23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 HAZİRAN1992 ÇARŞAMBA 12 DIZIYAZI Can Yücel, "Galata Köprüsü tir tir titriyor/ Bunlar beni de asma köprü yaparlar diye" derken haklıydı Yîiı eğiııiıı dubalannıgeııiş tut EDEBIYATIMIZDA GALATA KÖPRÜSÜ REFİK DURBAS Ne diyordu Can Yücel? "Böyle otomobilsizyaşanmayan köprüler, yalnız Türkiye'de var... Sevgililer gelip sevişemez, randevulaşamazsın, bir arkadaşınla buluşamazsm, gurubu seyredemezsin; sadece arabayla geçersin... Bunlardemir yığını..."Neye yarar bir köprü insanla ilişkisi yoksa... - 3 - Orhan Veü de "Dikibr Köprü üze- rine/Keyifle seyrederim hepinizi" di- zeleriyle başbyor şiirine. Köprü'de "geçim derdi"nde olanla- nn şiirini yaayor Orhan Veü. Kimi kürek çekiyor, kimi midye çıkanyor dubalardan, kimi dümen tutuyor mavnalarda. Kimi çımaa, kimi kuş, kimi balık, kimi vapur. Fazıl Hüsnü Dağlarca "Haliç"i an- latüğı şürler toplamında Köprü üze- rinde bir ayakkabı tamircisine çeviri- yor ışıldaklannı. Köprü'nün bir rengi de böylece beli- riyor, anılann derin dehlizlerinden başinı uzatıyor. Şimdi kimbilir nerede- dir o ayakkabı tamircisi, bu şiiri okur mu? . "Bir ayakkabı onancısı Köprü'nün parmaklıklanna sığınmış Çalışır durur kendincek bir sandık içinde. Yamar eski pabuçlan, yamar yavaş yavaş, Saç-sakal epeski, sanki bir ilk yaratık, Güpegündüz yaşar karanlığı o tahtadan inde. Bağlandığı bir yere, açhkla çalışmakla güzel, Sığdığı bir soluk yere, elimizin kolıunuzun. Hem durur, hem yürür, hem aynlır, hem ulaşır, Burasını boşuna seçmemiş, Bir ilişki var ayakla köprü arasında duyarlığı uzun." İnsanla ilişkisi KöpriTnün Ayakla Köprü arasında bir ilişki. Doğrusu insanla Köprü arasında bir ilişki. Ne diyordu Can Yücel? "Böyle otomobilsiz yaşanmayan köprüler, yalnız Türkiye'de var... Sev- gililer gelip sevişemez, randevulaşa- mazsın. bir arkadaşınla buluşamazsm, gurubu seyredemezsin; sadece arabay- la geçersin... Bunlar demir yığıru..." Neye yarar bir köprü insanla ilişkisi yoksa... "Dayılar Dayılanıp Yaylar Yaylan- dıkça" şiirini de bu düşünceden çıka- rak yazmış olmasın Can Yücel: "Galata Köprüsü tir tir titriyor Bunlar beni de asma köprü yaparlar diye Yüreğinin dubalannı geniş tut, ihtiyar! Sen böyle nice dayılar gördün bugüne kadar Hepsi de yedeklerinde sürüye sürüye ayılannı Senin üstünden azamet-i böbreki ve kalpak-ı pöstekiyle gecip Tarih'in hayvanat bahçesini boyladılar." Evet, Can Yücel'in dediği oldu ve tir tir titretmedi mi kuyruğunu Köprü? "Merhaba bile demeden" Kimi şiirler Köprü'yle dolaylı ilintili demiştik. Kimileri de îstanbul'u anla- tırken Köprü'den şöyle birgeciyorlar- dı. Metin Eloğlu'nun "Osmanlı" adlı şiiri Köprü'yle dolaylı ilinti kuran şiir- lerden. "Osman kim ben nesiyim bu dedikodu neden Köprü'den Marmara'ya bir bakış. Köprii'deki bu söslemeden görünen minik vapur birazdan Köprü'nün altmdan geçip Haliç'in sularına açılacak. Şurdan bir tavus kuşu aldı Iki de papağan yumurtası Demli çayı da içip gitti dediler Parasını vermeden Osman'ın bir evi varmış sözde ben o eve gittiğimde Bakır mangallann kıvılcımlı küllerine yumruk gibi patatesler gömüiü Oysa ben Osman'a kustüm küseli Içanadoluluğumda hep o yalan ev Oyiv Dün bir ara Köprü'de gördürn bayat balıklar falan Bir kör dövüşüdür bürümüş ki Osman'ı Ayıp rru ettim bilmem Atladım bir yandan çarkh vapura Merhaba bile demeden" Şimdi de bakalım İstanbul üzre şiir yazan şairlerimiz Köprü'den nasıl geç- mişler: Ziya Osman Saba: "Gün olur. Köprü ortasında durur Ananm Adalar'da çamlann uykusunu Gün olur Beyoğlu'nu özler içim, Koklamak isterim Tünel'in kokusunu." İlhan Berk: "İlhan Berk, Köprü'ye geldıği vakit Ortalık henüz ağanyordu Bir kuş delicesine uçuyordu Bir kadın durmuş ona bakıyordu" Necati Cumah: "Dün, Köprü'nün korkuluğuna dayadım Galata Köprüsü'nün tarihi günlerinden biri. MTTB ve İstanbul Teknik Üni- versitesi pankartlan arkasmda yürüyen binlerce genç Köprü'den Karaköy'e akıvor. Belli ki İstanbul Üniversitesi'nde toplamlnuş ve Taksim'e doğru yürü- elimi yüşe çıkdmış. Köprü gibi, bu tarihi gün de şimdi hatuianmıyor. Buzgibi Artık denize bakmak Serinletmiyor içimi Ne çare üşütüyor" Mücap Ofluoğlu: "Köprü'den bir vapur geldi köyden bir vapur gitti insanlar geldi insanlar gitti." Ali Püsküllüoğlu: "Veya Köprü üstünde bir gün Gider dururken yolunuza Hiç görmediğiniz bir taze Girivermiş kolunuza." Bunca çabuk nasıl yok olabiKr? Şiirier de elbet bu kadar değil. Cahit Irgat'ın "Niyet" şiirinde "gırtlakta du- ran küfîir" gıbidir Köprü. Füruzan'ın "Lodoslar Kenti"nde "Yatır bekçisi ana bir gün/ gamın kederin Müslü- manca bir yakanş olduğuna/ tam inanmışken/ tek oğlunun' köprüaltla- nnda/ heder edildiğini öğrenecektir." Erdal Alova'nın şiirinde ise bir güver- cin sözlüklere ve cehenneme inanma- nın cezasım çekecek ve başlayacaktır "Galata Köprüsü'ndeÖlüm Dansı..." Evet, artık Galata Köprüsü yok. O da anılar gibi romanlarda, öykülerde, şiirlerde kaldı. Ahmet Muhip Dıranas şu soruyu sormakla haklı değil mi? "Her şey değişiyor, kalbimiz bile. Ama yüzyıllarla besli bir şehir İnsan vaşamından daha da hjzlı Bunca çabuk nasıl yok olabilir?" StRECEK Toplu Konut İdaresi Başkanı Yiğit Gülöksüz'e göre, konut sorunu politikasızlık yüzünden çözülemiyor Politikasızhktan politikaya doğru- 3 — İktidann değişmesiyle birlikte, darge- lirliyi konut sahibi yapma savını DYP- SHP koalisyonu yüklendi. KentKoope- ratifleri Merkez Birliği de yeni politika- lar oluşturulurken dikkate alınması amacıyla görüş ve önerilerini Devlet Ba- kanı Erman Şahin ile Sanayi ve Ticaret Bakanı Tahir Köse'yeiletti. Iki bakana sunulan raporda sektörün görüş ve öne- rileri şöyle sıralanıyor: • Toplu Konut Fonu kaynaklarının amaçdışı kullammı önlenmelidir. Fon- da toplanan kaynağın yüzde 50'si bütce- ye, yüzde 16'sı da öteİci fonlara aktarı- lıyor. Idarenin elinde toplam kaynağın ancak yüzde 34'ü kalıyor. • Toplu Konut Kredisi'nin miktan ye- niden belirlenmeli ve konut maliyetine oranı sabit tutulmalıdır. • Kaynaklargerçek ihtiyaç sahipleri- neyönlendirilmeli. Ferdi kredi uygula- masından vazgeçilmelidir. • Örgütlenmiş ve proje bütünlüğü olan kooperatiflere kredi önceliği sağ- lanmalıdır. • Toplu Konut idaresi yükleniciler eliyle konut yaptırmaktan vazgec- melidir. • Altyapısı tamamlanmışarsa sağlan- malıdır. • Toplu konut mevzuatı yenidengöz- den geçirilmeli, kahcı bir düzenlemeye kavuşturulmalıdır. İktidar, dar gelirliyi nasıl "ev"lendirecek? Seçimlerden önce DYP "iki anahtar'' vaat etti, SHP'nin de çeşitli vaatleri ol- du. Şimdi bu iki parti iktidardalar. Va- atlerinigerçekleştirmeyeyönelik çeşitli politikalar üretiyorlar. Bir ay süren ka- rarname krizinin ardından Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'na atanan Yiğit Gü- löksüz bugüne dek en büyük eksikliğin politikasızlık olduğunu söylüyor. Gu- löksuz alt gelir gruplarındaki insanları ev sahibi yapmak için de çeşitli projeler ürettiklerini vurguluyor. Toplu Konut İdaresi Başkanı Yiğit Güloksüz yeni dönemde uygulanacak politikalar ve insanları nasıl ev sahibi ya- pacaklarına ilişkin çeşitli sorularımızı yanıtladı.SorulanmızveGülöksüz'ün yanıtları şöyle: — Yıllardırsağtıklı vekalıcı bir konut politikasıoluşturulamamasındanyakı- nılıyor. Siz bu konuda neler yapa- caksınız? GÜLOKSÜZ — Şimdiye kadarki en büyükeksikiik, politikasızlık. Birsaca- yağına ihtiyaç var. Bunun bir ayağı ya- sadır, ikinci ayağı merkezi duzeyde ko- nunun sahipliliğidir, üçüncü ayak fi- nanstır. Bir zamanlar Imar Bakanlığı vardı, Mesken Yasası vardı ve Emlak Kredi Bankası da sacayağın üçuncu aya- ğını oluşturuyordu. Şehirleşme hızla- nınca, bunlar yetersiz kaldı. Toplu Ko- nut Yasası çıkarıldı, finans kaynağı ola- rakfonoluşturuldu, ancak merkezidü- zeydeolayısahiplenenbakanlıkkalktı. Şimdi Şehircilik ve Konut Bakanlığı ile bu ayağı tamamlamayaçalışıyoruz. Bu üç ayak üzerinde kararlı bir politika olusturulabilir. Diğerbirboyuttadaar- saaltyapı ve konut gibi birbirini izleyen ve birbirinden avrı du>unüleme>ecek olan bir dizi var. Altyapımaliyetlerini, arsa maliyetlerini düşürerek orta, dlt ge- lir gruplarına kadar konut sunmayı sağ- lamamız gerekiyor. Buna kentleşmeyi ucuzlatmak diyebiliriz. — Kentleşmeyi nasıl ucuzlata- caksınız? GÜLOKSÜZ — Kentleşme adama- kıllı pahalı bir şey. Türk toplumu yeni yeni şehirlere yerleşiyor. 40 yıldır şehir- leşiyoruz, görünüşe göredaha bir40 yıl şehirleşme sürecek.Şehirlerimizde yeni yerleşimleri altyapısıyla bütun haiinde ve maliyeti düşürerek kurmahyız. Bir formelpiyasavar, birdegecekondupi- yasası var. Her ikisi arasında da arz ta- lep arasında iyi kötü bir denge var. Bir de bunlar arasında sıkışıp kalmış bir bant var. Ücretliler, memurlar, işçiler. Bun- lar odeme gücü eksikliği nedeniyle for- mel piyasadan alışverişedemiyor, sosya] çevre ve kuralcılığı nedeniylede öbür pi- yasadan alışveriş edemiyor. Bu insanlar için konut uretmek zorundayız. 130 mil- yonu geçmeyen bunun altında kalan maliyetlerde konut üretmeliyİ2.44met- rekare, 66,85 metrekarelik üçdairetipi- miz varEryaman'da. Buniarın başlan- gıçta hesaplanan maliyetleri 70-140 mil- yon lira arasmdadır. Piyasada 70-140 milyona konut yok, küçük ve orta bü- yükiukte konut da yok. Halbuki ihtiyaç var. Halkın ihtiyacı varsa ve o ürün pi- yasada üretilmiyorsa devlet doğrudan üretime katılabiimeli. Piyasadaki toplu konut yapımcıları ve kooperatifler bu- gunkü değerlerle 70-140 milyona konut uretsinler, biz üretmeyelim. Ihtiyaçlar ortada ve çok iyi olmayan bir stok oluştu. — Toplu Konut Fonu 'nda biriken kaynak ne kadar? Bu kaynak nasılkul- KONUT SAVAŞININ C E P H E G E R İ S İ TÜREY KÖSE lanılacak? GÜLOKSÜZ — Son uç yıldır kulla- nabileceğimiz kaynak aşağı yukarı 4.5 trilyon. 1990-91 ve92'denominaldeğe- rin aynı olması demek, kaynak her yıl enflasyon kadar güç kaybediyor demek- tir.Şimdikaynağımızı5trilyonaçıkarı- yoruz. Bunun 2 trilyon lirası yürüyen in- şaatlaraverilecek. Bengeldiktensonra, 1 trilyon lira da hızlı bitirme kredisi adı altında yeni bir kredi açtık. Kooperatif sektöre aktardığım para 3 trilyona çık- tı. Bu yıl sonuna kadar 130binkonutun tamamlanmasını garanti ediyoruz. 1 trilyon lira kendi arsalarımız üzerinde- ki farklı ödeme programlarıyla küçük ve orta büyüklükte konut uretimi için kul- lanıyoruz. 1 trilyon lirasını da belediye- FOMKAYHAKLARI NASIL KULLANILACAK? Kredilendirilecek konut Kooperatiflere Toplu Konut İdaresi nın konutlarına Belediye proıelerıne Toplam Mıktar 3 trilyon 1 trilyon 1 trilyon 5 trilyon lerle, belediyelerin kooperatiflerle işbir- liğiyle yapılacak projelere a>ırıyoruz. Buniarın maliyetinin yüzde 50'sinikre- dilendireceğiz. — Şu anda verilen kredilenn maliye- tın ancakyüzde 20'sini karşılayabildiği söyleniyor yekredilerin uransal olarak verilmesi islenivor... GÜLOKSÜZ — Kooperatifçiler abariıvorlar. Bizim verdiğimiz kredinin şu anda maliyeti karşılama oranı, yüzde 35'in altında değildir. Yüzde 50'ye ka- dar da çıkıyor. Bir ara yüzde 20'lere düş- muşolabiJir. Kaynak imkânJarımızol- sa, oransal kredi verilebilir. Ama o za- man toplam maliyet üzerinde bir kont- rol kurmamız lazım. Çok yuksek mali- yetler çıkarsa ne olacak? Biz şu anda, >u kadar kredi veriyoruz, sen de standart- Iarınıonagorea>arladiyoruz. Bizeşit- likçida\ranı>oruz. Amaşunusoylemek doğru olabilir: Devlet kredi veıiyorsa. yarısını vermelidir. Yan yarıyapaylaş- mak doğru olabilir. ()/el ko^ullarda bu arttırılabilir. Ama o /aınan da standart - ları konırol gerekiı StİRECEK POLÎTÎKA VE ÖTESt MEHMED KEMAL Kemerden Atanlar... "Alçaklar, namussuzlar, hainler..." diye ardı arkası ke- silmeden sövüyordu. Gene birilerine çok kötü içerlemiş sövmeyi sürdürüyordu: "Böyle alçaklıkdünyada görülme- miş!.." "Ne oldu, gene ne var?" "Gazeteleri okumadm mı?" "Okudum." "Kocaman, eşek kadar herifler çocukların sınav kâğıtla- rını çalmışlar, sonra atmışlar. Şimdi stnavtar yeniden yapı- lacakmış... Duymadın mı?" "Duydum." "Kızmadın mı?" "Kızdım." "Öyle ise ne yapmalı?" "Balık baştan kokar hiçbir şey yapamazsın!" Kızgınlığı gecsin, biraz gevşesin diye bekledim. Ama bir türlü kendine gelemiyordu. Mır mır ediyor, dır dır ediyor, durmadan konuşuyordu. Bir kahve söyledim. Yanında maden suyu içer, onu da getirdiler. Elini yerden birkaç ka- rış yukarı kaldırdı: "Şuncağız çocuklara bu yapılır mı? Bu çoajklar yarının buyükleri olacak, bugünleri anacak, nediyecekler... Koca- man amcalar bizim sınav sorularımızı çaldılar, sınavlar yeniden yapıldı, demeyecekler mi?" "Diyecekler." "Sen de beni onaylamaktan başka bir şey bilmez mi- sin?" "Bilirim." "Söylesene!.." "Söyleyeyim: Bir öğrenci, öğretmeni durduk yerde dö- vüyor, sövüyordiye kendini Bozdoğan Kemeri'nden atma- dı mı? Çocuklar TV'den gelenlere 'Bizim öğretmenlere güvenimiz yok 1 diye demeç vermediler mi? Oğrencilerin- de kızlık arayan öğretmenler çıkmadı mı? Çocuk dövme, soru çalma, öğrenci kovma bizim eğitim politikamızın bir parçası değil mi? Bugün ahlakla ahlaksızlık arasındaki denge öylesine bozulmuş ki yıllar geçse düzeltilemez. Biri veriyor, öteki cebine aüyor. Çocukların sınav sorularını çalıp satma ticaret midir? Bir köşeyi dönme mi oluyor? Bir ahlaksızlık kazanında kaynayıp duruyoruz. Bu kazanın içinde ahlakı bulmak çok zor. Devletin başında oturanlar, 'bir koy, bin al' politikası izliyorlar. Biz bir daha bir koy, bir al dönemine gelemeyiz. Her türlü ahlaksızlık ilkokul çocu- ğundan tepede oturana değin sıçramıştır. Bunu 12 Eylül getirdi. 12 Eylül bizde öylesine yaralar açtı ki bir daha kim- se kapatamaz... Bu yara azar, iyileşmez. Bu yarayı, Bir- kaç tanesini sallandırın, bak her şey nasıl düzelir' diyen zihniyet getirdi. Daha söyleyeyim mi?" "Aman söyleme!.. Sen benden dahadertli imişsin..." "Bak şair ne demiş: Bir sahife açsam ağlansın kitab-ı si- neden..." "Sen de bir şiir söylüyor, üstünü örtüyorsun." "Neyapayım?" "Bilmem." "Bir şairimiz var Bolulu Dertli derler namına... O bir şiir söylemiş: "Bir başıma olsam şehe sultana kul olmam Viran olası hanede evlad ü ayâl var." Bir başka şair de tutmuş ona şöyle bir yanıt vermiş: "Bir başımayım şehe sultana kul oldum Ya hanede evlad ü ayâl olsaydı" insanların belini ahlaksızlik kadar yolsuzluk da büküyor. öyle değil mi?" "öyle kardaş, öyle..." BULMACA SOLDAN SAGA: 1/ Ağız kalabalığı yaparak malını ya da kendi bilgi ve hüne- rini satmak için kar- şısındakinin safhğın- dan yararlanmaya çalışan kimse. 2/ Dâhi... Divan edebi- yatı nazım şekillerin- den biri. 3/ Sanat yapıtlarını yakıp yık- ma düşünce ve dav- ranışı. 4/ Bir renk... Om urgayı oluşturan kemiklerden her bi- ri. 5/ Söz... Kalın bükulmüş sicim... Bir nota. 6/ Kil ve kum kanşımı, san renkü verimli bal- çık... Şenliklerde caddelere kurulan süslü ketner. 7/ Sık gözlü ağ... Kedi ya da köpeğin öh ayağı. 8/ Duvarcı- ların doğrultu bulmakta kullandık- ları çekül ipi... Bir zaman birimi. 9/ Temmuz ayına halk arasında verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ressam sehpası... Italya'da bir ova. 2/ Bir pamuk türü... Deriden sızan sıvı. 3/ Evcil bir geyik türü... Bir bolgede yetişen bitkilerin tümü. 4/ Bir nota... Başı- boş gezen hayvan sürüsü. 5/ Üç silahşörler'den biri... Nazi par- tisinin hücum kıtasını simgeleyen harfler. 6/ Atılmış, eğnlmeye hazırlanmış top biçiminde yün ya da pamuk... Önceden verilen güvence parası. 7/ Safran, amber ve misk kanştınlarak yapılan güzel bir koku... Uzaklık işareti. 8/ İsteksiz gibi görünerek yal- vartmak amacıyla yapılan davranış... Şarap yapmak amacıyla kullanılan bir çeşit uzun fıçı. 9/ Ramazanda oruca başlama za- manını yerel saate göre gösteren çizelge. Anti-Arabesk Tatil. Deniz, kum, güneş mükemmel. Ortam özentisiz ve samimi. Mekân güzel, müzik güzel, yemekler güzel. İstanbul Erkek Lisesi mezunlanna, Opera-Bale ve Konservatuar mensuplarına, öğretim üyelerine, Cumhuriyet ve Abra dergisi okurlarına indirimli. Tel: 9 (6353) 2206 MOTELAMPHORA A l t ı n k u m - D i d i m ARZUN-ARDA İNAL'lar kızlan SİM'in 14 Haziran 1992 Pazar günü saat 12 OO'de doğduğunu dostlarına ve vakınlauna müjHelerler
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle