Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA 10 MAYIS1992 PAZAR
16
HAFTAYA BAKIS
AHMET TANER KIŞLALI
Ecevifi Anlamak!Sayın Ecevifin güçlü yanlan da biliniyor, eleştirilecek
yanlan da.
Dünyaya geniş bir bakış açısı var. Dışımızda olup biten-
leri çok iyi izliyor.
Hint felsefesinden resme, klasik müzikten şiire, Tagor'-
dan Brankuş'a uzanan çok geniş ve derinlemesine bir ilgi
alanı var. Siyaset dışı ilgi alanmın zenginliği, onu tek bo-
yutlu olmaktan çıkarıyor; düşüncesini de, anlatımını da
zenginleştiriyor.
"Pülümür'ün Yaşsız Kadını'nın ya da "Türk-Yunan
Şiiri'ninaltındaimzasmınolması bileazşeydeğil!
Çok çalışkan ve üretken. Türkiye'nin yetiştirdiği ender
aydınlardan.
Yalnız içeride değil, dışarıda da çok etkili bir konuşmacı.
Tartşılmaz bir "karizma"ya sahip...
• * *
Ama o renkli-çekici kişiliği oluşturan birçok öğenin, onu
-belki de kaçınılmaz olarak- duygusal yaptığı da bir ger-
çek.
Aşın çalışkanlığının, siyasette çok önem taşıyan insan
ilişkilerine yeterince zaman bırakmadığı da bir olgu.
Kitlelere açık, ama teker teker insanlara çoğunlukla ka-
palı bir dünyadır Ecevit'inki.. O zaman da etkilendiği, yakın
olduğu insanların sayısı olabildiğince azalıyor. Gelen tek
yönlü bilgi ve degerlendirmelerin etkisi ise olabildiğince
artyor.
Nezaketi, tepkilerini çoğunlukla açığa vurmasını engel-
liyor. Böylece savunma olanağı da doğamıyor. Biriken
tepkilerin yarattığı patlamanın sonucu ise defterden sili-
nen, görülmek bile istenmeyen isimler oluyor.
Birer birer itiien sayısız değerli ismin çoğu, kapılann
kendilerine birdenbire niçin kapandığının bilincinde bile
olamıyorlar.
Ecevit, halka sevgi ve güven dolu. Ama tek tek insanlara
karşı aşırı kuşkucu. "Halk"a yakın, "birey"lere mesafeli...
• • *
Bu özelliklere sahip bir Ecevit'in, yeniden CHP'nin başı-
na geçip geçemeyeceğini, geçerse solun demokratik ke-
simlerini bir çat altında yeniden bütünleştirip bütûnleşti-
remeyeceğini zaman gösterecek.
Yalnız, o günleri beklerken, yanıtlanması giderek önem
ve ivedilik kazanan bir soru var: Ecevit'in 12 Eytül döne-
minde CHP Genel Başkanlığı'ndan istifası yanlış mıydı,
doğru muydu?
Demirel mi doğru yaptı, Ecevit mi?
özellikleri ve konumları o kadar farklı ki...
Demirel sabırlı, hoşgörülü, risklerden hoşlanmayan bir
karaktere sahip. 12 Mart'la da, 12 Eylül'le de, gerçekten
kavga etmedi. Fırtınanın geçmesini bekleyip yeniden orta-
ya çıktı. Zaten sağcı darbelerin yaptıkları şeyler, çoğunluk-
la kendisinin de yapmak istedikleriydi.
Fransız Devrim tarihinin ünlü isimlerinden Talleyrand'a
sormuşlar; "Terör döneminde ne yaptın?" diye. "Hayatta
kaldım!" demiş. Demirel de öyle yaptı.
Ancak 12 Eylül'ün kendisini de bitirmek niyeti somutlaş-
tığında tavır değiştirdi. CHP oylarının önemli bir bölümü-
nün boşta kaldığını, büyük kentlerin "okumuş" kesimleri-
nin oylanna ortak olmadan iktidara gelemeyeceğini
gördükçe, tavır değiştirdi.
Ecevit ise düzeni korumak değil, değiştirmek isteyen bir
akımın önderiydi. Üstelik de mücadeleci, risk almaktan ka-
çınmayan bir kişiliğe sahipti. 12 Eylül'ün karşı-devrimci
süreci yaşanırken, susmanın neler getirebileceğini bili-
yordu.
Ona göre 12 Eylül'ün gidişine karşı çıkılmalı ve askere,
bir "durum değerlendirmesi" yapma fırsat» verilmeliydi.
Ama bu mücadeleyi "CHP Genel Başkanı" sıfatıyla yap-
saydı, 12 Eylül yönetimi bunu, CHP'yi ve belki bütün parti-
leri kapatmak için bir gerekçe olarak kullanacaktı.
12 Eylül ile mücadelesinin getireceği rıskler kişisel ol-
maktan çıkacaktı.
* Zaman zaman bizim de yaptığımız gibi Ecevit'e birçok
haklı eleştiri yöneltilebilir. Ama CHP Genel Başkanlığı'-
ndan istifasına karşı çıkarak "Partiyi başsız bıraktı" de-
mek, Ecevit'i anlamamaktır.
CHP'nin kapatılması ve Atatürk'ün mirasına ihanet edil-
mesi karşısında gösterdiği tepkide bu ölçüde yalnız kal-
mamış olsaydı, CHP örgütünden Demirel'e kadar bir tepki
dalgası oluşmuş olsaydı, 12 Eylül karşı-devrimciliği acaba
bu ölçüde "cüret" kazanabilir miydi?
Hani, "Yiğidi vur, ama hakkını ver" diyenler haksız mı?...
60 YIL ONCE Cumhuriyet
Fransa'da sol kazandı
UMU
fUzaJsmaii
İST4MU.
Ankora ca
Ttf İ
10 MAYIS 1932
MER
Fransız meb'usan intihabatının
neticesi nihayet anlaşıldı.
Muhafazakârlar kat'i bir inhızama
uğradılar. Sabık BaşvekilTardieu,
mağlubiyetin hüsranile mevkiini sol
cenaha terke hazırlanmıştır.
Radikallarla sosyalistlerin yani sol
cenahın galebesi kat'idir. Sol cenah
cumhuriyetçileri ile komünistleri
hesaba dahil etmeksizin sol cenahın
elde ettiği parlak netice şudur:
1. Müstakil Radikallar 90 meb'us, 2. Radikal sosyalistler 109
meb'us, 3. Cumhuriyetçi sosyalistler 32 meb'us, 4. Muttehit
sosyalistler 112 meb'us. Cemanyekün 605 meb'ustan ibaret
teşrii kuvvetin takriben dört yüzü Tardieu hükümetinin
muhalifidir. Binaenaleyh eski hükümetin çekilerek yerine sol
cenaha bırakacağı şüphesizdir. Yeni kabinenin radikallar reisi
M,Herriot tarafından teşkil edileceği tahmin olunuyor. Eğer
sosyalistler de hükümete bırfiil iştirak ederlerse Fransa'da
siyasi rengi kat'ıyyen sola mütemayil, hürriyetperver bir
kabine iktidar mevkiine geçmiş olacakür.
Türk-Bulgar kardeşliği
Türk-Bulgar kardeşlik cemiyetinin 6 mayısta Varna'da
akdetüği içtima münasebetiyle Reisicumhur Hazretlerine
çekilen telgrafla Müşarünileyh Hazretlerinin cevabı
aşağıdadır:
Komşu ve dost Türkiye'nin Büyük Reisi Gazi Mustafa Kemal
Hz.ne:
Türk-Bulgar dostluğunu kuvvetlendirmek emeliyle Varna'da
teşekkül eden Türk-Bulgar kardeşlik cemiyetinin bugünkü
içtimaı Bulgar milletinin kıymetli dostu ve Türkiye'nin
halaskanna arzı tazimat eyler.
Reis: Doktor Bakırçieff
İSTANBUL1. ŞULH HUKUK
HÂKÎMLİĞİ'NDEN
1992/93 Vası
Hastalığı sebebiyle Halıde Mahmutoğlu'na mahkememizce 29.4.1992
tanhınde Emıne Taşçıoğlu'nun vası tayinine karar verilmıştır.
tlanolunur. 5.5.1992
Basın: 5330
tLAN
KADKÖY tKİNCt SULH HUKUK
HÂKİMLİĞt'NDEN
Sayı:199l618Vesayet
Halen hükümlü bulunan Kizım Türk'e hükümlülûğü nedeni ile Emnıyet
Sitefcri 10/3 Kozyatağı lstanbul adresinde ikamet eden lbrahim Türk vası
olarak tayin edılinışur. tlan olunur. 28.4.1992
Basuıı 5425
Söz üniversitede
Üniversitenin önü kesildiProf. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR
Üniversitelerimizin daima sorunlan
olmuştur. Kuşkusuz bunlar YÖK ön-
cesinden YÖK sonrasına aktanlmış-
lardır. Ancak YÖK ile yanlış bir hedef
seçilmiş, yanlış tanımlamalar yapıl-
mış, üstelik üniversiteler bu yanlışhk-
lan iceren bir yasaya mahkum edil-
miştir. YÖK'ün başındaki zat, yanına
atanmış rektörlerin büyük bir bölü-
münü alarak bu yanlışhklan savuna-
gelmiştir. Son 10 yılda kaybedilenler
büyüktür. Giderek bütün toplum bu
kayıplan çok iyi anlayacaktır. Doğal-
dır ki kaybedilenlerin neler olduğunu
en iyi görebilenler YÖK öncesi ve son-
rasında üniversitelerde görev yapan-
lardır.
Doğal gelişimi durdurulmuştur üni-
versitenin, önü kesilmiştir. Prof. Ya-
acı'nın dediği gibi bir erdemler kuru-
mu olmak gereken üniversite ondan
yoksun bırakılmışür. lnanç, umut, he-
yecan yitirilmıştir. Bu gidiş durdurul-
malı ve geriye çevrilmehdir. Siyasal
iktidara ve bugün üniversitelerde çalı-
şanlara büyük görev düşüyor, büyük
sorumluluklan varönümüzdeyaşanıl-
jnası kaçınılmz olan süreçte.
Tıp fakültelerinin diğerleri arasında
özel bir yen vardır. Bu fakülteler eği-
tim. araştırmanın yanı sıra sağlık hiz-
meü veren kurumlardır. Kendine
• Üniversitenin doğal gelişimi durdurulmuştur.
Son 10 yılda kaybedilenler büyüktür. Giderek bü-
tün toplum, bu kayıplan anlayacaktır. Demokratik-
leşme ve özerklik çok önemli konulardır, ama üni-
versitelerin başka önemli sorunlan da vardır. 'YÖK
harikadır' diyen rektörlerimiz bunlardan pek söz et-
mezler; reisleri Prof. Doğramacı, Türk üniversiteleri
dünyanın en mükemmel üniversiteleridir diye övü-
nebilsin diye
özgü çalışma koşullan olan okullardır
tıp fakülteleri. Oldukca ağır koşullardır
bunlar. Sağlık hizmeti 24 saat sürekli
verilmelidir. Dünyanın övülen tıp fa-
kültelerinde eğitimin, sabahın erken
saatlerinde, örneğin 7'de başladığını
görürsünüz. Asistan gibi, öğretim üye-
sinin de işi ağırdır. Bütün zamanını,
emeğini fakültesine vemnesıni gerekti-
rir okulun özellikleri. Türkiye bunu
bir türlü başaramamışür. Tıp fakülte-
leri, öğretim üyesini kendisine bağla-
yamamış. onu verimli kılamamıştır.
Bunun koşullannı, mesleksel, akade-
mik. ekonomik doyumunu sağlaya-
mamışür. Gerek duyulan laboratuvar
kurulamamış, araç gereç alınamamış-
tır. Öğretim üyesi özel hastaneye.
muayenehaneye kaçınlmıştır. Bugün
gelişen piyasa ekonomisi içinde tıp fa-
kültelerinin durumu her zamankinden
daha kötüdür. Klinikler zaman za-
man çarşaf bulmakta güçlük çekmek-
te, akan tavanlar onanlamamakta,
koltuğunu yenileyememekte. Labora-
tuvar maİzernesi edinememektedir.
Pahalı teknolojiye ihtiyaç duyulan kli-
niklerde tam bir çıkmaz söz konusu-
dur. Bunlan yönetimden sağlama
şansı yok gibidir artık. Bir işletme gibi
biriminize bol para kazandırmak zo-
rundasınız. Eğer yöneticilik yapmak
gibi talihsizlik içinde iseniz, zamanını-
zın büyük bölümünü parasal olanak-
lar elde etme yolunda harcamak duru-
mundasınız. Zengın bağışçılar araya-
caksınız. Bulabilirseniz minnettarlığı-
nızı belirtmek için biriminize büstlerini
koymakta duraksamıyacaksınız. Bu
kadar yetenekli ve hünerli yöneücilere
sahip olmayan klinikler özel laboratu-
varlarla rekabet etme gücünden yok-
sun ve gerilemeye, seviye kaybetmeğe
mahkûmdurlar. Bu klinikler teknolo-
jik öncülüğü ile birlikte öğretim üyele-
rini de ellerinden kaçırmaktadırlar.
Haivrafi'nin kurduğu Internaüonal
Hospital'de ve benzerlerinde bu tek-
nolojinin âlâsı vardırçünkü. Fakülteyi
terkedip oralarda hizmet vermek için
karşıdurulmaz bir özür (excuse) vardır
ortada. Kimseye niçin fakültenizde
değil de oradasınız diyemezsinız. Bun-
lar kurumlanmızı üniversiteler dahil
özelleştırme kararlılığının doğal so-
nuçlan mıdır dersiniz?
Bugünkü tıp fakültelerinin derdi
bunlardan ibaret değildir. Özerklik.
demokratikleşme çok önemli; gerçek-
leşmesi için aralıksız savaşım verilmeli.
Ama tıp fakülteleri büyük personel sı-
kıntısı içinde bulunuyor. Her şey. her
çeşit personel eksik. Bir yöneticinin bir
anabilim dalı başkanının sekreteri
yoktur. Buna Sayın Sabana. Sayın
Koç ve tüm işadamlan güleceklerdir
sanınm. Sekreterin kalitelisine, dil bi-
lenine de sadece işadamı layıktır. Üni-
versite profesörü değil elbette. Klıniği-
nizin kapısına yeterli eğitim almış,
düzgün Türkçe konuşan bir insan
koyma şansınız da yoktur. Onlar da
ancak özel hastanelerde bulunur. Üni-
versitede gerek yoktur. Beğendığiniz
ya da beğenmediğiniz bir personeliniz
aynldığı zaman yerine yenisini de ala-
mazsınız. kadrosu ile beraber gider,
yapacağınız şey umutsuzca sızlan-
makur. Bir vakıf yolu acılmıştır. Vak-
fa para kazandınp insan alabileceksi-;
niz. Vatandaş para ödevemiyeceğini
söyleyecek, yeşil kart getireceİc. siz ne-
yapıp yapıp ondan para koparacaksı-',
nız kı vakıf gelir sağlasın ye eleman,'
ihtiyaanız karşılanabilsin. İşte kısaca
özerklik ve demokrauklik ve eğitim
sorunlan dışında tıp fakültelerinin so-
runlan. Her şey iyidir, yolundadır,
YÖK harikadır dıyen rekıörlenmiz
bunlardan pek söz etmezler. Etmezler
ki reisleri Prof. Doğramacı Türk üni-
versiteleri dünyanın en özerk, en mü-
kemmel. gıpta edılen üniversiteleridir
diye övünebilsin. Bu aldatmaca süre-
gelsin. Bu arada Sayın Doğramacf nın
yönetımındekı üniversiteler bu du-
rumda iken kendisinin öz evladı Bil-
kent pınl pınl olmalı. 120 milyar azdır
Bilkent'e.. daha çok verilmeli devlet
bütçesinden. Ötekı fakir bırakılmış
üniversıteler Bilkent'teki ıhtişamı gö-
rerek avunurlar. Sayın Doğramacı,
"bütün Avrupa bizim üniversıteleri-
mizi örnek alıyor. en iyısi bızde" diye
övünmeye ve bütün Türk toplumu ile
alay etme>e devam etmeli. Sayın rek-
törlenmiz de bu büyük insanı ve YÖK
düzeninı övmeli ve bu düzenin devamı
için ellennden geleni artlanna koyma-
mahdırlar.
Anketler de YÖK'e karşı
Öğrencilerin en çok sevdiği mekânların başında kantinler geliyor. Derslere katüım her zaman çok olmasa da, kantindeki katdım
her zaman tatminkâr.
Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Balkır'ın eski albay olmasının etkisi görülüyor
Bursa
9
da kışlatipi üniversite
• Görükle kampusunde hemen her kavşakta, köşede jandarmaya
rastlamak mümkün. Özel günlerde polis de üniversitedeki yerini alı-
yor. Rektör Balkır da, askerlikten gelen alışkanlıklan ve meziyetleriy-
le denetimlerini eksik etmiyor
ADNAN BAŞTOPÇU
BURSA - Uludağ Üniversitesi Görükle
Kampusü; girişindeki üst-baş aramalan,
öğrenci yurduna sık sık yapılan geceyansı
operasyonlan ve kampus içinde dolaşan
reo ve cemseleriyle bir üniversiten çok kış-
la görünümünde. öğrenciler ve öğretim
üyeleri bu görünümü. biraz da şaka yollu
Rektör Prof. Dr. Nihat Balkır'ın eski bir
albay olmasına bağlıyorlar.
Üniversitenin birçok fakülte ve yüksek
okulunun yer aldığı Bursa kent merkezine
21 kilometre uzakbktaki Görükle Kam-
pusü'nde hemen her kavşakta ve köşede
jandarmaya rastlamak olası. Öğrenci
olaylan, forumlan, direnişleri ve boykot-
lan açısından da oldukça ünlü olan Ulu-
dağ Üniversitesi'ne böyle özel günlerde
poüs de sık sık uğruyor. Sayısal verileri
dikkate alındığında Türkiye'nin büyük
üniversiteleri arasında yer alan Uludağ
Üniversitesi'nde yaklaşık 20 bin öğrenci
öğrenim görüyor. Öğrenci ve öğretim üye-
si sayısı ile tesis, derslik, kütüphane ve la-
boratuvar gibi kriterler ele alındığında
nicel bir büyüklük gösteren üniversite, öğ-
retim üyeleri ve öğrencilere göre aslında
nitel bir küçüklük gösteriyor.
Bursa'daki üniversiteyle yakın ilişki için-
de bulunması gereken oda, dernek, basın
ve benzeri kuruluşlann hemen hemen ta-
mamırun yetkili ve Ugüileri, üniversiteden
ve özellikle de Rektör Nihat Balkır'ın katı
tutumundan şikâyetçi. Görüşlerini aldığı-
mızı bazı öğretim üyeleri, Rektör Balkır'ın
askerlikten gelen bir alışkanlıkla sık sık
deneümlere çıküğını, en çok da tuvaletleri
denetlediğini anlatıyorlar.
öğrencilerin sıkça yakındıgı konular-
dan biri de bazı öğretim üyelerinin "ders
kitabı tüccarhğı" yapması. ögrenciler, ba-
zı öğretim üyelerinin, sınav tehdidini kul-
lanarak hiçbir bilimsel içeriği olmasa da
kendi kitaplannı "empoze" etmelerinden
yakuuyorlar. Görükle Kampusü'ne ula-
şım da öteden beri öğrencilerin şikayet
konusu olmasına karşın bir türlü çözürn-
lenemedi. Üniversite-belediye işbirligi ile
sefere konulan otobüslerin varhğı, sorunu
bir parça hafiflettiyse de öğrenciler, taşı-
maalığın, kendi deyışlen ile "balık istifı-
kaşık destesi" yöntemiyle yapıldığını anla-
tıyorlar.
Kısa bir süre önce kent içinde olan Tıp
Fakültesi Hastanesi'nin Görükle Kam-
pusü'ne taşınmaşı da tam bir curcuna ör-
neği oluşturdu. Özellikle hastalann taşın-
masında komedi-trajedi haımanı görün-
tüler yaşandı. Yeni ameliyat olmuş hasta-
lann evlerine gönderilmesi, Görükle'de
ilaç bulunamaması, telefon yokluğu ve
"ıcente uzaklık bu sorunlann başbcalan
olarak sıralanabilir.
Üniversitede nicel başannın nitel başa-
nsızhk ömegi bir diğer kurumu da kütüp-
haneler. Son derece disiplinli ve başanlı
bir biçimde çalışan ödüllü kütüphaneleri-
nin; özellikle sosyal bilimler alarunda fazla
yeterh' olmadığı ve süreli yaymlann bulun-
durulmaması eleştirilerin başında geliyor.
Bazı öğretim üyeleri yurtdışı burslarda
mühendislik, üp gibi fakültelere öncelik
tanındığını, keyfi yapılan göndermelerde
sosyal bilimlerin biüm sayıbnadığını öne
sürüyorlar. öğretim üyelerine lojman da-
ğıtımının da "ulufe" sistemiyle yapüdığı
savunuluyor. Üniversitede görsel olarak
dıkkati çeken bir diğer olgu da mimari
olarak yapıldığı yıllarda ödül alan bina-
larda, çok kısa bir zaman geçmesine kar-
şın çatlamalann ve kınlmalann görülme-
si.
Üniversitenin Görükle Kampusü'nde
olumlu eleştiri alabilecek belki de tek ko-
nu; spor alanlan ile âdeta donaülmış du-
rumda ve bu görünümü ile de Avrupah
benzerlerini aratmayacak nitelikte.
Ş bin 500 liraya öğle yemegi sağlanan
BÜNYEK yemekhaneleri de ucuzluğu ile
övgü alırken kalitenin biraz daha arttınl-
ması da öğrencilerin başhca istekleri ara-
sında yer ajıyor.
HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE DÛNYA'DA
B*anlı9ı Meteoroloji
Genel Mûdûrtûğü'nden aiman
bigiye göre, yurtiım doğu ke-
simleri parçah buiutlu, Doğu
ve GOneydoğu Anadolu'nun
dojusu yağışlı, dıfter yertef
az buiutlu ve açık geçeek.
HA/A SICAKLlâl Artacak.
RÛZGAR Ku2By ve baD yûo-
lerden hafıf arasıra orta kuv-
vette esecek. DENIZLERDe,
Doğu Karadenız'de gûnbabsı ve karayel, Akdeniz de gûn batısı ve lodos dijjer de-
mzterımızde yıldız karayelden saatte 10-21 denız milı esecek. Van Gölü'nde hava
yafiışlı geçecek Riogâr, batı yönlenjen hafif ara sıra orta kuvvette esecek. Gol
kûcûk dalgalı olacak.
\YŞESAYBM
ANKARA - Yeni yükseköğ-
retim yasası ve Yüksek öğretim
Kurumu'nun yapılanması üze-
rine tartışmalar sürerken, öğre-
tim üyelerinin yüzde 84'ü, öğ-
rencilerin de yüzde 75"i, mevcut
YÖK sistemini istemediklerini
ortaya koydu.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın
Ankara, lstanbul. İzmir, Bursa,
Konya, Samsun ve Kayseri'-
deki üniversitelerde yaptığı an-
ket sonucuna göre, öğrenciler
ve öğretim üyeleri bugünkü ko-
numlanndan mutlu olmadıkla-
nnı ifade ediyor. Ankete göre,
öğretim üyelerinin en önemli
sorunlannı ekonomik yetersiz-
likler oluştururken, öğrencile-
rin ^üzde 9O'ı üniversite yöne-
timlennde söz sahibi olmak
ıstedıklenni belirtiyor.
Bakanlığın. yüzyüze göriiş-
me yöntemiyle gerçekleştirdiği
anket. 200 öğretim üyesi ve 800
öğrencinin kaülımıyla gerçek-
leşti. Öğretim üyeleri ve öğren-
cilere ayn ayn yöneltilen soru-
lar doğrultusunda, öğretim
üyelerinin yüzde 44'ü işe ilişkin
sorunlar nedeniyle "mutsuz"
olduklannı ifade ediyor. Öğre-
tim üyelerinin mutsuzluk ne-
denleri arasında ekonomik
sorunlar yüzde 86 ile ilk sırada
yer alırken, bunlan, idari, aka-
demik, demokratik sorunlar iz-
liyor. Öğretim üyelerinin yüzde
84'ü şimdıki YÖK sısteminin
soruntan çözecegine inanmı-
yor.
Araştırma, YÖK yasasının
"iptal" edılmesine ilişkin büyük
bir ıstek ojduğunu da ortaya
koyuyor. öğretim üyelerinin
yüzde 25'i bu görüşü savunur-
İcen, yüzde 35'i de "ciddi reviz-
yon"dan geçmesi gerektiğine
inanıyor. Öğretim üyelerinin
yüzde 82'si, YÖK öncesi yöne-
timden memnun olduklannı
ifade ederken, şimdikı sistemde
bilimsel ve akademik kapasite-
lerini yeterince kullanamamak-
tan yakınıyorlar. Öğretim üye-
leri, üniversitelerin çağdaş,
yaratıa bir ortam olmaktan
uzak plduğunu da dile getiri-
yor. Üniversitelerin çağdaş yö-
netimden yoksun olduğunu
belırtenlerin oranı yüzde 87'yi
bulurken, ünıversitelerin eğitim
düzeyinin çağdaş ülkelere göre
çok geri olduğu belirtiliyor.
Anket sonuçlanna göre, öğ-
rencilerin büyük bölümü,
YÖK Yasası hakkında bilgileri
olmadığını bildirdi. Soruya ya-
nıt veren öğrencilerden yüzde
80'i "YÖK hakkında bilgileri
olmadığını" ifade etti. Buna
karşın öğrenciler uygulamalan
yakından izliyorlar.
V
o
^i Mart S^at Y^tmırtı
ÇALIŞAJNLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YIUVtAZŞİPAL
Kanıu sigortalısı ve takvim yılı
SORU: Bir kamu kunımunda sigortalı olarak çalışmakta-
yım. Kamu sigortalüarının takvim yılının 1 ocak - 31
aralık arasında geçen sure olmadığı, degişik oldngu
söyleniyor. Bu doğru ise uygulama nasıl yapılmak-
tadır. E.E.
YANIT. 289 sayılı Yasa Hukmünde Kararname ile kamu kesi-
minde 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası ve 1475 sayılı Iş Ya-
sası kapsamında çahşanların aylık ve ücretleri, "llki 15 Ekim
1987 tarihinde olmak üzere ayın 15'inde ve yine peşin" oden-
meye başlanmıştır.
Böylece, bu kararname ile kamu kesiminde calışanlann "ay
başı" ve "yılbaşı" kavramlan da değişmiştir.
Bu değişim, devlet memuru olarak çalışma yaşamını nokta-
layıp 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı'ndan emekli olanlan et-
kilememiştir. Ancak, kamu kesiminde ve sigorta kapsamında
calışanlann yaşlılık ayhklannın hesaplanmasında göz önüne
alman "takvim yıü" kavrammın degişmesine neden olmuştur.
Genel kavram olarak "takvim yüı", 1 ocak ile 31 aralık ara-
sında geçen bir yıllık süre olarak bilinmektedir.
Kamu kesiminde ve sigorta kapsamında çahşanların "tak-
vim yılı", 289 sayılı kararnamede öngörillen uygulama sonu-
cu, 15 ocakta başlayıp bir sonraki yıhn 14 ocak akşamı son
bulmaktadır.
289 sayılı Yasa Hukmünde Kararnamenin Sosyal Sigortalar
Yasası yönünden nasıl uygulanacağı, Sosyal Sigortalar Kuru-
mu'nun 12 Nisan 1991 günlü ve 301220 sayılı genel yazısmda
açıklanmaktadır.
Bu açıklamada kamu kurum ve kuruluşlannda çakşanlar için
ay başı (ay), yılbaşı (yıl) kavramlan değîştirilerek özel ve ka-
mu için ay ve yıl kavramlannın yeniden belirlenmesi gerektiği
vurgulanmışır. özellikle yaşlılık ayhğı bağlanmasına esas alı-
nan "takvim yüı" kavramı, kamu kesimi için ayn, özel kesim
için ayn olarak aşağıdaki şekilde beurlenmiştir.
YBİAMM SflRESİ
flnl SeW6f M v h n Yılı K M M SektAıi U n t a YA
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1 Ocak 1986-31 Aralık 1986
1 Ocak
1 Ocak
1 Ocak
1 Ocak
1 Ocak
1 Ocak
1987-31
1988-31
1989-31
1990-31
1991-31
1992-31
Aralık 1987
Aralık 1988
Aralık 1989
Aralık 1990
Aralık 1991
Aralık 1992
1 Ocak 1986-31 Aralık
1986
1 Ocak
15 Ocak
15 Ocak
15 Ocak
15 Ocak
15 Ocak
1987-14 Ocak 1988
1988-14 Ocak 1989
1989-14 Ocak 1990
1990-14 Ocak 1991
1991-14 Ocak 1992
1992-14 Ocak 1993
289 sayılı kararname ile kamu kesiminde sigortalı olarak ca-
lışanlann takvim yılının değişmesi, yaşlılık aylıldannın bağlan-
masına esas alınan son 5 yıhn sigorta primine esas kazanç or-
talamasına göre haarlanan gösterge tespit tablolarının da ka-
mu kesimi için ayn, özel kesim için ayn yapılmasmı gerektir-
miştir.
Böylece, kamu işyerlerinden emekli olanlar için uygulana-
cak 1992 yılı gösterge tespit tablolarının düzenlenmesinde;
" 1.1.1987-14.1.1988 süresi (1987 yılı)
15.1.1988-14.1.1989 " (1988 " )
15.1.1989-14.1.1990 " (1989 " )
15.1.1990-14.1.1991 " (1990 " )
15.1.1991-14.1.1992 " (1991 " )
prime esas kazançlanmn asgari ve azami tutarları esas alına-
caktırf'