen ad... Avuç içi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Yeniden gözden geçinne, inceleme. 2/ Erden çavuşa kadar
olan askerlere verilen ad... Çıkar yol, çare. 3/ Briçte, bir roberi
oluşturan iki bölümden her biri... Pantolonun apış arasına ge-
len yeri... Bir cetvel türü. 4/ Argoda esrar... Güzel sanat... Do-
ğu Anadolu'da bir dağ ve geçit. 5/ Dünyanın en tanmmış şela-
lelerinden biri. 6/ Yükseklik korkusu. 7/ Bir yüzey ölçüsü biri-
mi... Terbiyesi ve görgüsü kıt. 8/ Gerçekte yeri olmayıp zihinde
tasarlanan... Pasifik yerlilerinin çiçekten yaptıklan kolyeye ve-
rilen ad. 9/ Sınır boyu... Akdeniz bölgesinde bir akarsu.
Bilgisayar Pazarı 232 64 26 - 230 21 87
brother. Fax-i60
Fax-Telefon-Fotokopi Birarada
1.740.000 TLx4
B i l g i s a y a r L t d . KDVDahN
Tel:247 47 91-248 94 71 Kocamansur Sok. 106/5 Şişli-İST.
Mıcrosoft
Windows 3.1
DOS5.0
2.0 ForWindows
4 . 0 . ForWindows
3 0 For\VmdowS
WOrkS 2 . 0 For\Vindo^
OffıceSet2.0F
orw,n
DİĞER ÛRÖKLER \\* AMTIIdZ »ISfclUStEI
itin
terfîX
(1)338 01 02-346 85 51
KAMPANYA
286-16 BİLGİSAYAR
490$
MOÜSf
HEDİYELİ
STAR
BİLGİSAYAR LTD. ŞTİ.
247 47 91-248 94 71