15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 KASIM1992 PERŞEMBE 12 DIZIYAZI Emevi İmparatorluğu'nun kurucusu Muaviye döneminde İslam merkezi biryönetime kavuştu Islaıııııı imparatorlukçağı îslamda ilk ayrılıklar Hz. ALİ MUAVİYE KAVGASI ÖRAL ÇALIŞLAR Aiazretıeti Ali (M.S 661), Kufe'de cami kapısında bir Harici tarafından bıçaklanarak öldürüldüğünde bir ta- rih noktalanmıştı. İslamiyet kuruluş sürecini geride bırakmışü. Artık, yeni bir dönem başlıyordu. Dönemin adı Emevi İmparatorluğu idi. İslamiyet, devletleşme aşamasıru tamamlamış göçebeliğin yön verdiği gelenek ve alış- kanlıklar geride kalmış, bunlann yeri- ne bilinen Ortaçağ devlet-imparator- luklanndan birisi sahneye çıkmıştı. Muaviye Şam valisiydi. Bu göreve ikinci hahfe Ömer zamarunda getiril- mişti. Tıpik bir Mekke aristokratıydı. Babası Ebu Süfyan, Mekke zenginle- rinin ve tüccarlannın önderi, Mekke'- nin önde gelen kabilelelerinden Ümey- yeoğullannın reisi idi. Annesi. İslami- yete en fazla direnen mücadelecı ve inatçı Hind'dir. Hind. Kureyş'in baş- kanlanndan Utbe bin Rebia'nın kızı- dır. Muaviye'nin ailesi, İslamın ilk yıl- lannda Peygambere direnen Mekkeli- lerin başına geçmişü. Ebu Süfyan. Mekke'ye karşı Peygamberin yaptığı bütün kutsal savaşlarda Mekke ordu- sunun komutanı ve Mekkelılerin ön- Muaviye bir Mekke aristokratı ve tüccardı. Zengindi, eğlence ve zevk içinde yaşamayı seviyordu. Arap göçebe dinamiznuile ileri atılan İslam diinyasının şekUlenmeye başlayanyeni hamurunu aldıyoğurdu ve bir biçim verdi. deriydi. 630 yılında Mekke fethedilin- ceye kadar, bu direrüşin sürdürülmesi- ni sağlamıştı. İslamiyetin zafer kazanacağmı gördüğü an. ona biat edip bu yeni dini kabul etmekten de cekinmemışü. Mekke"nin banşçı şekil- de ve kan dökülmeden Peygambere teslimi sağlayan da yine, Muaviye'nin babası Ebu Süfyan'dır. Ümmeyyeoğlullanntn kaderi Mekke'nin Peygamberin eline geç- mesiyle birlikte, Ümey>'eoğullannın kaderi de yeni bir çizgiye oturdu. Bu çizgi, Mekke gibi küçük bir Arap şeh- rinin önderliğinden yola çıkıp, dünya- ya yeni bir düzen veımek üzere yaratı- lan imparatorluğun başına geçmekti. yönetimi altına girdi. Fenike kıyılan da Muaviye'nin önderliğinde kazarul- dı. M.uaviye, üçiincü halife Osman zamarunda Şam'da güçlü bir merkez oluşturmuş ve başına buyruk bir yö- nctım kurmuştu. Şam, hiçbtr zaman Ali'nin halifeliğini kabul etmedi. Ali, kendisinden önceki üç halifenin yaptı- ğını vapamadı, tüm İslam topraklan- nın hâkimi olamadı. Muaviye, güçlü bir başka merkezin sahibi idi ve İsla- miyet. Ali döneminde iki ayn merkez tarafından yönetiliyordu. İktidar Şam'da Hazreti Ali'nin ölümü. İslamın mer- kezinin coğrafi olarak ver değiştirme- sirii de beraberinde getirdi. Ali, ilk olarak hilafet merkezini Medine'den Kufeye taşımıştı. Ancak bu taşınma- şekillenirken, büyüyüp imparatorluğa dönüşürken; bu dönüşüme uygun ola- rak önderliğini, başkentini ve yönetim biçimini değiştirdi. Peygamberin Al- lah'ın emirlerini teblığ etmesinden sonra geçen 50 yıl içinde geriye dön- meyecek büyük adımlar atıldı. Bu yeni dönüşümün ilk güçlü tem- silcisi Muaviye idi. Kendısi bir Mekke aristokraü ve tüccardı. Zengindi, eğ- lence ve zevk içinde yaşarnayı seviyor- du. Arap göçebe dinamizmi ile ileri atılan İslam dünyasmın şekillenmeye başlayan yeni hamurunu aldı yoğurdu ve bir biçim verdi. "İlk iç savaşın (Ali ile yaptığı Sıffin savaşı) ardından Muaviye'nin başan- sında ve Emevi hakimiyelinin gerçek- leşrnesinde, yalnızca Ali'nin öldürül- mesinin rolü olduğu söylenemez. Suriye Valisi Muaviye, başından beri Ali'nin halifeliğini reddederken büyük avantajlara sahipti. Savaş meydanın- daki zaferi elde etmesinde bu avantaj- lann da önemli rol oynadığı söylenebi- ür." Hz. Ali arada kaüyor Hz. Ali, İslam devletini yoksullan da koruyan bir sosyal kurum olarak şe- killendirmek istedi, göçebeliğin eski eşitlikçi alışkanlıklannı korumaya ça- lıştı, onlarla ittifak yaptı. Fakat, kavga sertleşince ve devlet, egemen kesimle- rin devleti olarak şekilenmeye başla- yınca Hz. Ali arada kaldı. Yoksul güçlerin siyasi temsilcileri Hariciler. Ali'ye karşı ayaklanırken. İslam aris- bir önder olduğu için başan kazandı. İktidar kavgasının nihai zaferi onun oldu. Muaviye'nin, Ali ve Haricilerle olan kavgası zengin yoksul, ezen ezilen kavgasıydı. Ali'nin, bu kavgada Hari- cilerden farklı olan bir yeri vardı. Çün- kü o da bir İslam aristokratı ve Mekke'nin güçlü ailelerindendi. Ali, ypksullara daha yakın bir halkçı çizgi- yi temsil ederken, Muaviye son sayaş- larla iyice büyüyen ve zenginleşen İsla- mın en üst kesimlerini temsil ediyordu. Zaten öyle olduğu için kazandı. şeklini alması daha çok Abbasiler za- marunda olmuştur." Aslamivüyet, artık bir imparatorluğa dönüşecek kadar büyümüş ve geliş- mişti; bu büyümeye denk düşücek bir imparatoru bekliyordu. Muaviye. kö- keni. alışkanlıklan ve dünya görüşü nedeniyle işte bu kişiydi. Tarihi geliş- meye uygun düştüğü için kazandı. İslam tarihçileri Muaviye'nin oyna- dığı tarihi role dikkat çekerler: "O (Muaviye), Suriye ordusunu meydana getiren hammaddeyi öyle bir kamçıla- mıştır ki neticede bu kuvvetler İslam harp tarihinde birinci derecede nizam- lı ve disiplinli kuvvetler olarak şöhret kazanmıştır. Askeri yapıyı o, eski pe- derşahi günlerden kalma köhne ve demode kabile teşkilatı yapısından kurtanp çıkarmıştır. Hükümetle ilgili birçok geleneksel görüşü ortadan kal- dırmış ve ilk Bizans örneği ve temel yapısı üzerine sağlam. müstakar (istik- rarh) ve pek güzel teşkilatlandınlmış bir devlet inşa etmiştir. Bir herc-ü merc görüntüsünden tamamen uzak. nizam ^bu Süfyan, Peygambere biat et- tikten ve İslamiyeti benimsedikten sonra iktidar basamaklannı hızla tır- mandı. O tarihten sonra. Medine'de verilen bütün önemli kararlann oluş- turulmasırun mimarlanndan birisi de Ebu Süfyan'dı. Arkasında güçlü bir kabile vardı ve yetenekli oğullanyla birlikte adım adım iktidara yürüdü. Büyük oğlu Yezid'i Şam'a vali. küçük oğlu Muaviye'yi Peygambere kap'p yaptırdı. Peygamber ölünce. iktidan ele geçirmek üzere Hz.Ebubekir'e kar- şı Hz.Ali ile ittifak yapmaya çalıştı. başaramayacağıru görünce beklemeye karar verdi. İkinci halife Hz.Ömer'in ölümüyle birlikte yakın akrabası Hz. Osman'ın halife olması, Ebu Süfyan'- ın ailesine iktidar yolunu iyice açtı. Muaviye, Şam valisi iken ikinci hali- fe Ömer zamanında deniz filosu kur- mak istediyse de Ömer ona izin verme- di. Osman yönetime gelince onun da desteğiyle önemli başanlar kazandı. Suriye'yi bütünüyle İslam topraklan- na kattı, etkili bir deniz gücü oluştur- du. Kıbns ve Rodos adalan onun kurduğu donanmalarla İslamiyetin Alevilere göre hilafet kavgasında Hazreti Ali'ye haksızlık edenler arasmda 1.Muaviye'nin özel bir yeri var. nin asıl nedeni, Ali'nin Medine'de iste- diğı gücü bulamamasıydı. Ali ölünce, İslamiyetin merkezi bir daha geri dön- memek üzere kuzeye taşındı. Emevi İmparatorluğu döneminde Şam, Ab- basiler döneminde Bağdat başkent oldular. Sonra Kahire ve son olarak da İstanbul. İslam halifelcrinc baş- kentlik yapan şehirlerdi. Kutsal top- raklar ve kutsal şehirler Medine ve Mekke. çok kısa süre içinde siyasi merkez olma özelliklerini yitirdiler, İs- lam tarihinde bir daha hiçbir zaman eski önemlerini kazanamadüar. V^oğrafı olarak imparatorluk merkezinin değişmesinin asıl nedeni. siyasi dönüşüm idi. Şam. İslamın ku- ruluş yıllannda zengin bir kültür ve ticaret merkezi olarak bıliniyor, Şam saraylannın ihtişamı bütün Akdeniz'i aydmlatıyordu. Şam, aynı zamanda devlet gelenegine sahip bir ülkenin. Suriye'nin başkenti. dünya tarihine yön veren iki büyük imparatorluğun, Bizans ve Sasani imparatorluklanrun komşusuydu. İslamiyet, devlet olarak tokrasisi de Ali'nin halkçı çizgisini reddetti. Ali, yoksullann şiddet ağır- hklı ayaklanmalan ile zenginlerin dü- zen yanlısı basurması ve iki yandan sıkıştırma altında, iktidar mücadelesı- ni kaybetti. Uzun >ıllar sürecek bir muhalefet geleneğinin ilk temsilcisi ol- du. Xslamiyetin. yoksul dini olmak gibi bir iddiası yoktu. Mutlak eşitlikçibği de savunmuyordu. İslamiyet bir dün- ya diniydi, dünyanın güzelliklerinin değerlendirilmesatıden, malı olanın re- fah ve saadet içinde yaşamasından yanaydı. Ancak, yoksullar da gözetil- meli, onlara yardım •edilmeliydi. Eski kabile eşitlikçiliğin çözüldüğü, ticare- tin, devletleşmenin ihtiyaç olarak ol- gunlaştığı. Araplann soyut düşünme aşamasına geldiği koşullarda ortaya çıktı. Adım adım büyüdü ve kısa süre- de imparatorluğa dönüştü. Zenginliğe uygun dûşen lider Muavıye bu gelişmeye uygun düşen ve intizama dayanan bir İslam camiası geliştirmiştir." T M. arihcilerin de dikkat çektıği gibi Muaviye fslam modernleşmesinin ve İslamın despotizme yönelmesinin ilk önemli öncüsüdür. Eski kabile döne- mine son vermiş, kuzeydeki gelişmiş impratorluklan devlet yapısına örnek olarak benimsemiş ve düzenli orduyu kurarak yeni bir sistem yaratmıştır. "Tarihçiler kendisini İslam tarihin- de ilk defa bir devlet arşiv dairesi tesis eden ve posta teşkilatı (yani el-berid) ile ilk olarak ilgılenen kimse olarak gösterirler." Aynı gelişmeye bir başka tarihçi de şöyle dikkat çeker: "Devlet >6netimi henüz ilkel bir durumda bulunan, Emevilerin Süfyani soyu zamarunda ve özellikle 1 .Muaviye'nin halifeliği sı- rasında bazı divanlar kurulmaya baş- landı. "Birinci Muaviye posta işlerine de önem verdi. Ancak bu işle ilgili diva- nın ve diğer divanlann gelişmesi ve son B•u dönem aym zamanda yolsuz- luklann, haksızlıklann, çürümenin de yükselişidir. Muaviye döneminde, yüzlerce haksızlığın, kesilen kellelerin öyküleri tarih kitaplannı doldurur. Muaviye, çağının imparatoruydu. Artık halifelik için; secim, şura, daruş- ma gibi yöntemlere son verecek ve eski Arap adeılerirü ortadan kaldıracak adırnı attı. Oğlu kendisinden sonra ha- life olacaktı. Aldığı bu karan ölmeden kabul ettirdi ve uygulanacak hale ge- tirdi. İslamın dûnye\ileştirilmesi Muaviye. İslamiyeti merkezileştir- mesinin yanısıra, İslamı dünyevileş,tir- mişti. Yani. İslamiyeti bir dünya im- paratorluğu haline dönüştürmüştü. Bu tutumu, İslamın ilk ve sade günle- rini kendilerine örnek alan. İslam gruplannca kınanır. Özellikle Sufıler, ona tepki duyarlar. Tarihçiler, Mua- viye'ye karşı gelişen İslam dünyasırun tepkilerini şöyle aktanrlar: "Bir çok faikiyet ve üstünlüklerine rağmen, eserleri bize kadar gelen ta- rihçilerin çoğu tarafından Muaviye sevimli bir kimse olarak gösterilmez. Onlar kendisine İslamdaki ilk melik (kral, hükümdar yahut padişah) ola- rak bakarlar, ve gerçekte de bu unvan, bir Arap bakımından o derece men- fûrdur ki, bunu hemen hemen tama- men Arap ohnayan yabancı hüküm- darlar için kullanmışlardır. Tarihçile- rin bu tutumu. dinine sıkı sıkıya bağh sofu kimselerin eğilimlerini aksettirir ki bu sofular Muaviye'yi İslamı dün- yevileştirmekle ve Hilafet'un Nubu'e (Teokratik Hilafet) müessesesini mül- ki, dünyevi hakimiyet haline dönüş- türmekle itham ederler." Özgürlüğün bittiği yer Muaviye, devletleşme ihtiyacına uy- gun bir isim olduğu için başan kazan- dı, bu nedenle Hz.Ali ve çocuklan değil de o, yeni düzenin ve devletleş- menin kurucusu oldu. Tarihçiler Muaviye'nin kurucu özelliğine önem verirler "Kendisinden sonra gelen Emevi Halifelerine o, şefkat ve itidalli- lik, enerji, uzak görüşlülük ve devlet adamlığı hususunda iyi bir örnek bı- rakmış. pek azı muvaffak olsa da çoğu onu bu konularda gıpta ile takip ve taklit etmiştir. Gerçekten kendisi, sa- dece ilk değil ve fakat aynı zamanda İslam öncesi Arap tarihinde Arap so- yundan gelmiş devlet başkanlan ara- smda en büvüklerinden biridir." /Vrap göçebe özgüriüğünün ve inisiyatifınin bittiği yerde islam impa- ratorluğu doğdu. İslam öncesi çöl hayaünın özgürlü- ğü ile, insanın üzerindeki her türlü baskının kalküğı, herkesin her diledi- ğini yapabildiği uyumlu bir dünyanın özgürlüğü aynı şey değildir. İslam ön- cesi Arap toplumunun özgürlüğü vah- şi bir özgürlüktür. Kabileler, özgürce başka bir kabileyi basıp yağmalayabi- lirler ve yağmaladıklan mallan ve in- sanian özgürce paylaşabilirlerdi. Doğaıun hükmü her şeyin üstündeydi. Yağmayı yapan kabilenin bireyleri öz- gürdür, kendi diledikleri gibi yaşarlar, onlann yaşamma kimse kanşamaz. İnsanlığın ileri toplumlar için düşledi- ği özgürlüğün böyle olması mümkün değildir. Yine de bu özgürlüğün, dev- letin sınırlan içine hapsedilmiş yaşam- dan daha renkli ve özellikle yoksullar açısından daha cazip yönleri olduğu söylenebilir. Ha.ariciler ve Hz.Ali taraftarlan, eskinin özgürlük günlerine özlem du- yarken, devletin nefes borulannı üka- dığını söyleyen tutumlaralırken, biraz da kendi toplumsal konumlannın tep- kilerini dile getiriyorlardı. Onlar sava- şm ilk raundunu kaybetmişlerdi, ama geleceğe güzel bir mesaj bırakıyorlar- dı. SCRECİK Devlet kime ne getirdi? D t ^K^U P • A ı a l u n d a yaşamanın sınırlannı çizer- Devletin adım adım inşası süreci, unva tanhçılen, hmevı devle- ıö r ır™,Ki;ı, ,„ „„!„!, ,„„,„ ım ;™ : _ı__ ... .._ı....n__^- J-_ünya tarihçileri, Emevi devle- tinin kuruluşunu İmparatorluğun şekillenmesi olarak değerlendiriyor- lar. Buna örnek olarak da Muaviye'- nin başlattığı kurumlaşmalan göste- riyorlar. Her toplumsal cereyan gibi İslamiyet de doğal mecrasını izlemiş ve kendi doğal gelişme seyri içinde başanlı oldukça daha mükemmel bir devlet ve yönetim sistemine kavuş- muştur. -Burada sorun devletleşmenin ne anlama geldiğiyle ilgilidir. Devlet de- mek düzen demektir, devlet demek yönetmek demektir. Devlet düzenli ordu demektir, vergi demektir, mah- keme demektir, bir toplumun kural- lar içinde yönetilmesiyle ilgili bütün- sel bir sistem demektir. Dağınık göçebe topluluklannın vahşi ve sınırsız kurallanna göre dev- let ilerlemedir. Herkes, her istediğini gücünün yettiği gibi yapamaz hale gelir. Yönelenler ve kanun koyucu- lar, insanlann yaşamına ve davranış- lanna bir arada ve bir devlet düzeni altında yaşamanın sınırlannı çizer- ler. Keyfilik ve çıplak zorun yerini devletin kurallan ve hegemonyası alır. Araplar da benzer bir süreci ya- şayarak devlete ulaşülar. ^m.raplann devletleşme ideoloji- si, İslamiyet oldu. Onlann göçebe özgürlüğü bu ideoloji ile birlikte so- na erdi. Bu sona eriş, Peygamberin ortaya çıkmasıyla bir günde olup bit- medi. Kendi doğal sürecini izleyerek olgunlaştı. Devletleşme. disiplin ve hayaün düzene sokulması, İslamla birlikte zenginleşen kesimleri ve daha önce mal mülk sahibi olmuş aristokratlan rahatlatan ve memnun eden bir geliş- meydi. Fakat. yoksullar için durum hiç de parlak değildi. Yaşamlan bü- tün zorluğunu korurken, yeni devle- tin aslan pençesi onlann özgürlükle- rini ve eski inisiyatiflerini ellerinden almıştı. Birçok yoksul isyanının ne- deni devletin onlann sırtına binmesi ve hayatı çekilmez hale getirmesidir. Devletin adım adım inşası süreci, zenginler ve yoksullar açısından farklı farklı etkiler yarattı, farklı farklı sonuçlara yol açtı. T . arihçiler, İslamiyetin kuruluşu ile birlikte sınıflar arası uçunımun büyüdüğünü saptarlar ve bu farkb- laşmanın yoksullann tepkisine yol açtığını söylerler: "islam sonrasında başlıca değişik- liklerden birisi de sıradan kabile mensuplanyla, eski Müslüman ya- zarlann eşraf diye tanımladıklan şef- ler arasındaki mesafenin artmasıdır. Eşraf. yeni kazanılmış topraklann imtiyazlanndan ve zenginliğinden pay alırdı. Bunun da ötesinde, yöne- tim ve kendi takipçileri arasında uz- laştıncı bir rol oynardı... Irak'ta eşra- fın kazandığı zenginlik ve yeni güç şiddetli hoşnutsuzluk konusu olmuş- tu." Daha sonraki bir çok yoksul isya- nı, bu gelişmeye tepki içinde olgunla- şıp yaygınlık kazandı. Oral Çalışlar Hz. ALİ - MUAVİYE ÇATIŞMASI tsteme adresi: Pencere Yayınları Salkımsöğüt Sk. 2/4 Cağaloğlu-İstanbul AJNKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt Essen'de AydmlapArasımbuEssen'de "Türkiyeli işçiler Derneği" salonundaki ye- mekli toplantıda konuşurken, bir not verdi, "Sonra okur- sun" dedi. Baktım, şöyle yazmış: , "Bir daha bizim buralara geiirsen üç gün benim konu-, ğumsun. Bir de birlikte gezelim bu gâvur ellerini." Türkiyeli İşçiler Derneği'nin salonundaydık, ama toplan- tyı "Türkiye Âraştrmalar Merkezi" düzenlemişti. Yemek- liydi toplantı. çağrılılar kişi başına 20 mark ödüyorlardı. Çok kalabalık değildi, ama içtendi, sıcaktı. Çevre illerden Türkiyeli aydınlar gelmişlerdi. Uğur Mumcu'nun da Ham- burg'dan Dortmund'a geleceğini, Dortmund'da "Atatürk- çü Düşünce Derneği"nde bir konuşma yapacağını öğren- miştik. Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Eriş Ülger'- den, Uğur Mumcu'yu da getirmesini rica ettim. Uğur da geldi; böylece toplantı daha renkli oldu! Orhan Apaydın, Timur Selçuk, Uğur Mumcu, 1978lerde, Essen'e gelip bu salonda konuşmuşlar. Bunu Uğur şöyle anlattı: - Duisburg'dan gelmiştik, burada çok güzel bir söyleşi olmuştu. Bir arkadaşımız Timur Selçuk'a dedi ki: "Hep Uğur Mumcu, Orhan Apaydın konuşuyor, siz şarkı söylû- yorsunuz; bir de sizi dinleyelim, siz de konuşun!" Timur dedi ki: "Benim konuşmam, Orhan Apaydın veya Uğur Mumcu'nun şarkı söylemelerine benzer, onun için konuş- mam!.." Orhan Apaydın söz istedi ve dedi ki: "Belki sesim güzel, bir şarkı söyleyeceğim, belki bir güfteden söz ede- ceğim, bestesini siz yapacaksınız, güfte şu" dedi: "öm- rüm, rşçileri sevmekle, ömrüm sizi sevmekle nihayet bula- caktır!.." Hepimiz güldük, duygulandık. Son günlerinde abisi Isviçre'de ameliyat ettirmek istedi, pasaport verme- diler! O tarihte Pasaport Kanunu'nun 22. maddesini değiş- tirmişlerdi. Bu 22. madde ne için değiştirilmişti? Uyuşturu- cu madde kaçakçılığından yargılananlar, gümrük kaçakçı- lığı suçundan yargılananlar, silah ve mermi kaçakçtlığı suçlarından yargılananlar yurtdışına çıksınlar diye. Orhan Apaydın'm abisi ve bizler, hükümete çok başvurularda bu- lunduk, fakat Orhan Apaydın'a pasaport verilmedi. En son gün pasaport ulaştığında Orhan Apaydın can vermişti! Ay- nı şekilde Ruhi Su'ya da pasaport vermediler. Size şaşıra*- cağınız bir şey söyleyeyim, bütün sivil kapılar kapandı. Genelkurmay Başkanı'na başvurduk, Necdet Üruğ'un iz- niyle bir pasaport verildi, o da yetişmedi... Essen'deki toplantıyı, "Türkiye Araştırma Merkezi"nin Ekonomi Bölümü Başkanı Çiğdem Akkaya yönetti. ilk ko- nuşmayı yaparken gözüm dinleyicilerdeydi. Çoğu tanıdık, dostlar, arkadaşlar. "Ekmekçi gelmiş, gidip dinleyelim!" demişler. Uğur da gelince daha bir güzel oldu! İki Cumhu- riyetçi bir araya geldik. Dinleyiciler arasında kimler mi vardı; okurlar, çoğunu bilir. Nevin-Aydın Karahasan, Haş- met Atasoy, Ozgül-Ömer Polat, Sadiye-Turgan Arınır, Deniz Kavukçuoğlu, Dursun Atılğan, Osman Okkan, Serol Teber, Yücel Feyzioğlu, Yaşar Miraç, Recai Aksu... Daha var: Arife Kaynar, Hayriye Aksu, Ali Ekber Beşer, Ihsan Kekeç, ismail Erciyas, Dılşat Şahin, Sema Arıman, Meral Karakartal, Muhlise Ergün, Clmit Kaynar, Yusuf Hasançe- bi, Adnan Ağca, Hasan Kocakaya, Mustafa Geçit, Aydın Yeşilyurt, Naci Akça, Esen Varol, Yıldız Peköz, Fatma- Meral Aktaş, Ayten-Mehmet Çakır, Ahmet Aktaş, Faruk Oğrük, Erdoğan Saldamlı, Arslan Gümüş, Mehmet Bingöl- lü, Recai Aksu, "Berrin Uyar, Salih Yiğit, Mustafa Onal, Güray öz, Doğan Görsev... Mustafa ûnal, geldi kendini tanıttı; "Ben Ali Yüce'nin öğ- »rencisiyim!" dedi bir Cumhuriyet okuru. Doğan Görsev, o akşam, bir Beethoven bandı armağan etti. Doğan Görsev, "Evrensel Klasik Müzik Yönünde Bir Bandotek Kılavuzu" da hazırlamış. Kılavuzda, Nazım'ın "David Oyştrah'a Mek- tubumdur" şiiri de yer alıyor, şöyle: "Istanbul'a gitmişsiniz/Konserinizdeymiş./Çok bahtsız bir kadını bahtiyar etmişsiniz/Yağmura uzanan iki yeşil yaprak gibi gözleri/bakmış parmaklarınıza. Mektubunda: 'Unuttum herşeyi 1 diyor./Kahırlarından başka unutacak şeyi yok./'Ağladım' diyor, ferahladım'./ 'Dünya', diyor, 'güzel, içim rahat'./Siz kıskandığım biricik insansınız, üstat." Almanya'da Köln'de 7 kasımda Nazım Hikmet gecesi var; Nazım'ın 90. yaşı kutlanacak. Köln, Gürzenich'te yapı- lıyor toplantı. Timur Selçuk, Genco Erkal, Melike Demirağ, Günter VVallraff, Nizamettin Ariç. Mehmet Ulusoy, Lew Ko- pelew, Katja Ebstein, Timur Pulatov, Kostas Thomaidis, Elli Paspala, Duo "El Sur", Lutz Görner de var izlencede. Aynca "Arkadaş Tiyatrosu", "Türkiye-Almanya Kültür Fo- rumu", "Türk-Yunan Kardeşliği Forumu", Alman Kültür yetkilileriyle Türk Kültür Bakanı Fikri Sağlar'ın bulunacağı açıklanıyor. Şanar Yurdatapan, Nazım Hikmet çalışmaları nedeniyle bizim toplantımıza gelemedi. Fakır Baykurt da toplantı gü- nünü yanlış biliyormuş. Fakir, anılarını, yaşamöyküsünü yazıyormuş. Köy Enstitüleri bölümüne gelmiş, çok heye- can duyuyormuş. Dursun Akcam, Türkiye'ye kitap fuarına geliyor... Türkiye'den bir gelen olunca nasıl sanlıyorlar, anlatıla- maz. Bir gözlemim, Almanya'daki Türkiyeli aydınlar bü- yük bir yalnızlık içindeler. Hasan Özkan'la. Adnan Binya- zar'la konuştum telefonda. Adnan Binyazar'la hep takılı- rız. "Hangimiz daha kara?" diye. Adımı vermiyorum, sesimden tanısın diye. Adnan diyor ki: - Kara karayı gölgesinden tanır! Bir sözü daha var: - Karanın yükünü kara çeker! (Bunlar atasözü değil) Hey yavrum hey! Neler umulmuştu neler bulundu? Ne- reye gidilecek? Boşluklar nasıl doldurulacak? Ya içimiz- deki... BULMACA SOLDAN SAGA: 1 2 3 4 5 6 7 8 1/ Futbolda topun kaleden ya da kale çizgisinden uzağa yollanması. 2/ " etin yahnisi yavan olurî' (Atasö- zü)... İki anlamı olan bir sözcüğün, akla en az gelen anlamı- nın amaçlanarak kullanılması sanatı. 3/ Yahudilerin gö- nüllü olarak ya da zorlanarak yerleştik- leri kent dışındaki yer. 4/ öğutülmüş tahıl... Biri Erzurumlu, diğeri Erciş- li lakabıyla arulan iki halk ozanımı- zın ortak adı. 5/ içinde yer alan ki- mi niceliklere ancak uygun bir değer verildiği zaman sağlanabilen eşitlik. 6/ Arac... Numaranın kısa yazüışı. 7/ Devinim olaylarını inceleyen bilim dalı. 8/ Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı... Yumusak başlı. 9/ İçine başka bir sıvı katılma- mış içki... Kesim hayvanlannın tica- retini yapan kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Açık pokere verüen bir başka ad. 2/ Marangozlann dort köşe' delik açmakta kullandıklan araç... Bir bağlaç. 3/ Agn ve şisler- le ortaya çıkan bir hastalık... Bir alay işareti. 4/ XV. yuzyılda Meksika'da büyük bir uygarlık kunnuş olan yerli halk. 5/ Yu- murta ile yapılan bir yemek. 6/ Bir nota... Bir şeyi unutmamak> için parmağa bağlanan iplik. 7/ "Görüp 1 asn münha-' rif sıdk ü selâmetten / Çeküdik izzet ü ikbâl ile bftb-il hükümetten" (Namık Kemal)... Tann'ya göre insan. «/ Olum-. suzluk belirten bir önek... Bir cetvel türü. 9/ Kuzu sesi... Selen- terelerden basit yapılı bir hayvan.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle