29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 20 ŞUBAT1992 PERŞEMBE HABERLER Ezilcn Kocalan Koruma ve Kollama Derneği Başkanı Prof. Necati Dedeoğlu, baa evliliklerde kocanın ezildiği kanısında Kadın, erkeğinyuvasınıyapıyorYUSL7 ÖZCAN (Antalya) 'Kadın erkeğ eziyor" dediği için geçen yıl Kidınca dergisi tarafından "ağzıta bit»er sürüleçek adam" üan ecilen Akdeniz Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dah Başkaıı Prof. Dr. Necati Dede- oğlu, telirli bir sosyo-ekonomik düzeyn üzerindeki evliliklerde kadının erkeği ezdiği görüşünü yineledi. Eziler.evli er<eklerı korumak amacıy- la ""Eziltn Kocalan Koruma ve Kolla- ma DeneğPnı (EKKKD) kurduklannı belirtenDedecğlu, dernek üşelenni be- lirli komlardc eğıtmeye çalıştıklannı söyledi. Necati Dedeoğlu. kadınların "MorÇaı Kadın Sığınma E\i'"nealter- natif ola-ak •"Yeşil Çatı Erkek Sığınma Evi"ni kjrdukarını da anlattı - Hocan, biı açıklamanızda kadınla- nn erkeklerden güçlü olduğunu söyledi- niz. femhıstlersizı "ağzına biber sürüle- cek adara" ilan ettiler. Sızin tepkiniz ne oldu bunı? DEDEOĞLU: Bütün hepsi bir vanlış anlaşılmadan kaynaklandı bunlann. Ben. kadınlara psikolojik ve biyolojik olarak erkeklerden güçlüdürler dedim. Kas gücü değil bu biyolojik güç. Kadın- lar hastalıklara karşı daha dayanıklılar- dır. ömürleri daha uzundur, psikolojik olarak daha güçlüdürler. Ve diyorum ki kadınların bir kısmı bu gücü erkekleri ezmek ıçin kullanıyorlar. Elbette Tür- kiye'de ezilen kadın çok. kocasından dayak yiyen kadınçok, bunu inkâretmi- yorum. Âma bunlarla ilgili 41 tane der- nek var. Bugün ağzını kim açıyorsa "ka- dın hakkı'" diyor, elbette yani hay hay ama bu arada bir şey gürültüye gidiyor erkek haklan. Ben erkeklerin de bir kıs- mının ezildiği görüşündeyim. Belki çok- lukla kadınlar eziliyor. ama erkekler de ezilıyor. Bunu söyledim benim ağzıma biber sürmeye kalktılar. Şimdi burada biber sürüleçek bir şe> var mı? Bu bir gerçektir. Özellikle belirli bir sosyo-eko- nomik düzeyin üzerindeki evliliklerde erkeğin ezildiği bir gerçektir: bu ezilme. psikolojik ezilme. yönlendirılme, yöne- tılme. özgürlüğün bütünüyle kısıtlan- ması. sömürülme. hor görülme. aşağı- lanma. bazen de davak \eme. Aslında pek çok evde erkekler dayak yerler. ka- falannda oklava kırılır. tabak kınlır. Kadının erkeği yönlendirmesı bir gele- neğe dönüşmüş. Osmanlı İmparator- luğu'nda devleti padişahlar yerıne sul- tanlar yönetmiş. Bu gelenek hâlâ sürü- yor. cumhurbaşkanı eşlerinin yönetim- deki etkinliği dcvam edıyor. Ezilen erkekler tarafından çeşitli dernekler açı- lıyor bazı ülkelerde. kadın dayağına kar- şı erkekler dernekleşiyor. - Türkiye'de de böyle bir derneği siz kurdunuz değil mi? DEDEOĞLU: Var evet. bizim de bir derneğimiz var. EKKKD, yani ""Ezilen Kocaları Koruma ve Kollama Derneği" var. Bu derncğin tohumları üç yıl önce benim üniversitedeki odamda atıldı. Ge- nel merkezi de benim oda. Başkanı da benim. Yönetim kurulu üyelerimiz var. bildırgemiz var. üvelerımize sunduğu- muz hizmetler var. - Ne tür hizmetler bunlar? DEDEOĞLU: Örneğın hukuk danış- manlığı. ilkvardım hızmeti (dayak yi- yenler için). evden atılanlar ıçın barınma hizmeti. Kadınların morevi varsa bizim de yeşil evimiz var. Karılan tarafından kovulan, kavnanaları tarafından itilen erkeklerc sığınma olanağı sağlıyoruz (Yahu hiç kaynata sorunu var mıdır? Hep kaynana sorunu vardır. Niye? Çün- kü dilleri çok kuvvetli). Avrıca üyeleri- miz için birtakım el kitaplan hazırlığı içindeyiz. Bunlar. "Kolay Bulaşık Nasıl Yıkanır?". "Ev Temızleme Rehberi". "Elleri Yıpratmadan Çamaşır" gıbi bir- takım rehberler. Sonra birtakım pratık bilgiler veriyoruz. "eve geç kalındığında söylenecek yalanlar", "hanımdan para istemek için uydurulacak bahaneler". "harçlık arttınmf' gibi. Çünkü çok ar- kadaşımız maaşı aldığı gibi hanıma veri- >or. Karısı ne kadar uvgun görürse kendisıne o kadar harçlık veriyor. - Peki sizin dernekte kadın düşmanlığı vapılıyor mu? DEDEOĞLU: Kesınlıkle kadın düş- manlığı filan yapmıyoruz. Biz sadece ezilen birtakım erkekler varsa onları ko- rumaya çalışıyoruz. Yoksa düşmanlık diye bir şey söz konusu değil. Hem ka- dınlara nasıl düşman oluruz? Her şeyin başı kadındır diyoruz. Analanmız onîaı; bizi büyütüp bakanlar. Kültürü yaratan ve sürdüren kadındır. - Hocam. feminizme nasıl bakıyorsu- DEDEOĞLU: Eğeramaç ezilen kadı- nın haklarını sağlamaksa. feminızm abartı değil. Ama bazen iş çığnndan çı- kıyor. Hareket noktasından sapıvor, erkek düşmanlığına dönüşüyor. Saçma sapan birtakım eylemlere dönüşüyor. O zaman biraz komik oluyor. buna haklan savunulan kadınlar bile karşı çıkıyor. İl- ginç bir kadınlar kulübü oluşturuluyor. Aralanna erkekleri de almıyorlar. Ama bunun yanında gerçekten kadın sorun- ları ıçin çalışanlar da var. Örneğin de- ğerli bir hocamız var Türkân Saylan. bu insanlara büyük saygım var. Ama bü- yük bölümü sadece laf üretiyor. Çaylar düzenliyorlar ya da lumpen barlarda oturup feminizm ojnuyorlar. Moda ol- du bu iş. Eğer feminizm. ezilen kadınla- rın haklarını savunmak. daha eşit düze- ve getirmekse. ben de femınıstim. bütün erkekler feminıst olmak zorunda. - Hocam. bekârken Ezilen Kocalan Koruma ve Kollama Derneği'ni kurup başkanı oldunuz. bir ay önce de evlendi- nız. çelişki değil mi bu*? DEDEOĞLU: Yok yahu, benim der- nek başkanlığı asıl şimdi işlev kazandı. Ben de koca oldum şimdi... SODER, ayrılaıdarı tek çatı altına çağırdı Kültür Strvisi - Sinema Oyuncula- n Derneği Yönetim Kurulu üyeleri, kısa bir süre önce der- nekten aynlan 64 sinema sanat- çısına "y en iden aynı çatı altında toplanmak" için çağrıda bulun- du. SODER'de dün yönetim kurulu üye- lerinden Gülsen Tuncer. Serdar Gök- han. Ekrem Bora. Hülya Avşar, Yusuf Sezgin ve Tanju Korel'in katılımıyla gerçekleştırilen yönetim kurulu toplan- tısında. yönetim kurulu başkanı Hülya Kocyiğit şunlan söyledi: "Sanatçılar, doğası gereği eleştiren. sorgulayan, duy- gusal patlamaları olan kişılerdir. Bu açı- dan bakıldığında örgütümüzdekı kimi gelişmeler belki hoşgörü ile karşılanabı- lir. Ancak içinde bulunduğumuz kritik günlerde \apilmasi gereken eylem, SO- DER'den aynlarak bir sorun yaratmak. bir meslek topluluğunu ikiye bölerek enerji ve güç kaybına uğratmak değil- dir." Geçmiş dönemlerde SODERin yöne- timinde çahşanlara ve SODER'de dört yıldır başkanlık görevini taşıyan Tür- kan Şoray'a teşekkür eden SODERin yeni başkanı Hülya Koçyığit, dernekte son dört yıldır yapılanların soğukkanlı ve akılcı bir yaklaşımla değerlendirilme- sı gerektiğini vurgulayarak "Bu dört yı- lın hiç de boşa geçirilmediğini ve dernek kazanımlan bakımından azımsanmaya- cak yollar ahnmış olduğunu görürüz" dedi. Sağlık. sigorta, vergi, eğitim. telif haklan, TRT ve TV ilişkileri, ücret poli- tikası. yardım sandığı, iş akti, konut so- runu gibi yıllardır çözüm bulunamayan sorunlan çözmek için sanatçılann "güç birliği" içinde olmalan gerektiğini savu- nan Hülya Kocyiğit, SODER'in yeni yönetim kurulunun gerçekleştirmeyi amaçladığı konulardan söz etti. Yeni dernek lokalinin hizmete açılma- sı, sinemacılann yardım sandığının ger- çekleştirilmesi, YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı ile temasa geçip sinema eğiti- mi veren yüksekokullarda ve konserva- tuvarlarda sinema oyunculuğu dersleri- nin serilmesi, meslek içindekilere eğitim kurslarının açılması, emeklilik hakkı olan sinema sanatçılarının bu haklardan yararlanabilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile temasa geçilmesi, sinema biletlerine SODER pulu yapıştı- nlması temini, sözlü ve, yazılı basında özlük haklan zedelenen sanatçılann başvurusu durumunda Basın Konseyi'- ne bu konularla ilgili başvuruda bulu- nulması, SODER'in gerçekleştirmeyi planladığı hedefleri arasında yer alıyor. Boşanmanın faturasını dahaçok çocuklar ödüyor lstanbul Haber Servisi - Boşanmış ailelerin çocukları neler hissedi- yor? Boşanmanın çocuklar üzerindeki etkisi ne kadar sürüyor? Bu çocuklar erişkin olduklarında ne gibi özelliklere sahip olu- yorlar? Boşanan anne-baba, çocuklarına nasıl davranmah? Bo- şanmanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkisi en aza nasıl indiri- lebilir? Bu ve benzeri sorular, Psikolojik Danış- man Ferhan Özenen tarafından dün Ata- türk Kitaplığı'nda verilen "Boşanmış Ai- lelerin Yetişmiş Çocukları" konulu konfe- ransta tartışıldı. En sorunsuz boşanmaların bile çocuk- lar için acı verici ve sarsıcı olduğunu, bo- şanmanın bir olay değil, bir süreç olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten Öze- nen, boşanma öncesi, boşanma ve boşan- ma sonrası dönemlerin çocuklar üzerindeki etkilerini şöyle anlattı: "Boşanma oncesi, çocukları en çok sar- san dönem. Çocuk, ailede her şeyin iyi git- tiğini düşünürken birden bir şeylerin çatır- damaya başladığını göruyor. Bu sure uza- dıkça çocuğu daha çok etkiliyor. Boşanma, en etkisiz dönem. Yetişkinler, bu dönemi çok fazla hatırlamıyorlar bile. Boşanma sonrası dönem ise bazen yıilarca suruyor. ANAP milletvekili: Aykut: Sosyal güvenlik çöktü AA (Ankara) - ANAP İstanbul Millet- vekili ve eski Çalışma ve Sosyal Güven- lik Bakanı Imren Aykut, Türkiye'de sos- yal güvenlik sisteminin "bütünüyle dejenere" olduğunu söyledi. Türk Demokrasi Vakfı tarafından dü- zenlenen "Türkiye'de Kadının Sosyal Güvenliği" panelinde konuşan Aykut, Türkiye'de sosyal güvenlik sisteminde ka- dına, analık özelliğinden dolayı bazı ay- ncalıklar getirildiğini belirterek, kadınla- ra doğumdan önce ve sonra 6'şar hafta izin verildiğine, daha fazla izin verilmesi halinde, kadınların işsiz kalabileceğine işaret etti. Sosyal güvenlik sistemlerinde yapılacak hatalann ancak 30-40 yılda düzeltilebi- leceğine dikkati çeken Aykut; "Bizim 506 sayılı kanunu bugün tanımak mümkün değildir. Geçici bir sürü madde vardır. Sosyal güvenlik sistemi bütünüyle deje- nere olmuştur. Bazı siyasi hesaplar için emeklilik yaşı bir aşafeı bir yukan çıka- nlmaktadır. Hesaplamalar yapılmadan sosyal güvenlik sistemlerine müdahaleye karşıyım. O nedenle bu tür tasanlara sı- cak bakamıyorum" dedi. Çocuklar anne-baba arasında kalıyor, ebe- veynlerden biri çok mutlu, biri çok üzgün olabiliyor. Anne-baba duygusal olarak bo- şanmamış oluyor. Duygu olayı bitmediği zaman çocuk da (bu iş bitti) diyemiyor. Ba- zen iki taraf Öa çok mutlu oluyor. Ama ço- cuk gene de sarsıntıyı, üzüntüyü yaşıyor!' ABD'de yapılan bir araştırmaya gore bo- şanmadan en çok ergenlik çağındaki ço- cukların etkilendiklerinin ortaya çıktığını anlatan Ferhan Özenen, "Çocukların bu yaşta kendilerine model olarak seçecekle- ri ebeveyne ihtiyaçları var ve bulamadık- ları zaman kendilerini terk edilmiş hisse- diyorlar. Boşanmadan en az etkilenenler de okul öncesi yaştaki çocuklar. Bu çocuklar, normal aile düzeninin farkında olmadık- lan, henüz bunu yeterince yaşamadıkları için ve varsa kendilerinden büyük çocuk- lar tarafından korunmaları nedeniyle faz- la etkilenmiyorlar" dedi. Özenen'in verdiği bilgiye göre anne- babası 1-5 yaş esnasın^a boşanan çocuk- lar (boşanmalanna ben neden oldum) di- yerek suçluluk duyuyorlar. Yeniliğe karşı kaygı duyuyorlar. Bu çocukların ilerideki yaşamlarına taşıdıkları ortak özellikler ise yakın ilişkilere girmekten korkma, söz ver- me ve bağlanma korkusu, kabul edilmeme korkusu, düşündüklerini söyleyememe kor- kusu olarak görülüyor. Ferhan Özenen, bu konuda yaşları 20'nin üzerinde 100 kişiyi kapsayan araş- tırmasının sonuçları hakkında şu bilgileri verdi: "6-13 (ilkokul dönemi) yaşlanndayken anne-babası boşanan çocuklarda korku, karışıklık ve (kavga bitti) diye rahatlama görülüyor. Yaşamla daha kolay başa çıka- biliyorlar. Yetişkinliğe taşıdıkları ortak so- runlar; güvenli değiller, yaşamları siyah ve beyaz, gri tonlar yok. Sosyal yaşamdan ce- kiniyorlar, yardım istemiyorlar, sağlıklı iliş- ki kuramamaktan korkuyorlar. 14-19 (ergenlik dönemi) yaş çocukları kızgınlık ve boşluk hissediyorlar. Proble- min farkındalar, utanma hissediyorlar. İle- riye taşıdıkları ortak özellikler: Kendileri- ni ailesiz, kimsesiz, terk edilmiş hissediyor- lar. Evliliklerinin sağlam olması için çaba harcıyorlar, arabulucu rollerine devam edi- yorlar, kendilerinden çok başkalannın duy- gulannı duşunuyorlar, insanlara çok yakın olup kendilerini yok etme eğilimindeler. tlişkilerde riske girmek istemiyorlar. Aile, sıcak ortam, kök anyorlar!' Türki;e'de iş diim^sında çok sayıda kadınla karşılaşmak Campbell'ı şaşırtmış, ama kadınların, ustlendikleri görev ölçüsun- de farklılık yaratamadıklarını gözlemlemiş. (Fotoğraf: KADİRCAN) ABD'li uzman, Türk işadamlanna danışmanlık yapıyor Ounpbeü işi öğretiyorYAPRAK ÖZER (lstanbul) - Laure- en Campbell Adams, İstanbul'- da bir Amerikah. Büyük küçük Türk şirketlerine danışmanlık yapıyor; işadamlarınaprofesyo- nelliğin nedemek olduğunu, ast- üst ilişkilerinin inceliklerini anla- tıyor; gençlere, işmülakatlarına giderken ne giymeleri gerektiği- ni, nasıl konuşacaklarını; sekre- terlere, telefona nasılcevap veri- leceğini öğretiyor. Adams 35 yaşında. Ya Türkiye'ye ya Çin'e ya Budapeşte'ye ya da Jakarta'ya gitmek varmış kafasında. Kitap karıştır- mış, düşünmüş taşınmış ve Türkiye'ye gel- meye karar vermiş. Geleli tamı tamına bir yıl beş ay oluyor. İngilizce öğretmenliği yapmış önceleri. Sonra görmüş ki iyi bir öğretmen değil. Yani hem kendisi hem de çocuklar keyifle derse giriyorlar, ama İn- gilizceye gelince çok da yol katedemiyor- lar. Sonra bakmış olacak gibi değil, asıl mesleğine, danışmanlığa dönmüş. Şirket- lere danışmanlık hizmeti verirken tesadu- fen kısa adı YÖNTEK olan Yönetim Tek- nolojisi, Organizasyon ve Sistem Müşavir- liği Ltd Şti'nin kurucusu Ulaş Bıçakçı'yla tanışmış. O gün bugündur ortakhklarını surduruyorlar. Şu an ismini vernıek istemediği buyuk bir holdinge hemen her sahada danışman- lık veriyor. Personel politikası belirlemek- ten organizasyon şeması çizmeye kadar. Adams'a göre şirketin başındakiler bu dünyadan göçseler de geride sağlam bir şir- ket, bir kurum bırakmak için bugünden gerekli olan hazırhkları yapıyorlar. Bütün bu zaman içinde gözlemlediği en önemli nokta, Türkiye'de şirketlerin ço- ğunluğunun aile şirketi olması. Adams "Aşağıdan yukarıya bir gelişim olacağına yukarıdan aşağıya bir mekanizma söz ko- nusu . Aşağı kademelerde çalışanlar nasıl olsa önemli bir pozisyona gelemeyecekle- ri için fazla bir gayret içinde değiller. Kim- senin söyledikleriyle, düşünceleriyle ve yaptıklarıyla ilgilenmediklerine inamyor- lar. O zaman da bananecilik başhyoı" diyor. Adams'ın profesyonellik tarifı 'hayat- ta en iyi olmak.' Bir profesyonel ne iş ya- pıyorsa yapsın ama yaptığı işi mutlaka iyi yapsın! Profesyonellik uzmanınagöre Türkiye'- de profesyonelliğin ne kolay bir tammı ne de kolay bir yanıtı var. Söze şöyle başlı- yor: "Önce Türkiye'nin neyle karşı karşı- ya kaldığını anlamakta fayda var. Her şey- den önce bir imaj ve tanıtım sorunu oldu- ğunu düşünüyorum. Belki dolambaçlı bir yanıt profesyonellik hakkında, ama ben Atatürk'un çok erken öldüğüne inanıyo- rum. Türkiye'yi bir gemiye benzetiyorum. Atatürk zamanında rotasını çizmiş, ancak onun ölümüyle radarı çıkanlmış bir gemi bu. Herkes bir telaş içinde 'peki şimdi ne- reye gideceğiz' endişesine kapılmış. Türki- ye'de gelişimi askıya alan pek çok öJay ol- masına karşın bu ulke büyumeye ve geliş- meye devam etmiş. Bana göre önümüzdeki 5-10 yıl içinde Türkiye önemli bir güç ola- cak. Bunu da profesyonellikten söz edil- meyen bir ülkede başarmak mümkün de- ğil. Adams'ın Türk iş dünyasında dikkati- ni çeken ilginç konular var. Bunlardan biri üniversiteden çıkan gençlerin iş hayatınm gereklerini öğrenecekleri, temel bilgileri edinecekleri bir kurum ya da kuruluşun ol- maması. "Nereye gider bu insanlar göre- miyorum" diyen Adams, bu açığı kapa- maya kararh. Başka ilginç saptamalan da var tabii. Örneğin iş dünyasında bu kadar çok ka- dınla karşılaşmak şaşırtmış: "Biz kadın- lar benim ülkemde çok savaştık hakları- mızı elde edebilmek için. Burada hemen her alanda pek çok kadın görüyorum ve 'Acaba biz nerede hata yaptık' demekten de alamıyorum kendimi." Aslında bununla da kalmıyor şaşkınh- ğımn boyutu. Çünkü bir süre sonra kadın- ların ustlendikleri etkin görevler ölçüsün- de farklılık yaratamamalan dikkatini çek- miş. Şöyle ifade etti bu çelişkiyi: "Gördü- ğüm kadanyla kadınlar doğal olarak her ortamda çalışıyor, rahat hareket edebili- yor, buna karşıhk pek azı kadın olmanın ve söz konusu pozisyonlarda bulunmanın avantajını kullanıyor. Dinamizm göremi- yorum." Adams'a göre insanlar taktıklan mücev- her, tercih ettikleri giysiler, kullandıkları renkler ve şekilleriyle değişik izlenimler bı- rakıyorlar. Bir iş kadını konuştuğu kişinin dikkatini kendi üzerinde toplanmasını is- tiyorsa, dikkat dağıtan unsurlardan kaçın- ması gerekiyor. Erkekler bu kuralın istis- naları değil şüphesiz. Kadın deraekleri Kadın Bakanhğı'nı savundu • Haber Merkezi - Sekiz kadın derneği adına yapılan ortak açıklamada. ku- rulması düşünülen Kadın Sorunlan Bakanlığı çevresinde şimdiden karala- ma kampanyaları yürütüldüğü öne sürüldü ve koalisyon hükümeti ile par- lamentodan anti laik sıyasal yaklaşım- lara karşı önlem alınması istendi. Kadın Sorunlan Araştırma ve Uy- gulama Merkezi Başkanı Prof.Dr. Necla Arat, Türk Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı Prof.Dr. Aysel Çeli- kel. Çağdaş Yaşamı Destekleme Der- neği Genel Başkanı Prof.Dr. Türkân Saylan, Kadın Araştırmalan Derneği Başkanı Gülsevil Erdem, Türk Kadın- lar Birliği İstanbul Şube Başkanı Gül- lekin Baktır^ Kadın Haklan Koruma Derneği Genel Başkanı A\.İ. Gönül İşler, Türk Kadınlar Konseyi Boğaziçi Şube Başkanı Jale Toker ve Türk An- neler Derneği İstanbul Şube Başkanı Güner Minkarf nın imzalarını taşıyan açıklamada, Türkiye Cumhuriyeti'nin "çağdaşlaşma projesi"ne sahip çıkma- nın, kadınlar için bir kimlik ve kişilik mücadelesi anlamına geldiği görüşü savunuldu. •"Cumhuriyet ideolojisinin çağdaş, Batıcı ve laik öğeleriyle geleneksel ıdeolojının tutucu. ataerkil ve anti laik öğeleri günümüze dek mücadelelerini sürdürmüşlerdir. Tutucular, bugün de kadını toplumsal yaşamdan. çalışma yaşamından ayırıp eve hapsetmenın, tüm değişmelere karşın değışmezliğini savundukları geleneksel aile anlayışı- nın dışına çıkarmamanın kavgasını vermektedirler" ıfadesinin kullanıldığı açıklamada. söz konusu gelenekçi ke- sımın son günlerde özellikle Kadın Sorunlan Bakanlığı projesini hedef al- dığı öne sürüldü. Kadın haklannın ve kadın hareketi- nın gelişmesinı engellemek isteyenlere hoşgörüsüzlük suçlamasının yöneltil- dıği açıklamada, "Henüz kurulma aşa- mastnda olan Kadın Sorunlan Bakan- lığı ile ilgili voğun yıpratma ve karala- ma kampany asının görünüşteki amacı, "Bürokrasi deneyımi eksıkliği ve yan- lış bilgilendirmeden kaynaklanan ha- talı ödeme ışlemlerini" duygu sömürü- sü ile birleştirerek kamuoyunu yanlış yönlendırmektir" dendı. Yazılı açıklamada, parlamento üye- lerinden \e bakanlardan kadınlann yaşamlarını özel alanla sınırlamak iste- mediklerini, ayrı ve eşitsiz bir konum- da kalmayı reddettiklerinı. "Analan- mız. bacılarımız, kızlarımız" retorığine son verilerek özgür bırer yurtta,ş olarak algılanma talebinde bulunduklarını bilmeleri ve söz konusu karalama kampanyasına karşı tavır almaları is- tendi. Devlet Tiyatrosu'nda J yönetim krizi 44 tiyatrocudan şikâyet mektubu MAK AJANS (Ankara) - 25-30 yılhk 44 Devlet Tiyatrosu sanatçısı, Cumhur- başkanı Turgut özal, Başbakan Süley- man Demirel ve Kültür Bakanı Fikri Sağ- lar'a gönderdikleri mektupta, tiyatronun son aylarda içine düştüğü durumu üzün- tü ve endişeyle izlediklerini belirterek "Bugün bizlerde derin kaygılar uyandı- ran spekülasyonlar, devletimizin sanat ve kültür hayatımıza kazandırdıgı değer öl- çülerini de yıpratıp genel bir şaşkınlık ve umutsuzluğa yol açmaktadır" dediler. Mektupta şu görüşler yer aldı: Biz aşağıda imzalan bulunan yirmi beş - otuz vılbk Devlet Tiyatrolan sanatçıla- n, elli yılhk onurlu bir cumhuriyet ku- rumu olan tiyatromuzun son aylarda içi- ne düştüğü durumu üzüntü ve endişeyle izlemekteyiz. Açıklığın, kendini tanımla- masını bilmenin, düşüncesüıi korkmadan soyleyebilmenin gereğine ve önemine ina- nan insanların sonımluluğunu duyarak aşağıdaki görüşlerimizi arz etmeyi görev 1 biliyonız. Tiyatro, doğası gereği, ancak 'banşık ve sağlıklı bir bütünlüğe' sahipse nitelikli üretim yapabilir. Gürüük politikalann ze- deleyeceği bir kimliğin kurumumuza so- kulmasıyla, Devlet Tiyatrolan, kuruluş amacırun uzağına düsecektir. Bugün biz- lerde derin kaygüar uyandıran spekülas- yonlar, devletimizİD sanat ve kültür ha- yatımıza kazandırdıgı değer ölcülerini de yıpratıp gend bir şaşkınhk ve umutsuz- luğa yol açmaktadır. Sağlam bir politikaya kavuşturularak gelişimini sürdünnesini, ülke düzeyinde yaygınlaşmasını özlediğimiz Türk tiyat- rosunun en önenüi unsuna olan Devlet Tiyatrolan'nın genel müdürlük makamı peş peşe soru işaretleri ve endişe verici söylentilerle uzun bir boşluğa itil- mektedir. Devlet Tiyatrolan'nın yönetim kadro- sunun değiştirilmesi gerekli görülüyorsa; bu, sonımluluk, deneyim ve saygınlık ka- zanmış isimlere emanet edilmeh'dir. Kuş- kuyla karşılanan, politik kadrolaşmala- n ve kutuplasmalan oluşturmaya yöne- lik herhangi bir grubun göreve getirilme- sinin sakıncalı olduğu kanısındayız. Bu görüş ve kaygılanmızın ilgi ve an- layışla karşılanacağı inancıyla, saygılan- mızla arz ederiz." Mektupta yer alan imzalar şunlar: Se- mih Sergen, Kerün Afşar, Haluk Kur- doğlu, Dinçer Sümer, Sema Aybars, El- çin Şanal, Nurtekin Odabaşı, Mustafa Şekercioğlu, Baykal Saran, Beyhan Sa- ran, Nurşen Girginkoç, Ejder Akışık, Oytun Şanal, Ferdi Merter, Münir Ca- ner, Alpay Izbuak, Faruk Günugur, Ak- tan Günalp, Ergün Uçucu, Rüştü Asya- h, Kaya Akarsu, Erol Kardeseci, Ergin Orbey, Tülay Artuk, Sunay Artuk, Kar- tal Tibet, Engin Cezzar, Bflge Şen Çelik, Tijen Par, Alp öyken, Şahin Çelik, Za- fer Ergin, Can Gürzap, Alev Sezer, Fik- ret Tartan, Melek Tartan, Türkân Bora, Erdener Başar, Çetin Köroğlu, Mediha Köroglu, Vedat Özkök, Ertan Dinçer, Sedat Demir, Önder Alkun.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle