Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27IU1AY1S1992 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Tele-konftraıs
• Kültûr Servisi-Plastıfc Sanatlar
Demeği. Amerikan Bas n ve Kültür
Merkezi'nın işbiriği} k CİT dizi
tele-lconferansgerçelleşiıriyor. İlki
bugü n saat 18.0O'de Amerikan Basn ve
Kültür Merkezi KütiıpİLa.nesi'nde
gerçe kleştirilecek olan :ele-konferansın
özelli ği, konuşmacın;n. Ajnerika ile
yapılan direkt telefor beğJanüsı
aracnlığıyla konferans\«rmesi ve
Türkiye'deki izle>icılennın sorulannı
yamtlaması. Değışik ıconularda
konuşmacılann katılmnı\lasürecek
konferanslannilkinde.jeralacak Los
Angeles Çağdaş Sanat Müzesi yardıma
küratörü Ann Goldsteir, "Çağdaş
Sanatla Yeni Gelışmeler ve Müze'nin
Bakış> Açısı" konusunu ışleyecek.
Yunus Emre resim
yarışması
• Kültiir Servisi- Esbank larafından
dûzenlenen, 9. Yunus Emre resim
yanşmasında dereceye gjrenlerin ödülleri
verildi. 15 mayıs günü. Eskişehir Devlet
Güzel Sanatlar Galensi'nde dûzenlenen
ödül törenininaçılışkonuşmasıru,
Eskişehir Valisi Ali Fuat Güven yaptı.
Yanşmada dereceye giren. sanatçılar ve
eserleri şunlar: Kezban Arca Batıbeki
"Feelssogood". Mustafa Horasan
"Huzurlu Mahşer", Bilgehan Uzuner
"Mekanlar 7'\Mehlika Yaşarikiz
" Yaşanulann Iç Yapısından", M urtaza
Fidan "Başlık".
Galatasaray şenliği
• Kültür Servisi-Galdtasarav Lisesi9.
Kültür Şenliği'nde bugün saaı 13.00'te
Sosyal Bilimler Laboratuvan'nda İsa
Çebk'in dia gösterisi yer alacak. Tevfik
Fikret SaJonu'nda, 14.00'teyapılacak,
"Türk Edebiyatında Pohıik Roman"
konulu panele ise Mehmet Eroğlu,Selim
İleri, Tahsin Yücel. Erdal Öz ve Ahmet
Cemal katılacak. Saaı 16.00*da, Sosyal
Bilimler Laboratuvan'nda sunulacak
••Sibernetik" konulu dia-seminerin
konuşmacısı iseToygar Akman. Günün
son etkinliği. YavuzerÇetinkaya'nın
IS.OO'de, Aktüalite Merkezi'nde
sunacağı A. St. Exupery'nin "Küçük
Prens'i.
Şeyma Reisoğlu birinci
• Kültür
Servisi-Seramik
Derneği
tarafından
dûzenlenen "Su"
konulu seramik
yanşması
ödülleri, dün
Tarabya
Otelinde
dûzenlenen bir
törenle
sahiplerine venldı. Seramik sanatçılan ve
öğrencileri dalında dûzenlenen
yanşmada, seramik sanatçısı Şeyma
Reisoğlu Nalçâ birinciliğe; Ferhan
Taylan Erder, Jüri Özel Ödülü'ne değer
görüldü. Seramik öğrencileri dalında ise
Nalan Danabaş birinci, Melda Ilgaz
ikinci, Bahar Kor, Şule Kemerdere.
Yeşim Odabaş üçüncü seçildiler.
Ruhi Su Dostlar Korosu
• Kültür Servisi-Ruhi Su Dostlar
Korosu, 1992 yılı konserlerini İstanbul
Belediyesi Şehir Tiyatrolan'nın
düzenlediği Gençlik Günleri çerçevesinde
bugün saat 19.00'da Harbiye Muhsin
Ertuğrul Tiyatrosu'nda vereceği konserle
sürdürüyor. 1975yıhnda Dostfar
Tiyatrosu bünyesinde Ruhi Su
tarafından kurulan Dostlar Korosu,
çoğu öğrenci olmak üzere farklı
mesleklerden insanlan biraraya
getiriyor. Dostlar Korosu, 1987yıhnda
Ruhi Su'ya olan saygı ve sevgisini dile
getirmek için adının başına kufucusunun
adını da ekledi.
Akçıl Vivaldi Festivalinde
• Küftür Servisi- Mimar Sınan
Üniversitesi öğretim üyesi ProfSaim
Akçıl, İtaJya'nın Venedik kentinde
dûzenlenen "Vivaldi Festivali"nedavet
edildi.Solist olarak konser \ermek üzere
çağnlan Akçıl, 1 haziranda
Venedik'teki Vivaldi Kilisesi'nde
vereceği konserde, Vivaldi ve Tartini'den
ikı konçertoyu seslendirecek.
Tiyatro Festivali
• Kültür Servisi-4. Uluslararası Tiyatro
Festivali kapsamında bugün Taksim
Sahnesi'nde 21.30'da. Dostlar
Tiyatrosu'nun sunacağı "Sevdalı Bulut"
izlenebilir.
Yapı Kredi Festivali
• Kühür Servisi- 5. Uluslararası Yapı
Kredi Gençlik Festivali kapsamında
bugün sunulacak etkinliklerden ilki,
CarolineTrettine, Aqua Levi and the
Roots Imenson ve The Microhoms'un
katılacağı konser. Rumeli hisan'nda
yapılacak olan konser 21 .OO'de
baslayacak. Gawhorpe Brass'ın vereceği
konser ise 21 .OO'de Kalamış Manna'da
izlenebilir.
'Kurt KanunıT vizyonda
• Kültür Servisi-Yönetmen Ersin
Pertan'ın Kemal Tahir'in aynı adlı
romanından uyarladığı "Kurt Kanunu"
adlı ilkfilmi,cuma günü İstanbul
sinemalannda gösterime gıriyor.
Mehmet Akan, Aslı Altan, Hümeyra,
Berhan Şimşek ve Yılmaz Zafer'in
başrollerini paylaştıklan filmde 1926
yılında İzmir'de Atatürk'e karşı suikast
düzenlemegirişimleri konuahnıyor.
Bale Resitali
• Kültür Servisi- Türkiye'de ilk özel bale
okulunu kuran Yıldız Âlpar, yann saaı
2O.00'de AKM'de bir bale resitali
düzenliyor. Yıldız Alpar Bale
Okulu'nun 27, Yıldız Alpar'ınbaledeki
50. yılı dolayısıyla hazırlanan resitalde,
Ankara ve istanbul Devlet Balesi
sarutçılan ve kendi öğrencileri gösteriler
sunacaklar.
Teygamber'in Son Beş Günü'nün yazan Tahsin Yücel, Fethi Naci'nin eleştirilerini yanıtladı:
SoPun değil, sagfın eleştirisi
Dugüne kadar denemeleri, öyküleri, incelemeleriyle tanıdığvnız Tahsin Yüceiin
ilk romanı 'Peygamberin Son Beş Günü'son haftalarda en çok tanışûan roman olau.
'Haney Yaşamalı, 'Ben veÖteki', 'Aykın Öyküler'gibiöykükitaplarınmyazarı Tah-
sin Yücel'in romanı, Türk solunun bir dönemini de sınırları içine aldığından, siyasal
açıdan da konuşulan bir roman niteliği kazandı. Can Yayınları'ndan çıkan kitabm
arka kapağındaki tanıtım yazısında, 'Peygamberin Son Beş Günü, sürekli bir bö-
lünmenin öyküsü. Devrimci ozan Ranmi Sönmez, takma adıyla 'Peygamber', bir kış
akşamı, İstanbıd'ım Taksim Alam'nda, arkasından kimsenin gelmediğini bile bile, en
önden gidiyormuş gibi bir duygu içinde yürür. Bu yürüyüş bir bakıma onun bütün ya-
şamını özetler. Hep önde olduğunu, hep ileriye doğrugittiğini sanırken yaşamın dışına
sürüklenir, gerisinde kalır.... Gerçek devrimciozanlar arasına katümasım sağlayacak
'tabutluk'lar düşleyip durmuş, ama evinde bir tür tutuklu yaşamı sürdürmüştür. Bir
yarı büinç içinde geçen son beş gününde ise. düşkrini gerçekleştirdiğini santr, ama
yahuzca yıküışlarını yaşar,' deniliyordu. Fethi Naci, Adam Sanaı dergisinin Mayıs
1992, 78. sayısmda Eleştiri Günlüğü'nü Yücel'in bu Uk romanına ayırdı. Fethi Naci,
sayfamızda k'ısa bazı alıntılar sunduğumuz Güniüğünde, Yücel'in romanına kimi eleş-
tiriler yöneltti ve GünBğünü şu cümlelerle noktaladı: 'Buraya kadar, yazmak istedik-
lerimin ancakyarısmıyazabildim. Oysa üzerinde dundacak daha çok yanları var Pey-
gamberin Son Beş Günü'nün: Peygamberin 'Marksistliği', Tahsin Yücel'in ötekisol-
culara bakışı, Tahsin Yücel'in 'kurulu düzen' karşısındaki tutumu, romanuı yapısı,
ünlü yazarlarımıza göndermeler, romandaki somut bilgi yanlışları, bilgi yetersizlik-
leri, romanuı Türkçesi... Bunlarıgelecek aya bırakıyorum.' Anlaşılan Peygamberin
Son Beş Günü' ile ilgili tartışmalar önümüzdekigünlerde de sürecek. Nitekim bugün
Türk Edebiyalı Vakfı'nda (Divanyolu Caddesi, No: 14, Sultanahmet) saat 17.OO'de
düzenlenecek bir söyleşide Tahsin Yücel, Nokta dergisi muhabiri Serhat Öztürk'ün
Peygamberin Son Beş Günü' ile ilgili sorularmı yanıtlayacak. Biz de tartışmanvn sı-
caklığı geçmeden, romanın yazarı Tahsin Yücel'le konuştuk. Yücel, Fethi Naci'nin
yönelttiği eleştirüeri yanıtladı. Edebiyat sonmlarının gittikçe daha az konuşulduğu,
yazıldığı koşullarda, bu tür düzeyl i tartışmalarla edebiyat ortammın canlı kılınacağı-
na inanıyoruz. Fethi Naci'nin yann hakkını saklı tutarak, sözü Yücel'e bırakıyoruz.
REFİKDURBAŞ
"Öncelikle, kitabımı çok eleştiriyor ama,
Fethi Naci'ye teşekkür borçlu olduğumu
söyleyeceğirn. Bütün içtenliğimle bunlan
söylüyorum, gerçekten değeriendirmeleri
benim düşüncelerimle bağdaşmasa da ki-
tabım üzerinde en aynntılı biçimde durdu-
ğu için... Aynı boyutlarda bir yaa daha ya-
zacak. Fethi Naci gibi bir eleştirmenin ki-
tabım üzerinde böylesine önemle durması
benim için onur verici...
öte yandan, yine
Naci'den yana söyle-
yeceğim bir başka söz
var. O da, Naci ile be-
V .-^ÜSs^HI dost olduğumuzu dü-
şünüyorum. Birçok
konuda düşünceleri-
mizin birleştiğini bili-
yorum kendi bakımımdan. İkinci başka bir
şey, bundan 7-8 ay önce Naci, benim bir
önceki kitabım "Aykın öyküler" konu-
sunda gerçekten övgü dolu, onu yücelten
yine uzun bir yazı yazrruştı. Böyle bir yaa-
dan sonra ve dostluğtımuzu da gözönüne
alırsak düşünceierini hiçbir kaygı, hiçbîr
art niyet gütmeden içtenlikle söylemesi
yine Naci'den yana çok olumlu bir özellik
ve içten, özgün bir eleştirmen özelliği. An-
cak gerçekten bu kitaptaki yargdanna
kaülmam olanaklı değil."
Böyle başlıyor söze Tahsin Yücel. De-
neme, inceleme, anlatı, öyküden sonra 15.
kitabı "Peygamberin Son Beş Günü" Yü-
cel'in ilk romanı... Yücel'le bu ilk"roman"ı
ve Fethi Naci'nin "Adam Sanaf'ın bu ak\ı
sayısında çıkan yazısı üzerine konuşuyo-
ruz. Önce romanda "tip' konusundan baş-
layalım:
"Tip konusunda söyleyeceğim çok şey-
ler olacak. Bir, Don Kişot tipiyle Peygam-
ber tipi arasında koşutluklar kuruyor Fet-
hi Naci. Bu, koşutluklann ne derece geçerli
olduğu bence çok tartışılabilir. Ve hiç sak-
lamıyorum, kitabın içinde de geçiyor, be-
nim romanımm kahramaru da bir tür Don
Kişot, ama genelde "Don Kişot" dediği-
miz türden bir Don Kişot. Yalnız romanla,
yani "Peygamberin Son Beş Günü" ile
cervantes'in romanı "Don Kişot" arasında
herhangi bir bağıntı kunmayı hiçbir za-
man düşünmedim. Ve böyle bir bağmtının
olduğunu da sanmıyorum. Bu kadar ben-
zerlikleregörekoşutluk kurarsak "Peygam-
berin Son Beş Günü" ile Flaubert'in diye-
lim "Iki Şehir"i arasında da kurulabilir.
Dostoy^vski'nin herhangi bir romanı
arasında da kurulabilir."
- Bilir Bilmezler...
- Evet, yani onunla
daha çok kurulabilir.
Hatta ne bileyim Reşat
Nuri'nin ya da Yakup
Kadri'nin bir romanı
ile karşılaştırsak gene
böyle benzerlikler bu-
labiliriz. Hatta benim
çok eleştirdiğim "Kara
Kitap"la benim kitap arasında benzerlik-
ler ararsak gene bulabiliriz. Bence bunlar
yuvarlak benzerlikler ve bumiyorum bu
kadar karşılaştırmalara değer mi?
- "Türk solu"na nasıl bakıyor, Tahsin
Yücel'in "kurulu düzen" karşısındaki tu-
tumu nedir" diye soruyor Fethi Naci. Bir
de siz yanıtlasanız bu soruyu...
- Bu da biraz zorlama bir yorum gibi ge-
liyor bana. Neden, ister istemez bilmi-
yorum, Türk soluna bakış olsun. Türk solu
söz konusu olduğu zaman bir romanda,
solun bütününü ahnak diye bir şey söz ko-
nusu olamaz. Sık sık çeşitli konuşmalarda
söyledim; ben Türk solunun tarihini yaz-
mak istemedim. Naci bu yazıyı yazmadan
önce de ben çeşitli yerlerde aynı şeyi söyle-
dim ve dedim ki: Bu belli bir çevrenin, hani
bir sol eleştirisinden söz ediliyorsa, bu so-
lun baa mitoslannın eleştirisi olarak nitele-
nebilir. Hiçbir zaman solu böyle gülünç
eden bir düşünce taşımadım, böyle bir
amacım olmadı. Nitekim yoktur da. Ger-
çekten dar bir çevrede geçiyor ve bir kişinin
yakınlan, yakınlıklan üzerinde duruyor
roman.
Burada Naci sola büyük haksızhk gö-
rüşünden, gözleminden yola çıkıyor. Ama
bu görüş yüzde yüz geçerii bir görüş mü?
Bence değil. Hemen söyleyeyim, Lukacs
benim birçok açıdan görüşlerini paylaş-
madığım bir yazar. Gerek belli yazarlan
değerlendirmesi acısından, gerek romanı
diyelim kı bir araç olarak görmesi acısın-
dan.
- Sözü "kurulu dü-
zen" karşısındaki tu-
tumunuza getirecek
olursak...
- Şimdi "kurulu dü-
zen" karşısındaki tutu-
muma gelince, bir ro-
manı yalnız kahra-
manlanna göre yani
içindeki kişilere göre değerlendirmek ne
derece doğru diye bir soru geüyor aklıma
Yani bir roman, yalnız kişilerinden, kişile-
rinin yaşamlanndan, psikolojilerinden
oluşmaz. Bir kışiyi ya da belli birtakım kişi-
leri sol düşünceyle, sol söylemle özdeşleşti-
rip de yargılamak yerine, yani romanın bü-
tünlüğüne bakınca, o zaman bu kitabın so-
lun eleştirisi değil, uzun yıllardır Türkiye'-
de iktidarda bulunan sağın, askeri yöne-
timlerin, sola yapılan baskılann eleştirisi
olduğu açıkça görülür gibime geliyor. Bu-
rada da söyleyeyim, ben her şeyden önce
bu söylenenlerin kişiliği üzerine kurdum
romanı. Benim için ilginç olan oydu. Bu-
nun yanmda başka değişik izlekler de var.
- Bu izlekleri açahm mı biraz?
- örneğin giyim izleği gibi bir adlar izleği,
adlandırmalar izleği gibi... Bir aşk izleği
var. Yani İstanbul kentinin bir göriinümü,
gelişmesi var, ama böyle çok açık bir eleşti-
ri biçiminde değü de satırlar arasında görû-
len bir eleştiri. Asıl bakış açısını bunlarda,
bütünde aramak gerekir gibi geliyor bana.
Bir de gerçekten ben hiçbir zaman
Marksist olmak savında bulunmadım.
püşüncelerim sola açıktır, ama bir Mark-
sist değilim. Şimdi birçok Marksist de solu
eleştirirken ben eğer solu eleştirmişsem,
düşüncem solla alay etmek ise romanımda
neden 'Hayır böyle değildir' diyeyim, bunu
anlamıyorum. Yalnız romanım üzerinde
durulmuyor, birtakım konuşmalanm da
Naci'nin yazısında söz konusu ediliyor.
Amacun eleştirmekse yani, 'Hayır eleştir-
miyonım' demekten amacım ne olabilir?
Herkesle alay mı etmek için yapıyorum
bunu? Hayır. Gerçekten böyle bir amacım
yoktu. Ben içtenlikJe bunu söylüyorum.
Şöyle de düşünmek mümkün. 'Ozan,
yazar, eleştirmen, ressam, solcudur deni-
lebilecek kim varsa...' diyorum romanın
içinde.
Bunu demek tutuklananlar arasında iş-
çilerin olmadığını vurgulamak demek mi-
dir? Şu cümleye bakalım: Ozan, yazar,
eleştirmen, ressam, solcudur denilince kim
varsa... Böyle bir söz var. Buna bakarak
Naci şöyle diyor: Tu-
tuklananlar arasında
işcilerin * olmadığını
vurgulamış oluyor.'
Yani solcu denilebi-
lecek kim varsa sözü,
sarîıyorum ışçıleri dış-
jamazenazmdan.
- Bir de "Feride",
yani romanın kadın kahramaru söz konu-
su...
- örneğin romanın kadın kahramanı Fe-
ride için kendisi "zeki" sıfatını kullanıyor.
Arkasından da diyor ki "böyle saçmabİclar
yapünyor zeki bir kıza..." Romanda da
beliriyor ki Feride biraz delifışek biri. Evet,
iki dil biliyor, yurtdışında yaşamış, ama
Fethi Naci. Şimdi onun iyi birozan olduğu
nasıl söylenir? Hani diyor ya 'Böyle şair mi
olur be!' Yine Fethi Naci 'Aykın Öyküler'
kitabım için yazdığı yanda, "Belki de Tür-
kiye'nin en iyi mizah yazan Tahsin Yücel'-
dir" diyordu. Sağolsun. Bana bunu söyle-
dikten sonra buradaki mizahı gözden
kaçırmaması geerekirdi gibime geliyor.
- Bu romanımzda biraz kötümser oldu-
ğunuz söylenebilir mi?
- tyimserlik, kötümserlik acısından pek
bakmadım, ama yalnız en azından roma-
nın geçtiği dönem konusundaki gözlemler
elbetteki iyimser gözlemler değil. Daha
çok kötümser gözlemler. Sonlara doğru,
ilk bölümün sonunda, Peygamber'le toru-
nu arasındaki konuşmalarda da var, ge-
neüikle Türk solunu bırakalım, belirli bir-
takunmitoslann, örneğin Batılılaşma, iler-
leme gibi mitoslann da bir yerde sağla solu
birleştirmek gjbi bir sonuç vermesi de en
azından bugünkü durumun saptanması
olarak pek iyimser gözlemler değil.
- Ne yapmak istediğinizi bu romanda,
bir de siz anlatmış olsanız...
- "Yapmak istediğim, küçük birtakım
Son günlerin en çok taröşdan kitaplanndan 'Peygamberin Son Beş Günü'nün yazan Tahsin Yücel (sokla), kitabıyla ilgili olarak
Refik Durbaş'm sorulannı yanıtladL(Fotoğraf: ZAFER AKNAR)
Başka birtakım aynnülar üzerinde bazı
paylaşmadığım değil, birtakım değerlen-
dirmeler, daha doğrusu yanhş değerlendir-
meler var. Örneğin bir tarihlendirme...
Naci kendine göre bir tarihlendirme
yapmış. Hesapladığım söylüyor, ama he-
saplannın tam verilerini bize vermiyor, bu
arada diyor ki 'Bir yılük yedeksubaylık
olamazdı savaş yıllan sırasında.' Roman-
daki bir aynntıyı benim düştüğüm bir
yanlış olarak söylüyor, ama asbnda bu
aynnüya bakarak Naci kendi yaptığı ta-
rihJendirmeyi gözden gecirse daha iyi eder-
Marksizmi çok iyi anladığmı, çok akıllı ol-
duğunu, hiçbir yerde söylemiyorum. Bir
iki arkadaşına Marksizrru açıklıyor, ama
doğru mu açıklıyor, yanlış mı açıklıyor, o
konuda hiçbir şey yok. Aynca, Naci bunu
çok iyi bilir, romanda görüş açısı diye bir
şey vardır, yani kirnin acısından bakıbyor.
Bir konuşmada bir arkadaş 'Sizin yeriniz
neresi' diye sormuştu. O zaman 'Benim ye-
rim bu romarun tamamıyla dışıdır' dedim.
Gerçekten de öyle. Daha romanın ba-
şında 'Zorunlu Bir Açıklama' diye bir gjriş
bölümü var. Orada bir kişinin yazdığı de-
• Teygamber'in Son Beş Günü'nün bütününe
bakınca, bu kitabm solun eleştirisi değil, uzun
yıllardır Türkiye'de iktidarda bulunan sağın, as-
keri yönetimlerin, soîa yapılan basküann eîeş-
tirisi olduğu açıkça görülür gibime geliyor.
di. Böyle bir şey yok.
- Siz de bir "ayraç" açar mısınız tarihlen-
dirme konusunda?
- Örneğin 46 tevkifaü, 51 tevkifatı söz
konusu. Ben gerçekten bunu belli bir ta-
rihe bağlamadım, tarih vermekten kaçın-
dun. Çünkü amaam bir tarih, bir belgesel
roman yazmak değildi. Aynca romanın
tümü okunduğu zaman da görülüyor ki
tutuklanan insanlar daha çok eylemlerin-
den dolayı değil, başka nedenlerle tutuk-
lanıyorlar. Toplu biçimde olmasa bile bu
türlü tutuklamalann kimi zaman böyle
başka nedenlere dayandınldığmı biliyoruz
ve en azından bu bir romandır ve o şekilde
alınmıştır. Tarih söz konusu değil.
ğil, daha önce bıyografı olarak yazdıklan,
sonra bunu romana dönüştürdükleri var-
sayılan beş kişi var, onlann görüş açılan
var. İkincisi de kahramanlann birbirlerine
bakış açılan var. Böyle olunca bu açilara
romanımda yeteri kadar özen gösterdiğimi
sanıyorum. Nitekim Peygamber'in epey-
dcn beri 4() kuşağının önde gelen ozanla-
nndan biri olduğunu hep Peygamber'in ar-
kadaşına söylettim. Araştırmaa olarak
işin içine girilirse Peygamber'in edebiyatla
ilgisi de tarüşılır, ama iyi bir ozan olduğu
konusunda hiçbir belirti yok. Buna
karşılık Peygamber'in iyi bir ozan ol-
mayışını gösteren pek çok belirti var. Hat-
ta yazısında da bir yerde bunlan anıyor
aynnülar, ınsanlann duygulanyla ilgili,
aynı kızı sevmiş iki arkadaşın yıllardan
sonra bu kızın resimlerine bakarak, yaşlı,
eski âşıklann torunlanndan sözedergibi bu
kızdan söz etmeleri benim için bir roman
yazan olarak daha önemliydı.
Gecmişten söz ederken geleceğe dönük
gibi konuşmalan... Ne bileyim işte Don
Kişot'un böyle arh kuşanması gibi Pey-
gamber'in torununun giysilerini giymesi,
bu, romanımın sonunda, ama bir kıbk-
kıyafet teması gerçekten baştan beri var.
Bir zamanlar hep aynı giysiler giyerken, o
kadar aynı giysiler ki
her birine bir isim ve-
ribniş, ondan sonra
giysilerin değjşmesi,
yazıb giysiler giymesi,
yani bu, Don Kişot'a
benzerlikten çok daha
başka bir şey ve bilmi-
yorum beni daha çok
duygulandınyor. Ondan sonra Peygam-
ber'in, Rahmi Sönmez'le 'Peygamber' adı
arasında iki ada bölünmesi... Aynca dik-
kat edibrse sonlara doğru bu yaşblığında
kimi amca der, kimi baba, kimi beyamca,
biri çıkar dayım der, yani bu adlandırma
işi benim için çok daha önemhydi.
Yaptığı bir otobüs yolculuğu var. Sonra
gittiği gece kulübünde insanlann ne kadar
birbirleriyle az anlaştığı var.
Otelde bir arkadaşı yatağına bir kadın
gönderdiği zaman o 'satılık' kadının ilk
kez uykusunda yaşb bir adamla cinselliği
yaşaması, çünkü kendisi etken olduğun-
dan cinselliği keşfedip de buna dayanarak
Peygamber'in peygamberüğine inanması
var. Böyle küçük aynntılardı bence ro-
manı oluşturan, bunlann birbirleri ara-
sındaki ilişkilerdi."
Peygamberin Son Beş Günüı Tahsin Yü-
cel/ Can Yaymlarıl 312 s./ 32.000 Tl..
FETHİ NACİ'NİN ELEŞTÎRI GÜNLUGU'NDEN
Türk solunu gûlünçleştiriyor
...' 'Peygamber "m 'üzerinde taşıdığı'bel-
li özellikler, belli nitelikler nelerdir?"
..."Tahsin Yücel, 'tip'ten söz ederken
Cimri diyor, Goriot Baba diyor da niçin
Don Ouijote'nin adını anmıyor?"
... 'ı)z benliği toplumdaki nesnelgüçler-
ce"belirlenmemiş 'tip'leriçin (Cimriiçin,
Goriot Baba için) 'tipik'lik tartışmasıge-
reksiz; ama Tahsin Yücel'in Peygamberi,
tipiklik acısından, Cimrigibi, Goriot Baba
gibi tiplerle karşılaştmlamaz."
..."Tuhaf'bir 'tip 'tir Peygamber, 'tipik
olmayan' (atypiauei bir 'tip'tir."
...(Peygamber'in Son Beş Günü de
emekçilere karşı mücadelesinde. sosyaliz-
me karşı mücadelesinde burjuvazinin el'ın-
degüçlü bir silah olmaya aday. Tahsin Yü-
cel, Marksizmide, Türk solunu dagülünç-
leştirmek için elinden geleniyapmış. Göre-
ceğiz bunları.)
..."Peygamber'i
Türk solu ile yüzde
yüz özdeşleştiremedi-
ğini söylüyor Tahsin
Yücel, yani Peygam-
ber'in 'tipik' bir kişi
olmadığını kabul edi-
yor, Pevgamber'isol-
cu sanatçılarla da öz-
deşleştirmediğini söylüyor, ama Peygam-
ber gibi, solculuğu bırakıp pezevenk olan
Matrakçı Nasuh gibi tipler dışmda, 'Türk
solunu temsil edebilir, Türk solu ile özdeş-
leştirilebilir' bir roman kişisi de yerleştire-
miyor romanına. "
..."Keşke hikâye olarak yazsaydı Pey-
gamber'i Tahsin Yücel! O zaman. 'Pey-
gamber, gerçekliğin tümünü temsil eder
mi? Peygamber'le yetinilmeli midir' gibi
sorulara gerek kalmayacaktı."
..."Ancak hikâye biçimindeyazıldığı za-
man siyasal lartışmaların dışında kalabile-
cek olan Peygamber'in Son Beş Günü. ro-
man biçiminde yazıltncu iki soruyu gün-
demegetiriyor:
Tahsin Yücel, 'Türk solu'na nasıl bakı-
yor, Tahsin Yücel'in 'kurulu düzen'
karşısındaki tutumu nedir'"
Yazar Füsun Erbulak:
Pornografî
değil aşktan
sözediyorum
ANTALYA (AA)- Yazar Füsun Erbu-
lak, edepsiz edebiyatın da olabileceğini,
edebiyatın "cdep" demek olmadığını söy-
ledi.
Kitaplannı imzalamak üzere Antal-
ya'da bulunan Füsun Erbulak, kitaplan-
nın pekçok kişi tarafından pornografık
olarak algılandığını belirterek, "Ben por-
nografiden değil, aşktan söz ediyorum.
Ama aşka bakış yamuk olduğu için.
yazdıklanm pornografi olarak değerlen-
diriliyor" dedi.
Kitaplannda, erkeklerin yaptığı "na-
mussuzluklan" sergilediğini bildiren
Erbulak, şöyle konuştu:
"Bu namus-
suzluklar. er-
keklerin yalana
bağımlılığı, er-
kek poligamisi,
kansı ve sevgili-
leri arasında or-
kestra şefi ol-
ması. erkini ko-
rumak için
ölümcül bir mü-
cadele vermesi,
asalak olması.
giderek kendini
satabilmesi ve bir erkek orospusu haline
dönüşebilmesi. Ben bu soruna tanıklık
ediyor ve cinsler acısından en önemli
sorunun bu olduğunu düşünüyorum. Bu
yüzden, kitaplanmda bu namussuzluk-
lan sergiliyorum. Bundan sonra da aynı
konuda yazmaya devam edeceğim."
Kendisini çıplak bir yazar olarak nite-
lendiren Erbulak. "Ben edebiyatın edep
demek olmadığını savunuyorum. Edep-
siz bir edebiyat da vardır. Benim kitapla-
nrpda kurgu yoktur. Çünkü yaşamm,
lüm kurgulardan daha densiz olduğuna
inanıyorum" dedi.
35 yıllık tiyatro tutkusunun bittigini,
bu yüzden artık tiyatro yapmayı düşün-
mediğini söyleyen Füsun Erbulak. "Ti-
yatro aşk olmayınca yapılmıyor. Benim
tiyatro aşkım bitti. Ancak son zamanlar-
da oyun yazma çalışmalan yapıyorum"
diye konuştu.
Dünya Çevre Günü
Mimarlar Odası'nın
Dostluk ödülleri
Kültür Senisi- İstanbul Mimarlar
Odası. Çevre Günü 92'nin gündemini,
'Kültür Mirasımızın Korunmasında
Toplumsal Duyarlılığın Yükseltihnesı"
olarak belirledı.
Bu nedenle Dünya Çevre Günü. 3 Ha-
ziran 1992 Çarşamb,a gunu MSÜ Odi-
loryumu'nda. "Kültür Mirasımızın Ko-
runmasında Toplumsal Duyarlılığın
Yükseltilmesine katkıda bulunan der-
neklere, kurumlara, gönüllü gruplara ve
kişilere (mimari mirasın korunmasında
mimar olmadıklan halde çaba gösteren,
ürün veren) Mimarlık Odasının Dostluk
Ödülleri verilecek.
istanbul Mimarlar Odası. kültür ve
doğa değerlenne. "yurttaşlık sorumlulu-
ğu içerısinde " sahiplenmenin örneklerini
sergileycn kişi, grup ve çevrelcrin. bu
yöndeki toplumsal katıhmını zenginleşti-
recek bir ortak çalışma platformu ger-
çeklcştirmek amacıyla forum. panel ve
ödül töreninden oluşan bir ctkinlik dü-
zen ledi.
"İstanbu! İçin Sivil Dayanışma Plat-
formu" başlığındaki saat 10.30'da başla-
yacak foruma. tüm çevre örgütleri, gö-
nüllü aruplar ve sivil kurumlar kalılacak-
lar.
Bu arada, bu kuruluşlann İstanbul'un
kültür ve doğa değerlerini koruma yö-
nünde güçbirliği yapmalanna yönelik bir
protokol imzalanacak.
"Nasıl Bir Koruma Yasası" konulu
paneli Prof.Dr.Metin Sözen yönetecek.
Saal 14.00'te başlayacak panelin ko-
nuşmacılan Prof. Dr. Gündüz Gökçe.
Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu. Doç.Dr.
Cengiz Eruzun. Y. Mimar Bcsim Çeçc-
ner vc Prof. Dr. Emre Aysu.
İstanbul Mimarlar Odası'nın Dünya
Çevre Gününde düzenlediği etkinlikte. \y
a\nca kültür mırasının korunmasında
ö/verili çabalar harcayan \c bu vönde
kalıcı iirünler veren "meslek dışı" kişi ve t
kuruluşlara. "İstanbul'dakı mimarlar
adına" Dostluk Plaketi sunulacak. >
Dostluk Plaketi verilecek kişiler arasın-.
da Nail Çakırhan, Perihan Balcı, Süha
Ann. Çclik Gülerso). Hilmi Etikan. Dcr-
viij Parlak. Hasan Özgen, Metin Sözcn.
Aiaetıin Bahçckapılı ve Necdet Sakaoğlu
bulunuvor.
IzmirFestivali'nde
Carnıina Burana
Kültür Servisi- 6. Uluslararası İzmir
Sanat Festıvali'nın kesin programı beiir-
lcndi.
Festival. 22 haziran akşamı Efes Antik
Tiyatro'da gerçekleştirilecek açılış kon-
scri ile başlayacak. j
Konser, İzmir Qev lct Senfoni Orkest- '
rası'nın eşliğinde, İzmir Devlet Opera ve '
Balesi Çocuk Korosu ile 120 kişilik
Frankfurt Singakamedia Korosu, Carl
OfTun ünlü yapıtı" Carmina Burana"-
kantatmı sunacak. Orkestrayı, Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürü Şef Ren-
gım Gökmen yönetecek.
Bu v ilki programda yeralacak 9göste-
rinin 5'i Efes Antik Tiyatro'da, 4'ü ise
Fuar Açıkhava Tiyatrosu'nda gerçek-
leştirilecek.
Festival biletleri 8 hazirandan itibaren
Devlet Opera ve Balesi. Devlet Senfoni
Orkestrası ve Karşıyaka Devleı Tiyat-
rosu gişelerinin yani sıra Karşıyaka Te-
mizocak Sanat Galerisi. Beyrnen. Selçuk
Efes Müzesi. Efes Antik Tiyatro. Bod-
rum XL Travel Shop ve Kuşadası festi-
val bürolannda satışa çıkanlacak.