28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 ARALIK1992 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Şahin Kaygım'un 6 her fotoğrafı, heyecan verici, gizemli bir yolculuğa çağrı, her biri sanki bir uzun fılmdi' MEHMETBASUTÇU PARİS - Acı çekmek. ınsa- noğlunun ortak yazgısıdır. Ba- na öyle gelıyor ki. aslında ınsanı güzelleştiren bir yazgıdır bu .. Hele olabıleccğin en güzelını. en iyisini yaratmak içın harca- nan titiz çabalann damıttığı acı ya da sıradanlığa. ikiyüzlülüğe. lüm çırkinliklere. tutarsızlıkla- ra ve kötülüklere karşı verilen savaşın verdiği acılar söz konu- suysa... Şahin Kaygun bu türacılann yücelttiği bir insandı. Bedcni acılar içinde bunalırken bile is- yan etmemiş. yüreğindekı gü- zellığj daha da tomurcuklandır- mayı başarmıştı. İçin ıçın eridı- ğı son haftalarda bile calışmala- nnı sürdürmekte gösterdiği ka- rarlıbkla. hastalığa karşı verdiği bılinçli savaşla. yaşama bağhlığiyla. neredeyscçevrcsin- dckilere moral vcrmişti. Hcm onun yavaş yavaş eriyişini üzüntü vc çarcsizlik içinde izli- yor hem de her şeye karşın ya- şam ve insan sevgisiyle dolup taştığını görmekten gurur du- yuyorduk. Güzel yaşamak kadar. güzel- liğini yitirmedcn ölebilmek de çok önemlidir diye düşündüm son aylarda. Şahin her zorluğa. her olumsuzluğa ve karşısına dikilen tüm kötülüklerc karşın iştc bunu başardı. Tutkulannı vaşayabilen, za- manı \e insanlan yaratıcı kol- larla dolu dolu kucaklamavı başaran. sonra da ne yaşama ne de insanlara küsmeden. ardı- nda bir dizi güzel yapıt bıraka- rak bu acayip dünyamızdan çe- kip gıdebılenlerc. "ne mutlu" de- mek geliyor içimden. Şahin Kaygun'un yüreğinde- ki sevgi kaynağının son ana dek kurumayacağını biliyordum. Kanıiına ıki hafta önce tanık oldum. Son bırotomobil yolcu- uğuna çıkmıştık birlikte. Di- reksiyonu ona bırakmayı kabul etmem. yüzüne laptaze bir sı- caklık gctırmişti. Kilyos yolu- nun dönemeçlerinde, neredeysc lüm yolu kaplayan kömür kamvonlannı geride bırakarak yol alıyorduk. Tekerlekler bo- zuk asfaltın çukurlannda hop- lavıp zıpladıkça ağnlan depre- şen Şahin. otomobılını okşar- casına sürüvordu. Yumuşak ve hızlı... Benden dahadikkatliydi sankı: usta sürücüydü; yola ha- kimdi. Akşam karanlığında gü- zelfilmmüzikleri dinleyerek ki- YiireğindeMsevgikaynağı hiç kıımıiuuh İnsaıt olarak kıvücrmlı bir kişiiiğe sahipti ŞaMn Kaygım. Bedeni acılar içinde bunalır kenbile isyan etmenüş, yöreğiadekj dahada tomurcuklandır mayı başarmıştı. lometrelcriyuttuk. Durupbirer çav ıçtik. Kötüydü çaylar... Sonra tatlı bir sohbcıc daldık. Çırkinliklerden. sığlıklardan. bcncilliklerden. arkadan takı- lan celmelerden söz edıyor- duk... Bir ara. "Biliyor musun Basutçu?" dedı Şahin. "Benim bir bedduam vardır kölü insan- lar için." Bir an. "eyvah!" de- dim içimden. yoksa Şahin demi bazı duygulann doğal kolaylı- ğına kaptınvermişti kendisinı? Yanıldığımı hemen anladım. Çünkü. "Onlann bir daha dün- yaya iyi insanlar olarak gelme- lerini dilerim" diye lamamladı sözünü... Aslında. ince bir mı- zahı damıian. derin anlamlı hınzır bir bedduaydı bu. Gele- ceğe umutla bakan ıyimscr bir msanın güzel bir duasıydı ışiltı- ğim. Ey evrenin hükümdan! Şahin'in duası kabul oluna da. bu dünya daha iyiye gide! Öyle va. eğer tüm kötülcr. iyi insan- lar olarak gelirlerse ycnıden dünyaya gezegenimız. üzerinde yaşanmaya değcr güzcl bir cen- nete dönüşmez mi? Böyle bcd- dua dostlar başına... Sevdiğiniz bir msanın ölüm haberi. kaçınılmazlığını nc ka- dar uzun zamandan beri bilıyor olursanı/ oiun. duygulannızın lümünü duygusallığın sınırlan dışında tutmanıza olanak lanı- maz. Bu gerçeği göz önunde bulundurarak. yazımı. ıki ay önce Şahin Kaygun"un yeni çı- cı ince kişiliğini ve sıcak dostlu- ğunu... Şahin ile ortak bir mıkumuz vardır: Yolculuk... Bırbirimizin pcşinden çok koştuk. Gün gcl- di. uçaklarla. otomobillerle sankı köşe kapmaca oynadık. Londra. Isıanbul. Paris. Dat- ça... lcsinc canlı. dcvingen. derin ve yoğundur. Dilcrseniz. hcrbiriy- İc bir buçuk saat beraber olabi- lirsıniz. Halta. bu zaman parça- sı yctmcycbilir de o fotoğraf labloyla içli dışlı olabilmek. onu doya doya kucaklayabil- mck için. (...) Bu bağlamda. fotoğraftan çok doğaldı. Öyle ya. sanatlann en lazesi sinema. tiyatrodan müziğe. edebiyattan resime dek her alana kucak açan bir sanat dalı değıl midir? LJstelık. araş- tırmaci. deneyci ve titiz bir sa- natçı kişiliğı coşkulardan coş- kulara sürükleyccek kadar da yeniliklere açık. henüz sertleş- Iç)ahin Kaygun. bir fotoğraf karesini. elinde fırçasıyla kat kat yeniler. içeriğini didik didik ederek genişletir ve yüreğindeki yaratıcı damarlarda tutkuyla kaynayan esinle besleyerek o karenin köşelerini sonsuza dek itme- >e çabalar... Ve renkli. cıvıl cıvıl ya da hüzünlü. boynu bükük ama çarpıcı. büyüleyici. tükenmek bilmeyen bir sanat alevine dönüştürüverir. İşte. böyle bir yaşam suyunun daraıtıcısıdır Şahin Kaygun: sözcüklerin tam anlamıyla özgün ve özgür bir yaratıcıdır. kacak bir albümü ıçın kale aldığım bir meının bazı bölüm- lerinı buraya aktararak nokla- lamak ıstiyorum. Şahin Kaygun'un önce sine- masını tanıdım. sonra fotoğraf- larını. A\nı zamanda da varatı- Buluşamadığımız zamanlar ıse ıclefona sanlır. kısa ama gü- zcl yolculuklar vapanz... Aslında. Şahin Kaygun'un her Ibloğrafı. hcyccan verici. gi- zemli bir yolculuğa çağndır: her biri sanki bir uzunfilmdir.Öy- başlayarak resimle sarmaş do- laş yürüyen. yürümek de nc söz. hoplayıp zıplayarak yükselen; böylcce bir üçüncü böyutu da koordınatlan arasına katarak gelişen bir sanat çızgısinin sine- maya dek uzanması kuşkusuz memiş bir hamuru vardır. Bu niteliklcriyle sinema, Şa- hin Kaygun için biçilmiş kaf- tandır. Türk sinemasının kro- nik bunalımı içinde. Şahinle birlikte taptaze. umut veren bir sesdoğmuştur. İlk fılmi"Afıfc Jale'yi daha iz- lcyememişken. ikinci özgün ça- lışması "Dolunay" ilk kez 1988 yılının ilk aylarında. Parıs'te. Cannes Fı'lm Festivalının •Eleşlirmenlerin Haftası' (Se- maine lnternationale De La Critique Francaisc) bölümü- nün seçici kurulunda görev ya- parken karşıma çıktı.. Yedi ki- şilik kurulumuz "Dolunay'ı so- nuna dek ılgiyle izlemiş. nısan ayı başındada, yaklaşıkyüzelli aday arasından oluşturduğu yedı filmlik son Iisteye almıştı. İçtenlıkle. kararlılıkla savun- duğum "Dolunay'ın. o güne dek hıç karşılaşmadığım yönet- menı Şahin Kaşgun'u. ilk ola- rak İstanbul Festivali sırasında kendisine mutlu haben getirip kutladığım günlerde tanıdım. Yumuşak ama kararlı, titiz \e sevecen ince kişıliği. ne yalan söyleyeyim şaşırttı beni. Tüm doğal kuşkuculuğuna ve girdıği tüm sanatsal kavgalan1 - karşın kendine güveni zedclenmemiş gururlu kişiiiğivle. bu tür ilişki- lerden en ufak bir yarar dahi beklemevecek olgunlukta bir sanatçıyla berabercjim. (...) Şahin Kaygun. klasik sinema dilini kıvılcımlı bir başanyla ge- lişıirerek. süssüz ve özenli bir mizansen çalışmasının hizme- tinde kullanıyor. Ne bir telaş var. ne de güzelliklerin tadına varalım dcrken içine düşülüve- ren ağırlık. . O kamera ki, za- man zaman, yavaş ve şcfkatli bir devinimlefilminkahraman- lannın çevrelerinde dönerek onlara okşuyormuşçasına yak- laşıp uzaklaşırken, sanki yalnızlıklanna usulca dokun- maya, böylcce içerdikleri gize- mı deşmeye çalışmaktadır... "Dolunay" bize, genç Türk si- nemasının alışılmadık biryüzü- nü tanıtmaktadır. Çelişkilcri bol ülke gerçeklerinin. bol bol egzotizm kokan bir yaklaşımla anlatımı değıl dc varoluşçu bir sorunsalı başanyla irdeleyen bi- çimsel bir denemedir bu filmi Farklı bir yaşam kesitini yerel renklerle cazip kılma kolaylı- ğından özenle kaçınan biryara- tıa sıneması ömeğidir. Şahin Kaygun ana kaynağa yönel- miştir: Olaylann inanılabilirli- ğinin ötesindc. çckici ve büyüle- yeci bir sinemasal hava yarat- mak." Evet. Şahin Kaygun'un fo- toğraf tablolannı onun sine- masını çok beğendikten sonra tanımak fırsatı bulduğumda. filmlerinin. Türk sıneması için ne yaak ki olağan sayılan tüm sıkıntılura vc yokluklara karşın neden sağlam ve soluklu yapıl- lar olduğunu daha iyi kavra- dım. Çünkü. onun sanatçı kişi- lığinin yoğunluğunu. çok bo- vutlu devingenlığını daha ya- kmdan gördüm. Şahin aynca. insan olarak da kıvılcımlı bir zenginliğe sahipti. Bu kez de bende için için bir cekingenlik. bir tür korku baş gösterdi. Ya doğal davranış ve tepkilerimle. Şahin gibi güzcl birinsanı. yete- nekli bir yaratıcıyı incitir. onda bir düş kınklığı yaratırsam dü- şünccsiyle rahatsızdım. Ancak bu korkum ycrsizdi. O. Ana- dolu'nun göbeğinden gelen. sağlam bir kültürel geçmişin, gür bir sanat kaynağının özsu- lanyla beslenmiş sonsuz bir hoşgörü örneği sergiliyordu. Ancak hoşgörüsünün de doğal bir sının olmalıydı. Vardı: îki- y üzlü da\ ranışlan. hele hele sa- natsal sahtekârlıklan. ufak çı- karlar peşinde koşanlann sergj- ledikleri ucuzluklan bağışlamı- \ordu... Yaratta amhhğııu sontmadek savımcm öyle azJmBmh ki. ZEYNEP AVCI Tanıştığımız ilk yıllarda hay- lazlık arkadaşıydık. Sonra bir- likte küçük bir başkaldın karan aldık. Çalıştığımız resmi ku- rumdan beş kuruş para alama- dığımız için ortahklara dökü- lüp '"protesto" eylemine geçe- cektik. Haylazarkadaşlığıncid- dibırgünüydübu İlk kez o gün fark etmış olabıhrim. küçücük gövdesinde iri van bir adam banndırdığını. Zaman geçtikçe bu duygum güçlendı. O narin. kemikli çehrenin. derin bakan bakışlann gerisinde. o (Tomris Uyar'ın deyimiyle. •"taşrah") naskenin altında. kocaman. ıstanbufa öfkeli. dünya\a uyum sağlamaya hazır. ama ne- resinden başlayacağına karar veremeyen, iri yarı. huzursuz, yaratıcı, keyifli. ama bu keyfi belli etmemeye kesın kararlı bir adam vardı. O adam. iri yan gövdesinin içinde küçücük bir yaratık banndırdığını gizleme- yeçalışan insanlardan daha bü- yük sıkıntı yaşıyordu. o minyon vücutta banndırdığı devi sakla- maya çalışırken. Şahin"in gözle- rinin içine bakmak benim için bu yüzdendir ki çok güç olmuş. o sevimli. küçücük" gövdede saklanan dev adamı tümüyle kavrayabilmek için olağandışı çabalar harcamışımdrr. Cismi- ne sığamayan ruhunu. zaman içinde. çeşitli koşullar altında tanıdım. Tanıdıkça değişık duygular yaşadım. Kimi zaman öfke, kimı zaman hayranlık, kimi zaman korku, çoğunlukla sevgj. Şahin. çabalan ekonomik koşullarca son derece zorlan- mış. her alanda yaratıcılığını sergilese de hep kınlganhğına küskünlüğüne sığınmış, hırçın, ama çok güzel bir insandı. Onu anılara hapsetmek çok zor. Çünkü o. yaşamın bir kavga ol- duğunu insana hatırlatan. ka- nıtlayan. insanın insan olduğu- nu her fırsatta kurcalayan (hele bu dönemde) ender rastlanan erçek bir varlık, zor yaşayan oir sanat neferiydi. Benim için Şahin Kaygun bir "ölü" olmayacak. O. Türkive'- nin şu ortamında varatıcı canlı- lığını sonuna kadar sa\unan öyle azimli bir ruh ki... ("idi" değil. halen de onlardan biri.) Adana kökenliydi. Kalaba- lık bir ailenin tek oğlu. en bü- yük çocuğu. Dokuz kız kardeşi- ne babalık. ağaheylik cden de oydu, gerektığinde kızına annc- lik eden de... Küçücük inzivala- nna çekılmesı. her zaman eko- nomik ncdenlerle olmadı. İnsanlan ne denli seviyor olsa da içindeki kalabalıkla başa çı- kabilmesi için çoğunlukla tek çare vardı: Yalnız kalmak. Onu Beşiktaş çarşısı içindeki atölye evinde ziyarete gittiğimiz yıllarda her duvar dibinde bir başka hareket yaşattığını seyre- derdik... Seyrettirmevi de pek severdi. Kimi zaman dia göste- risi, sonsuz ion üstünde... Kimı zaman bir müzik zivafeti. ora- Düden şelalesinin kaynağına şekerci boyalan döküp. pembe- li, morlu. eflatunlu sular akıt- mak istıyor. Yedigöllerdeki sonbahar renkleriyle coşarken yamaçlardaki "yeşil yeşil sın- tan" çam ağaçlannı renklendır- meyi düşünüyor. Renklendire- meyince müdahale ettiği pola- roid karelere sığdınyor onlan ve çamlar yine elinden kurtula- mıvor. nu anılara hapsetmek çok zor. Çünkü o, y aşamın bir kavga olduğunu insana hatırlatan, kanıtlayan ender rastlanan gerçek bir varlık. zor yaşayan bir sanat neferiydi. lardan buralardan bulup kay- dettiği kasellerde... Bir başka gün gizli saklı olmasına çalıştığı bir köşede yağlıboya lablolan. Bir süre sonra... Aa! Nc yap- mış polaroid fotoğraflan öyle? Kurcaladığı. müdahale ettiği. bazcn dc tümüyle bozduğu po- laroid karelcrc\in heryanında. darmadağınık... Şahin foioğraf çekmcklc yelinemıvor artık. Yalnı/ca yağlıboya. pastel. ka- rakalcm yapmak da yctmiyor. Tümünü birbirinc cklcmck istı- >or. Vc bakıyor ki lüm bunlar da yetmeyebilir. Sinemaya el at- maya karar vcriyor. Günlcr. aylar. yıllar geçen bir düşünce süreci. Elinde bir vıdeo kamera. çckimler yapılıyor. Sanalı. sı- kıntılı. koşullan kısıtlı. ama yı- ne konukscvcr, yine atölye evi- nin kedisı kadar bağlı o mcka- na. Arada bir mehtabın şıkırda- dığı bir gece. Rumelikavağrna gıdiyor. karşı kıyının köpeklcri- nı dinleyerek florcsan lambala- rın karartmadığı. "dolunay" sc)rcdı\orıı/ Kaşkolu bov- nunda sıkı sıkı bağlı. Dünya onu üşütüyor. Keman konçer- tolan dinliyor. Anne Sophie Mutter'e hayran. hatta alölye evinde böyle bir sevgilisi olsa ne denli mutlu olabileceğini düşlü- \or. Onu uyanyorum: Kadın evde konser vermeyecek. ami- yane tabirle "gıy gıy" yapacak- tır gün bo\unca; kemandan nef- ret edcbilir insan. Hak veriyor. Mutter'in kasetlerini. plaklannı edinmeye çalışmakla yetiniyor. Yıllar bugüne doğru ilerlıyor. Şahin artık para kazanmakta. Kocaman bir araba ediniyor. içindeki iri yan adamın sığabi- leceği kadar. Koleksiyonuna kaset kaset sinema başyapıtlan katılmakta. Onlan da ikram ediyor. Reklam fılmlerindcn kazandığı parayla üçüncü fil- mini yapraak düşlcri uçuşuyor, önce Beşiktaş'ta, sonra Tarab- ya sırtlanndaki yeni evinde. Hadi şu reklam filmi de bitsin. hadi öteki de derken 1991 yılı- nın son gününe geldik. Olmaz "olaydı o gün! Yılbaşı gecesi birlikte olaca- ğız. Herzamanki haylaz takım- Ia birlikte, benim evde. Geceye Şahin'i beklerken telefonu geli- yor. Cşüttüğünü. sırtının, göğ- sünün ağndığını söylüyor. Ate- şı yokmuş. Nefes alırken ağn sırtına vuruyor mu? "Biraz" di- yor. Ödüm kopar tüberküloz türevi dertlerin ağnlanndan. •\darn da çöp gibi ister misin bir de verem olsun! Aman doktor. diye inliyorum. Söz dinliyor. hemen gidiyor. İşte o zaman o çelimsiz gövdenın içindeki do- kulan kemirip, kocaman adamı yerle bir etmeye kararlı habase- tin haberini alıyor, çöküyoruz. O çökmüyor. Azimle yapış- maya kararlı, habasetin gırtla- ğına. Tüm gücüyle savaşıyor. Doktorlar iki ay diyorlar. O iki ayı deviriyor, bir iki ay daha! Morali \erinde, moralimizi güçlendiriyor. Londra'da birev tutuyor, tedavi için. Londra evine çağınyor, Beşiktaş'taki atölyeeveçağınr gibi. Karşısın- daki parkın güzelliğini methede methede bitiremiyor, inanıyo- ruz artık. Şahin kararlı, devine- cck o mclun düşmanı yere. Meğer yanılmışız. Doğumla ölüm arasındaki yalnızlık yolunu kısa zamanda tüketmeyeceğine inanmıştık Şahinciğim. sen de biz dc... Hiç yapmadığın bir şey yaptın: Bizi davet edcmeyeceğin bir köşeye kaçtın. Salı akşamı. ansızın berrak- laşmış İstanbul gökyüzündc "dolunay" bclirmişti de baktım baktım dcrtlendim. Yeniköy sırtlanndan sen de duydun mu Şahin? Paşabahçe'- dcn köpekler bangır bangır havhyordu yine... Yaşanvn hyısmda oyım oymuh öli'mûe CAN KARTOĞLL GÜRSES Rengarenk balonlargibi. Bir sürü. Içimi ısıtıyor. Rahatlıyorum onu gördüğümde. Bir türlü Şahin Kaygun'Ia gerçekleşe- meyen üç reklam kampanyasının hazırlık aşamasında uzun uzadıya çalışıyoruz. Fakslaşarak, tclefonlaşarak. yüz yüze... Öyle şeyler öneriyor ki bambaşka tatlar katıyor onlar senaryoya. Yenidcn ycniden yazıyoruz birlikte. Her zaman heyecanla, hep keyiflc. Ben her seferinde müthiş bozu- luyorumfilmiçekmek Şahin Kaygun'a na- sip olmayınca. "Olsun ca- nım" diyor. "üzülmeyin. daha ne senaryolar ya- zanz, ne kampanyalar çalışınz..." Kimi kez. Mecıdiye- köyde film şirketinde; Art Film"de büluşuyoruz. Ha- rap bir yermiş kiraladı- klannda. Şahin Kaygun. bahçesine tek tek ekmiş çi- çekleri. ağaçlan... Şimdi, yemyeşil bir keyif bahçesi olmuş. Asmalıklanyla, hanımelleriyle. Ortada küçük bir masa. Sohbetler için, çalışmalar için. Şahin Kaygun. yazlan hiç içeride çalışmadığını söylüyor, hep bahçede... Bahçesini çok seviyor. Güzel fincan- lanyla "hayat çayv' sunu- yor konuklanna. Uzun metrajlı film çekmek için yanıp tutuşuyor. Onun için para biriktiriyor. "Ama işte şu hastalık çıkınca. te- davi için harcandı bittı pa- ralar" diyor. Yabanalarla ortak bir film çalışması olacak. Bahara başlayabi- | leceklerini söylüyor. Bir süredir akciğeı" kan- seri. Ara ara İngiltere'ye gidiyor. kcmoterapi görüp dönüyor Türkiye'ye çalış- malannın başına. Oysa sapasağlam. enerjı dolu. hayat dolu. Bıkıp usanmadan çalışıyor. İngiltere dönüşlcrindc saçlan. kirpıklcri dökülmüşgörüyorumonu. Başında rengâ- rcnk birkaskct. Çoğu kczçıkanpkoyuyor şapkasını masasının üstüne. hiç umuru de- ğil. Sanki oyun oynuyor ölümle. bir güzel nanik yapıyor. Onu daha çok scvıyorum. Kültür Bakanlığfnın her yıl maddi dcs- tek sağlayacağı 10filminscçimi için Şahin Kaygun da bir senaryosunu gönderiyor geçen yıl. Bir eşcinsel öğretmcnin öyküsü- dür anlattığı. Hıçbir scçicı kurul üycsindcn geçerli nol alamıyor senaryo. Ha>retlcr içinde anlalıyor bunu Şahin Kaygun. "İnanılır şey değil" diyor. "biri bile olur oyu kullanmamış. Hepsindcn rct almış se- naryo." Sonralan. senaryonun "ahlaka aykın" buiunduğunu, hatta seçici kurul üyclcnn- den Mcmduh Cn'ün sinırlcnip senaryo- sunu yaktığını öğreniyor Şahin Kaygun. "Madcm öyle" diyor. '"senaryolanmı gerı vcrin!" Scnaryolar aranıyor ama ortada yok. Sonunda allahtan bir senaryo bulu- nup Şahin Kaygun"a \criliyor. Kocaman açılıyor Şahin Kaygun'un gözleri. Senar- yonun kapağı bir kez bile açılmamış! "O filmi îceşke çekebilsenız" diyorum. Öyle çok istiyor ki o da bunu. Konuş- mamızın üstünden birkaç hafta geçmeden keyıflı bir haber venyor Şahin Kaygun. Kültür Bakanlığı"ndan aramışlar.filmıçın maddi destek sağlayacaklannı söylemışler. Ben bu habere seviniyorum, ama Şahin Kaygun kaygıh."Seçici kurulda bir deği- şiklik yok ki" diyor. "senaryoyu yakan, okumayan. hep birlikte reddeden onlar. Ne oldu da şimdı maddi destek sağlaya- İIIWmmWm | Eylöl 1992, İstanbul 1969 yılında İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafık Bölümü'ne girer Şahin Kaygun. Fotoğrafın düşündüğünden çok daha farklı boyutlannın olduğunu görmek heyecanlandınr onu. Her çalışması bir serüvene dönüşecek ve bir ömür boyu sürecek olan heyecanlarla dolu fotoğraf yolculuğu böylece başlar. caklar?" İngıltcrc"yc giımck istemedığini söylüyor bir gün. Öradakı dokıoru sevme- diğini anlalıyor. Sürckli filmlcre bakarak konuşuyor diyor. Üstelik ona iki aylık ömrü kaldığını söylemiş. "Sıze yılbaşında kart atacağtm" dcvip çıkmış doktorun yanından. Şahin Kaygun. artık tedaviye gitmeyccck İngiltere'ye. Almanya'ya gide- cek. Hcmoradakardcşidcvar. Se\gili Ha- ccr. Yazın son günlen. Hem şirkcte. hcm cvi- ne bilgisayar almış. "İşlcri müthiş kolay- laştınyor" divor. Art Film çalişanlanyla oyunlar oynuyor bilgisayar başında. Ço- cuk gibi seviniyor. Bcş kitap hazırlığı için- de. "Bir Fotoğrafçının Günlüğünden Noi- lar" ilk kitabının adı. Evinin salonunda yerlcr. olduğu gibi gazcıc. dcrgi savfalany- la dolu. Onun hakkında çıkmış yazılar. Tek tek ayıklanıyor. tarihsırasına konıılu- yor. Her zaman mü/ık seiıııdc ke\illi bir nıii/ik. PcrdeM olmayan pcnccrelcr. oldu- ğu gibi veşili görüyt)rTarabya"nın bir lepe- sinde. Deni/ kahukları. he/den palyaçolar gülümsiiyor her \and.m. Şahin Kaygun hep çalışıyor. Dostlan ona yardıma. Kış için odunlar taşınıyor balkonuna. Bir gün evinde, "Bir Fotoğrafçının Gün- lüğünden Notlar" kitabında yer alacak metni hemen hemen bitirdiğini söylüyor. "Galiba, sizin istediğiniz her şey var için- de" dıyor. Printerden çıkanyor sayfalan tek tek.-Sağ üst köşelcrine özenle sayfa nu- maralannı yazıyor. Tam on sekiz sayfa. On sekizinci yanm kalmış. "Birkaç sayfa daha olacak. Bitince onlan da veririm" di- yor. Okumaya başlıyorum hemen: "Yaklaşık 11-12 yaşlannda bir çocuk, başındaki ortaokul şapkası hafifçe yana yatmış. küçük bir fotoğrafçı vitrinine bü- yülenmiş gibi bakmak- tadır. Vitrinde incelediği şey: sonradan renklendiril- miş mutluluk fotoğraf- lannın. bileğindeki saati görünen. eli çenesinde as- ker portrelerinin. yakışıklı delikanlılann. güzel genç kızlann özenerek verdikleri pozlann ve rengi solmuş film kutulannın arasında duran küçük bir fotoğraf makinesidir. Çocuk. bugü- ne kadar hiç bu kadar kü- çüğünü görmemiştir fotoğ- raf makinesinin. Biryıldan beri biriktirdiği hafta sonu harçlıklan İcanatlanarak fotoğrafhaneye doğru ya- \aşça uçmaya başlar ve az sonra çocuk; elindefilmiile birlikte 12.5 liraya satılan küçücük fotoğraf makinesi fotoğrafhaneden dışan çıkar. Önce o günlerde aşık olduğu İngilizce öğretme- ninin fotoğrafını çeker sınıfta gizlice. En sonunda ise bu fotoğraf makinesiyle ilgili her şeyi öğrenmek için denemediği şey bırakmaz Bu çocuk: yıllar sonra Türk fotoğraf sanatındaki her yenilikçı harekete im- zasını alacak. yeni kuşakları ctkileyecek. kurallan zorlayarak alışılmışın dışında yapıtlar ortaya koyarak tartışmalar yara- tacak olan Şahin Kaygun'dur. Kaygun. bir öğretmenin ilk çocuğu ola- rak dünyaya gelir... Ortaokulu parasız yatılı oiarakokur. Ailenin ekonomik duru- mubozulmuştur... Bu sırada geçirdiği bir trafik kazası nede- niyle altı aya yakın bir zaman yatağa bağlı kalır. Okuyarak ve descn çizerek gcçirirbu döncmi. Liseye başladığında dokuz kız kardeşi vardır ve ailenin ekonomik duru- mu ivicc kötüleşmiştir. Okuldan arta kalan zamanlannda çalışmaya başlar... Kalıldığı birsergidc resimlerinin satılması Kaygun"u yüreklcndirir. Bir yanşmada birincilik Ödülü kazanır ve çevresinde desteklen- mesiyle ilk sergilcrini açar. Se\gili Şahin Kaygun. söyleşimiz yanm kaldı. Bir kez yatağınızın başucunda gör- düğiim o beyaz tüylü oyuncak 8 aralıkta Teşvıkiyc'dc clden cle dolaştı. Alkışlarla, çiçcklerle uğurlandınız. Ben ne söyleyebili- rim ki artık! Sizi çok arayacağım...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle