Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6KASIM1992CUMA SAYFA
DIZIYAZI 13
Bilim ve Sosyalizm Yaymlan'nın sahibi Süleyman Ege, yakılan kitaplan için Başbakanlık'a başvurur
Ege'nin kalbindefirtmalarkopar
KITABIN
SULEYMANEGE
yan mektubu basınımızda yalnız-
ca Cumhuriyet'te haber oldu. öteki gaze-
teler suskunlannı sürdürdûler. 133 bin
kitabın imha edilişi onlan ilgilendirmi-
yordu. Sıkıyönetim yapnuş va, "uzak
dur"...
Cumhurbaşkanlığı'ndan bir yanıt gel-
medi. Beklemiyordum da zaten. Bu
Cumhurbaşkanı, daha '82 ağustosunda
kitaplara el konulduğu zaman, bunun
yargı çiğnenerek verilen biremirle yerine
getirildiğini bilmiyor olabilir miydi? Sıkı-
yönetim Komutanı Recep Ergun, verdi-
ği emrin bilgisini Genelkurmay Başkan-
Iığı'na, yani o zaman Devlet Başkanı da
olan E\Ten'e '"arz" ederken kitaplann
yargısal dunımunu saklamış olabilir
miydi? Dahası, yukannın "bilgi"sine
"arz" edilen böyle bir emir yalnızca Er-
gun'un başının altından mı çıkmışü?..
Evren üstfi kapalı geçiştiriyor
Mektubu aldıktan sonra Evren, o
gûnlerde yaptığı bir konuşmada, konu-
ya yanaşmadan, uzaktan bir dokundu:
"Bize soruyorlar, demokrasi var mı
yok mu diye."
kendisinden bu sorulmuş.
Demokrasinin olmadığı belli bir şey.
Böyle bir soru yok. "Demokrasi var mı
yok mu?" diye bir sorunun cuntanın ba-
şına sorulması da mantıksız olurdu. So-
ru, "Mahkemeler var mıdır yok mudur,
mahkemeler varsa bunlann kararlan ge-
çerli midir değil midir?" sorusudur. Bu
sorulmuştur. Bir aşiret devleti bile kendi
mahkemelerinin kararlanna uyar. Buna
yanaşmjyordu.
Gelişmenin bu noktasmda, mahkeme-
ye gitmeden önce, 8 Ağustos 1985'te
ahkemeye gitmeden önce,
8 Ağustos 1985'te Başbakanhk'a
başvurdum. Sıkıyönetimin
eylenûerinden başbakan
sorumlu. Karşımdaki baş
sorunüu o... Haksızhğı
belgeleriyle ortaya koyarak,
Başbakanhk 'tan imha edilen
kitaplarunın bedeüni ödemesini
istedim.
Başbakanbk'a başvurdum. Sıkıyöneti-
min eylemlerinden başbakan sorumlu.
Karşımdaki baş sorumlu o... Haksızlığı
belgeleriyle ortaya koyarak, Başbakan-
lık'tan imha edilen kitaplanmın bedelini
ödemesini istedim.
Basın yine sessiz
12 Eylül basmında yine tıs yok. Kitap-
lar '82 ağustosunda yargı kararlan çiğ-
nenerek eiimden alınmış, 13 gün süren
bir eylemle 133 bin kitap 7 kamyona
yüklenerek Mamak'a taşınmış, aradan
ûç yıl geçmiş, şimdi de bu kitaplar imha
edilmiş, sorumlulan hesap vermeye çağı-
nyorum, ama ne o gûnlerde, ne geçen
zaman içinde, ne de şimdi bu basından
bir ses... Sıkıyönetimin yalnızca askeri
ûniformalı olmadığı daha iyi anlaşılıyor-
du. Cumhuriyet'in. dış basının ilgisi ol-
masa kimse olayı bilmeyecek. Öyle
boğuntulu bir ortam ki, sanki değirmen-
lere karşı savaş açmışım... Bu durumu
sonralan uzaktan yazdıği bir şiirinde
dostum Fakir Baykurt nasıl da yakala-
mış. ne güzel de anlatmış:
Bilmiyorum kaç yıl, kaç uzun yıl
geçti
Kaç fınn ekmek yedi, kaç kuyu su içti
Anadolu
Süleyman Ege Ankara'da kapı kapı
Bir yönetim anyor uygulansın diye
yargıcın karan
Geri istiyor 133 bin kitabı
Sesimi işitiyor musunuz sizler, ey sizler
Anlıyor musunuz acı sözlerimi
Süleyman Ege Ankara'da ak saçb
Kapı kapı adalet anyor.
Mart günleriydi. 1971 mayısı-
nın 28'i olacak... Ozaman da yayınevimi
boşaltmışlar, kitaplan alıp götürmüşler-
di. Girişimlerim sonucu kitaplann iadesi
yapılacaktı. Bu nedenle kitaplan teslim
alacağımı bildirdikleri Merkez Komu-
tanlığı'na gitmiştim. Orada ilgililere ko-
nuyu açınca, daha ne olduğunu anlaya-
madan kendimi karanlık bir yerde
buldum. "Burada bekle" deyip kapıyı
üstüme kapatular.
Giderek gözümün alıştığı bomboş,
upuzun bir barakanın içindeydim. Bek-
lemeye başladım. Ha şimdi çağınrlar, ha
biraz sonra derken, bir başa bir sona, bu-
rada belki bir saate yakın volta atıp dur-
dum. Baktım ne gelen var ne giden.
Unuturlar da burada kalakalınm gibı
bir kuşkuya kapıldım. Nasıl çıkacağımı
hesap etmeye başladım. Karar verdim,
gittım kapıyı tüm gücümle tekmeledim.
Nöbetçi er İcapıyı aralayıp sordu:
Komutanın adı geçince
"Ne var?"
"Beni komutan çağınyor" dedim.
Hemen açtı kapıyı, oradaki bir arka-
daşına beni göstererek "Bunu komutana
götür" dedi. Askerin düşünmeden uya-
bileceğini hesap ettiğim bir sözdü, tuttu.
Az sonra Merkez Komutanı Tuğgeneral
Tevfik Türüng'ün karşısındaydım.
O zaman o karanlık yerden çıkma-
yı başarabilmiştim. Ama şimdi bu bo-
ğuntudan nasıl kurtulacaküm? Kendimi
kocaman bir hapishanede bir hücreye
atılmış gibi duyumsuyordum. Kapıyı
vuruyorum vuruyorum, ne bir haber, ne
bir ses...
Tam bu şırada, 20 ağustos günlü Cum-
huriyet te İlhan Selçuk bir yaa yazdı.
Akbal'ın yazısı gibi bu da tam zamanın-
da yazılmış bir yazıydı. Sorunu can da-
manndan yakalayarak ortaya koyan
"133 Bin Kitap..." başlıklı yaasındaSel-
çuk, şöyle diyordu:
"Bilim ve Sosyalizm Yayınlan sahibi
Süleyman Ege, 10 Temmuz 1985'te Cum-
hurbaşkanlığı na, 8 Ağustos 1985'te Baş-
bakanlığa başvurdu.
ıçm?
Süleyman Ege, Ankara Emniyet Mü-
dürlüğü'nde "imha edilen" 133.607 adet
kitabının hesabım devletten sormak isti-
yor, bu amaçla yasal yola başvuruyor.
Olay, Süleyman Ege'nin ilgili makam-
lara verdiğidüekçelerde şöyle özetleniyor.
Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 6
dar 13 gün boyunca araljklı gelişlerte ya-
yınevinin bütün kitaplarmı kamyonlara
doldurarak götürüyorlar.
7 kamyon dolusu 133.607 kitap...
O günden sonra üç yıl kitaplann başına
neler geldiği bilinemiyor; çünkü Süley-
man Ege'nin bütün başvurularma resmi
makamlardan bir yanıt gehniyor.
Ankara'da sıkıyönetimin kaldırılacağı
tarihin belirlenmesinden sonra Süleyman
Ege 10 Haziran 1985 günü bilgi almak
için Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne baş-
vuruyor; tutanakla teslim edilen 133.607
kitabın ne olduğunu soruyor.
Emniyet Müdürlüğü'nce verilen yanıt:
-133.607 kitabınız imha edilmiştir.
"Bilim ve Sosyalizm Yayınlan" sahibi
ve yönetmeni Süleyman Ege'nin, Cum-
hurbaşkanlığı ve Başbakanhğa verdiği di-
lekçeleri özetlemeye çalıştım.
Süleyman Ege. Cumhurbaşkanlığı ka-
tına verdiği dilekçeyi şöyle bitirıyor:
'-Şimdi, yasal olarak sahip olduğu
133.000 kitabı imha edilen bir vatandaş
olarak benim karşı karşıva kaldığım soru
şudur: Devleti oluşturan güçler arasmda
yargı gücü var mıdır? Yok mudur? Mah-
kemeler gerçekten var mıdır, yok mudur?
Mahkemeler varsa bunlann kararlan ge-
çerli midir, değil midir? Yüksek yargı or-
ganlarınm, Yargıtay'm, Askeri Yargı-
tay 'm kesinleştirici beraat kararlan ger-
çekten kesin midir, değil midir?
Açtktır ki, kamuoyu ortada yalnızca
beni ilgilendiren özel bir sorunla değil, her
şeyden önce devleti ilgilendiren vahim bir
sorunla karşı karşıyadır.
Sorumlulann hesap vermesi ve maddi
ve manevi kayıplanmızm tazmini için du-
rumu ilgilerinize saygıyla arz ederim.'
10 Temmuz 1985
Konu gerçekten bir kişinin değil, devle-
tin sorunudur; bütün bir ulusun sorunu-
dur; bunun içindir ki dilekçenin yanıtını
ilgiyle bekliyoruz."
Yanıt yok
Ama devletin bu en yukandaki so-
rumlu yerlerinden yanıt çıkmadı.
Cumhurbaşkanlığı sustu.
Başbakanhk sustu.
bu olayda basından beri so-
rumlular hep sustular. Başvurulanmız
karşısında Sıkıyönetim Komutanlığı üç
yıl sustu. Giderayak, gizlice 133 bin kita-
bı yakülar. Bunu örtmek için imha bel-
gelerini sakladılar. Neden imha ettiniz?
Yanıt yok. Nasıl imha ettiniz? Yanıt
yok...
Devlet adına bir "işiem" yapmışlar,
ağızlannı bıçak açmıyor.
Şimdi Başbakanhk'a, "öde şu zaran"
diyorum, o da susuyor.
Bunlar bize böylece, "daha mahkeme-
nin yolu"mu demek istiyorlar? Hayır...
Mahkeme hiç işlerine gelmiyor. O ne-
denle o yolu kapatmak istemişler. Yasa
1985'te İdare Mahkemesi'nde dava aç-
tım.
J D u ' davada, avukatlanm ve jyakın
arkadaşlarım Halit Çelenk'le Ustün
Günsan'ın geniş deneyimlerinden, gö-
rüşlerinden yararlandım. Davanın her
aşamasında her aynntıyı onlarla görüş-
tüm, tartıştım. Davaa olarak yargı önü-
ne sunduğum bütün savlar Çelenk ve
Günsan'ın değerli katkılannı taşır.
Dava dilekçesinde bir tarih
yatıyor
Dava dilekçesinde, olayın '82 ağusto-
sundan bu yana olan bütün gelişmelerini
belgeleriyle tek tek açıkladık. Bu belge-
lerle birlıkte, kitaplann kesinleşmiş bera-
at ve takipsizlik kararlannın onayû birer
örneğini de ek olarak sunduk. Dilekçe-
de, CumhurbaşkanhğYna yazdığım uya-
n mektubunun bir bölümüne de altını
çizerek yer verdik. Çankaya'dan olsun
Başbakanlık'tan olsun hiçbir yanıt çık-
madığını. devlet sorumlulannın olay karşı-
sında suskunluğa gömüldüklerini belirt-
tik.
Dava dilekçesinde, Sıkıyönetim Ko-
&tktyönetim komutamnın,
verdiği zarardan sorumlu tutulup
tutulamayacağı zarara uğrayan
vatandaşı ilgilendiren bir sorun
değildir. Bu, zararın
ödenmesinde, sıkıyönetim
komutanı ile idare arasındaki bir
sorundur. Anayasa hükmüne
göre uğradığım zaran devlet
ödemekle yükümlüdür.
mutanf nın görev, yetki ve sorumluluğu
üzerinde durarak, şöyle diyorduk:
"Sıkıyönetim yasasmm 3. maddesine
göre. 'Sıkıyönetim Komutanı sıkıyönetim
bölgesinde genelgüvenük, asayiş ve kamu
düzeıüni korumak ve sağlamakla görevti-
<Er\ Sıkıyönetim komutanlanna verilen
yetkiler de, bellidir ki, bu görevin yerine
getirilmesi içindir.
Bilindiği gibi, yargı organlannca yasa-
lann süzgecinden geçirilerek aklanmış ki-
taplann 'genel güvenlik. asayiş ve kamu
düzenini' bozacağı düşünülemez ve ileri
sürülemez. Yoksa, mahkeme kararlannın
anlamı olmazdı.
Sıkıyönetim Komutanlığı,
Bilim ve Sosyalizm Yaymlan'nın kitapla-
rınt 1961 Anayasası döneminde yasaklan-
mış, toplatmış ve 1982 Anayasası döne-
minde imha etmiştir.
1961 Anayasası'nm 13213. ve 1982
Anayasası'nm 13814. maddelerinin hü-
kümleri şöyledir:
Ağustos 1982 günlü emirle "Bilim ve Sos-
yalizm Yayvnlan'nm 16 kitabına ilişkin
yasaklama karan çıkarıyor.
20 Ağustos 1982 günü Süleyman Ege
dilekçesiyle komutanhğa başvuruyor. Ya-
saklanan 16 kitabın daha önce yetkili
mahkemelerde aklandığtnı, beraat karar-
larını da sunarak belgeliyor.
Buna karştn komutanlık bu kez 27
Ağustos 1982'de ikinci bir emir çıkararak,
"Bilim ve Sosyalizm Yayınları"nın geri
kalan 14 kitabmı da yasaklıyor.
Süleyman Ege, 10 Eylül 1982'de ikinci
bir başvuruda bulunarak, yasaklanan 14
kitabın da mahkemeler ve savcüıklarda
verilmiş beraat ve takipsizlik kararlannı
sunuvor.
.esmi belgelerden anlasüdığına gö-
re. "Bilim ve Sosyalizm Yaymlan"nm ki-
taplan kovuşturmaya uğramış; ama ko-
vuşturma ve yargılama sonucunda aklan-
mıştır. Bunlann arasmda 12 Eylül 1980'-
den sonra Ankara Sıkıyönetim Komutan-
lığı 2 numaralı Askeri Mahkemesi'nin
karan bile bujunmaktadır.
Ankara Etnnivet Müdürlüğü görevliteri,
28 Ağustos 1982 den 9 Eylül 1982'ye ka-
dışı böyle bir olayda bile, akıîlannca o
yolu kapalı sanıyorlar. Ne diyordu Sıkı-
yönetim Komutanbğı bize yanıtında: "...
yetkilerin kullanılmasına ilişkin idari iş-
lemler aleyhine dava açılarnayacağı gibi
hukuki sorumluluk da ileri sürülemeye-
ceğinden ve kesin olduğundan..."
Şimdi görecegiz.
Tek seçenek yargı yolu
Gelişmeler, önümde tek bir seçenek
bırakmışü: Mahkemeye başvuracak,
yargı yohıyla sorumlulann hesap verme-
sini isteyeceğim.
lV.larksist yayıncüığa dayaülan ko-
şullar bana Türk Ceza Kanunu'nun 142.
maddesi karşısında düşünce özgürlüğü-
nü, bilimi ve kitaplan savunmayı öğret-
mişti. Şimdi de, mahkemelerden aldığım
aklama kararlannın geçerliliğiru, yargı
kararlannın çiğnenemeyeceğini savun-
mak gibi üzerime acıklı bir görev düş-
müştü. Devletin verdiği kararlann geçer-
liliğini devlete karşı savunacaküm...
Sıkıyönetimin eylemlerinden sorumlu
idareye. Başbakanlık'a karşı 29 Kasım
Yasanuı ve vürütme organları ile idare,
mahkeme kararlanna uymak zorundadır;
bu organlar ve idare, mahkeme kararlan-
nı hiçbir suretle değiştiremez ve bunlann
yerine getirilmesini geciktiremez.'
1961 Anayasası'nm 4. maddesi ve 1982
Anayasası'nm 6. maddesi hükümlerine
göre:
'Hiçbir kimse veya organ kaynağmı
Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi
kullanamaz.'
Ankara Sıkıyönetim Komutanı, kitap-
larımı yasaklamak, toplatmak ve imha
ettirmekle, bu kitaplar hakkındaki mah-
keme kararlarmı ve bu kararlan veren
devletin yüksek yargı organlarınm varlığı-
nı hiçe saymış, Anayasa hükümlerine ağır
bir şekilde yaralamıştır.
ç
kJıkıyönetîm Komutanlığı bize yanı-
tında, imhanm sıkıyönetim yasasmm 3le
maddesi hükümlerine göre yapıldığmı bil-
dirmiştir.
Sıkıyönetim yasasmm 3ic maddesi,
'müsaderesine karar verilmemekle birlik-
te... sahiplerine iadesinde sakınca görûlen'
yayınların vb. imha edilebileceği hükmüne
içeriyor.
JJilindiği gibi müsadereye mahkeme
karar verir. Mahkemeler mahkumiyet ka-
rarlartyla birlikte mahkumiyete konu olan
yaymlarm da müsaderesine karar verirler.
Aklanmış yayınlar müsadere edilmez; ön-
ceden toplatılmışsa sahiplerine iade edilir.
Yasal durum budur.
Sıkıyönetim yasasmm 28 Aralık 1982
tarihinde değiştirilerek yeni şeklini alan
3/cfıkrasmm sıkıyönetim komutanlanna
'müsaderesine karar verilmemekle birlik-
te... sahiplerine iadesinde s'akmca gördü-
ğü' yaymlar vb. için imha yetkisi getiren
hükmü, ancak, sıkıyönetim döneminde
yayınlanmış, henüz adli denetimden geç-
memiş ve bu siire içinde sıkıyönetimce in-
celemeye alınarak yasaklanmış ve topla-
tılmış yaymlar vb. için geçerli olabilir. Bu
hükmün yayınevimin kitaplarmı ilgilendi-
ren bir yönü yoktur. Bilim ve Sosyalizm
Yaymlan'nm kitaplan hakkmaa sıkıyö-
netim yetkisine giren larihten yıllarca ön-
ce verilmiş mahkeme kararlan vardvr.
Yüksek yargı organlarmca oybirliğiyle
kesinleştirilmiş beraat kararlan ya da ta-
kipsizlik kararlan vardır. Yasaklama
emri üzerine, daha kitaplanm götürülme-
den önce ve götürüldükien sonra, bu ka-
rarlann onaylı birer örneği komutanhğa
sunulmuştur.
Adli aşamalardan geçmiş ve aklanma-
ları kesinleşmiş olauklan için haklarmda
dava bile açamayacağı, yani suç iddiasm-
da bile bulunamayacağı kitaplan komu-
tanlığm imha ettirmesi hiçbir yasal kılıfa
girmez.
ç
kJıkıyönetim yasasmm sıkıyönetim
komutanlanna imha yetkisi tanıyan 3/c
maddesi hükmü, mahkeme kararlarmı
yok sayma yetkisini içeren bir hüküm de-
ğildir. Madde, müsaaeresine karâr veril-
memekle birlikte' imha yetkisinin kullanı-
labileceğini söylüyor; ama 'beraatma
karar verilmiş de olsa' demiyor. Yasantn
amacı o olşaydı, açıkça, 'beraatma karar
verilmiş de olsa... iadesine sakınca görü-
len' yaymlarm imha edilebileceği belirtil-
mesi gerekirdi ki, yasada böyle bir hüküm
yer almamıştır. Zaten böyle bir yasal dü-
zenlemeye gidilmesi de olanaksızdır. Çün-
kü böyle bir yasa hükmü yargı organlarmı
yok saymak olur. Bu da Anayasa 'nm 7,8
ve 9. maddelerinde düzenlenmiş yasama,
yürütme ve yargmm yeıkilerini birbirin-
den ayıran, devletin temelini ve bütünlüğü-
nü oluşturan güçler ayrdığı ilkesini orta-
dan kaldınr.
Bu nedenle, hiçbir yasa hükmü mahke-
me kararlarmı değersiz ve geçersiz duru-
ma getiremez. Tam tersine. Anayasa
hükmü olarak, 'yasama ve yürütme or-
gamkn ik idare, mahkeme kararlanma
uymak zorundadır...'
İTM.ahkeme kararlannın geçerliliği
devletin sürekliliğini oluşturan temel bir
öğedir. Ve, devletin sürekliliği çiğnenemez
bir ilkedir. Devlet Türkiye Cumhuriyeti
olarak kaldıkça, kesinleşmiş yargı karar-
larmı ortadan kaldıracak birformül yok-
tur.
Bu nedenlere.yaymevimin kitaplan için
3/c maddesinde yer alan bir 'sakınca'dan
da söz edilemez.
Yasa dilinde 'sakınca' hukuksal bir te-
rimdir ve anlam bellidir: Bir şey in suç öğe-
si taşıma ya da suça yol açma olasıhğmı
ifade eder. Yasa objektif karineler, kanıt-
lar arar. Bilim ve Sosyalizm Yaymlan 'nm
kitaplan için 'sakınca' değil, tam tersine
'sakmca'sızlık kesindir. Bu kitaplar ara-
smda söz konusu yasa maddesinin aradığı
'iadesine sakınca bulunan' hiçbir kitap dü-
şünülemez ve ileri sürülemez. Böyle bir
sakmca olsaydı, yetkili mahkemeler oy-
birliğiyle beraat kararlan vermez. Yargı-
tay 'ca oybirliğiyle onaylanmaz, Cumhuri-
yet savcılıkları takipsizlik kararlan
vermezlerdi. Hiç kimse yargı organlarm-
ca aklanmış kitaplarm 'sakmca' taşıdığmı
ileri sürerek bunları imha yetkisini kendi-
sinde göremez. Hiç kimseye böyle bir yet-
ki verihnemiştir, verilemez.
l \ çıkçagörüldüğügibi, Ankara Sıkı-
yönetim Komutanlığı yargı organlarmm
kararlarmı hiçe sayan keyfi ve haksız bir
eylemle, bir vatanaaşm 'kazanılmış hak '-
kmı, mülkiyetini ortadan kaldırmakla
kalmamış, yasama, yürütme ve yargmm
yetkilerini birbirinden ayıran, devletin te-
melini ve bütünlüğünü oluşturan anayasa
ilkesini de ağır bir biçimde yaralamıştır.
Sıkıyönetim yasasmm ek 3. maddesi,
'bu kanunda sıkıyönetim komutanlarma
tanınan yetkilerin kullanılmasına ilişkin
idari işlemler hakkmaa iptal duvası açıla-
maz. Şahsi kusurları nedeniyle hukuki
sorumlulukları ileri sürülemez' diyor.
Açıktır ki, burada sıkıyönetim komu-
tanlarmm smu-lı bir biçimde yargı deneti-
mi dışmda tutulmast söz konusudur.
Maddenin açık hükmüne göre, sıkıyöne-
tim komutanlarmm yargı denetimi dışmda
kalan eylemleri, sıkıyönetim yasasmaa
'sıkıyönetim komutanlanna tanınan yet-
kilerin kullanılmasına ilişkin' olmak zo-
rundadır. Ömeğin, sıkıyönetim komutanı
bir vatandaşı öldürme 'özgürlüğüne sahip
değildir.
JLd aten bellidir ki, yasalara aykırı hiç-
bir eylem, kim tarafmdan işlenirse işlen-
sm.yasaylakorumayaalmamaz. Yasanm.
bazı yetkilileri korumaya almırken, doğal
olarak, bunları yasalara aykırı eylemle-
rinde de korumaya almış olmaz. Olağa-
nüstü de olsa hiçbir yetki devlet sistemi-
nin, anayasal sistemin dışına çıkamaz.
Her yetki ancak yasalar çerçevesinde,
devlet sistemi içinde bir yetkidir. Olağa-
nüstü yetki, yasalar-dışı demek değildir.
Sıkıyönetimin olağanüstü yetkisi, olağa-
nüstü sıkıyönetim yasasıyla belirlenmiş-
tir.
[navasa'nm 125. maddesine göre
p
Evren'e başvuruldSosyalizjn Yayınlan sahibi Süieyman
afianı 'na başvurusunda.
p
kayıplannm tazminı için Ugi gosıerilmesi"
dûeginde bulundu.
Ege, haklanndaki yüksek yargı organlarınm
karartaruun hiçe sayüank 30 çesir kitabın imha
edümamuı, her şeyden önce devlet kavramı,
guçler ayınmuu dayanan devlet bütüıüûgü
açısmdan dayanaksa olduğunu büdirdi.
11 Temmuz 1985 Cumhuriyet
yalnızca Cumhurbaşkanı'nın ve Yüksek
Yargı Askeri Şura 'nm tasarrufları yargı
denetimi dışmda tutulmuştur. Öte yan-
dan, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
Yasası'nm 21. maddesi de, Anayasa'nm
125. maddesi uyarmca, Cumhurbaşkanı '-
nm ve Yüksek AskeriŞura'nm tasarrufla-
rmı yargı denetimi dışmda tutarken, sıkı-
yönetim komutanlarmm ancak '1402
sayıh yasada yazıb tasarruflanm' yargı
denetimi dışmda tutmuştur. Yani, sıkıyö-
netim komutanlan sıkıyönetim yasasmaa
kendilerine tanman yetkilerin dışma çıka-
mazlar. Zaten, sıkıyönetim yasasmm ek
3. maddesinde de sıkıyönetim komutanla-
rmm tasarrufları kendilerine tanman yet-
kilerle smırlanmıştır.
Yargı organlarmca aklanmış kitaplarm
yasaklanması, toplatılması, imha ettiril-
mesi evleminde Ankara Sıkıyönetim
Komutanı, 'kendisine tanınanyetki'yi aş-
makla kalmamış, yargı gücünü içeren
devlet bütünlüğüne, 'adalet mülkün teme-
lidir' diyen adalet temeline dayalı devlet
kavramma apaçık düşen, Anayasa ve ya-
salar karşısında hiç kimsenin yetkisinde
olmayan bir alana girmiştir.
o
kJıkıyönetim yasasmm ek 3. madde-
sinde sıkıyönetim komutanlanna bağışla-
nan kusur' da, bellidir ki, yetki içmdeki
eylemlerin yerine getirilmesine ilişkin du-
rumlar için söz konusudur. Oysa burada
açıkça yetki dışma çıkılarak, Anayasa ve
yasalar bir yana itilerek işlenmiş keyfi ve
haksız bir eylemle karşı karşıyayız.
Sıkıyönetim komutanı kendisine verilen
yanlış bilgilerle, gerekli incelemeleri yap-
tırmadan kitap yasaklamış olabilir. Buna
yasanm sıkıyöneıim komutanma bağışla-
dığıbir 'kusur denebilir. Ama sıkıyönetim
komutanı, yasakladığı kitaplarm sıkıyö-
netim ilanmdan yıllarca önce yaymladık-
ları ve aklanmış olduklan kendisine belge-
lerle sunulduktan sonra, yasaklamayı
kaldıracağı yerde, tam tersini yapar, ya-
saklamayı sürdürdüğü gibi yaymevinin
öteki kitaplarmı da yasaklar, bunlann da
yasal belgelerikendisine sunulmasma kar-
şın, bütün kitaplarmı kamyonlara yükle-
tip götürerek yaymevinin varlığma fiilen
son verirse ve üçyüa yakm bir süre boyun-
ca başvurulanmı yanıtsız bırakır, bununla
da kalmayıp tam sıkıyönetimin bitmesine
yakm bir sırada, Ankara'dan sıkıyöneti-
min kaldırılacağı tarihin belirlenmesinden
hemen iki gün sonra, 28 mayıs 1985 tari-
hinde, yargı organlarmm kararlarmı ve
buna ilişkin Anayasa hükümlerini hiçe
sayarak imha emri verir, 133 bin 607 kita-
bı yaktınrsa. bunu da gizlice, kitaplarm
sahibine haber verme gereğini yerine ge-
tirmeden yaparsa, durumu yasanm sıkıyö-
netim komutanma bağışladığı bir kusur'
olarak değerlendirmek olanaksızdır.
IXslmda, bu olayda sıkıyönetim ko-
mutanmm yetkilerinin sınırı beni ilgilen-
dirmez. Hiçbir biçimde benim kusurum
söz konusu olmaksızm yasal varhğım fii-
lenyokedilmiştir. Ama bu, hukuken yoke-
dilemez bir haktır. Olay medeni hukuka
ilişkin bir tasarrufıur. Verilen zararm
ödenmesi gerekir. Bu, temel bir hukuk il-
kesidir.
Anayasa'nm 'KişininHak veÖdevleri'-
ni düzenleyen ikinci bölümünde, 40. mad-
de hükmü şöyledir:
'Anayasa ile tanmmış hak ve hürriyetle-
ri ihlal edilen herkes, yetkili makama ge-
ciktirilmeden başvurma imkânmı sağlan-
masmı istenıe hakkına sahiptir.
J\işinin, resmi görevlüer tarafmdan
haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da,
kanuna göre, devletçe tazmin edilir.'
Sıkıyönetim komutanınm yasalara ay-
kırı, keyfi ve haksız eyleminden dolayı
sorumlu tutulamayacağı varsayılsa bile,
bu sorumsuzluk zarara uğrayan vatanda-
şm hakkmı ortadan kaldıramaz. Tapulu
mülkü ya da devletin kesin adli kararlany-
la yasal olarak sahip olduğu varlığı yok
edilen vatandaşa devlet kayıtsız kalamaz.
Vatandaşın canı ve malı devletin güvence-
si altmdâdır. Zaten sıkıyönetim komuta-
nmm, verdiği zarardan sorumlu tutulup
tutulamayacağı zarara uğrayan vatandaşı
ilgilendiren bir sorun değildir. Bu, zararm
ödenmesinde, sıkıyönetim komutanı ile
idare arasmdaki bir sorundur. Anayasa
hükmü olarak 'resmi görevlilerin haksız
işlemleri sonucu' uğradığım zaran devlet
ödemekle yükümlüdür.''
StRECEK