Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 MAYIS1992 ÇARŞAMBA
12 DIZI-YAZI
On bini aşkın kayıth esnafbulunan Erzincan'da, ticari faaliyetbarakalarda sürdürülmeyeçalışılıyor
Erzincanesııafi, 'insaf diyor
Unutulan kent
E R Z İ N C A N
Yazı ve fotoğpaflar: BEHZ AT S AHIîV
Devlet esnafa yardım etmiyor. Bu yetmezmiş gibi, borçlann tahsili
açısmdan, yasalar da esnafın karşısında. Özel bankalar, alacaklannın
tahsili için yasal işleme başvuruyorlar. Her gün bir esnaf ya da
sanayicinin evine icra geldiğini belirten Erzincan Ticaret ve Sanayi
Odası Başkanı Muzaffer Çakır, esnafın ikinci bir deprem yaşadığını
söylüyor: "Esnafın sorunlan kartopu gibi giderek büyüyor. Kredi
borçlanna yüzde 140 faiz işlemeye başladı. Devletten sadaka
istemiyoruz. Devlet, bize düşük faizli ve uzun vadeli kredi vermeli."
- 2 —
Ethem Baytekin, 30 yıl önce ticarete
başladığında, 13 mart 1992 günü saat
19.19'da, merkezi 39 derece 68 dakika
kuzey enlemi, 39 derece 56 dakika do-
ğu boylamında, 6.8 manyitüdünde, 16
saniye sürecek bir depremi düşünme-
mişti. 30 yıl boyunca calışmış, çabala-
mış, içinde 1.5 milyar liralık mal bulu-
nan toptan gıda ve zûccaciye mağaza-
sını var etmişti: Paşabahçe Ticaret...
Ticaretin yoğun olduğu Erzincan'da
işleri de çok iyı gidıyordu. Yedi nüfus,
pek de güzel geçiniyordu.
Düşünülmeyen oldu. 13 mart 1992
saat 19.19'da Erzincan, 6.8 şiddetinde
16 saniye sallandı. Sallanü durduğun-
da Erzincan yıkümışü. Ethem Bayte-
kin'in dükkâru da. Neyse ki cana bir
şey olmamıştı. Ama, felaket bununla
bitmemişti. Depremle birlikte Ethem
Baytekin'in dükkânında başlayan
yangın lam dokuz gün sürdü. Bu do-
kuz gün boyunca itfaiyenin zaman
zaman müdahalesı de yangına çare ol-
madı. Yapılabilecek tek şey, olabildi-
ğince mal kurtarmakü. Dokuz günürf
sonunda kurtanlabilen malın toplam
değeri yaklaşık 100-150 milyon lira
kadardı. Alacak defterleri, senetler,
çekler hepsi yok olmuştu.
Bunadaşükür
"Buna da şükür" dedi Ethem Bay-
tekin. Kurtanlan malı bir bodruma
yerleştirdi. Gücü vardı. yaşlı da sayıl-
mazdı. En yetkıli ağızlar da Erzincan'-
ın yaralannın sanlacağıru söylemiyor
muydu? Yenıden çalışmaya hazırdı.
Ama, felaketin arkası kesilmedi Et-
hem Baytekin için. Bodruma yerleşür-
diği mallar, enkaz kaldırma çalışmala-
n sırasında patlayan bir kanalizasyon
borusunun sulan alunda kaldı.
Şimdi Ethem Baytekin, çaresiz, ne
yapacağını bılemez halde, günde üç
paket sıgara ıçerek geçiriyor günlerini.
Bir arkadaşının baraka dükkânında,
"Belki borcunu getiren olur" diye bek-
lerken konuşuyoruz Baytekin'le. Dep-
reme, "Allah'tan gelmiş" diyor. Dep-
remin üzerinden geçen 2.5 ay içinde
hiç mi yardım görmediğini sorduğu-
muzda. "îş yaptığımız fırmalar büyük
fırmalar. Durumumuzu bildikleri için
ses çıkarmıyorlar, bekliyorlar. Duru-
mumuz sıfır olsaydı gene razıydık. 6-7
yüz milyon lira borç var. Alacaklar
dersen, defterler yandı. Öyle olmasa
bile herkesin durumu belli. Burada
bekliyoruz, getiren getiriyor, getirme-
yene bir şey diyemiyoruz" diye yanıtlı-
yor.
Bugüne kadar aldığı maddi yardım,
Erzincan Ticaret ve Sanayi Odası'nın
(ETSO) dağıttığı 1.5 milyon lira. "Şim-
diye kadar devletten en ufak bir şey
görmedik. Yapacaklanndan da umu-
dumuz kalmadı. Hiç değilse kredi ve-
rebilirdi. Esnaf, devletten ümidini
kesti" diye anlaüyor.
Başka hikâye
Erbaş Süpermarket depremden ön-
ce 300 metrekarelik dükkânda hızmet
veriyordu. Günlük 15 milyon liralık
cirosuyla, işleri fena sayılmazdı. Dep-
rem, Erbaş Süpermarket'i de yerle bir
etti. 1.5-2 milyarhk maldan geriye
100-150 milyon liralık mal kaldı. Mu-
rat Erbaş, depremden kurtardığı mal-
la işini sürdürmeye çalışıyor. 300 met-
rekarelik dukkân yerine, şimdi 24
metrekarelik barakada satış yapmaya
çalışıyor. Tabela da tenzil-i rütbeye
uğramış: Erbaş Süpermarket ibaresi
£• EMLAK BANKASI EMLAK BANKASI
Erzincan'da esnaf gibi bankalar da faaliyetlerini karavanlarda ya da barakalarda yürütûyor. Bankalar da alacaklannı tahsil etmek için uğraşıyor.
özel bankalar, alacaklannın tahsili
için yasal işleme başvuruyorlar. Her
gün bir esnaf ya da sanayicinin evine
icra gitü'ğuıi belirten ETSO Başkanı
Muzaffer Çakır, "Icralar başladı ama,
neyimizi alacaklar?" diye soruyor.
Muzaffer Çakır. Erzincan esnafının
ikinci bir deprem yaşadığını söylüyor:
"Esnafın sorunlan kanopu gibi gide-
rek büyüyor. Kredi borçlanna yuzde
140 faiz işlemeye başladı. Devletten
sadaka istemiyoruz. Devlet, bize dü-
şük faizli ve uzun vadeli kredi vermeli.
Borcumuzu ödeyeceğiz. Bunun için de
zaman gerekiyor. Önemli olan, ayakta
kalacak duruma gelmemizdir. Ancak,
alacaklılar bize fırsat vermiyor. Özel
bankalar başımıza üşüştüler. Ama,
neyimizi alacaklar? Tahta kulübelerde
ticaret olmaz. Ticari hayat böyle de-
vam ederse ne borçlar ödenir, ne de
Erzincan eski haline gelir."
Kredi gerekiyor ama...
Erbaş Süpermarket 2.5 ay önceki deprem yüzünden mağdur olan dfikkânlardan sadece biri. Şimdi derme çatma bir
barakada faaliyet gösteriyor. Tabelasındaki Erbaş Süpermarket ibaresi de yerini Erbaş Market'e bırakmış.
yerini Erbaş Market'e bırakmış. Bara-
ka, elde kalan parayla yaptmlmış.
ETSO'dan da 1.5 milyon lirahk yar-
dım gelmiş. "Çaresiziz, elimizden gele-
nı yapacağız'" diyen Murat Erbaş da
artık devletten umudunu kesenler ara-
sında.
On bini aşkın kayıüı esnaf bulunan
Erzincan'da, ticari faaliyet barakalar-
da sürdürülmeye çalışılıyor . Baraka-
lann bir çoğunda mal da yok. "Güven
Ticaret taksitleri alınır" türünden ta-
belalann bulunduğu barakalar, daha
çok alacaklann tahsili için kurulmuş.
Yapacak başka bir şey yok, çaresiz
beklenecek.
Küçük esnaf gibi bankalar da faali-
yetlerini karavanlarda ya da prefabrik
barakalarda yürütüyor. Onlar da es-
naf gibi, daha çok alacaklannı tahsil
etmeye çalışıyorlar.
Yasalarda esnafın karşısında
Devlet esnafa yardım etmiyor. Bu
yetmezmiş gibi, borçlann tahsili açı-
sından, yasalar da esnafın karşısında. S l J R E C E K .
Çakır, Erzincan esnafının sorunlan-
nın çözümü için uzun vadeli, düşük
faizli kredi verilmesi gerektiğini, bu-
nunsa şimdiki yasalarla mümkün ol-
mayacağım beürterek, yasal düzenle-
meye gıdılmesını ıstiyor. "De\let bir
şey yapmadı, diyemiyoruz da, somut
bir şey yapılmadı diyoruz. Bu da tedir-
gınliğj arttınyor. Zaman akıp gidiyor,
ancak yapılan somut bir şey yok."
Ethem Baytekin'in ya da Erbaş
Market'in başına gelenler, Erzincan'-
dan sadece iki örnek. Bu örnekler ço-
ğalülabilir. Her anlatılan ayn bir
dram. 2.5 ay sonraki ortak yanlan ise
umutsuzluk...
Ciddiyetsizlik, toplukoııutunıeskentuttıı
Erzincan'da
Toplu Konut
Macerası
NEJATBAYÜLKE
jr\fruji Yuksek Muhendısi
Erzincan içinde 100'den çok koope-
ratifın 640 blok ve 4000'den çok daire-
si vardı. Bu yapılardan yaklaşık 140
blokta 1000 civannda konut, ya dep-
remde yıkıldı ya da ağjr hasarlı olduğu
için yıkunlacak. Orta ya da az hasarlı
olanlann hemen hepsinin perde du-
varlarla güçlendirilmesi gerek. Koo-
peratif evlerinin sahipleri ya da koope-
ratif ortakları evlerinden o kadar
çekiniyorlar ki, orta ve az hasarlı olan-
lar güçlendirilip onanlsa bile 'Bir daha
bu evlerde oturmayız' diyenler çok sa-
yıda. Erzincan kent merkezinde hasar
gören yapılann büyük bir oranı bu tip
konut kooperaüflerince yapılmış ko-
nutlar. Bir anlamda 13 Mart 1992 dep-
remi Erzincan'da kooperaüflerce ya-
pılmış toplu konutlann depremi
olmuş.
Bu konutlar nasıl yapıldı da böyle
oldu? Bu yaklaşık 1975'lerden başla-
yan bir serüven. Bu yıllarda çok sayıda
konut kooperatıfı kurulmaya başlan-
dı. İnşaatlar, çoğu dargelirli olan or-
taklann yeterli hızda ödeme yapıla-
maması nedeniyle çogu kez 10 yıla
varan süreler içinde bitirilebildi. Koo-
peratiflerin hepsi projelerini bir mü-
hendis ya da mimara çizdirdiler, ya da
başka kooperatiflerin projelerini uy-
gulamak için onaylannı aldılar. önce
fıyatı hızla artan fayans, javabo gibi
şeylere yatırmak da önemli idi. Böyle-
ce bu büyük bedel tutan şeyler daha
ucuz iken alınsın, maliyet azalsın, kre-
di kullanma miklan artsın. İnşaatlar
"inşaattan anlayan" kişilere venlmişti.
Bunlar da maliyeti azaltacak yakla-
şımlan hemen buldular: Kolon kesit-
lerini küçülttüler, 18'lik demir yerin;
16 lık demir koydular. Demirlerin sa-
yısını azaltülar. 20 santimde bir etriye
bloğu, ileri seviyeye getınp daha önce-
den kredilere hak kazanabiliyorlardı.
Kooperaüfler, inşaatlann projeleri-
ne göre yapıbp yapılmadığını denetle-
yecek kontrol mühendisleri tutmadı-
lar. Mühendisler çok para istiyorlardı.
Inşaat yapılıyordu, aynca kontrol mü-
hendisine "haraç" vermeye ne gerek
vardı ki? "İnşaattan anlayan kişiler"
pek âlâ yapıyı yapıyorlardı işte. İnşa-
• İnşaatlar "inşaattan anlayan" kişilere verilmişti. Bunlar da maliyeti azaltacak yaklaşımlan
hemen buldular: Kolon kesitlerini küçülttüler, 18'lik demir yerine 16'lık demir koydular. De-
mirlerin sayısını azalttılar. 20 santimde bir etriye koymak yerine 30-40 santimde bir etriye
koymaya başladılar. Bu hem maliyeti azaltıyor, hem de demirci ustasının işini çok kolaylaştın-
yordu. Üstelik bu tür proje "tadilatlanna" rağmen yapılar yine ayakta duruyordu. Beton kali-
tesi konusunda pek bir şey yapmadılar. Herkes nasıl beton yapıyorsa onlar da öyle yaptılar.
çogu K.ooperaufıe yapım muteahhitle-
re verildi, fakat yeterli hızda ödeme
yapılamaması ve enflasyon nedeniyle
çoğu kooperatif de, yapım emanet
usulüne döndü: Kooperatifler parala-
n biriktikçe inşaatı sürdürdüler ya da
paralarına göre inşaat yaptılar. Bu
arada toplu konut kredileri de çıkma-
ya başlamışü.
Kaba inşaat, diğer bir deyişle yapı-
nın taşıyıcı sıstemı bıtecekü kı kredi
alınsın. Bu arada elde biriken parayı
koymak yerine 30-40 santimde bir et-
riye koymaya başladılar. Bu hem ma-
liyeti azalüyor, hem de demirci,ustası-
nın işini çok kolaylaştınyordu. Üstelik
bu tür proje "tadilatlanna'* rağmen
yapılar yine ayakta duruyordu. Beton
kalitesi konusunda pek bir şey yapma-
dılar. Erzincan'da herkes nasıl beton
yapıyorsa onlar da öyle yaptılar. Mü-
hendisler "gereğinden' fazla demir
çıkartıyorlardı. Böylece "kaba" inşa-
attan epey tasarruf sağlandığı gibi,
kooperatifler aynı parayla daha çok
atlar ilerliyordu, yıkılan falan da yok-
tu.
Kredi, inşaatın düzeyine göre verili-
yordu. Kabası bitmişse şu kadar, ince
işine göre bu kadar. Kredi veren ban-
kalar da, inşaatlann kalitesini denetle-
yen mühendis göndermiyorlardı.
Yalnızca kapı pencere takılmış mı?
Boya badana yapılmış mı? Bunlara
bakılıyordu. ^ _ ^ _ _ _ _ _ ^
Bu arada 1983'te ufak bir deprem — ^ — — — —
oldu. Bu bir uyan olarak göriilmedi. S C R E C E K
Bazı kooperatif inşaatlannda dolgu
duvar hasarlan, belki bazılannda hafif
taşıyıcı sistem hasarlan bile oldu. Ban-
kalar kredi verdikleri kooperatiflerin
inşaatlannı yapım sırasında sigortala-
mışlardı. Bu hasarlan hemen ödediler.
Kredi verirken binalann taşıyıa sis-
temlerini deprem açısından yeterii
dayanımda olduğuna bakmamışlardı.
1983 depreminden sonra da böyle bir
kontrolü, inşaatlann depreme daya-
nıkb taşıyıa sistemleri olup olmadığını
kontrol etmeyi düşünmediler.
Kooperatiflerin projeleri nasıl yapıl-
mışu? Hiç denetlenmiş miydi? Yapım
için belediyeden ruhsat alınıyordu.
Ama belediye projeleri deneüerken
deprem hesabı var mı, yok mu diye
sormuyordu ki, zaten bunu soracak
mühendise belediyede gerek var mıydı
acaba, projeyi yapan mühendis dep-
rem hesabı yapsın. Hem fazla zahmete
girecek, hem de bu emeğınin karşdığı-
nı alamayacağı gibi, eski köye yeni
adet mi geliyordu? Nerdeyse standart-
laşmış projelere fazla bir emek veril-
meden imza aülıyor, mühendis çok bir
ücret alamıyordu ama, olsun, harca-
nan emeğe göre alınan da fena sayıl-
mazdı.
POUTIKAVEOTESI
MEHMED KEMAL
Beşiktaşlı Olmak...
Baba Hakkı, akşam içkilerini motor iskelesinin ya-
nındaki parkta (lokanta) içerdi. Masada yalnız kalmaz,
her zaman yanında bir kaç kişi olurdu. Baba Hakkı ilk
bakışta soğuk bir adamdır. Birkaç tek attıktan sonra
konuşur, bir şeyler anlatır.
Bir akşam Beşiktaşlı llhami (Çura), Hadi Laslo, Erdal
Egemen (ikisi de avukat) oturuyoruz. Söz transterler-
den açıldı. Beşiktaş, ilk transfer parasını Şükrü'ye (G0-
lesin) vermiş. Daha önce herkes gönüllü gelirmiş,
transfer parası yok! Şükrü'nün transferi epeyce yüklü
olmuş, biraz para, bir de başını sokacak dam...
Kulüp sıkıntıya düştüğünde Baba Hakkı oturduğu evi
satıp sıkıntıyı gidermiş. Bilenler söylerler.
Şifo Mehmet'in transfer ücretinin epeyce kabank ol-
duğunu söylüyorlar. Zaten Şifo da ücreti yüksek olsun
diye olağanüstü oyunlar çıkarıyor. Yöneticiler, eldeki-
ni kaçırmak istemezler.
Çengel Hüseyin anlatıyor. Şükrü'ye transfer parası
verildiğinı duyunca, Baba'dan bir şeyler koparmak is-
temiş, elini uzatmış. Baba da avucuna bir şeyler koy-
muş. Çengel hemen avucunu açmış, bir de ne görsün
kâğıt bir beş liralık... Baba'ya ters ters bakası olmuş.
"Bu sana yeter!.." demiş Baba.
Üst üste üç kez şampiyonluk gelince sevınç de gör-
kemli oluyor. Beşiktaş çarşısı baştan ayağa siyah be-
yazlarla donandı. Bu satırları yazdığım sırada henüz
maçlar tamamlanmadı, Sarıyer'le bir oyun var. Antre-
nör Milne, resmi turu attırmıyor. Ingiliz soğukkanlığı
çayı görmeden paçaları sıvamak istemiyor. Maçın biti-
minde sahada durmadı; soyunma odasına doğru koş-
tu..
Beşiktaş, bir semt takımı gibidir, Fener'e Galatasa-
ray'a benzemez. Hangi futbolcu semirmiş, ünlenmişse
bilin ki Şeref Stadı'ndan gelmedir. El altından paralar
verme, futbolcu çalma yoktur. Giden gider, kalanlar
Beşiktaşındır.
Bu yılki şampiyonlukta pek şamata olmadı. Sessiz ve
sakin geçti. Koca koca siyah-beyaz bayraklar açılmış,
flamalar asılmıştı. Bizim Zeytinoğlu'nda Dr. Yavuz,
hem bayrak asmış hem de bir iskelet başı koymuştu.
Bayrak anlaşıldı ama iskelet başı, kuru kafa ne oluyor-
du? Bir anlam verilmedi.
Bindiğim taksinin sürücüsüne sordum:
"Hangi takımdansın?"
"Affedersiniz, Beşiktaş..." dedi.
"Neden affedersiniz?"
"Hani övünmek gibi olmasın!.."
Beşiktaşlı öylesine hoşgörülü, şampiyonken bile
övünmek istemiyor.
"Nerede oturuyorsun?"
"Ataköy'de."
"Hem Beşiktaş, hem Ataköy?"
"Eskiden burada otururmuşuz, sonra Ataköy'e ta-
şınmışız."
Çarşıdaki meyhaneler tıka basa dolu. Şampiyonluk
şerefine herkes birbirine bir şeyler ikram etme hava-
sında. Hasbi'nin lokantası adam almıyor. Beşiktaş'ın
bir özelliği var, sonradan Beşiktaş'a gelmiş olanlar bi-
le birkaç yıl sonra koyu Beşiktaşlı kesiliyor. Takıma toz
kondurmuyorlar. Eskist ile yenisi kaynaşıyor. Kırma
bfr Beşiktaşlı çıkıyor ortaya ama olsun!
Üsküdar'da oturanlar arasında Beşiktaşlı otan var.
"Üsküdar'da oturuyorum, Beşiktaş'ı tutuyorum" di-
yorlar. Ben de öyle değil miyim? Eski takımı bıraktım,
on yıldır Beşiktaş'ı tutuyorum. Dönek deseler bile al-
dırmıyorum, "Beşiktaş..." diyorum. Tipik Beşiktaşlıla-
rı soruyorsanız Nehar Tüblek'e bakın, daha köşeden gö-
rünmesin, Beşiktaşlı olduğu her halinden bellidir.
BULMACA
SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4
1/ Gerçek olmayıp
özgünune benzeti-
lerek uydurulan. 2/
Temiz, katışıksız...
İtalya'da yaşamış
antik halk. 3/ Tıp
dilinde cüzzama
verilen ad... Bir sa-
yı. 4/ "Aynı
biçimde" anlamın-
da kullanılan bağ-
lac. 5/ Çalı çırpı-
dan yapılmış kulu-
be... Tavlada bir sa-
yı. 6/ Bir bağlaç...
Kanlı basur hasta-
lığı. 7/ Bir nesnenin uzayda kapsa-
dığı yer... Deniz giysisi. 8/ Islandı-
ğı zaman kolayca biçimlendirilebi-
len yumusak ve yağlı toprak... Püs-
kürtü. 9/ Söylem ve sarkının dönü-
şümlü olarak birbirini izlemesiyle
belirlenen Ispanyol tiyatro ve mü-
zik gösterisi.
YUKARIDAN AŞAÛIYA: 1/ Tan-
zımat'tan önce islen soylularla zen-
ginleri eğlendirmek olan esnaf sı-
nıfı. 2/ Vücutta biriken azotlu madde... Lezzetli. 3/ Karade-
niz kıyısı halkının giydiği dar paçab potur... Kanşıkrenkli.4/
Tasa tutarak öldürme cezası. 5/ Bir ilimiz... Ender, seyrek. 6/
Kalsiyumun simgesi... Sonuçsuz, başansız. 7/ Uzun omuz at-
kısı... lnilti. 8/ Bir kadın ya da sözcüğün baş harfı. 9/ Şöh-
ret... Kaş ilçesi açıklarındaki ada.
BEDİÜZZAMM MEVlİDlANKARA-KOCATEPE CAMİİ
8051a PEYGAMIER1M12 'a s "\< otmok uzere cutun PEVGAMIEBiaiN (o s)
SAHAIE I KISAM1N. EVUVAULLAHIN ISLÂM MÛCAH[T1.ERINİN.
ŞIHraERIMIZlN »• EHL-t İMANIN tr-^DOre« ruPloıma
nususon ,e'at nın 32 vmnda DUYUK öom a*ni
Bediüzzaman Said Nursî™,
mıjauez ruhloına ithaf ediknek uzere.
Hotm-I Kurân ve MevH-ı Şef»
okunocoktı
Yeni Asya