Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SA>FA CUMHURIYET 25 MAYIS1992 PAZARTESI
OLAYLAR VE GORUŞLER
Yaratma.tTzerine
İnsan, şımdıhk hayvan ve bıtkılenn tannlığına açıkça soyunmuştur
(bıyoteknolojı) Hafifhafifde kendmı yaratma alanına sokulmaktadır Bugun
yansı-koyun yansı keçı bır varlık yaratabılen bıyoteknolojının yann nasıl bır
ınsan yaratacağı saptanamaz
Prof. Dr. AŞKIN KARADAYI Çukurova Üni. Tıp Fak
Tann. vazgı saptamak nıtelığını taşır, yarat-
mak yanında Canlı varhklann tumunde, yazgı-
sı üzennde etkılı olmak ozellığı vardır Doğayı
denetım altına almak. yazgıyı da denetleyebıl-
mek anlamını taşır Doğayı en çok denetleyebı-
len. ınsandır Insan bunu beynı ve genel anlam-
da sınır sıstemı ıle >apar Doğayı bılım ve
teknolojı ıle denetım altına alır Bılım, doğa ya-
salannın bılınmesını sağlar Teknolojı ıse uygu-
lamadd denetımı gerçekleştınr
Bu durumda her canlıda tanndan bır parça
vardır ve tumu bırden (evren) tannyı oluşturur
(panteızm)
Panteızm (Yunanca pantum ve theos= tan-
n). bır butun olarak kavranan evremn tann ıle
ozdeş olduğu ve evrende açığa çıkan bıleşık toz,
guçler veyasalardışında tann oğretısı olmadığı-
nı ılen surer Benzen bır oğretı olan panenteızm-
de ıse tannnın varlığının tumuyle değıl, ancak
bır bolumu ıle evrenı ıçerdığı savunulur
Bu bağlamda insan, şımdıhk hayvan ve bıtkı-
lenn tannlığına açıkça soyunmuştur (bıyotek-
nolojı) Haflf hafif de kendını yaratma alanma
sokulmaktadır Bugun yansı koyun-yansı keçı
bır varlık yaratabılen bıvoteknolojının yann na-
sıl bır ınsan yaratacağı saptanamaz
Ancak tannhk laslamak ıçın henuz erkendır
Çunku sonucu saptayabılmek ıçın etkenlenn
tam (hıç olmazsa ıstatıstıksel olarak veterlı oran-
da) bılınmesı gerekmektedır Şu anda ınsanoğ-
lunun. elındekı azıcık bılgı ıle tannlığa soyun-
masının yaratacağı tehlıkeleraçıktır Bu tehlıke,
bır yasa> ı değıştınrken yapacağı yanhşlar yanın-
da, elde edeceğı sonuçlan uygularken denetım
altına alınabılme zorluğunda yatmaktadır Bır
tcknık uretım yontemının denetıme alınamadı-
ğında ne derecede tehlıkelı olabıleceğı tanhte
çarpıa şekılde gorulmektedır (Hıroşıma. Naga-
zakı. Enola Gay sozcuklennınçağnştırdıklan)
Teknolojık olarak gelışmış, ancak toplumsal
olarak gen kalmış ınsan kumelennın çarpıcı go-
runtulen ıçın Otomatık Portakal seyredılebı-
hr(*)
Burada hıç olmazsa basıt hak ve adalet kural-
larının ana çızgılen ıle (ılkelen) saptanması ge-
rekmektedir Devletlerarası hukukun bunlan
viptayabılmesı çok karmaşık bır ışlem olup ışın
başında evrensel ınsan kavramının kabul edıl-
mesını gerektırmektedır
Gerek kurallann saptanmasında gerek uygu-
lanmasında benlık (gerek ınsan. gerek toplum
bcnlıgı) denetlenememekledır Guçiu yasalan
hem yasama e\ resınde kendıne gore ay arlamak-
ta hem de kendıne gore uygulamaktadır (yurut-
me ev resı) Yargı ev resınde de hukumlen kendı-
ne gore verdığı açıktır Sonuçta, tannlığa soyu-
nacak varlıklann tann nıtelığı kazanmadan (hıç
olmazsa gorecelı olarak) yaratma) a kalkmalan,
buyuk tehlıkelen de bırlıkte getınnektedır
Esasen ınsanoğlu yaratıldığından ben hu ışle-
vı surdurmektedır Ancak bılgısı ıleeylemlennın
paralel gıtmesı gerekır Bu da buyuk oranda bıl-
şı kategonlen (farklı bılımler) arasındakı ılışkıye
bağlıdır Sadece fızık ve kımya bılgısının (kı bu
Jİanda ınsanın çok ılen gıttığı açıktır) ahlak bıl-
gısıne bağlı olmaksızın (bu alanda da vennde
>avdıgı. hatta gen gıttığı açıktır) kullanılması
buvuk tehlıkeler doğuracaktır
Sagaltım ne olabilir?
Platon'un, Protagoras"ın ağzından anlattığı-
na gore olumsüzler yaratıldığı zaman tannlar,
Prometeus ve Epımeteus tan bunlara bazı nıte-
lıkler vermesını ıstedıler Bu ışı ustlenen Epıme-
teus, butun canhlan turlennın ortadan kalkma-
masını sağlayacak bıçımde donatmaya başlar
Kımıne hız, kuçukluk, kımıne post, pençe. yuk-
sek doğurganlık vb venr Fakat sıra ınsana ge-
lınce Prometeus, onun çınlçıplak ve sılahsız
ortada kaldığını gorur Bu dengesızlığı duzelt-
mek ısteyen Prometeus Hefaıstos ve Atena"dan
ateş ve teknığı çalarak ınsanlara armağan eder
Insanlar arük tannlann varlığını anlar, kendıle-
nne evler ve gıysıler yapar, toprağı ışler duruma
gelrruşlerdır Bırbırlennden ayn yaşamalan,
vahşı hayvanlara karşı koymalannı zorlaştırdı-
ğmdan kentte yaşamayı denerlerse de polıtıka-
dan habersız olduklanndan toplumsal hayatı
kuramaz ve yenıden dağılırlar Burada ınsan so-
yunun ortadan kalkmasını engellemek ıçın Zeus
arava gırer ve ınsanlara adalet duygusunu go-
tuımesı ıçın Hermes ı gorevlendınr Hermes, bu
adalet ve olçululuk duygusunu bazılanna mı
yoksa herkese mı dağıtacağmı Zeus'a sorar Ze-
us Herkese' der
Bu mıt tekı gerçek şudur Doğa ınsanı vara-
tırken bılım ve teknığı bulması ıçın aklı vermı$-
tır Venrken de aklı devıngen (dınamık) bır guç
olarak programladığı kesındır Kesın olmayan.
Hermes'ın Zeus'un sozune uvarak adalet duy-
gusunu herkese venp vermedığıdır Bugune ka-
darkı ınsanlık tanhı bunun tersını gostennekte
olup Hermes ın adalet duvgusunu herkese. hıç
olmazsa yeterlı oranda vermedığı açıktır Bun-
dan da ote. ınsanoğlu guç kazanınca vedenetım-
den çıkınca venlmış de olsa bu ddalet duygusu-
nu. benlığının etkısı ıle gormezlıkten gelmekte-
dır
Sagaltım bu bağlamda ele alınırsa
Bu tehlıkelı gıdışı onlemek en başta bılım
adamlanna bağlıdır Buluşları açıklamak ve
toplumun hızmetıne vermek ıçın bunlan denge-
lemelı toplumun kaldıramayacağı nıtelıktekıle-
n saklamalı gen kalanını açıklamalıdırlar
Ancak uygulamada bu son derece buyuk zor-
luklar çıkarmaktadır Etkenlenn fazlalığı ve ol-
;ulenn gorecehlığı bunu olanaksız kılmaktadır
Bılgı bınkımının, evrensel ınsan kavramı ıyı ge-
lışmış (hıç olmazsa yeterlı oranda gelışmış) güç-
lenn elınde olması gerekır
Heısenberg (**), Ikıncı Dunya Savaşı sonun-
dd Ingıltere'de dığer Alman bılım adamlan ıle
bırlıkte tutuklu bulunurken Hıroşıma ya atom
bombasının atılmasının uzerlenndekı etkılennı
"Bılım Adamının Sorumluluğu Üzenne" başlığı
allında şoyle anlalıyor
1945 yılının 6 ağustosunda Karl VVırtz oğle-
Jen sonra odama gelerek radyo habenne gore
Hıroşıma'ya atom bombası atılmış olduğunu
bıldırdı O gunun akşamı radyo spıken bu dev
^eknık kullanım hakkındd bılgı verdığındeatom
fizığınde, benım de 25 >ıl bovunca gorduğum
gelışmelenn şımdı mılyonlarcd ınsanın olumune
neden olduğu gerçeğıyle uyuşmak zorunda kal-
iım Içımızde olaydan en çok etkılenen Otto
Hahn'dı (***) Uranyum parçalanması onun en
onemlı bılımsel buluşuydu Hahn, yıkılmış ve
bıtkın bır durumda odasına çekıldı Kendıne
kotu bır şey yapmasından çok endışe edıyor-
duk Sabahleyın korkunç haberden sonra Carl
Fnednch ve ben oraya gıttık ve konuşarak ve
duşuncelı bır bıçımde saatlerce volta attık Otto
Hahn ıçın duyduğumuz endışe konuşmanın
başlangıcı oldu ve Carl Fnednch şovle dedı
"Otto Hahn ın. en buyuk bılımsel buluşunun bu
akıl almaz yıkımla lekelenmesınden umıtsızlığe
duştuğu anlaşılıyor Ama kendını herhangı bır
bıçımde suçlandırması ıçın bır neden var mP
Bundan oturu atom fizığınde çalıştığımız arka-
daşlann herhangı bınnden daha mı suçlu
11
Hepı-
mız bu yıkımdan sorumluyuz Bu surecın ıy ı ya
da kotu şekılde ışleyebıleceğını deneylenmızden
bılıyoruz Ama bız artan b^lgıyle "ıyı"nın
"kotu"den ustun kılınacağı ve olası kotu sonuç-
lann zor kullanılarak kontrol edılebıleceğı kanı-
sında ıdık Aynca ne mucıt ne de toplum, ıca-
dın daha sonrakı sonuçlannı butunüyle gorebı-
hr
Otto Hahn ıntıhar etmedı Daha uzun yıllar
yaşadı (2^? yıl) ve 79 yaşında. 28 Temmuz 1968'-
de oldu Olayın obur aktorlennden Heısenberg
11 yıl sonra 75 yaşında oldu Ne Hahn'ın ıntıhar
eğılımı ne de dığerlennın sızlanma ve vıcdanlan-
nı rahatlatmak ıçın fıkıryuruterek volta atmala-
n Hıroşıma ve Nagazakı'de olen 239 000'den
fazla kışıyı gen getırmedığı gıbı (Hıroşıma
200 000 Nagazakı 39 000 olu), ortaya çıkan
radyasyonun etkılennı ortadan kaldırmadı ve
bundan dolayı sakatlananlan da ıyıleştırmedı
lkıncı duzey uygulanmasına İcarar verecek
polıtık guçler, yanı polıtıkacılardır Hermes'ın,
adalet duygusundan bu gruba, bıhm adamlan-
na verdığınden çok daha azını verdığı açıkça
gorulmektedır Bu grupta eser mıktarda bulu-
nan sorumluluk duygusu da hesaba katılırsa,
bugun ıçın bunlann bu ışı beceremeyeceklen
açıktır
Esasen bu duzeyler toplumdan soyutlanamaz
ve değerlen toplumdan etkılenmektedır (ka-
muoyu) Bu yonden sorun, kokten, ancak tum
toplumda bu konuda evrensel değerler ve evren-
sel ınsan kavramının oluşması ıle çozulebıhr
Sonuç olarak boyle bır evlemın. kurallan ke-
sınlıkle saptanmadan ve ondan da onemlısı,
uygulanımı denetım altına alınmadan gerçekleş-
tınlmesı dunyada şu anda var olan adalet duy-
gusu (gerek bırey gerekse toplumsal duzeyde)
ışığında, Asımov'un dunyanın sonu ıçın ongor-
duğu beş tehlıke ıçıne gırmıyorsa altına tehlıke
olarak ortaya çıkacağı açıktır
(*) OtonMtık Portakal (Oockmse Oraııge) Vooetmen Staııln
Kutanck, *nt<m> Burgess ınguiaması
(**)HasaıbergVVerner( 1901-1976) \lm»n Oakfı te fefeefeo
1925*te iımuıtum mekamğıııın matrv» btçımı'n gelıştırdı Bubufcı-
şu ik 1932 de NoM Fızık O<Wu mı *M> 192T<fc behrazkk ılk«u»
(***)Hahn Otto (1879-1968) Uman kıımncı RuUokıımacı
Fntz Stms&man ıle bırlıkte çekırdek bolunmeşı (fi/\on) olavmı
buldu. I944'ıe Nobei kırn>a Odulu nu. 1966'da Strassnun >e Use
Meılner de bıriıkte Ennco Fennı Ödühı'nü pavlaşo
ARADABIR
Prof. Dr. NECLA ARAT
(Ç.YDD. Yönetim Kunılu Üyesi)
Ateşle Oynamak
' Anayasanın hıçbır hukmu, anayasada yer alan hak ve
hurrıyetlerı yok etmeye yonelık bır faalıyette bulunma hak-
kını verır şekılde yorumlanamaz" (Mad 14)
Anayasamızın 2 maddesıne gore Turkıye Cumhurıyetı
demokratık laık ve sosyal bır hukuk devletıdır Devletın bu
nıtelıklerı ve bu hukum değıştırılemez, değıştırılmesı de
teklıf edılemez (Mad 4) Esasen devletın temel amaç ve
gorevı, cumhurıyetı demokrasıyı korumaktır (Mad 5) Bu
hukumler yasama yurutme ve yargı organlarının yanı sı-
ra ıdare makamlarını dığer kuruluş ve kışılerı bağlayan
temel hukuk kurallarıdır (Mad 11)
Butun bu hukumlerın yer aldığı 1982 Anayasası, halen
yururluktedır ve bır hukuk devletınde yurttaşların, beğen-
seler de beğenmeseler de yasalara uyma yukumluluklerı
vardır
Geçen gunlerde, bırı oldukça tutucu değerlen savunan
bır ocak başkanı, oburu ıse soz ve eylem tutarsızlığı çelışkı
anıtları oluşturan Tann Janus kılıklı bır parlamenterın ba-
sında yer alan goruşlerı bu saldırıların ılgınç ve ıbret verı-
cı orneklerını oluşturmaktadır
Ateşle oynamayı sevdığı ocaklara bağlılığından anlaşı-
lan sayın akademısyene gore Turkıye'de laıklık ılkel bır
anlayış ıman haklarını hıçe sayan bır uygulama, ( ) bır
ozurlu mal ( ) bır hastalıktır Çoğu tatbıkatında vıcdanla-
ra, dını kanaat ve yaşamaya bugun de devam eden ınsaf-
sız baskılar getırmıştır Bu baskı anlayışı, ulkemızdekı
laıklığe tahrıp edıcı ve bolucu bır nıtelık kazandırmıştır "
Işte bu nedenle sayın akademısyene gore, bazı İslam dev-
letlerının Orta Asya Turk cumhunyetlenne Islam'ı gotur-
mek gıbı yuce bır amaçları varken, nasıl olur da bız bu
amaca saygısızlık edıp "bu baskıcı, bolucu, ozurlu malla"
(yanı laıklıkle) oralara gıtmek kustahlığını gosterebılırız
71
(Bkz Zaman 25Nısan1992) Tann Janus kılıklı parlamen-
tere gelınce, o da Turkıye Buyuk Mdlet Meclısı'nde goreve
başlarken ıctığı andın Muslumanları değıl demokrası ve
laıklık dınının mensuplarını bağladığını, ıçınde laıklık ılke-
sının bulunduğu bır anayasanın ulkemızde kabul gormesı-
nın asla mumkun olmadığını, demokratık ve laık duzenın
70 yıldır halka sılah zoruyla ve emrıvakıyle kabul ettırılme-
ye çalışıldığını soyledıkten sonra, "demokrat ve laık ol-
madığını, Musluman olduğunu" vurgulamaktadır (Bkz
Cumhurıyet, 28 Nısan 1992) Musluman olup olmaması,
onun bıleceğı ve Tanrı yla onun arasındakı bır ıştır ve kım-
senın bu konuya karışma hakkı olmaması gerekır Ama
Turkıye Buyuk Mıllet Meclısı nde ulusun vekılı sıfatıyla bu-
lunuyorsa, demokrat ve laık olmak zorundadır Buradakı
zorunluluk ahlaksal bır zorunlulıAtur O, anayasaya gore
hukuksal ve ahlaksal bağlayıcılığı olan bır antla goreve
başlama hakkını kazanmıştır Yalan yere ant ıçtıyse, ahlak
dışı eylemde bulunmuştur Tutmayacağı bır ant ve onayla-
madığı bır anayasal duzene karşın, bu duzenın bır oğesı
olarak kalmakta ısrar etmesı buyuk bır tutarsızlık ve er-
demsızlıktır İnsan Hakları Komısyonu sozculuğunu geç-
mışın kalıntıları ıçınde mezararaştırmacılığı ıle bırleştıren
bu parlamenterın oğrenmesı gereken nokta, bu ulkede
ıçınde laıklık ılkesı bulunmayan bır anayasanın kabul gor-
mesının asla mumkun olmadığıdır 70 yıldır cumhurıyetın
yetıştırdığı sağlam ve sağlıklı kuşaklar, Turkıye de laıklı-
ğın, demokrasının de ınsan haklannın da kadın haklarının
da temel guvencesı olduğunu çok ıyı bılırler "Laıklık ılkesı
gereğı, kutsal dın duygularının" dını, bır araca ındırgeyen-
ler elıyle "devlet ışlerıne ve polıtıkaya karıştırılmaması"
konusunda tutarlı ve odunsuz bır ozen gosterırler
Dını, araç olarak kullananlar, dının ozune zarar veren
çarpık duşuncelerını, "ılkel, hastalıklı, ozurlu" dıye nıtele-
yıp yadsıdıkları laık ortamdan yararlanarak dıle getırırler
Nıtekım kendılerıne en ufak bır eleştırı yoneltıldığınde, çıf-
te standartlannı ortaya koyup duşunce ozgurluğu var" ya
da "laıklıkyok mu' savunması ıçınegırerler TurkıyeCum-
hurıyetı laık ve demokrauk bır devlet olduğu ıçındır kı bu
gıbıler, 21 yuzyılın eşığınde hıçbır anlam ve ışlevı olma-
yan, "1930-1938 arası hutbe, ezan, namaz, Kur an hangı
sebeple Turkçeleştırıldı turunden sorular sorabılmekte
(Bkz Zaman, 3 Mayıs 1992) "Bırgecelıkkanunlarıle(Harf
ve Şapka kanunlan gıbı) bırçok âlım, cahıl dıye nıtelendırıl-
dı" turunden haksız suçlama ve kara cehalet orneklerı
sergılemektedırler (Bkz Zaman, 2 Mayıs 1992) 'İslam dı-
nınde laıklığm yerı yoktur Dın ve sıyaset ıç ıçedır "(Bkz
Zaman, 30 Nısan 1992) ya da Yaşasın şerıat dıyenler, la-
ıklık ve demokrasıyı kullanarak laıklık ve demokrasıyı yok
etme amacını gutmektedırler Demokrası de laıklık do ken-
dını savunmak zorundadır Doludızgın geleceğe uzanmak
yerıne, geçmışın karanlıklarında mezar kazıcılığı yapanla-
ra, "Bındığınız dalı kesmeyın", Ateşle oynamayın de-
mekten ote onerırnız yoktur
Koıtuıtıııı Kalbinde>..
Halkımız. ulkedekı orgutlu-yan orgutlu-orgutsuz dınamıklenn,
koşulldnn elverdığı olçüdekı bır elbırlığıyle demokrasıyı, 'ınsan
hakları eksenf üzennde, guvencelı bır yapısallaşma aşamasına
getırmıştı 1961 Ana\asasryla
Prof.BAHRİSAVCI
Duşun uretme ve sorun çozme etkınlık-
lennde draştırmdyı, tartışmayı. hep "ko-
nunun-sorunun kalbf uzennde tutmak
gerekır Ozellıkle. moral-entelektuel açılı
konulardd. halkı yonlendırme tutkula-
nyla, "konulann kalbı'ndekı gerçeğı gor-
memezlık etmemelı
Son hattalarda, bu çabdnın göstenlme-
dığını gorüyoruz
Egemenlik konusunun kalbi
üzerinde
Meclıs Başkanı. aslında cıddı bır for-
masyon sahıbıdır Ama. neyleyelım kı.
21 Nısan Egemenlik Bayramı oncesınde,
egemenlik kavramı uzennde, konunun
kdlbını ıhma! eden bıranlayışa kapılmış-
tır 'Egemenlik, kayıtsız-şartsız ulusun-
dur" formulunu, onun deyımledığı gerçe-
ğı ve algıyı bırakıp, formulun başına,
'ulusal' sozcuğunu ekleyerek egemenlik
konusunu, 'kalp noktasından' kaydır-
mıştır
Kendılerıne gore "egemenlık", 'kadır-ı
mutlak oldn Tann'ya aıttır, ulusunkı,
ancak Tann ya aıt olan bır 'salt egemen-
lik olmayıp ıkıncıl (talı) bırdeğer ve kav-
ramdır. onun ıçın, ulusunkını Tann'nın-
kınden ayırmak gerekır Bu nedenle
Tann'nınkıne, "egemenlık", ulusunkıne
de ancak, "ulusal egemenlık' demek gere-
kır
Meclıs Başkanf nın, olduğu gıbı boyle
soylenmemış olsa da demek ıstedığı, bu-
dur Egemenlığı, 'ıkılemek' salt olanını
Tann'da, ıkıncıl olanını da ulusta bırak-
mak'
Bu anlayış, egemenhğın ozu-ıçenğı-
sahıbı, yanı "kalbı" açısmdan, çağdaş ve
bılımsel anlayışa sığmaz Konunun kal-
bı. şuradddır "Egemenlık" boylederece-
lı değıldır. "tek"tır Her yerde, aynı nıte-
lıkler ıle nıtelıdır
Ve bu egemenlık. ozunde, rakıp-ben-
zer-eşıt-ortak-payda tanımayan bır "us-
tun buyurma gucu'dur Boyle bır ustun
buyurma gucu oldn egemenlık, "tek'tır,
"bolunmez-paylaşılmd^-tdksım kabul et-
mez'dır sdhıbınce ıstense bıle başkasına
devır ve ferağ edılmez'dır, sahıbınce ne
kdddr uzun bır sure kulldnıldmamış bıle
olsa, 'zaman dşımı ıle duşmez dır bu ne-
denle geçıcı bıle olsa onu. herhangı bır
yolla 'kapdnın elınde kalmaz'dır
Egemenlık, ışte boyle guçtur
Kaynağı ve sahıbı konusunda da bu-
yuk bır devnm-evnm geçırmıştır Şoyle
Dınsel hukukçulann tezlenyle kuvvet-
lendınlen bır Tdnnsalcı (provıdentıel)
anlayışd gore, bu salt gucun kaynağı ve
sdhıbı, Tann'dır (Meclıs Başkanf nın de-
yışıyle 'kadır-ı mutldk olan Tdnn dır)
Hıçbır yeryuzu kurum ve kışısı. ond. as-
lındd-kokenınde kaynak ve sahıp ola-
mdz
Ama, kımı yeryuzu evnm vedevnmle-
rıyle. bır gelışme olmuştur Bu Idık ve
demokrdtık anlayışa gore. egemenlık,
artık. semdvılığını yıtırmıştır Egemenlı-
ğın kaynağı ve sahıbı, ulus olmuştur
\ dnı. tek ve nıtelıklen her yerde aynı
olan egemenlık, vaktıyle. Batı'da \e
Doğu'da. Tann'nın ıdı, şımdı ulusundur
Bu Tann'dan, olduğu gıbı ulusa geç-
mışlığını ve ona, artık ulusun sahıplığını
belırtmek ıçın de, ona, 'ulusal egemenfîk'
denmîştır. sıyasa pratığınde de, ona, Tcı-
saca, "egemenlık" denır
Bu durumda, kavramın Tannsallığını
ve "salt nıtelıklenyle, onun. yalnızca
Tanrı'ya aıtlığını belırtmek uzere ona,
tek başına "egemenhk' demek, ulusunkı-
nın ıkıncıllığını belırtmek ıçın de, ona
'ulusal egemenlık' demek konunun kal-
bını ıhmal etmek olur
Mustafa Kemal Ataturk, 1919 ve ote-
sınde, ozgun bır yontem ve ıçenkle bır
demokrasıyı başlatmıştı Kuvayı Mıllıye
ıle.
İsmet İnonu. daha İkıncı Dunya Sava-
şı oncesınde. Turkıye'yı, demokrası kefe-
sıne koyarak, onu, o zamanm çağdaşlığı
olan çok partılı bır sureç ıçınde, gelışme
yoluna sokmuştu, sabırlı-cefa çekmelı
bır demokrası bılıncı ve algısı ıle
Halkımız, bu bılınç ve algıyı ozumse-
yerek, demokrasıyı, ozgür seçmen ıstencı
uzenne oturtmayı başaımıştı 14 Mayıs
1950e\nmııle
On yıl sonra, yıne halkımız, ulkedekı
orgutlu-yan orgutlu-orgutsuz dınamık-
lenn, koşullann elverdığı olçüdekı bır
elbırlığıyle demokrasıyı, "ınsan haklan
eksenf uzennde. guvencelı bır yapısal-
laşma aşamasına getırmıştı 1961 Anaya-
sdsfyla
Şımdı de yıne halkımız. on yılı aşkın
bır acılık donemınden sonra, (bır açıdan
budonemın bütun olumsuz koşullan hâ-
lâ surerken) demokrasısını. evrensel bu-
tun olçutlen-boy utlan-ıçenklen ıle, bır
konsensus demokrasısı geçımıne ulaştır-
md çabası ıçındedır
Ama halkımızın bu çabası, buyuk bır
"konuşmdcılık şevkı ıçınde olan koalıs-
yonun dndyasacılığın kalbındekı sorun-
İard gereğı ıle eğılmeme ıstıdadı ıle karşı-
ldşmd tehlıkesı dltındddır Çunku,
dnayasd sorununun kdlbıne ınme tutum-
lan hâlâ gevşektır
Burada konunun kalbı, ulus-devlet-
dnayasa uzennde. doğru ve çağdaş kon-
septıdır kı, koalısvonun lıden, onu değıl,
bır yanlış anlayışı bıldırmıştır
Evet kendısıne gore anayasa, devlet
ıle ulus ardsındd bır uyuşmd (mutaba-
kat), bır dnlaşmd. bır sozleşmedır Ydnı,
devlet ıle ulus, ayn dyn fenoma'ldrdır,
andyasa dd, onlar arasındd bır mutaba-
kattır
Oysa kı devlet toplumdan-halktan-
ulustan ayn bır lenomd ayrı bır olgu de-
ğıldır
Çağdaş anlayışa gore, devlet, halkın-
ulusun-toplumun "sıyasal olarak-orgut-
lenmesf'dır, 'sıyasal btr bınmleşmeye
ulaşmasfdır, bır tek sozcuk ıle, 'sıyasal-
laşmasfdır
Buradd, ıkı ayn fenoma yoktur, bır
'tek tenoma' vardır, ve devlet, bu 'tek'ın
'sıyasallaşmasfndan ıbarettır Anayasa
da, bu 'tek'ın. nasıl sıyasallaşacağını,
kendısını nasıl yoneteceğını, kendısını
yonetırken nelere uyup, nelerden kaçına-
cağını, ulusun, bızzat saptayarak yarattı-
ğı bır "hukuksdl mısak'tır, 1620'lerde,
Avrupa'dd uğradıklan dınsel baskılar-
dan kurtulmaK ıçın Amenka'ya goçen
goçmenlenn, orada, kendılennı nasıl yo-
netectklennı, May Flovve^r gemısınde
saptamalanndan berj^_
Anayaianın kalbı, Su İconuda, ışte bu-
radadır
Buna değer vermeyıp. ulusu, devletten
ayıran anlayışa uyarsak, kımı olumsuz-
luklara ıstıdat kapısını açmış oluruz
a) Mutabakatın devlet yanım oluştu-
ran guçler (orneğın bu koahsyon), sahıp
olduklan sıyasal kudret sayesınde, ana-
yasayı, kendı manyetıklen ıçınde tutma
elvenşlıhğını kazanmış olurlar
b) Demokrasımızı dennleştırmek ıçın
gereken radıkalızmlen de ıhmal edebıhr-
ler
c) Bu radıkalızmlenn başında gelen ye-
nı 'Seçım Yasasfnı, daha az bır duyarlı-
Iık ıle ele abrlar
Evet, yepyenı bır anayasa yapma ma-
tematığmı elde edınceye kadar, bır dızı
radıkalızme gıdılecektır, anayasa konu-
sunun kalbındekı anlayışa değer venr-
sek
Din-demokrasi ilişkilerinin kalbi
Bu konu, 26 nısan gecesı, kendı alanla-
nnda değerlı dort konuşmaa ve bır yo-
netmen tarafından eşelendı Ama, konu-
nun kalbıne de, teğet geçıldı
Konunun kalbı, ozellıkle bugunku or-
tamda, şenat ıle laık demokrasının uyuş-
ma yeteneklennı aramaktı
Evet, Turkıye'de, bugun, bırkaç on yıl-
dır, egemen polıtıkalar ıle yureklendın-
len bır gıdış var Bır yandan da. aynı
Turkıye, kuvantom fizığı, aynca, ozgur-
luk-eşıthk-mulkıyet-guvence-katılımcı-
lık ılkelennın venlenne dayalı bır kon-
sensus demokrdsısı drdmaktadır
Konunun kalbı, bu ıkısı arasındakı
ılışkıyı kurcalamak ıdı
Ve de, konunun kalbı, dın ıhmal edıle-
meyeceğıne gore, yukanda sayılan olum-
lu nıtelıklenn ve sıyasal ılkelenn urunu
olan laık demokrasının varlığı da redde-
dılemeyeceğıne gore bır bılımsel yol ara-
makta ıdı, laık bır konsensus demokrası-
sı ıçınde, bızzat dının saf metafizık ılkele-
n ıle, onlann gerektırdığı ıbadet olanak-
lan ıle. nasıl serbestleşerek, ndsıl
guvencelere kavuşabıleceğının araştınl-
ması ıdı
Ama, ortaya dokulen ırdelemelere
karşın, konu, ımam-hatıp lıselennın dın-
sel bır toplumsallaşma kaldırgacı kılındı-
ğı uzenndekı bır tartışmadan ılen gıde-
medı Bır de Turk devnmlen ev resınde,
dın uzennde vapıldığı ılen surulen baskı-
lann, 'muhayyel yakıştırmaldr'dan ılen
gıdemedığının anlaşıldığı goruldu
PENCERE
Yapı Kredı Bankası'ndan
9 6 1988 tanhlı 2951 nolu temı-
nat mektubu Bey No 19230, ta
rıh 7 6 1988-18 7 1988 No 2988
Bey No 24167 tarıh 14 7 1988'
de aldığım temınat mektuplan
karşılığında Halkalı çıkış gumru
ğu ve saymanlığından alınan bu
tarıh ve sayılı aynıyat makbuz-
larını kaybettım, hukumsuzdur
L.P. DERİ
KONFFKSİYON TİC.
LTD. ŞTI FTFAL KILIÇEL
Kedım doğurdu
Yavrularını dağıtıyorum
Tel 337 46 71
M. İZZET ÇETİN
Istanbul Unıversuesı Çapa Tıp Fakultesı Noroşırurjı ve Reanımasyon bolumlerının
ozverılı çabalarına rağmen kurtarılamayarak 23 Mayıs 1992 gunu vefat ettı
O, kişiliği, inançlan ve yaşamı ile bize ve pek çok ınsana ışık tuttu
Cenazesı 25 Mayıs 1992 gunu Levent Camıı'nde kıhnacak öğle namazını muteakıp
Çanakkale'ye goturulecek, 26 Mayıs 1992 gunu Kılıtbahır'de defnedılecektır
Eşi: Perihan Çetin, Torunu: İzzet Guven Çetin, Kızları: A>ten ve Gulseren
Çetin, Oğulları: Cem ve Sinan Çetin,
Yeğeni: Banu Pişkin, Baldızı: Neriman Pişkin
BUTUN AKRABA VE DOSTLARI
Tehlikeli Hevesler...
Osmanlı'da 'vatan' kavramı yoktu
Ya ne vardı?
'Mulk'i
Fetıhle sağlanan topraklara 'mulk' denıyordu Her ıkı kav-
ram da -fetıh ve mulk- cağdışına duştu 'Vatan' sozcuğunü
ılk kullanamn Namık Kemal olduğu söylenır Belkı bıraz da
bu nedenle 'vatan şaırı' dıye anılır
Ancak Osmanlı'nın son dönemınde vatan kavramı ortaya
çıksa bıle vatan sınırlarının nereden başlayıp nerede bırtığı-
nı bılen yoktu Balkanlar ya da Surıye de vatan mıydı? Me-
zopotamya ya da Arap çollerı bızım mıydı'? Zıya Gökalp va-
tanın sınırlarını romantık bır yaklaşımla çızmışti:
Vatan ne Turkıye'dır Turklere, ne Türkıstan .
Vatan büyuk ve muebbet bır ulkedır, Turan'
Pekı, vatanın sınırlan ne zaman ve nasıl çızıldı? Harıtası
ne zaman saptandı?
*
Bırıncı Dunya Savaşı'ndan sonra emperyalıstler Osmanlı
Devletı'nı paylaşım masasına yatırdılar Enver Paşa '1 koyup
20 almak' ıçın savaşa gırmıştı Dımyat'a pırınce gıderken, ev-
dekı bulgurdan olduk Anadolu da elden gıdıyordu Son Os-
manlı Mebusan Meclısı 17 Şubat 1920 gunu 'Mısak-ı Mıllı'yı
dunyaya açıkladı
Mısak-ı Mıllı, ulusal ant anlamtna gelıyor, Erzurum ve Sı-
vas Kongrelerı'nde benımsenen temel ılkelere göre Osman-
lı Meclısı ılk kez vatanın sınırlarını saptamaya yönelmış ve
bır 'yemın'e bağlamıştı
Lozan Konferansı'nda saptanan sınırlar -aşağı yukarı-
Mısak-ı Mıllıye uygundur
Ataturk'un kurduğu cumhurıyet, ulusal ve 'unıter'dı, artık
vatan sevgısı, sınırlan bellı bır toprağa yönelmıştı, ne ıduğu
belırsız mulke değıl
1
Okuldakı çocuk harıtaya baktığı zaman
Lozan'da çıztlmış sınırdan otesım duşunemıyordu, oysa Os-
manlı'nın son kuşağı Bağdat, Basra, Surıye, Fılıstın ıçın çöl-
lerde kan dökmuştu
Cumhurıyet dönemınde fetıh bılıncı, tarıh kıtaplarının say-
faları arasında salamuraya yatırıldı
*
Ne var kı, yetmış yıl sonra bugun Mısak-ı Mıllı sınırlarını
aşan hevesler gıttıkçe guçlenıyor Gazetelerımızde Nahcıvan
1
ın ılhakı yolunda çeşıttemeler yapılıyor, Azerbaycan'ın -kardeş
de olsa- bır yabancı devlet sayılması gereğınde saymakla bıt-
mez yararlar bulunduğunu çoğu kışı unutabılıyor, Azerbay-
can'ın ıç ışlerı sankı Turkıye Cumhurıyetı'nın ıç ışlerıdır Fe-
tıh heveslerı, Korfez Savaşı'nda da kanatlanıvermıştı...
'Bolgenm super gücu' bız değıl mıydık?
Orta Asya, Kıbrıs, Bosna-Hersek, Nahcıvan, Kerkuk ede-
bıyatıyla tureyen 'Küçuk Enver Paşalahn yarattığı toz duman
ortasında Mısak-ı Mıllı bılıncının saydamlığı sılınırse, Turkıye
çok sakıncalı bır ortama gırer
Soydaşları korumak, kardeşlerı gozetmek, devletler huku-
kunu savunmak guzel şeylerdır Nrtekım son gunlerde bu tur
dıplomasının sonuçlan ortaya çıktı Karabağ ve Nahcıvan^
da patlak veren kanlı sorunlarda Ankara, NATO'dan AGIK'e,
ABD'den Rusya Federasyonu'na kadar uluslararası alanda
yurutulebılecek gırışımlerı gerçekleştırdı
Sonuçlan da alındı
Mehter marşıyla sınır otelerıne yurumek başka ış, bu tür
çabalar bır başka ış
•
Anadolu, dunyann en sıcak bolgesınde Osmanlı Impara-
torluğu'ndan mıras kalmış sorunlarla kuşatılmıştır Eğer bu
sorunlar Osmanlı kafastya çozumlenebılseydı, ımparatorluk
zaten yıkılmaz, yerıne Ataturk Cumhurıyetı kurulmazdı Mısak-
ı Mıllı sınırlarının Lozan Antlaşması'nda saptanmış ve dev-
letler hukukuna yazılmış çızgısı, bızım ıçın 'vatan' kavramıy-
la anlamdaştır
Osmanlı kafasını kullanıp çağ atlamayf da dılınden du-
şurmeyen 'buyuk vızyon sarnplerı'ne karşı dıkkatlı olmak ge-
rekıyor Turkıye Cumhurıyetı ne 'bolgenm /andarması' ne de
'bolgenm super gucu' rolune çıkmalı ne de devletler huku-
kunda ulkeler arasındakı eşıtlık kurallarına ters duşecek bır
felsefeye kendısını kaptırmalı
1453'un 29 mayısında Kostantınopl fethedıldı, Osmanlı-
nın mulku oldu, 6 Ekım 1923'te Turk ordusu Istanbul'a gırer-
ken ışgal altındakı vatan toprağını kurtarıyordu
Ikısı arasındakı farkı hıç unutmayalım
Birikim
Şiddet kültürii
beynimizin ortasnda OMERLAÇINER
Ubya'ya ambargo
ve Yeni Dünya Düzeni AHMETINSEL
PtefTe Ctostres MEHMETSERT
Marksizm ve Max VVeber ŞUKRUARGIN
Marx ve Insan Haklan G G BRENKERT
Alman İnsan Haklan politikası ARBEITERKAMPE
Beteceğin dünyasmda dhı MIBULAÇ
Cehennemde kimtef var? AKDOGANOZKAN
CRâlı İmaj Devri KEMAL CAN
Televizyonda şiddet FERHATKENTEL
K Ü B A Ü Z E R İ N E T A R T I Ş M A
J D1AZ/E GALEANO/E HACKL
/ KÛBAL1AYDINLARIN BtLDlRlSl
Bınknn Yayuılan
Dosdukyurdu Sok Hacıbev Apt Kat 3 D 6
34400 Cağaloglu Istanbul • Tel 516 22 07 B
ILAN
PAZAR ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No 1991/42
Davacı Şahınaz Topaloğlu tarafından davalılar Orhan Zekı Kal ve
Zekı Çırakoğlu ale>hme mahkememızde açılan tazmınat davasının
vapılan vargılamasmda
Davalı Zekı Çırakoğlu adına dava dılekçesı Ardeşen ılçesı Yamaç-
dere koyu adresıne \e çesıtlı adreslere çıkartıldığı halde tebhgatın ya-
pılamadığı, zabıtaca yapılan soruşturmada da davalı Zekı Çırakoğ-
İu'nun açık adresı tespıt edılemedığınden Basın Ilan Kurumu vasıta
sı\la tebhgatın yapılmasına karar venlmış olduğundan davalı Zekı
Çırakoğlu'nun Pazar Aslıve Hukuk Mahkemesı'nde 2 7 1992 gunu
saat 10 00'da vapılacak duruşmada hazır bulunması veya kendısını
bır vekılle lemsıl eltırmesı, hazır bulunmaz veya bır vekıl tarafından
temsıl edılmedığı taktırde >argılama>a yokluğunda devam edıleceğı
ve hukum verıleceğı, davetıye yerıne gecerlı olmak uzere ılanen teb-
lığ olunur
Basın 28216