23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6KASIM1992CUMA SAYFA DIZIYAZI 13 Bilim ve Sosyalizm Yaymlan'nın sahibi Süleyman Ege, yakılan kitaplan için Başbakanlık'a başvurur Ege'nin kalbindefirtmalarkopar KITABIN SULEYMANEGE yan mektubu basınımızda yalnız- ca Cumhuriyet'te haber oldu. öteki gaze- teler suskunlannı sürdürdûler. 133 bin kitabın imha edilişi onlan ilgilendirmi- yordu. Sıkıyönetim yapnuş va, "uzak dur"... Cumhurbaşkanlığı'ndan bir yanıt gel- medi. Beklemiyordum da zaten. Bu Cumhurbaşkanı, daha '82 ağustosunda kitaplara el konulduğu zaman, bunun yargı çiğnenerek verilen biremirle yerine getirildiğini bilmiyor olabilir miydi? Sıkı- yönetim Komutanı Recep Ergun, verdi- ği emrin bilgisini Genelkurmay Başkan- Iığı'na, yani o zaman Devlet Başkanı da olan E\Ten'e '"arz" ederken kitaplann yargısal dunımunu saklamış olabilir miydi? Dahası, yukannın "bilgi"sine "arz" edilen böyle bir emir yalnızca Er- gun'un başının altından mı çıkmışü?.. Evren üstfi kapalı geçiştiriyor Mektubu aldıktan sonra Evren, o gûnlerde yaptığı bir konuşmada, konu- ya yanaşmadan, uzaktan bir dokundu: "Bize soruyorlar, demokrasi var mı yok mu diye." kendisinden bu sorulmuş. Demokrasinin olmadığı belli bir şey. Böyle bir soru yok. "Demokrasi var mı yok mu?" diye bir sorunun cuntanın ba- şına sorulması da mantıksız olurdu. So- ru, "Mahkemeler var mıdır yok mudur, mahkemeler varsa bunlann kararlan ge- çerli midir değil midir?" sorusudur. Bu sorulmuştur. Bir aşiret devleti bile kendi mahkemelerinin kararlanna uyar. Buna yanaşmjyordu. Gelişmenin bu noktasmda, mahkeme- ye gitmeden önce, 8 Ağustos 1985'te ahkemeye gitmeden önce, 8 Ağustos 1985'te Başbakanhk'a başvurdum. Sıkıyönetimin eylenûerinden başbakan sorumlu. Karşımdaki baş sorunüu o... Haksızhğı belgeleriyle ortaya koyarak, Başbakanhk 'tan imha edilen kitaplarunın bedeüni ödemesini istedim. Başbakanbk'a başvurdum. Sıkıyöneti- min eylemlerinden başbakan sorumlu. Karşımdaki baş sorumlu o... Haksızlığı belgeleriyle ortaya koyarak, Başbakan- lık'tan imha edilen kitaplanmın bedelini ödemesini istedim. Basın yine sessiz 12 Eylül basmında yine tıs yok. Kitap- lar '82 ağustosunda yargı kararlan çiğ- nenerek eiimden alınmış, 13 gün süren bir eylemle 133 bin kitap 7 kamyona yüklenerek Mamak'a taşınmış, aradan ûç yıl geçmiş, şimdi de bu kitaplar imha edilmiş, sorumlulan hesap vermeye çağı- nyorum, ama ne o gûnlerde, ne geçen zaman içinde, ne de şimdi bu basından bir ses... Sıkıyönetimin yalnızca askeri ûniformalı olmadığı daha iyi anlaşılıyor- du. Cumhuriyet'in. dış basının ilgisi ol- masa kimse olayı bilmeyecek. Öyle boğuntulu bir ortam ki, sanki değirmen- lere karşı savaş açmışım... Bu durumu sonralan uzaktan yazdıği bir şiirinde dostum Fakir Baykurt nasıl da yakala- mış. ne güzel de anlatmış: Bilmiyorum kaç yıl, kaç uzun yıl geçti Kaç fınn ekmek yedi, kaç kuyu su içti Anadolu Süleyman Ege Ankara'da kapı kapı Bir yönetim anyor uygulansın diye yargıcın karan Geri istiyor 133 bin kitabı Sesimi işitiyor musunuz sizler, ey sizler Anlıyor musunuz acı sözlerimi Süleyman Ege Ankara'da ak saçb Kapı kapı adalet anyor. Mart günleriydi. 1971 mayısı- nın 28'i olacak... Ozaman da yayınevimi boşaltmışlar, kitaplan alıp götürmüşler- di. Girişimlerim sonucu kitaplann iadesi yapılacaktı. Bu nedenle kitaplan teslim alacağımı bildirdikleri Merkez Komu- tanlığı'na gitmiştim. Orada ilgililere ko- nuyu açınca, daha ne olduğunu anlaya- madan kendimi karanlık bir yerde buldum. "Burada bekle" deyip kapıyı üstüme kapatular. Giderek gözümün alıştığı bomboş, upuzun bir barakanın içindeydim. Bek- lemeye başladım. Ha şimdi çağınrlar, ha biraz sonra derken, bir başa bir sona, bu- rada belki bir saate yakın volta atıp dur- dum. Baktım ne gelen var ne giden. Unuturlar da burada kalakalınm gibı bir kuşkuya kapıldım. Nasıl çıkacağımı hesap etmeye başladım. Karar verdim, gittım kapıyı tüm gücümle tekmeledim. Nöbetçi er İcapıyı aralayıp sordu: Komutanın adı geçince "Ne var?" "Beni komutan çağınyor" dedim. Hemen açtı kapıyı, oradaki bir arka- daşına beni göstererek "Bunu komutana götür" dedi. Askerin düşünmeden uya- bileceğini hesap ettiğim bir sözdü, tuttu. Az sonra Merkez Komutanı Tuğgeneral Tevfik Türüng'ün karşısındaydım. O zaman o karanlık yerden çıkma- yı başarabilmiştim. Ama şimdi bu bo- ğuntudan nasıl kurtulacaküm? Kendimi kocaman bir hapishanede bir hücreye atılmış gibi duyumsuyordum. Kapıyı vuruyorum vuruyorum, ne bir haber, ne bir ses... Tam bu şırada, 20 ağustos günlü Cum- huriyet te İlhan Selçuk bir yaa yazdı. Akbal'ın yazısı gibi bu da tam zamanın- da yazılmış bir yazıydı. Sorunu can da- manndan yakalayarak ortaya koyan "133 Bin Kitap..." başlıklı yaasındaSel- çuk, şöyle diyordu: "Bilim ve Sosyalizm Yayınlan sahibi Süleyman Ege, 10 Temmuz 1985'te Cum- hurbaşkanlığı na, 8 Ağustos 1985'te Baş- bakanlığa başvurdu. ıçm? Süleyman Ege, Ankara Emniyet Mü- dürlüğü'nde "imha edilen" 133.607 adet kitabının hesabım devletten sormak isti- yor, bu amaçla yasal yola başvuruyor. Olay, Süleyman Ege'nin ilgili makam- lara verdiğidüekçelerde şöyle özetleniyor. Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 6 dar 13 gün boyunca araljklı gelişlerte ya- yınevinin bütün kitaplarmı kamyonlara doldurarak götürüyorlar. 7 kamyon dolusu 133.607 kitap... O günden sonra üç yıl kitaplann başına neler geldiği bilinemiyor; çünkü Süley- man Ege'nin bütün başvurularma resmi makamlardan bir yanıt gehniyor. Ankara'da sıkıyönetimin kaldırılacağı tarihin belirlenmesinden sonra Süleyman Ege 10 Haziran 1985 günü bilgi almak için Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne baş- vuruyor; tutanakla teslim edilen 133.607 kitabın ne olduğunu soruyor. Emniyet Müdürlüğü'nce verilen yanıt: -133.607 kitabınız imha edilmiştir. "Bilim ve Sosyalizm Yayınlan" sahibi ve yönetmeni Süleyman Ege'nin, Cum- hurbaşkanlığı ve Başbakanhğa verdiği di- lekçeleri özetlemeye çalıştım. Süleyman Ege. Cumhurbaşkanlığı ka- tına verdiği dilekçeyi şöyle bitirıyor: '-Şimdi, yasal olarak sahip olduğu 133.000 kitabı imha edilen bir vatandaş olarak benim karşı karşıva kaldığım soru şudur: Devleti oluşturan güçler arasmda yargı gücü var mıdır? Yok mudur? Mah- kemeler gerçekten var mıdır, yok mudur? Mahkemeler varsa bunlann kararlan ge- çerli midir, değil midir? Yüksek yargı or- ganlarınm, Yargıtay'm, Askeri Yargı- tay 'm kesinleştirici beraat kararlan ger- çekten kesin midir, değil midir? Açtktır ki, kamuoyu ortada yalnızca beni ilgilendiren özel bir sorunla değil, her şeyden önce devleti ilgilendiren vahim bir sorunla karşı karşıyadır. Sorumlulann hesap vermesi ve maddi ve manevi kayıplanmızm tazmini için du- rumu ilgilerinize saygıyla arz ederim.' 10 Temmuz 1985 Konu gerçekten bir kişinin değil, devle- tin sorunudur; bütün bir ulusun sorunu- dur; bunun içindir ki dilekçenin yanıtını ilgiyle bekliyoruz." Yanıt yok Ama devletin bu en yukandaki so- rumlu yerlerinden yanıt çıkmadı. Cumhurbaşkanlığı sustu. Başbakanhk sustu. bu olayda basından beri so- rumlular hep sustular. Başvurulanmız karşısında Sıkıyönetim Komutanlığı üç yıl sustu. Giderayak, gizlice 133 bin kita- bı yakülar. Bunu örtmek için imha bel- gelerini sakladılar. Neden imha ettiniz? Yanıt yok. Nasıl imha ettiniz? Yanıt yok... Devlet adına bir "işiem" yapmışlar, ağızlannı bıçak açmıyor. Şimdi Başbakanhk'a, "öde şu zaran" diyorum, o da susuyor. Bunlar bize böylece, "daha mahkeme- nin yolu"mu demek istiyorlar? Hayır... Mahkeme hiç işlerine gelmiyor. O ne- denle o yolu kapatmak istemişler. Yasa 1985'te İdare Mahkemesi'nde dava aç- tım. J D u ' davada, avukatlanm ve jyakın arkadaşlarım Halit Çelenk'le Ustün Günsan'ın geniş deneyimlerinden, gö- rüşlerinden yararlandım. Davanın her aşamasında her aynntıyı onlarla görüş- tüm, tartıştım. Davaa olarak yargı önü- ne sunduğum bütün savlar Çelenk ve Günsan'ın değerli katkılannı taşır. Dava dilekçesinde bir tarih yatıyor Dava dilekçesinde, olayın '82 ağusto- sundan bu yana olan bütün gelişmelerini belgeleriyle tek tek açıkladık. Bu belge- lerle birlıkte, kitaplann kesinleşmiş bera- at ve takipsizlik kararlannın onayû birer örneğini de ek olarak sunduk. Dilekçe- de, CumhurbaşkanhğYna yazdığım uya- n mektubunun bir bölümüne de altını çizerek yer verdik. Çankaya'dan olsun Başbakanlık'tan olsun hiçbir yanıt çık- madığını. devlet sorumlulannın olay karşı- sında suskunluğa gömüldüklerini belirt- tik. Dava dilekçesinde, Sıkıyönetim Ko- &tktyönetim komutamnın, verdiği zarardan sorumlu tutulup tutulamayacağı zarara uğrayan vatandaşı ilgilendiren bir sorun değildir. Bu, zararın ödenmesinde, sıkıyönetim komutanı ile idare arasındaki bir sorundur. Anayasa hükmüne göre uğradığım zaran devlet ödemekle yükümlüdür. mutanf nın görev, yetki ve sorumluluğu üzerinde durarak, şöyle diyorduk: "Sıkıyönetim yasasmm 3. maddesine göre. 'Sıkıyönetim Komutanı sıkıyönetim bölgesinde genelgüvenük, asayiş ve kamu düzeıüni korumak ve sağlamakla görevti- <Er\ Sıkıyönetim komutanlanna verilen yetkiler de, bellidir ki, bu görevin yerine getirilmesi içindir. Bilindiği gibi, yargı organlannca yasa- lann süzgecinden geçirilerek aklanmış ki- taplann 'genel güvenlik. asayiş ve kamu düzenini' bozacağı düşünülemez ve ileri sürülemez. Yoksa, mahkeme kararlannın anlamı olmazdı. Sıkıyönetim Komutanlığı, Bilim ve Sosyalizm Yaymlan'nın kitapla- rınt 1961 Anayasası döneminde yasaklan- mış, toplatmış ve 1982 Anayasası döne- minde imha etmiştir. 1961 Anayasası'nm 13213. ve 1982 Anayasası'nm 13814. maddelerinin hü- kümleri şöyledir: Ağustos 1982 günlü emirle "Bilim ve Sos- yalizm Yayvnlan'nm 16 kitabına ilişkin yasaklama karan çıkarıyor. 20 Ağustos 1982 günü Süleyman Ege dilekçesiyle komutanhğa başvuruyor. Ya- saklanan 16 kitabın daha önce yetkili mahkemelerde aklandığtnı, beraat karar- larını da sunarak belgeliyor. Buna karştn komutanlık bu kez 27 Ağustos 1982'de ikinci bir emir çıkararak, "Bilim ve Sosyalizm Yayınları"nın geri kalan 14 kitabmı da yasaklıyor. Süleyman Ege, 10 Eylül 1982'de ikinci bir başvuruda bulunarak, yasaklanan 14 kitabın da mahkemeler ve savcüıklarda verilmiş beraat ve takipsizlik kararlannı sunuvor. .esmi belgelerden anlasüdığına gö- re. "Bilim ve Sosyalizm Yaymlan"nm ki- taplan kovuşturmaya uğramış; ama ko- vuşturma ve yargılama sonucunda aklan- mıştır. Bunlann arasmda 12 Eylül 1980'- den sonra Ankara Sıkıyönetim Komutan- lığı 2 numaralı Askeri Mahkemesi'nin karan bile bujunmaktadır. Ankara Etnnivet Müdürlüğü görevliteri, 28 Ağustos 1982 den 9 Eylül 1982'ye ka- dışı böyle bir olayda bile, akıîlannca o yolu kapalı sanıyorlar. Ne diyordu Sıkı- yönetim Komutanbğı bize yanıtında: "... yetkilerin kullanılmasına ilişkin idari iş- lemler aleyhine dava açılarnayacağı gibi hukuki sorumluluk da ileri sürülemeye- ceğinden ve kesin olduğundan..." Şimdi görecegiz. Tek seçenek yargı yolu Gelişmeler, önümde tek bir seçenek bırakmışü: Mahkemeye başvuracak, yargı yohıyla sorumlulann hesap verme- sini isteyeceğim. lV.larksist yayıncüığa dayaülan ko- şullar bana Türk Ceza Kanunu'nun 142. maddesi karşısında düşünce özgürlüğü- nü, bilimi ve kitaplan savunmayı öğret- mişti. Şimdi de, mahkemelerden aldığım aklama kararlannın geçerliliğiru, yargı kararlannın çiğnenemeyeceğini savun- mak gibi üzerime acıklı bir görev düş- müştü. Devletin verdiği kararlann geçer- liliğini devlete karşı savunacaküm... Sıkıyönetimin eylemlerinden sorumlu idareye. Başbakanlık'a karşı 29 Kasım Yasanuı ve vürütme organları ile idare, mahkeme kararlanna uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlan- nı hiçbir suretle değiştiremez ve bunlann yerine getirilmesini geciktiremez.' 1961 Anayasası'nm 4. maddesi ve 1982 Anayasası'nm 6. maddesi hükümlerine göre: 'Hiçbir kimse veya organ kaynağmı Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.' Ankara Sıkıyönetim Komutanı, kitap- larımı yasaklamak, toplatmak ve imha ettirmekle, bu kitaplar hakkındaki mah- keme kararlarmı ve bu kararlan veren devletin yüksek yargı organlarınm varlığı- nı hiçe saymış, Anayasa hükümlerine ağır bir şekilde yaralamıştır. ç kJıkıyönetîm Komutanlığı bize yanı- tında, imhanm sıkıyönetim yasasmm 3le maddesi hükümlerine göre yapıldığmı bil- dirmiştir. Sıkıyönetim yasasmm 3ic maddesi, 'müsaderesine karar verilmemekle birlik- te... sahiplerine iadesinde sakınca görûlen' yayınların vb. imha edilebileceği hükmüne içeriyor. JJilindiği gibi müsadereye mahkeme karar verir. Mahkemeler mahkumiyet ka- rarlartyla birlikte mahkumiyete konu olan yaymlarm da müsaderesine karar verirler. Aklanmış yayınlar müsadere edilmez; ön- ceden toplatılmışsa sahiplerine iade edilir. Yasal durum budur. Sıkıyönetim yasasmm 28 Aralık 1982 tarihinde değiştirilerek yeni şeklini alan 3/cfıkrasmm sıkıyönetim komutanlanna 'müsaderesine karar verilmemekle birlik- te... sahiplerine iadesinde s'akmca gördü- ğü' yaymlar vb. için imha yetkisi getiren hükmü, ancak, sıkıyönetim döneminde yayınlanmış, henüz adli denetimden geç- memiş ve bu siire içinde sıkıyönetimce in- celemeye alınarak yasaklanmış ve topla- tılmış yaymlar vb. için geçerli olabilir. Bu hükmün yayınevimin kitaplarmı ilgilendi- ren bir yönü yoktur. Bilim ve Sosyalizm Yaymlan'nm kitaplan hakkmaa sıkıyö- netim yetkisine giren larihten yıllarca ön- ce verilmiş mahkeme kararlan vardvr. Yüksek yargı organlarmca oybirliğiyle kesinleştirilmiş beraat kararlan ya da ta- kipsizlik kararlan vardır. Yasaklama emri üzerine, daha kitaplanm götürülme- den önce ve götürüldükien sonra, bu ka- rarlann onaylı birer örneği komutanhğa sunulmuştur. Adli aşamalardan geçmiş ve aklanma- ları kesinleşmiş olauklan için haklarmda dava bile açamayacağı, yani suç iddiasm- da bile bulunamayacağı kitaplan komu- tanlığm imha ettirmesi hiçbir yasal kılıfa girmez. ç kJıkıyönetim yasasmm sıkıyönetim komutanlanna imha yetkisi tanıyan 3/c maddesi hükmü, mahkeme kararlarmı yok sayma yetkisini içeren bir hüküm de- ğildir. Madde, müsaaeresine karâr veril- memekle birlikte' imha yetkisinin kullanı- labileceğini söylüyor; ama 'beraatma karar verilmiş de olsa' demiyor. Yasantn amacı o olşaydı, açıkça, 'beraatma karar verilmiş de olsa... iadesine sakınca görü- len' yaymlarm imha edilebileceği belirtil- mesi gerekirdi ki, yasada böyle bir hüküm yer almamıştır. Zaten böyle bir yasal dü- zenlemeye gidilmesi de olanaksızdır. Çün- kü böyle bir yasa hükmü yargı organlarmı yok saymak olur. Bu da Anayasa 'nm 7,8 ve 9. maddelerinde düzenlenmiş yasama, yürütme ve yargmm yeıkilerini birbirin- den ayıran, devletin temelini ve bütünlüğü- nü oluşturan güçler ayrdığı ilkesini orta- dan kaldınr. Bu nedenle, hiçbir yasa hükmü mahke- me kararlarmı değersiz ve geçersiz duru- ma getiremez. Tam tersine. Anayasa hükmü olarak, 'yasama ve yürütme or- gamkn ik idare, mahkeme kararlanma uymak zorundadır...' İTM.ahkeme kararlannın geçerliliği devletin sürekliliğini oluşturan temel bir öğedir. Ve, devletin sürekliliği çiğnenemez bir ilkedir. Devlet Türkiye Cumhuriyeti olarak kaldıkça, kesinleşmiş yargı karar- larmı ortadan kaldıracak birformül yok- tur. Bu nedenlere.yaymevimin kitaplan için 3/c maddesinde yer alan bir 'sakınca'dan da söz edilemez. Yasa dilinde 'sakınca' hukuksal bir te- rimdir ve anlam bellidir: Bir şey in suç öğe- si taşıma ya da suça yol açma olasıhğmı ifade eder. Yasa objektif karineler, kanıt- lar arar. Bilim ve Sosyalizm Yaymlan 'nm kitaplan için 'sakınca' değil, tam tersine 'sakmca'sızlık kesindir. Bu kitaplar ara- smda söz konusu yasa maddesinin aradığı 'iadesine sakınca bulunan' hiçbir kitap dü- şünülemez ve ileri sürülemez. Böyle bir sakmca olsaydı, yetkili mahkemeler oy- birliğiyle beraat kararlan vermez. Yargı- tay 'ca oybirliğiyle onaylanmaz, Cumhuri- yet savcılıkları takipsizlik kararlan vermezlerdi. Hiç kimse yargı organlarm- ca aklanmış kitaplarm 'sakmca' taşıdığmı ileri sürerek bunları imha yetkisini kendi- sinde göremez. Hiç kimseye böyle bir yet- ki verihnemiştir, verilemez. l \ çıkçagörüldüğügibi, Ankara Sıkı- yönetim Komutanlığı yargı organlarmm kararlarmı hiçe sayan keyfi ve haksız bir eylemle, bir vatanaaşm 'kazanılmış hak '- kmı, mülkiyetini ortadan kaldırmakla kalmamış, yasama, yürütme ve yargmm yetkilerini birbirinden ayıran, devletin te- melini ve bütünlüğünü oluşturan anayasa ilkesini de ağır bir biçimde yaralamıştır. Sıkıyönetim yasasmm ek 3. maddesi, 'bu kanunda sıkıyönetim komutanlarma tanınan yetkilerin kullanılmasına ilişkin idari işlemler hakkmaa iptal duvası açıla- maz. Şahsi kusurları nedeniyle hukuki sorumlulukları ileri sürülemez' diyor. Açıktır ki, burada sıkıyönetim komu- tanlarmm smu-lı bir biçimde yargı deneti- mi dışmda tutulmast söz konusudur. Maddenin açık hükmüne göre, sıkıyöne- tim komutanlarmm yargı denetimi dışmda kalan eylemleri, sıkıyönetim yasasmaa 'sıkıyönetim komutanlanna tanınan yet- kilerin kullanılmasına ilişkin' olmak zo- rundadır. Ömeğin, sıkıyönetim komutanı bir vatandaşı öldürme 'özgürlüğüne sahip değildir. JLd aten bellidir ki, yasalara aykırı hiç- bir eylem, kim tarafmdan işlenirse işlen- sm.yasaylakorumayaalmamaz. Yasanm. bazı yetkilileri korumaya almırken, doğal olarak, bunları yasalara aykırı eylemle- rinde de korumaya almış olmaz. Olağa- nüstü de olsa hiçbir yetki devlet sistemi- nin, anayasal sistemin dışına çıkamaz. Her yetki ancak yasalar çerçevesinde, devlet sistemi içinde bir yetkidir. Olağa- nüstü yetki, yasalar-dışı demek değildir. Sıkıyönetimin olağanüstü yetkisi, olağa- nüstü sıkıyönetim yasasıyla belirlenmiş- tir. [navasa'nm 125. maddesine göre p Evren'e başvuruldSosyalizjn Yayınlan sahibi Süieyman afianı 'na başvurusunda. p kayıplannm tazminı için Ugi gosıerilmesi" dûeginde bulundu. Ege, haklanndaki yüksek yargı organlarınm karartaruun hiçe sayüank 30 çesir kitabın imha edümamuı, her şeyden önce devlet kavramı, guçler ayınmuu dayanan devlet bütüıüûgü açısmdan dayanaksa olduğunu büdirdi. 11 Temmuz 1985 Cumhuriyet yalnızca Cumhurbaşkanı'nın ve Yüksek Yargı Askeri Şura 'nm tasarrufları yargı denetimi dışmda tutulmuştur. Öte yan- dan, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Yasası'nm 21. maddesi de, Anayasa'nm 125. maddesi uyarmca, Cumhurbaşkanı '- nm ve Yüksek AskeriŞura'nm tasarrufla- rmı yargı denetimi dışmda tutarken, sıkı- yönetim komutanlarmm ancak '1402 sayıh yasada yazıb tasarruflanm' yargı denetimi dışmda tutmuştur. Yani, sıkıyö- netim komutanlan sıkıyönetim yasasmaa kendilerine tanman yetkilerin dışma çıka- mazlar. Zaten, sıkıyönetim yasasmm ek 3. maddesinde de sıkıyönetim komutanla- rmm tasarrufları kendilerine tanman yet- kilerle smırlanmıştır. Yargı organlarmca aklanmış kitaplarm yasaklanması, toplatılması, imha ettiril- mesi evleminde Ankara Sıkıyönetim Komutanı, 'kendisine tanınanyetki'yi aş- makla kalmamış, yargı gücünü içeren devlet bütünlüğüne, 'adalet mülkün teme- lidir' diyen adalet temeline dayalı devlet kavramma apaçık düşen, Anayasa ve ya- salar karşısında hiç kimsenin yetkisinde olmayan bir alana girmiştir. o kJıkıyönetim yasasmm ek 3. madde- sinde sıkıyönetim komutanlanna bağışla- nan kusur' da, bellidir ki, yetki içmdeki eylemlerin yerine getirilmesine ilişkin du- rumlar için söz konusudur. Oysa burada açıkça yetki dışma çıkılarak, Anayasa ve yasalar bir yana itilerek işlenmiş keyfi ve haksız bir eylemle karşı karşıyayız. Sıkıyönetim komutanı kendisine verilen yanlış bilgilerle, gerekli incelemeleri yap- tırmadan kitap yasaklamış olabilir. Buna yasanm sıkıyöneıim komutanma bağışla- dığıbir 'kusur denebilir. Ama sıkıyönetim komutanı, yasakladığı kitaplarm sıkıyö- netim ilanmdan yıllarca önce yaymladık- ları ve aklanmış olduklan kendisine belge- lerle sunulduktan sonra, yasaklamayı kaldıracağı yerde, tam tersini yapar, ya- saklamayı sürdürdüğü gibi yaymevinin öteki kitaplarmı da yasaklar, bunlann da yasal belgelerikendisine sunulmasma kar- şın, bütün kitaplarmı kamyonlara yükle- tip götürerek yaymevinin varlığma fiilen son verirse ve üçyüa yakm bir süre boyun- ca başvurulanmı yanıtsız bırakır, bununla da kalmayıp tam sıkıyönetimin bitmesine yakm bir sırada, Ankara'dan sıkıyöneti- min kaldırılacağı tarihin belirlenmesinden hemen iki gün sonra, 28 mayıs 1985 tari- hinde, yargı organlarmm kararlarmı ve buna ilişkin Anayasa hükümlerini hiçe sayarak imha emri verir, 133 bin 607 kita- bı yaktınrsa. bunu da gizlice, kitaplarm sahibine haber verme gereğini yerine ge- tirmeden yaparsa, durumu yasanm sıkıyö- netim komutanma bağışladığı bir kusur' olarak değerlendirmek olanaksızdır. IXslmda, bu olayda sıkıyönetim ko- mutanmm yetkilerinin sınırı beni ilgilen- dirmez. Hiçbir biçimde benim kusurum söz konusu olmaksızm yasal varhğım fii- lenyokedilmiştir. Ama bu, hukuken yoke- dilemez bir haktır. Olay medeni hukuka ilişkin bir tasarrufıur. Verilen zararm ödenmesi gerekir. Bu, temel bir hukuk il- kesidir. Anayasa'nm 'KişininHak veÖdevleri'- ni düzenleyen ikinci bölümünde, 40. mad- de hükmü şöyledir: 'Anayasa ile tanmmış hak ve hürriyetle- ri ihlal edilen herkes, yetkili makama ge- ciktirilmeden başvurma imkânmı sağlan- masmı istenıe hakkına sahiptir. J\işinin, resmi görevlüer tarafmdan haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, devletçe tazmin edilir.' Sıkıyönetim komutanınm yasalara ay- kırı, keyfi ve haksız eyleminden dolayı sorumlu tutulamayacağı varsayılsa bile, bu sorumsuzluk zarara uğrayan vatanda- şm hakkmı ortadan kaldıramaz. Tapulu mülkü ya da devletin kesin adli kararlany- la yasal olarak sahip olduğu varlığı yok edilen vatandaşa devlet kayıtsız kalamaz. Vatandaşın canı ve malı devletin güvence- si altmdâdır. Zaten sıkıyönetim komuta- nmm, verdiği zarardan sorumlu tutulup tutulamayacağı zarara uğrayan vatandaşı ilgilendiren bir sorun değildir. Bu, zararm ödenmesinde, sıkıyönetim komutanı ile idare arasmdaki bir sorundur. Anayasa hükmü olarak 'resmi görevlilerin haksız işlemleri sonucu' uğradığım zaran devlet ödemekle yükümlüdür.'' StRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle