Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20EKİM1992SALI
12 DIZIYAZI
17'miyüzyıl(kmsonra,imlükoı^larmsalonlan,düşünürleresanatçılaraaçıldı
üşümiyorum; davetliyim
İS'İPARİS'İN
GİZLİ
YAŞAMI
SALÂH BİRSEL
IV. Henri, Fransa'yı ay aydınlığına
kavuşturduktan sonra soylular birbir-
lerini boğazlamak yerine zekâ üriinle-
riyle dvara kasnak dönmek yolunu
tuttular.
Bu yüzden XVII. yüzyıl insanlan,
özellikle hoş kokulu kadınlar, edebi-
yatla daha çok ilgilenmeye başiadılar.
Konaklann. evlerin salonlan artık sa-
natçılara. düşünürlere acık bulundu-
ruluyordur.
Matmazef de Scudrynin (1607-
1701). Mme de Sabl'nin ve de şaırlerin
"Arthnice" adını taktığı Rambouillet
MarkizTnin salonlan bunlann en ün-
IüJeridir.
Markizin. Saint-Thomas-du-Louv-
re sokağındaki cvi iç içe odalardan
oluşuyordur. Sonuncusu kendi vatak
odasıdır. Konuklannı. burada. yala-
ğının üstüne uzanıp ağırlıyordur.
"Mavi oda"' diye ünlenmiş yerde ise
JVamt
belli eder. 1710yıhndan 1733'edeğin
süren bu "Hudc> hudev dostlar" tiir-
külerinde Fontenelle. La Motte, Mna-
ult, Choisy. de Sac) çok pırlamışlar-
dır.
Bu salonlarda en göze çarpan şey.
lüks ve kibar konuşma sanatıdır. De-
nilebilir ki sanatçılar, süsten başka bir
şey değildir. Sadece bir tahterevallidir.
ama yüzyılın ikind yansında salonJar
yeni düşünce ve fclsefenin taş kapağı
durumuna gelmiştir.
Bunlann en önde görünenlerinden
biri de Mme Geoffrin'in salonudur.
Yenici tüm yazarlar orada konak tu-
tuyordu. d'Alembert. Grimm, d'Hol-
bach. Marmontel hiç eksik olmaz.
Çarşambalan hep oradadırlar. Ma-
dam. pazartesilen de Vanloo. Vernet.
Boucher. La Tour. Soufflot gibi sanat-
çi ve ressamlan toplar.
XVIH. yüzyılda Matmazel Quina-
ulı. Matmazef Guimart gibi aktristle-
rin salonlan da ünlüdür.
Paris İtalyan Tiyatrosu'nda oyna-
yan ve de SiKıa diye ün salan Giovan-
na Rosa Benozzi'nin evjndc Kazano-
va bır giin Crbillon'a rastlamıştır. O
çağın >azarlan ilkin özgür şiir döktü-
rür. sonra da onu düzvazıya aktanr-
mış. Kazanova bunu Crbillon"dan
sorar. O da çoklann bu meraka paça-
sını kaptırdığı. ama kendisinın hiç mi
hiç böyle bir züppeliğe kalkışmadığı
karşıhğını vcrir.
Silvia, en çok Marivaux'nun oyun-
lanyla ün yapmıştır. O olmasaymış
ovunlarda başanya ulaşamazmış.
O yıllarda oyunculann çoğu şölen-
lc*re çağnlmaktan çok hoşlanırlarmış.
Böyle bir vere gittiklerinde. yemek
sonrasında, hemen kendilerine uyuk-
layacak bir köşe ararlarmış. Kızlannı
da çağnyı yapan bayla saatlerce baş
başa bırakmaktan çekinmezlermış.
Mme Du Deffandın salonu da ya-
zarlar, soylular ve yabancılann her
zaman düzayak ettikleri bir yerdir.
Gözü pek birhatunolan madam lafını
hiç esirgemez. Düşüncelerini gülünç
bulduğu fılozoflan tiye almaktan bü-
yûk tatlar çıkanr. Yaşamının son yıl-
lannda gözleri kör olunca kendisine.
kiiap okumasj için Matmazel de Les-
pinasse'ı tutmuştur. Gel gelelim mat-
mazel de sonralan. bir salon açacak.
Mme Du Deffand'ın evine doluşan
yazarlan, fılozoflan kendi yakasına
çekecektir. Bunlann başında D'Alem-
bert de vardır. Rousseau da az-biraz
sonra bu küldürkümeli fiskoslara ka-
tılır. Buranın bir özelliği de vardır:
Konuklar geçmişteki kurumlan sara-
ka edeceklerine doğru yolun ne oldu-
ğunu araştınrlarmi}.
Fransız Ihtilali'nden önceki yıllarda
Madam Neckcr"in salonunda da en
pervasız düşünceler şekcr-şcrbet cdili-
yordur. Ev sahibesi. konuklarmın dü-
şüncelerine katılmıvorsa da onlann
ulu orta konuşmalanna engel olmu-
yordur.
1793'te kafası giyotmle kopanlan
Mme Roland'ın salonu da ihtilal ön-
cesınde. pek gululudur. Çakir pençc
kadın Özgürlük Anıtı önündecan lev-
hasına bısmillah yazarken şövle bağj-
racaktır
- Ey özgürlük! Senin adına ne cina-
yctlcr işleniyor.
İkinci sınıfsalonlar
XVIII yüzyıldaki ikinci grado sa-
lonlar arasında MmeTendn'in, Dame
de La Livc'in. La Rıche de La Popeli-
niere'in salonlan da sayılabilir.
Mme Tencin. Aşkın Mutsuzluklan
ve de Duc de Richelieu'ye Mektup'un
yazandır. Yaşamına rahibelikle başla-
rruş. ama 17l5"te rahibelıği bırakarak
Paris'e yerleşmiştir. Şövalye Destouc-
hes ile ilişkı kurar. Konuklan arasında
Fontenelle, Montesquieu. Manvaux.
Helvetius başı çekcr. Ne ki. madam.
salonunun gediklilcrindcn hep "hay-
vanlanm" diye söz eder. Kimi zaman
da onlann kendi özel hay\an koleksi-
yonu olduklannı söyler.
La Riche de La Popeliniere'e gelin-
ce. o sanatçılan veedebiyatçılan kana-
ıbouillet MarkizTnin
Saint-Thomas-du-Louvre
sokağındaki evi içiçe
odalardan oluşuyordur.
Sonuncusu kendi yatak
odasıdır. KonukJannı,
burada, yatağının üstüne
uzanıp ağırlıyordur. "Mavi
oda" diye ünlenmiş yerde ise
markizin kızlan,Julie ve
Anglique. gelenlereçemberli
selamlardağıtıyorlardır.
markizin kızlan. Julie ve Anglique, ge-
lentere çemberü selamlar dağıtıyorlar-
dır. 1610ilc 1648 arasında bu salonlar-
da Cond Prensi. Montausier Dükü,
Dişi Aslan Matmazel Paulet ve daha
nicc soylular boy satmıştır. Voiture.
Jean-Louis Guez de Balzac. Bensera-
dex ve bodurluğundan ötürii "Juiie-
nin Cücesi' diye anılan Godeau da
buradan geçenler arasındadır. Bossu-
et. salonun ancak son iki yılına yetişe-
bilmiştir. Corneille ise burada Polye-
ucte adlı oyununu okumuştur. Ne ki
herkes burun kıvırmıştır.
Çiftetelli salonlan
Bu yüzyıhn çiftetelli salonlan ara-
sında Mme de Svign'nin (1626-1696)
evi de sayılabilir. Onda. edebiyat ko-
nulanna daha çok yer veriliyordur.
XVIII. yüzyıl da. Prens Cond'nin
torunu Maine Düşesi'nin Sceaux'daki
konağında ve de Mme de Lambertin
evinde yapılan toplanülarla kendini
dının altına almakla ünlüdür. Passy"-
deki lüks evi tam bir randevu yuvası-
dır. "Ey Benim Sevgili Dağarcığım'
şarkısının onun için vaaldığı söylenir.
Bunlardan başka Helvetius ile d'-
Holbach'ın felsefe toplantılan da dik-
kati çeker.
Yeraltı Kulübti
1720 ile 1731 arasında ömür koştu-
ran Yeraltı Kulübüdeyenidüşüncele-
rin kök salmasında büyük rol almıştır.
Tarihçi veşair Mnaulfnun evinde Ra-
hip Aiary'nin kurduğu bu kulübe
Montesquieu de gelirdi. Politika ile il-
gili kitaplar okunur, politika çalçene
edilirdi. Kulübü tehlikeli bulan hükû-
met, 1731 yıbnda onu kapatır, ama
XVIII. yüzyılda yeni düşünceleri sa-
vunan daha başka kulüpler de vardır.
Kahveler arasında da Laurent. Gra-
dot ve Procope kahvesi sayılmıştır.
Edebiyatçılar buralarda. herkesin gö-
zü önünde. birbirlerini yere çalmaya
bakarlar. Şairlerden vapur gibi salla-
nan sözler çıktığında da bunlar aladı-
şappak tüm Pâris'i dolaşır. Hiç değil-
se. birkaç günlüğüne herkesin diline
konuk olur.
Kalıveler artık öylesine ilgi çekmeye
başlamıştır ki kimi insanlar salonlannı
kahveye dönüştürmeye bile kalkışır.
İhtilalden sonra parlayan salonlar
arasında Mme de Stael'in. Duras Dü-
şesi'nin ve Chateaubriand'ın sevgılısi
Mme de Beaumont'un, Neuve de Lu-
xembourg Sokağındaki salonu anıla-
bilir. Mme De Necker'in kızı olan
Mme de Stael'in evi, Napolyon'a karşı
olanlan biraraya getiriyordur. Bu yüz-
den Napolyon. 1803'te onu Paris'ten
sepetler. Oda 12yıl, korkusunu nere-
ye koyacağını bilemeden Almanya,
Isviçre ve Avusturya'da dolaşır. Bere-
ket oradan Almanya Üzerine adlı ka-
lın birkitapladönecektir.
Buynın Madanı'ın salonuna
Eh. artık burada bir soluklanalım.
Bu yıllann en çat patlı salonu olan
Mme Recamier'nin salonunda ıçeri
dalacağız.
Madam, Mont-Blanc SokağYnda
oturuyordur. Çağının beziryağı ile
yağlanmış en kalantor kişileri orada
sık sık görülür. 1802 yılında Chatea-
ubriand da bir kez görünmüştür orda.
Ama başını kaldınp ev sahibesine ba-
kamayacak kadar utangaçtır daha.
Birkaç hafta sonra Atala yayımlarun-
ca Mme dc Stael'in evinde Mme Reca-
mier'yi bir kez daha görür. Bizimkisi o
gün Mme de Stael'in evine gittığınde
onu giyinirken enselemişür. Madam
kendisini o kılıkta buyur eder. Bir yan-
dan gjyiniyor, bir yandan da Chatea-
ubriand'ın bir yıl önce Mercure de
France dergisinde yayımladığı kendi-
siyle ilgili bir yazıyı tartışıyordur. Az-
bıraz sonra Mme Recamier de antresmi
yapar. Chateaubriand artık ev sahibe-
sine kulaklannı kapamışür. Bo}funa
\eni gelen hatunu dikizliyordur. İçin-
den de onun yaşlanmasını. belki o
zaman ona yaklaşma gücü edinebile-
ceğini geçiriyordur. Ama ne o? Mme
Recamier, çokea oturumdan çekıp gi-
der.
Chateaubriand, Madame Recamier'nin evinde 1802 yılında arz-ı endam ettikten sonra, Recamier'yı bir kez daha
görme onuruna Madame de Stael'in evinde mazhar oldu. Ne var ki, Madame Recamier çokça oturmadan eekipgitti.
Vergî reformumiL, teşvik mi?
VERGI
REFORMLARI
Prof. Dr. SALİH SANVER
- 2 —
Oistcm. değer ölçütlerine (ilkelere.
vergilemede hakça olma ve eşitlikçi
davranma temel ilkeleri) dayanan ku-
rallar demektir. Sistemden yoksun
vergi yasalan. uygulamaya ve yoruma
olanak vermez. yorum danışmanın
konusu olmaktan çıkar. yorum mü-
neccimin ve ınürteşinm konusu olur.
danışmanlık mesleği bozulur. yüküm-
lüye az vergi ödeme yollannı gösteren
vergilememe planalan ordusu büyür.
V ergi teknisyeni. vergilemenin
sadece hasılat yönünü görür. benimse-
diği ve uyguladığı teknik ile bu hasılatı
arttırmak ister, ilkelerden (değerler-
den) uzak kelime hukukçusu (positi-
vıst). vergi hukukunu keyfi (istenildiği
gıbi seçilebilen) vergi teknikleri ile dü-
zenlenebilen zorunlu kurallar yığını
diye anlar. Vergi hukukçusu. devletin
mali gereksinimi eşıtlik ilkesinin delin-
mesini haklı kılmaz. mali amaç keyfi
araçla kutsallaştınlamaz. mali amaç
cşitleyicı ilkelerle yerine getirilmelidir
der: vergilemeyi hukukun vc adaletin
konusu olarak kavrar. hukuk da.eko-
nomik mal gibi kıttır, israf cdilmenıeli-
dir. sonucuna vanr.
koyar, uygulamada faturasız mal sat-
mak ve vergisiz çalışmak zorunda ka-
Iır. Vergi ahlakı yok olur. Vergi hasıla-
tı. ölçüsüz yaptınmlarla değil, ancak
hakça (adil) yasalar ve u>gulamalar ile
arttınlabilir. Yeterli kamusalgeiirimiz
yoksa. para basanz. Bu güçlünün de-
ğii güçsüzün cebinden para çalmak
demektir.
sonvenlsın,faizler(Iskandinavülkeie- lenebilecek gelirin yüzde 16"sı vergi nüyorum. Ülkemizde geçen ıktidar
rinde olduğu gibi) masraf yazılmasın. dışı kalmıştı. Danimarka Parlamento- döneminde bankalar ve büyük şirket-
sadece konut edindirme desteklensin, su köklü vergi reformunu büyük bir ler. söz konusu para basma makınesi-
yurtiçindeki ve de yurtdışındaki vergi çoğunlukla yaptı. Reformdan önce ni kurdular ve çalıştırdılar ve şimdi de
sığınaklanna (cennetlerine) karşı esas- sermaye devir kazançlan vergi dışı idi; çalıştırmayı sürdürüyorlar. Vergi
lı yasaiar çıkanlsın. koca koca şirket- bankalar, bankerler. büyük şirketler mevzuatımız, vergiden istisna gelir için
ler minnacık ülkelerde posta kutusu devir ve de faiz gelirleri için vergilen- masraf yazılamaz kuralıru taşımakta-
şirketleri biçimindeki düzmece örgüt- miyordu. Ayncavakıflar.derneklerve dır. Vergi denetimimiz bu kuralın uy-
lerle kazançlannı vergi dışına çıkar- benzeri kurumlar. kâr paylan ve faiz gulanmamasına göz yumuyor
masın.oranlarindirilsin. gelir mutlaka gelirlerinden vergi ödemiyordu; faiz
toplu vergilendirilsin, devir kazançlan konusunda kayırma pek büyüktü.
daima ve normal oranla vergilendiril- Yükümlüler, yasal vüksek vergi oran-
lannın bilincindevdiler. Vergi hasılatı
geliri düşük gruplardan elde ediliyor;
indirimler geliri yüksek gruplara aİcta-
nlıyordu. Bu durum. yatınm ve tasar-
ruf kalıbını saptınyordu. 1970'lerde zün finansman kitaplannda da. Wall
ıe>vık adı allında ayıncılık ve vergiden ^ 1 ^ g e
iir
gruplan, vergiden sonra Street'inden İstanbul Borsası'na ka-
kayırma ve vergilemede avantaj yara- negatif faiz ödeme ayncalığına kavuş- darborsalara.birkumarhaneadı veri-
muştu. Negatif faiz. tüketimi kamçıla- lir. Bir ekonomi. gerçek bir üretim
sin deniyordu.
vXene özelde. kurumlar vergisin-
de, önce yatınm kararlannı saptıran.
Kimi
bankacılanmız. bankalardan vergi al-
maya kalkarsanız, ekonomi çöker. siz
de altında kalırsınız beyanatmı veri-
yor. Oysa bankalardan vergi almayan
bir ekonomi çöker. Zira hakça ve eşit
vergileme ilk temel vergileme ilkesidir.
Keynes'in ünlü kitabındada günümü-
tan kurallar kaldınlmalıdır. yatınm
indirimine ve zarar nakline ve endeks-
lemeye son verilmelidir. aynı miktar
geliri (kazancı) olan gelir vergisi yü-
kümlüsü ile kurumlar vergisi yüküm-
lüsü. eşit miktarda vergi ödemelidir.
rakıldığından. tahvile talep artmıştı.
Bu talep yüksek faizli borçla finanse
ediliyor ve bu faizler verai matrahın-
J . 9801i > ıllarda 14 OECD üyesi ül-
kede vergi reformu raporlan hazırlan-
dı. Kimi raporlar yasalaştı, kimi ra-
Baskıgruplan teşvik kurallannın kaldmlmasına karşı çıkarlar. Vergilemede,
örgütlenmiş,parah ve kendine uzmanlar tutabilen, sadece kendi çıkarlanm
kovalayan dar vegüçliıgruplara baskıgrubu adı veritir. Genişyükümlü kitlesi
Örgütlenmemiştir, sessı'zdir, bu kitle baskıgrubu adını almaz.
g grç
mıştı. 1980'lerde vergi matrahı müthiş -biriktirme- tüketim kaiıbında çalışır.
aşınmıştı. Tahvil faizleri vergi dışı bı- Saymaca bir araan eş deyişle paranın,
k l d d hil l kumar masalannın üzerinde yiğılması
ve bir avuç kumarbaz arasında el de-
ğiştirmesi ile çalışmaz. Sermaye piya-
salannı canlandırarak çöken ekono-
miyi kurtaracağız diye sermaye piya-
sasını düzenleme yasalanna. hakça
olma ilk temel ilkesini yok eden ve ver-
gi yasalanmızı kalbura çeviren kural-
lan > erleştiremeyiz. Kalbur su tutmaz.
Lukuk olmayan (hakça olma-
yan) yasal.'tr desleğındc vcrgı ödcme-
yen mali güçlünün (sermaye gücüne
dayanan tüccann ya da faizcinin) ver-
gi ödemcdiğinı pörcn mali güçsüz (ça-
lı^ma gücüne dayanan orta sınıfı olu^j-
turan esnaf ya da ücretli), vergiye karşı
porlaryasalaşmadı. Raporlarda ortak
vegenel konular. mali yansızlık. vergi-
lerle ekonomi yönlendirilmesın ve
ekonomık amaçlı teş\iklcr kaldınlsın.
te^viklcr kaldırılırkcn vergi oranlan
düşürülsün. vergi matrahı genişletil-
sin. teşviklerin kaldınlmasından ve
matrah genişleıilmesinden doğan ver-
gi hasılatı artışı. \crgi oranlannda düş-
mcden doğan vergi hasılatı azalmasını
karşiiaiin »c bovlecc kamu gelirlen
azalmasın. Kaima Değer Vcrgisi'ne
daha fa/la d.ı\anılsı;) idi.
\J/c\dc. gelir vcrgısinde: matrah
gcnışlclilsın. aşın sosva! vararlanma
vc de\ir ka/ançlan ı^lisnalan kaldırıl-
sın. yan odomclcr dc vergılcnsin. gıdcr
ındırimı d.ırjliılsın. ıc^vikicrc kcsinkcs
deniyordu. Baskı gruplan teşvik ku-
rallannın kaldmlmasına karşı çıkar-
lar. Vergilemede. örgütlenmiş. paralı
ve kcndınc uzmanlar tutabilen. sadece
kendi çıkarlanm kovalayan dar ve
güçlü gruplara baskı grubu adı verilir.
Geniş yükümlü kitlesi örgütlenmemiş-
lir. sessizdir. bu kitlc baskı grubu adını
almaz.
dan duşülüyordu. Özel kesim para
basma makınesinı kurmuştu. Vergisel
amortismanlar ve finansal kiralarna
kurallan, tam kayınaydı. Toplum.
vergi sistemsizliğinin seç-seç-al mağa-
zasına döndüğü duygusuna varmıştı.
yüksek gelırli gruplar yasa desteğinde
kolayca düşük vergi ödeycbılıvordu.
O günün Başbakanı Schlüter "'Vergj
sistemimiz tümüyle kokuşmuştur"
yargısına vardı. fıknni halka açıkladı.
Karşılaştırmah yöntemde. az ge-
lişmiş ülkeler aynca vurgulanıyor.
Artan kamusal giderler, enflasyon, fa-
kirlik. gösteriş yatınmlan ve tembel
bürokrasi. beslenme-konut- sağlık so-
runlan bu ülkelerin öz nitelikleridir.
Kişi başına milli gelir ile vergi yükü
oranı. bilimde ve ardştırmada birbiri
ile ilışkili değildir. Bu ülkelerde hakça
olma ilkesi gözetilmeli. eşilsizlik gide-
ermayc gclirlerinin vcry'endiril- Halk scssizce vergi ödeycn geniş yü- nlmelı, toplu gelır vergılenmelı veılkcl
mcsi konusunda 1986 Danimarka ver- kümlü kitlesi. görüşü pa'ylaştı Hal'kta vasalar kaldınlmahdır. Odeme gücü
vergi sistemsizliğinin hakça olmadıe.
l l k e s i n e
Ş
ö r e
vergileme ile vergi yü-
kaıuati zutcn vaıdı: Halk. vergi sis"- kündeeşıtlıksağlama.mcşru vcöncm-
temsi/hğinc güvcnini yılirmistı.
w
Gcr- lıamaçtır. ancak adalctıçındcbuyümc
çck birreform büyük birgercksinmcy-
di. Rcformyapıldı.
^ rcformunu ülkemize örnek almak
istiyorum. O tarihte bu ülkedc. on beş
yıldır faiz vc enflasyon oranlan. >apa\
vergi düzcnlcmcleri. bu ncdcnlc vcrgı
hasılatında aşınma ı^^unJcyoğun bir
tartışma vardı. Dikcy cşillik bır yanj
yatay cşitlik ortadan kalkmıştı. vcrgi-
olasıdır.
ukandaki örneklc ülkcmi/c do-
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Besöriler...J ı
Karaman'dan, sağın Nuran Demiröz'den bir faks notu '
geldi, şöyle diyor:
"Sayın Mustafa Ekmekçi'nin dikkatine,
Yazılannızı büyük bir keyif ve zevkle izlerim. Ancak De-
niz Baykal konusunda bu kadar tutucu olmanızı, bu kadar
onyargıyla hareket etmenizi hoş karşılamıyorum. Buna
rağmen ilk göz attığım köşe yazarı siz oluyorsunuz. Biz
Cumhuriyet okurlarına biraz saygısızlık etmiş oluyorsu-
nuz. Bu inatçı tavnnızdan bir nebze fedakarlık ederseniz,
(hiç olmazsa bu kadar aleyhte yazı yazmayarak) bizim gibi
düşünenlere de saygı duymuş olacaksınız. Siz hiç ödün
vermeden, biz okuyucuları da düşünmeden yazıyorsunuz.
Lütfen tek taraflı düşünerek değil, tek taraflı kişilerle konu-
şarak değil. olaylan her yönüyle düşünen kişilerle de ko-
nuşun. Eminim böyle olursa biz Cumhuriyet okurları sizin
fıyatınız 4.000deolsa 5.000de olsa sizleri daha çok destek-
leyeceğiz. Selam ve saygılar.
Dikkatinize: Cumhuriyet'in Anadolu baskıları çok kötü
çıkıyor. Bazı yazılarokunmuyor bile."
Sağın (doktor) Nuran Demiröz'ün mektubunu alınca, ki-
mi dostlarla konuştum, dertleştim. Yazı yazmaya başlayalı
kırk yılı geçti; demek, bu kırk yılda, gerçekleri yansıtmayı
öğrenememışim, diye düşündüm. Bir dostum şöyle dedi:
- Ben bir yanlış yapsam, Erdal Bey bir yanlış yapsa, De-
niz Baykal'a dediğinin on katını, yüz katını yazarsın. Sen
biraz dümen çevir, ben de dümenimi çevireyim', bu yok
Ekmekçi'de! 'Su da haklı, bu da haklı' diye maç idare etmi-
yorsun ki.
Böyle dedi, yüreğime biraz su serpildi. Sevgili okurum,
Nuran Demiröz'ün eleştiriferini yabana atmıyorum; ama
doğru bildiğimi, doğru gördüğümü, okura yansıtmadan
edemem Bu benim yapım; ne olursa olsun, ödün
1
vere-
mem. Kalemimi kırar, bir köşeye çekilirim, yazı yazmaz
olurum. Belki, çok kişinin istediği böyle bir şeydir. Cumhu-
riyet'in güç durumda olduğunu biliyorum. Cumhurıyet'in
hiç çıkmamasını, batmasını isteyenler öyle çok ki baskısı
kötü, daha acısı ekonomık durumu kötü. Böyle olduğu hal-
de, bir bölük okur, bu kötü baskılı, borçlardan bunalmış
insanların çıkarmaya uğraştıkları bu gazeteyi okuyor. On-
da ne buluyor dersiniz?
Sevgili okurum Nuran Demiröz'ü telefonla aradım, ona.
Sevket Süreyya Aydemir'in Menderesin Dramı' kitabın-
dan söz ettim. 'Şimdi elimde, okuyorum' dedi, sevindim.
Orada bir şey var; DP kurucuları arasına girecekken son-
radan ayrılan Ahmet Hamdi Başar. Menderes için Bayar'a.
şöyle der: *
- Menderes ten sakınınız! Menderes en kuvvetli, fakat en
tehlikeli adamınızdır!
Adnan Menderes'in, bir politikacının asılmasına şimdi
üzülüyoruz; ama zamanında, Demokrat Parti'nin demok-
rasiye aykın tutumlarına, davranışlarına karşı çıkmayan-
lar 27 Mayıs Devrimi'nin oluşumundan sorumlu değiller
midir? O yılları anımsanm, o denli az insan savaşım verdi,
gerçekleri söyledi ki. Sevgili okuruma, bir öğüdüm var;
unutmasın, atalarımız söylemiş: "Dostacı söyler!"
Bir mektup da CHP'nin eski Erzincan Senatörü SHP'den
yeni oluşan CHF'ye geçen Niyazi Unsal'dan. O da şöyle
diyor:
"Sayın Ekmekçi,
• Bu mektubu size, 47 senedir izlediğim Cumhuriyet ga-
zetesine olan bağlılığım' için yazıyorum. Cumhuriyet ga-
zetesine olan bağlılığım' hiç kuşkusuz onun izlediği dü-
şün sağlamlığından, onda yazın yapanlara olan saygı' ve
'sevgimden
1
kaynaklanıyor. Bunlardan biri de sizsiniz.
Ne var ki sevgi ve saygı duyduğumuz siz yazıncılar za-
man zaman bizim Cumhuriyet gazetesine olan bu bağiılı-
ğımızı, kendilerine olan sevgi ve saygımızı sarsıyor.
Biliyoruz siz bir inönü, daha doğrusu Inönü ailesi tutku-
nusunuz. Buna bir diyeceğimiz olamaz. Ama bir aileye ya
da kişiye olan tutkunuzu göstermek için okurun sabrını
zorlayacak çizgiye gelemezsiniz. Bir süredir sıralayıp nu-
maraladığınız içeriksiz yazılarla bu duruma düştüğünü-
zün tarkında değilsiniz sanırım. 'Hinthorozu' hikayelerini-
zin okuruna bir yararı olmadığı gibi gazeteyi de güç
duruma soktuğunu bilmenizi isterim.
İnönü'ye ya da partısine katkıda bulunacağım diye bizle-
re akıl ve yön vermeye de kalkmayın. Bizler SHP'ye, CHP'-
nin ilkeleri ve onun tarihsel havasmı bulmak için girdik.
Daha doğrusu SHP'ye girmedik. ünlü ozan Nazım'ın
Roma'da Roma'yı aradığı gibi adım adım kapı kapı SHP'de
CHP'yi aradık. Ama bulamadık. Şimdi açılan gönlümüzde-
ki partiye dönüyoruz. Bunda yadırganacak, ahlak konusu
edilecek ne var, anlamıyoruz.
Hukuk dilinde bır özdeyiş vardır: 'Mani zail olunca mem-
nu avdet eder'. Türkçelersek bunu, 'Engel kalkınca hak.
olan verilir, alınır yerine getirilir'. Bizde de olan budur.
Bu olgu seçmenler için de böyledir. Onlar SHP'den seçi-
lip, göreve gelenlere verdikleri oy'u CHP'li oldukları için
verdiler. CHP amblemi altı ok görüldüğü için mührü bastı-
lar. Bunu bilmezlikten gelmek sevdiğimiz size yaktşmıyor.
Ekmekçi, o ayranı ne denli yayarsanız yayınız yağ çık-
maz. Bırakın boştutkularıdaasıl çizginizedönün. Kendini-
ze de gazetemize de daha fazla kıymayın. Üzülüyoruz.
Mektubumu da köşenıze koymamazlık etmeyin. Aksi
halde bizlere salık verdiğiniz ahlak' çizgisini siz bozarsı-
nız."
Niyazi Ünsal, Cumhuriyet'ten ayrı/dığımız günlerde sa-
nıyorum, Erzincan'dan bal getirmişti evimize; parasını da
almadı. Bizi çok mahcup etti! Bir uğrayıp, parasını alması-
nı rica ediyorum...
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Gorgusüz, kaba
saba, yontulmamış
kimse. 2/ Sevap...
Maksat. 3/ Açık ka-
pı ve pencereler ara-
sında olusan esinti.
4/ Doğu Anadolu'-
da bir ırmak... So-
ğukla sıcak arası. 5/
Kopek ve ineklere
yedirilmek icin un ve
kepekle hazırlanan
\isecek... Kurnaz.
aı;ıkgöz. 6/ Duman
lekesi... Se
c
siz. us-
lu... Iran'ın plaka
işareti. 7/ Yaşamsal sıvı... Maden ka-
zımak için kullanılan çelik kalem. 8/
Fırında ivice pişirilerek kurutulan çe-
>iıli biçimde peksimei. 9/ Bir buyuk
veıke >ahibini perde arkasından >ö-
neıen kimse.
VI KAKfDAN AŞAGIVA:!/ Kuv-
\cilcrni nıaddeler ve de\ inımler uze-
rine elkısinı incclt^en fizik dalı. 2'
Iri bir lııyar ciıisi... Birvok ku>ağı
kapNavan ve bir rornanda. bir filni-
dc >a da biı [eic\i/voıı dizisindc anlatılaıı bir ıur aile destanı.
3. Kınhı hanlarına \e pren<>lerine verilen san... Şöhret. 4/ Is-
ktm ııutiKiiKi tore kıyanıet günıı butun oluleıin dirilerek topla-
ıı.Kdâı yeı.. Bır ııota. 5' Kıl clok. 6 Çocıık bakıcısı... Kesin.
7 |sv
-ı. . Kcnkli iclcvı/von MMcmlcııııdcn biri. 8/ Kaolin de de-
ıııloıı vc poisek'iı > jpıııa^ttı kullanılan bir çeşiı beyaz ve gevrek
kıl. '> "CiııııheiMin jıınıada dcrt ilcganııın ' \erdi yaralar
MuUıııdı jicl" (Bavhurılu /ılııııt... Av.ıkkabı cckeceği.