15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1OMART1992SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR SANAT 13 Derya Gülü' turnede • AA(Trataon)-Trabzon Devlet Tiyt trosu,"Derya Gül ü" adlı oyunla turrEyeçıkü. Necali Cumalı'nın yazdığı "Derya Gülü" adlı oyunu, Murat Atak ;yönrtiyor. Dekoru Haris Iyigün. kos- »ünrijeri Esra Sela ve ışıklandınnayı ^ükrû Kjnmoğlu'r.un yapüjp oyunda, Jale Yücel, Galip Erdal ve Özcan Pala l>aşrDİlen paylaşıyorlar. "Derya Gülü". ijugûıe dek 37 kez Trabzon'da, 26 kez <le E-zurum, Bayburt, Gümüşhane, Rize Giresun, Samsun, Ordu ve Sinop illemdesahneyekonuldu. 16marladek .Ankıra Küçük Tiyatro'da tiyatroseverlerin karşısına çıkacak oyun, 20-2! mart tanhleri arasında Adana'da, 24 martta Diyarbakır'da. 27 martta Batman'da v'e 30 martta da Elaağ'da oynanacak. Madra Berlin'e gitti • KiltflrSenisi'Beral Madra, Deutscher Akademıscpen • Dıensfm(DAAD) 1993'te vereceği yıllıkburslannjiirisinedavetli olarak k.aülmak üzere bir hafta için Berlin'e gitti. Deutscher Akademıscher Aus- tausch Dienst her yıl her daldan sanatçıya Berlın'deyaşama veçahşma olanağı sağlay an burslar venyor. GürerAykal CSO Almanya yolcusu • AA( Ankara)- Cumhurbaşkanhgı Senforu Orkestrası değışık kentlerde konserlervermek üzere Almanya'ya gitti. Orkestra Müdürü Hüseyin Akbulut'tan alınan bilgiye göre, orkestra 9 ayn kentte 9 konserle dinleyici karşısınaçıkacak. Uluslararası konser ajansı Stefan Trhal tarafmdan dü- zenlenen ve Kültür Bakanlığı'nın katkılanyla gerçekleştirilen turnede, Cumhurbaşkanlığı Senfonı Orkestrası'nı şef Gürer Aykal yönetiyor. Orkestra dün Kiel'de verdiği konserin ardından bugün Emden, yann VVitten, çarşamba günü Leverkusen, perşembe Siegen, cuma Stuttgart, cumartesi Erlangen, pazar Ansbach ve pazartesi Oberhausen'dedinle>icı karşısına ajtacak. Cumhurbaşİcanlığj Senfooi Orkestrası lOOkişilikkadrosuylasoüst piyanıst Gülsın Onay'a eşlik ediyor. 'Canım öğretmenim' • AA(Ankara)- Sümerbank'ın yerli mallar haftası dolayısıyla Türkiye çaptnda ilkokul öğrencılerine yönelik düzenlediğj "Canım Öğretmenim" konulu resim yanşması sonuçlandı. Yaklaşık lObineserinkaüldığı yanşmada. bınnciliği İstanbul'dan Mclis Evcimık, ikinciliği Ankara 'dan Nazan Ural, üçüncülüğü de yine Ankara'dan Mclis Acar kazandı. Yanşmada dereceye giren öğrencilerin ödülleri 1 nisanda Ankara'da yapılacak törenle verilecek. 31. Dünya Tiyatro Günü • Kültür Servisi - Merkezi Pariste bulunan ve 1948 yıhnda kurulmuş olan Milletlerarası Tiyatro Enstitüsü'nün (kısa adı IT1) girişimiyle, 1962 yıhndan buyana kutlanmakta olan Dunya Tiyatro Günü, bu yıl da 27 Mart cuma gûnü kutlanacak. Enstitüye üye ülkelerde kutlanan Dünya Tiyatro Günü'nde önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da sahnede okunmak üzere bir bildiri hazırlandı. Milletlerarası Tiyatro Enstitüsü Türkiye Merkezi'nce, A. Turan Oflazoğlu'nun hazırlaması kararlaştınlan metin 27 Mart günü Türkiye tiyatrolan sahnelerinde okunacak Koyunoğlu'nun resimleri • Kültür Servisi-Mehmet ' ICoyunoğlu'nun resim sergisi İstanbul Galeri Nev'de açıldı. Sanatçının sergisi 7 nisana dek ızlenebilecek.Mehmet ICoyunoğlu. 1956 yıhnda İstanbul'da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Avkademisi'nden 1982 yıhnda mezun olan sanatçı, 1983 yıhnda Paris Ecole Na- tionalede Beax-Arts"da atölye çaltşmalanna katıldı. 1990 «j i aldığı bursla Brüksel'de Rene Carcan Vaifı'nda gravür çahşmalan yapan Mehmet Koyunoğlu, çalışmalannı halen İstanbul'da sürdürüyor Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali yaklaşırken Yaratıcı bir tiyatro için eleleDİKMEN GÜRÜN UÇARER'Neden Uluslararası Tiyatro Festivali?" Muh- sin Ertuğrul'un 100. doğum yılını kutladığımız şu günlerde bu soruyu sor- mak kadar yanıtlamak da yersiz. Ama gün oluyor, ne yazık ki yersiz konu- larla ugraşmak gerekebiliyor. Evet, Tiyatro Festivali çeyresinde esintilertersyönde... Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali'ni yaşatmak, öncelikle, 1989'da olumlu bir kararla tiyatroyu Büyük Festival'den ayıran ve başhbaşına bir etkinlik haline getiren Kültür ve Sanat Vakfı'nın sorumluluğudur. Şimdi, yaz-boz tahtası gibi onu yeniden ahp Büyük Festival içinde eritmeyi düşünmek tiyatromuzun uluslararası platformlarda sesini duyurmasını engelleyecek bir yaklaşımdır, yanlıştır. Vakıf Yönetim Kurulu'nun bu gerçeğin bilincinde olduğundan hic kuşkumuz yok. Aynca, Kültür Bakanlığı'nın, hele hele sanata ve sanatçıya açıklıkla yaklaşan bir Kültür Bakanlığı'nın bu eıkinliğe desteği, kültürler-değişiminın kaynaklanndan biri olan tiyatro sanatının ülkemizde daha da güçlenmesi açısından gereklidir, kaçınılmazdır. Yerel yönetimlerin festivali yaşatma adına gerekli girişimlerde bulunması da Uluslararası istanbul Tiyatro Festivali'ni gelmesi gereken yere el birliğiyle getirecektir. Tiyatro Festivali'nin başladığı yıl bir Amerikan tiyatro dergisinde (PAJ) BITEF (Uluslararası Belgrad Tiyatro Festivali) üstüne bir yazı okumuştum. Bu yazıda BI- TEFİn Berlin Festivali'yleyanşacak nite- likte olduğu ve 1967 yıhndan bu yana ba- şanyla sürdüğü söyleniyordu. Ingmar Bergman'dan Samuel Beckett'e, Georg Tabori'den AJwin Nicolais'e pek çok önemli tiyatro adamı ıki adım ötemizdeki BITEF'e yolu düşenlerdendi. "Burada ız- leyicinin önüne geürilen olay dünyanın dört bir yanında fılizlenen değişik tiyatro yaklaşımlannın aynı pptada erimişliğidir" diyordu yazar. "Batı dünyası aynı zaman- da cesareüi, pınltıb, yaratıcı bir tiyatro- nun, Yugoslav Tiyatrosunun, varlığını da BITEF'de görüyor, yaşıyor". Bu arada, ül- kenin tarihı güzelliklerine . turizmine, in- sanlanna yönelik uzun övgülerden söz et- miyorum! Uluslararası İslanbul Tiyatro Festivali'- nde de amaçlanan böylesi bir kültürel kay- naşmayı gerçekleştirmek ve sanatsal bü- tünlüğü bu sağlam çeşitlilik üzerine oturt- makür. Bu çeşitlilikte klasikten avant garde'a konvansiyonelden deneysel'e her yaklaşı- ma yer vardır kuşkusuz. Ama temel ilke, çokseslilikte doğabile- cek karşıtlıklann da ortak bir noktada bu- luşacağı "sağlam tiyatro" kavrammı yer- leştirmektir. Her oyunda tiyatronun yeniden-yeni- den-yeniden tanımlanmasını sağlamaktır. İşte bu nedenledir ki bu yıl festivale bızden kaülacak oyunlann Tiyatro Eleştirmenleri Bırlıği (TEB) tarafından önerilmesi ve seçi- mın bu oyunlar arasından yapılması gibi olumlu bir karar alındı Danışma Kurulu'- nca. Kurulda bulunan her üyenin bu kara- ra sıcak baktığı söylenemezse de bu öneri- nin haklı gerekçesi ödenekli ve özel tüm tppluluklann festivale belli ilkeler çerçeve- sinde oyun geürmelenni saglamakü. Festival, salt yeni sezon için hazırlanan veya sezon içinde gişe yapan oyunlann toplu olarak gösterilmesinin ötesinde nite- likler taşımalıydı. Tiyatro festivalinin amaçlanndan bırinin tiyatro sanatındakı gelişmeleri izlemek ve sergilemek olduğu düşünülürse, alınan bu karar festival adına bir aşamadır. Geçen yıl IT1 Kongresi'nin yapıldığı, Uluslararası Eleştirmenler Birli- ği Yönetim Kurulu'nun İstanbul'da top- landığı şanslı olabilecek bir dönemde, en azından bir "Deli Dumrul'un festivale so- kulmaması kadar baa oyunlann neden festival kapsamında sergilendiklerinin an- laşılmaması da Eleştirmenler Birhği'nin bu yılkı gınşıminin ne denli sağlıklı olduğu- nun kanıtıdır! Kültür ve Sanat Vakfı Yö- netim Kurulu olayı bu açıdan değerlendir- melidir. Beklentimiz, Uluslararası İstanbul Ti- yatro Festivali'nin dördüncü yılına sorun- lannı çözümlemiş olarak girmesi ve bu et- kınliğe yönelik birtakım anlamsız tartış- malann noktalanmasıdır. Fransa'dan NADA Tivatrosu, geçen ydki Festival'e; Cbü' adlı oyunla katümıştı. "Ankara Hastanesi Oyunculan" Türkiye'nin ilk ve tek hastane tiyatrosu Amatörlerden6 Tıp'a6 Tıp' Tiyatro.DOSTKİP -{îstanbul)Hepsi so- rumluluklannı bilen, başanlı birer doktor. Hepsi aynı hastanede ge- cesini gündüzüne katarak hizmet veriyor. Ancak yoğun meslek ya- şamlan dışında, özveri isteyen bir ortak uğraşlan daha var... Tiyat- ro! Sıradan birmesai sonrası... Ankara Has- tanesi'nden bir grup doktor, kendi arala- nnda lafüyorlar. Derken rastlantı sonucu tiyatro konusu açıhyor. Tatlı, ama olanak- sız bir düşlen söz eder gibi ortaya atılan "ti- yatro yapma" fıkri, konuşanlar arasında beklenmedik bir heyecana yol açarak bir anda ciddi bir boyut kazanıyor. "'Neden ol- masın" deyip kollan sıvıyorlar ve bu fikri tüm hastane personeline ulaştınyorlar. İl- gilenenler bir araya geliyor ve Türkiye'nin ilk hastane tiyatrosunun temelı 1990 yıhn- da böylelikle atıhyor... On gün önce Çapa Tıp Fakültesi tiyatro kolunun davetlisi olarak "Oyun Oyun İçinde" adlı oyunlanyla İstanbul'a gelen ve iki gösteri sunduktan sonra yeniden baş- kente dönen "Ankara Hastanesi Oyuncu- lan"nın (AHO) kuruluş öyküsü işte böyle. Topluluk, bugün aynı oyunu Ankara Has- tanesi Konferans Salonu'nda saat 19.30'du bir kez daha sahneleyecek. Kurgusu kendilenne ait olan "Oyun Oyun içinde", topluluğun ilk çalışması ve oyunda görev alan doktorlardan çoğunun ilk sahne deneyimi. Ancak bu "ılk"lere karşın, gerçekten zevkle izlenen, ince bir zekâyla kurgulanmış ve F. G. Lorca, Oğuz Atay, Hermann Hesse, Edip Cansever, Claud-Levy ve Aragon'dan ahntılarla do- kunmuş oldukça keyifli bir çalışma. AHO'da öğrencilik yıllannda tiyatroyla ciddi biçimde ilgilenmış tek kişi, oyunun sahneye konulmasmda büyük pay sahibi olan aile hekimi Çağn Çakaca. Çakaca, "Oyun Oyxın İçinde"nın hazırlık aşamalan ve sahnelenişı konusunda şunlan söylüyor: "İlk başta elimizde ne bir oyun vardı ne de güvenebileceğimiz bir oyunculuk altyapısı. Bu nedenle bir ara profesyonel bir tiyatro- cunun önderliğınde çalışmayı bile düşün- dük. Ancak işi fazla cıddiye bindirmek de istemiyorduk. Birlikte özgürce bir şeyler yapmak ve günlük sıkınülardan uzaklaşa- rak, biraz eğlenmek dışında pek bir kaygı- mız yoktu çünkü." Böylece, olayı hastane dışma taşırmamaya karar vererek, yoğun bir önçalışma sürecine girmişler. Kendile- rine en uygun olanı araştınrken, tiyatro Ankara Hastanesi O}unculanu OyunOyun İçinde"yi bugün Ankara'da altıncı kezsergiliyor.(Fotoğraf: CAHİT A. TURAN) yapıtlar.nın yanı sıra çeşıth şıır ve romanla- n da incelemişler. Aynca yaşadıklanndan yola çıkarak birtakım ara-oyunlar da yaz- mışlar. Kaynağını farklı yerlerden alan bu fikir halkalan, zamanla genel bir kurgu zinciri içinde birleşmeye başlamış. "Oyun- daki kimi bölümler" diyor Çakaca, "hasta- nede başımıza gelen ya da çahşmalar sıra- sında yaşadığımız gerçek olaylar temel ahnarak yazıldı. Ancak 'Oyun Oyun İçinde'nin yalnızca tıp çevresine yönelik kapalı bir çahşma olmamasına da büyük özen gösterdik." Sahne konusunda deneyimsiz oldukla- nndan, fıkri en yalın biçimde yansıtan, te- miz ve iddiasız bir oyunculuğu benimse- mişler. Bir duygudan bir diğerine geçiş aksiyon- lannın ve karmaşık bir sahne trafiğınin yol açacağı sorunlardan kaçınmak için de sine- matografık bir teknik kullanmışlar. Oyu- nun tüm hazırlık çahşmalan hastane için- de, gününe göre değişen çeşitli mekânlarda gerçekleştirilmiş. Olayın en güzel yanı ise mesleklenni asla aksatmadan iki işı birlikte götürebilme- leri. Mesai saatleri boyunca ciddi birer doktor, geriye kalan zamanlarda ise heye- canb birer tiyatrocu oluyorlar (Yapama- dıklan her iş için zaman yokluğunu bahane edenlere bir ders olmalı bu). Hastanede esen bu sanat rüzgânnı olumsuz karşıla- mayarak onlara destek olan Başhekim Prof. Dr. Seçkin San'dan da sevgiyle söz ediyor "Ankara Hastanesi Oyunculan." Şimdilerde yenı bir oyun çıkarma hazırlığı içindeler: Victor Haim'in "Kemanlannızı Akort Edin"ı... Bir de düşleri var: Has- tanenin konferans salonunda düzenli bi- çimde her hafta bir gösteri yaparak, tiyat- royu mali açıdan kendini çevirebilecek ko- numa geürmek ve gelenekselleşmek. Diğer tıp fakültesi tiyatrolan onlara yakın ilgi göstenrken, asıl destek vermesi beklenen "ilgili" Meslek Odası \e birliğinm olaya bi- raz kayıtsız kalışı ise AHO'dakileri üzüyor. Kendilerini sunuş biçimleri ne kadar al- çakgönüllü olursa olsun, bugün bu genç doktorlann bir önderlik sıfatlan. dolayı- sıyla da bır mısyonlan var. Türkıye'nin dört bir yanındakı up fakültelerinde bu sa- nata merak salarak, öğrenciliklen süresın- ce kulüp çahşmalan yapan. ancak önlerin- deki zorlu meslek yıllannın onlan sahne- den koparacağı düşüncesiyle "geleceksizlik kaygısı" duyan tüm hekım adaylan için umut \erici bır örnek oluşturuyorlar. Ayn- ca cıddiyeti somurtkanlıkla kanştıranlann. ciddi doktorlann mesleklerinden başka hiçbir şeyle ilgilenmemesi gercktiğıni düşü- nenlerin, tiyatroyu ve genelde sanatı kü- çümseyenlerin onlardan öğreneceği çok şey var... AHO. önümüzdeki cuma günü Ege Tıp'ın davetlisi olarak İzmir'e gidiyor. Bu yetenekli hekimleri sahnede gönnek iste- yen İzmirli üyatroseverler, Muhittın Erel Salonu'nda saat 14.00'te "Oyun Oyun İçinde"yı izleyebilırler. 'Suçluyum' adlı kaseti geçen günlerde piyasaya çıkan pop sanatçısı Gül Erda: 'Sevgiyi duyanlara müzik yapıyorum'ENts ONAT (İstanbul) - Gül Erda, daha çok televizyon ekranlanndan tanıdığımız bir isim. Uzun süre sunuculuk ve reklam filmi oyunculu- ğu yapan Erda, üç yıl önce pop müziğe soyundu. Sanatçının üçüncü kaseti 'Suçluyum' geçen günlerde piyasaya çıktı. İşte Cumartesi, Cumartesi Gecesi, Cu- martesi 13. Gençlik Penceresi adh kuşak programlannda sunuculuk; Halit Ziya Uşaklıgjl'in yazdığı 4 bölümlük 'Kınk Ha- yatlar' dizisinde oyunculuk; 250'ye yakın reklam filmi. fotomodellik ve müzik. Gül Erda'nın henüz konservatuar öğrencisiy- ken başlayan profesyonellik serüveni böy- lece uzayıp gidiyor. Sanatçı 11 şarkıdan onunun söz ve müzığine imzasını attığı son çalışmasında, yorumcu kimliğini, müziği- ni, kısaca kendisini ortaya koymuş. Akus- tık kaygılann ön planda olduğu kasetin yapımcılığını Raks fınnası üstlenirken ton- maisterliğıni Yusuf Bütünley yapmış. Gül Erda'yla Ortaköy'deki CenevizKahvesi'n- de konuştuk. - Batı'da muzık piyasasına ilk kez çıkan brr ismin tutması için özgün bir saund ya- kalaması gerekir. Oysa Türkiye'de ilk İcez müziğe soyunan insanlar 'farklı neler yapabilirim' sorusu yerine starlara benze- meye uğraşıyorlar. Siz neler yaptınız? ERDA - Ses rengim ve yorumum kimse- ye benzemiyor. Ama ıyı ama kötü, buna halk karar venr Zaten kişiliğim taklide müsait değil. Ben şuna ınanıyorum. Taklit gerçeğin değerini arttınr. Ben sözüyle, mü- zığiyle bır Gül Erda imajı vennek istedim. - Vermek istediğiniz mesajlarla yakala- mayı amaçladığınız belirli bir kitle söz ko- nusu muydu? ERDA - Olayı daha geniş boyutlarda düşündüm. Sevgiyle yüklü, onu duyan in- sanlar için müzik yapmayı amaçladım. Ge- nelde Akdeniz ritimli, sıcak parçalar Sade- ce ticari boyut söz konusu değildi. İnanıyo- nım ki dinleyenlere sıcak geliyor. Sonra toplumşal duyarhlığımı yansıtan parçalar da var. İşte 'Suçluyum?" Kaseün adı da bu zaten. - Siz parçalann söz ve müzıklcrinı kendi- nız yapıyorsunuz. İlham perisı hangj za- manlar uğruyor? ERDA - Belli olmuyor. Genelde söz ve müzik aynı anda dökülüyor. Çoğunlukla akşam saatlen. Geceler daha doğurgan be- nim için. Binkimim parçalanma yansıyor. Ama öyle 'oturayım da beste yapayım" de- miyorum Yaşadıklanm ve etrafımda olan olaylar beni çok etkiliyor. İyı bir gözlemci- yimdir. Kültürel etkiye hassasiyet büyüyor Almanya Avusturya'yı gölgeKyor Kültür Servisi - Avusturya'da, Alman- ya'nın kültürel etkisine olan hassasiyet büyüyor. Güçlü komşulannın doğusu ve batısının ekim 1990da yeniden bir araya gelmesinden sonra artan tepkiler, özel- ükle sanatçı ve fikir adamlan tarafından çeşitli vesilelerle dile getiriliyor. Bir yıl önce Avusturya'nın yaşayan en büyük yazan olarak kabul edilen Peter Handke, 18 bin dolarlık ilk Grillparzer ödülü'nü sükûnetle kabul etmişti. 1992 ödülünü kazanan Hans Lebert ise Grill- parzer ödülü'nün kurucusu Alman kuruluşunu Almanca konuşan Avustur- ya'yı bir 'kültür kolonisi'ne dönüştürme arayışmda ounakla suçladı. Hans Le- bert, konuşmasını. 1938'de Hitler'in Avusturya'yı alışının hemen öncesinde radyodan yaptığı konuşmada, "Tann Avusturya'yı korusun" dediğini hatırla- tarak sürdürdü ve "Tann Avusturya'yı korumadı. yalvanyorum, ülkenizi kendı- niz kurtann" diye bitırdi. Atlantık öte- sinde, Alman- ya'nın dünya meselelerinde almak ıstediğı yeni rol konu- sunda endişeler büyürken kimi Avusturyalılar da sanatsal ba- şanlannı Al- manya'nın ken- dine mal etmek istediğini ileri sürüyorlar. Avusturyalı yetkililer, Al- manya Dışışleri Bakanlığı'nın kültür kolu olan Goethe Enstitü- Peter Handke sü'nün, Avusturya film ve edebiyaünı, sanatcılann Avusturyah veya Alman ol- duklannı behrtmedcn kullanmasını res- men protesto ettiler. Karşılıklı görüşme- ler Bonn'un bu uygulamalann sona ere- ceği güvencesini venmesi ile sona erdi. Bu arada Avusturya'nın en önemli ti- yatrosu olan Burgtheaeter'in 1986 yıhndan beri Alman yönetici Claus Pey- mann tarafından yönetilmesi büyük tep- ki görüyor. Peymann. bir süredir Alman- ca klasik eserleri günümüze uyarlamaa ve başrolleri Alman oyunculara vermesi ıle simşeklen çekiyor. öte yandan Viyana Filarmoni Orkest- rası'nın Avrupa turnesınin Alman en- düstri devi Daımler-Benz tarafından des- teklenmesi ve Avusturya yayınevı Zsol- nay Verlag'ın bır Alman şirketı tarafın- ndan satın alınması olumsuz eleşünter aüyor. Avusturya'da günlük gazete sir- külasyonunun % 70"ı Alman medya şir- ketlerinin elinde bulunuyor. Avusturyalı yazarlann birçoğu da büyük bir pazara ulaşmak için Alman firmalan ile çalı- şmayı yeğliyorlar. Avusturya'da satılan kitaplann % 80'inı Almanya'da basılan kitaplar oluşturuyor. Avusturya sanayii- nin yaklaşık % 4O'ı Ahnan yatmmcılann elinde bulunuyor. Savaşın sona erişinden bu yana edebi- yat Avusturyah akademisyenlerin kendi özelliklerini kanıtlama çabalannın savaş alanı oldu. Almanca yayınlarda kimi zaman Avusturyalı ve İsviçreli yazarlann eserle- ri milliyetleri belirtilmeden kullanılıyor. Katlvasya'da Çeçen kuleleri Yrd. Doç. EROL YBLDIR - Çok yakın zamanlara kadar bilınmezliklerle dolu olan Kafkasya Bölgesı, glasnostla birlik- te dış dünyaya açılıncab-ilim çevrelerinin de gözlem alanlan arasına katıldı. Genel- likle Kafkas halklannın yaşadığı Kuzey Kafkasya'nın merkezi ve doğu bölgele- rindeki tanhi kalıntılar arasmdaki mima- ri yapılann çok ilginç özellikleri saptandı Doğanın yıkımına inatla direnen Çeçer kuleleri de söz konusu eserler arasında. Kuzey Kafkasya'da Çeçen-lnguş böl- gesine gidenler, mimari yapı özellikleri açısından özgün biçimde yapılmış yüzler- ce kule ile karşılaşır. Ortalama 2O-25 metre arası değişen piramıda! yüksekliği olan bu taş kuleler, askeri ve sivil amaç- larla kullanılmışlar. Yerleşim birimleri- nin de parcası olan kuleler,üstüsteçıkılan odacıklardan oluşmuş, iyi bir bannak ve birer savunma yapısı aynı zamanda. İS.9OO ila IOOO yıllan arasında klasik görünümünü alan Çeçen Kuleleri aynı zamanda Avrupa'da bulunan kule- lerle yapısal benzerlikler gösteriyor. Çeçenlerce çok sevilen bu yapılar,tarih süreci içerisinde Kafkasya'ya yapılan sal- dınlarda büyük rol üstlenmişler. Büyük Kafkas Dağlan arasmdaki vadilerde. sarp geçitlerde. 'birbirlerinin görüş men- zilleri içinde' inşa edilen Çeçen kulelerin- de yaşayanlar, ülkelerine yönelik saldın- larda. ateş ve duman yardımı Ue birbirle- riyle haberleşiyorlardı. Böylece bütün Kuzey Kafkasya aniden beliren tehlike- den zamanında haberdar oluyor ve ge- rekli savunma tedbırini gerçekleştiriyor- du. Kafkas Halklan özeUikle Çeçenya ve Kuzey Osetya'da gerçekleştirilen bu sa- vunma yöntemiyle yüzyıllar boyunca çe- şitli istilalara karşı koyarak varlıklannı ve ülkelerini korudular
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle