Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 KASIM1992 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
Emevi İmparatorluğu'nun kurucusu Muaviye döneminde İslam merkezi biryönetime kavuştu
Islaıııııı imparatorlukçağı
îslamda ilk ayrılıklar
Hz. ALİ
MUAVİYE
KAVGASI
ÖRAL ÇALIŞLAR
Aiazretıeti Ali (M.S 661), Kufe'de
cami kapısında bir Harici tarafından
bıçaklanarak öldürüldüğünde bir ta-
rih noktalanmıştı. İslamiyet kuruluş
sürecini geride bırakmışü. Artık, yeni
bir dönem başlıyordu. Dönemin adı
Emevi İmparatorluğu idi. İslamiyet,
devletleşme aşamasıru tamamlamış
göçebeliğin yön verdiği gelenek ve alış-
kanlıklar geride kalmış, bunlann yeri-
ne bilinen Ortaçağ devlet-imparator-
luklanndan birisi sahneye çıkmıştı.
Muaviye Şam valisiydi. Bu göreve
ikinci hahfe Ömer zamarunda getiril-
mişti. Tıpik bir Mekke aristokratıydı.
Babası Ebu Süfyan, Mekke zenginle-
rinin ve tüccarlannın önderi, Mekke'-
nin önde gelen kabilelelerinden Ümey-
yeoğullannın reisi idi. Annesi. İslami-
yete en fazla direnen mücadelecı ve
inatçı Hind'dir. Hind. Kureyş'in baş-
kanlanndan Utbe bin Rebia'nın kızı-
dır. Muaviye'nin ailesi, İslamın ilk yıl-
lannda Peygambere direnen Mekkeli-
lerin başına geçmişü. Ebu Süfyan.
Mekke'ye karşı Peygamberin yaptığı
bütün kutsal savaşlarda Mekke ordu-
sunun komutanı ve Mekkelılerin ön-
Muaviye bir Mekke
aristokratı ve tüccardı.
Zengindi, eğlence ve zevk
içinde yaşamayı seviyordu.
Arap göçebe dinamiznuile ileri
atılan İslam diinyasının
şekUlenmeye başlayanyeni
hamurunu aldıyoğurdu ve bir
biçim verdi.
deriydi. 630 yılında Mekke fethedilin-
ceye kadar, bu direrüşin sürdürülmesi-
ni sağlamıştı. İslamiyetin zafer
kazanacağmı gördüğü an. ona biat
edip bu yeni dini kabul etmekten de
cekinmemışü. Mekke"nin banşçı şekil-
de ve kan dökülmeden Peygambere
teslimi sağlayan da yine, Muaviye'nin
babası Ebu Süfyan'dır.
Ümmeyyeoğlullanntn kaderi
Mekke'nin Peygamberin eline geç-
mesiyle birlikte, Ümey>'eoğullannın
kaderi de yeni bir çizgiye oturdu. Bu
çizgi, Mekke gibi küçük bir Arap şeh-
rinin önderliğinden yola çıkıp, dünya-
ya yeni bir düzen veımek üzere yaratı-
lan imparatorluğun başına geçmekti.
yönetimi altına girdi. Fenike kıyılan
da Muaviye'nin önderliğinde kazarul-
dı.
M.uaviye, üçiincü halife Osman
zamarunda Şam'da güçlü bir merkez
oluşturmuş ve başına buyruk bir yö-
nctım kurmuştu. Şam, hiçbtr zaman
Ali'nin halifeliğini kabul etmedi. Ali,
kendisinden önceki üç halifenin yaptı-
ğını vapamadı, tüm İslam topraklan-
nın hâkimi olamadı. Muaviye, güçlü
bir başka merkezin sahibi idi ve İsla-
miyet. Ali döneminde iki ayn merkez
tarafından yönetiliyordu.
İktidar Şam'da
Hazreti Ali'nin ölümü. İslamın mer-
kezinin coğrafi olarak ver değiştirme-
sirii de beraberinde getirdi. Ali, ilk
olarak hilafet merkezini Medine'den
Kufeye taşımıştı. Ancak bu taşınma-
şekillenirken, büyüyüp imparatorluğa
dönüşürken; bu dönüşüme uygun ola-
rak önderliğini, başkentini ve yönetim
biçimini değiştirdi. Peygamberin Al-
lah'ın emirlerini teblığ etmesinden
sonra geçen 50 yıl içinde geriye dön-
meyecek büyük adımlar atıldı.
Bu yeni dönüşümün ilk güçlü tem-
silcisi Muaviye idi. Kendısi bir Mekke
aristokraü ve tüccardı. Zengindi, eğ-
lence ve zevk içinde yaşarnayı seviyor-
du. Arap göçebe dinamizmi ile ileri
atılan İslam dünyasmın şekillenmeye
başlayan yeni hamurunu aldı yoğurdu
ve bir biçim verdi.
"İlk iç savaşın (Ali ile yaptığı Sıffin
savaşı) ardından Muaviye'nin başan-
sında ve Emevi hakimiyelinin gerçek-
leşrnesinde, yalnızca Ali'nin öldürül-
mesinin rolü olduğu söylenemez.
Suriye Valisi Muaviye, başından beri
Ali'nin halifeliğini reddederken büyük
avantajlara sahipti. Savaş meydanın-
daki zaferi elde etmesinde bu avantaj-
lann da önemli rol oynadığı söylenebi-
ür."
Hz. Ali arada kaüyor
Hz. Ali, İslam devletini yoksullan da
koruyan bir sosyal kurum olarak şe-
killendirmek istedi, göçebeliğin eski
eşitlikçi alışkanlıklannı korumaya ça-
lıştı, onlarla ittifak yaptı. Fakat, kavga
sertleşince ve devlet, egemen kesimle-
rin devleti olarak şekilenmeye başla-
yınca Hz. Ali arada kaldı. Yoksul
güçlerin siyasi temsilcileri Hariciler.
Ali'ye karşı ayaklanırken. İslam aris-
bir önder olduğu için başan kazandı.
İktidar kavgasının nihai zaferi onun
oldu. Muaviye'nin, Ali ve Haricilerle
olan kavgası zengin yoksul, ezen ezilen
kavgasıydı. Ali'nin, bu kavgada Hari-
cilerden farklı olan bir yeri vardı. Çün-
kü o da bir İslam aristokratı ve
Mekke'nin güçlü ailelerindendi. Ali,
ypksullara daha yakın bir halkçı çizgi-
yi temsil ederken, Muaviye son sayaş-
larla iyice büyüyen ve zenginleşen İsla-
mın en üst kesimlerini temsil ediyordu.
Zaten öyle olduğu için kazandı.
şeklini alması daha çok Abbasiler za-
marunda olmuştur."
Aslamivüyet, artık bir imparatorluğa
dönüşecek kadar büyümüş ve geliş-
mişti; bu büyümeye denk düşücek bir
imparatoru bekliyordu. Muaviye. kö-
keni. alışkanlıklan ve dünya görüşü
nedeniyle işte bu kişiydi. Tarihi geliş-
meye uygun düştüğü için kazandı.
İslam tarihçileri Muaviye'nin oyna-
dığı tarihi role dikkat çekerler: "O
(Muaviye), Suriye ordusunu meydana
getiren hammaddeyi öyle bir kamçıla-
mıştır ki neticede bu kuvvetler İslam
harp tarihinde birinci derecede nizam-
lı ve disiplinli kuvvetler olarak şöhret
kazanmıştır. Askeri yapıyı o, eski pe-
derşahi günlerden kalma köhne ve
demode kabile teşkilatı yapısından
kurtanp çıkarmıştır. Hükümetle ilgili
birçok geleneksel görüşü ortadan kal-
dırmış ve ilk Bizans örneği ve temel
yapısı üzerine sağlam. müstakar (istik-
rarh) ve pek güzel teşkilatlandınlmış
bir devlet inşa etmiştir. Bir herc-ü merc
görüntüsünden tamamen uzak. nizam
^bu Süfyan, Peygambere biat et-
tikten ve İslamiyeti benimsedikten
sonra iktidar basamaklannı hızla tır-
mandı. O tarihten sonra. Medine'de
verilen bütün önemli kararlann oluş-
turulmasırun mimarlanndan birisi de
Ebu Süfyan'dı. Arkasında güçlü bir
kabile vardı ve yetenekli oğullanyla
birlikte adım adım iktidara yürüdü.
Büyük oğlu Yezid'i Şam'a vali. küçük
oğlu Muaviye'yi Peygambere kap'p
yaptırdı. Peygamber ölünce. iktidan
ele geçirmek üzere Hz.Ebubekir'e kar-
şı Hz.Ali ile ittifak yapmaya çalıştı.
başaramayacağıru görünce beklemeye
karar verdi. İkinci halife Hz.Ömer'in
ölümüyle birlikte yakın akrabası Hz.
Osman'ın halife olması, Ebu Süfyan'-
ın ailesine iktidar yolunu iyice açtı.
Muaviye, Şam valisi iken ikinci hali-
fe Ömer zamanında deniz filosu kur-
mak istediyse de Ömer ona izin verme-
di. Osman yönetime gelince onun da
desteğiyle önemli başanlar kazandı.
Suriye'yi bütünüyle İslam topraklan-
na kattı, etkili bir deniz gücü oluştur-
du. Kıbns ve Rodos adalan onun
kurduğu donanmalarla İslamiyetin
Alevilere göre hilafet kavgasında Hazreti Ali'ye haksızlık edenler arasmda 1.Muaviye'nin özel bir yeri var.
nin asıl nedeni, Ali'nin Medine'de iste-
diğı gücü bulamamasıydı. Ali ölünce,
İslamiyetin merkezi bir daha geri dön-
memek üzere kuzeye taşındı. Emevi
İmparatorluğu döneminde Şam, Ab-
basiler döneminde Bağdat başkent
oldular. Sonra Kahire ve son olarak
da İstanbul. İslam halifelcrinc baş-
kentlik yapan şehirlerdi. Kutsal top-
raklar ve kutsal şehirler Medine ve
Mekke. çok kısa süre içinde siyasi
merkez olma özelliklerini yitirdiler, İs-
lam tarihinde bir daha hiçbir zaman
eski önemlerini kazanamadüar.
V^oğrafı olarak imparatorluk
merkezinin değişmesinin asıl nedeni.
siyasi dönüşüm idi. Şam. İslamın ku-
ruluş yıllannda zengin bir kültür ve
ticaret merkezi olarak bıliniyor, Şam
saraylannın ihtişamı bütün Akdeniz'i
aydmlatıyordu. Şam, aynı zamanda
devlet gelenegine sahip bir ülkenin.
Suriye'nin başkenti. dünya tarihine
yön veren iki büyük imparatorluğun,
Bizans ve Sasani imparatorluklanrun
komşusuydu. İslamiyet, devlet olarak
tokrasisi de Ali'nin halkçı çizgisini
reddetti. Ali, yoksullann şiddet ağır-
hklı ayaklanmalan ile zenginlerin dü-
zen yanlısı basurması ve iki yandan
sıkıştırma altında, iktidar mücadelesı-
ni kaybetti. Uzun >ıllar sürecek bir
muhalefet geleneğinin ilk temsilcisi ol-
du.
Xslamiyetin. yoksul dini olmak gibi
bir iddiası yoktu. Mutlak eşitlikçibği
de savunmuyordu. İslamiyet bir dün-
ya diniydi, dünyanın güzelliklerinin
değerlendirilmesatıden, malı olanın re-
fah ve saadet içinde yaşamasından
yanaydı. Ancak, yoksullar da gözetil-
meli, onlara yardım •edilmeliydi. Eski
kabile eşitlikçiliğin çözüldüğü, ticare-
tin, devletleşmenin ihtiyaç olarak ol-
gunlaştığı. Araplann soyut düşünme
aşamasına geldiği koşullarda ortaya
çıktı. Adım adım büyüdü ve kısa süre-
de imparatorluğa dönüştü.
Zenginliğe uygun dûşen lider
Muavıye bu gelişmeye uygun düşen
ve intizama dayanan bir İslam camiası
geliştirmiştir."
T
M. arihcilerin de dikkat çektıği gibi
Muaviye fslam modernleşmesinin ve
İslamın despotizme yönelmesinin ilk
önemli öncüsüdür. Eski kabile döne-
mine son vermiş, kuzeydeki gelişmiş
impratorluklan devlet yapısına örnek
olarak benimsemiş ve düzenli orduyu
kurarak yeni bir sistem yaratmıştır.
"Tarihçiler kendisini İslam tarihin-
de ilk defa bir devlet arşiv dairesi tesis
eden ve posta teşkilatı (yani el-berid)
ile ilk olarak ilgılenen kimse olarak
gösterirler."
Aynı gelişmeye bir başka tarihçi de
şöyle dikkat çeker: "Devlet >6netimi
henüz ilkel bir durumda bulunan,
Emevilerin Süfyani soyu zamarunda
ve özellikle 1 .Muaviye'nin halifeliği sı-
rasında bazı divanlar kurulmaya baş-
landı.
"Birinci Muaviye posta işlerine de
önem verdi. Ancak bu işle ilgili diva-
nın ve diğer divanlann gelişmesi ve son
B•u dönem aym zamanda yolsuz-
luklann, haksızlıklann, çürümenin de
yükselişidir. Muaviye döneminde,
yüzlerce haksızlığın, kesilen kellelerin
öyküleri tarih kitaplannı doldurur.
Muaviye, çağının imparatoruydu.
Artık halifelik için; secim, şura, daruş-
ma gibi yöntemlere son verecek ve eski
Arap adeılerirü ortadan kaldıracak
adırnı attı. Oğlu kendisinden sonra ha-
life olacaktı. Aldığı bu karan ölmeden
kabul ettirdi ve uygulanacak hale ge-
tirdi.
İslamın dûnye\ileştirilmesi
Muaviye. İslamiyeti merkezileştir-
mesinin yanısıra, İslamı dünyevileş,tir-
mişti. Yani. İslamiyeti bir dünya im-
paratorluğu haline dönüştürmüştü.
Bu tutumu, İslamın ilk ve sade günle-
rini kendilerine örnek alan. İslam
gruplannca kınanır. Özellikle Sufıler,
ona tepki duyarlar. Tarihçiler, Mua-
viye'ye karşı gelişen İslam dünyasırun
tepkilerini şöyle aktanrlar:
"Bir çok faikiyet ve üstünlüklerine
rağmen, eserleri bize kadar gelen ta-
rihçilerin çoğu tarafından Muaviye
sevimli bir kimse olarak gösterilmez.
Onlar kendisine İslamdaki ilk melik
(kral, hükümdar yahut padişah) ola-
rak bakarlar, ve gerçekte de bu unvan,
bir Arap bakımından o derece men-
fûrdur ki, bunu hemen hemen tama-
men Arap ohnayan yabancı hüküm-
darlar için kullanmışlardır. Tarihçile-
rin bu tutumu. dinine sıkı sıkıya bağh
sofu kimselerin eğilimlerini aksettirir
ki bu sofular Muaviye'yi İslamı dün-
yevileştirmekle ve Hilafet'un Nubu'e
(Teokratik Hilafet) müessesesini mül-
ki, dünyevi hakimiyet haline dönüş-
türmekle itham ederler."
Özgürlüğün bittiği yer
Muaviye, devletleşme ihtiyacına uy-
gun bir isim olduğu için başan kazan-
dı, bu nedenle Hz.Ali ve çocuklan
değil de o, yeni düzenin ve devletleş-
menin kurucusu oldu. Tarihçiler
Muaviye'nin kurucu özelliğine önem
verirler "Kendisinden sonra gelen
Emevi Halifelerine o, şefkat ve itidalli-
lik, enerji, uzak görüşlülük ve devlet
adamlığı hususunda iyi bir örnek bı-
rakmış. pek azı muvaffak olsa da çoğu
onu bu konularda gıpta ile takip ve
taklit etmiştir. Gerçekten kendisi, sa-
dece ilk değil ve fakat aynı zamanda
İslam öncesi Arap tarihinde Arap so-
yundan gelmiş devlet başkanlan ara-
smda en büvüklerinden biridir."
/Vrap göçebe özgüriüğünün ve
inisiyatifınin bittiği yerde islam impa-
ratorluğu doğdu.
İslam öncesi çöl hayaünın özgürlü-
ğü ile, insanın üzerindeki her türlü
baskının kalküğı, herkesin her diledi-
ğini yapabildiği uyumlu bir dünyanın
özgürlüğü aynı şey değildir. İslam ön-
cesi Arap toplumunun özgürlüğü vah-
şi bir özgürlüktür. Kabileler, özgürce
başka bir kabileyi basıp yağmalayabi-
lirler ve yağmaladıklan mallan ve in-
sanian özgürce paylaşabilirlerdi.
Doğaıun hükmü her şeyin üstündeydi.
Yağmayı yapan kabilenin bireyleri öz-
gürdür, kendi diledikleri gibi yaşarlar,
onlann yaşamma kimse kanşamaz.
İnsanlığın ileri toplumlar için düşledi-
ği özgürlüğün böyle olması mümkün
değildir. Yine de bu özgürlüğün, dev-
letin sınırlan içine hapsedilmiş yaşam-
dan daha renkli ve özellikle yoksullar
açısından daha cazip yönleri olduğu
söylenebilir.
Ha.ariciler ve Hz.Ali taraftarlan,
eskinin özgürlük günlerine özlem du-
yarken, devletin nefes borulannı üka-
dığını söyleyen tutumlaralırken, biraz
da kendi toplumsal konumlannın tep-
kilerini dile getiriyorlardı. Onlar sava-
şm ilk raundunu kaybetmişlerdi, ama
geleceğe güzel bir mesaj bırakıyorlar-
dı.
SCRECİK
Devlet kime ne getirdi?
D t ^K^U P • A ı
a l u n d a
yaşamanın sınırlannı çizer- Devletin adım adım inşası süreci,
unva tanhçılen, hmevı devle- ıö r
ır™,Ki;ı, ,„ „„!„!, ,„„,„ ım
;™ :
_ı__ ... .._ı....n__^- J-_ünya tarihçileri, Emevi devle-
tinin kuruluşunu İmparatorluğun
şekillenmesi olarak değerlendiriyor-
lar. Buna örnek olarak da Muaviye'-
nin başlattığı kurumlaşmalan göste-
riyorlar. Her toplumsal cereyan gibi
İslamiyet de doğal mecrasını izlemiş
ve kendi doğal gelişme seyri içinde
başanlı oldukça daha mükemmel bir
devlet ve yönetim sistemine kavuş-
muştur.
-Burada sorun devletleşmenin ne
anlama geldiğiyle ilgilidir. Devlet de-
mek düzen demektir, devlet demek
yönetmek demektir. Devlet düzenli
ordu demektir, vergi demektir, mah-
keme demektir, bir toplumun kural-
lar içinde yönetilmesiyle ilgili bütün-
sel bir sistem demektir.
Dağınık göçebe topluluklannın
vahşi ve sınırsız kurallanna göre dev-
let ilerlemedir. Herkes, her istediğini
gücünün yettiği gibi yapamaz hale
gelir. Yönelenler ve kanun koyucu-
lar, insanlann yaşamına ve davranış-
lanna bir arada ve bir devlet düzeni
altında yaşamanın sınırlannı çizer-
ler. Keyfilik ve çıplak zorun yerini
devletin kurallan ve hegemonyası
alır. Araplar da benzer bir süreci ya-
şayarak devlete ulaşülar.
^m.raplann devletleşme ideoloji-
si, İslamiyet oldu. Onlann göçebe
özgürlüğü bu ideoloji ile birlikte so-
na erdi. Bu sona eriş, Peygamberin
ortaya çıkmasıyla bir günde olup bit-
medi. Kendi doğal sürecini izleyerek
olgunlaştı.
Devletleşme. disiplin ve hayaün
düzene sokulması, İslamla birlikte
zenginleşen kesimleri ve daha önce
mal mülk sahibi olmuş aristokratlan
rahatlatan ve memnun eden bir geliş-
meydi. Fakat. yoksullar için durum
hiç de parlak değildi. Yaşamlan bü-
tün zorluğunu korurken, yeni devle-
tin aslan pençesi onlann özgürlükle-
rini ve eski inisiyatiflerini ellerinden
almıştı. Birçok yoksul isyanının ne-
deni devletin onlann sırtına binmesi
ve hayatı çekilmez hale getirmesidir.
Devletin adım adım inşası süreci,
zenginler ve yoksullar açısından
farklı farklı etkiler yarattı, farklı
farklı sonuçlara yol açtı.
T .
arihçiler, İslamiyetin kuruluşu
ile birlikte sınıflar arası uçunımun
büyüdüğünü saptarlar ve bu farkb-
laşmanın yoksullann tepkisine yol
açtığını söylerler:
"islam sonrasında başlıca değişik-
liklerden birisi de sıradan kabile
mensuplanyla, eski Müslüman ya-
zarlann eşraf diye tanımladıklan şef-
ler arasındaki mesafenin artmasıdır.
Eşraf. yeni kazanılmış topraklann
imtiyazlanndan ve zenginliğinden
pay alırdı. Bunun da ötesinde, yöne-
tim ve kendi takipçileri arasında uz-
laştıncı bir rol oynardı... Irak'ta eşra-
fın kazandığı zenginlik ve yeni güç
şiddetli hoşnutsuzluk konusu olmuş-
tu."
Daha sonraki bir çok yoksul isya-
nı, bu gelişmeye tepki içinde olgunla-
şıp yaygınlık kazandı.
Oral Çalışlar
Hz. ALİ - MUAVİYE
ÇATIŞMASI
tsteme adresi: Pencere Yayınları Salkımsöğüt Sk. 2/4
Cağaloğlu-İstanbul
AJNKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
Essen'de AydmlapArasımbuEssen'de "Türkiyeli işçiler Derneği" salonundaki ye-
mekli toplantıda konuşurken, bir not verdi, "Sonra okur-
sun" dedi. Baktım, şöyle yazmış: ,
"Bir daha bizim buralara geiirsen üç gün benim konu-,
ğumsun. Bir de birlikte gezelim bu gâvur ellerini."
Türkiyeli İşçiler Derneği'nin salonundaydık, ama toplan-
tyı "Türkiye Âraştrmalar Merkezi" düzenlemişti. Yemek-
liydi toplantı. çağrılılar kişi başına 20 mark ödüyorlardı.
Çok kalabalık değildi, ama içtendi, sıcaktı. Çevre illerden
Türkiyeli aydınlar gelmişlerdi. Uğur Mumcu'nun da Ham-
burg'dan Dortmund'a geleceğini, Dortmund'da "Atatürk-
çü Düşünce Derneği"nde bir konuşma yapacağını öğren-
miştik. Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Eriş Ülger'-
den, Uğur Mumcu'yu da getirmesini rica ettim. Uğur da
geldi; böylece toplantı daha renkli oldu! Orhan Apaydın,
Timur Selçuk, Uğur Mumcu, 1978lerde, Essen'e gelip bu
salonda konuşmuşlar. Bunu Uğur şöyle anlattı:
- Duisburg'dan gelmiştik, burada çok güzel bir söyleşi
olmuştu. Bir arkadaşımız Timur Selçuk'a dedi ki: "Hep
Uğur Mumcu, Orhan Apaydın konuşuyor, siz şarkı söylû-
yorsunuz; bir de sizi dinleyelim, siz de konuşun!" Timur
dedi ki: "Benim konuşmam, Orhan Apaydın veya Uğur
Mumcu'nun şarkı söylemelerine benzer, onun için konuş-
mam!.." Orhan Apaydın söz istedi ve dedi ki: "Belki sesim
güzel, bir şarkı söyleyeceğim, belki bir güfteden söz ede-
ceğim, bestesini siz yapacaksınız, güfte şu" dedi: "öm-
rüm, rşçileri sevmekle, ömrüm sizi sevmekle nihayet bula-
caktır!.." Hepimiz güldük, duygulandık. Son günlerinde
abisi Isviçre'de ameliyat ettirmek istedi, pasaport verme-
diler! O tarihte Pasaport Kanunu'nun 22. maddesini değiş-
tirmişlerdi. Bu 22. madde ne için değiştirilmişti? Uyuşturu-
cu madde kaçakçılığından yargılananlar, gümrük kaçakçı-
lığı suçundan yargılananlar, silah ve mermi kaçakçtlığı
suçlarından yargılananlar yurtdışına çıksınlar diye. Orhan
Apaydın'm abisi ve bizler, hükümete çok başvurularda bu-
lunduk, fakat Orhan Apaydın'a pasaport verilmedi. En son
gün pasaport ulaştığında Orhan Apaydın can vermişti! Ay-
nı şekilde Ruhi Su'ya da pasaport vermediler. Size şaşıra*-
cağınız bir şey söyleyeyim, bütün sivil kapılar kapandı.
Genelkurmay Başkanı'na başvurduk, Necdet Üruğ'un iz-
niyle bir pasaport verildi, o da yetişmedi...
Essen'deki toplantıyı, "Türkiye Araştırma Merkezi"nin
Ekonomi Bölümü Başkanı Çiğdem Akkaya yönetti. ilk ko-
nuşmayı yaparken gözüm dinleyicilerdeydi. Çoğu tanıdık,
dostlar, arkadaşlar. "Ekmekçi gelmiş, gidip dinleyelim!"
demişler. Uğur da gelince daha bir güzel oldu! İki Cumhu-
riyetçi bir araya geldik. Dinleyiciler arasında kimler mi
vardı; okurlar, çoğunu bilir. Nevin-Aydın Karahasan, Haş-
met Atasoy, Ozgül-Ömer Polat, Sadiye-Turgan Arınır,
Deniz Kavukçuoğlu, Dursun Atılğan, Osman Okkan, Serol
Teber, Yücel Feyzioğlu, Yaşar Miraç, Recai Aksu... Daha
var: Arife Kaynar, Hayriye Aksu, Ali Ekber Beşer, Ihsan
Kekeç, ismail Erciyas, Dılşat Şahin, Sema Arıman, Meral
Karakartal, Muhlise Ergün, Clmit Kaynar, Yusuf Hasançe-
bi, Adnan Ağca, Hasan Kocakaya, Mustafa Geçit, Aydın
Yeşilyurt, Naci Akça, Esen Varol, Yıldız Peköz, Fatma-
Meral Aktaş, Ayten-Mehmet Çakır, Ahmet Aktaş, Faruk
Oğrük, Erdoğan Saldamlı, Arslan Gümüş, Mehmet Bingöl-
lü, Recai Aksu, "Berrin Uyar, Salih Yiğit, Mustafa Onal,
Güray öz, Doğan Görsev...
Mustafa ûnal, geldi kendini tanıttı; "Ben Ali Yüce'nin öğ-
»rencisiyim!" dedi bir Cumhuriyet okuru. Doğan Görsev, o
akşam, bir Beethoven bandı armağan etti. Doğan Görsev,
"Evrensel Klasik Müzik Yönünde Bir Bandotek Kılavuzu"
da hazırlamış. Kılavuzda, Nazım'ın "David Oyştrah'a Mek-
tubumdur" şiiri de yer alıyor, şöyle:
"Istanbul'a gitmişsiniz/Konserinizdeymiş./Çok bahtsız
bir kadını bahtiyar etmişsiniz/Yağmura uzanan iki yeşil
yaprak gibi gözleri/bakmış parmaklarınıza.
Mektubunda: 'Unuttum herşeyi
1
diyor./Kahırlarından
başka unutacak şeyi yok./'Ağladım' diyor, ferahladım'./
'Dünya', diyor, 'güzel, içim rahat'./Siz kıskandığım biricik
insansınız, üstat."
Almanya'da Köln'de 7 kasımda Nazım Hikmet gecesi
var; Nazım'ın 90. yaşı kutlanacak. Köln, Gürzenich'te yapı-
lıyor toplantı. Timur Selçuk, Genco Erkal, Melike Demirağ,
Günter VVallraff, Nizamettin Ariç. Mehmet Ulusoy, Lew Ko-
pelew, Katja Ebstein, Timur Pulatov, Kostas Thomaidis,
Elli Paspala, Duo "El Sur", Lutz Görner de var izlencede.
Aynca "Arkadaş Tiyatrosu", "Türkiye-Almanya Kültür Fo-
rumu", "Türk-Yunan Kardeşliği Forumu", Alman Kültür
yetkilileriyle Türk Kültür Bakanı Fikri Sağlar'ın bulunacağı
açıklanıyor.
Şanar Yurdatapan, Nazım Hikmet çalışmaları nedeniyle
bizim toplantımıza gelemedi. Fakır Baykurt da toplantı gü-
nünü yanlış biliyormuş. Fakir, anılarını, yaşamöyküsünü
yazıyormuş. Köy Enstitüleri bölümüne gelmiş, çok heye-
can duyuyormuş. Dursun Akcam, Türkiye'ye kitap fuarına
geliyor...
Türkiye'den bir gelen olunca nasıl sanlıyorlar, anlatıla-
maz. Bir gözlemim, Almanya'daki Türkiyeli aydınlar bü-
yük bir yalnızlık içindeler. Hasan Özkan'la. Adnan Binya-
zar'la konuştum telefonda. Adnan Binyazar'la hep takılı-
rız. "Hangimiz daha kara?" diye. Adımı vermiyorum,
sesimden tanısın diye. Adnan diyor ki:
- Kara karayı gölgesinden tanır!
Bir sözü daha var:
- Karanın yükünü kara çeker! (Bunlar atasözü değil)
Hey yavrum hey! Neler umulmuştu neler bulundu? Ne-
reye gidilecek? Boşluklar nasıl doldurulacak? Ya içimiz-
deki...
BULMACA
SOLDAN SAGA:
1
2 3 4 5 6 7 8
1/ Futbolda topun
kaleden ya da kale
çizgisinden uzağa
yollanması. 2/
" etin yahnisi
yavan olurî' (Atasö-
zü)... İki anlamı olan
bir sözcüğün, akla
en az gelen anlamı-
nın amaçlanarak
kullanılması sanatı.
3/ Yahudilerin gö-
nüllü olarak ya da
zorlanarak yerleştik-
leri kent dışındaki
yer. 4/ öğutülmüş
tahıl... Biri Erzurumlu, diğeri Erciş-
li lakabıyla arulan iki halk ozanımı-
zın ortak adı. 5/ içinde yer alan ki-
mi niceliklere ancak uygun bir değer
verildiği zaman sağlanabilen eşitlik.
6/ Arac... Numaranın kısa yazüışı. 7/
Devinim olaylarını inceleyen bilim
dalı. 8/ Kaynağı mitolojik çağlara
dayanan kirişli bir çalgı... Yumusak
başlı. 9/ İçine başka bir sıvı katılma-
mış içki... Kesim hayvanlannın tica-
retini yapan kimse.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Açık pokere verüen bir başka ad. 2/ Marangozlann dort köşe'
delik açmakta kullandıklan araç... Bir bağlaç. 3/ Agn ve şisler-
le ortaya çıkan bir hastalık... Bir alay işareti. 4/ XV. yuzyılda
Meksika'da büyük bir uygarlık kunnuş olan yerli halk. 5/ Yu-
murta ile yapılan bir yemek. 6/ Bir nota... Bir şeyi unutmamak>
için parmağa bağlanan iplik. 7/ "Görüp 1 asn münha-'
rif sıdk ü selâmetten / Çeküdik izzet ü ikbâl ile bftb-il
hükümetten" (Namık Kemal)... Tann'ya göre insan. «/ Olum-.
suzluk belirten bir önek... Bir cetvel türü. 9/ Kuzu sesi... Selen-
terelerden basit yapılı bir hayvan.