Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 0 ŞUBAT 1992 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTLR SANAT 13
Norveçli yazar Knut Hamsun öleli 40 yıl, Açlık'ı yazalı 102 yıl oldu
Vatan haini ve edebi deha Hamsun
Vazın'daNâzım Hikmet
• Kültûr Servisi-Onuncuyılına giren
Vazın dergisinin yeni sayısı, Nâzım
Hikmet'eaynldı. ServerTanilli'nin
**Nâzım Hikmet'i Anarken", Yalçın
Kuçük'ün "Nâzım Dersı", Nihat
Hehram'ıu "istisnanm Nâzım Gibisi"
Şahin Doğan'ın "Sade İnsan, Büyük
Aydın" başlıklı yazılannda, Nâzım
Hikmet çeşitli yönleriyle
değerlendiriliyor. Bu yazıların yanında
Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı
Genel Sekreteri Kıymet Coşkun'la
yapılan bir söyleşi ve Emin Karaca'nm
Nâzım'ın, Dr. Hikmet Kıvılcımh ile
birlikte yargılandığı, pek de bilinmeyen
bir da vasını günümüze getirdiği" Aynı
ICelepçede îki Hikmet" yazısı da yer
alıyor. Türkiye İnsan Haklan Vakfı
Genel Sekreteri Dr. Haldun Özen'in
•"İnsan Haklan Açısından Türkiye'de
Konjonktürel İyimserlik veToplumsal
YapınınGelişmesıni Engelleyen
Süreçler" başlıklı yazısı, insan hak-
lannın geleceği üzerine gözlemlere
dayalı düşünceler içeriyor. "Kadın
Hareketinde İkı Yeni Kurum" başlıklı
yazısında SıbelÖzbudun, Kadın
Eserleri Kütüphanesi veBilgi Merkezi
ile İstanbul Üniversitesi Kadın
Araştırmalan ve Uygulama Merkezi'ni
tanıtıyor. Bu sayıda şiirler bölümünde
Nihat Behram, Yılmaz Odabaşı ve
Orhan Bahçıvan var. Aynca çeşitli
konulardaki yazılanyla Fakir Baykurt,
Şanar Yurdatapan, Oral Çalışlar,
Mehmet Emin Sert, Necmi Sönmez,
özdemir Başargan, Engin Erkiner,
Özgür Savaşçı, Ekrem Tos da bu sayıda
yer alıyor.
i
Türkiyemiz'in 65.sayısı
• Kültûr Servisi- Akbank'ın kültür ve
sanat dergisı Türkiyemiz'in son
sayısında Gürol Sözen'in "On Bin
Yıldan Beri Anadolu", Aykut
Gürçağlar'ın "Padova'lı Bir Ressam
GözüyleZonaro'nun Istanbul'u", Ulla
Ther'in "Anna Grosser Rilke'nin
Anılan", Tülay Ergil'in "Geçmişten
Oünümüze Antik Küpeler" ve
Fahrettin Naciye Kayıpmaz'ın
"Anadolu Türk Halı ve Kilimleri"
başlıklı yazılarına yer veriliyor.
'Bolero'nun notaları
• AFP(Paris)- Maurıce Ravel'in ünlü
bestesi "Bolero"nun notalan, nisan
ayında Fransa'da Durand Yayınevi'nin
düzenleyeceği müzayedede satışa
sunulacak."Bolero"nunnotalannın,
müzayede satışında 270 bin dolara
kadar yükselebileceği söyleniyor.
Aynı müzayedede, Felix
Mendelssohn'un bazı notalan da
satışa sunulacak.
lınaya yanşması
• AA (İstanbul) - Aybay Hukuk
Araştırmalan Vakfı tarafından
Melahat Tunaya'nın maddi desteğiyle
düzenlenen, "Tank Zafer TUnaya
Inceleme Yanşması" sonuçlandı.
"Anayasal ve Siyasal Yaşamımızda
Cumhurbaşkanının Yeri" konulu
yanşmada, birinciliği Marmara
Hukuk Fakültesi araştırma görevlisi
Atilla Nalbant aldı. Aybay Hukuk
Araştırmalan Vakfı'nda dün akşam
düzenlenen ödül töreninde konuşan
vakfın kurucusu Rona Aybay,
büimsal araştırmalann "bütun
güçlüklere ve YÖK'e rağmen"
sürmekte olduğunu ve süreceğini
söyledi. Toplantıda, Tunaya'nın
kişiliği hakkında yapılan
konuşmalardan sonra, yanşmada
birinci olan Atilla Nalbant'a ödülü
Tünaya'nın eşi Melahat Tunaya
tarafından verildi. Yanşmada,
ikinciliği JÜ Hukuk Fakültesi
araştırma görevlisi Ozan Erözden,
üçüncülüğü AÜ Hukuk Fakültesi
üçüncü sımf öğrencileri Ece Göztepe
Ue Ayhan Tekinsoy paylaştı. Yine
aym okuldan özlem Erdem ile Onur
Karahanoğullan da mansiyon aldılar.
BANU GÜRSALER SYVERTSEN
(Oslo) - 20. yüzyıl edebiyatına damgasını
vurmuş, Nobef ödüllü (1920) yazann,
eserlerinin üzerinden hiç gölgesi eksilme-
yecek, Norveç halkının belleğmden silin-
meyecek bir günahı var: Nazi işbirlikçisi
olmak...
Bu bağlamda. örneğin daha geçtiğimiz
ay, öldüğü ev Norholm'un bulunduğu
Grimstad kasabasına bir büstünün dıkil-
mesi çabalan kamuoyunda büyük tepki-
lerle karşılanmış, sonuçta plan yeniden
gözden geçirilmek üzeregeri çekilmişti.
Knut Hamsun'un biyografisine baktı-
ğımızda, 1859 yılında Gudbrandsdalen
vadisinde bir köyde dünyaya gelen, 3 ya-
şında ailesiyle Kuzey Norveç'e Nord-
land'a goç eden Knut Pedersen'in olağa-
nustu doğal güzellikteki mekânlarda an-
cak zor koşullar altında geçen çocuk-
luğu, erken yaşlarda çalışmak için yolla-
ra duşup kâh Lofondaları'ndaki, kâh kıyı-
lardaki küçük kasabalara yerleşerek
satıcıhktan, ayakkabıcı çıraklığına, öğ-
retmen yardımcıhğına kadar değişik iş-
lerle uğraşması, 18 yaşında Bode'de ilk
romanını yayınlatması, Kristiania'da se-
falet içinde geçirdiği 1879 kışı ve nihayet
Amerika'ya göç dalgasına kapılıp, 1880-
1890 yıllan arasında ilk kez yeni dünyaya
gidip gelmesi, orada ekmeğini marjinal
işlerden çıkarmış olması, yazann zengin
yaşam deneyinin kaynaklannı gösterir
bize...
Knut Hamsun'un bir bölumunu 1888
yılında Danimarka'da çıkan bir dergıde
yayımlattığı, ancak basımı 1890 yılı ilkba-
hannda yapılan ve kendisini birden üne
kavuşturan Açlık'ın ilk bölümünü ikinci
kez Amerika'ya gitmek üzere Kopen-
hag'dan bınmiş olduğu "Thingvalla" ge-
misinin Kristiania'ya (Oslo) demir attığı
günlerde yazmış olduğu söylenir. Ham-
sun'un bu kenti yeniden görmesiyle - "...
bir acaip şehir ki, hiç kimse üzerinde izinı
taşımaksızın aynlamamıştır oradan"-
Vaterland adlı yoksul mahallede ya-
şadığı sefalet günlerinin amsı can-
lanmıştır.
Yeni psikolojik boyutu, uslubû ve ger-
çekçilik anlayışıyla Açlık, Norveç edebi-
yatmda yeni bir çığır açmış, 20. yüzyılın
gelişini müjdelemiştir. Açlık'ta ilk kez in-
san ruhunun irrasyonel yanlan merkez-
dedir. Kristiania'nın arka sokaklannda
ve açlığın sahillerinde dolaşarak sefıl bir
hayat süren bir genç yazan anlattığı kita-
bında neyi amaçladığını Hamsun bir
mektubunda şöyle açıklıyor: "Bu bir ro-
man değil, sınırsız hareketliliği ile beni
yakından ılgilendıren hassas bir ruhun
izini sürdüğüm bir kitap. Şairane buluş-
lar, izdivaçlar, balolar, piknikler yok bu
kitapta.." Hamsun'un "açlık çekmekte
olan bir vücutta sinırlerin muammasını"
dilegetirmek üzere kullandığı teknik, da-
ha sonra çağdaş edebiyatta bilinç akımı
yöntemi adıyla anılacaktır. Açlık'ta
yenin dünyasıdır. Oysa döneminin bazı
eleştirmenleri bu kitabı alışılmış gerçek-
çilik peVspektifinden değerlendirmişler
ve eksikliklerinden yakınmışlardır.
Knut Hamsun Açlık'tan başlayıp, us-
talık döneminin eseri Toprağın Bere-
keti'ne kadar geçen yıllar boyunca yazdı-
ğı kitaplannda kahramanlannı yaşama
tutkun, şiirsel derinlikleri olan, toplumdı-
şı kişiler olarak canlandınr. Toprağın
karanlık, üzerinde konuşulması en zor
sayfalan böylece açılmış olur.
Hayata düşkün, bireyci Hamsun nasıl
olmuş da kolektivitenin her şey, bireyin
ise hiç olduğu, devleti yücelten, tek tipîeş-
me, mekanıkleşme getiren bir sisteme gö-
nül bağlayabilmıştir? Bu soruya verilen
çeşitli yanıtlara / varsayımlara bir göz
atalım! Hamsun Nazizmin gerçek yüzü-
nü anlayamamış, ancak bu hareketin
Knut Hamsun, 1934 yazında ailesiyle.
'ben'in oznel tepkileri olaylardan daha
önemlidir. Her şey 'ben'in surekli değişen
ruh durumunda oluşur; kontrol edileme-
yen çağnşımlann, spontan tepkilerin ne-
deni "açlığın mutlu çılgınhğf'dır. Top-
lumdışı bir kişi olan roman kahramanı
fizyolojik açlık halinin getirdiği halüsi-
nasyonlarla, bilinçaltı zenginliklerini or-
taya döker, günlük hayatın dayanılmaz-
lığını aşar, düşgücünün bu tuhaf hali onu
"dünyaya egemen"leştirir. Kahramanın
gerçekliği yepyenidir: Dünyası küçül-
müştür. Bu küçücük dünya insanlann
değil eşyaların, kollann, bacaklann, kur-
şunkalem parçasının. pırtık bir battani-
Bereketi'nde tsak'ın çalışkan ve görkem-
li elleriyle yarattığı çiftlik büyürken, dü-
zen ve disıplınin hâkim olduğu Hamsun'-
un ideali ataerkil toplum kurulmuş olur.
(Kendisi de Norhum'daki malikâneyi
alarak, toprak sahibi, efendi olmuş ölü-
müne dek burayı işletmiştir.)
Knut Hamsun'un ilk eserleriyle başla-
yan süreç. 2. Dünya Savaşı yıllannda
yayımladığı kitabı Halka Tamamlandı'-
nın adıyla da sembolize edilebilecek bir
sonuca ulaşmış olur. Hamsun Hitler Al-
manyası'nı ve Norveç'teki işbirlikçisi
Uldkunn Quısling'i desteklediğini bildir-
mektedir. Norveç edebiyat tarihinin en
kendi düşüncclerine uygun yanlannı tas-
vip etmiştir... Nagel tipiyle başlattığı
(1894) buyuran insan hayali, ataerkil
topluma duyulan özlem Hitler'i bir ata-
yönetici konumunda görmesini sağlamış
olabilir... Ingiltere'den nefreti ve Alman
kültürüne duyduğu sevgi onu Nazilenn
yanına çekmiştir... Yoksullaşmış eski bir
köylü sülalesinden geliyor olması nede-
niyle sınıfsal içgüdüleri, Hamsun'un bu
yoksullaşma sürecini Nazizm yoluyla
protesto etmesi sonucunu doğurmuş ola-
bilir... Budurum yaşlılık. yıllannda, çevre
baskıları sonucunda meydana gelmiş bir
fenomendir.
Hamsun'un tüm yazarlığı boyunca
Nazist ideolojisinin tohumlannı taşıyan
tutarlı bir çizgisi olduğunu savunan dü-
şünür ve yazarlar, bütün kitaplannda
bunun izini sürerler ve bulurlar da! De-
mokrasiye karşı olmak, doğayı ve gücü
yüceltmek, içgüdülere çok önem ver-
mek, antisamitizm... vs... Yazann ahlaki
açıdan sevaplannı "Hayatın güzelliği
karşısında coşku duyması", "Yeşeren,
göverene karşı saygısı'', "Çocuklar ve kı-
nlgan ruhlan esirgeyici bakış açısı" ola-
rak saydıktan sonra, günahlar bilanço-
suna da kronolojik olarak şunlan yaza-
biliriz:
1936 yılında Hamsun, Nobel ödülü-
nün toplama kamplannda bulunan Al-
man pasifısti Carl von Ossletzky'ye veril-
mesini protesto eder. Aydınlarla kıyasıya
bir polemiğe girer.
1936 sonbahar seçımlerinde "On oyu
olsa onunu da vereceğıni" söyleyerek,
Quisling'i destekler.
1940'ta işgal altındaki Norveç halkına
hitaben yazdığı bildiride "akıllannı baş-
lanna almalannı" öğütleyerek, "Alman-
ya'nın Norveç'i saldırgan Ingiltere'ye
karşı koruyacağını" duyurur.
Daha sonraki iki bildiride hükümeti
"halkı direnişe teşvik ettiği" ve "Ingilte-
re'ye kaçtığı" için suçlar.
Hitler'i insanlığın kurtancısı olarak se-
lamlar ve kişisel olarak da elini sıkar.
Savaşın bitiminden sonra yazara adli
olarak biçilen ceza "vatana ihanetten
mahkûmiyet" değil, "ilerlemiş yaşı nede-
niyle ruh yapısında meydana gelmiş bu-
lunan giderilemez zayıflıklar" gerekçesi
ile "evinde gözaltına alınma, kliniğe ve
yaşlılar evine gönderilme"dir.
1947'deki duruşmada da vatana hiya-t
net eylemlerinden dolayı devlete tazmi-
nat ödemeye hüküm giyer. Malikânesine
el konur.
1950'de oraya dönmesine izin verilen
yazar yaşlılar evinde de boş durmamış,
kendisine kaçık muamelesi yapılmış ol-
masının boşunalığını kamtlayan son ki-
tabını 90 yaşındayken yazmıştır.
Knut Hamsun'a toplumsal açıdan biçi-<
len ceza ise aradan 40 yıl geçmesine, ya-
zarlığın iade-i itibar görmesine, ülkenin
büyük ozanı olduğunun söylenmeye baş-
lamasına rağmen henüz tahliye ile sonuç-
lanmış değil. Hamsun'un Almansever
ruhu kamu vicdanını acıtmaya devam
ediyor.
Drofenik-Eröd
ikilisinin
resitali
Kültûr Servisi - Avusturya'dan gelen
Ulrike Drofenik-Danhpfer (keman) -
Ivan Eröd (piyano) ikilisi, Türkiye'de
üç resital verecek.
İlk resitalini bugün saat 18.30'da
İstanbul'daki Avusturya Kültûr Ofi-
si'nde verecek olan sanatçılar Mozart,
Brahms, Eröd ve Ravel'in eserlerini
yorumlayacaklar. Sanatçılar, 22 şu-
batta Bursa Be-
lediyesi'nde, 24
şubatta da Es-
kişehir'de Ana-
dolu Üniver-
sitesi'nde birer
resital verecek-
ler.
Graz Senfoni
Orkestrası kon-
sertmaysteri ve
Avusturya Yaylı
Sazlar Beşlisi'-
nin birinci ke-
mancısı olan Ul-
rike Drofenik-
Danhofer, mü-
zik oğrenimini
Graz ve Bern'de
yaptı. Yehudi
Menuhin ve
Tibor Varga'yla önemlı çalışmalar ger-
çekleştiren sanatçı, çeşitli ülkelerde so-
h'st olarak ve orkestra eşliğinde çaldı.
Sanatçı, konserlerinde Nicolaus Gagli-
ano tarafından 1762 yılında yapılan bir
kemanı kullanmaktadır.
Müzik oğrenimini Budapeşte ve Vi-
yana'da yapan piyanist Ivan Eröd, ha-
len Viyana Yüksek Müzik Okulu'nda
profesördür. Bugüne kadar çeşitli
ödüller kazanmış olan Ivan Eröd, otu-
zu aşkın ülkede çalmıştır.
Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, Çehov'un yaşamını ^zakta Piyano Sesleri' ile sahneye getiriyor
Hüznün gülümsemesini yakalamakDİKMEN GÜRÜN UÇARER (İstanbul) - Yazan: John Driver-Jeffrey
Maddow / Çevirenler: Ali Poyrazoğlu-Yıldınm Türker / Yöneten:
Oben Güney / Dekor: Ali Yenel / Kostüm: Sadık Kızılağaç / Oya-
nayanlar: Nur Gürkan, Ali Poyrazoğlu, Gül Onat, Özdemir Çiftçi-
oğlu, Levent Kazak, Derya Alabora, Bülent Kayabaş, Zerin Sü-
mer, Tufan Akmcı, Levent Can, Köksal Engür
lnce bir güldürü izlemek ya da "hüz- güçlendiği söylenemez mi? öte yanda
Masha'nın (Gül Onat) anaçlığı, beklenti-
leri, bunalımlan ve Bunin'e (Levent Ka-
zak) duyulan umutsuz aşk "Üç Kız Kar-
deş"in Olga'sını, "Vanya Dayı"nın Son-
ya'sını anımsatmaz mı? Masha'nın Bu-
nin'e sevgisini itiraf ettiği sahte gerçekten
de hem komik hem acıdır. Ya Dançenko
(Bülent Kayabaş) ile Lilina (Zerin Sü-
mer) arasındaki kaçamağın her zaman
alaycı ve zeki Stanislavski (Köksal En-
gür) tarafından yine aynı soğukkanlılıkla
çözümlenmesi? Zaten böyle bir mantık
dengesi olması Moskova Sanat Tiyatro-
su, bu iki sanatçının yonetiminde savaşı,
iç savaşı, Çarlık Rusyası'ndan Sovyet re-
jimine geçişi yaşayabilir miydi? Stanis-
lavski ve Çehov'un yorum tartışmalann-
daki humor iki sanatçının kişiliklerini, ya-
şamı algılayışlannı belirlemesi bakımın-
dan da ilginçtir. Çehov'un sakinlği, iro-
nik kararlılığı karşısında sanki hep Sta-
nislavski'dir tüm pınltısına karşın altta
kalan. Ama onun da bu yenilgiyi kabul
edişindeki ustalık en az yazannİci kadar
kıvrak bir zekânın varlığını gerektiımez
mi?
Oben Güney bu ilişkileri hiçbir aşınlı-
ğa kaçmadan, detaylan göz ardı etmeden
vurgulamış. Burukluğu ve güldürüyü bir
bütün olarak sunmuş. Ali Yenel'in yalın
dekoru, Sadık Kızılağaç'ın zarif kostüm-
leri ve başta aynntılı, duyarlı, ince yonı-
muyla Ali Poyrazoğlu olmak üzere Gül
Onat, Köksal Engür, Derya Alabora ve
John Driver ve Jeffrev Maddow'un yazdığı L zakta Pi> ano Sesleri, Çehov'un Yal-
ta'daki yaşamından kesitler veren bir oyun.
nün gülümsemesi"ni yakalamak istiyor-
sanız, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda şim-
dilik haftada bir kez oynanmakta olan
"Uzakta Piyano Sesleri"ni görmeniz ge-
rekir.
"Uzakta Piyano Sesleri" tiyatro tarihi-
ne imzasmı atmış bir büyük yazann, Çe-
hov'un, Yalta'daki yaşamından ve onun
kendi gibi önemli yazarlarla-sanatçılarla
ilişkilerinden yola çıkarak kesitler veren,
Moskova Sanat Tiyatrosu'nun perde ge-
risini, sorunlannı yansıtan, aynı zaman-
da da hızla değişen toplumsal yapının ge-
tirdiği yeni değer ölçülerinden kaynakla-
nan yabancılaşmayı izleyiciye taşıyan bir
oyun.
Driver ve Maddovv, temelinde tiyatro-
nun yattığı ilişkiler zincıriyIe bir dönemin
sanatsal ve toplumsal panoramasmı us-
tahkla çizmiş. Bu ilişkilerin kısır bir çer-
çeve içinde tıkanıp kalmaması, oyun
kahramanlannın sığ kuklalar yerine bi-
rer "insan" olarak karşımıza çıkmalan
kuşkusuz bu kişilerle göbek bağı olma-
yan seyirciyi de kendine çekecektir. Çün-
kü her biri aşklanyla. esprilerıyle, taşkın-
lıklanyla, sarhoşluklanyla. inatçılıkla-
nyla etten kemikten birer insandır. Sa-
natsal konularda ne denli inatçı olabi-
liyorlarsa, toplumsal dengesizliği ne den-
li buruk bir espriyle tartışabiliyorlarsa
aşka da sarhoşluğa da zamparalığa da o
denli olağan yer verirler yaşamlannda.
Çehov'la Moskova Sanat Tiyatrosu
arasındaki bölünmezliğin yazarla (Ali
Poyrazoğlu) güzel ve ısrarcı Olga Knip-
per (Derya Alabora) arasındaki aşkla
tüm oyunculann performanslan "Uzak-
ta Piyano Sesleri"ni zevkle izlenen bir
yapım olarak belirliyor.
The British Council ve Pozitif Sunar
REGGAE şiiR DANS
•ootoo*
o«o»o»o
oo**«oo
ooııtoo
o«o*o«o
toocoot
The
British
Council
Sami Güner'in anısına düzenlenen yanşma sergisi bugün Bursa'da açılıyor
4
Hani makineleriniz fotoğrafçdar
9
IHTOH KWESIJOHNSD
& THE DENNIS BOVELL DUB BAND
İSTANBUL
TAXIM Nightpark-
(Ayakta)
21 ŞUBAT CUMA
SAAT 21:00
ANKARA
Hacettepe Üniversitesi
M Salonu
22 ŞUBAT C.TESİ
SAAT 19:00 A
Cumhuriyet
Otgaıuzasyon POZtTİF 144 33 94
Bılec Satış Yerien İstanbul Vakkorama Taksım 151 28 88. Vakkorvna Suadıy« 360 90 90.
Ekspres Musıc (Ecıler) 163 86 II. Pozıtıf 144 33 94 Ankara Network Mu»c & Audıo (Tunalı Hılmı) 168 43 26.
Taylan Elektrooık (Aukule) 139 32 79, Dost 'Musıc Center" I2S 00 05.
MEHMET BAYHAN - Bir yol oldu. Fotoğraf dünyamızın ça-
lışkan delikanlısı Sami Güner'in 1915'te Priştine'de başla-
yan yaşamı, Bolu yakınlarında bir kazada beklenmedik
şekilde bitivermişti. Belki de ona yakışanı birdenbiresiydi.
Fotoğraflarında yansıttığı güzelliklerin bir yerlerinden çı-
kıp geliverecekmiş gibi.
Ailesi, 1922'de anayurda göçer ve
Aydın civanna yerleşirler. Lise, hu-
kuk eğitimi derken yirmi beş yıl süren
Merkez Bankası memurluğu başlar.
Arkadaşlan ile düzenli olarak toplan-
makta ve fotoğraf çalışmaktadırlar.
Şiir, müzik, fıkra, toplantılann ta-
mamlayıcısıdır. "însanlar kültüre
yatkındı, bu kadar kopuk değillerdı.
Bakıyorum da artık doyasıya gülen
bile yok. Kentler yığınlaştı, garıp bir
şeyler oluştu" demiştı
Bir ülkenin sosyal, ekonomık, kül-
türel ve teknolojik yapısındaki her ge-
lişme fotoğrafa duyulan ihtiyacı yeni
kanallara yöneltir. Yeni görüntüler
toplumun bakış açısını ve algılayışını
derinden etkiler. 1960 sonrasında ihti-
yaç duyulan fotoğraflar ile Sami Gü-
ner'in çalışkanlığı ve duygusal yapısı
bütünleşir. Takvimler, kitaplar, bro-
şürler için her ypreden görüntüler ge-
rekmektedir. Ulkesini çok seven ve
güzellikleri herkese göstermek çabası-
ndaki Sami Güner, daldaki meyveden
köylü güzelıne. dağın karından deni-
zın mavısıne. gün batımından tarihi
değerlere her konuya aynı coşku ile
yöneltir objektifini. Bir nesil, ülkenin
güzelliklerinin farkına ve fotoğrafın
tadına Sami Güner ile vanr. O dönemi
yaşamış hemen herkesin belleğinde bir
Sami Güner fotoğrafı vardır.
Türkiye'yi tanıtmayı görev bilerek
hazırladığı sergiler. otuzdan çok ülke-
yi dolaştı. Dernek çalışmalanna
katıldı, ödüller aldı. 1989'da Kültür
Bakanlığı Büyük Ödülü kendisine ve-
rildi. Çalışkanlığı, coşkusu, sıcaklığı
ve hoşgörüsü ile yakından tanıyanlar-
da unutulmaz izler bıraktı.
Bir akşam herkesi evine toplamıştı
Sohbetin koyulaştığı bir an kayboldu.
Arkada bir odası vardı, tavanlara ka-
dar fotoğrafladığı kitap \e takvimlerle
dolu, sanırım oradaydı. Biraz sonra
göründü; pantolonu dizlerinın üzerine
sıyırmış, topuklu papuç gıymiş, du-
daklarında ruj, kıntarak...
Şaşkınlığımı/ın getirdiği sessizlik için-
de o gür kahkahasını patlatmış ve
"Hani fotoğrafçılar. makineleriniz
nerede?" demişti. Sesinı tekrar duyar
gibiyim: "Hani makineleriniz fotoğ-
rafçılar? Şunlara bakın, ağaçlar, ci-
çekler, tomurcuklar, kelebekler. Bin-
bir türlüsü. Mutluluk, sevinç bunlar.
Daha da ötesinde bir şeyler ama anla-
tamıyorum. Fotoğraflıyorum fakat
doyamıyorum"... Babasından öğren-
diği bir ilkesi vardı, "Sofradan doy-
madan kalk ki isteğin canlı kalsın" ve
öyle yaptı. "Sizlere biraz olsun tattıra-
bıldiysem bu doyulmaz lezzeti, hatı-
rlarsını? belkı bir gün dostunuz Sami
Güner'i" demişti.
Bugün, son sergisini açtığı. gösteri
ve konuşmasını yaptığı Bursa'da, Bü-
yükşehir Belediye Başkanlığı'nın
Sami Güner anısına düzenlediği fo-
toğraf yanşmasının sergisi açılıyor.
Hem Sami Güner en güzel şekilde
anılı\or ve hem de fotoğrafımız gele-
nek olarak sürecek güzel ve gerekli bir
çalışma kazanıyor.