Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 2EKİM1992CUMA
HABERLER
Kocaeli'ne TDKP Kente iki kıyamet arasında tek bir çivi bile çakılmamış
operasyonu
• KOCAELJ (AA)- Kocaeli
Emniyet Müdürlüğü'nce
yûrütülen operasyonlar
sonucu, TDKP/GKB üyeşi
olduklan ileri sürülen 18 kışi
gözaltına alındı.
Jandarmanın düzenlediği bir
başka operasyonda ise, PKK
üyesi olduğu savıyla 5 kişi
yakalandı. TerörleMücadele
Şubesi'nin Körfezilçesinde
bir süre önce yaptığı genel
denetim sırasında, gözalüna
alınan Bülent Kayıkçı'nın
sorgulanmasında elde edilen
bilgiler değerlendinlerek
genişçaplı biroperasyon
düzenlendiği açıkiandı.
Operasyonlarda. eylem
hazırlığj içinde bulunduklan
veTürkiye Devrimci
Komünist Partisi/ Genç
Komünistler Birliğı (TDKP/
GKB) üyesi olduklan ileri
sürülen Yüksel Fırat
(örgütün yayın organı olan
"Evrimin Sesi" "Denge
Sores" adlı dergjlerin
basımıyla görevli), Sevim
Sakarya (Basım ve Kurye
görevi) Hüseyin Doğan
(Izmit-Gölcük Alan
Sorumlusu). Mustafa Nuri
Argunşah (Gebze
sorumlusu), Ayşegül Şener
(Kurumlaşürma görevi)
Hasan Bay, Aslan Yılmaz,
Sevim Demir. Ayda Demir,
Mustafa Santaş, Hacı
Bayram Bulut, İsmail Lafçı
ve Seyit Salman gözaltına
alındı.
Ecevit
sendikacılarla
•ANKARA (AA)DSP
Genel Başkanı Bülent Ecevit,
1970'li yıllarda sendika
kurma haklan
olmadığından, sağ ve sol
terör örgütlerinin devlet
memurlannın içine sızdığını
bildirerek "Yakın tarihten
ders alınarak bir an önce
kamu çalışanlanna grevli,
toplusözleşmeli sendika
kurma hakkı tanınmalıdır"
dedi. Ecevit, Türkiye Kamu
Çalışanlan Sendikalan
Konfederasyonu
(Kamu-Sen) Genel Başkanı
Ali Işıklarile I4memur
sendikasının başkanını
parlamentodaki çalışma
odasında kabul ederek bir
süregörüştü. Ecevit, çok
partili demokrasikrrde
istikran hükümette
aramanın yanlış olduğunu,
istikran devlette, kamu
yönetiminde aramak
gerektiğini belirterek "Bunu
başaran ülkelerdemokrasisi
en iyi işleyen ülkelerdir"
şeklinde İconuştu.
Başkanlar
hakkında dava
• ISTANBLL(AA)-
Kadıköy Belediye Başkanı
Cengiz Ozyalçın ile eski
Başkanı Osman Hızlan
hakkında, "görevi kötüye
kullandıklan" iddiasıyla 3
aydan l yıla kadar hapts
cezası istemiyle dava açıldı.
Istanbul Valiliği'nin
Lüzum-u Muhakeme karan
üzerine İstanbul 6. Asliye
Ceza Mahkemesi'nde açılan
davada, Ozyalçın ve
Hızlan'ınl986-l990yıllan
arasında toplanan emlak
vergilerinin yüzde15'lik
bölümünü ll Özel İdare
Müdürlüğü'ne yatırmayarak
görevlerini kötüye
kullandıklan iddia ediliyor.
Yılmaz'dan basın
yasalarına
destek
•AMCARA(ANKA)-
ANAP Genel Başkanı Mesut
Yılmaz, basını ilgilendiren
yasalinn Meclis'te
görüşülmesi sırasında gerekli
hassasiyeti göstereceklerini
söyleei. Mesut Yılmaz.
TBMM'deki odasında
Ankara Gazeteciler Cemiyeti
yönetmini kabul etti.
Cemi.et Başkanı Nazmi
Bilgjr.Türkiye'nin ciddi ve
bunabnlı birdönemden
geçtiğni. buna paralel olarak
basınn da sıkınülı günler
yaşadğınıifadeetti.
Tafekim Yasası
KİTleri
pahatlatacak
•ANCARA (Cumhuriyet
Bûrosı)- Devlet Bakanı
Tansı Çiller, KİT'lennzarar
etmesne. istihdam fazlalığı
ve fiıunsman bozukluğunun
nederolduğunu belirterek.
istihdımfazlasının
giderimesi amacıyla bazı
KİTrrdeemeklilik süresi
dolanann emekli edileceğini
söyfeü. Çiller, çıkanlan
Tahkm Yasası ile KİTlerde
rahatama görüleceğini
bildirii. Finansman
dengsinin bozukluğu vc
istihcım fazlalığının yanı sıra
işçi hşına üretimin de düşük
otöujunu ifade eden Çiller,
istiham fazlalığının üretim
içindsi payının yüzde 38
oldu<unu kaydetti.
Şırnak, Nuh'tanberi a
GENELKURMAY
BAŞKANI İLE
GÜNEYDOĞU'DA
Özgen Acar
Şımak (*^5binyıIukbiryerleşim.Eski
adı "Şehri Nuh", yani "Nuh Peygam-
ber'in kenti"...
Hıristiyanlara göre Nuh Peygamber
gemisini kıyametten sonra Ağn Dağı'na
oturtmuş... Bundan dolayı fanatik Hı-
ristiyan misyonerler iki günde bir Türki-
ye'yegelipAğn Dağı'nda Nuh'un gemi-
sini ararlar.
Oysa Kuranı Kerim'e gör Nuh'un ge-
misi Cudi Dağfndadır. Cudi Dağı'nın
yamaçlarındaki "Şehri Nuh"un (Şır-
nak) varlığı ise bir anlamda bu inancı
doğrulayan somut bir karine oluşturu-
yor.
Nuh'un gemisini yüzdürdüğü kıya-
met olayında sulann çekilmesinden son-
ra bu kentte nasıl bir enkaz kaldığını ha-
yal etmenize gerek yok. Gidin, bu gün-
kü Şırnak'ı görün. İcıyamet sonrasında-
ki "Şehri Nuh"u bugünkü Şırnak'ta ya-
şayın...
Aradan gecen binlerce yıl boyunca sa-
dece kentin adı değişmiş. Herhalde
Nuh'un kıyametinden 18 ağustos gecesi
kopan kıyamete değin bu kente çivi ça-
kılmamış...
Yakın tarihe kadar 8 bin nüfuslu bir
kasaba iken hükümet konağına "TC Şır-
nak Valiliği" tabelası çakıldıktan sonra
memurlar, askerler ve polislerle kentin
nüfusu 20 bine çıkmış...
Şırnak Valisi Mustafa Malay'ın komu-
tanlara ve biz gazetecilere verdiği bilgile-
ri değil, konuşmasından benim algıladık-
lanmı şöyle özetleyebilirim:
"Ankara'da masa başında oturan
hangi aklı evvel burayı kent yaptı? fmar
planı yok.. Memurlan oturtacak değil
İojman, doğru düzgün bir bina yok.
Kentin içinde cadde yok. Bir de tutmuş-
lar komşu kentlerin bazı ilçelerini Şır-
nak'a bağlamışlar. Bu ilçelerden biri Si-
irt'e 1 saat. Şırnak'a 6 saat uzakhkta...
Bu ilçeden Siirt'e iş için, tapu için, vergi
için giden vatandaşlara (sizin il merkezi-
niz Şırnak, oraya gidin...) denilıyor.
Böylece vatandaş bu kez Şırnak yollan-
na düşüyor. Vatandaşa gidiş gelişiyle 12
saatlik işkence yapılıyor. Ben, koskoca
vali bile bu ilçeye ancak bir kez gidebil-
dim. Vann gerisini siz düşünün...."
Valinin dediğine göre ne il ne de ilçele-
re doktor, öğretmen ve memur gidi-
yor. Bu bilgiden sonra Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Doğan Güreş şu bil-
giyi verdi:
"Talimat verdim, askeri doktorlar ge-
rekirse köy köy dolaşıp sivil doktorlann
yerine hastalara bakacaklar. Nitekim
bakıyorlar da... Sadece bu yılın ilk sekiz
ayında yörede Türk Silahlı Kuvvetleri
olarak bir milyar lıralık ilaa ücretsiz
dağıttık."
•••
Irak sınınna yakın bir bölük karako-
lunu geziyorduk. Erat kantininde bir te-
levizyon vardı. Hoşumuza gitti. Ancak
onbaşı "Sadece İnterstar ve Show TV'yi
alıyor. TRT buralarda çıkmıyor..." de-
diğinde, meslektaşlanmın yüzündeki
güleç hava birden soldu.
Şırnak Valisi Malay, şöyle yakınıyor:
"Şırnak'ta TRTyi seyredemezsiniz.
TRTye göre herhalde Şırnak TC
PKK saldınlanna karşı kum torbalanyia korunan birsınır karakolumuz.t Fotoğraflar: ÖZGEN ACAR)
sınırlan dışında olmalı. Bugün Şırnaklı
çocuklar TC'nin başındaki devlet
adamlannı Saddam ve Hafız Esad sanı-
yorlar. Sayın Özal ve Sayın Demireli
tanımıyorlar bile..."
Benzeri olaylarla Hakkâri ve Van dağ-
lannda da karşılaşük. Bu beceriksizlik-
ten sonra yöredeki halkın cğiümınden
söz edebilir miyiz? Türkiye Cumhuriyeti
ile PKK arasındaki secimde ibre karşı
tarafa yöneliyorsa suç kimindir? Avru-
pa'dan Orta Asya'ya kadar TV yayını
yaptığıyla övünen TRT Genel Müdür-
lüğü TRT Yasası'nda öngörülen "ihaneti
vatan" suçunu işlemiyor mu? Bildi-
ğim kadanyla bu suç aynı yasaya göre
genel müdürlük makamınm boşaltıl-
ması için tek neden... öyle değil mi?
•••
Birkonudaki önyargım gezi öncesinde
ve sonrasmda değişmedi.
PKK, lran ve Irak sınırlan boyunca
hemen hemen her yerden baskmlar.
saldınlar düzenliyor. PKK'nın en az ey-
lem yaptığı yöre ise Hakkâri'nin Yükse-
kova ilçesi... Çünkü. Yüksekova İran"-
dan Avrupa'ya giden eroin trafiğinin en
önemli düğüm noktası. Yüksekova yö-
renin en zengjn ilçesi... Denilebilir ki
Adana ya da Aydın'ın pamuk zengini
bir ilçesinden daha zengin... Herkesin
altında birer özel araba... Çoğunluğu da
Mercedes... Japon Toyatalar boldan da
bol... Yüksekova'da Toyatalann adı
"Tozoto"... "Toz" parasıyla, yani eroin
ticaretiyle alınmış araba.
İran, PKK ve eroin mafyası Yükse-
kova sınınnda fazlaca eylem koydur-
muyor. Koyarsa asker burada bir daha
kuş uçurtmaz ve bu ticaret de bozulur
gibi bir düşüncenin varlığı dikkati çeki-
yor.
"Toz" gider, "keleş" yani "Kaleşni-
kot gelir... Bu alışverişin bozulması
acaba TC'nin aleyhine mi, yoksa lehine
midir? Bu ticaret kimden yanadır?
Bu inceleme gezisinde "uyuşturucu ve
PKK" arasındaki ilişkiye tek dikkati çe-
ken kişi Hakkâri Dağ Komando Tugay
Komutanı Utku Güney oldu. Tuğgene-
ral Güney'in gözlemleri üzerindedurma
zamanı artık gelmiştir.
* • *
Hakkâri'de 7 bin 600, Van'da 7 bin kadar
köy korucusu var. Güvenlik güçteri bu
koruculardan (birkaç üzücü olay
dışında) çok memnun görünüyorlar.
Sadece Hakkâri'de köy koruculanna
ayda 17 milyar lira ödeniyor. Memur-
lardan Hakkâri'ye giren para ise ayda 50
milyar lira...
İşbilir Karadenizlileryöreye kamyon-
larla an kovanlannı getiriyorlar. Çiçek
mevsiminde anyı bu dağlarda besleyip,
gerisin geriye götürüp köşeyi dönüyor-
lar.
Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Er-
kan. "Hakkârililere bedava ve modern
an kovanlan dağıtmak istedim. Hiç
kimse almadı..." diyor.
Çünkü Hakkâri'de, Van'da herkesko-
rucu ya da odacı olup oturmayı yeğli-
yor...
Yetkililer Hakkâri iline bu yıl içinde
yatınmlar ve memur aylıklanyla 1.5 tril-
yon liranın girmekte olduğunu söyledi-
Şımak Valisi Mustafa Malay'ın anlartığma göre, Şırnak'ta TRT>i seyrede-
mezsiniz. Şırnaklı çocuklar TC'nin başındaki devlet adamlannı Saddam ve
Hafız Esad sanıyorlar. Özal ve Sayın Demirel"i tanımıyorlar bile.
ler.
Van il merkezi teröre karşı... Çünkü
orada gelişmiş bir turizm var. İş var, sa-
nayici var. Dolayısıyla Van'a ve gelirle-
rine terör nedeniyle gölge düşsün istemi-
yorlar. İstedikleri daha çok yatınm.
daha çok iş ve daha çok teşvik...
* * •
Şırnakdışında Diyarbakır. Hakkâri ve
Van'a geçen yıl da aynı tarihlerde git-
miştim. Bu kez bu 3 kenti daha kala-
bahk gördüm. Sokaklarda bebelerden
geçilmiyor. İnsanlar sanki bu illerde ger-
çekten geometrik diziyle çoğalıyorlar...
Şırnak Valisi Mustafa Malay şöyle
diyor: "Erkekler burada çok kadınla
evli. Bir aile reisine (kaç çocuğun var)
diye sorduğunuzda 15-20, hatta 40 ço-
cuk yanıtını dahi aidığınız oluyor. Bu
nüfusa iş bulamayınca ne olacak? Böy-
lece biz devlet olarak PKK'ya hammad-
de hazırlıyoruz..."
Hakkâri Valisi Cemalettin Sevim de
nüfus patlamasmdan yakınıyor. Van
Valisi Mahmut Yılbaş şöyle konuşuyor:
"Bölgede nüfus artışı önemli bir so-
rundur. Van'a gelen her vatandaşın ge-
rekçesi (9 çocuğum var... N'olur bana
bir iş...) oluyor. Bu tempoyla nüfus artı-
şı ileride altından kalkılmaz sorunlar ya-
ratacaktır..."
Yöredeki vatandaşa çocuk olayının
nedenini. kısaca aile planlamasını neden
uygulamadığını sorduğunuzda eğer si-
zin samimiyetinize inanıyorsa, "Çok ço-
cuk Kürt ulusunun geleceğidir... Aile
planlaması Türklerin uydurduğu bir
masaldır..." yanıtını alıyorsunuz.
"Peki Sağlık Bakanlığı Türklere de
aynı aile planlamasını uyguluyor..." dedi-
ğinizde sadece anlamsız bir yüz ifadesiy-
le, "yorum yok" gibi bir davranışla karşı-
laşıyorsunuz...
E)ilerim ki Genelkurmay Başkanlığı;
bazı parlamenterler. Türk işadamlan,
Ankara'da masa başında karar alan bü-
rokratlar ve yabancı gazeteciler için de
benzeri geziler düzenler...
Orgeneral Güreş gibi biz de kusur-
lanmızı gördük. Dinledik ve öğrendik...
(*) Bu yaayı Istanbul'da yazdıktan son-
ra bir arkadaş topluluğunda "Şırnak" ve
"Şehri Nuh" kelimelerini tartışıyorduk.
Bir rastlantı sonucu bize hizmet veren
Şırnakh bir garsonun da yardımıyla "Şır-
Nak" kelimelerinin gerçekte Farsça-
Kürtçe "Şehri Nuh" kelimelerinden zama-
nın telaffuz aşımına uğramasıyla türedi-
ğineinandık.
BtTTt
BIRBAKIVIA
SERVER TAJNİLLİ
Nâzım Hikmere BorçlanmzKısa bir süre önce kurulan Nâzım Hıkmet KültürveSarîat
Vakfı'ndan biryazı aldım. Vakfın Danışma Kurulu üyelerin-
den olduğum için bana da yollanmış. Yazıya, gerçi ayrıca
yanıt vereceğim; ancak, değindiği birkaç önemli konudan
okuyucularımı da haberdar etmek isterim.
Yazı, Vakfın çalışmalarını aralıksız sürdürdüğünden ba-
hisle şöyle diyor: "Bu çalışmaların hedefi, vakıf senedinde
vakfın amaçları arasındaön sıradayeralan Nâzım Hikmet'-
le ilgili belgelerin ve diğer malzemenintoplanması, tasnifi
ve muhafazası suretiyle zengin bir arşiv kurmak ve bu ar-
şivi kısa bir sürede bir müze haline dönüştürmektir. Bugü-
ne kadar çeşitli kişi, kurum ve kaynaklarla ilişki kurulmaya
gayret edilerek, bitgi, belge ve diğer malzemenin sağlan-
masına çalışılmıştır"; ve ekliyor: "Bu mektubu size, önce-
likle, bu konuda bize yardımcıolmanızveelinde Nâzım Hik-
met ile ilgili belge vb. bulunan kişilerin vakıflatemasa geç-
melerini sağlamak için yazıyoruz."
Görüyorsunuz, konu önemli!
Elbette, yardımcı olacağım ve daha şimdiden bütün oku-
yuculanmadaduyuruyorum. Nâzım Hikmetarşivivemüzesi-
nin kuruluşunda harekete geçiniz; duyduklarınızı ve bildik-
lerinizi vakfa aktarınız.
Nâzım Hikmet'eborçlarımız var, yerine getirelim!
Söz konusu yazı, bir başka hatırlatmada bulunuyor ve
diyor ki: "Size duyurmak istediğimiz ikinci konu da vakfın
malvarlığını güçlendirmeçağrısıdır. Bilindiği gibi vakıf ku-
ruluş aşamasında gerek kişisel katkılar gerekse konser,
sergi gibi bazı etkınliklerden elde edilen paralarla oluşan
vakıf malvarlığı. yasa gereği donmuş bir sermaye niteli-
ğindedir. Vakıf yönetiminin bu malvarlığı üzerinde, bunun
eksilmesine yol açacak bir tasarruf yetkisi yoktur. Bu ne-
denle, söz konusu malvarlığının nakit bölümünden elde
edilen sınırlı bir faiz geliri ile gerek yukarıda sözünü ettiğt-
miz arşiv kuruluşu gerekse buna bağlı olarak vakfın kira,
ücret, posta, elektrik, telefon giderleri gibi harcamalarını
karşılamakta büyük zorluklar ortaya çıkmaktadır"; yazı
ekliyor: "Sizden istediğimiz, bu güçlüklerin aşılması için
gerekli kaynağın yaratılmasında da bize yardımcı ol-
manızdır. Bunu kişisel olarak vakfa yapacağınız yıllık
bağışlarla sağlayabileceğiniz gibi, Danışma Kurulu üyeli-
ğine lâyık gördüğümüz kişileri bu yardıma davet etmek su-
retiyle de sağlayabilirsiniz. Bu hususta gerekli duyarlığı
göstereceğinizden emin olarak, bize, en kısa sürede, bilgi
vermenizi diliyoruz."
Açıkça anlaşılıyor ki, büyük mali sorunları var vakfın E,
sırtı kalın bir patron ya da parababasının anısına kurulmuş
1
olmadığına göre, bu da doğal. Ne var ki, bu bakımdan da
olanca ilgiyi gösterip, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı'nı
ayakta tutmak görevimiz.
llgi dedim de, hatırladım; bakınız, kimi zaman hangi bch
yutlara ulaşıyor bu davranış!
Büyük şairin doğumunun 90. yılı kutlanıyor ya bu yıl,
isviçre'de, Almanyada, Hollanda da ve Londra'da olmak
üzere, değişik yerlerde tam yedi konferans verdim. Nâzım
Hikmet'in yaşa'mı ve sanatı üzerine; yıl sonuna değin daha
da vereceklerim var. Bunlar, bir aydın sorumluluğunun
gerektirdiği, amaalçakgönüllü katkılar.
Asıl sözünü etmek istediğim şu: Strasbourg Üniversitesi
Türk Etüdleri Enstitüsü, bu yılın sonbaharında, burada
Nâzım Hikmet'in şiiri üstüne, ilk kez uluslararası bir kollok
*düzenlemeye karar vermişti. Bütün dünyadan uzman ko-
nuşmacılar çağırırken, Türkiye'den de bir on kişi vardı lis-
temizde. Oteki uzmanların uçakla yolculuk giderlerini
karşılayabilecek olanakları sağlayabilmiş, ancak Türki-
ye'den çağıracaklarımız için bir şey elde edememiştik.
Tuttum, Türkiye'de, -adı önemli değil!-, iri kıyım bir-iki be-
lediyeye yazdım el uzatmaları için bu güzel girişime.
Olumlu yanıt vermediler, şu ya da bu gerekçeyle. Uzül-
düm doğrusu. Bir de Ankara Belediyesi'ne çıtlatayım de-
dim. Aman efendim! Konuyu kendisine götüren görevliye,
Sayın Başkan Murat Karayalçın; "Ne demek? Hoca'dan ve
böyle anlamlı bir konuda gelen isteği emir telâkki ederim.
Ne yapıp yapıp sağlayacaksınız bu biletleri. Bana ak-
tarıldığında, doğaldır ki çok duygulandım.
Adama bakınız, yarısı Ankara'daysa yüreğinin yarısı da
Strasbourg'da!
Enstitü de ne yaptı biliyor musunuz? Daha rahat koşul-
larda olsun diye, tarihini 1993ün mayısına aldığı Uluslara-
rası Nâzım Hikmet kollokunu Ankara Belediyesi'nin
katılımıyla gerçekleştirmekte olduğuna karar verdi ve top-
lantının açış konuşmasını yapmak üzere de, Sayın Mu-
rat Karayalçın'ı davet edecek Strasbourg'a.
E, böyledir bu; soylu davranışlar karşılık görür, görmeli
de
Bilmem anlatabildim mi?
Sinoplu: Baliııa Aydın daha çok ilgi gördü
-3-
"Uzun zamanlar deniz kenannda surlar
içindeki bir hapishanede kaldım. Kalın du-
varlara vuran sulann sesi taş odalarda çınlar
ve uzak yolculuklara çağmrdı. Tüylerinden
sular damlayarak surlann arkasından yük-
seliveren deniz kuşlan demir parmakhklara
hayretle gözlerini kırparak bakarlar ve he-
men uzaklaşırlardı."
Sabahattin Ali "Duvar" öyküsünde Sinop
Cezaevi'ni böyle anlatıyor.
Sinop Osmanlı döneminde 2. Abdülha-
mit'ten sonra sürgün yeri olmuş. Bugün iç
kalede bulunan cezaevinin temeli l88Tde
Kastamonu Valisi Abdurrahman Paşa tara-
fından atılmış. Ancak kalenin hapishane
olarak ilk kullanımı 1568 yılı olarak geçiyor
kayıtlara.
Sabahattin Ali sekiz buçuk ay yattı bu ce-
zaevinde. Akla gelen diğer isimler: Mustafa
Suphi, Kerim Korcan, Halit Refık Karay,
Zekeriya Sertel...
Bir halk kahramanı olan Sandıkçı Şükrü
de burada yatmış. "Sene 1341 mevsime uy-
dum" türküsü onun için söyleniyor.
Sinop kalesi M.Ö.6. yüzyılda Pontus
Krallığı döneminde bugünkü şeklini almış.
Cezaevinin bulunduğu iç kale Selçuklular
döneminde yapılmış.
"Şimdi san yüzlü, sakallı ve dünyadan
uzak zavallılann dolaştığı bu bahçede asır-
larca önce genç cariyeler, belki de aynı hürri-
yet aşkıyla gözlerini yukan çevirip denizi
dinleyerek dolaşırlarmış" diye anlatıyor Sa-
bahattin Ali.
Cezaevi yakında taşmacak. Yeni cezaevi
haar. Belediye Başkanı Ali Karagülle şimdi-
ki yeri müzeye dönüştürmeyi düşündükleri-
ni söylüyor. Sinop Valisi Adil Yazar, "Yeni
cezaevinin açılmasından sonra tarihi cezaevi
Adalet BakanlığTndan devrahnacak. Bu
proje gerçekleşirse. Sinop, Karadeniz Böl-
gesi'nin hem turislik bir merkezi olacak,
hem de konferanslar kenti haline gelecek"
diyor.
Yeni cezaevi kentin biraz dışında havaala-
nı yakınında. Yeni cezaevini görenlerin dik-
katini "cam bölme"çekmiş. Ziyaretçilerin,
hükümlülerle bu cam bölmenin arkasından
BİR KÜSKÜN KENT
Diyojen'in
Sinop'u
Hakan Kara
• Karadeniz'in deli dalgalan artık
cezaevinin surlannı dövmüyor.
Deniz doldurulmuş. Cezaevinin
yanmdaki "Rus Pazan"nda
Sinoplu Baltacı Mehmet'in
torunlan, Karadeniz'in karşısından
gelenlerle sıkı bir pazarlığa
girişiyorlar.
görüşeceği anlatılıyor Sinop'ta. Konuşma-
lar telefon aracılığıyla yapılacakmış. "Yani
hükümlüler, kendisini ziyarete gelen çocuk-
lannın parmaklanna bile dokunamayacak-
lar" diyor Sinoplular.
Eskiden cezaevindeki en kısa zaman, 8
metre kalınlığındaki surlara vuran iki dalga
arasında geçen zamanmış. Karadeniz'in deli
dalgalan artık cezaevi duvarlannı dövmü-
yor. Deniz doldurulmuş. Cezaevinin deniz
tarafına henüz Sinop haritalannda yer al-
mayan bir yol yapılmış.
Cezaevi'nin hemen yanında "Rus Pazan"
kuruldu. Bağımsız Devletler Topluluğu'n-
dan gelenler beraberinde getirdikleri eşya-
lan burada saüyorlar. Tezgahlann üzerine
dürbünler, mutfak malzemeleri, oyuncak-
lar... Küçük bir çocuk oyuncaklan göriince
"Ben de istiyorum" diye sızlanmaya başb-
yor. Annenin gözü, tabaklarda. Karadeniz'-
in karşısından gelenler Sinoplu Baltacı Meh-
met'in torunlanyla sıkı bir pazarlığa girişi-
yorlar. Cezaevinin surlannda nöbet tutan
askerler aşağısını seyrediyor.
Akşamüstüne doğru pazar yerindeki kala-
balık yavaş yavaş dağılıyor. Gece sokaklar
terk edilmiş gibi. Sadece bir-iki kahvede ha-
reket var.
Eski günleri anımsayanlar, "Sinop'ta 4 ta-
ne bar, 2 sinema vardı" diyor. Şimdi ne bar
kalmış ne de sinema.
Ahmet Muhip Dıranas bir zamanlann Si-
nop'unu şöyle anlatıyor:
"Daha eskiden burada Rumlar yaşarken.
gece oldu mu surun kapılan kapanır. dışan-
dakiler dışanda. içeridekiler içende kalırmış.
Canlı ve hareketli olan Rumlar. vanmadava
doğru olan kısımda ve kale dışındaydılar.
Kenar boyunca kahveleri. gazinolan, mey-
haneleri vardı. Onlar yaşamasını Müslü-
manlardan daha iyi biliyorlardı. Yaz gecele-
rinde liman, gezi sandallan ve balıkçı kayık-
lannın meşaleleriyle lale tarlasına benzerdi.
Şarkılar, kahkahalar. Bütün o yangınlardan
ve harp felaketlerinden sonra hepsi birhayal
oldu."
Refık Halit Karay"ın sözünü ettiği "Man-
dolin sesleri" sokaklarda artık işitilmiyor.
Yazlan gelen turistlerle hareketlilik kaza-
nan Sinop kışın sessizliğe gömülüyor. Gece-
leri ev ziyaretleri yapılıyor. Tek eğlence dü-
ğünler. demeklerin düzenlediği geceler.
Kimi zaman turislik tesislerde verilen ye-
meklerde kentteki üst düzey yöneticiler bira-
rayageli>or. Yasakolmasınakarşın Sinoplu
erkekler. gece ellerinde lüks lambalan, ucu-
na ağ takılmış uzun çubuklarla yanmadanın
ucunda bıldırcın avına çıkıyorlar. Uzaktan
tepedeki lüks lambalannın ışıklan görülü-
yor. Karadeniz'i aşıp kuzeyden gelen yorgun
bıldıranlann kaçma şansı az. Bazı günler
Türk- Amerikan Ortak Savunma ve Dınlen-
me Tesisleri'nde konserler düzenleniyor.
Ancak bu etkinliklere az sayıda Sinoplu ka-
tılabiliyor.
1957"de kurulan Türk-Amerikan Ortak
Savunma ve- Dinleme Tesisi'nde halen 400
Türk işçi, bir o kadar da Amerikalı ve İngiliz
çalışıyor. Tesis zaman içinde Sinop ekono-
misinde önemli bir yer edinmiş. Ancak Si-
nop'ta esnafın iş potansiyeli ile birlikte kira-
lar da daha hızlı artmaya başlamış. Tesisin
kapanacağ haberiyle birlikte Sinop'ta ev ki-
ralan da düşmeye başladı.
Şimdilerde Sinop'ta bu tesisin ne olacağj
tartışılıyor. Belediye başkanı, sendikacılar.
siyasi partilerin il başkanlan hep tesisin bir
üniversiteye dönüştürülmesinden yana.
SHP Sinop İl Başkanı Ali Galip Ergül. "Bu-
rası bir üniversite kenti olabilir. Üniversite
aynı zamanda kentin ekonomisine de belli
ölçülerde canlılık getirir" diyor.
Istanbul'da bir üniversitede okuyan 20 ya-
şındaki Ali Dizdaroğlu da buranın üniversi-
te olmasından yana. Dinleme tesislerinin İoj-
man, sporsahalan gibi bir üniversite için ge-
rekli altyapıya sahip olduğunu dile getiriyor.
Gerçekleştirilen "Sinop'u kurtaralım" yü-
rüyüşünün ardından ŞOKSA işçilerine 3
aylık maaşlan ödendi. Üç ay boyunca bak-
kaldan. manavdan, kasaptan veresiye alış
veriş yapan işciler aldıklan parayla borçlan-
nı ödüyorlar. Maaşlann ödenmesi SÖKSA
işcisini sevindirdi. Ancak işçinin, fabrikanın
açıbp açılmayacağı konusundaki endişesi
sürüyor. Şişe Cam işçileri beklemede. Dinle-
me tesislerindeki işçiler, işsizliğe hazırlanı-
yor.
Esnaf Odası Başkanı Rasim Özekes, "Si-
nop'un bugün yaşadığı sorun sadece işçileri
değil tüm kenti ilgilendinyor. Üç tesisin ka-
panmasıyla 1530 işçi işsiz kalacak. İşsiz ka-
lanlann ailelerini de düşünün. Sinop'un nü-
fusu ne ki!.. Sorun doğrudan doğruya esnafı
da ilgilendiriyor" diyor. Şişe Cam ve SÖK-
SA işcilerini dinliyoruz:
Şükrü Baş, (36): "Eğer fabrikalar yeniden
açılmazsa göç yaşanır. 25 binlik nüfus 15 bi-
ne düşerse şaşmayın."
Yalçın Demir (18): "Okulu bırakıp Şişe
Cam'da çalışmaya başladım. O zamanlar
okuyup da ne yapacaksın. Çalışacağın yerler
belli. Ya radar, ya Şişe Cam ya da SÖKSA.
Şimdi onlar da kalmadı."
Arif Yılmaz (31): "Bir balina geldi bütün
Türkiye duydu. Gazetelerde televizyonlarda
günlerce Aydın'ı gördük. Sinop ekonomisi
çöküyor kimsenin umursadığı yok. Bu nasıl
iştir anlamıyoruz."
Ahmet Balcı (35): "Şu sıralar hep Doğu,
Güneydoğu illerine yatırım konusu tartışıh-
yor. Buranın Güneydoğu'dan farkı yok ki,
Neden buraya yaünm yapılmıyçr. Yatınm
olmayınca insanlar göç ediyor. Istanbul'da
yaşayan Sinoplulann sayısı buradan fazla."
Ahmet Bala'nın sözlerini Istanbul'da
Esenyurt Sinoplular Kültür Yardımlaşma
ve Dayanışma Derneği kuruculanndan Se-
lami Elmacı doğruluyor.
"İstanbul'daki Sinoplu savısı 500 bini ge-
çer" diyor. Kartal, Pendik'ten, Kâğıthane,
Şişli, Esenyurt, Tepecik, Bağcılar ve Ikitelli'-
de Sinoplulann kurduğu 13 yardımlaşma
derneğinin olduğunu anlatıyor. Sinop'ta ya-
şanan son gelişmeler üzerine bu derneklerde
imza kampanyası başlatrruşlar. Sinop'tan
büyük kente göçenlerin gözü hâlâ Karade-
niz'in bu güzel kentinde. "Ama döneceksin
de orada ne yapacaksın. İş olanağı yok ki"
diyor Elmacı.
Siriop'a son kez tepeden bakıyoruz. Üç
yanı denizle çevrili yanmada maviye gömül-
müş. Dar bir geçitle bağlanıyor karaya. Beli
ha kınldı ha kınlacak. Karadeniz'in bu güzel
ama küskün kenti ilgi bekliyor.
BtTTt