02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19MAY1S1992SAU OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Mustafa,Kemal'in Durum Değeıieıtdirmeleri 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı başlatan M. Kemal, 5 Şubat 1920'de Anadolu'daki bütün kolordu komutanlanna çektiği telgrafta, çevremizin nasıl sanldığını belirtip, Kafkaslar'daki durumu değerlendirir. Aynntılanyla okuyacağınız bu değerlendirmenin, esenliğe çıkmanyzda ne büyük etken olduğunu göreceksiniz. Dr. ALEV COŞKUN Eski Milletvekili ve Turizm Bakanı 1919 yılının 19 Mayısı'nda Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için Samsun'a ayak basan Mustafa Kemal'in bu hareketi birçoklannca so- nu gelmez bir serüven gibi görülüyordu. Oysa Musiafa K.emal, büyük bir gcrçekçiydi. Her at- tığı adımda, her hareketinde ne yapıp ne yapa- mayacağını en ince aynnüsına kadar gayet iyi hesaplayan büyük bir kurmaydı. Mustafa Kemal'de çağdaşlanrun serüvenci hareketini göremezsiniz. Enver Paşa gibi Sanka- mış'ta büyük bir orduyu kırdırmak ya da Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı kazanıp o eşsiz zaferle taç- landıktan sonra Musul, Dedeağaç, Selanik gibi yöreleri almak biçiminde ortaya çıkabilecek duygusallığı O'nda göremezsınız. Atatürk, askerlik hayatında ve politikada her- kesin şaşırdığı anlarda bile ölçü normlannı geç- memiş, hareketlerinde sınırlan gayet iyi hesapla- masını bilmiştir. Mustafa Kemal'in bu gerçekçi- liği ve kurmay dehası, kritik dönemlerde yayım- ladığı 'dıran değeriendirmekri'nde belirgin bi- çimde ortaya çıkıyor. Aşağıda can alıcı birkaç örnek vereceğim. Osmanh Imparatorluğu'nu bitiren Mondros Ateşkes Antlaşması, 30 Ekim 1918'de imzalan- dı. Mustafa Kemal, o günlerde Suriye'nin Halep kenünde 7. Ordu Komutanı'dır. Alman generali Lıman Von Sanders görevinden aynlmış, Mus- tafa Kemal onun yerinc Yıldınm Ordulan Grup Komutanbğı'na atanmıştı. Ordular komutanı olan genç Mustafa Kemal, günün koşullanna uymayı yeğlememış aksine imzalanan ateşkesin koşullannı aamasız ve ger- çekçi olarak değerlendirmişti. Bu ateşkesin ko- şullanna karşı çıktı. llgililere bildirdi. Mustafa Kemal diyor ki: "Osmanlı devleti bu ateşkes antlaşmasıyla kendini hiçbir koşula bağlı olmaksızın düşman- lann eline vermeyi kabul etmiştir. Yalnız kabul etmiş değil, düşmanlann ülkeyi eline geçirmesi için onlara yardıma söz vermiştir." "... ülkenin baştan sona ele geçirileceğini ve saldınya uğrayacağını, ... tüm Türkiye'ye saldırganlann egemen ol- masıyla sonuçlanacağıru, ... bir gün Osmanlı Bakanlar Kurulu'nundüş- manlar tarafından atanacağmı" kesin bir dille anlatmıştı. Mustafa Kemal'in dedikleri bir birçıkıyordu. Ateşkesten üç gün sonra (3 Kasun 1918'de) tngi- lizler önce zengin petrol kaynaklannın bulundu- ğu Musul bölgesini ele geçirdiler. On üç gün son- ra ise (13 Kasım 1918) altmış gemilik bir düşman donanması, namlulannı İstanbulumuza ve sara- ya cevirerek Boğaz'a demir attılar. Mondros ateşkesine karşı çıkan Mustafa Kemal'in bun- dan sonraki girişimlerini biliyoruz. 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basışmı, 25 Mayıs 1919'da Havza'ya geçişini, 22 Haziran 1919'da tüm yurda yayımladığı ünlü Amasya Genelgesi'ni biliyoruz. Amasya Genelgesi'nde, "Yurdun bütünlüğû, ulusun bağımsızLğı tehli- kededir" tümcesiyle söze başlıyordu Mustafa Kemal. "Ulusun bağımsızlığııu, yine ulusun ke- sin karan ve direnişi kurtaracakûr. Ulusun du- rumunu ve haklanru dile getirip bütün dünyaya duyurmak için her türlü etkiden ve denetimden kurtulmuş (bağımsız) ulusal bir kurulun varlığı çok gereklidir" diyor ve "Sıvas'ta ulusal bir kongrenin tez elden toplanacağmı" tüm dünya- ya duyuruyordu. Mustafa Kemal, o güne kadar geleneksel, din- sel ve yasal olarak padişahta, halifede olduğu kabul edilen iktidar ve iradenin ilk kez ulusa ait olduğunu bildiriyordu. Ulusal irade (mıllı irade) kavramı ilk kez "Amasya Genelgesi" ile Mustafa Kemal tarafından ortaya aulmıştı. Mustafa Ke- mal, Sıvas, Erzunım kongreleriyle. ülkede ulu- sal güçlenn toparlanmasıyla uğraşırken, düş- man kuvvetleri de Adana, Urfa, Maraş hatlannı ve tüm Ege bölgesini işgal etmişlerdi. Kafkaslar üzerine değerlendirme TBMM henüz açılmamışü. Ulusal irade açı- sından gerçek dönemeç noktası olan 23 Nisan 1920 henüz gelmemişti. Işte bu sırada 5 Şubat 1920 tarihinde "Gizlidir ve Gayet Müstaceldir" (gayet ivedidir) kaydıyla, Mustafa Kemal, Ana- dolu'daki tüm kolordu komutanlanna şifreli uzun bir telgraf göndermiştir. (x) Bu telgraf her yönden çok büyük değer taşır. Birçoklan tarafından dudak bükülen, bir serü- ven gibi algılanan Anadolu ihtilal hareketinin ne güçlü bir manük ve temele dayandığını gösteren görkemli bir "durum muhakemesrdır bu. Bu de- ğerlendirme, bize güvenlik getirmiştir. Bu gizli telgraf, "Ocak 1920 sonunda siyasi durum muhakemesi" tümcesi ile başlar. Dünya savaş galiplerinin "Türkiye'yi oldu bittilere geti- rip, banşı buoldu bitülere oturtmak"istedikleri- nin anlaşıldığına, ama asıl sorunun Dünya Sa- vaşı'nı kazanan güçlerle Bolşevikler araanda oluşacağma dikkat çeken Mustafa Kemal, Tür- kiye için şunlan söylüyordu: "... Bolşevikbaşânlanbizetenusettiğizaınan, Avnıpa'nm dummu yine nezaket kazaoacakrır. Çünkü BoJşeviklerie temas eden millet, ya sosyal veya potitik bir hareket birliğine veya onon seüne silahla muhalefete mecbur obnuştur. Bizbn de iki şıktan birini seçmemiz gerekmektedir." Tûrkiye çember altında Mustafa Kemal, burada bir soru yöneltiyor, şöyle ki: "Eğer galip devletier, Türkiye'niıı Sovyetfcr'e karşı silahlı direnişini istiyoriarsa birçok fedakâr- hkta bulunmalan gerekir, en azmdan işgal ettikle- ri topraklan bize bırakmaları gerekmektedir. lngiltere, Fransa, ltalya ve Yunantstan'uı böyle davramşa kendilerin mahkflm görmedikleri" açıktır. öyleyse "Bizi tatmin yönü söz konusu oJ- maz, bizi kahretmeye ve bu yüzden her şeyden önce bütün direniş nedenlerimizi kınnaya karar vermeteri gerekir." "Türkiye'nin karşı koyma olanaklannı yok et- mek tedbiıieri, Türkiye'nin kesin bir biçimde ku- şatüması ve sanlmasıdır." Mustafa Kemal bu noktada o günlerdeki fıili durumu anlatır "Türkiye şündilik Adalar Denizi, Karadeniz ve Avrupa cepnesinde güçlü bir şekikk kuşablmtştır. Suriye cepnesi tskendenm'a kadar İngütere ve Fransa tarafından sanlmıştır. Irak ve tran cephe- lerinin maddi bir surette ve kesin bir şekilde kâpa- tıtanış olması, hızlı ve geniş yararlanmalara tabiat olarak pek elverişii değüdir. Mesafeler geniş, ula- şnna kapalı ve bölgenin içinde de işgal atandadır." . Mustafa Kemal, bu durumda, "Dverişsiz ba- nş şartlanna karşı silahlı mukavemet azmini ken- disine en çok bahşeden cephe"nin Kafkasya cep- hesi olduğunu vurgular. Devamla: "Tûrkiye, Kafkasya'da Bolşevik istilasmı ko- laylaştırma ve onunla hareket birliği yapmakla doğuya dogru Anadolu, Suriye, Irak, tran, Afga- nistan ve Hindtstan kapılannı müthiş bir suretie açnuş olacaktn*." Bu açık kapılan kapamak için düşman güçle- rinin stratejik hareketler yapacak kuvvetleri sağ- layamayacağı, gerekli hareket üslerine de malik olamayacağını, bu durum karşısında. "itüaf dev- letierünn, BolşevikJerle Türklerin arasını, Kafkas milletlerini çeşitli yollarla tahrik ederek bu vastta- larla kesmek planuu, büyük bir ckldiyet ve ivedi- likk" uyguladıklannı belirtiyor. Mustafa Kemal, bu arada yine bir yargıya va- nr: "Eger bu plan başanya ulaşır ve Kafkas mil- letlerinin bize karşı kesin bir set durumu almasıyla roemleketiniiz sanlı kalırsa artık Tûrki\e için da- yanma olanaklan kökünden yıkümış oliır. Poiitik varuklarmı tamamen kaybetiniş Anadolu Türkle- ri, itilaf devletteri subaylan kumandası altında sö- mürge askeri..." olacaklardır. Mustafa Kemal emperyalist güçlenn Kafkas- ya planını böylece ortaya koyduktan sonra, "Bu yüzden Kafkasya seddünn yapitmasını 'Türkiye'- nin kesin ortadan kaldınlması projesi' saymalı- yn ve bu seddi yaptmnamak için bu uğurda her türlü tebükeleri göze atanak zorundayız" diye ke- sin yargıya varmıştır. Mustafa Kemal. galip devletler tarafından Kafkaslar'ın ele geçirilmesinin önlenmesini is- ter. Kafkas seddinin gerçekleşmemesi için yığı- naklar yapılmasını, Azerbaycan ve Dağıstan hükümetleriyle acele ilişkiler kurulmasını, du- rumlann kendilerine ivedi olarak anlaülmasını da önermektedir. Kafkas milletleri ikna edilemezse tam bağım- sızhk hareketinin başansı için, taarruz hareketi- nin birleştirilerek BolşevikJerle anlaşma yollan- nın açık tutulmasını istemektedir. Bu belge, siyasal ve askeri yönden görkemli bir durum değerlendirmesidir. Mustafa Kemal'in duygulara değil, gerçeklere dayandığını gösterir. Amaç, Türkiye'nin tam bağımsızbğını kazanmaktır. Mustafa Kemarin, tüm olanaklan ana amaç için nasıl değerlendirip kullandığını, büyük liderligini göstermektedir. Tüm komutanlar bu belgeye yine şifre ile ya- nıt verirler. Mustafa Kemal'in önerdiği stratejik plana karşı çıkan olmamıştır. O sırada İstan- bul'da bulunan Rauf Orbay, yanıtmda aynen,u Genel poh'tik durum hakkmda gizliraporuarka- daşlar büyük takdir ve şükranla okudu. Hepimiz aynı fikirdeyiz" demiştir. Anadolu'daki Kurtuluş Savaşı genel hatlany- la Mustafa Kemal'in bu şifreli durum değerlen- dirmesinde çizdiği strateji çerçevesinde gelişti, gerçekleşti: 16 Mart 192Tde Moskova Antlaş- ması ile Kafkas sınırlan, 20 Ekim 1921'de Fran- sızlarla yapılan Ankara Antlaşması ile Güney- doğu sınırlan güvence altına almdı. Çember böylece kınlmış oldu. Artık hedef, yalnızca Batı'daki düşmandı. Sonuç Mustafa Kemal'in Ulusal Kurtuluş Savaşı'na başlarken yaptığı 'durum değerlendirmesi', gü- nümüzde de geçerlilik ve güncelliğini koruyor. Batı'da Yugoslavya parçalandı. Bosna kayıu- yor. Ateş, Kosova ve Makedonya'ya sıçrayabi- ür. Güneybatıda PKK terörü, beli incelmiş olsa da devam ediyor. Türkiye'nin kendi öz soylan olan Orta Asya'daki Türk kökenli cumhuriyet- lerle doğrudan ilişkilerimizin kesilmesi için Kaf- kasya'da planlar yapılıyor. Ermenıler, Kara- bağ'ı neredeyse ele geçirdiler. Bugünlerde Mustafa Kemal'in durum değer- lendirmesi ilgjlılerce gözden geçirilmeli, öncelik- le insanhk dışı saldınlan durdurmanın ve istik- ran sağlamanın yollannı aramabyız. Durumu en iyi ve gerçekçi değerlendirip, yur- dumuzu kurtaran, çağdaş uygarlık yolunda Cumhuriyet Türkiyesi'ni kurup gençliğe emanet eden Atatürk'e bir kez daha minnetlerimizi su- nahm: 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun. (x) Harp Tarihi. V.D. No: 388 ve R.N.Ikri. Atatürk ve Komünizm, 1970. s. 35 MAZGİRT 2. NO.LU KADASTRO MAHKEMESİ Parsel No: 853 Dosya No: 1955/2307 Es. 1958/495 Ka. Mahkememizin 7.8.1958 tarih ve 1955/2307 Es. 1958/495 Ka. sayı- ll^amrTvc Mazgin ilçesi, Kuşçu Til kûyü hudutlannda kain 853 no.h) patMltn te<pitinin aynen tesciline karar verilmiş oldugu, davalıSû- leymşuı luzı Cemile Yıldınm'ın ölü olduğu anlaşddıgı, tüm ara$tınna- lara rağmen mırasçılan tespit edilemedi, Cemile Yıldınm'ın mirasçı- lanna karar tebliğ edilemediğinden, işbu ilan gazete ilanından 30 gün sonra davalı mirasçılanna tebliğ yerine kaim olmak üzere ilanen teb- liğ olunur. Basın: 27919 MAZGİRT 2. NO.LU KADASTRO MAHKEMESİ Parsel No: 1057 Dosya No: 1957/2371 Es. 1960/1219 Ka. Mahkememizin 24.9.1960 tarih ve 1957/2371 Es. 1960/1219 Ka. sayüı karan ve Mazgin ilçesi, Kardere kövü hudutlannda kain 1057 no.lu parselin tespitinin aynen tescili için karar verilmiş olduğu, davacı ve davalı Hûseyin kızı Münire Doğan'ın adresi meçhul olup kendisine karar tebliğ edilemediğinden, işbu ilan gazete ilanından 30 gün sonra davacı ve davalıya tebliğ yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 27916 TARTIŞMA Bir karefilm...Bipreklam spotu...Bir kare film... Televizyon yayıncılığımn kaliteli filmleri yayına koyup, kitleleri çekme amacında masum oiduklannı pek kabullenemiyorum. •}ünü\orum ki bu yalnızca benim sıkmüm olmaktan çıkmış. Binlerce yıldır insanlar sanat yapıilan veriyorlar. Insanın yüce bir dışavurumu olan sanat yapıtının sonuçta izleyici kitlesi- ne ihtiyacı vardır. Hele sinema gibi yüzyılı- mızın sanatının ürünlerini, birçok özel tele- vizyon kanalı sayesinde izleme olanağımız var artık. Ama televizyon yayıncılığının kaliteli filmleri yayına İcoyup, kitleleri çekme ama- cında masum oiduklannı pek kabullene- miyorum. Çünkü bir izleyici olarak her gecen gün. 'iyi bir film' güvencesiyle ekran başına oturtulup. beni hiç ilgilendirmeyen /^>ünlcrdir parçalan göslerilen, yayın saa- VJıi haiırlatılan ve mutlaka izlenmesi ge- rckıiği \urgulanan, sinema tarihinin başa- nlı tilmlcrini izlemek nasri anlamsızlaşıyor? Doğal olarak; sürekli kesilerek ve araya il- gisi/f reklam demetleri eklenerek. 13 Mavıs 1992 günü Cumhuriyet Gaze- lesi Tariışma' bölümüne yazan Sayın Kemal Güneş'e yürekten katılıyorum. İçinde yaşadığımız gergin ve sorunlu ya- şam icmposu sayesınde. artık herşeye itiraz eden bir çift eleştirel göz olup çık'uğıma ka- rar vcnruyim. Aylardır süren, 'bu gece iyi bir film izleyeceğim' beklentimin sürekli baltalanmasını da kendi abartım olarak kabullenmeye çalışmıştım. Ama şu an dü- bir sabun ya da araba reklamıyla aniden yüzleşmek, bütün özdeşleşme çabamı yok ediyor. Oskar'lı bir filmin bir sahnesine yo- ğunlaşmışken, beynimde alışkanlık yap- maya çalışan bir jiklet ya da gazete kupo- nuyla, ben ne izliyordum, filmde neler olmuştu gibi geri dönüşler yaşıyorum. Elbette ki, özel televizyonlann ekono- mik destek sağlamak için yüklü reklam programlan almalan gerçeğini reddetmi- yorum. Çoğu kez kendi olanaklanmla izle- yemeyeceğim birfilmiizleyebilmenin bede- lini sanınm böyle ödüyorum. O fılmi bir çok reklam spotuyla kanştırarak.filmkah- ramanından. kot reklamı yapan mankene göndermeler yaparak... GÜZN Y. EVLİYAOĞLU / Öğrenci,' Ankara PENCERE 159'uncuMatMe... Ateş düştüğü yeri yakar. 'Zaman' yazarlarından Ömer Okçu (Hekimoğlu ismail), TCK (Türk Ceza Kanunu) 159'uncu maddesini ihlal'den cezalandırılınca gazetesi yayına başladı. Başladı; ama, Babıâli bana mısın demiyor. Zaman, boy- dan boya başlıklarla olayı duyurmayaçabalıyor; kime ne!.. Bizim Yokuş'tan tıs yok!.. Çünkü Zaman gazetesi şeriatçı, Islamcı, dinci' bilinir ve dışlanır. Zaman gazetesi bize de laf atıyor: - Hani Kuvayı Milliyeciler nerede? Sahi, biz neredeyiz? Başımaçokgeldiği için iyi biliyorum; bizim Babıâli'de bu gibi olaylarda 'çifte standart' kullanılır: Şeriatçıdır, girsin içeri!.. Komünisttir, oh olsun kerataya!.. Kürtçüdür, defteri dürüle!.. Basınımız hem demokrasiye çok bağlıdır; hem de insan hakları ve temel özgürlükler çiğnenirken çok duyar- sızdır. Yeni bir şey değil... Yaşadığımız günlerde antidemokratik yasalarm kurbanı yalnız Zaman yazarı Hekimoğlu İsmail değil ki!.. Antiterör Yasası'yla 141, 142, 163'üncü maddeden tutuklu ve hü- kümlü nice kişi hapishanelerden çıktı; 125'inci maddeyle bağıntısı olanlar dört duvar arasında kaç aydan beri hak- sız yere yatıyorlar. Basın nerede? Nice dergi, gazete toplatılıyor, kovuşturuluyor, baskı al- tında tutuluyor. Zaman nerede? • Zaman gazetesini beğeniyorum; Babıâli basını kendi arasında promosyon, renk, boya, çıplaklık, seks, lotarya yarışına girerken Zaman, akıllı bir yayın politikasıyla Is- lamcı gelişmenin toplumsal tabanından yararlandı, ku- rumlaştı, satışını yükseltti, dengelerini kurdu; Babıâli'nin sürüklendiği bunalımtn dışında kalmasım bildi; ama, Za- man da çifte ölçüt kullanıyor; 159'uncu maddenin antide- mokratik içeriğini bu yüzdendir ki yeni keşfetti. Oysa bu eski bir sorundur; ayıptır söylemesi, ben kendi hesabıma 159'uncu madde yüzünden yıllarca ağır ceza mahkemele- rine taşındım, tutuklandım.içerdeyattım; Babıâli o zaman da bugünkü gibi sağır duvardı. Meslektaşımız Hekimoğlu İsmail, 159'uncu maddeden tutuklanınca Zaman'ın tepki göstermesi yerindedir. Yalnız t59'uncu madde mi? 158'inci madde de antidemokratiktir. Ceza Yasası'nın bu maddeleri, cumhurbaşkanı, Türklük, cumhuriyet, meclis, hükümet, bakanlıklar, ordu, emniyet, adliyeye hakaret edeni cezalandırmakla kalmaz; daha da ileriye gider! Bu cürümlerin işlenmesinde muhatap' açıkça söylen- memiş olsa bile hakaret açıkça yapılmış sayılır. Ve ekler: Devletin yasalarına, parlamentonun kararlarına alenen sövenler de içeri atılır. Çağdışı yaklaşımlardır bunlar; demokrasiyi benimse- miş ülkelerde eşine raslanamaz; bir gazeteci için Damok- les'in kılıcıdır. Eleştiriyi 'tahkir ve tezyif sayan 'zihniyet' göreneksel devlet yaşamında adliyenin, bürokrasinin, bi- lirkişinin gözeneklerine sindiği için insanları üç beş tüm- cesinden ötürü mapusaneye yollamak işten bile değildir. Hekimoğlu İsmail adıyla yazan meslektaşımız Ömer Ok- çu, kaleminin ucundan dökulen laflarm endazesini biraz kaçırmış mı? Haydi gir içeriye!.. Oysa özendiğimiz Batı'da kutsal ve dokunulmaz devlet, kurum, kişi olmadKjrndan bu gibi durumlara raslanamaz. • Söze yasak koymayalım. Laftan korkmayalım. Bir kişi yada kurum, ülke yaşamında saygınlaşmışsa ve halkın güvenini kazanmışsa şu ya da bu yergi, eleştiri, hat- ta 'tezyif ile yıpranmaz... Batı'da geçerli hoşgörü ülkemizde benimsenmeli!.. Hekimoğlu'nun orduya yönelik sözü ağırsa, orduya bir şey olmaz; ama, bu söz yüzünden yazan cezaevine gön- deren bir Türkiye, uygar dünyada bağışlanmaz. EĞER PENCERELERİNÎZ HÂLÂ PÎMAPEN DEĞÎLSE... BlRAKIN, LSÜNL. ^""'S Korkuyoruz. Yeşil çevrenin yok olmasından, dünyamızın yorulmasından korkuyoruz. Doğru! Ve karşı çıkıyoruz. Zehirli atıklara, kumsallara otelyapılmasına, termiksantrallere... Peki karşı çıkmak yeterli mi? Çözüm getiren önlemlerin yanında olmamız gerekmez mi?... Mesela pencerelerimiz PİMAPEN olmalı. PİMAPEN, sağladığı yakıt tasarrufu sayesinde her yıl, bir termik santralin ürettiği enerjiyi karşılıyor. Az şey mi bu?... Hadi, pencerelerimize PİMAPEN taktıralım. Çünkü enerji çok kıymetli. Çünkü enerji tasarrufu evlerimizden başlıyor. PVC PENCERE SISTEIVII PİMAPEN 1O. YILINDA ÇAĞDAŞ KENTLER ÖNERİYOR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle