06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 KASIM1992 ÇARŞAMBA ? OLAYLAR VE GORUŞLER Yirmi Yamalı Bohça: YÖK Yasası Prof.Dr. MUSTAFA ÖZYURT Uludağ ÜnL, TıpFak. Y iiksck Öğreiım Yasası. vürürlüee girdiği 4.II. Î991 İarihinden bu >ana, tam yirmi kere değiştirilmiş. Neresin- den bakarsanız bakın. yirmi yamalı bir bohçayı andınyor Bir yama daha eklense ne fark eder? İçinde bulunduğumuz kasım ayının dördünde, Yüksek Öğretim Yasası 11 yılını doldurdu. Geçen bu süre içinde. hiçbir konu ünıversiteler yasası kadar güncel kalmadı. Gün geçmiyor ki ga- zetelerdc, bu konuya değinen bir yaa çıkmasın. Milli Eğjtim BakanlığVndan üniversitelere gönderilen Yüksek Öğ- retim Kanunu"nda bazı değişikler yapılması hakkındaki son kanun ta- sansı da daha önceki benzerlerinden biri. Değişiklikler içerdiği söylenen tas- lak, yüzeysel bir incelemeyİe bile, baş- tan sona tutarsızlıklar içinde yüzüyor. Gene! gerekçesı. üniversite felsefesi ve gerçek üniversite kavramından yok- sun. Üniversite içın yapılan tanımda, üniversitenin özgürce bilim üretmek, akademik düzeyde öğretim yapmak gibi ana işlevlerine hiç yer verilmediği dikkati çekiyor. Aynca bilimselliğe. eğitime ve öğretime ağırlık veren bir maddesine de denk gelmedik. Yapı- lması ıstenilen birkaç değişikle 2000'li yıllann eşiğinde ve bilgi toplumu çağı- nda y aşadığımızın da bilincinde ola- rak, yüksek öğretim sisteminde yeni bir anlayış. yeni bir yapılaşmanın geti- rilmesi düşüncesi nasıi gerçekleşecek? Köklü bir üniversite reformunun gerçekıeşebilmesi için anayasanın yüksek öğretimle ilgili maddeleri engel olarak gösterilip. birkaç küçük deği- şiklikle yetinilmesi ve hemen ardından "Mevcut sistemin saydam (şeffaf), katılımcı bir ortamda bannması mümkün değildi'" diyerek baştan çeliş- kiyedüşülmesi ilginçtir. Aynca sürekli yakınma konusu edilen anayasanın kısıtlayıcı maddelerinin etkisini yumu- şatma izlenimi verecek en küçük bir yaklaşıma da rastlanmamaktadır. Tam tersine. hazırlanan tasanyla re- form yapmak şöyle dursun. 2547 sayılı yasayı mumla aratacak. karmakanşık maddelerle, işin içinden çıkılmaz du- ruma sokulmuş. Örneğin rektör seçi- minde oluşturulmak ıstenilen seçici kurul, işi çıkmaza sokmaktan öteye. ne yenilik getirmektedir? Üniversite ve fakülte yönetim kurullannın oluş- masında il yöneticileri ve ban dernek temsilcilerinin bulunması, katılımcı demokrasiye örnek midir? Rektör se- çiminde tek dereceli sistemden kaç- mak. özerk ünıversiteye inanmayan- lann can simididir. Aslında Türk üni- versitelerinde rektör seçimı geleneği, tek dereceli sisteme dayanmaktadır. İşte sıze bunun eldekı eski bir kanıtı: II Teşrinievvel (Ekim) J335(l9l9)ta- rih ve 257 sayıh Darülfünunu Osmani Nizamnamesi'nin 19. maddesinde "Darülfünun emini. Darülfünunun umumi rr.üderris ve muallimleri tarafı- ndan iki sene müddetle ıntihab olu- nur*" demekle bu geleneğin kökleri- nin nereye kadar uzandığını göster- mektedir. Özerklik Kavramı: Gerekçenin bir yerinde "Üniversite kavramına özerk- lik getirilmiştir" diyerek. sanki yepye- ni bir buluş sunulmak istenmektedir!.. Üniversitelerimiz özerklik kavramına da yabana değildir. Bir dönem ıçin çok görülse bile. gerek 1946"da yürür- lüğe giren 4936 sayılı üniversite kanu- nunda ve gerekse 1750 sayılı yasada bol bol özerk ünıversiteden söz edil- mektedir. Hatta yukandaki satırlarda sözünü ettiğimnizamnamenin2.maddesi "Da- rülfûnun ilmi muhtariyeti haizdir" di- yerek özerkliğin ne kadar eskilere uzandığını göstermesi bakımından an- lamlıdır. Hiç kuşkusuz özerklik. başına buy- ruk olmak anlamına gelmez. Üniver- site özerkliği. bilimsel, yönetimsel ve parasal özerklik üçlüşünden oluşur. Bilimsel özerklik araştfrma yapma ve bunun sonuçlannı açıklamada. bilim- sel kurallar dışında, siyasal ya da baş- ka engelleri göğüsleme açısından önemlidir.Yönetimsel özerklik. bilim- sel özerkliğin kurulması ve kullanı- Imasında vazgeçilmez öğelerden biri- dir. Bu kavram, kendi seçtıği organlar ve yöneticiler eliyle yönetilme an- lamını taşır. Bilimsel özerkliğin güven- celerinden ikincisi parasal özerkliktir. Bu da devletin parasını çarçur etmek şeklinde, kamuoyuna yanhş tanı- tılmıştır. Aslında bütçeden üniversite- lere verilen paranın kullanım biçimi ve denetimi yasal organlarca yapılmak- tadır. • Taslakta, yönetimsel özerkliğin amacı. bilimsel özerklik hiç irdelen- mediği gibi. bilimsel denetim, akade- mik unvanlann kazanılması ve korun- masında da somut ölçütler getirme- miştir. JCısaca, yeni taslak yönetimsel özerklik sağlamaktan uzaktır. Yer yer özerklik kavramına ters düşen mad- deler de içermektedir. (Madde 20) Bir yandan eleştirilen. öbür yandan birkaç maddesinı değiştirmekle yeti- nilen 2547 sayıb Yüksek Öğretim Ya- sası. yürürlüğe girdiği 1981 Kasımayı- ndan 4 Kasım 1990"a değin geçen se- kiz yıl içinde. görülen aksakbklar ve ortaya cıkan gereksinimler karşısında 15 kez değişikliğe uğradığıru resmi aği- zdan öğreniyoruz.** 1990'dan bu yana bizim saptayabildiğinıiz kadany- îa değişiklik sayısı 5"i bulmuştur. Kısa- ca yasa yürürlüğe gjrdiğinden beri tam 20 kez değiştirilmiştir. Uygulayıcılar bile hangi maddenin yüriirlükte, han- gisinin değiştiğini artık unutmuştur. Çıkanlma amacı bilinen ve üzerinde yıllardır tartışılan 2547 sayılı yasanın birkaç maddesini değiştirmekle yirmi yamalı bohçaya yalnızca bir yama daha eklenmiş olur. Üniversite sorunu kesinlikle çözül- mez. Amaç üziim yemek değil bağcıyı dövmekse, geçen on bir yıl içinde üni- versiteler paylanna düşeni yeterince aldı sanınm. Sözü uzatmayalım: De- mokratik ortamda dört dörtlük bir üniversite yasası haarlayahm. Her canı isteyen orasından burasından çe- kişürip onbir yılda yirmi kez değiştire- mesin!.. Başbakan Demirel'in, Uludağ Üni- versitesi'ni 1992-1993 eğitim dönemi açış konuşmasında •"Üniversite Ya- sası da değişecektir" sözleri bellekJer- den silinmedi henüz. * Dûstu., II. tertip. 11. cilt, 401 sayfa. " MEBMd. Bşk.031. Huk.Şb.Md. 322 5.2.1990 ARADABÎR RAHMİ KUMAŞ Eski Parlamenter İçtüzüğün Sırası Değil... TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk partiler arası yarkurulda bire bir anlaşma sağlanamadığı, üzerinde anlaşılamayan maddelerin çok az olduğu. ancak partile- rın anlaşması bektenirse yeni ıçtüzuk yapmanın daha da gecikeceğı gerekçesiyle, Eskişehir mılletvekıli olarak yasama kurumu başkanlığına bir içtüzük değişikliği önerisi vermiş ve Anayasa Yarkurulu da bunu hemen ele almıstır. 'Cındoruk'un 1982 Anayasası na uygun iç- tüzük yapma ginşimi neleri gözden kaçırmaktadır" so- rusuna, içtüzüğün bizdeki tarihsel gelişim çizgisini kısa- ca belirterek yanıt arayalım. 23 Nisan 1920 de açılan ilk Meclis, 2 Mayıs 1927 günü- ne dek Osmanlı Meclis-i Mebusan Nizamname-i Dahılisi (içtüzuğü) ıle o süreçte oluşmuş gelenek ve görenekleri uygulamıştır. Saltanat kaldırılırken, cumhuriyet kurulur- ken, Osmanlılaryurtdışınasürülürken Osmanlı içtüzuğü uygulanıyordu. 1924 Anayasası'nda içtüzük yapımı için belli bir süre öngörülmediği halde yeni içtüzük üç yıl sonra yapılabildi. Yalnız 26 Nisan 1920'de Meclis-i Me- busan Içtüzüğü'nün uygulanması. değiştirilmesi koşulu ile kabul edilmişti. 1945 yılında anayasa ile birlikte öz- türkçeleştırilen içtüzuğü, Demokrat Parti 1954 yılında 1927 yılındaki diline dönüştürmüş olmakla bu yönde ilk geri adımı atmış, 1957 değişikliği ile de demokrasiye ke- sin aykırı ikinci adımı atmıştır. Yalnız ilk kez içtüzük Res- mi Gazetete yayımlandı (6.1.1958). 27 Mayıs 1960 ile Milli Birlik Komitesi. daha sonra Temsilciler Meclisi ve Kurucu Meclis kendilerine birer içtüzük yapmışlardır. 1961 Anayasası na göre ise yasa- ma kurumlan kendi içtüzüklerini yapıncaya dek 2 Mayıs 1927 günlü içtüzüğün uygulanması öngörülmüştür (ge- çici m. 3.) 25 Ekim 1961de açılan Cumhuriyet Senatosu iki yıl sonra 27.2.1963 günü, TBMM Birleşik Toplantı içtü- zuğü nü 17.2.1965 günü, Millet Meclisi de 5.3.1973 günü yürürlüğe sokabilmişlerdir. Anayasa geçici 7. madde- sinde iki yıl içinde yapılmalarını buyurduğu halde. 1982 Anayasası ise geçici 6. maddesi ile 12 Eylül 1980 öncesi içtüzüklerin anayasaya aykırı olmayan durumla- rının uygulanacağını öngörmüş, bugüne dek de uygula- ma sürmektedir. Hem de anayasanın geçici 8. maddesi- ne göre içtüzüğün en geç bir yıl içinde yapılması buyu- rulduğu ve 1983 TBMM'sinin bu görevi yerine getirmesi gerektiği halde... Daha sonra 1987TBMM'si gelmiş, oda bu görevi savsamış; 1991 TBMM'si çoğunluğu 12 Eylül anlayışına ve anayasasına karşı olduğunu belirttiği hal- de. bu yönde somut adımlar atması gerekirken 1982 Anayasası'na uygun içtüzük yapmaya kalkmaları bu anayasaya haklılık (meşruiyet) vermek değil de nedir? Eskişehir Milletvekili Cindoruk'un önerisi incelendiğin- de görülecektir ki öneri gerekçesinde de yazıldığı gibi yeni bir içtüzük yapmaya gidilmemiş; Millet Meclisi Içtü- züğünün anayasaya aykırı yaklaşımları ya kaldınlmış ya değiştirmiş ya da anayasadaki kimi düzenlemeler buraya eklenmiş bulunmaktadır. TBMM Genel Kurulu bu öneriyi kabul ederse, son çözümlemede, içtüzük sü- rekli bir yasama kurumu kararı niteliğinde olduğu için 1982 Anayasası'na on bir yıl sonra dolaylı onay vermiş olacaktır. Bu da SHP ile DYP'ye güç getirmeyecektir. OKURLARDAN Sık sık değiştirilmesin VFazetcmiz Cumhuriyeı'ın songünlerde nasıl bircendere içinde olduğunu bızler de üzüntü içinde ızlemektc\iz. " Acaba bugün nasıl kötü bir haber hangı sütunda \avımIanacak'di>eçndişeylebeklıvoruz.Tabii>inebu arada. sabırla. gazetemizdeki birçok eksikliğin ve oldukça büuik hatalann nezaman farkına vanlacağını dabcklcmckıe\iz. Bu konu üzcrinc geçcnlerde bu köşede bireleştıri mektubu >a\ımlandı. A\nı sorunlan tekrarlamak istemi>orum aıııa. benım de sizlere soracağım bir iki soru var: . Yanılmıyorsam. dört \ a da beş haftadır Milli Pi> ango çckili-} sonuçlun gazetemızde ya> ımlanmıyor. . Do\ ı/ kurlan hemen her zaman iki ya da üç gün gcriden sıclıvor. Neden'. Olumlu olan taraflar >ok mu' 1 Tabii ki var. Ve bızler bunu da bü\ ük bir mutluiukla izlemekteviz. En çok değer \erdieimizyerler köşc \azılarıdır. BizCumhuriyet ok urlan için bir başka değer taşır. Tartışma sütunlan da bızım için a> nı değerdedır. Onu köşe yazılan gibi takip ediyoruz. Bunlann devamını dileriz. Gaknemızin her yeniliğini içtenlikle izliyoruz. Bu ilk günlerdc belkı bıraz zor oluyorama. en kısa zamanda alışı\oru7. Yeterki sık sık değiştirilmesin. Lütlcn köşc utzılannıçoğalıın. Tartışma \eOkurlardan köşcsini s;ıkın olaki ihmal etmeyin. Bu bizler için çok ama çokönemli. Bı/si/lcriçoksc\i\oruz\cgazelemi/Cumhuri\el'in >aşaması için her zaman var olacağız. si/lerı yalnız bırakmavacağız. Celil V amak Ktılkan TARTIŞMA Hemşirelikte eğitim sorunu H j dendiği /aman her ınsanm kalasinda tarklı bir dü'şünccbclireeekıir. Kimi. bılıııcm hangi zamanda hangi lıaManede kendisine bağıran İKMiışircvı. kimi cnjcksivon \aparkcncanını\akan İıcmşirevıanımsar. Bu örneklerçoktur. Okulda hemşireliği nasıl öğronmıştik' Hcnı^irclik bilim vesanattan olıışan bir sağlık dısiplinidir. Hemşirelığintemel M.>rumluluâu:birc\e.aileveve lopluma s;ığlık \ada haslalık dııı unılarında yardım ctmev ı k.ırKar . Hemşırclik. bugün sorunlardan oluşan kavgan zemindcdengcyi kuramamaktadır. Bu sorunlann ıçine: mcsleğe başlama yaşından lutun da. tek cinse özgii olması. eğitim şekli.çalışma koşullan. lojman. ücret yetcrsizliği. meslekı vetki vc sorumluluklardakı yetersizlıklervedaha niceleri girmekiedır. Ama hemen çözümlenmesi gereken eğitim sorunudur. Çünkümeslekleeğitim çeşitliliği vardır. Hemşirelik v üksek okullanndan. sağiık meslek lisçlenııden vc lıse sonrası iki \ıllık tamamlama programlanndan hemşire mezun oimaktadır. Av nı zamanda eski yıllarda nıezun olan orıaokul düzeyinde hcmşırelerimizdcvardır. Değişik süıelerdcvcşekillerde mezun olan hemşirclersağlık kurumlannda rastgele çalışmaktadırlar. Bu dengesızlik mcslek üveleri arasında huzursuzluk varatmakta ve hızmetin kalitesıni düşürmcktedir. Geçen günlerde hemşirelik eeiüminin üniversiteve Tek çözüm laiklik S avınOral Çalışlar'ın Alcvı-Sünni avrılığını ışlevendeğerlı araştırmasını i/lcdik. Alcv i dedesi bir ailcnin. araşlıncı bir kişisi olarak buincelemc konusundaki görüşlerımizi. Cumhuriyet'in 'kelime umbargosu'v la boğuşarak lolgrat'üslubuv la sunmak ısiıvoruz: 1- Islam-Türktoplumlannda vazılı belgegeleneği yavgın değildir. Islam tanhindeki olavların henıcn lümü: nvaveılerle.etsanelerle anjaiılabilnicktedir. O kadar ki İslaının kiıabı Kur'anın bile içeriğı lartlşmalıdır. 2- Arap Yanmadası'nın günevınde. bir Arap kavmi içinde doâan İslamdini. önce bu Arap kavimleri arasında. ları da Accm. Türk. Afrika v b. iilkelennde yavgınlaşmıştır. Başlangıçta peygamber: Tannnın vekili. şemavi bir güç kaynağı olarak İslamın v e Arap k'av imlennin liderliğini üstlenmişken. peNgamberin ölümü\ le onun yerini alacak 'halife' sorunu, yenidoğmuş İslamdini içinde îkîliğe\ol açmıştır. Hz. Ali ile kendinden önceki üç halife arasmda süregiden ve Muavivedev rinde keskinleşen çckişmeler. tam anlamıyla bir siyasal iktidar savaşımıdır. Busürtüşmeler zaman içinde Alevi-Sünni ayrımı olarak bir particilik (tefrika fırkacılık) halini almış \e aynı dine. aynı inanca bağlıçeşıtliırk ve uluslardan Müslümanlan ikiyebölmüştür. 3- Âradan geçen 1400 yı 1 içinde Sünnilik genel olarak çoğunluk ve iktıaar. Alevilik ise azınlık \ç muhalefet olmuştur. Özellikle Osmanlı-Türk vönetimlerinde azınlıktaki Aleviler ağır baskı vehorlamalaraltında bulunmuşlardır. 4- Çev remizde yıllardır savunduğumuzgörüşleri. bu araştırma daona\lamaktadır. İslamümmetçıliği. milliyetçiliğin önüne geçmiştir. Arap kavimleri arasındaki koltuk kavgalan vesoy-sopsavaşlan. Anadolu'da yaşayan biz Tiirkleri neden bu denli etkilemiştir? Hz. Ali'yle hatta Hz. Muhammet'lekan vesoy bağı k urmav a zorlanan Anadolu Türklcri. bunun olabilırliğini düşünmüşlcr midir? Anlamsız ayrılığı bilerek ya da bilmeyerek körüklemek Almanya'daki 'Kara Ses'A Imanya'daki # m 'şçi ğ ^ t valandaşlan- ğ ^ k genci vaazlar -A. JL. vercn C'emaletıın Kaplan adındaki >oba/ hocav la söAJe miiriılcı inın "Otıi7 İkinci Gün" progranundakı görüntüleri. programı ızlevcn herkesi herhaldc öl"ke> lc sarsmıştır. Demokrasiyi reddeden ve kaba kuvveı kullanarak nıemlcketimizde şeriat dev leıi kurabılecekleri ınancını laşıyan bu y umrukları ^ıkılmışınsanlann. uıvalarından fırlamışolan gözlcnndekı nefrct ifadesi. Mcncmenolaylarınıçıkaran yoba/lann ruh haleti içinde oltlııklannı göstcrmeklcdir. Ccmaleıtın Kaplanın amacına varma olasılıâı clbeııeyokuır. Fakataşırı derecedc lanaiik. ellerinde sopalar, savaş pisikozu içinde yetiştirilen bu dengesiz insanlannyann memleketimizegelerek şeriat . eğilimlilerle birleşmeleri ve kışkırtmalaryaparak huzurumuzu kaçıran olaylar çıkarmalan mümkündür. Çünkü. maalesef ANAP hükümetinin yönetimi sürcsince Kuran kurslan. ıckkeler ve zavıyelerin. 'Atatürk ve ona inananlar katirdır. C'umhunyetın ilk dönemindeezan yasaklanmıştır. Kuran-ı Kerim meydanlarda yakılmıştır. Camiler kiliselere benzetilmiştir" şeklinde. Müslümanlığa yakışmayacak yalan vciftiralanyla bazı cahi! kimselcri zehirledikleri gibi. bu süre içinde imam hatıp liselerimizdedelaikliğepek olumlu bakmay an gençlcr yetiştirılmiştir. Escflebelirtelimki. Başbakanlığa bağlı bjrdevlet dairesi olan Diyanet İşleri Başkanlığı da. bundan bir kaç yıl önce. Diyanet İşleri gazetesinde, İslam ilkelerine zıt birdurum uyaulanmak ıstendiğindedevTete itaat edilmez' demekle vaıandaşlarımızı açıkça laik dc\ lete başkaldırmaya davet etmiştir. Yine üzülerek belirtelim ki. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın son derece sakat olun bu tutumu. merhum Prof. Dr. Bahriye Üçok tarafından TBMNfnegetirilip. tehlikelerine işarel edildiğındc Bahriye Üçok susturulmuş ve Diyanet İşleri'ningörüşü ANAPmılletvekilTerı dayandmldığıaçıklandığında bir hemşire olarak çok mutlu olmuştum. Ama. bunasağlık meslek liselerininadının yüksek okul olarak değiştirilmesi ile başlanması beni endişelendirdi. Son dört yıl içinde sayıları hızla çoğalan. ilçelerde bile açılan sağlık meslek lıseleri; bina. araç-gereç. öğretmen. uyguiama sahası eksı'kfiği çekmektedir. Buokullannm bazılannın sağlık yüksek okuluna çev rilmesi. çağdaş hemşire yetiştirmek için yararlı olabilecek mi? Bunu zaman aösterecek. Bu okuîlara düşük puanla öğrenci alınması da son seçenek olarak değerlendirilmelcrine neden oimaktadır. Ülkemizdeki işsizlik sorunu da bu durumu beslemektedır. Rastgele seçilen bir meslekte ne kadar- verimli olunabilir? Sonuçta bu durum hem hemşireleri hem de toplumu sürekli ça'resizlik labirentindedolaştıracaktır. Ağndan kıvranırken, çocuğumuzu dünyaya getirirken. kendimizi mutsuz hissederken. vemek yiyemezken. hayatımızın son dakikalannı yaşarken yanırnızda bulunan hemşirelerin bize yardıma olabilecek güçte ve özellikte olmasını beklemek en doğal hakkımızdır. Hemşireliğe bu gücü kazandırmakiçin sorunlarının en aza indirilmesıgerekir. İşe eğitim sorunuyla başlanması da herkesfçin yerinde olur... Sevil Vılmaz Trabzon istey en çevreler gözlemlenmektedir. 5- Bu araştırma inançla sav unageldiğimiz yukardaki ana gerçekleri doğrulamaktadır. Ancak. günumüzde hâlâ, bu yapay sorunun çözümü şu ünlü "Alevi Bildirgesi'ndeileri sürüldüâü eibi Diyanet'te. TRTdeTokullard'.-.... Alevilerin sesine de yer verilmesi değil. Mustafa Kemal'in öngördüğü laiklik ilkesini sulandırmadan hayata geçirmektir. Kişilerle Tann arasında saygıdeğer bir inançbağı olması gereken yüce Islam dinini. dev let kuruluşlanndan ve politika sahnesindençekip kurtarmaktır. Mümtaz Özlük Ankara tarafından "doğrudur. doğrudur" sesleriyle desteklenmiştir. Eğitim görmemiş gençlerimizin bu y oğun propagandanın hayli etkisindekaldıklan Anadolu'da açıkça görülmektedir. Cemalettin Kaplanin Almanya'daki faaliyetleri. Alman Anayasası'nm dördüncü. onsckizinci ve yirmi altıncı maddelcrine. aynca da Alman Sığınma Yasası'nın hükümlerine aykmdır. Gurbetteki vatandaşlanmız arasında sürtüşmelere neden olarak, Alman kamu düzenini debozmaktadırlar. Böyle olduğu halde. Alman makamlannın buzararh etkinhklereizin vermesi düşündürücüdür. Sacit Somel PENCERE Aklın Yargıcı ile İnancın Neferi... Cumhuriyet Halk Partisi açıldı; 83 rejimini tasfıye yolunda bir adım atıldı; demokrasinin bir gereği yeri- ne getirildi; CHP, şimdi örgütlenme aşamasında... İslamcı Zaman' gazetesinde CHP Genel Sekreteri Ertuğrul Günay'ın uzun bir konuşması yayımlandı. Sorulu yanıtlı konuşmayı okurken altını çizdiğim sa- tırları köşeme aktarmakta yarar gördüm. • Zaman gazetesi soruyor: "- Sayın Deniz Baykal CHP Kurultayı'ndaki Biz imam-hatip mezunu ile diskodaki genci aynı anda kucaklayacağız' demişti. Bunu nasıl başaracaksı- nız? 1980 öncesinin CHP'sinde böyle bir yaklaşım görülmüyordu. Şimdiki CHP başka bir CHP mi?" Günay: "- ... Bizim iki gücümüz vardır Halk ve Hak. Şimdi buradan devam ediyoruz. Biz Türkiye'de sosyal demokrat oylannın yalnız SHP ve DSP oylanyla sı- nırlı olmadığına inanıyoruz. Kendisini yelpazenin sol kanadında gören unsurlarla sınırlı olmadığı dü- şüncesindeyiz. (...) Bazı insanlar diyorlar ki: Biz, dinsel inançlarımızı özgürlükle ifade etmek istiyo- ruz. Bu haktır, temel bir haktır, laiklik zaten budur. (...) Ben, SHP'de iken bir anayasa haztrtığımız var- dı. O anayasa hazırlığında komisyonlardan gelen görüşlerde 'Milli Eğitim, devlet. gençleri işte şu doğ- rultuda. Ataturkçü, laiklik. vs. doğrultusunda yetişti- ririz' şeklinde göruşler vardı. Bu, bir siyasi parti açısından baktığmız zaman doğru. ama bütün siyasi partiler açısından baktığmız zaman doğru değil ki. Yani devletin böyle tekli bir görüş dayatmaya ne hakkı var? (...) Şimdi CHP yeni mi? Toplum bunlan yeni diye değerlendiriyorsa yenidir. Biz, bütün Tür- kiye'nin partisi olmak istiyoruz ve kendimizi yüzde 3O'lann cenderesi içinde görmüyoruz." Zaman: "- İmam hatip lisesi mezunlarının orduya (harp okullarına) alınmaması konusunda ne düşünüyorsu- nuz? Günay: '- Şu anda alınmıyor mu?" Zaman: -Alınmıyor..." Günay: "- Üniversitelere alınıyor, ama değil mi? Haksızlık tabii bu. Halk çocuklannı bu okullara göndermiş, sonra belli bir yerde kesiyorsunuz. Tabii, bu karar çoğulculukla bağdaşmıyor. insana güven anlayışıy- la bağdaşmıyor. İmam hatip lisesi mezunlarından fevkalade subay olabilir, başka bir lise mezunundan çok kötu asker olabilir. Böyle ön kesmeleri iyi değil." • CHP Genel Sekreteri'nin görüşleri, yeni CHP'nin yeni ilkelerini mi yansıtıyor? Elbette yeni CHP yönetimi, eski CHP'nin dünya gö- rüşüne bağlı kalmak zorunda değildir; yeniden kuru- lan partinin nasıl bir çizgi izleyeceği yakında belli olacak... Ancak CHP'yi bir yana bırakırsak, imam okullann- dan çıkan gençler ve harp okullarına ilişkin düşünce- lerde bir aydınlığa ulaşmak gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti 1923te kuruldu. Öğretim Birliği Devri- mi 1924te "Tevhid-i Tedrisat Kanunu ' ile gerçekleş- ti. Bu devrimin temel ilkesi, insanın her şeyi "aklın mahkemesinde yargılaması "na dayanır; demokrasi, ancak laiklik temeli üzerinde yükselebileceğinden buna gerek vardır. İmam-hatip okulları ise "gerçeğe giden yol, akıl yolu değil, şeriat yoiudur" ilkesi üzerine ve inanç temeline dayanan bir meslek eğitimi verir. Eğer imam okulları çoğaltılıp da amacından saptı- rılmışsa, bunun siyasal bir güdüsü olmalıdır. imam- hatip okulları dın görevlisi yetiştirmek içindir, harp okullarına öğrenci yetiştirmek için değil!.. imam ol- mak isteyen çocuk, neden subay okuluna yazılsın? • Yeni CHP. Öğretim Birliği Devrimi'ne sırt mı çevi- recek? İmam okulu çıkışlıları harp okullarına yerleş- tirip subay mı yapacak? Bilemiyorum. Bir siyasal partinin dünya görüşü zamanla değişebilir, doğal sayılmalıdır. Ancak, imam okulundaki öğrenci, eğer imam ol- mayacaksa, neden imam okulunda okuyor? Ya da okutuluyor? ERMANQ ÖZEK CEZA HUKUKU ÖZEL BÖLÜM 1. KİTAP SAHİR ERMAN KAMU İDARESİNE KARŞI İŞLENEN SUÇLAR 524 sayfa. 1. lıamur kağıî, 150.000 TL İsteme Adresi: Valikonağı Cad. Yapı Kredi Tesisi. Kat 7, Daire 4 Nişantaşı - İSTANBUL CUMHURİYET YOLUNDA YUDOS Nadi 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yavınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğiu-tstanbul Ödemeti göndenlmez. ROMANVE YAZARLIK OMJRU Samim Kocagöz 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğiu-tstanbul Ödemeli gönderilntez. RÖNESANS İNGİUERE'SİNDE TÜRKLER Nazan Aksoy 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğiu-tstanbul ÖdeneU gönderilmez.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle