Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1OMART1992SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR SANAT 13
Derya Gülü' turnede
• AA(Trataon)-Trabzon Devlet
Tiyt trosu,"Derya Gül ü" adlı oyunla
turrEyeçıkü. Necali Cumalı'nın yazdığı
"Derya Gülü" adlı oyunu, Murat Atak
;yönrtiyor. Dekoru Haris Iyigün. kos-
»ünrijeri Esra Sela ve ışıklandınnayı
^ükrû Kjnmoğlu'r.un yapüjp oyunda,
Jale Yücel, Galip Erdal ve Özcan Pala
l>aşrDİlen paylaşıyorlar. "Derya Gülü".
ijugûıe dek 37 kez Trabzon'da, 26 kez
<le E-zurum, Bayburt, Gümüşhane,
Rize Giresun, Samsun, Ordu ve Sinop
illemdesahneyekonuldu. 16marladek
.Ankıra Küçük Tiyatro'da
tiyatroseverlerin karşısına çıkacak oyun,
20-2! mart tanhleri arasında Adana'da,
24 martta Diyarbakır'da. 27 martta
Batman'da v'e 30 martta da Elaağ'da
oynanacak.
Madra Berlin'e gitti
• KiltflrSenisi'Beral Madra,
Deutscher Akademıscpen •
Dıensfm(DAAD) 1993'te vereceği
yıllıkburslannjiirisinedavetli olarak
k.aülmak üzere bir hafta için Berlin'e
gitti. Deutscher Akademıscher Aus-
tausch Dienst her yıl her daldan
sanatçıya Berlın'deyaşama veçahşma
olanağı sağlay an burslar venyor.
GürerAykal
CSO Almanya yolcusu
• AA( Ankara)- Cumhurbaşkanhgı
Senforu Orkestrası değışık kentlerde
konserlervermek üzere Almanya'ya
gitti. Orkestra Müdürü Hüseyin
Akbulut'tan alınan bilgiye göre,
orkestra 9 ayn kentte 9 konserle dinleyici
karşısınaçıkacak. Uluslararası konser
ajansı Stefan Trhal tarafmdan dü-
zenlenen ve Kültür Bakanlığı'nın
katkılanyla gerçekleştirilen turnede,
Cumhurbaşkanlığı Senfonı
Orkestrası'nı şef Gürer Aykal yönetiyor.
Orkestra dün Kiel'de verdiği konserin
ardından bugün Emden, yann VVitten,
çarşamba günü Leverkusen, perşembe
Siegen, cuma Stuttgart, cumartesi
Erlangen, pazar Ansbach ve pazartesi
Oberhausen'dedinle>icı karşısına
ajtacak. Cumhurbaşİcanlığj Senfooi
Orkestrası lOOkişilikkadrosuylasoüst
piyanıst Gülsın Onay'a eşlik ediyor.
'Canım öğretmenim'
• AA(Ankara)- Sümerbank'ın yerli
mallar haftası dolayısıyla Türkiye
çaptnda ilkokul öğrencılerine yönelik
düzenlediğj "Canım Öğretmenim"
konulu resim yanşması sonuçlandı.
Yaklaşık lObineserinkaüldığı
yanşmada. bınnciliği İstanbul'dan Mclis
Evcimık, ikinciliği Ankara 'dan Nazan
Ural, üçüncülüğü de yine Ankara'dan
Mclis Acar kazandı. Yanşmada
dereceye giren öğrencilerin ödülleri 1
nisanda Ankara'da yapılacak törenle
verilecek.
31. Dünya Tiyatro Günü
• Kültür Servisi - Merkezi Pariste
bulunan ve 1948 yıhnda kurulmuş olan
Milletlerarası Tiyatro Enstitüsü'nün
(kısa adı IT1) girişimiyle, 1962 yıhndan
buyana kutlanmakta olan Dunya
Tiyatro Günü, bu yıl da 27 Mart cuma
gûnü kutlanacak. Enstitüye üye ülkelerde
kutlanan Dünya Tiyatro Günü'nde
önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da
sahnede okunmak üzere bir bildiri
hazırlandı. Milletlerarası Tiyatro
Enstitüsü Türkiye Merkezi'nce, A. Turan
Oflazoğlu'nun hazırlaması
kararlaştınlan metin 27 Mart günü
Türkiye tiyatrolan sahnelerinde
okunacak
Koyunoğlu'nun
resimleri
• Kültür Servisi-Mehmet '
ICoyunoğlu'nun resim sergisi İstanbul
Galeri Nev'de açıldı. Sanatçının sergisi 7
nisana dek ızlenebilecek.Mehmet
ICoyunoğlu. 1956 yıhnda İstanbul'da
doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar
Avkademisi'nden 1982 yıhnda mezun
olan sanatçı, 1983 yıhnda Paris Ecole Na-
tionalede Beax-Arts"da atölye
çaltşmalanna katıldı. 1990 «j i aldığı
bursla Brüksel'de Rene Carcan
Vaifı'nda gravür çahşmalan yapan
Mehmet Koyunoğlu, çalışmalannı
halen İstanbul'da sürdürüyor
Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali yaklaşırken
Yaratıcı bir tiyatro için eleleDİKMEN GÜRÜN UÇARER'Neden Uluslararası Tiyatro Festivali?" Muh-
sin Ertuğrul'un 100. doğum yılını kutladığımız şu günlerde bu soruyu sor-
mak kadar yanıtlamak da yersiz. Ama gün oluyor, ne yazık ki yersiz konu-
larla ugraşmak gerekebiliyor.
Evet, Tiyatro Festivali çeyresinde
esintilertersyönde... Uluslararası İstanbul
Tiyatro Festivali'ni yaşatmak, öncelikle,
1989'da olumlu bir kararla tiyatroyu
Büyük Festival'den ayıran ve başhbaşına
bir etkinlik haline getiren Kültür ve Sanat
Vakfı'nın sorumluluğudur.
Şimdi, yaz-boz tahtası gibi onu yeniden
ahp Büyük Festival içinde eritmeyi
düşünmek tiyatromuzun uluslararası
platformlarda sesini duyurmasını
engelleyecek bir yaklaşımdır, yanlıştır.
Vakıf Yönetim Kurulu'nun bu gerçeğin
bilincinde olduğundan hic kuşkumuz yok.
Aynca, Kültür Bakanlığı'nın, hele hele
sanata ve sanatçıya açıklıkla yaklaşan bir
Kültür Bakanlığı'nın bu eıkinliğe desteği,
kültürler-değişiminın kaynaklanndan biri
olan tiyatro sanatının ülkemizde daha da
güçlenmesi açısından gereklidir,
kaçınılmazdır. Yerel yönetimlerin festivali
yaşatma adına gerekli girişimlerde
bulunması da Uluslararası istanbul
Tiyatro Festivali'ni gelmesi gereken yere el
birliğiyle getirecektir.
Tiyatro Festivali'nin başladığı yıl bir
Amerikan tiyatro dergisinde (PAJ) BITEF
(Uluslararası Belgrad Tiyatro Festivali)
üstüne bir yazı okumuştum. Bu yazıda BI-
TEFİn Berlin Festivali'yleyanşacak nite-
likte olduğu ve 1967 yıhndan bu yana ba-
şanyla sürdüğü söyleniyordu. Ingmar
Bergman'dan Samuel Beckett'e, Georg
Tabori'den AJwin Nicolais'e pek çok
önemli tiyatro adamı ıki adım ötemizdeki
BITEF'e yolu düşenlerdendi. "Burada ız-
leyicinin önüne geürilen olay dünyanın
dört bir yanında fılizlenen değişik tiyatro
yaklaşımlannın aynı pptada erimişliğidir"
diyordu yazar. "Batı dünyası aynı zaman-
da cesareüi, pınltıb, yaratıcı bir tiyatro-
nun, Yugoslav Tiyatrosunun, varlığını da
BITEF'de görüyor, yaşıyor". Bu arada, ül-
kenin tarihı güzelliklerine . turizmine, in-
sanlanna yönelik uzun övgülerden söz et-
miyorum!
Uluslararası İslanbul Tiyatro Festivali'-
nde de amaçlanan böylesi bir kültürel kay-
naşmayı gerçekleştirmek ve sanatsal bü-
tünlüğü bu sağlam çeşitlilik üzerine oturt-
makür.
Bu çeşitlilikte klasikten avant garde'a
konvansiyonelden deneysel'e her yaklaşı-
ma yer vardır kuşkusuz.
Ama temel ilke, çokseslilikte doğabile-
cek karşıtlıklann da ortak bir noktada bu-
luşacağı "sağlam tiyatro" kavrammı yer-
leştirmektir.
Her oyunda tiyatronun yeniden-yeni-
den-yeniden tanımlanmasını sağlamaktır.
İşte bu nedenledir ki bu yıl festivale bızden
kaülacak oyunlann Tiyatro Eleştirmenleri
Bırlıği (TEB) tarafından önerilmesi ve seçi-
mın bu oyunlar arasından yapılması gibi
olumlu bir karar alındı Danışma Kurulu'-
nca. Kurulda bulunan her üyenin bu kara-
ra sıcak baktığı söylenemezse de bu öneri-
nin haklı gerekçesi ödenekli ve özel tüm
tppluluklann festivale belli ilkeler çerçeve-
sinde oyun geürmelenni saglamakü.
Festival, salt yeni sezon için hazırlanan
veya sezon içinde gişe yapan oyunlann
toplu olarak gösterilmesinin ötesinde nite-
likler taşımalıydı. Tiyatro festivalinin
amaçlanndan bırinin tiyatro sanatındakı
gelişmeleri izlemek ve sergilemek olduğu
düşünülürse, alınan bu karar festival adına
bir aşamadır. Geçen yıl IT1 Kongresi'nin
yapıldığı, Uluslararası Eleştirmenler Birli-
ği Yönetim Kurulu'nun İstanbul'da top-
landığı şanslı olabilecek bir dönemde, en
azından bir "Deli Dumrul'un festivale so-
kulmaması kadar baa oyunlann neden
festival kapsamında sergilendiklerinin an-
laşılmaması da Eleştirmenler Birhği'nin bu
yılkı gınşıminin ne denli sağlıklı olduğu-
nun kanıtıdır! Kültür ve Sanat Vakfı Yö-
netim Kurulu olayı bu açıdan değerlendir-
melidir.
Beklentimiz, Uluslararası İstanbul Ti-
yatro Festivali'nin dördüncü yılına sorun-
lannı çözümlemiş olarak girmesi ve bu et-
kınliğe yönelik birtakım anlamsız tartış-
malann noktalanmasıdır. Fransa'dan NADA Tivatrosu, geçen ydki Festival'e;
Cbü' adlı oyunla katümıştı.
"Ankara Hastanesi Oyunculan" Türkiye'nin ilk ve tek hastane tiyatrosu
Amatörlerden6
Tıp'a6
Tıp' Tiyatro.DOSTKİP -{îstanbul)Hepsi so-
rumluluklannı bilen, başanlı birer
doktor. Hepsi aynı hastanede ge-
cesini gündüzüne katarak hizmet
veriyor. Ancak yoğun meslek ya-
şamlan dışında, özveri isteyen bir
ortak uğraşlan daha var... Tiyat-
ro!
Sıradan birmesai sonrası... Ankara Has-
tanesi'nden bir grup doktor, kendi arala-
nnda lafüyorlar. Derken rastlantı sonucu
tiyatro konusu açıhyor. Tatlı, ama olanak-
sız bir düşlen söz eder gibi ortaya atılan "ti-
yatro yapma" fıkri, konuşanlar arasında
beklenmedik bir heyecana yol açarak bir
anda ciddi bir boyut kazanıyor. "'Neden ol-
masın" deyip kollan sıvıyorlar ve bu fikri
tüm hastane personeline ulaştınyorlar. İl-
gilenenler bir araya geliyor ve Türkiye'nin
ilk hastane tiyatrosunun temelı 1990 yıhn-
da böylelikle atıhyor...
On gün önce Çapa Tıp Fakültesi tiyatro
kolunun davetlisi olarak "Oyun Oyun
İçinde" adlı oyunlanyla İstanbul'a gelen ve
iki gösteri sunduktan sonra yeniden baş-
kente dönen "Ankara Hastanesi Oyuncu-
lan"nın (AHO) kuruluş öyküsü işte böyle.
Topluluk, bugün aynı oyunu Ankara Has-
tanesi Konferans Salonu'nda saat 19.30'du
bir kez daha sahneleyecek.
Kurgusu kendilenne ait olan "Oyun
Oyun içinde", topluluğun ilk çalışması ve
oyunda görev alan doktorlardan çoğunun
ilk sahne deneyimi. Ancak bu "ılk"lere
karşın, gerçekten zevkle izlenen, ince bir
zekâyla kurgulanmış ve F. G. Lorca, Oğuz
Atay, Hermann Hesse, Edip Cansever,
Claud-Levy ve Aragon'dan ahntılarla do-
kunmuş oldukça keyifli bir çalışma.
AHO'da öğrencilik yıllannda tiyatroyla
ciddi biçimde ilgilenmış tek kişi, oyunun
sahneye konulmasmda büyük pay sahibi
olan aile hekimi Çağn Çakaca. Çakaca,
"Oyun Oyxın İçinde"nın hazırlık aşamalan
ve sahnelenişı konusunda şunlan söylüyor:
"İlk başta elimizde ne bir oyun vardı ne de
güvenebileceğimiz bir oyunculuk altyapısı.
Bu nedenle bir ara profesyonel bir tiyatro-
cunun önderliğınde çalışmayı bile düşün-
dük. Ancak işi fazla cıddiye bindirmek de
istemiyorduk. Birlikte özgürce bir şeyler
yapmak ve günlük sıkınülardan uzaklaşa-
rak, biraz eğlenmek dışında pek bir kaygı-
mız yoktu çünkü." Böylece, olayı hastane
dışma taşırmamaya karar vererek, yoğun
bir önçalışma sürecine girmişler. Kendile-
rine en uygun olanı araştınrken, tiyatro
Ankara Hastanesi O}unculanu
OyunOyun İçinde"yi bugün Ankara'da altıncı kezsergiliyor.(Fotoğraf: CAHİT A. TURAN)
yapıtlar.nın yanı sıra çeşıth şıır ve romanla-
n da incelemişler. Aynca yaşadıklanndan
yola çıkarak birtakım ara-oyunlar da yaz-
mışlar. Kaynağını farklı yerlerden alan bu
fikir halkalan, zamanla genel bir kurgu
zinciri içinde birleşmeye başlamış. "Oyun-
daki kimi bölümler" diyor Çakaca, "hasta-
nede başımıza gelen ya da çahşmalar sıra-
sında yaşadığımız gerçek olaylar temel
ahnarak yazıldı. Ancak 'Oyun Oyun
İçinde'nin yalnızca tıp çevresine yönelik
kapalı bir çahşma olmamasına da büyük
özen gösterdik."
Sahne konusunda deneyimsiz oldukla-
nndan, fıkri en yalın biçimde yansıtan, te-
miz ve iddiasız bir oyunculuğu benimse-
mişler.
Bir duygudan bir diğerine geçiş aksiyon-
lannın ve karmaşık bir sahne trafiğınin yol
açacağı sorunlardan kaçınmak için de sine-
matografık bir teknik kullanmışlar. Oyu-
nun tüm hazırlık çahşmalan hastane için-
de, gününe göre değişen çeşitli mekânlarda
gerçekleştirilmiş.
Olayın en güzel yanı ise mesleklenni asla
aksatmadan iki işı birlikte götürebilme-
leri. Mesai saatleri boyunca ciddi birer
doktor, geriye kalan zamanlarda ise heye-
canb birer tiyatrocu oluyorlar (Yapama-
dıklan her iş için zaman yokluğunu bahane
edenlere bir ders olmalı bu). Hastanede
esen bu sanat rüzgânnı olumsuz karşıla-
mayarak onlara destek olan Başhekim
Prof. Dr. Seçkin San'dan da sevgiyle söz
ediyor "Ankara Hastanesi Oyunculan."
Şimdilerde yenı bir oyun çıkarma hazırlığı
içindeler: Victor Haim'in "Kemanlannızı
Akort Edin"ı... Bir de düşleri var: Has-
tanenin konferans salonunda düzenli bi-
çimde her hafta bir gösteri yaparak, tiyat-
royu mali açıdan kendini çevirebilecek ko-
numa geürmek ve gelenekselleşmek. Diğer
tıp fakültesi tiyatrolan onlara yakın ilgi
göstenrken, asıl destek vermesi beklenen
"ilgili" Meslek Odası \e birliğinm olaya bi-
raz kayıtsız kalışı ise AHO'dakileri üzüyor.
Kendilerini sunuş biçimleri ne kadar al-
çakgönüllü olursa olsun, bugün bu genç
doktorlann bir önderlik sıfatlan. dolayı-
sıyla da bır mısyonlan var. Türkıye'nin
dört bir yanındakı up fakültelerinde bu sa-
nata merak salarak, öğrenciliklen süresın-
ce kulüp çahşmalan yapan. ancak önlerin-
deki zorlu meslek yıllannın onlan sahne-
den koparacağı düşüncesiyle "geleceksizlik
kaygısı" duyan tüm hekım adaylan için
umut \erici bır örnek oluşturuyorlar. Ayn-
ca cıddiyeti somurtkanlıkla kanştıranlann.
ciddi doktorlann mesleklerinden başka
hiçbir şeyle ilgilenmemesi gercktiğıni düşü-
nenlerin, tiyatroyu ve genelde sanatı kü-
çümseyenlerin onlardan öğreneceği çok
şey var...
AHO. önümüzdeki cuma günü Ege
Tıp'ın davetlisi olarak İzmir'e gidiyor. Bu
yetenekli hekimleri sahnede gönnek iste-
yen İzmirli üyatroseverler, Muhittın Erel
Salonu'nda saat 14.00'te "Oyun Oyun
İçinde"yı izleyebilırler.
'Suçluyum' adlı kaseti geçen günlerde piyasaya çıkan pop sanatçısı Gül Erda:
'Sevgiyi duyanlara müzik yapıyorum'ENts ONAT (İstanbul) - Gül Erda, daha çok televizyon ekranlanndan
tanıdığımız bir isim. Uzun süre sunuculuk ve reklam filmi oyunculu-
ğu yapan Erda, üç yıl önce pop müziğe soyundu. Sanatçının üçüncü
kaseti 'Suçluyum' geçen günlerde piyasaya çıktı.
İşte Cumartesi, Cumartesi Gecesi, Cu-
martesi 13. Gençlik Penceresi adh kuşak
programlannda sunuculuk; Halit Ziya
Uşaklıgjl'in yazdığı 4 bölümlük 'Kınk Ha-
yatlar' dizisinde oyunculuk; 250'ye yakın
reklam filmi. fotomodellik ve müzik. Gül
Erda'nın henüz konservatuar öğrencisiy-
ken başlayan profesyonellik serüveni böy-
lece uzayıp gidiyor. Sanatçı 11 şarkıdan
onunun söz ve müzığine imzasını attığı son
çalışmasında, yorumcu kimliğini, müziği-
ni, kısaca kendisini ortaya koymuş. Akus-
tık kaygılann ön planda olduğu kasetin
yapımcılığını Raks fınnası üstlenirken ton-
maisterliğıni Yusuf Bütünley yapmış. Gül
Erda'yla Ortaköy'deki CenevizKahvesi'n-
de konuştuk.
- Batı'da muzık piyasasına ilk kez çıkan
brr ismin tutması için özgün bir saund ya-
kalaması gerekir. Oysa Türkiye'de ilk İcez
müziğe soyunan insanlar 'farklı neler
yapabilirim' sorusu yerine starlara benze-
meye uğraşıyorlar. Siz neler yaptınız?
ERDA - Ses rengim ve yorumum kimse-
ye benzemiyor. Ama ıyı ama kötü, buna
halk karar venr Zaten kişiliğim taklide
müsait değil. Ben şuna ınanıyorum. Taklit
gerçeğin değerini arttınr. Ben sözüyle, mü-
zığiyle bır Gül Erda imajı vennek istedim.
- Vermek istediğiniz mesajlarla yakala-
mayı amaçladığınız belirli bir kitle söz ko-
nusu muydu?
ERDA - Olayı daha geniş boyutlarda
düşündüm. Sevgiyle yüklü, onu duyan in-
sanlar için müzik yapmayı amaçladım. Ge-
nelde Akdeniz ritimli, sıcak parçalar Sade-
ce ticari boyut söz konusu değildi. İnanıyo-
nım ki dinleyenlere sıcak geliyor. Sonra
toplumşal duyarhlığımı yansıtan parçalar
da var. İşte 'Suçluyum?" Kaseün adı da bu
zaten.
- Siz parçalann söz ve müzıklcrinı kendi-
nız yapıyorsunuz. İlham perisı hangj za-
manlar uğruyor?
ERDA - Belli olmuyor. Genelde söz ve
müzik aynı anda dökülüyor. Çoğunlukla
akşam saatlen. Geceler daha doğurgan be-
nim için. Binkimim parçalanma yansıyor.
Ama öyle 'oturayım da beste yapayım" de-
miyorum Yaşadıklanm ve etrafımda olan
olaylar beni çok etkiliyor. İyı bir gözlemci-
yimdir.
Kültürel etkiye
hassasiyet büyüyor
Almanya
Avusturya'yı
gölgeKyor
Kültür Servisi - Avusturya'da, Alman-
ya'nın kültürel etkisine olan hassasiyet
büyüyor. Güçlü komşulannın doğusu ve
batısının ekim 1990da yeniden bir araya
gelmesinden sonra artan tepkiler, özel-
ükle sanatçı ve fikir adamlan tarafından
çeşitli vesilelerle dile getiriliyor.
Bir yıl önce Avusturya'nın yaşayan en
büyük yazan olarak kabul edilen Peter
Handke, 18 bin dolarlık ilk Grillparzer
ödülü'nü sükûnetle kabul etmişti. 1992
ödülünü kazanan Hans Lebert ise Grill-
parzer ödülü'nün kurucusu Alman
kuruluşunu Almanca konuşan Avustur-
ya'yı bir 'kültür kolonisi'ne dönüştürme
arayışmda ounakla suçladı. Hans Le-
bert, konuşmasını. 1938'de Hitler'in
Avusturya'yı alışının hemen öncesinde
radyodan yaptığı konuşmada, "Tann
Avusturya'yı korusun" dediğini hatırla-
tarak sürdürdü ve "Tann Avusturya'yı
korumadı. yalvanyorum, ülkenizi kendı-
niz kurtann"
diye bitırdi.
Atlantık öte-
sinde, Alman-
ya'nın dünya
meselelerinde
almak ıstediğı
yeni rol konu-
sunda endişeler
büyürken kimi
Avusturyalılar
da sanatsal ba-
şanlannı Al-
manya'nın ken-
dine mal etmek
istediğini ileri
sürüyorlar.
Avusturyalı
yetkililer, Al-
manya Dışışleri
Bakanlığı'nın
kültür kolu olan
Goethe Enstitü- Peter Handke
sü'nün, Avusturya film ve edebiyaünı,
sanatcılann Avusturyah veya Alman ol-
duklannı behrtmedcn kullanmasını res-
men protesto ettiler. Karşılıklı görüşme-
ler Bonn'un bu uygulamalann sona ere-
ceği güvencesini venmesi ile sona erdi.
Bu arada Avusturya'nın en önemli ti-
yatrosu olan Burgtheaeter'in 1986
yıhndan beri Alman yönetici Claus Pey-
mann tarafından yönetilmesi büyük tep-
ki görüyor. Peymann. bir süredir Alman-
ca klasik eserleri günümüze uyarlamaa
ve başrolleri Alman oyunculara vermesi
ıle simşeklen çekiyor.
öte yandan Viyana Filarmoni Orkest-
rası'nın Avrupa turnesınin Alman en-
düstri devi Daımler-Benz tarafından des-
teklenmesi ve Avusturya yayınevı Zsol-
nay Verlag'ın bır Alman şirketı tarafın-
ndan satın alınması olumsuz eleşünter
aüyor. Avusturya'da günlük gazete sir-
külasyonunun % 70"ı Alman medya şir-
ketlerinin elinde bulunuyor. Avusturyalı
yazarlann birçoğu da büyük bir pazara
ulaşmak için Alman firmalan ile çalı-
şmayı yeğliyorlar. Avusturya'da satılan
kitaplann % 80'inı Almanya'da basılan
kitaplar oluşturuyor. Avusturya sanayii-
nin yaklaşık % 4O'ı Ahnan yatmmcılann
elinde bulunuyor.
Savaşın sona erişinden bu yana edebi-
yat Avusturyah akademisyenlerin kendi
özelliklerini kanıtlama çabalannın savaş
alanı oldu.
Almanca yayınlarda kimi zaman
Avusturyalı ve İsviçreli yazarlann eserle-
ri milliyetleri belirtilmeden kullanılıyor.
Katlvasya'da
Çeçen
kuleleri
Yrd. Doç. EROL YBLDIR - Çok yakın
zamanlara kadar bilınmezliklerle dolu
olan Kafkasya Bölgesı, glasnostla birlik-
te dış dünyaya açılıncab-ilim çevrelerinin
de gözlem alanlan arasına katıldı. Genel-
likle Kafkas halklannın yaşadığı Kuzey
Kafkasya'nın merkezi ve doğu bölgele-
rindeki tanhi kalıntılar arasmdaki mima-
ri yapılann çok ilginç özellikleri saptandı
Doğanın yıkımına inatla direnen Çeçer
kuleleri de söz konusu eserler arasında.
Kuzey Kafkasya'da Çeçen-lnguş böl-
gesine gidenler, mimari yapı özellikleri
açısından özgün biçimde yapılmış yüzler-
ce kule ile karşılaşır. Ortalama 2O-25
metre arası değişen piramıda! yüksekliği
olan bu taş kuleler, askeri ve sivil amaç-
larla kullanılmışlar. Yerleşim birimleri-
nin de parcası olan kuleler,üstüsteçıkılan
odacıklardan oluşmuş, iyi bir bannak ve
birer savunma yapısı aynı zamanda.
İS.9OO ila IOOO yıllan arasında
klasik görünümünü alan Çeçen Kuleleri
aynı zamanda Avrupa'da bulunan kule-
lerle yapısal benzerlikler gösteriyor.
Çeçenlerce çok sevilen bu yapılar,tarih
süreci içerisinde Kafkasya'ya yapılan sal-
dınlarda büyük rol üstlenmişler. Büyük
Kafkas Dağlan arasmdaki vadilerde.
sarp geçitlerde. 'birbirlerinin görüş men-
zilleri içinde' inşa edilen Çeçen kulelerin-
de yaşayanlar, ülkelerine yönelik saldın-
larda. ateş ve duman yardımı Ue birbirle-
riyle haberleşiyorlardı. Böylece bütün
Kuzey Kafkasya aniden beliren tehlike-
den zamanında haberdar oluyor ve ge-
rekli savunma tedbırini gerçekleştiriyor-
du.
Kafkas Halklan özeUikle Çeçenya ve
Kuzey Osetya'da gerçekleştirilen bu sa-
vunma yöntemiyle yüzyıllar boyunca çe-
şitli istilalara karşı koyarak varlıklannı ve
ülkelerini korudular