26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AYFA CUMHURİYET 24 ARALIK1992 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Anılanmdan: UnlüNoel Şarkısı... PENCERE AYŞE İLHAN, Tarih Öğretmeni (*) Y urtiçi ve yurtdışı gezi- lerimde yanımda taşı- dığım bir deftere anıla- nmı (günlük ya da gün- ce) yazmışımdır her za- man. Bu, vazgeçemedi- ğım bir alışkanlıktır. Yılın son ayındayız... Anıları didik- lerken. 1976 aralık ayında gerçekleş- tirdiğimiz Avusturya gezisine ilişkin yazılar dikkatimi çekti. Avusturya vc Viyana'ya çok seferimız var. Çünkü. l990'da kaybettığim sevgili eşim, Jeo- log Dr. Emin Ilhan. bir anlamda Avusturyalı (Viyana doğumlu) sayıla- bilir bir bilim adamıdır. Onun eşliğin- de Avusturya"yı dolaşabilmek büyük şansiı: o zor bulunur bir rehberdi . Sö- zü fazla uzatmadan notlanmı. anı def- terimdekileri hiç değiştirmeden aktar- mak isliyorum. İşte bir anı-söyleşi: 23 Aralık I976. Hallstatt: Yılın kuyruğunu Avusturya"da yakaladık. Şükür ki. bir kez daha bu güzel, ama yabanıl güzel gölün kıyısında. kayalık dağa yaslanmış. şirin mi şirin. güler- yüzlü. kilise ve mezarlığı bile görülme- ye değer Hallstatt'da bir kez daha yaşlı ve bücür iki kızkardeşin (Cian'lar) pansiyonundayız. İlk sabah: yine daha yataktan kalkmadan iyi hazırlanmıs, o kahve kokusu doldu burnuma. Sonra. nefıs bir kahvaltı. 19 aralıkta aynldık Ankara'dan motorlu ile. İstanbula gecikmeli vardık. saat 18.00'de. Doğru Kadı- köy'deki otele. Ertesi sabah Etiler'de görülecek işler vardı. onlan tamam- lavıp yine Kadıköy'e... Hazırlığımızı tamamlayıp Boğaz Köprüsü yoluyla saa: 16.0Ö"da Sirkeci'ye vardık. Trende- yiz. Herhangi bir denetim yapılmadı. Sınırda pasaportlara baktılar sadece. Tren ağır aksak gidiyordu. Bir bakıma biz daha Sirkeci'de bulmuştuk Avus- turya'yı. Avusturya'ya ail bir vagon içinde birinci mevki bir kompartıman- daydı yerlerimiz. Lacivert kadife döşe- meli. beyaz örtüler geçirilmiş yastı- klanyla rahat koltuklar. temiz perde- ler. Bu kompartıman. İstanbul'a geliş- te Avusturya'dan binen yolcularla do- luymuş. Temizlik için gerekli bütün malzemeyi tüketmişler. ama kompar- tımanı. ne yaptılarsa pek batırama- mışlar. İşte bu altı kişilik yerde biz. iki kişi yalnız ve rahat yolculuk yaptık. Gece 02.00'den sonra Bulgar sınınnı aştık. Ertesi gün 14.00-15.00 sularında Yugoslavya"daydık. Bulgarlar mutlu idiler sanki. Yugoslavya ise ferahtı adeta. Hemen restoran kurdular. eşi- min aldığı peynirli iki sandviç ivi hazır- lanmış ve lezzetliydi. Yavaşhk sürdü güzelim Avusturya'ya gırinceye dek. 21 aralık günü. Yugoslavya'da oldu akşamlar... Yugoslavya'nın son dura- ğı Maribor'u (Marlburg) atladık; ış değişti. Avusturya trenleri uçuruyor- du bizi. Geldik Steiermark eyaletıne: gecikmeyi atmak için Graz istasyo- nunda fazla beklemedi tren. Bruck'ta indik. Şehirler, kasabalar karlar altın- da. Çam ormanlan. güzelim dağlar. dantelleşmiş ağaç dallan: trenlere ko- şan okuî çocuklan. herkes mutlu gibi geldi bana. Karnı tok. sırtı pek. terte- miz insanlar. Konuşurken şöyle de- dik. "1976-77 arası en uzun geceleri yollara ve varacağımız Hallstatt Gö- İü'ne ekiyoruz. gün gelir ne biçeriz ki?" 22 aralık günü. öğleden sonra, 15. 00"i geçerken saaı vardık Hallstatt"a. Canım göl. küçük vapur. yardımsever. terbiyeli insanlar... "Cian'"lan onanm içinde bulduk. Yorgunluklanna kar- şm iki bücür hanım bizi tekrar gör- düklerine seviniyor. çok sevdiklerini belli ediyorlardı. Güleryüzlü. iyi evsa- hipliğini hiç unutmuyorlar. . Eşim. "Wir zvvei alte Teppen sind wiedereinmal hier" (Bızikiihtiyarbu- nak bir kez daha buradayız işte) dıye- rek onlan güldürdü. Avusturya'ya girdiğimizden beri çok coşkulu ve mutlu olan eşim. Viya- na'nın Noel gürültüsüne düşmediği- mızden memnundu. Bu yüzden Halls- tatı'ı yeğlemiştik. Kiliseleri görünce eşim. "İşte çıkti şeytan kuleleri" dedi. Üzerinde durmak istediğim bir husus var: Batılı uygar kişi. ancak kendi gıbi olanı muhatap sayıyor ve o kafada olana inanıyor. Büyükler büyüğü sev- gili Atatürk. gerçekleri eksik-siz gör- müş ve o güzel parmaklarıyla yollan göstermiş bize. Lakin şimdi gelip gör- sün ne haldeyiz. Yugoslavlan sepetledikten sonra ilk Avusturyah görevli pasaport denetimi için göründü. Temiz. nazik ve akıllı. Adeta utanırcasına soruyordu her şe- yi. Arkadan gümrük denetimi; diplo- mat gibi bir adam. Ölçülü veciddi. So- ruyor: "Sigara. içki. halı var mı?" Eşim yanıtlıyor ve o "Size inanıyo- rum" deyip gidiyor. 24 aralık sabahı. Cian'lar onan- mdan yorgun. ama yine o mıs gibi ne- fıs kahvaltı hazır. Ve bücürler Noel için gerekli coşkuyu eksiksiz gösteri- yorlar. Kahvaltıda konulan peçeteler Noel desenleriyle süslü idi. Anı olarak bize birkaç tane verdiler. Ertesi günü ise kahvaltıdan sonraki yürüyüş sırası- nda dorıuyorduk az kaldı!.. Dün sü- rekli kar yağdı. Hava azdı da azdı ve kar fırtınasına vardırdı işi. Akşam saat 17.00'dekı dinsel töreni görnıek için kiliseye gittim (Sevgili Nazım bir şii- rinde "Ben ne Tarih hocasıyım ne de coğrafya beni ancak , dört köşe boş bir anbar kadar alakadar eder Aya- sofya" demiş ama. ben hem tarih ho- casıyım hem de coğrafya. Beni çok il- gilendirir kiliseler). Buranın K.atolik kılisesi kasabanın tacı; çok güzel gotik bir yapıt. Durumu görerek. yine dert- lendim bir Müslüman olarak. Dininin dilini anlamayan insantenmızı anı- msadım. Kilisedeki müzik yüreklere işliyor- du: Ünlü. tüm Batı dünyasında çok sevilen Noel şarkısını pek beğendim: "Stille Nacht, Heilige Nacht" (Kutsal Gece, Sessiz Gece). Bu şarkının öyküsüne gelince: Noel gecesinden kısa bir süre önce, köyün küçük kilisesinin orgu bozulur. Kilise papazı ve köy öğretmeni ne yapabile- ceklerini konuşmak üzere bir araya gelirler. Ancak, orgu onartacak parayı bulamazlar. Köy öğretmeni keman çalmaktadır; papazın ise kalemi kuv- vetlidir. Bunun üzerine karar verirler: Papaz güfteyi yazar, öğretmen ise şar- kıyı besteler! 24 aralık akşamı bütün köy halkı kilisede toplanır. Öğretmen kemanını çalarken hep bir ağızdan Noel şarkısını söylerler. İşte bugün dünyaca ünlü Noel şarkısı "Stille Nacht, Heilige Nacht" böyle ortaya çıktı. Söz konusu köy sanınm Yukan Avusturya-Salzburg eyaletleri sınınn- dadır. (*) "İki Gözüm Ayşe" kitabının ya- zarı. Sabahattin Ali'nin sevgjli arka- daşı. ARADABIR Dr. HAMDİ UĞUR Bursa Tabip Odası Yön. Kurulu Üyesi Gerçeküstü Fantezi! Dünyada, Doğu ile Batı karşıtlığından. kuzey ve güney karşıtlığına göre daha çok söz edilmiştir. insanın tarihi -sosyolojik anlamda- Doğu ile Batı arasındaki gel-git- lerden oiuşmuştur diyebiliriz. Belki de insanlar, dünya- nın düşey eksenine göre yatay ekseninde hareketetme- yi daha çok seviyorlardır! Ya da insanların bu yönde ha- reketliliğini sağlayan bugüne kadar bilmediğimiz ant- ropolojik. jeolojik hatta genetik bazı kurallar vardır! Doğu toplumlarında ekonomik altyapının yavaş devi- nim gösterdiği, geleneksel olanın değişiminin de bu öl- çüde ağır kaldığı söylenebilir. Büyük Fransız Devrimi- nden sonra Batı hızlı bir değişim süreci yaşamış ve ger- çek anlamda cağı atlamıştır. Bu dönem içinde Doğu ve Batı insanı arasında kimlik açısından da farklar ortaya çıkmış ve birtakım genellemelere gidilmiştir. Mustafa Kemal, Doğulu olmayı "bir lokma bir hırka ile yetinmek" ve "öteki dünya'ya bağlı olmak anlayışı iletanımlamak- tadır (1). Goethenin Doğu-Batı Divanı adlı eserinde Ha- fız'a ithaf edilen bir şiirde Doğulu olmanın öze'ükleri il- ginç bir şekilde dile getirilmiştir. Doğu insanı soyutla- maya yatkın, mistik yanı ağır basan, yazgıcı bir yapıda- dır. Batı insanı ise pragmatist. pozitivist ve Fransızların "principe de causalite" dedikleri "nedenselci'dir. Yüzü Batı'ya dönük, ancak, ayakları Doğu'ya bastığın- dan olsa gerek, ülkemizde her iki kimliği birden göste- ren kişilere rastlamak olasıdır. Yazgıcı olmadığımtzı be- lirtip ardından sağ elimizle sağ kulak mememizi hafifçe aşağıya çekip dudaklarımızı büzüp şeytanın kulağına kurşunu gönderen ritüeli yaparız. Yirminci yüzyılın son onyılında "kırılan kolu yen içinde bırakır", "kan içip kı- zılcıkşerbetiiçtim"der."sözügümüş","sükûtualtın" ya- parız. Kuşkusuz mide kökenli hazlar insanlık tarihi kadar es- kidir ve insan soyunun devamı için gereklidir. Tarihin bir döneminde, insanların mide-bağırsak sistemleri ile dü- şündüğü ve duygulandığı, hatta kötü düşüncelerin kay- nağının dalak olduğu yaygın olarak bilinen bir konuydu. Ünlü Fransız şairi C. Baudelaire -belki de bu nedenle- melankolik şiirlerini "Spleen (Dalak)" başlığı altında toplamıştır. Gelişim içinde düşünce ve duygulanımın beyinsel bir işlev olduğu anlaşılmış ve "serebral kortikal hazlar" üst düzeydeyerini almıştır. Saint-Saens'ın "Introduksion ve rondo kapriçyo" adlı eseri size doyumsuz tatlar sunabi- lir. Doğu, Batı, değişim derken yazı fantezik bir boyut ka- zandı. Biraz da gelişim içinde geleneği sorgulayalım derim. Geleneğin değişimi zorunludur, ancak kolay ol- mamaktadır. Yeni, annesi 'gelenek'ten, zan-.an ebe'nin katkılarıyla doğar. Üretiminde bilimsel ve estetik anlamda günün evren- sel değerleriyle buluşma kaygısı olan insan, geri kalmış üretim ilişkileri ve bunun üzerine yapılanan aktöre (ah- lak) değerleri ile ister istemez çatışmaya girer. Çünkü yaşanmışlığm giysisini yaşanılmakta olana giydiremez- siniz. Bu çatışma, doğal olarak değişimin lokomotifini oluşturur. Değişimi ve gelişmekte olanı duyumsamak toplumsal yaşam içinde insanların vazgeçemeyecekleri ödevleri olmalıdır kanısındayım. Sözü, genelden özele getirmek istiyorum. Söz etmek istediğim konu, son zamanlarda tıbbi etik (medikal et- hics) olarak sıkça duyduğumuz "tıp meslek ahlakı" ola- rak da anılan konudur. Bu konuda eski ile yeniyi tartmalı ve yeni yaklaşımları araştırmalı. tartışmalı, "Doğu" ku- maşından olan giysimizi bilimsel yaklaşımla elde edile- cek yeni ölçülere göre dikmeliyiz. Ülkemizde hekimlerin, "icra-yı sanat" ederken uymak zorunda oldukları kurallar yasa ve tüzüklerfe belirlen- miştir. Ama, bu yasa ve tüzükler içinde en genci 32 ya- şındadır. Güncelleştirilmeleri zorunludur. OKURLARDAN Şayın Toptan'a açık mektup ŞKI anda eğiıiın öğreiim durumumuzda oldukçaağır sorıınliirkı karşı karsıvav ız. Z;ım;ınla. gayrcllc cö/ülme\ecek sorunlardcğil bunlaretbet. Ben bir vcli, bir uüandaş, olarak küçük birnoktavı vurgulamak isliyorum. Okullarımızda bclli birsiyasigörüşesahip öğrctmcnlcrfki herkesin birdünya göriişü olması doğaldırlçocuklarımıza sclamlaşmayı öğrcıirken "merhaba öğıeımenim ' yerinc.•'Selamunaleyküm öği'cıınonim"demcyezorluyorlar.Çocuklar"güna\dın" domcyc bile çckiniyorlar. Bundan daha güzel bir Türkçc varmı 'Çocuğunıöğreımcnini "merhaba "diyerck sclamladı seöğrcuııcni oıuı sokaktaazarlayabildi. Çocuk acgcldiğindcmoralioldukça bozukıu. Ben bir vcli olarak öğrcimcnini görüp böyledavranmaması gerektiğını söylcnıek isicdiyscm dc vazgcçıinı. Çünkü çocuğungolecv'ğiolumsuzclkilcncbilirdiyedüşündüm. Rcsmi nıiclici olan orlaokul vc liselcnnıi/dc lıatla ümvcrsiıctcrimı/dcbirmodahalinegcldıöğretmenc "Sclamunalcykiım"dcmck. Birgcnelgcileöğıeimenlcre resmi selamlaşma bıçimi ilclilsc iyi olurdü'jüncesindeyim. Ali Altınel TARTIŞMA Psikoloji ve psikolojik danışmanlık P sikologlar Derneei adına IOAralıkl992 tanhli Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan bir yazıda "rehber öğretmen", "eğitimci" gibi unvanlar verilmiş bir grup "farkh mcslck'elemanının. psikologlar arasına sokulmaya çalışılmasından yakınılmakıa ve psikolojik hizmetler için yetişmiş sayılmayan "eğitimde psikolojik hizmetler - psikolojik danışma ve rehberlik" bölümü mezunlannın Psikologlar Meslek Yasası kapsamına alınmalanrun doğru olmayacağı savunulmaktadır. Milli Eğitim Bakanhğı'nın Rehberlik Hizmetlen Yönetmeliği'nde okullarda verilen psikolojik hizmetlerin, psikolojinin amaçlanndan olan. davranışın değiştirilmesi vc geliştinlmesi amacına yönelik hizmetler olduğu belirtilmektedir. Okullarda. rehberlik vearaşurma merkezlerinde, öğrencilerin başansızlık. uyumsuzluk gibi sorunlannın giderilmesine ve saalıklı bir kişilik geriştirmelerine yardımcı olmak üzere yapılan çahşmalar hem psikoloji hem de eğitimde psikolojik hizmetler bölümünü bitirenler tarafından yürütülmektedir. Rehber öğretmenlik buelemanlann Milli Eğitim BakanlığYndaki kadro unvanlandır ve YÖK tarafından da benimsenmiştir. Dolayısıyla eğitimci adıyla bir unvan kullanılmamaktadır. N . L6VIII6 (ILLUSTRATION AMERICAN SHOVVCASE) Okullardaki rehber öğretmenlerin verdikleri hizmetler. üniversitelerdeki psikolojik danışma ve rehberlik merkezlerinde verilen hizmetlerden sadece hizmet verilen öğrencilerin düzeylerine göre olması bakımından Farklılık gösterir. Bu iki alanın birçatıaltında öreütlenemeyecek kadar farklı olcluğu öne sürülse de bu farklı alanlarda eğitim görenler aynı kummlarda. aynı psikolojik hizmetleri yaparak çahşmaktadırlar. Aynı işi vapan iki meslek elemanından birisi yasa kapsamına alınır diğeri dışlanırsa. ileride kurulacak olan meslek odası. kendisıne üye olmayan meslek elemanlan tarafından verilen psikolojik hizmetlen denetleyemeyecektir. Bu dunımda rehber öğretmen olarak çalışan psikoloji bölümü mezunlannın meslek odasına alınmalan konusu da Bağ-Kur emeklisi ve KDVedekkıyak ^ ^ T F' emekliÛk % / yasasının, ^f emeklilerin I anayasadaki _^L_ eşitlikilkesıne aykırı olmasından dolayı emeklilik yasasının iptalini istiyoruz. Şöyle ki: Meclis'teki milletvekilleri için yedek kıyak emeklilik yasasını çıkanrken Bağ-Kur emeklilerinin aldıklan aylık maaş mutlaka göz önünde tutulmalıdır. Meclis'teki milletvekilleri ayda 26 milyon abrken Bağ-Kur emeklilerinin aylık maaşlan: 6. basamak 550 binTL,II.basamak840bin TL. 12. basamak 900 bin TL'dır. Her gün yapılan zamlarla F-ığ-Kur'lulannne kadar büyük bir sıkıntı içinde olduklannı sizlere hatırlatınm. Sayın İnönü koalisyon ortağı olduğunda verdıği her beyanda Bağ-Kur'lulan sıkıntıdan kurtaracağını. bunun için çahşmalar yaptığından bahsediyordu. Hatta. "Bakanlar Kurulu'nda hazırlanan tasanyı Meclis tatile girmeden Meclis'esevk edeceğiz" diye her konuşmasında tekrarladı. Meclis tatile gjrince Sayın İnönü. "Bağ-Kur tasansını eylül ayında Meclis'e vereceğiz" beyanında bulundu. Eylül geçti. aralık sonuna geldik. Sayın İnönü. Bağ-Kur tasansından hiç konuşmaz oldu. Yoksa tasan rafa mı kaldınldı. Yoksa Sayın İnönü'nün konuşması yasaklandı mı? Bir beyan istiyoruz. 9 Aral'ık 1992 tanhli Sabah tartışmalara yol açabilecektir. Öte yandan lısansı psikoloji, lisansüstü eğitimi psikolojik danışmanlık ve rehberlik alanında olan elematılar olduğu gibi lisansı psikolojik danışma ve rehberlik olup lisansüstü eğtimini psikoloji alanında yapanlarda vardır. Bunlardan hangj gruba ait olanlannyasa kapsamına alınacağı bir diğer tartışmcr konusudur. Eğer bu gruplardan herhangi birisi yasa kapsamına alınacak olursa bu dunımda psikologlar odası için gerekli olan üye sayısının yeterli olup olmayacağı sorusu akla gelmektedir. Yasa tasansının gelişmiş ülkelerdeki psikoloji birliklerinin yönetmelikleri incelenerek hazırlandığı belirtilmektedir. Bu konuda en geniş örgüt olan Amerikan Psikoloji Derneği'nin şemsiyesi altında birçok psikoloji dallannm yanında Amerikan Rehberlik ve Psikolojik Danışma Derneği de 17. alt bölüm olarak temsil edilmektedir. Psikologlar Hakkında Kanun Tasansf nın bu gerçekler ışığjnda. alanda çabşan kişi ve derneklerin de düşünceleri alınarak. aynntılı olarak tartışılması ileride doğabilecek sıkıntılann şimdiden önlenmesi bakımından yararlı ve önemli görünmektedir. Dr. Fidan Korkut Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Yönetim Kurulu Adına eazetesinde, gelir vergjsinin %25'likdiliminin%15'e düşeceği, buna karşılık gıda maddelerinden alınan KDV'nin %6'dan %8'e çıkanlacağı bildiriliyor. Sayın Başbakan Demirel'den. gelir vergisi veren beş milyon kişi varsa bunlan sevindirirken altmış milyon vatandaşı da düşünmesini diliyoruz. Bu vatandaşlar da. sizin meydanlarda "benim emeklim' dediğiniz vatandaşlardır. Hüseyin Şavlı Bağ-Kur emeklisi Öğrendlerden fazla bir şeybeklemeyin enuz ortaokulday- ken beynimize aşılanan üniversite öğrenımı. sonunda bize de kısmet oldu. Dersanelere yatırdığımız paralardan sonra kazanamasaydık, tepkilerne olurdu acaba? Ya kazandıktan sonraki sorunlar° Önce kayıt derdi. derken yerleşim sorunu ve acemiliğin getirdiğı tedirgınlik. Bunlan hemen hemen atlattık. Ama henüz sorunlanmız bitmiş değil... Bunlardan birini. geçtiğimiz günlcrdeyaşadık. Sabahın köründe. her zamanki gibi. daha ilk durakta tıklım tıklım dolan otobüse binmeye çalışlıvsak da. şoför. İcapılan kapattığı gibi gaza bastı. Dikiz aynasını kullanmıyorolmalı ki, üzerimize sürdü ve arkadaşlardan birininayağına çarptı. Doktora götünmemiz gerekiyordu. İşteasıl koşturmaca. o zaman başladı. Bir taksiye atladığımız gibi rjevlet Hastanesi Acil Servisi'ne gittik. Gitmez olaydık. "Daha'ağır vakalarla ilgilendikleri için" (ne ilgiydi ama!). ne olduğuna bile bakmadan. Röntgen Servisi'ne havaleettiler. Formalitelerin 5 günden az sürmeyeceğini öğrenince, hastaneden aynlmak zorunda kaldık. (Bu olaydan 3-4 gün önce. aynı arkadaşımız, mide ağnlanndan yakındığı için, gece Acil Servis'e kaldınlmıştı. Hiçbirücret ve formaliteye gerek duyulmamış. yalnızca adı. soyadı ve adresi alınarak. gerekli muayene ve tedavi yapılmıştı. Bu geçen süre içinde yasalar mı değişmişti acaba? Yoksa, yanımızda "aklı başında" bir büyüğümüz olmadığından mı bu muameleye reva görülmüştük?) Yine bir taksiye bindik (çünkü başka araç yoktu). Şoför. bizi en yakın özel dispansere götürdü. Bir röntgen çekiminın 225 bin lira olduğunu duyunca, girmemizle çıkmamız bir oldu. Bu arada arkadaşımızın ezik ayakla neler çektiğini, herhalde tahmin edersıniz. Ardından ikinci bir dispanser bulup oraya girdik. Doktor, muayeneden sonra röntgene gerek olmadığmı söyledi. Ama elbette 165 bin lira gibi bir hesabı ödetmeyi de ihmal etmedi... Bu, belki de çok basit görünen olayın. bizim küçük arkadaş grubumuzda ne büyük bir karamsarlık yarattığını, sizlere ifade edebilmem. gerçekten çok güç. Fakat. şu kadannı söylemek istiyorum: Öğrencıye bunu reva görenler, sakın ola ki ileride onlardan fazla bir şey beklemesinler ve hele hele "Şimdiki üniversitelide de hiç iş kalmadı canım" falan gibi yargjlamalarda bulunmasınlar. Nevin Yılmaz Anadolu Üniversitesi Politik kaos B ugün Türkiye'de tamanlamıylabir politik kaos yaşanıyor: Bir yandan dışımızda yaşanan hızlı değişimin dayatmalan, öbür y andan da 12 Eylül'ün yarattıği siyasi dağınıklık yetmiyormuş gibi siyasilenn kişi ya da grup çıkarlannı ilkesel aynhklar gibi sunmaya çalışıp farklı oluşumlara gitmesi. Bütün bunlar. Türkiye'nin gündeminde bulunan ciddi sorunlann çözümünü gittikçe zorlaştıran düzensizlikleri arttırmaktadır. Oluşan bu olumsuz tabloyu orıadan kaldırabilecek tek eüç (SHP.CHPveDSP'nin birleşmesini hayal edemediğim için) her türlü dezavantajına karşın sosyal demokrat secmendir. Ancak halkın bu olumsuz tabloyu ortadan kaldırabilmesi için anlamsız aynlıklan ona anlatabilecek ve geleceğine ilişkin çözümler sunabilecek bir partiyc ihtiyacı vardır. Kim ne derse desin. bu parti de herşeye rağmen SHP'dir. M.Necati Yağcı İnş. Müh. Ankara Ortak Tarih?. Kimi ders kitabı Türkiye'de basılacak, bütün Türk cumhuriyetlerinde ortaklaşa okutulacakmış; Milli Eğitim Bakanlığı'nda bu yolda çahşmalar başlamış. Gelin görün ki tarih ve edebiyat kitaplarında değişiklik yapmak gerekiyormuş. Çünkü Özbekler, ünlü Ankara savaşına takılmışlar; Yıldırım Beyazıfı tutan bölümler tedirginlik yaratmış; Ti- mur'u barbar sayan yaklaşıma bozulmuşlar. Kimi kar- deş cumhuriyet, Çaldıran savaşını anlatan sayfaların değişmesini istemiş; bizim ders kitaplarının yazdığı doğru değilmiş; Şah ismail, Yavuz Sultan Selim karşı- sında yenilgiye uğradıktan sonra karısını ve tahtını bıra- kıp kaçmamış... Bütün Türk cumhuriyetlerinde okutulması için edebi- yat kitaplarımız da gözden geçiriliyor. Nâzım Hikmet, bizim ders kitaplarında yok. Oysa Orta Asya'daki eski Sovyet cumhuriyetlerinde, Nâzım, okul- larda öğrencilere belletiliyormuş. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Rıfat llgaz, Aziz Nesin, Kemal Tahir gibi solcu yazarlar, yasaklı sayıldıklarından, şimdiye kadar bizim ders kitaplarına girememişler. Ortak kitaplar bütün Türk cumhuriyetlerinde okutula- cak, ortak kültür pekiştirilecek... • Tarih kitaplarının değiştirilmesi doğal sayılmalı... Tarihe bakış açısının yalnız bizde tartışmalı olduğunu da söyleyemeyiz. çok beğendiğimiz ve özendiğimiz Av- rupa, bir bakıma Batı uygarlığının beşiğidir, bir bakıma da gezegenimizin başında püsküllü bela ve insanlığın yüz karasıdır. Nasıl oluyor bu? Birbirine zıt iki değer yargısı bir yapı- da nasıl bütünleşiyor? Çünkü insanlık tarihinde şimdiye değin 'sömürüsüz uygarltk' kurulamadj. Büyük uygarlıkların temelinde, acımasız bir sömürünün yattığı belirlendi. Sömürüsüz uygarlık deneyimleri bugüne kadar başa- rı kazanabilmiş değil; ama, insanoğlu bu tasarımını da elbette bir gün gerçekleştirecektir; çünkü tarih, sömürü- ye karşı savaşımla yürüyen bir sürekli çizgiyi izliyor. Avrupa, kendi içinde bir bakımlı bahçedir, örnek diye gösterilir; özenilir Batıya.. Oysa, Batı yalnız Batı'da başlayıp bitmiyor; Avrupa'- nın siyasal ve ekonomik coğrafyası, derin ve yaygın bir sömürü topografyasından oluşur. Amerika'da yaşayan yerliler için Avrupalı bir beladır, kıt'aya ayak bastığı gün- den başlayarak süregelen bir soykırımın canavarıdır. Doğu'ya Haçlı seferleri de yüzyıllar boyu sürdü; ardın- dan sömürgecilik ve emperyalizmin saldırıları başladı; Afrika'nın yağmalanması içleracısıdır. Avrupalı, dünya- yı paylaşmak hırsında kendisini yitirip20'nci yüzyılda iki kez boğazlaştı. Birinci Dünya Savaşı'nda 10 milyon, ikin- ci Dünya Savaşı'nda 40 milyon insan yok oldu. İnsanlık tarihinde hiçbir coğrafyasının insanı, Batılı kadar canavarlaşamadı; ama, çağdaş insan da bu tarih cehenneminden türemiştir. • Avrupalının gözünde Türkler "barbar" sayılır; Os- manlı, Viyana kapılarına dayandığı zaman Avrupa'da anneler çocuklarına gözdağı vermek için: -Sus, derlermiş, Turklergeliyor... öcü gibiymiş Türkler.. Avrupalının resmi tarihinden kitlelerin bilincine işle- yerftortu, bugünler için de geçerlidir. Bizim resmi tarihi- miz de elbet kaçınılmaz türetimini topluma işleyecekti. insanlık daha tarihe yaklaşımda ortak paydaları sapta- yıp benimseyebilmiş değil.. Şimdi ortak paydalar, Türk cumhuriyetleri arasında aranıyor. Ne tuhaftır ki Ana- dolu'daki tarih yorumu, kimi yerde Orta Asya Türk cum- huriyetlerindeki ders kitaplarına ters düşüyor. Yararlı dersler çıkabilir bu tartışmadan; tarihimize da- ha yansız bakmasını öğrenebiliriz. CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ'NDEN ARMAĞANLIKÎTAP KAMPAN YASI. ÜYE OLAN VE OLMAYAN HERKESE, TÜM OKURLARA... 7-31 ARALIK 1992 <>35'e varan indirimler... 150.000-T.L'ya kadar armagan kitap Cumhuriyet Kitap KulUbUTaksim Mağazaıruzda (Isüklal Cad. Zambak Sokai. 4/1 Fransız Konsolosluğu yanı) dilediğiniz kitabı seçın, armağan paketinizi ve sürpriz hediyenizi aiın. KAGfTVEMADENI PARAVEPUL KOUEKSİYONU ADNAN ATAÖVER'in eseri • Başlangıcırtdan günümüze Türk kağıt ve madeni paralar • Fotoğraflan , o günkü ve bu günkü değerleri • Konusunda emsalsiz bir kitap • Pul nasıl biriktirilir.nasıl muhafaza edilir.nasıl değertendiriiir Yeni başlayanlar için kılavuz kitap İSTEME ADRESİ: PK. 482 Sirkeci - istanbul 34434 PostaÇekiNo: 172294 M/dOSOft WORKS 2.0 TAMAMI TÜKKÇE IIUME IJtEH II m i TABANIIIUME IJtEH EIEITIONİI UILO m i TABANI flimOHİI ILfTljih 147$ NÖR ÛRÛMUK ıÇIK IUVHIL «IWNUTÎK/[Ü«OCMD BYI.NTERFIX LTD 9(I)338-OIO28(I)]46-8S5I mlCfOSOft® Windows 3.1 Türkçe! +29 TÜRKÇE FONT 260$ DI&K ÛKÛMIİK tÇİM IMIIKIİ mA/MSTtll/ElffiOCMS BYINTERFIXLTD g(l)338-OI02g(l)346-8S5l KALIN MAVİ BİR SES MEHMET BAŞARAN'ın seçilmiş öyküleri Cem Yayınevi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle