15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SA>FA CUMHURIYET 25 MAYIS1992 PAZARTESI OLAYLAR VE GORUŞLER Yaratma.tTzerine İnsan, şımdıhk hayvan ve bıtkılenn tannlığına açıkça soyunmuştur (bıyoteknolojı) Hafifhafifde kendmı yaratma alanına sokulmaktadır Bugun yansı-koyun yansı keçı bır varlık yaratabılen bıyoteknolojının yann nasıl bır ınsan yaratacağı saptanamaz Prof. Dr. AŞKIN KARADAYI Çukurova Üni. Tıp Fak Tann. vazgı saptamak nıtelığını taşır, yarat- mak yanında Canlı varhklann tumunde, yazgı- sı üzennde etkılı olmak ozellığı vardır Doğayı denetım altına almak. yazgıyı da denetleyebıl- mek anlamını taşır Doğayı en çok denetleyebı- len. ınsandır Insan bunu beynı ve genel anlam- da sınır sıstemı ıle >apar Doğayı bılım ve teknolojı ıle denetım altına alır Bılım, doğa ya- salannın bılınmesını sağlar Teknolojı ıse uygu- lamadd denetımı gerçekleştınr Bu durumda her canlıda tanndan bır parça vardır ve tumu bırden (evren) tannyı oluşturur (panteızm) Panteızm (Yunanca pantum ve theos= tan- n). bır butun olarak kavranan evremn tann ıle ozdeş olduğu ve evrende açığa çıkan bıleşık toz, guçler veyasalardışında tann oğretısı olmadığı- nı ılen surer Benzen bır oğretı olan panenteızm- de ıse tannnın varlığının tumuyle değıl, ancak bır bolumu ıle evrenı ıçerdığı savunulur Bu bağlamda insan, şımdıhk hayvan ve bıtkı- lenn tannlığına açıkça soyunmuştur (bıyotek- nolojı) Haflf hafif de kendını yaratma alanma sokulmaktadır Bugun yansı koyun-yansı keçı bır varlık yaratabılen bıvoteknolojının yann na- sıl bır ınsan yaratacağı saptanamaz Ancak tannhk laslamak ıçın henuz erkendır Çunku sonucu saptayabılmek ıçın etkenlenn tam (hıç olmazsa ıstatıstıksel olarak veterlı oran- da) bılınmesı gerekmektedır Şu anda ınsanoğ- lunun. elındekı azıcık bılgı ıle tannlığa soyun- masının yaratacağı tehlıkeleraçıktır Bu tehlıke, bır yasa> ı değıştınrken yapacağı yanhşlar yanın- da, elde edeceğı sonuçlan uygularken denetım altına alınabılme zorluğunda yatmaktadır Bır tcknık uretım yontemının denetıme alınamadı- ğında ne derecede tehlıkelı olabıleceğı tanhte çarpıa şekılde gorulmektedır (Hıroşıma. Naga- zakı. Enola Gay sozcuklennınçağnştırdıklan) Teknolojık olarak gelışmış, ancak toplumsal olarak gen kalmış ınsan kumelennın çarpıcı go- runtulen ıçın Otomatık Portakal seyredılebı- hr(*) Burada hıç olmazsa basıt hak ve adalet kural- larının ana çızgılen ıle (ılkelen) saptanması ge- rekmektedir Devletlerarası hukukun bunlan viptayabılmesı çok karmaşık bır ışlem olup ışın başında evrensel ınsan kavramının kabul edıl- mesını gerektırmektedır Gerek kurallann saptanmasında gerek uygu- lanmasında benlık (gerek ınsan. gerek toplum bcnlıgı) denetlenememekledır Guçiu yasalan hem yasama e\ resınde kendıne gore ay arlamak- ta hem de kendıne gore uygulamaktadır (yurut- me ev resı) Yargı ev resınde de hukumlen kendı- ne gore verdığı açıktır Sonuçta, tannlığa soyu- nacak varlıklann tann nıtelığı kazanmadan (hıç olmazsa gorecelı olarak) yaratma) a kalkmalan, buyuk tehlıkelen de bırlıkte getınnektedır Esasen ınsanoğlu yaratıldığından ben hu ışle- vı surdurmektedır Ancak bılgısı ıleeylemlennın paralel gıtmesı gerekır Bu da buyuk oranda bıl- şı kategonlen (farklı bılımler) arasındakı ılışkıye bağlıdır Sadece fızık ve kımya bılgısının (kı bu Jİanda ınsanın çok ılen gıttığı açıktır) ahlak bıl- gısıne bağlı olmaksızın (bu alanda da vennde >avdıgı. hatta gen gıttığı açıktır) kullanılması buvuk tehlıkeler doğuracaktır Sagaltım ne olabilir? Platon'un, Protagoras"ın ağzından anlattığı- na gore olumsüzler yaratıldığı zaman tannlar, Prometeus ve Epımeteus tan bunlara bazı nıte- lıkler vermesını ıstedıler Bu ışı ustlenen Epıme- teus, butun canhlan turlennın ortadan kalkma- masını sağlayacak bıçımde donatmaya başlar Kımıne hız, kuçukluk, kımıne post, pençe. yuk- sek doğurganlık vb venr Fakat sıra ınsana ge- lınce Prometeus, onun çınlçıplak ve sılahsız ortada kaldığını gorur Bu dengesızlığı duzelt- mek ısteyen Prometeus Hefaıstos ve Atena"dan ateş ve teknığı çalarak ınsanlara armağan eder Insanlar arük tannlann varlığını anlar, kendıle- nne evler ve gıysıler yapar, toprağı ışler duruma gelrruşlerdır Bırbırlennden ayn yaşamalan, vahşı hayvanlara karşı koymalannı zorlaştırdı- ğmdan kentte yaşamayı denerlerse de polıtıka- dan habersız olduklanndan toplumsal hayatı kuramaz ve yenıden dağılırlar Burada ınsan so- yunun ortadan kalkmasını engellemek ıçın Zeus arava gırer ve ınsanlara adalet duygusunu go- tuımesı ıçın Hermes ı gorevlendınr Hermes, bu adalet ve olçululuk duygusunu bazılanna mı yoksa herkese mı dağıtacağmı Zeus'a sorar Ze- us Herkese' der Bu mıt tekı gerçek şudur Doğa ınsanı vara- tırken bılım ve teknığı bulması ıçın aklı vermı$- tır Venrken de aklı devıngen (dınamık) bır guç olarak programladığı kesındır Kesın olmayan. Hermes'ın Zeus'un sozune uvarak adalet duy- gusunu herkese venp vermedığıdır Bugune ka- darkı ınsanlık tanhı bunun tersını gostennekte olup Hermes ın adalet duvgusunu herkese. hıç olmazsa yeterlı oranda vermedığı açıktır Bun- dan da ote. ınsanoğlu guç kazanınca vedenetım- den çıkınca venlmış de olsa bu ddalet duygusu- nu. benlığının etkısı ıle gormezlıkten gelmekte- dır Sagaltım bu bağlamda ele alınırsa Bu tehlıkelı gıdışı onlemek en başta bılım adamlanna bağlıdır Buluşları açıklamak ve toplumun hızmetıne vermek ıçın bunlan denge- lemelı toplumun kaldıramayacağı nıtelıktekıle- n saklamalı gen kalanını açıklamalıdırlar Ancak uygulamada bu son derece buyuk zor- luklar çıkarmaktadır Etkenlenn fazlalığı ve ol- ;ulenn gorecehlığı bunu olanaksız kılmaktadır Bılgı bınkımının, evrensel ınsan kavramı ıyı ge- lışmış (hıç olmazsa yeterlı oranda gelışmış) güç- lenn elınde olması gerekır Heısenberg (**), Ikıncı Dunya Savaşı sonun- dd Ingıltere'de dığer Alman bılım adamlan ıle bırlıkte tutuklu bulunurken Hıroşıma ya atom bombasının atılmasının uzerlenndekı etkılennı "Bılım Adamının Sorumluluğu Üzenne" başlığı allında şoyle anlalıyor 1945 yılının 6 ağustosunda Karl VVırtz oğle- Jen sonra odama gelerek radyo habenne gore Hıroşıma'ya atom bombası atılmış olduğunu bıldırdı O gunun akşamı radyo spıken bu dev ^eknık kullanım hakkındd bılgı verdığındeatom fizığınde, benım de 25 >ıl bovunca gorduğum gelışmelenn şımdı mılyonlarcd ınsanın olumune neden olduğu gerçeğıyle uyuşmak zorunda kal- iım Içımızde olaydan en çok etkılenen Otto Hahn'dı (***) Uranyum parçalanması onun en onemlı bılımsel buluşuydu Hahn, yıkılmış ve bıtkın bır durumda odasına çekıldı Kendıne kotu bır şey yapmasından çok endışe edıyor- duk Sabahleyın korkunç haberden sonra Carl Fnednch ve ben oraya gıttık ve konuşarak ve duşuncelı bır bıçımde saatlerce volta attık Otto Hahn ıçın duyduğumuz endışe konuşmanın başlangıcı oldu ve Carl Fnednch şovle dedı "Otto Hahn ın. en buyuk bılımsel buluşunun bu akıl almaz yıkımla lekelenmesınden umıtsızlığe duştuğu anlaşılıyor Ama kendını herhangı bır bıçımde suçlandırması ıçın bır neden var mP Bundan oturu atom fizığınde çalıştığımız arka- daşlann herhangı bınnden daha mı suçlu 11 Hepı- mız bu yıkımdan sorumluyuz Bu surecın ıy ı ya da kotu şekılde ışleyebıleceğını deneylenmızden bılıyoruz Ama bız artan b^lgıyle "ıyı"nın "kotu"den ustun kılınacağı ve olası kotu sonuç- lann zor kullanılarak kontrol edılebıleceğı kanı- sında ıdık Aynca ne mucıt ne de toplum, ıca- dın daha sonrakı sonuçlannı butunüyle gorebı- hr Otto Hahn ıntıhar etmedı Daha uzun yıllar yaşadı (2^? yıl) ve 79 yaşında. 28 Temmuz 1968'- de oldu Olayın obur aktorlennden Heısenberg 11 yıl sonra 75 yaşında oldu Ne Hahn'ın ıntıhar eğılımı ne de dığerlennın sızlanma ve vıcdanlan- nı rahatlatmak ıçın fıkıryuruterek volta atmala- n Hıroşıma ve Nagazakı'de olen 239 000'den fazla kışıyı gen getırmedığı gıbı (Hıroşıma 200 000 Nagazakı 39 000 olu), ortaya çıkan radyasyonun etkılennı ortadan kaldırmadı ve bundan dolayı sakatlananlan da ıyıleştırmedı lkıncı duzey uygulanmasına İcarar verecek polıtık guçler, yanı polıtıkacılardır Hermes'ın, adalet duygusundan bu gruba, bıhm adamlan- na verdığınden çok daha azını verdığı açıkça gorulmektedır Bu grupta eser mıktarda bulu- nan sorumluluk duygusu da hesaba katılırsa, bugun ıçın bunlann bu ışı beceremeyeceklen açıktır Esasen bu duzeyler toplumdan soyutlanamaz ve değerlen toplumdan etkılenmektedır (ka- muoyu) Bu yonden sorun, kokten, ancak tum toplumda bu konuda evrensel değerler ve evren- sel ınsan kavramının oluşması ıle çozulebıhr Sonuç olarak boyle bır evlemın. kurallan ke- sınlıkle saptanmadan ve ondan da onemlısı, uygulanımı denetım altına alınmadan gerçekleş- tınlmesı dunyada şu anda var olan adalet duy- gusu (gerek bırey gerekse toplumsal duzeyde) ışığında, Asımov'un dunyanın sonu ıçın ongor- duğu beş tehlıke ıçıne gırmıyorsa altına tehlıke olarak ortaya çıkacağı açıktır (*) OtonMtık Portakal (Oockmse Oraııge) Vooetmen Staııln Kutanck, *nt<m> Burgess ınguiaması (**)HasaıbergVVerner( 1901-1976) \lm»n Oakfı te fefeefeo 1925*te iımuıtum mekamğıııın matrv» btçımı'n gelıştırdı Bubufcı- şu ik 1932 de NoM Fızık O<Wu mı *M> 192T<fc behrazkk ılk«u» (***)Hahn Otto (1879-1968) Uman kıımncı RuUokıımacı Fntz Stms&man ıle bırlıkte çekırdek bolunmeşı (fi/\on) olavmı buldu. I944'ıe Nobei kırn>a Odulu nu. 1966'da Strassnun >e Use Meılner de bıriıkte Ennco Fennı Ödühı'nü pavlaşo ARADABIR Prof. Dr. NECLA ARAT (Ç.YDD. Yönetim Kunılu Üyesi) Ateşle Oynamak ' Anayasanın hıçbır hukmu, anayasada yer alan hak ve hurrıyetlerı yok etmeye yonelık bır faalıyette bulunma hak- kını verır şekılde yorumlanamaz" (Mad 14) Anayasamızın 2 maddesıne gore Turkıye Cumhurıyetı demokratık laık ve sosyal bır hukuk devletıdır Devletın bu nıtelıklerı ve bu hukum değıştırılemez, değıştırılmesı de teklıf edılemez (Mad 4) Esasen devletın temel amaç ve gorevı, cumhurıyetı demokrasıyı korumaktır (Mad 5) Bu hukumler yasama yurutme ve yargı organlarının yanı sı- ra ıdare makamlarını dığer kuruluş ve kışılerı bağlayan temel hukuk kurallarıdır (Mad 11) Butun bu hukumlerın yer aldığı 1982 Anayasası, halen yururluktedır ve bır hukuk devletınde yurttaşların, beğen- seler de beğenmeseler de yasalara uyma yukumluluklerı vardır Geçen gunlerde, bırı oldukça tutucu değerlen savunan bır ocak başkanı, oburu ıse soz ve eylem tutarsızlığı çelışkı anıtları oluşturan Tann Janus kılıklı bır parlamenterın ba- sında yer alan goruşlerı bu saldırıların ılgınç ve ıbret verı- cı orneklerını oluşturmaktadır Ateşle oynamayı sevdığı ocaklara bağlılığından anlaşı- lan sayın akademısyene gore Turkıye'de laıklık ılkel bır anlayış ıman haklarını hıçe sayan bır uygulama, ( ) bır ozurlu mal ( ) bır hastalıktır Çoğu tatbıkatında vıcdanla- ra, dını kanaat ve yaşamaya bugun de devam eden ınsaf- sız baskılar getırmıştır Bu baskı anlayışı, ulkemızdekı laıklığe tahrıp edıcı ve bolucu bır nıtelık kazandırmıştır " Işte bu nedenle sayın akademısyene gore, bazı İslam dev- letlerının Orta Asya Turk cumhunyetlenne Islam'ı gotur- mek gıbı yuce bır amaçları varken, nasıl olur da bız bu amaca saygısızlık edıp "bu baskıcı, bolucu, ozurlu malla" (yanı laıklıkle) oralara gıtmek kustahlığını gosterebılırız 71 (Bkz Zaman 25Nısan1992) Tann Janus kılıklı parlamen- tere gelınce, o da Turkıye Buyuk Mdlet Meclısı'nde goreve başlarken ıctığı andın Muslumanları değıl demokrası ve laıklık dınının mensuplarını bağladığını, ıçınde laıklık ılke- sının bulunduğu bır anayasanın ulkemızde kabul gormesı- nın asla mumkun olmadığını, demokratık ve laık duzenın 70 yıldır halka sılah zoruyla ve emrıvakıyle kabul ettırılme- ye çalışıldığını soyledıkten sonra, "demokrat ve laık ol- madığını, Musluman olduğunu" vurgulamaktadır (Bkz Cumhurıyet, 28 Nısan 1992) Musluman olup olmaması, onun bıleceğı ve Tanrı yla onun arasındakı bır ıştır ve kım- senın bu konuya karışma hakkı olmaması gerekır Ama Turkıye Buyuk Mıllet Meclısı nde ulusun vekılı sıfatıyla bu- lunuyorsa, demokrat ve laık olmak zorundadır Buradakı zorunluluk ahlaksal bır zorunlulıAtur O, anayasaya gore hukuksal ve ahlaksal bağlayıcılığı olan bır antla goreve başlama hakkını kazanmıştır Yalan yere ant ıçtıyse, ahlak dışı eylemde bulunmuştur Tutmayacağı bır ant ve onayla- madığı bır anayasal duzene karşın, bu duzenın bır oğesı olarak kalmakta ısrar etmesı buyuk bır tutarsızlık ve er- demsızlıktır İnsan Hakları Komısyonu sozculuğunu geç- mışın kalıntıları ıçınde mezararaştırmacılığı ıle bırleştıren bu parlamenterın oğrenmesı gereken nokta, bu ulkede ıçınde laıklık ılkesı bulunmayan bır anayasanın kabul gor- mesının asla mumkun olmadığıdır 70 yıldır cumhurıyetın yetıştırdığı sağlam ve sağlıklı kuşaklar, Turkıye de laıklı- ğın, demokrasının de ınsan haklannın da kadın haklarının da temel guvencesı olduğunu çok ıyı bılırler "Laıklık ılkesı gereğı, kutsal dın duygularının" dını, bır araca ındırgeyen- ler elıyle "devlet ışlerıne ve polıtıkaya karıştırılmaması" konusunda tutarlı ve odunsuz bır ozen gosterırler Dını, araç olarak kullananlar, dının ozune zarar veren çarpık duşuncelerını, "ılkel, hastalıklı, ozurlu" dıye nıtele- yıp yadsıdıkları laık ortamdan yararlanarak dıle getırırler Nıtekım kendılerıne en ufak bır eleştırı yoneltıldığınde, çıf- te standartlannı ortaya koyup duşunce ozgurluğu var" ya da "laıklıkyok mu' savunması ıçınegırerler TurkıyeCum- hurıyetı laık ve demokrauk bır devlet olduğu ıçındır kı bu gıbıler, 21 yuzyılın eşığınde hıçbır anlam ve ışlevı olma- yan, "1930-1938 arası hutbe, ezan, namaz, Kur an hangı sebeple Turkçeleştırıldı turunden sorular sorabılmekte (Bkz Zaman, 3 Mayıs 1992) "Bırgecelıkkanunlarıle(Harf ve Şapka kanunlan gıbı) bırçok âlım, cahıl dıye nıtelendırıl- dı" turunden haksız suçlama ve kara cehalet orneklerı sergılemektedırler (Bkz Zaman, 2 Mayıs 1992) 'İslam dı- nınde laıklığm yerı yoktur Dın ve sıyaset ıç ıçedır "(Bkz Zaman, 30 Nısan 1992) ya da Yaşasın şerıat dıyenler, la- ıklık ve demokrasıyı kullanarak laıklık ve demokrasıyı yok etme amacını gutmektedırler Demokrası de laıklık do ken- dını savunmak zorundadır Doludızgın geleceğe uzanmak yerıne, geçmışın karanlıklarında mezar kazıcılığı yapanla- ra, "Bındığınız dalı kesmeyın", Ateşle oynamayın de- mekten ote onerırnız yoktur Koıtuıtıııı Kalbinde>.. Halkımız. ulkedekı orgutlu-yan orgutlu-orgutsuz dınamıklenn, koşulldnn elverdığı olçüdekı bır elbırlığıyle demokrasıyı, 'ınsan hakları eksenf üzennde, guvencelı bır yapısallaşma aşamasına getırmıştı 1961 Ana\asasryla Prof.BAHRİSAVCI Duşun uretme ve sorun çozme etkınlık- lennde draştırmdyı, tartışmayı. hep "ko- nunun-sorunun kalbf uzennde tutmak gerekır Ozellıkle. moral-entelektuel açılı konulardd. halkı yonlendırme tutkula- nyla, "konulann kalbı'ndekı gerçeğı gor- memezlık etmemelı Son hattalarda, bu çabdnın göstenlme- dığını gorüyoruz Egemenlik konusunun kalbi üzerinde Meclıs Başkanı. aslında cıddı bır for- masyon sahıbıdır Ama. neyleyelım kı. 21 Nısan Egemenlik Bayramı oncesınde, egemenlik kavramı uzennde, konunun kdlbını ıhma! eden bıranlayışa kapılmış- tır 'Egemenlik, kayıtsız-şartsız ulusun- dur" formulunu, onun deyımledığı gerçe- ğı ve algıyı bırakıp, formulun başına, 'ulusal' sozcuğunu ekleyerek egemenlik konusunu, 'kalp noktasından' kaydır- mıştır Kendılerıne gore "egemenlık", 'kadır-ı mutlak oldn Tann'ya aıttır, ulusunkı, ancak Tann ya aıt olan bır 'salt egemen- lik olmayıp ıkıncıl (talı) bırdeğer ve kav- ramdır. onun ıçın, ulusunkını Tann'nın- kınden ayırmak gerekır Bu nedenle Tann'nınkıne, "egemenlık", ulusunkıne de ancak, "ulusal egemenlık' demek gere- kır Meclıs Başkanf nın, olduğu gıbı boyle soylenmemış olsa da demek ıstedığı, bu- dur Egemenlığı, 'ıkılemek' salt olanını Tann'da, ıkıncıl olanını da ulusta bırak- mak' Bu anlayış, egemenhğın ozu-ıçenğı- sahıbı, yanı "kalbı" açısmdan, çağdaş ve bılımsel anlayışa sığmaz Konunun kal- bı. şuradddır "Egemenlık" boylederece- lı değıldır. "tek"tır Her yerde, aynı nıte- lıkler ıle nıtelıdır Ve bu egemenlık. ozunde, rakıp-ben- zer-eşıt-ortak-payda tanımayan bır "us- tun buyurma gucu'dur Boyle bır ustun buyurma gucu oldn egemenlık, "tek'tır, "bolunmez-paylaşılmd^-tdksım kabul et- mez'dır sdhıbınce ıstense bıle başkasına devır ve ferağ edılmez'dır, sahıbınce ne kdddr uzun bır sure kulldnıldmamış bıle olsa, 'zaman dşımı ıle duşmez dır bu ne- denle geçıcı bıle olsa onu. herhangı bır yolla 'kapdnın elınde kalmaz'dır Egemenlık, ışte boyle guçtur Kaynağı ve sahıbı konusunda da bu- yuk bır devnm-evnm geçırmıştır Şoyle Dınsel hukukçulann tezlenyle kuvvet- lendınlen bır Tdnnsalcı (provıdentıel) anlayışd gore, bu salt gucun kaynağı ve sdhıbı, Tann'dır (Meclıs Başkanf nın de- yışıyle 'kadır-ı mutldk olan Tdnn dır) Hıçbır yeryuzu kurum ve kışısı. ond. as- lındd-kokenınde kaynak ve sahıp ola- mdz Ama, kımı yeryuzu evnm vedevnmle- rıyle. bır gelışme olmuştur Bu Idık ve demokrdtık anlayışa gore. egemenlık, artık. semdvılığını yıtırmıştır Egemenlı- ğın kaynağı ve sahıbı, ulus olmuştur \ dnı. tek ve nıtelıklen her yerde aynı olan egemenlık, vaktıyle. Batı'da \e Doğu'da. Tann'nın ıdı, şımdı ulusundur Bu Tann'dan, olduğu gıbı ulusa geç- mışlığını ve ona, artık ulusun sahıplığını belırtmek ıçın de, ona, 'ulusal egemenfîk' denmîştır. sıyasa pratığınde de, ona, Tcı- saca, "egemenlık" denır Bu durumda, kavramın Tannsallığını ve "salt nıtelıklenyle, onun. yalnızca Tanrı'ya aıtlığını belırtmek uzere ona, tek başına "egemenhk' demek, ulusunkı- nın ıkıncıllığını belırtmek ıçın de, ona 'ulusal egemenlık' demek konunun kal- bını ıhmal etmek olur Mustafa Kemal Ataturk, 1919 ve ote- sınde, ozgun bır yontem ve ıçenkle bır demokrasıyı başlatmıştı Kuvayı Mıllıye ıle. İsmet İnonu. daha İkıncı Dunya Sava- şı oncesınde. Turkıye'yı, demokrası kefe- sıne koyarak, onu, o zamanm çağdaşlığı olan çok partılı bır sureç ıçınde, gelışme yoluna sokmuştu, sabırlı-cefa çekmelı bır demokrası bılıncı ve algısı ıle Halkımız, bu bılınç ve algıyı ozumse- yerek, demokrasıyı, ozgür seçmen ıstencı uzenne oturtmayı başaımıştı 14 Mayıs 1950e\nmııle On yıl sonra, yıne halkımız, ulkedekı orgutlu-yan orgutlu-orgutsuz dınamık- lenn, koşullann elverdığı olçüdekı bır elbırlığıyle demokrasıyı, "ınsan haklan eksenf uzennde. guvencelı bır yapısal- laşma aşamasına getırmıştı 1961 Anaya- sdsfyla Şımdı de yıne halkımız. on yılı aşkın bır acılık donemınden sonra, (bır açıdan budonemın bütun olumsuz koşullan hâ- lâ surerken) demokrasısını. evrensel bu- tun olçutlen-boy utlan-ıçenklen ıle, bır konsensus demokrasısı geçımıne ulaştır- md çabası ıçındedır Ama halkımızın bu çabası, buyuk bır "konuşmdcılık şevkı ıçınde olan koalıs- yonun dndyasacılığın kalbındekı sorun- İard gereğı ıle eğılmeme ıstıdadı ıle karşı- ldşmd tehlıkesı dltındddır Çunku, dnayasd sorununun kdlbıne ınme tutum- lan hâlâ gevşektır Burada konunun kalbı, ulus-devlet- dnayasa uzennde. doğru ve çağdaş kon- septıdır kı, koalısvonun lıden, onu değıl, bır yanlış anlayışı bıldırmıştır Evet kendısıne gore anayasa, devlet ıle ulus ardsındd bır uyuşmd (mutaba- kat), bır dnlaşmd. bır sozleşmedır Ydnı, devlet ıle ulus, ayn dyn fenoma'ldrdır, andyasa dd, onlar arasındd bır mutaba- kattır Oysa kı devlet toplumdan-halktan- ulustan ayn bır lenomd ayrı bır olgu de- ğıldır Çağdaş anlayışa gore, devlet, halkın- ulusun-toplumun "sıyasal olarak-orgut- lenmesf'dır, 'sıyasal btr bınmleşmeye ulaşmasfdır, bır tek sozcuk ıle, 'sıyasal- laşmasfdır Buradd, ıkı ayn fenoma yoktur, bır 'tek tenoma' vardır, ve devlet, bu 'tek'ın 'sıyasallaşmasfndan ıbarettır Anayasa da, bu 'tek'ın. nasıl sıyasallaşacağını, kendısını nasıl yoneteceğını, kendısını yonetırken nelere uyup, nelerden kaçına- cağını, ulusun, bızzat saptayarak yarattı- ğı bır "hukuksdl mısak'tır, 1620'lerde, Avrupa'dd uğradıklan dınsel baskılar- dan kurtulmaK ıçın Amenka'ya goçen goçmenlenn, orada, kendılennı nasıl yo- netectklennı, May Flovve^r gemısınde saptamalanndan berj^_ Anayaianın kalbı, Su İconuda, ışte bu- radadır Buna değer vermeyıp. ulusu, devletten ayıran anlayışa uyarsak, kımı olumsuz- luklara ıstıdat kapısını açmış oluruz a) Mutabakatın devlet yanım oluştu- ran guçler (orneğın bu koahsyon), sahıp olduklan sıyasal kudret sayesınde, ana- yasayı, kendı manyetıklen ıçınde tutma elvenşlıhğını kazanmış olurlar b) Demokrasımızı dennleştırmek ıçın gereken radıkalızmlen de ıhmal edebıhr- ler c) Bu radıkalızmlenn başında gelen ye- nı 'Seçım Yasasfnı, daha az bır duyarlı- Iık ıle ele abrlar Evet, yepyenı bır anayasa yapma ma- tematığmı elde edınceye kadar, bır dızı radıkalızme gıdılecektır, anayasa konu- sunun kalbındekı anlayışa değer venr- sek Din-demokrasi ilişkilerinin kalbi Bu konu, 26 nısan gecesı, kendı alanla- nnda değerlı dort konuşmaa ve bır yo- netmen tarafından eşelendı Ama, konu- nun kalbıne de, teğet geçıldı Konunun kalbı, ozellıkle bugunku or- tamda, şenat ıle laık demokrasının uyuş- ma yeteneklennı aramaktı Evet, Turkıye'de, bugun, bırkaç on yıl- dır, egemen polıtıkalar ıle yureklendın- len bır gıdış var Bır yandan da. aynı Turkıye, kuvantom fizığı, aynca, ozgur- luk-eşıthk-mulkıyet-guvence-katılımcı- lık ılkelennın venlenne dayalı bır kon- sensus demokrdsısı drdmaktadır Konunun kalbı, bu ıkısı arasındakı ılışkıyı kurcalamak ıdı Ve de, konunun kalbı, dın ıhmal edıle- meyeceğıne gore, yukanda sayılan olum- lu nıtelıklenn ve sıyasal ılkelenn urunu olan laık demokrasının varlığı da redde- dılemeyeceğıne gore bır bılımsel yol ara- makta ıdı, laık bır konsensus demokrası- sı ıçınde, bızzat dının saf metafizık ılkele- n ıle, onlann gerektırdığı ıbadet olanak- lan ıle. nasıl serbestleşerek, ndsıl guvencelere kavuşabıleceğının araştınl- ması ıdı Ama, ortaya dokulen ırdelemelere karşın, konu, ımam-hatıp lıselennın dın- sel bır toplumsallaşma kaldırgacı kılındı- ğı uzenndekı bır tartışmadan ılen gıde- medı Bır de Turk devnmlen ev resınde, dın uzennde vapıldığı ılen surulen baskı- lann, 'muhayyel yakıştırmaldr'dan ılen gıdemedığının anlaşıldığı goruldu PENCERE Yapı Kredı Bankası'ndan 9 6 1988 tanhlı 2951 nolu temı- nat mektubu Bey No 19230, ta rıh 7 6 1988-18 7 1988 No 2988 Bey No 24167 tarıh 14 7 1988' de aldığım temınat mektuplan karşılığında Halkalı çıkış gumru ğu ve saymanlığından alınan bu tarıh ve sayılı aynıyat makbuz- larını kaybettım, hukumsuzdur L.P. DERİ KONFFKSİYON TİC. LTD. ŞTI FTFAL KILIÇEL Kedım doğurdu Yavrularını dağıtıyorum Tel 337 46 71 M. İZZET ÇETİN Istanbul Unıversuesı Çapa Tıp Fakultesı Noroşırurjı ve Reanımasyon bolumlerının ozverılı çabalarına rağmen kurtarılamayarak 23 Mayıs 1992 gunu vefat ettı O, kişiliği, inançlan ve yaşamı ile bize ve pek çok ınsana ışık tuttu Cenazesı 25 Mayıs 1992 gunu Levent Camıı'nde kıhnacak öğle namazını muteakıp Çanakkale'ye goturulecek, 26 Mayıs 1992 gunu Kılıtbahır'de defnedılecektır Eşi: Perihan Çetin, Torunu: İzzet Guven Çetin, Kızları: A>ten ve Gulseren Çetin, Oğulları: Cem ve Sinan Çetin, Yeğeni: Banu Pişkin, Baldızı: Neriman Pişkin BUTUN AKRABA VE DOSTLARI Tehlikeli Hevesler... Osmanlı'da 'vatan' kavramı yoktu Ya ne vardı? 'Mulk'i Fetıhle sağlanan topraklara 'mulk' denıyordu Her ıkı kav- ram da -fetıh ve mulk- cağdışına duştu 'Vatan' sozcuğunü ılk kullanamn Namık Kemal olduğu söylenır Belkı bıraz da bu nedenle 'vatan şaırı' dıye anılır Ancak Osmanlı'nın son dönemınde vatan kavramı ortaya çıksa bıle vatan sınırlarının nereden başlayıp nerede bırtığı- nı bılen yoktu Balkanlar ya da Surıye de vatan mıydı? Me- zopotamya ya da Arap çollerı bızım mıydı'? Zıya Gökalp va- tanın sınırlarını romantık bır yaklaşımla çızmışti: Vatan ne Turkıye'dır Turklere, ne Türkıstan . Vatan büyuk ve muebbet bır ulkedır, Turan' Pekı, vatanın sınırlan ne zaman ve nasıl çızıldı? Harıtası ne zaman saptandı? * Bırıncı Dunya Savaşı'ndan sonra emperyalıstler Osmanlı Devletı'nı paylaşım masasına yatırdılar Enver Paşa '1 koyup 20 almak' ıçın savaşa gırmıştı Dımyat'a pırınce gıderken, ev- dekı bulgurdan olduk Anadolu da elden gıdıyordu Son Os- manlı Mebusan Meclısı 17 Şubat 1920 gunu 'Mısak-ı Mıllı'yı dunyaya açıkladı Mısak-ı Mıllı, ulusal ant anlamtna gelıyor, Erzurum ve Sı- vas Kongrelerı'nde benımsenen temel ılkelere göre Osman- lı Meclısı ılk kez vatanın sınırlarını saptamaya yönelmış ve bır 'yemın'e bağlamıştı Lozan Konferansı'nda saptanan sınırlar -aşağı yukarı- Mısak-ı Mıllıye uygundur Ataturk'un kurduğu cumhurıyet, ulusal ve 'unıter'dı, artık vatan sevgısı, sınırlan bellı bır toprağa yönelmıştı, ne ıduğu belırsız mulke değıl 1 Okuldakı çocuk harıtaya baktığı zaman Lozan'da çıztlmış sınırdan otesım duşunemıyordu, oysa Os- manlı'nın son kuşağı Bağdat, Basra, Surıye, Fılıstın ıçın çöl- lerde kan dökmuştu Cumhurıyet dönemınde fetıh bılıncı, tarıh kıtaplarının say- faları arasında salamuraya yatırıldı * Ne var kı, yetmış yıl sonra bugun Mısak-ı Mıllı sınırlarını aşan hevesler gıttıkçe guçlenıyor Gazetelerımızde Nahcıvan 1 ın ılhakı yolunda çeşıttemeler yapılıyor, Azerbaycan'ın -kardeş de olsa- bır yabancı devlet sayılması gereğınde saymakla bıt- mez yararlar bulunduğunu çoğu kışı unutabılıyor, Azerbay- can'ın ıç ışlerı sankı Turkıye Cumhurıyetı'nın ıç ışlerıdır Fe- tıh heveslerı, Korfez Savaşı'nda da kanatlanıvermıştı... 'Bolgenm super gücu' bız değıl mıydık? Orta Asya, Kıbrıs, Bosna-Hersek, Nahcıvan, Kerkuk ede- bıyatıyla tureyen 'Küçuk Enver Paşalahn yarattığı toz duman ortasında Mısak-ı Mıllı bılıncının saydamlığı sılınırse, Turkıye çok sakıncalı bır ortama gırer Soydaşları korumak, kardeşlerı gozetmek, devletler huku- kunu savunmak guzel şeylerdır Nrtekım son gunlerde bu tur dıplomasının sonuçlan ortaya çıktı Karabağ ve Nahcıvan^ da patlak veren kanlı sorunlarda Ankara, NATO'dan AGIK'e, ABD'den Rusya Federasyonu'na kadar uluslararası alanda yurutulebılecek gırışımlerı gerçekleştırdı Sonuçlan da alındı Mehter marşıyla sınır otelerıne yurumek başka ış, bu tür çabalar bır başka ış • Anadolu, dunyann en sıcak bolgesınde Osmanlı Impara- torluğu'ndan mıras kalmış sorunlarla kuşatılmıştır Eğer bu sorunlar Osmanlı kafastya çozumlenebılseydı, ımparatorluk zaten yıkılmaz, yerıne Ataturk Cumhurıyetı kurulmazdı Mısak- ı Mıllı sınırlarının Lozan Antlaşması'nda saptanmış ve dev- letler hukukuna yazılmış çızgısı, bızım ıçın 'vatan' kavramıy- la anlamdaştır Osmanlı kafasını kullanıp çağ atlamayf da dılınden du- şurmeyen 'buyuk vızyon sarnplerı'ne karşı dıkkatlı olmak ge- rekıyor Turkıye Cumhurıyetı ne 'bolgenm /andarması' ne de 'bolgenm super gucu' rolune çıkmalı ne de devletler huku- kunda ulkeler arasındakı eşıtlık kurallarına ters duşecek bır felsefeye kendısını kaptırmalı 1453'un 29 mayısında Kostantınopl fethedıldı, Osmanlı- nın mulku oldu, 6 Ekım 1923'te Turk ordusu Istanbul'a gırer- ken ışgal altındakı vatan toprağını kurtarıyordu Ikısı arasındakı farkı hıç unutmayalım Birikim Şiddet kültürii beynimizin ortasnda OMERLAÇINER Ubya'ya ambargo ve Yeni Dünya Düzeni AHMETINSEL PtefTe Ctostres MEHMETSERT Marksizm ve Max VVeber ŞUKRUARGIN Marx ve Insan Haklan G G BRENKERT Alman İnsan Haklan politikası ARBEITERKAMPE Beteceğin dünyasmda dhı MIBULAÇ Cehennemde kimtef var? AKDOGANOZKAN CRâlı İmaj Devri KEMAL CAN Televizyonda şiddet FERHATKENTEL K Ü B A Ü Z E R İ N E T A R T I Ş M A J D1AZ/E GALEANO/E HACKL / KÛBAL1AYDINLARIN BtLDlRlSl Bınknn Yayuılan Dosdukyurdu Sok Hacıbev Apt Kat 3 D 6 34400 Cağaloglu Istanbul • Tel 516 22 07 B ILAN PAZAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No 1991/42 Davacı Şahınaz Topaloğlu tarafından davalılar Orhan Zekı Kal ve Zekı Çırakoğlu ale>hme mahkememızde açılan tazmınat davasının vapılan vargılamasmda Davalı Zekı Çırakoğlu adına dava dılekçesı Ardeşen ılçesı Yamaç- dere koyu adresıne \e çesıtlı adreslere çıkartıldığı halde tebhgatın ya- pılamadığı, zabıtaca yapılan soruşturmada da davalı Zekı Çırakoğ- İu'nun açık adresı tespıt edılemedığınden Basın Ilan Kurumu vasıta sı\la tebhgatın yapılmasına karar venlmış olduğundan davalı Zekı Çırakoğlu'nun Pazar Aslıve Hukuk Mahkemesı'nde 2 7 1992 gunu saat 10 00'da vapılacak duruşmada hazır bulunması veya kendısını bır vekılle lemsıl eltırmesı, hazır bulunmaz veya bır vekıl tarafından temsıl edılmedığı taktırde >argılama>a yokluğunda devam edıleceğı ve hukum verıleceğı, davetıye yerıne gecerlı olmak uzere ılanen teb- lığ olunur Basın 28216
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle