Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 20 ŞUBAT1992 PERŞEMBE
HABERLER
Ezilcn Kocalan Koruma ve Kollama Derneği Başkanı Prof. Necati Dedeoğlu, baa evliliklerde kocanın ezildiği kanısında
Kadın, erkeğinyuvasınıyapıyorYUSL7 ÖZCAN (Antalya) 'Kadın
erkeğ eziyor" dediği için geçen
yıl Kidınca dergisi tarafından
"ağzıta bit»er sürüleçek adam"
üan ecilen Akdeniz Üniversitesi
Halk Sağlığı Anabilim Dah
Başkaıı Prof. Dr. Necati Dede-
oğlu, telirli bir sosyo-ekonomik
düzeyn üzerindeki evliliklerde
kadının erkeği ezdiği görüşünü
yineledi.
Eziler.evli er<eklerı korumak amacıy-
la ""Eziltn Kocalan Koruma ve Kolla-
ma DeneğPnı (EKKKD) kurduklannı
belirtenDedecğlu, dernek üşelenni be-
lirli komlardc eğıtmeye çalıştıklannı
söyledi. Necati Dedeoğlu. kadınların
"MorÇaı Kadın Sığınma E\i'"nealter-
natif ola-ak •"Yeşil Çatı Erkek Sığınma
Evi"ni kjrdukarını da anlattı
- Hocan, biı açıklamanızda kadınla-
nn erkeklerden güçlü olduğunu söyledi-
niz. femhıstlersizı "ağzına biber sürüle-
cek adara" ilan ettiler. Sızin tepkiniz ne
oldu bunı?
DEDEOĞLU: Bütün hepsi bir vanlış
anlaşılmadan kaynaklandı bunlann.
Ben. kadınlara psikolojik ve biyolojik
olarak erkeklerden güçlüdürler dedim.
Kas gücü değil bu biyolojik güç. Kadın-
lar hastalıklara karşı daha dayanıklılar-
dır. ömürleri daha uzundur, psikolojik
olarak daha güçlüdürler. Ve diyorum ki
kadınların bir kısmı bu gücü erkekleri
ezmek ıçin kullanıyorlar. Elbette Tür-
kiye'de ezilen kadın çok. kocasından
dayak yiyen kadınçok, bunu inkâretmi-
yorum. Âma bunlarla ilgili 41 tane der-
nek var. Bugün ağzını kim açıyorsa "ka-
dın hakkı'" diyor, elbette yani hay hay
ama bu arada bir şey gürültüye gidiyor
erkek haklan. Ben erkeklerin de bir kıs-
mının ezildiği görüşündeyim. Belki çok-
lukla kadınlar eziliyor. ama erkekler de
ezilıyor. Bunu söyledim benim ağzıma
biber sürmeye kalktılar. Şimdi burada
biber sürüleçek bir şe> var mı? Bu bir
gerçektir. Özellikle belirli bir sosyo-eko-
nomik düzeyin üzerindeki evliliklerde
erkeğin ezildiği bir gerçektir: bu ezilme.
psikolojik ezilme. yönlendirılme, yöne-
tılme. özgürlüğün bütünüyle kısıtlan-
ması. sömürülme. hor görülme. aşağı-
lanma. bazen de davak \eme. Aslında
pek çok evde erkekler dayak yerler. ka-
falannda oklava kırılır. tabak kınlır.
Kadının erkeği yönlendirmesı bir gele-
neğe dönüşmüş. Osmanlı İmparator-
luğu'nda devleti padişahlar yerıne sul-
tanlar yönetmiş. Bu gelenek hâlâ sürü-
yor. cumhurbaşkanı eşlerinin yönetim-
deki etkinliği dcvam edıyor. Ezilen
erkekler tarafından çeşitli dernekler açı-
lıyor bazı ülkelerde. kadın dayağına kar-
şı erkekler dernekleşiyor.
- Türkiye'de de böyle bir derneği siz
kurdunuz değil mi?
DEDEOĞLU: Var evet. bizim de bir
derneğimiz var. EKKKD, yani ""Ezilen
Kocaları Koruma ve Kollama Derneği"
var. Bu derncğin tohumları üç yıl önce
benim üniversitedeki odamda atıldı. Ge-
nel merkezi de benim oda. Başkanı da
benim. Yönetim kurulu üyelerimiz var.
bildırgemiz var. üvelerımize sunduğu-
muz hizmetler var.
- Ne tür hizmetler bunlar?
DEDEOĞLU: Örneğın hukuk danış-
manlığı. ilkvardım hızmeti (dayak yi-
yenler için). evden atılanlar ıçın barınma
hizmeti. Kadınların morevi varsa bizim
de yeşil evimiz var. Karılan tarafından
kovulan, kavnanaları tarafından itilen
erkeklerc sığınma olanağı sağlıyoruz
(Yahu hiç kaynata sorunu var mıdır?
Hep kaynana sorunu vardır. Niye? Çün-
kü dilleri çok kuvvetli). Avrıca üyeleri-
miz için birtakım el kitaplan hazırlığı
içindeyiz. Bunlar. "Kolay Bulaşık Nasıl
Yıkanır?". "Ev Temızleme Rehberi".
"Elleri Yıpratmadan Çamaşır" gıbi bir-
takım rehberler. Sonra birtakım pratık
bilgiler veriyoruz. "eve geç kalındığında
söylenecek yalanlar", "hanımdan para
istemek için uydurulacak bahaneler".
"harçlık arttınmf' gibi. Çünkü çok ar-
kadaşımız maaşı aldığı gibi hanıma veri-
>or. Karısı ne kadar uvgun görürse
kendisıne o kadar harçlık veriyor.
- Peki sizin dernekte kadın düşmanlığı
vapılıyor mu?
DEDEOĞLU: Kesınlıkle kadın düş-
manlığı filan yapmıyoruz. Biz sadece
ezilen birtakım erkekler varsa onları ko-
rumaya çalışıyoruz. Yoksa düşmanlık
diye bir şey söz konusu değil. Hem ka-
dınlara nasıl düşman oluruz? Her şeyin
başı kadındır diyoruz. Analanmız onîaı;
bizi büyütüp bakanlar. Kültürü yaratan ve
sürdüren kadındır.
- Hocam. feminizme nasıl bakıyorsu-
DEDEOĞLU: Eğeramaç ezilen kadı-
nın haklarını sağlamaksa. feminızm
abartı değil. Ama bazen iş çığnndan çı-
kıyor. Hareket noktasından sapıvor,
erkek düşmanlığına dönüşüyor. Saçma
sapan birtakım eylemlere dönüşüyor. O
zaman biraz komik oluyor. buna haklan
savunulan kadınlar bile karşı çıkıyor. İl-
ginç bir kadınlar kulübü oluşturuluyor.
Aralanna erkekleri de almıyorlar. Ama
bunun yanında gerçekten kadın sorun-
ları ıçin çalışanlar da var. Örneğin de-
ğerli bir hocamız var Türkân Saylan. bu
insanlara büyük saygım var. Ama bü-
yük bölümü sadece laf üretiyor. Çaylar
düzenliyorlar ya da lumpen barlarda
oturup feminizm ojnuyorlar. Moda ol-
du bu iş. Eğer feminizm. ezilen kadınla-
rın haklarını savunmak. daha eşit düze-
ve getirmekse. ben de femınıstim. bütün
erkekler feminıst olmak zorunda.
- Hocam. bekârken Ezilen Kocalan
Koruma ve Kollama Derneği'ni kurup
başkanı oldunuz. bir ay önce de evlendi-
nız. çelişki değil mi bu*?
DEDEOĞLU: Yok yahu, benim der-
nek başkanlığı asıl şimdi işlev kazandı.
Ben de koca oldum şimdi...
SODER, ayrılaıdarı
tek çatı altına çağırdı
Kültür Strvisi - Sinema Oyuncula-
n Derneği Yönetim Kurulu
üyeleri, kısa bir süre önce der-
nekten aynlan 64 sinema sanat-
çısına "y
en
iden aynı çatı altında
toplanmak" için çağrıda bulun-
du.
SODER'de dün yönetim kurulu üye-
lerinden Gülsen Tuncer. Serdar Gök-
han. Ekrem Bora. Hülya Avşar, Yusuf
Sezgin ve Tanju Korel'in katılımıyla
gerçekleştırilen yönetim kurulu toplan-
tısında. yönetim kurulu başkanı Hülya
Kocyiğit şunlan söyledi: "Sanatçılar,
doğası gereği eleştiren. sorgulayan, duy-
gusal patlamaları olan kişılerdir. Bu açı-
dan bakıldığında örgütümüzdekı kimi
gelişmeler belki hoşgörü ile karşılanabı-
lir. Ancak içinde bulunduğumuz kritik
günlerde \apilmasi gereken eylem, SO-
DER'den aynlarak bir sorun yaratmak.
bir meslek topluluğunu ikiye bölerek
enerji ve güç kaybına uğratmak değil-
dir."
Geçmiş dönemlerde SODERin yöne-
timinde çahşanlara ve SODER'de dört
yıldır başkanlık görevini taşıyan Tür-
kan Şoray'a teşekkür eden SODERin
yeni başkanı Hülya Koçyığit, dernekte
son dört yıldır yapılanların soğukkanlı
ve akılcı bir yaklaşımla değerlendirilme-
sı gerektiğini vurgulayarak "Bu dört yı-
lın hiç de boşa geçirilmediğini ve dernek
kazanımlan bakımından azımsanmaya-
cak yollar ahnmış olduğunu görürüz"
dedi. Sağlık. sigorta, vergi, eğitim. telif
haklan, TRT ve TV ilişkileri, ücret poli-
tikası. yardım sandığı, iş akti, konut so-
runu gibi yıllardır çözüm bulunamayan
sorunlan çözmek için sanatçılann "güç
birliği" içinde olmalan gerektiğini savu-
nan Hülya Kocyiğit, SODER'in yeni
yönetim kurulunun gerçekleştirmeyi
amaçladığı konulardan söz etti.
Yeni dernek lokalinin hizmete açılma-
sı, sinemacılann yardım sandığının ger-
çekleştirilmesi, YÖK ve Milli Eğitim
Bakanlığı ile temasa geçip sinema eğiti-
mi veren yüksekokullarda ve konserva-
tuvarlarda sinema oyunculuğu dersleri-
nin serilmesi, meslek içindekilere eğitim
kurslarının açılması, emeklilik hakkı
olan sinema sanatçılarının bu haklardan
yararlanabilmesi için Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı ile temasa geçilmesi,
sinema biletlerine SODER pulu yapıştı-
nlması temini, sözlü ve, yazılı basında
özlük haklan zedelenen sanatçılann
başvurusu durumunda Basın Konseyi'-
ne bu konularla ilgili başvuruda bulu-
nulması, SODER'in gerçekleştirmeyi
planladığı hedefleri arasında yer alıyor.
Boşanmanın faturasını
dahaçok çocuklar ödüyor
lstanbul Haber Servisi - Boşanmış ailelerin çocukları neler hissedi-
yor? Boşanmanın çocuklar üzerindeki etkisi ne kadar sürüyor?
Bu çocuklar erişkin olduklarında ne gibi özelliklere sahip olu-
yorlar? Boşanan anne-baba, çocuklarına nasıl davranmah? Bo-
şanmanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkisi en aza nasıl indiri-
lebilir?
Bu ve benzeri sorular, Psikolojik Danış-
man Ferhan Özenen tarafından dün Ata-
türk Kitaplığı'nda verilen "Boşanmış Ai-
lelerin Yetişmiş Çocukları" konulu konfe-
ransta tartışıldı.
En sorunsuz boşanmaların bile çocuk-
lar için acı verici ve sarsıcı olduğunu, bo-
şanmanın bir olay değil, bir süreç olarak
değerlendirilmesi gerektiğini belirten Öze-
nen, boşanma öncesi, boşanma ve boşan-
ma sonrası dönemlerin çocuklar üzerindeki
etkilerini şöyle anlattı:
"Boşanma oncesi, çocukları en çok sar-
san dönem. Çocuk, ailede her şeyin iyi git-
tiğini düşünürken birden bir şeylerin çatır-
damaya başladığını göruyor. Bu sure uza-
dıkça çocuğu daha çok etkiliyor. Boşanma,
en etkisiz dönem. Yetişkinler, bu dönemi
çok fazla hatırlamıyorlar bile. Boşanma
sonrası dönem ise bazen yıilarca suruyor.
ANAP milletvekili:
Aykut: Sosyal
güvenlik çöktü
AA (Ankara) - ANAP İstanbul Millet-
vekili ve eski Çalışma ve Sosyal Güven-
lik Bakanı Imren Aykut, Türkiye'de sos-
yal güvenlik sisteminin "bütünüyle
dejenere" olduğunu söyledi.
Türk Demokrasi Vakfı tarafından dü-
zenlenen "Türkiye'de Kadının Sosyal
Güvenliği" panelinde konuşan Aykut,
Türkiye'de sosyal güvenlik sisteminde ka-
dına, analık özelliğinden dolayı bazı ay-
ncalıklar getirildiğini belirterek, kadınla-
ra doğumdan önce ve sonra 6'şar hafta
izin verildiğine, daha fazla izin verilmesi
halinde, kadınların işsiz kalabileceğine
işaret etti.
Sosyal güvenlik sistemlerinde yapılacak
hatalann ancak 30-40 yılda düzeltilebi-
leceğine dikkati çeken Aykut; "Bizim 506
sayılı kanunu bugün tanımak mümkün
değildir. Geçici bir sürü madde vardır.
Sosyal güvenlik sistemi bütünüyle deje-
nere olmuştur. Bazı siyasi hesaplar için
emeklilik yaşı bir aşafeı bir yukan çıka-
nlmaktadır. Hesaplamalar yapılmadan
sosyal güvenlik sistemlerine müdahaleye
karşıyım. O nedenle bu tür tasanlara sı-
cak bakamıyorum" dedi.
Çocuklar anne-baba arasında kalıyor, ebe-
veynlerden biri çok mutlu, biri çok üzgün
olabiliyor. Anne-baba duygusal olarak bo-
şanmamış oluyor. Duygu olayı bitmediği
zaman çocuk da (bu iş bitti) diyemiyor. Ba-
zen iki taraf Öa çok mutlu oluyor. Ama ço-
cuk gene de sarsıntıyı, üzüntüyü yaşıyor!'
ABD'de yapılan bir araştırmaya gore bo-
şanmadan en çok ergenlik çağındaki ço-
cukların etkilendiklerinin ortaya çıktığını
anlatan Ferhan Özenen, "Çocukların bu
yaşta kendilerine model olarak seçecekle-
ri ebeveyne ihtiyaçları var ve bulamadık-
ları zaman kendilerini terk edilmiş hisse-
diyorlar. Boşanmadan en az etkilenenler de
okul öncesi yaştaki çocuklar. Bu çocuklar,
normal aile düzeninin farkında olmadık-
lan, henüz bunu yeterince yaşamadıkları
için ve varsa kendilerinden büyük çocuk-
lar tarafından korunmaları nedeniyle faz-
la etkilenmiyorlar" dedi.
Özenen'in verdiği bilgiye göre anne-
babası 1-5 yaş esnasın^a boşanan çocuk-
lar (boşanmalanna ben neden oldum) di-
yerek suçluluk duyuyorlar. Yeniliğe karşı
kaygı duyuyorlar. Bu çocukların ilerideki
yaşamlarına taşıdıkları ortak özellikler ise
yakın ilişkilere girmekten korkma, söz ver-
me ve bağlanma korkusu, kabul edilmeme
korkusu, düşündüklerini söyleyememe kor-
kusu olarak görülüyor.
Ferhan Özenen, bu konuda yaşları
20'nin üzerinde 100 kişiyi kapsayan araş-
tırmasının sonuçları hakkında şu bilgileri
verdi:
"6-13 (ilkokul dönemi) yaşlanndayken
anne-babası boşanan çocuklarda korku,
karışıklık ve (kavga bitti) diye rahatlama
görülüyor. Yaşamla daha kolay başa çıka-
biliyorlar. Yetişkinliğe taşıdıkları ortak so-
runlar; güvenli değiller, yaşamları siyah ve
beyaz, gri tonlar yok. Sosyal yaşamdan ce-
kiniyorlar, yardım istemiyorlar, sağlıklı iliş-
ki kuramamaktan korkuyorlar.
14-19 (ergenlik dönemi) yaş çocukları
kızgınlık ve boşluk hissediyorlar. Proble-
min farkındalar, utanma hissediyorlar. İle-
riye taşıdıkları ortak özellikler: Kendileri-
ni ailesiz, kimsesiz, terk edilmiş hissediyor-
lar. Evliliklerinin sağlam olması için çaba
harcıyorlar, arabulucu rollerine devam edi-
yorlar, kendilerinden çok başkalannın duy-
gulannı duşunuyorlar, insanlara çok yakın
olup kendilerini yok etme eğilimindeler.
tlişkilerde riske girmek istemiyorlar. Aile,
sıcak ortam, kök anyorlar!'
Türki;e'de iş diim^sında çok sayıda kadınla karşılaşmak Campbell'ı şaşırtmış, ama kadınların, ustlendikleri görev ölçüsun-
de farklılık yaratamadıklarını gözlemlemiş. (Fotoğraf: KADİRCAN)
ABD'li uzman, Türk işadamlanna danışmanlık yapıyor
Ounpbeü işi öğretiyorYAPRAK ÖZER (lstanbul) - Laure-
en Campbell Adams, İstanbul'-
da bir Amerikah. Büyük küçük
Türk şirketlerine danışmanlık
yapıyor; işadamlarınaprofesyo-
nelliğin nedemek olduğunu, ast-
üst ilişkilerinin inceliklerini anla-
tıyor; gençlere, işmülakatlarına
giderken ne giymeleri gerektiği-
ni, nasıl konuşacaklarını; sekre-
terlere, telefona nasılcevap veri-
leceğini öğretiyor.
Adams 35 yaşında. Ya Türkiye'ye ya
Çin'e ya Budapeşte'ye ya da Jakarta'ya
gitmek varmış kafasında. Kitap karıştır-
mış, düşünmüş taşınmış ve Türkiye'ye gel-
meye karar vermiş. Geleli tamı tamına bir
yıl beş ay oluyor. İngilizce öğretmenliği
yapmış önceleri. Sonra görmüş ki iyi bir
öğretmen değil. Yani hem kendisi hem de
çocuklar keyifle derse giriyorlar, ama İn-
gilizceye gelince çok da yol katedemiyor-
lar. Sonra bakmış olacak gibi değil, asıl
mesleğine, danışmanlığa dönmüş. Şirket-
lere danışmanlık hizmeti verirken tesadu-
fen kısa adı YÖNTEK olan Yönetim Tek-
nolojisi, Organizasyon ve Sistem Müşavir-
liği Ltd Şti'nin kurucusu Ulaş Bıçakçı'yla
tanışmış. O gün bugündur ortakhklarını
surduruyorlar.
Şu an ismini vernıek istemediği buyuk
bir holdinge hemen her sahada danışman-
lık veriyor. Personel politikası belirlemek-
ten organizasyon şeması çizmeye kadar.
Adams'a göre şirketin başındakiler bu
dünyadan göçseler de geride sağlam bir şir-
ket, bir kurum bırakmak için bugünden
gerekli olan hazırhkları yapıyorlar.
Bütün bu zaman içinde gözlemlediği en
önemli nokta, Türkiye'de şirketlerin ço-
ğunluğunun aile şirketi olması. Adams
"Aşağıdan yukarıya bir gelişim olacağına
yukarıdan aşağıya bir mekanizma söz ko-
nusu . Aşağı kademelerde çalışanlar nasıl
olsa önemli bir pozisyona gelemeyecekle-
ri için fazla bir gayret içinde değiller. Kim-
senin söyledikleriyle, düşünceleriyle ve
yaptıklarıyla ilgilenmediklerine inamyor-
lar. O zaman da bananecilik başhyoı"
diyor.
Adams'ın profesyonellik tarifı 'hayat-
ta en iyi olmak.' Bir profesyonel ne iş ya-
pıyorsa yapsın ama yaptığı işi mutlaka iyi
yapsın!
Profesyonellik uzmanınagöre Türkiye'-
de profesyonelliğin ne kolay bir tammı ne
de kolay bir yanıtı var. Söze şöyle başlı-
yor: "Önce Türkiye'nin neyle karşı karşı-
ya kaldığını anlamakta fayda var. Her şey-
den önce bir imaj ve tanıtım sorunu oldu-
ğunu düşünüyorum. Belki dolambaçlı bir
yanıt profesyonellik hakkında, ama ben
Atatürk'un çok erken öldüğüne inanıyo-
rum. Türkiye'yi bir gemiye benzetiyorum.
Atatürk zamanında rotasını çizmiş, ancak
onun ölümüyle radarı çıkanlmış bir gemi
bu. Herkes bir telaş içinde 'peki şimdi ne-
reye gideceğiz' endişesine kapılmış. Türki-
ye'de gelişimi askıya alan pek çok öJay ol-
masına karşın bu ulke büyumeye ve geliş-
meye devam etmiş. Bana göre önümüzdeki
5-10 yıl içinde Türkiye önemli bir güç ola-
cak. Bunu da profesyonellikten söz edil-
meyen bir ülkede başarmak mümkün de-
ğil.
Adams'ın Türk iş dünyasında dikkati-
ni çeken ilginç konular var. Bunlardan biri
üniversiteden çıkan gençlerin iş hayatınm
gereklerini öğrenecekleri, temel bilgileri
edinecekleri bir kurum ya da kuruluşun ol-
maması. "Nereye gider bu insanlar göre-
miyorum" diyen Adams, bu açığı kapa-
maya kararh.
Başka ilginç saptamalan da var tabii.
Örneğin iş dünyasında bu kadar çok ka-
dınla karşılaşmak şaşırtmış: "Biz kadın-
lar benim ülkemde çok savaştık hakları-
mızı elde edebilmek için. Burada hemen
her alanda pek çok kadın görüyorum ve
'Acaba biz nerede hata yaptık' demekten
de alamıyorum kendimi."
Aslında bununla da kalmıyor şaşkınh-
ğımn boyutu. Çünkü bir süre sonra kadın-
ların ustlendikleri etkin görevler ölçüsün-
de farklılık yaratamamalan dikkatini çek-
miş. Şöyle ifade etti bu çelişkiyi: "Gördü-
ğüm kadanyla kadınlar doğal olarak her
ortamda çalışıyor, rahat hareket edebili-
yor, buna karşıhk pek azı kadın olmanın
ve söz konusu pozisyonlarda bulunmanın
avantajını kullanıyor. Dinamizm göremi-
yorum."
Adams'a göre insanlar taktıklan mücev-
her, tercih ettikleri giysiler, kullandıkları
renkler ve şekilleriyle değişik izlenimler bı-
rakıyorlar. Bir iş kadını konuştuğu kişinin
dikkatini kendi üzerinde toplanmasını is-
tiyorsa, dikkat dağıtan unsurlardan kaçın-
ması gerekiyor. Erkekler bu kuralın istis-
naları değil şüphesiz.
Kadın deraekleri
Kadın Bakanhğı'nı
savundu
• Haber Merkezi - Sekiz kadın derneği
adına yapılan ortak açıklamada. ku-
rulması düşünülen Kadın Sorunlan
Bakanlığı çevresinde şimdiden karala-
ma kampanyaları yürütüldüğü öne
sürüldü ve koalisyon hükümeti ile par-
lamentodan anti laik sıyasal yaklaşım-
lara karşı önlem alınması istendi.
Kadın Sorunlan Araştırma ve Uy-
gulama Merkezi Başkanı Prof.Dr.
Necla Arat, Türk Hukukçu Kadınlar
Derneği Başkanı Prof.Dr. Aysel Çeli-
kel. Çağdaş Yaşamı Destekleme Der-
neği Genel Başkanı Prof.Dr. Türkân
Saylan, Kadın Araştırmalan Derneği
Başkanı Gülsevil Erdem, Türk Kadın-
lar Birliği İstanbul Şube Başkanı Gül-
lekin Baktır^ Kadın Haklan Koruma
Derneği Genel Başkanı A\.İ. Gönül
İşler, Türk Kadınlar Konseyi Boğaziçi
Şube Başkanı Jale Toker ve Türk An-
neler Derneği İstanbul Şube Başkanı
Güner Minkarf nın imzalarını taşıyan
açıklamada, Türkiye Cumhuriyeti'nin
"çağdaşlaşma projesi"ne sahip çıkma-
nın, kadınlar için bir kimlik ve kişilik
mücadelesi anlamına geldiği görüşü
savunuldu.
•"Cumhuriyet ideolojisinin çağdaş,
Batıcı ve laik öğeleriyle geleneksel
ıdeolojının tutucu. ataerkil ve anti laik
öğeleri günümüze dek mücadelelerini
sürdürmüşlerdir. Tutucular, bugün de
kadını toplumsal yaşamdan. çalışma
yaşamından ayırıp eve hapsetmenın,
tüm değişmelere karşın değışmezliğini
savundukları geleneksel aile anlayışı-
nın dışına çıkarmamanın kavgasını
vermektedirler" ıfadesinin kullanıldığı
açıklamada. söz konusu gelenekçi ke-
sımın son günlerde özellikle Kadın
Sorunlan Bakanlığı projesini hedef al-
dığı öne sürüldü.
Kadın haklannın ve kadın hareketi-
nın gelişmesinı engellemek isteyenlere
hoşgörüsüzlük suçlamasının yöneltil-
dıği açıklamada, "Henüz kurulma aşa-
mastnda olan Kadın Sorunlan Bakan-
lığı ile ilgili voğun yıpratma ve karala-
ma kampany asının görünüşteki amacı,
"Bürokrasi deneyımi eksıkliği ve yan-
lış bilgilendirmeden kaynaklanan ha-
talı ödeme ışlemlerini" duygu sömürü-
sü ile birleştirerek kamuoyunu yanlış
yönlendırmektir" dendı.
Yazılı açıklamada, parlamento üye-
lerinden \e bakanlardan kadınlann
yaşamlarını özel alanla sınırlamak iste-
mediklerini, ayrı ve eşitsiz bir konum-
da kalmayı reddettiklerinı. "Analan-
mız. bacılarımız, kızlarımız" retorığine
son verilerek özgür bırer yurtta,ş olarak
algılanma talebinde bulunduklarını
bilmeleri ve söz konusu karalama
kampanyasına karşı tavır almaları is-
tendi.
Devlet Tiyatrosu'nda J
yönetim krizi
44 tiyatrocudan
şikâyet mektubu
MAK AJANS (Ankara) - 25-30 yılhk
44 Devlet Tiyatrosu sanatçısı, Cumhur-
başkanı Turgut özal, Başbakan Süley-
man Demirel ve Kültür Bakanı Fikri Sağ-
lar'a gönderdikleri mektupta, tiyatronun
son aylarda içine düştüğü durumu üzün-
tü ve endişeyle izlediklerini belirterek
"Bugün bizlerde derin kaygılar uyandı-
ran spekülasyonlar, devletimizin sanat ve
kültür hayatımıza kazandırdıgı değer öl-
çülerini de yıpratıp genel bir şaşkınlık ve
umutsuzluğa yol açmaktadır" dediler.
Mektupta şu görüşler yer aldı:
Biz aşağıda imzalan bulunan yirmi beş
- otuz vılbk Devlet Tiyatrolan sanatçıla-
n, elli yılhk onurlu bir cumhuriyet ku-
rumu olan tiyatromuzun son aylarda içi-
ne düştüğü durumu üzüntü ve endişeyle
izlemekteyiz. Açıklığın, kendini tanımla-
masını bilmenin, düşüncesüıi korkmadan
soyleyebilmenin gereğine ve önemine ina-
nan insanların sonımluluğunu duyarak
aşağıdaki görüşlerimizi arz etmeyi görev
1
biliyonız.
Tiyatro, doğası gereği, ancak 'banşık
ve sağlıklı bir bütünlüğe' sahipse nitelikli
üretim yapabilir. Gürüük politikalann ze-
deleyeceği bir kimliğin kurumumuza so-
kulmasıyla, Devlet Tiyatrolan, kuruluş
amacırun uzağına düsecektir. Bugün biz-
lerde derin kaygüar uyandıran spekülas-
yonlar, devletimizİD sanat ve kültür ha-
yatımıza kazandırdıgı değer ölcülerini de
yıpratıp gend bir şaşkınhk ve umutsuz-
luğa yol açmaktadır.
Sağlam bir politikaya kavuşturularak
gelişimini sürdünnesini, ülke düzeyinde
yaygınlaşmasını özlediğimiz Türk tiyat-
rosunun en önenüi unsuna olan Devlet
Tiyatrolan'nın genel müdürlük makamı
peş peşe soru işaretleri ve endişe verici
söylentilerle uzun bir boşluğa itil-
mektedir.
Devlet Tiyatrolan'nın yönetim kadro-
sunun değiştirilmesi gerekli görülüyorsa;
bu, sonımluluk, deneyim ve saygınlık ka-
zanmış isimlere emanet edilmeh'dir. Kuş-
kuyla karşılanan, politik kadrolaşmala-
n ve kutuplasmalan oluşturmaya yöne-
lik herhangi bir grubun göreve getirilme-
sinin sakıncalı olduğu kanısındayız.
Bu görüş ve kaygılanmızın ilgi ve an-
layışla karşılanacağı inancıyla, saygılan-
mızla arz ederiz."
Mektupta yer alan imzalar şunlar: Se-
mih Sergen, Kerün Afşar, Haluk Kur-
doğlu, Dinçer Sümer, Sema Aybars, El-
çin Şanal, Nurtekin Odabaşı, Mustafa
Şekercioğlu, Baykal Saran, Beyhan Sa-
ran, Nurşen Girginkoç, Ejder Akışık,
Oytun Şanal, Ferdi Merter, Münir Ca-
ner, Alpay Izbuak, Faruk Günugur, Ak-
tan Günalp, Ergün Uçucu, Rüştü Asya-
h, Kaya Akarsu, Erol Kardeseci, Ergin
Orbey, Tülay Artuk, Sunay Artuk, Kar-
tal Tibet, Engin Cezzar, Bflge Şen Çelik,
Tijen Par, Alp öyken, Şahin Çelik, Za-
fer Ergin, Can Gürzap, Alev Sezer, Fik-
ret Tartan, Melek Tartan, Türkân Bora,
Erdener Başar, Çetin Köroğlu, Mediha
Köroglu, Vedat Özkök, Ertan Dinçer,
Sedat Demir, Önder Alkun.