30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27IU1AY1S1992 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Tele-konftraıs • Kültûr Servisi-Plastıfc Sanatlar Demeği. Amerikan Bas n ve Kültür Merkezi'nın işbiriği} k CİT dizi tele-lconferansgerçelleşiıriyor. İlki bugü n saat 18.0O'de Amerikan Basn ve Kültür Merkezi KütiıpİLa.nesi'nde gerçe kleştirilecek olan :ele-konferansın özelli ği, konuşmacın;n. Ajnerika ile yapılan direkt telefor beğJanüsı aracnlığıyla konferans\«rmesi ve Türkiye'deki izle>icılennın sorulannı yamtlaması. Değışik ıconularda konuşmacılann katılmnı\lasürecek konferanslannilkinde.jeralacak Los Angeles Çağdaş Sanat Müzesi yardıma küratörü Ann Goldsteir, "Çağdaş Sanatla Yeni Gelışmeler ve Müze'nin Bakış> Açısı" konusunu ışleyecek. Yunus Emre resim yarışması • Kültiir Servisi- Esbank larafından dûzenlenen, 9. Yunus Emre resim yanşmasında dereceye gjrenlerin ödülleri verildi. 15 mayıs günü. Eskişehir Devlet Güzel Sanatlar Galensi'nde dûzenlenen ödül törenininaçılışkonuşmasıru, Eskişehir Valisi Ali Fuat Güven yaptı. Yanşmada dereceye giren. sanatçılar ve eserleri şunlar: Kezban Arca Batıbeki "Feelssogood". Mustafa Horasan "Huzurlu Mahşer", Bilgehan Uzuner "Mekanlar 7'\Mehlika Yaşarikiz " Yaşanulann Iç Yapısından", M urtaza Fidan "Başlık". Galatasaray şenliği • Kültür Servisi-Galdtasarav Lisesi9. Kültür Şenliği'nde bugün saaı 13.00'te Sosyal Bilimler Laboratuvan'nda İsa Çebk'in dia gösterisi yer alacak. Tevfik Fikret SaJonu'nda, 14.00'teyapılacak, "Türk Edebiyatında Pohıik Roman" konulu panele ise Mehmet Eroğlu,Selim İleri, Tahsin Yücel. Erdal Öz ve Ahmet Cemal katılacak. Saaı 16.00*da, Sosyal Bilimler Laboratuvan'nda sunulacak ••Sibernetik" konulu dia-seminerin konuşmacısı iseToygar Akman. Günün son etkinliği. YavuzerÇetinkaya'nın IS.OO'de, Aktüalite Merkezi'nde sunacağı A. St. Exupery'nin "Küçük Prens'i. Şeyma Reisoğlu birinci • Kültür Servisi-Seramik Derneği tarafından dûzenlenen "Su" konulu seramik yanşması ödülleri, dün Tarabya Otelinde dûzenlenen bir törenle sahiplerine venldı. Seramik sanatçılan ve öğrencileri dalında dûzenlenen yanşmada, seramik sanatçısı Şeyma Reisoğlu Nalçâ birinciliğe; Ferhan Taylan Erder, Jüri Özel Ödülü'ne değer görüldü. Seramik öğrencileri dalında ise Nalan Danabaş birinci, Melda Ilgaz ikinci, Bahar Kor, Şule Kemerdere. Yeşim Odabaş üçüncü seçildiler. Ruhi Su Dostlar Korosu • Kültür Servisi-Ruhi Su Dostlar Korosu, 1992 yılı konserlerini İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan'nın düzenlediği Gençlik Günleri çerçevesinde bugün saat 19.00'da Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nda vereceği konserle sürdürüyor. 1975yıhnda Dostfar Tiyatrosu bünyesinde Ruhi Su tarafından kurulan Dostlar Korosu, çoğu öğrenci olmak üzere farklı mesleklerden insanlan biraraya getiriyor. Dostlar Korosu, 1987yıhnda Ruhi Su'ya olan saygı ve sevgisini dile getirmek için adının başına kufucusunun adını da ekledi. Akçıl Vivaldi Festivalinde • Küftür Servisi- Mimar Sınan Üniversitesi öğretim üyesi ProfSaim Akçıl, İtaJya'nın Venedik kentinde dûzenlenen "Vivaldi Festivali"nedavet edildi.Solist olarak konser \ermek üzere çağnlan Akçıl, 1 haziranda Venedik'teki Vivaldi Kilisesi'nde vereceği konserde, Vivaldi ve Tartini'den ikı konçertoyu seslendirecek. Tiyatro Festivali • Kültür Servisi-4. Uluslararası Tiyatro Festivali kapsamında bugün Taksim Sahnesi'nde 21.30'da. Dostlar Tiyatrosu'nun sunacağı "Sevdalı Bulut" izlenebilir. Yapı Kredi Festivali • Kühür Servisi- 5. Uluslararası Yapı Kredi Gençlik Festivali kapsamında bugün sunulacak etkinliklerden ilki, CarolineTrettine, Aqua Levi and the Roots Imenson ve The Microhoms'un katılacağı konser. Rumeli hisan'nda yapılacak olan konser 21 .OO'de baslayacak. Gawhorpe Brass'ın vereceği konser ise 21 .OO'de Kalamış Manna'da izlenebilir. 'Kurt KanunıT vizyonda • Kültür Servisi-Yönetmen Ersin Pertan'ın Kemal Tahir'in aynı adlı romanından uyarladığı "Kurt Kanunu" adlı ilkfilmi,cuma günü İstanbul sinemalannda gösterime gıriyor. Mehmet Akan, Aslı Altan, Hümeyra, Berhan Şimşek ve Yılmaz Zafer'in başrollerini paylaştıklan filmde 1926 yılında İzmir'de Atatürk'e karşı suikast düzenlemegirişimleri konuahnıyor. Bale Resitali • Kültür Servisi- Türkiye'de ilk özel bale okulunu kuran Yıldız Âlpar, yann saaı 2O.00'de AKM'de bir bale resitali düzenliyor. Yıldız Alpar Bale Okulu'nun 27, Yıldız Alpar'ınbaledeki 50. yılı dolayısıyla hazırlanan resitalde, Ankara ve istanbul Devlet Balesi sarutçılan ve kendi öğrencileri gösteriler sunacaklar. Teygamber'in Son Beş Günü'nün yazan Tahsin Yücel, Fethi Naci'nin eleştirilerini yanıtladı: SoPun değil, sagfın eleştirisi Dugüne kadar denemeleri, öyküleri, incelemeleriyle tanıdığvnız Tahsin Yüceiin ilk romanı 'Peygamberin Son Beş Günü'son haftalarda en çok tanışûan roman olau. 'Haney Yaşamalı, 'Ben veÖteki', 'Aykın Öyküler'gibiöykükitaplarınmyazarı Tah- sin Yücel'in romanı, Türk solunun bir dönemini de sınırları içine aldığından, siyasal açıdan da konuşulan bir roman niteliği kazandı. Can Yayınları'ndan çıkan kitabm arka kapağındaki tanıtım yazısında, 'Peygamberin Son Beş Günü, sürekli bir bö- lünmenin öyküsü. Devrimci ozan Ranmi Sönmez, takma adıyla 'Peygamber', bir kış akşamı, İstanbıd'ım Taksim Alam'nda, arkasından kimsenin gelmediğini bile bile, en önden gidiyormuş gibi bir duygu içinde yürür. Bu yürüyüş bir bakıma onun bütün ya- şamını özetler. Hep önde olduğunu, hep ileriye doğrugittiğini sanırken yaşamın dışına sürüklenir, gerisinde kalır.... Gerçek devrimciozanlar arasına katümasım sağlayacak 'tabutluk'lar düşleyip durmuş, ama evinde bir tür tutuklu yaşamı sürdürmüştür. Bir yarı büinç içinde geçen son beş gününde ise. düşkrini gerçekleştirdiğini santr, ama yahuzca yıküışlarını yaşar,' deniliyordu. Fethi Naci, Adam Sanaı dergisinin Mayıs 1992, 78. sayısmda Eleştiri Günlüğü'nü Yücel'in bu Uk romanına ayırdı. Fethi Naci, sayfamızda k'ısa bazı alıntılar sunduğumuz Güniüğünde, Yücel'in romanına kimi eleş- tiriler yöneltti ve GünBğünü şu cümlelerle noktaladı: 'Buraya kadar, yazmak istedik- lerimin ancakyarısmıyazabildim. Oysa üzerinde dundacak daha çok yanları var Pey- gamberin Son Beş Günü'nün: Peygamberin 'Marksistliği', Tahsin Yücel'in ötekisol- culara bakışı, Tahsin Yücel'in 'kurulu düzen' karşısındaki tutumu, romanuı yapısı, ünlü yazarlarımıza göndermeler, romandaki somut bilgi yanlışları, bilgi yetersizlik- leri, romanuı Türkçesi... Bunlarıgelecek aya bırakıyorum.' Anlaşılan Peygamberin Son Beş Günü' ile ilgili tartışmalar önümüzdekigünlerde de sürecek. Nitekim bugün Türk Edebiyalı Vakfı'nda (Divanyolu Caddesi, No: 14, Sultanahmet) saat 17.OO'de düzenlenecek bir söyleşide Tahsin Yücel, Nokta dergisi muhabiri Serhat Öztürk'ün Peygamberin Son Beş Günü' ile ilgili sorularmı yanıtlayacak. Biz de tartışmanvn sı- caklığı geçmeden, romanın yazarı Tahsin Yücel'le konuştuk. Yücel, Fethi Naci'nin yönelttiği eleştirüeri yanıtladı. Edebiyat sonmlarının gittikçe daha az konuşulduğu, yazıldığı koşullarda, bu tür düzeyl i tartışmalarla edebiyat ortammın canlı kılınacağı- na inanıyoruz. Fethi Naci'nin yann hakkını saklı tutarak, sözü Yücel'e bırakıyoruz. REFİKDURBAŞ "Öncelikle, kitabımı çok eleştiriyor ama, Fethi Naci'ye teşekkür borçlu olduğumu söyleyeceğirn. Bütün içtenliğimle bunlan söylüyorum, gerçekten değeriendirmeleri benim düşüncelerimle bağdaşmasa da ki- tabım üzerinde en aynntılı biçimde durdu- ğu için... Aynı boyutlarda bir yaa daha ya- zacak. Fethi Naci gibi bir eleştirmenin ki- tabım üzerinde böylesine önemle durması benim için onur verici... öte yandan, yine Naci'den yana söyle- yeceğim bir başka söz var. O da, Naci ile be- V .-^ÜSs^HI dost olduğumuzu dü- şünüyorum. Birçok konuda düşünceleri- mizin birleştiğini bili- yorum kendi bakımımdan. İkinci başka bir şey, bundan 7-8 ay önce Naci, benim bir önceki kitabım "Aykın öyküler" konu- sunda gerçekten övgü dolu, onu yücelten yine uzun bir yazı yazrruştı. Böyle bir yaa- dan sonra ve dostluğtımuzu da gözönüne alırsak düşünceierini hiçbir kaygı, hiçbîr art niyet gütmeden içtenlikle söylemesi yine Naci'den yana çok olumlu bir özellik ve içten, özgün bir eleştirmen özelliği. An- cak gerçekten bu kitaptaki yargdanna kaülmam olanaklı değil." Böyle başlıyor söze Tahsin Yücel. De- neme, inceleme, anlatı, öyküden sonra 15. kitabı "Peygamberin Son Beş Günü" Yü- cel'in ilk romanı... Yücel'le bu ilk"roman"ı ve Fethi Naci'nin "Adam Sanaf'ın bu ak\ı sayısında çıkan yazısı üzerine konuşuyo- ruz. Önce romanda "tip' konusundan baş- layalım: "Tip konusunda söyleyeceğim çok şey- ler olacak. Bir, Don Kişot tipiyle Peygam- ber tipi arasında koşutluklar kuruyor Fet- hi Naci. Bu, koşutluklann ne derece geçerli olduğu bence çok tartışılabilir. Ve hiç sak- lamıyorum, kitabın içinde de geçiyor, be- nim romanımm kahramaru da bir tür Don Kişot, ama genelde "Don Kişot" dediği- miz türden bir Don Kişot. Yalnız romanla, yani "Peygamberin Son Beş Günü" ile cervantes'in romanı "Don Kişot" arasında herhangi bir bağıntı kunmayı hiçbir za- man düşünmedim. Ve böyle bir bağmtının olduğunu da sanmıyorum. Bu kadar ben- zerlikleregörekoşutluk kurarsak "Peygam- berin Son Beş Günü" ile Flaubert'in diye- lim "Iki Şehir"i arasında da kurulabilir. Dostoy^vski'nin herhangi bir romanı arasında da kurulabilir." - Bilir Bilmezler... - Evet, yani onunla daha çok kurulabilir. Hatta ne bileyim Reşat Nuri'nin ya da Yakup Kadri'nin bir romanı ile karşılaştırsak gene böyle benzerlikler bu- labiliriz. Hatta benim çok eleştirdiğim "Kara Kitap"la benim kitap arasında benzerlik- ler ararsak gene bulabiliriz. Bence bunlar yuvarlak benzerlikler ve bumiyorum bu kadar karşılaştırmalara değer mi? - "Türk solu"na nasıl bakıyor, Tahsin Yücel'in "kurulu düzen" karşısındaki tu- tumu nedir" diye soruyor Fethi Naci. Bir de siz yanıtlasanız bu soruyu... - Bu da biraz zorlama bir yorum gibi ge- liyor bana. Neden, ister istemez bilmi- yorum, Türk soluna bakış olsun. Türk solu söz konusu olduğu zaman bir romanda, solun bütününü ahnak diye bir şey söz ko- nusu olamaz. Sık sık çeşitli konuşmalarda söyledim; ben Türk solunun tarihini yaz- mak istemedim. Naci bu yazıyı yazmadan önce de ben çeşitli yerlerde aynı şeyi söyle- dim ve dedim ki: Bu belli bir çevrenin, hani bir sol eleştirisinden söz ediliyorsa, bu so- lun baa mitoslannın eleştirisi olarak nitele- nebilir. Hiçbir zaman solu böyle gülünç eden bir düşünce taşımadım, böyle bir amacım olmadı. Nitekim yoktur da. Ger- çekten dar bir çevrede geçiyor ve bir kişinin yakınlan, yakınlıklan üzerinde duruyor roman. Burada Naci sola büyük haksızhk gö- rüşünden, gözleminden yola çıkıyor. Ama bu görüş yüzde yüz geçerii bir görüş mü? Bence değil. Hemen söyleyeyim, Lukacs benim birçok açıdan görüşlerini paylaş- madığım bir yazar. Gerek belli yazarlan değerlendirmesi acısından, gerek romanı diyelim kı bir araç olarak görmesi acısın- dan. - Sözü "kurulu dü- zen" karşısındaki tu- tumunuza getirecek olursak... - Şimdi "kurulu dü- zen" karşısındaki tutu- muma gelince, bir ro- manı yalnız kahra- manlanna göre yani içindeki kişilere göre değerlendirmek ne derece doğru diye bir soru geüyor aklıma Yani bir roman, yalnız kişilerinden, kişile- rinin yaşamlanndan, psikolojilerinden oluşmaz. Bir kışiyi ya da belli birtakım kişi- leri sol düşünceyle, sol söylemle özdeşleşti- rip de yargılamak yerine, yani romanın bü- tünlüğüne bakınca, o zaman bu kitabın so- lun eleştirisi değil, uzun yıllardır Türkiye'- de iktidarda bulunan sağın, askeri yöne- timlerin, sola yapılan baskılann eleştirisi olduğu açıkça görülür gibime geliyor. Bu- rada da söyleyeyim, ben her şeyden önce bu söylenenlerin kişiliği üzerine kurdum romanı. Benim için ilginç olan oydu. Bu- nun yanmda başka değişik izlekler de var. - Bu izlekleri açahm mı biraz? - örneğin giyim izleği gibi bir adlar izleği, adlandırmalar izleği gibi... Bir aşk izleği var. Yani İstanbul kentinin bir göriinümü, gelişmesi var, ama böyle çok açık bir eleşti- ri biçiminde değü de satırlar arasında görû- len bir eleştiri. Asıl bakış açısını bunlarda, bütünde aramak gerekir gibi geliyor bana. Bir de gerçekten ben hiçbir zaman Marksist olmak savında bulunmadım. püşüncelerim sola açıktır, ama bir Mark- sist değilim. Şimdi birçok Marksist de solu eleştirirken ben eğer solu eleştirmişsem, düşüncem solla alay etmek ise romanımda neden 'Hayır böyle değildir' diyeyim, bunu anlamıyorum. Yalnız romanım üzerinde durulmuyor, birtakım konuşmalanm da Naci'nin yazısında söz konusu ediliyor. Amacun eleştirmekse yani, 'Hayır eleştir- miyonım' demekten amacım ne olabilir? Herkesle alay mı etmek için yapıyorum bunu? Hayır. Gerçekten böyle bir amacım yoktu. Ben içtenlikJe bunu söylüyorum. Şöyle de düşünmek mümkün. 'Ozan, yazar, eleştirmen, ressam, solcudur deni- lebilecek kim varsa...' diyorum romanın içinde. Bunu demek tutuklananlar arasında iş- çilerin olmadığını vurgulamak demek mi- dir? Şu cümleye bakalım: Ozan, yazar, eleştirmen, ressam, solcudur denilince kim varsa... Böyle bir söz var. Buna bakarak Naci şöyle diyor: Tu- tuklananlar arasında işcilerin * olmadığını vurgulamış oluyor.' Yani solcu denilebi- lecek kim varsa sözü, sarîıyorum ışçıleri dış- jamazenazmdan. - Bir de "Feride", yani romanın kadın kahramaru söz konu- su... - örneğin romanın kadın kahramanı Fe- ride için kendisi "zeki" sıfatını kullanıyor. Arkasından da diyor ki "böyle saçmabİclar yapünyor zeki bir kıza..." Romanda da beliriyor ki Feride biraz delifışek biri. Evet, iki dil biliyor, yurtdışında yaşamış, ama Fethi Naci. Şimdi onun iyi birozan olduğu nasıl söylenir? Hani diyor ya 'Böyle şair mi olur be!' Yine Fethi Naci 'Aykın Öyküler' kitabım için yazdığı yanda, "Belki de Tür- kiye'nin en iyi mizah yazan Tahsin Yücel'- dir" diyordu. Sağolsun. Bana bunu söyle- dikten sonra buradaki mizahı gözden kaçırmaması geerekirdi gibime geliyor. - Bu romanımzda biraz kötümser oldu- ğunuz söylenebilir mi? - tyimserlik, kötümserlik acısından pek bakmadım, ama yalnız en azından roma- nın geçtiği dönem konusundaki gözlemler elbetteki iyimser gözlemler değil. Daha çok kötümser gözlemler. Sonlara doğru, ilk bölümün sonunda, Peygamber'le toru- nu arasındaki konuşmalarda da var, ge- neüikle Türk solunu bırakalım, belirli bir- takunmitoslann, örneğin Batılılaşma, iler- leme gibi mitoslann da bir yerde sağla solu birleştirmek gjbi bir sonuç vermesi de en azından bugünkü durumun saptanması olarak pek iyimser gözlemler değil. - Ne yapmak istediğinizi bu romanda, bir de siz anlatmış olsanız... - "Yapmak istediğim, küçük birtakım Son günlerin en çok taröşdan kitaplanndan 'Peygamberin Son Beş Günü'nün yazan Tahsin Yücel (sokla), kitabıyla ilgili olarak Refik Durbaş'm sorulannı yanıtladL(Fotoğraf: ZAFER AKNAR) Başka birtakım aynnülar üzerinde bazı paylaşmadığım değil, birtakım değerlen- dirmeler, daha doğrusu yanhş değerlendir- meler var. Örneğin bir tarihlendirme... Naci kendine göre bir tarihlendirme yapmış. Hesapladığım söylüyor, ama he- saplannın tam verilerini bize vermiyor, bu arada diyor ki 'Bir yılük yedeksubaylık olamazdı savaş yıllan sırasında.' Roman- daki bir aynntıyı benim düştüğüm bir yanlış olarak söylüyor, ama asbnda bu aynnüya bakarak Naci kendi yaptığı ta- rihJendirmeyi gözden gecirse daha iyi eder- Marksizmi çok iyi anladığmı, çok akıllı ol- duğunu, hiçbir yerde söylemiyorum. Bir iki arkadaşına Marksizrru açıklıyor, ama doğru mu açıklıyor, yanlış mı açıklıyor, o konuda hiçbir şey yok. Aynca, Naci bunu çok iyi bilir, romanda görüş açısı diye bir şey vardır, yani kirnin acısından bakıbyor. Bir konuşmada bir arkadaş 'Sizin yeriniz neresi' diye sormuştu. O zaman 'Benim ye- rim bu romarun tamamıyla dışıdır' dedim. Gerçekten de öyle. Daha romanın ba- şında 'Zorunlu Bir Açıklama' diye bir gjriş bölümü var. Orada bir kişinin yazdığı de- • Teygamber'in Son Beş Günü'nün bütününe bakınca, bu kitabm solun eleştirisi değil, uzun yıllardır Türkiye'de iktidarda bulunan sağın, as- keri yönetimlerin, soîa yapılan basküann eîeş- tirisi olduğu açıkça görülür gibime geliyor. di. Böyle bir şey yok. - Siz de bir "ayraç" açar mısınız tarihlen- dirme konusunda? - Örneğin 46 tevkifaü, 51 tevkifatı söz konusu. Ben gerçekten bunu belli bir ta- rihe bağlamadım, tarih vermekten kaçın- dun. Çünkü amaam bir tarih, bir belgesel roman yazmak değildi. Aynca romanın tümü okunduğu zaman da görülüyor ki tutuklanan insanlar daha çok eylemlerin- den dolayı değil, başka nedenlerle tutuk- lanıyorlar. Toplu biçimde olmasa bile bu türlü tutuklamalann kimi zaman böyle başka nedenlere dayandınldığmı biliyoruz ve en azından bu bir romandır ve o şekilde alınmıştır. Tarih söz konusu değil. ğil, daha önce bıyografı olarak yazdıklan, sonra bunu romana dönüştürdükleri var- sayılan beş kişi var, onlann görüş açılan var. İkincisi de kahramanlann birbirlerine bakış açılan var. Böyle olunca bu açilara romanımda yeteri kadar özen gösterdiğimi sanıyorum. Nitekim Peygamber'in epey- dcn beri 4() kuşağının önde gelen ozanla- nndan biri olduğunu hep Peygamber'in ar- kadaşına söylettim. Araştırmaa olarak işin içine girilirse Peygamber'in edebiyatla ilgisi de tarüşılır, ama iyi bir ozan olduğu konusunda hiçbir belirti yok. Buna karşılık Peygamber'in iyi bir ozan ol- mayışını gösteren pek çok belirti var. Hat- ta yazısında da bir yerde bunlan anıyor aynnülar, ınsanlann duygulanyla ilgili, aynı kızı sevmiş iki arkadaşın yıllardan sonra bu kızın resimlerine bakarak, yaşlı, eski âşıklann torunlanndan sözedergibi bu kızdan söz etmeleri benim için bir roman yazan olarak daha önemliydı. Gecmişten söz ederken geleceğe dönük gibi konuşmalan... Ne bileyim işte Don Kişot'un böyle arh kuşanması gibi Pey- gamber'in torununun giysilerini giymesi, bu, romanımın sonunda, ama bir kıbk- kıyafet teması gerçekten baştan beri var. Bir zamanlar hep aynı giysiler giyerken, o kadar aynı giysiler ki her birine bir isim ve- ribniş, ondan sonra giysilerin değjşmesi, yazıb giysiler giymesi, yani bu, Don Kişot'a benzerlikten çok daha başka bir şey ve bilmi- yorum beni daha çok duygulandınyor. Ondan sonra Peygam- ber'in, Rahmi Sönmez'le 'Peygamber' adı arasında iki ada bölünmesi... Aynca dik- kat edibrse sonlara doğru bu yaşblığında kimi amca der, kimi baba, kimi beyamca, biri çıkar dayım der, yani bu adlandırma işi benim için çok daha önemhydi. Yaptığı bir otobüs yolculuğu var. Sonra gittiği gece kulübünde insanlann ne kadar birbirleriyle az anlaştığı var. Otelde bir arkadaşı yatağına bir kadın gönderdiği zaman o 'satılık' kadının ilk kez uykusunda yaşb bir adamla cinselliği yaşaması, çünkü kendisi etken olduğun- dan cinselliği keşfedip de buna dayanarak Peygamber'in peygamberüğine inanması var. Böyle küçük aynntılardı bence ro- manı oluşturan, bunlann birbirleri ara- sındaki ilişkilerdi." Peygamberin Son Beş Günüı Tahsin Yü- cel/ Can Yaymlarıl 312 s./ 32.000 Tl.. FETHİ NACİ'NİN ELEŞTÎRI GÜNLUGU'NDEN Türk solunu gûlünçleştiriyor ...' 'Peygamber "m 'üzerinde taşıdığı'bel- li özellikler, belli nitelikler nelerdir?" ..."Tahsin Yücel, 'tip'ten söz ederken Cimri diyor, Goriot Baba diyor da niçin Don Ouijote'nin adını anmıyor?" ... 'ı)z benliği toplumdaki nesnelgüçler- ce"belirlenmemiş 'tip'leriçin (Cimriiçin, Goriot Baba için) 'tipik'lik tartışmasıge- reksiz; ama Tahsin Yücel'in Peygamberi, tipiklik acısından, Cimrigibi, Goriot Baba gibi tiplerle karşılaştmlamaz." ..."Tuhaf'bir 'tip 'tir Peygamber, 'tipik olmayan' (atypiauei bir 'tip'tir." ...(Peygamber'in Son Beş Günü de emekçilere karşı mücadelesinde. sosyaliz- me karşı mücadelesinde burjuvazinin el'ın- degüçlü bir silah olmaya aday. Tahsin Yü- cel, Marksizmide, Türk solunu dagülünç- leştirmek için elinden geleniyapmış. Göre- ceğiz bunları.) ..."Peygamber'i Türk solu ile yüzde yüz özdeşleştiremedi- ğini söylüyor Tahsin Yücel, yani Peygam- ber'in 'tipik' bir kişi olmadığını kabul edi- yor, Pevgamber'isol- cu sanatçılarla da öz- deşleştirmediğini söylüyor, ama Peygam- ber gibi, solculuğu bırakıp pezevenk olan Matrakçı Nasuh gibi tipler dışmda, 'Türk solunu temsil edebilir, Türk solu ile özdeş- leştirilebilir' bir roman kişisi de yerleştire- miyor romanına. " ..."Keşke hikâye olarak yazsaydı Pey- gamber'i Tahsin Yücel! O zaman. 'Pey- gamber, gerçekliğin tümünü temsil eder mi? Peygamber'le yetinilmeli midir' gibi sorulara gerek kalmayacaktı." ..."Ancak hikâye biçimindeyazıldığı za- man siyasal lartışmaların dışında kalabile- cek olan Peygamber'in Son Beş Günü. ro- man biçiminde yazıltncu iki soruyu gün- demegetiriyor: Tahsin Yücel, 'Türk solu'na nasıl bakı- yor, Tahsin Yücel'in 'kurulu düzen' karşısındaki tutumu nedir'" Yazar Füsun Erbulak: Pornografî değil aşktan sözediyorum ANTALYA (AA)- Yazar Füsun Erbu- lak, edepsiz edebiyatın da olabileceğini, edebiyatın "cdep" demek olmadığını söy- ledi. Kitaplannı imzalamak üzere Antal- ya'da bulunan Füsun Erbulak, kitaplan- nın pekçok kişi tarafından pornografık olarak algılandığını belirterek, "Ben por- nografiden değil, aşktan söz ediyorum. Ama aşka bakış yamuk olduğu için. yazdıklanm pornografi olarak değerlen- diriliyor" dedi. Kitaplannda, erkeklerin yaptığı "na- mussuzluklan" sergilediğini bildiren Erbulak, şöyle konuştu: "Bu namus- suzluklar. er- keklerin yalana bağımlılığı, er- kek poligamisi, kansı ve sevgili- leri arasında or- kestra şefi ol- ması. erkini ko- rumak için ölümcül bir mü- cadele vermesi, asalak olması. giderek kendini satabilmesi ve bir erkek orospusu haline dönüşebilmesi. Ben bu soruna tanıklık ediyor ve cinsler acısından en önemli sorunun bu olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden, kitaplanmda bu namussuzluk- lan sergiliyorum. Bundan sonra da aynı konuda yazmaya devam edeceğim." Kendisini çıplak bir yazar olarak nite- lendiren Erbulak. "Ben edebiyatın edep demek olmadığını savunuyorum. Edep- siz bir edebiyat da vardır. Benim kitapla- nrpda kurgu yoktur. Çünkü yaşamm, lüm kurgulardan daha densiz olduğuna inanıyorum" dedi. 35 yıllık tiyatro tutkusunun bittigini, bu yüzden artık tiyatro yapmayı düşün- mediğini söyleyen Füsun Erbulak. "Ti- yatro aşk olmayınca yapılmıyor. Benim tiyatro aşkım bitti. Ancak son zamanlar- da oyun yazma çalışmalan yapıyorum" diye konuştu. Dünya Çevre Günü Mimarlar Odası'nın Dostluk ödülleri Kültür Senisi- İstanbul Mimarlar Odası. Çevre Günü 92'nin gündemini, 'Kültür Mirasımızın Korunmasında Toplumsal Duyarlılığın Yükseltihnesı" olarak belirledı. Bu nedenle Dünya Çevre Günü. 3 Ha- ziran 1992 Çarşamb,a gunu MSÜ Odi- loryumu'nda. "Kültür Mirasımızın Ko- runmasında Toplumsal Duyarlılığın Yükseltilmesine katkıda bulunan der- neklere, kurumlara, gönüllü gruplara ve kişilere (mimari mirasın korunmasında mimar olmadıklan halde çaba gösteren, ürün veren) Mimarlık Odasının Dostluk Ödülleri verilecek. istanbul Mimarlar Odası. kültür ve doğa değerlenne. "yurttaşlık sorumlulu- ğu içerısinde " sahiplenmenin örneklerini sergileycn kişi, grup ve çevrelcrin. bu yöndeki toplumsal katıhmını zenginleşti- recek bir ortak çalışma platformu ger- çeklcştirmek amacıyla forum. panel ve ödül töreninden oluşan bir ctkinlik dü- zen ledi. "İstanbu! İçin Sivil Dayanışma Plat- formu" başlığındaki saat 10.30'da başla- yacak foruma. tüm çevre örgütleri, gö- nüllü aruplar ve sivil kurumlar kalılacak- lar. Bu arada, bu kuruluşlann İstanbul'un kültür ve doğa değerlerini koruma yö- nünde güçbirliği yapmalanna yönelik bir protokol imzalanacak. "Nasıl Bir Koruma Yasası" konulu paneli Prof.Dr.Metin Sözen yönetecek. Saal 14.00'te başlayacak panelin ko- nuşmacılan Prof. Dr. Gündüz Gökçe. Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu. Doç.Dr. Cengiz Eruzun. Y. Mimar Bcsim Çeçc- ner vc Prof. Dr. Emre Aysu. İstanbul Mimarlar Odası'nın Dünya Çevre Gününde düzenlediği etkinlikte. \y a\nca kültür mırasının korunmasında ö/verili çabalar harcayan \c bu vönde kalıcı iirünler veren "meslek dışı" kişi ve t kuruluşlara. "İstanbul'dakı mimarlar adına" Dostluk Plaketi sunulacak. > Dostluk Plaketi verilecek kişiler arasın-. da Nail Çakırhan, Perihan Balcı, Süha Ann. Çclik Gülerso). Hilmi Etikan. Dcr- viij Parlak. Hasan Özgen, Metin Sözcn. Aiaetıin Bahçckapılı ve Necdet Sakaoğlu bulunuvor. IzmirFestivali'nde Carnıina Burana Kültür Servisi- 6. Uluslararası İzmir Sanat Festıvali'nın kesin programı beiir- lcndi. Festival. 22 haziran akşamı Efes Antik Tiyatro'da gerçekleştirilecek açılış kon- scri ile başlayacak. j Konser, İzmir Qev lct Senfoni Orkest- ' rası'nın eşliğinde, İzmir Devlet Opera ve ' Balesi Çocuk Korosu ile 120 kişilik Frankfurt Singakamedia Korosu, Carl OfTun ünlü yapıtı" Carmina Burana"- kantatmı sunacak. Orkestrayı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Şef Ren- gım Gökmen yönetecek. Bu v ilki programda yeralacak 9göste- rinin 5'i Efes Antik Tiyatro'da, 4'ü ise Fuar Açıkhava Tiyatrosu'nda gerçek- leştirilecek. Festival biletleri 8 hazirandan itibaren Devlet Opera ve Balesi. Devlet Senfoni Orkestrası ve Karşıyaka Devleı Tiyat- rosu gişelerinin yani sıra Karşıyaka Te- mizocak Sanat Galerisi. Beyrnen. Selçuk Efes Müzesi. Efes Antik Tiyatro. Bod- rum XL Travel Shop ve Kuşadası festi- val bürolannda satışa çıkanlacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle