Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
12
CUMHURİYET 23 MAYIS1992 CUMARTESİ
DİZİ-YAZI
Askerlikten sonra gazetecilik yapmaya başlayan Nail Vahdet, Tan Olaylan'na tanık olur
Taıı Matbaası'nın yıkıldığı an
Sovyetler BirhğTnden dönüşü üze-
rinden on beş, yirmi gün geçmeden
askere alınır Nail Çalurhan:
"Hapse girmış çıknuş bir insanun,
komünist olarak tanınıyorum. Kor-
kuyorum, başıma ne gelecek diye...
Subaylık hakkım da abnmış. Er ola-
rak Manısa'da bir piyade tümenine
gönderdiler. Orada bir kurmay albay
beni çağırtu. Odasma gjrdim. 'Otur'
dedi. 'Estagfurullah' dedim. 'Otur,
otur' diye ısrar etti. Evrakım önünde.
'Senin subaylık hakkını almışlar' dedi.
'Faka; biz seni subay olarak tanıyaca-
ğız.' Kahve ısmarladı... Daha sonra
bölüğun yüzbaşısı çağırttı beni. 'Bak'
dedi, 'Senin sonımluluğunu bana veri-
yorlar. Albayın söylediği gibi sana
subay muamelesi yapacağız. Ama en
ufak bir şey olursa, kaçıyordu diye
vurdururum.' Bir başçavuş odası ver-
diler, yazıcı olarak orada kaldım
Muhasebe de büiyorum. Çok mem-
nun kaldılar."
'Askere gideni vurmazlar'
Nail Çakırhan ekliyor: "Askere gı-
deni vururlar derler. Ben buna inan-
mıyorum. Vuracaklarsa sokakta da
vururlar. Nanm'ı vurmak isteselerdı
hapiste de vururlardı, dışanda da
Bunu Nâzım gittiği zaman arkadaşla-
ra da söyledım."
Askerlığı 1938 ilkbahannda sona
erer. Nail Vahdet İstanbul'a gelir, Ze-
keriya Sertel yönetimindeki Tan gaze-
tesinde çalışmaya başlar. Once
düzeltmenlik yapar, ardından gece
sekreterliği. O sıralar Ankara Cad-
desi'ndeki Yeni Kitapçı'nın sahibi
Yusuf Sertel dükkânını salacak olur:
"Zekeriya Bey, 'Kardeşım dükkânı
satacak' dedi. 'Sen al.' 'Kaç lira?' de-
dim. 'Bin lira.' 'Bin lira bende nerde...'
dedim. 'Ben sana avans veririm, peşin
ödeme yaparsm. Geri kalaru aylığjn-
dan ve dükkândan gelen paradan
yavaş yavaş ödenir' dedi. Dükkânı
devraldım, 1940'a kadar işlettim.
1940'ta savaş krizi başlayınca Murat
Sertoğlu'na yine ayru paraya devret-
tim."
Zekeriya SerteTin eşi Sabiha Sertel.
GörüşJert çıkaran Zekeriya SerteL
Bu sırada Tan'dan aynlarak dük-
kânla ilgilenen Nail Çakırhan, bir süre
de Nizamettin Nazifin çıkardığı İstik-
lâl dergisinde çahştıktan sonra işsiz
kahr. Bugünlerde...
"'Gazetede bir ilan gördûm. Çocuk
Eârgeme Kurumu'na sınavla muha-
sebeci alınacakü. Muğla'dan geldığim
sıra, bir dönem Liman Şirketi'nde mu-
hasebeci olarak çabşmıştım, biraz
tecrûbem yardı. Şirketin başında Ah-
met Hamdi Başar bulunuyordu; kansı
şair Şükûfe Nihal'in araahğıyia oraya
girmiştim... Muhasebe kitabı alıp ça-
üşüm, Çocuk Eârgeme Kururnu'nun
sınavına gjrdim. Elli-altmış kişi kaül-
dı, ben kazandım. Bir süre de orada
çalışüm."
Bugûn ünlü bir arkeoloji profesörû
olan Halet Çambel'le o sıralarda evle-
nir.
"Bir yandan da Tan gazetesine Ha-
let'le birlikte hikâyeler, romanlar
ceviriyorduk. Bu, 1943'e kadar sürdü.
Her gûn bir hikâye ya da roman tefri-
kaa. Yan başına 3 lira veriyorlardı.
Ayda ikimizin eline 180 lira geçiyordu.
İyi paraydı bu..."
Tan gazetesânin yerk bîir
edümesi
1945'te çok partili rejime geçibrken
Sabiha ve Zekeriya Sertd, Görüşler
dergısini çıkartnaya karar venrler. Sı-
Bir Ömûrden Kesitter
NAİLVAHDETÇAKIRHAN:
AĞA HAN ÖDÜLLÜESKİ TÜFEK
Hazırlayan: ALPAY KABACALI
4 aralık 194yteki Tan başkınından sonra yurt dışma giden Zekeriya Serte! 3 mart 1977'de yurda döndüğünde, Gö-
rüşler dergisi çıkarken l.C Hukuk Fakültesi'nde genç bir asistan olan Mehmet Ali Aybar tarafından karşılandı.
ra, tek sayı çıkabilen, ama büyük
yankılar uyandıran Görüşler'in öykü-
sünde:
"Ben derginin sekreteri oldum. Aziz
Nesin o zaman Tan'daydı. Görüşler'e
röportajlar yapacakü. Bunlann konu-
lan da belirlendi: Esrar kahveleri,
köprû altındaki çocuklann hayatı,
vb... Tan 12 bin basıhyordu. 'Görüş-
ler'i 10 bin basın' dedim. Sabiha
Hanım da onayladı. Satacağını bili-
yordum. 250 lira aylık alacaküm.
'Satmazsa, zarannızı benim aybğım-
dan kesin' dedim. Satü. Büyük ilgi
gördü, tanesinin 50 liradan satıldığı ol-
du... Söz gelimi Mehmet Ali Aybar
-hukukta asistandı- Beyaat'tan Tan'a
kadar geliyor, yolu üstündeki bütün
bayılere soruyor, 'kalmadı' diyorlar.
tki saatte tükenmiş... Durmadan bas-
tılar, 51 bin sattı! lkincı sayı da haar-
landı. baskıya verildi..."
Nail Çakırhan'a göre olayın içyüzü
şu:
"Demokrat Parti'nin kunıluş haar-
hğı yapılıyor. Celal Bayar, Zekeriya
Bey'le dost. Onun evinde konuşmala-
nra haürlannv. İş Bankası'na borcu
var, teknesinı sauşa çıkaracaklar.
Gözlerinden yaş gelerek anlatıyor; "Bu
kadar yıl başbakanbk yapmış ada-
mım' diyordu. Zekeriya Bey, 'İnönü'-
ye yazın' dedi. "Zannederim bir
çaresini bulacaklardır.' Sonra İnör.ü,
•Benim İş Bankasfndaki hesabımdan
borcunu kapaün' demış. lCapatuıp ka-
patılmadığını bilemem... Demokrat
Parti'yi kurmaya karar veriyorlar, bir
yaym organına ıhtiyaçlan var. Zekeri-
ya Bey, 'Ben size çıkannm' dedi. Bu
konuşmayı da haürhyorum Adnan
Menderes, Fuat Köprülü, Sabiha Ha-
nım da vardı. Fuat K.öprülü, 'Ben 5
bin lira veririm' dedi. Onlar, 'Kendi
matbaamızda basanz' dediler, Fuat
Köprülü'yü araya sokmak istemedi-
ler."
"Görüşler'in sayfa düzenini ben ha-
arladım" diye anlatmayı sürdürüyor
Nail Çakırhan: '"Kapakta Demokrat
Parti'yi kuracak olanlann fotoğraflan
var. Mektup yazdılar, 'Bu sayıya yetiş-
üremedık, gelecek sayıya yaalar haar
olacak' diyorlar. Mektuplarbendeydi,
saklaması için Halet'e verdim. Sonra-
dan 'Dergiyle ilgimiz yok' dediler.
Yalan!"
Görüşjer'in ikinci sayısı neden ya-
yımlanamadı? 4 Aralık 1945'te, tarihe
"Tan Olayı" adıyla geçen barbarlık
sonucu, Tan gazetesi ve dergiyi basan
Tan Matbaası yakılıp yıkıldığı için...
Nail Çakırhan, olayın tanığı:
"Tan yıkıldığı zaman gazetedey-
îjk sayısı51 bin satanGörüşlerDergisi'ninikinci
sayısı 4 aralık 1945'te tarihe Tan Olayı adıyla
geçen barbarlık sonucu Tan gazetesi ve
matbaası yakılıp yıkıldığı için çıkmadı. Gazete
yıkıldığı zaman içerde olan Nail Çakırhan'ı
klişehaneyi yöneten Ermeni ustalar kurtanr.
Nail Çakırhan'a göre Tan'ın sahibi Zekeriya
Sertel demokrasi için kendini feda etti.
geldi, karşıda Sühulet (bugün fotoğraf
gereçleri satan dükkân) ve Inkılâp ki-
tabevleri önünde durdu... Tan'ın önü
boş... Bir süre sonra öteden gürültüler
gelmeye başladı. Sonra öğrenciler gel-
di.
Biz kapılan kilitledik, arkadan de-
mirleri koyduk. Ben yukardan bakı-
yorum. Taş atmaya başladılar,
yukandaki pencerelerden birinin camı
kınldı. Derken kapıya yüklendiler.
Polis öyle duruyor. Zekeriya Bey'e te-
lefon ettim. O sıra evde değildi artık.
Camlar kınlıyor, kapıya yükleni-
yorlardı durmadan... tkı kişi arkam-
dan gelip beni kucakladılar, üçüncü
kata götürdüler. O katın üstünde cam-
b bir yer vardı, orası klişehaneydi.
Orada beni kollanna aldılar, bir mer-
divenden çaüya çıkardüar. Sonra
aşağıya, Ebussuud Caddesı'ne indirdı-
ler. KJişehaneyi yöneten Ermeni küşe-
ciler beni böyle kurtardı."
Olaydan sonra Celal Bayar ile Gö-
rüşler dergisinin kapağında yaa yardı-
mında bulunacaklan yolunda söz
verdikleri açıklanan kişiler basına
açıklamalar yapmaya başhyorlar:
"Bizim Görüşler'le ilgimiz yok. Yazı
vereceğiz demedik."
"Zekeriya Bey'e, 'Mektuplan bir
bildiri halinde yayımlayalım' dedim.
'Böylece kendimizı de korumuş olu-
ruz.' Zekeriya Bey razı olmadı. 'Ha-
let'e söyle, mektuplar onda -dursun,
ben sonra alacağım' dedi. Sonradan
almış. Bunu, Demokrat Parti'nin ku-
ruluşuna engel olmamak için yaptı.
'Demokrasi partısiz olmaz' görüşün-
deydi. Yanı orada kendini feda etti
Zekeriya Bey. Bu çok önemlidir!"
Sosyalist Emekçi ve Köylü
Partisi
dim. Gösteri yapılacağı bilinıyordu.
Zekeriya Bey telefon etti, 'Sizçalışma-
nıza devam edin' dedi. 'Ben vab Lütfi
Kırdar'la ilişkideyim.' Zekeriya Bey'e,
'Gençler gelip gösteri yapacak' diyor-
lar, 'korkmayın, biz polisi gönderiyo-
ruz...' On-on beş kişilik bir polis ekibi
1946 seçimleri öncesinde yeni parti-
lcr kurulmasına izin verilince sosya-
listler de iki parti çevresinde örgütlen-
meye yönelirler:
"Biz. 1946'da Doktor Sefik Hüsnü-
nün (Değmer) başkanlığında Türkiye
Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi'ni
kurduk. Önce 'Demokratik Cephe'
kuruldu. Bu, legal partinin hazırbğıy-
dı. Demokratik Cephe'nin tüzüğünü
yaptık; bu ayru zamanda partinin tü-
züğüydü. Belediye seçimlerinde
yayımladık... Ardından, hazırandan
ekime kadar parti Istanbul'da 13 şube
kurdu, İstanbul il örgütünü tamamla-
dı. Başında sekreter olarak ben var-
dım. Aramızda tartıştık: 1946
seçımlenne gırelım mı gırmeyelim mi?
*Seçimlere girip Demokrat Parti'ye oy
verelim' diyerüer vardı. 'Girmeyelim'
diyenler vardı. Halk Partisi yıkılsm da
nasıl yıkıhrsa yıkılsın düşüncesi vardı
herkesin kafasında. Ben, Seçımlere gi-
relim, ama gücümüzü anlamak için
beyaz oy kullanabm' dedim. Öteki
parti (Türkiye Sosyabst Partisi) seçime
girdi, fazla oy alamadı. Biz beyaz oy
kullanılmasına karar verdik. 18 bine
POLTTIKA VE OTESI
Faris Erkman'ın kara kaleminden Nail Çakırhan. 10.4.1947.
DIŞARHI DIŞAM!
Tütüyor gözlerimde taze bir kadın eti.
Gece;
zifıri,
diri
bir gece,
kor'aınç,
tunç
bir kapak gibi.
Geçirdim kafama şehveti
alev bir kalpak gibi.
Aldım omuzlanma 72 deükli muşambamı,
yaktım göz bebeklerimde kızıl lambamı;
avuçlanmı parça parça parçaladı,
kapımın anahtan,
cıldırmış;
zincirlerini kırmış,
bir idam mahkûmu gibi fırladım odamdan dışan.
( )
Köşe başlannda,
merdiven taşlannda
manalı öksürmeler,
manab öksürükler.
birer birer
indi her
pencere örtüsü;
kırmızı ışıklarla boyanan Çıplak vücutlann süsü:
otuz ıki genç dişin bıraküğı çürükler..
Otuz iki genç dişin bıraküğı çürükler:
bir iskelet başı gibi, boyuna sıntıyor;
bu kahpeler, eminim zoraki kıntıyor,
bir lahzalık zevk ıçtn gelen müşterisine..
Bin bir çatlak dudağın değdiği derisine,
yapışürdım ben de dudaklanmı,
kenetledim, dizlerimi dizlerine...
İşte;
her gelişte
bırakılan diş izlerine,
kanştırdım ben de kendı yadigânmı...
O; kollanmın, bacaklanmın arasında,
kıvnm kıvnm kıvranıyor,
belb ki, küllenmiş bir kol gibi ta içinden yanıyor.
Titreyen uçuk dudaklan bir erkek ismi anıyor,
belb İci, küllenmiş bir kor gibi ta içinden yanıyor..
Aldım omuzlanma 72 deükli muşambamı,
yaktım göz bebeklerimde mor lambamı;
avuçlanmı parça parça parçaladı.
kapısının anahtan.
Cıldırmış.
zincirlerini kırmış,
bir idam mahkûmu gibi fırladım odasından dışan.
Dışanu
dışan!..
İstanbul, 1930
(1 + 1= Bir'den)
1946'da Sosyalist Emekçi ve Köylü
Partisi'ni kuran Dr. Şefık Hüsnü.
yakın beyaz oy çıkü. Oran olarak, İşçi
Partisi'nin 1965 seçimlerinde aldığı
oya eşit..."
Çok kısa bir süre sonra demokrasi
dızginlenir. 16 arahkta yayunlanan sı-
kıyönetim bildirisinde, "...Türkiye
Sosyabst Emekçi ve Köylü Partisi ile
Türkiye Sosyalist Partisi merkez ve şu-
beleri ve mevcut sendikalardan bu
partiler veya onlardan aldıklan direk-
tifle hareket eden kimseler tarafından
kurulan ve kendi maksatlanna göre
sevk ve idare edilenler ve İstanbul İşçi
Sendikalan Birliği ve İstanbul İşçi Ku-
lübü kapaülarak faabyetlerine son
verilmiştir" denilir.
"16 arabkta bizi de tutukladılar" di-
yor Nail Çakırhan. "Asıl kurucu
olarak biz beş kişi; Şefık Hüsnü, ben
ve daha üç arkadaş dörder buçuk yıl
hapis cezasına çarptınldık. Geri ka-
lanlar ikişer, birer yılla kurtuldular.
Dört yıl kadar yatük. 1950 affıyla bı-
rakıldık."
Hapisten çıktıktan on beş gün sonra
bir pasaport elde eden Nail Çakırhan
Avrupa'ya gider. Eşi Halet Çambel
orada tedavi görmektedir. İtalya,
Fransa, İsviçre, Avusturya'da bir bu-
çuk yıl kahr.
SİRECEK
MEHMED KEMAL
Tehlike Çanı Çalanlar.. .
12 Eylül dönemi tepeden tırnağa bir işkenceler, cinayet-
ler, tutuklamalar tablosudur Bunu bütün dünya bildiği hal-
de biz nedense suskunluktan yana olduk. 12 Eylül rejimi
ile insan haklarının çiğnendiği ortadadır.
12 Eylül'den on yıl sonra bu işkencelerin, cinayetlerin,
tutuklamaların hesabı sorulmamıştır. Oysa 12 Eylül'den
sonra bu dönemin hesabının sorulması beklenirdi; olma-
dı. Dahası, 12 Eylül işkence rejiminin mimarı olan Evren'e
Atatürk Barış ûdülü verildi. Bu, işkencecilerin, işkence gö-
renlerle alay etmesi gibi bir şeydi. Bizimkiler, bu gerçekle-
ri küllemeye çalıştılar. Bunca cinayet, işkence, tutuklama,
insan hakları ıhlalleri kül serpme ile kapatılabilir mi? İşte,
dünyanın bir ucunda, bir başka yerde, Güney Afrika'da
Mandela, Atatürk Barış ödülü'nü reddetti. Mandela, ödülü
elinin tersiyle iterken alkışlanıyor
Demirel, son seçimlerde işkencelere karşı çıktı. İşken-
celerin, insan hakları ihlallerinin hesabını soracağız diye-
rek oy topladı. Iktidarmın saydamlıktan yana olduğunu
söyledi. işkence görülen yerler açılacaktı. Her şey aydın-
lıkta olacaktı. Bugüne değin beklendi; işkenceciler, cina-
yetciler, tutuklamacılar için kovuşturmaya geçilmedi. 'ölü
olarak yakalandı' diye bir deyim icat edildi. Yeni cinayet-
ler, işkenceler işlendi
Mandela'nın, verilen ödülü elinin tersiyle itmesine kız-
mayalım, önce kendimize bakalım. Mandela'nın, işkence-
ler oluyor, cinayetler işleniyor, insanlartutuklanıyor, insan
hakları çiğneniyor demesi gerçek değil mi?
İşkenceler, cinayetler, tutuklamalar, insan haklarının
çığnenmesi dönemi kapatılmak isteniyorsa bu yolda bir
kovuşturmaya gidılir. 12 Eylül sorumluları mahkeme önü-
ne çıkarılır. 12 Eylül'ün baş mimarı "Kararları hep mahke-
meler verdi, ne yapıldıysa yargıçlar eliyle yapıldı" diyor.
Böylece yapılanları sırtından atmak istiyor.
12 Eylül rejimi gerçekten tasfiye edilmek isteniyorsa bü-
tün takım ve taklavatıyla bir mahkeme önünde hesap ver-
melidir. Bu hesap görülmediği sürece bunun korkusu da
sürecektir. Ülkenin kiri ve ayıbı böylece silinebilir.
Düşünün bir kez, ödül vermek istediklerimiz bizi kınıyor,
ödülleri itiyorlar. Demirel, 12 Eylül'e karşıdır. 12 Eylül reji-
minin bir dikta altında koyduğu ödülü, özgürlük, insantık,
barış yanlısı bir kahraman nasıl alır? Bu ödül, bugünkü
haliyle, özgürlük ve insan hakları savaşçısına verilebilir
mi? Bu ödülün verilmesine ön ayak olanlar Demirel'i ya-
nıltmışlardır. 12 Eylül rejiminin içinde, hiç barış, huzur,
esenlik, özgürlük bulunur mu?Tersine 12 Eylül, barışa, in-
sanlığa. özgürlüğe karşıdır. Barış, huzur, sevgi, özgürlük
gelmesın diye bu cinayetler, bu işkenceler işlenmiştir. İş-
kence görenler, cinayetle karşı karşıya gelenler, tutukla-
nanlar, bugün dahi korkularından ortaya çıkamıyorlar.
Bakın kaç yıl oldu korkusu hâlâ sürüyor.
Haktan, insanlıktan, özgürlükten, barıştan yana olan bir
lider, geçmişte olanlann hesabını sorun demek istiyor. Bu
davraniş, bizim gecmişi unutmamamız, her fırsatta anım-
samamız için bir uyarıdır. 12 Eylül'ü unutur gibi olduğu-
muz her dönemde tehlike çanı çalanlar çıkacaktr. Bu da
insanlık haklarının ortak savaşımı için olacaktır.
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1
2 3
1/ Yetişkinlerde,
heyecan ve doyu-
mun yalnızca ço-
cuklarla yaşanma-
sı biçiminde görü-
len cinsel sapma.
2/ Kokulu tohumu
hamur işlerinde ve
rakıcılıkta kullanı-
lan bitki... Radyu-
mun simgesi. 3/
Ressamların, üze-
rinde boya kanştır-
dıklan levha... Bir
tür geçirimsiz top-
rak. 4/ Parola...
Yassı gümüş külçesi. 5/ Bir nota...
Güzel sanat. 6/ Yapay reçine ver-
niği ve tutkal üretiminde kullanılan
beyaz ve bülursu toz... Gelenek. 7/
Sözün anlatılmak istenene tarn kar-
şıbk olması... Şarap. 8/ Pasifik Ok-
yanusu'nda bir ülke. 9/ Aynı adlı
ağaçtan elde edilerek saçları ve el-
leri boyamakta kullanılan tcz...
Dogma.
YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ NU
kıyılarında yetişen, eski Mısırlıların kâğıt yapmakta kullan-
dıklan bitki. 2/ Kuran'da bir sure... Bir içki. 3/ Arka, sırt...
Sincap. 4/ Kürkü değerli bir yaban kedisi... Karakter. 5/ İçin-
de şarap yapılan bir çeşit fıçı... Apansız. 6/ Yabaml hayvan
barınağı... Atlann taşınması için yapılmış kapalı taşıma ara-
cı... Olumsuzluk belirten bir önek. 7/ Bir ilimiz. 8/ Ortaoyu-
nunda çoğu kez aptal uşak rolünü oynayan komik... Denizci-
likte 'temiz, düzgün, derli toplu' anlamında kullanılan söz-
cük. 9/ Ziya Gökalp'ın manzum masalı.
ACI KAYBIMIZ
Onur üyemiz, saygıdeğer insan
AKİF DİCLE'yi
(1919-22.5.1992)
yitirdik. Ailesine, yakınlarına ve maden mühendisleri
topluluğuna başsağbğı dileriz.
TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
GAZİANTEP ASLİYE 1. HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Davacı ömer Karataş Vekili Av. Ruhi Karadağ tarafından davalı-
lar Ayşe Kılınç ve arkadaşları aleyhine açılan tenüiken tescil davası-
nın verilen 21.5.1991 tarihli karannda Gazianıep'in Şahinbey ilçesi
Ünaldı Mah. pafta 82, ada 1692, parsel 170"te kayıtlı 160 m^'lik ta-
şınmazın Osman oğlu Ahmet Kılınç adından iptali ile davacı 1941 D.lu
Ali Oğlu ömer Karataş adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
Davahlardan Aziz Kılınç, tbrahim Kılınç ve Leyla Kıbnç'ın yapılan
tum araştırmalara rağmen tebligata yarar açık adresleri tespit edile-
mediğinden haklannda verilen karann ilanen tebliğine karar verilmiştir.
Adı geçen davahlar Aziz Kılınç, Ibrahim Kılınç ve Leyla Kıhnç'a
ilan tarihinden itibaren 15 gun sonra karann tebliğ edilmiş sayılacağı
ve 15 gun içerisinde mahkememizin 1988/970 esas, 1991/352 karar
sayılı dosyasını temyız'etmediklen takdirde karann kesinleşeceği hu-
susu ilanen tebliğ olunur.
İLAN
CEYHAN 1. KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 1981/76-257
Ceyhan ilcesi Yalak köyu 391 parsel hakkında mahkeraemızden ve-
rilen 12.9.1990 tarih ve 1981/76-257 esas ve karar sayılı kararı Ue Ha-
zine itiraanın reddine, taşınmazın davahlar Asiye Aydilek ve ark. adına
tapuya tesciline dair karar ile Hazıne vekilinin 25.2.1991 havale tarih-
li temyiz dilekçesi davahlar Ali oğlu DURSUN KAYALI ile NECATİ
Ç1NAR. K.AMURAN Al I ÇINAR, ALİ ULAKÇl'ya 7201 sayıü ya-
sa uyarınca ilanen tebliğ olunur.
Basın: 28185