Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 EKİM 1992 CUMA ç
OLAYLAR VE GORUŞLER
J.P. Sartre'la BirTartışma
ve Sonrası
MELİH CE VDET ANDAY
Köye gelirken epey de müzik kaseti getirmi-
şiz; çoğu Beethoven, ama senfonilerinden yal-
nızca VII. senfoni var. Bu senfoni, Beetho-
ven'in senfonileri içinde benim en sevdigim
senfonidir. Burada da bir kaç kez dinledim,
gene sevdim.
Neden açıyorum bu konuyu? VII. senfoniyi
dinlerken J.P. Sartre'ın bir sözü geldi aklıma.
Ünlü yazar. Beethoven'in senfonilerinden söz
ederken şöyle diyordu, aşağı yukan: "Senfo-
niyi en iyi bilen Beethoven bile tam olarak va-
ramamıştır bu müzik türüne." Durdurmuştu
beni bu söz. düşündürmüştü, bir türlü içinden
çıkamamıştım. En iyi bilen Beethoven bile va-
ramamış!.. Ne demektir bu? Yoksa bir senfo-
ni idea'sı mı var?
Gerçekten de senfoni idea'sını araya kanş-
tırmadan bu söz çözülemezdi. Ama Sartre'ın
kafa yapısına hiç de uygun düşmüyordu ben-
ce bu düşünce: Sartre. Platoncu değildi, idea"-
lara inanmazdı. Yoksa yalnız o mu biliyor
senfoninin ne olduâunu. nasıl olması gerekti-
ğini?
Idealar kuramı, bilindiği gibi, eski Yunan
filosofu Platon'un ortaya attığı bir kuramdır.
Bıına göre idea'lar, bütün varlıklann iikör-
nekleridir. Nesneler gerçek değildirler, çünkü
yok olup giderler. İdea'larsa asıl gerçekliktir,
çünkü ilksiz ve sonsuzdurlar. Biz bu idealan
dünyaya gelmeden önce görmüşüz, tanımışız-
dır. Nerede? Orası belli değil. Ama bu dünya-
da ne yapışorsak. onun ilkörneğini gözönün-
de tutarak vapıyoruz. Diyelim, marangoz
masa yapmak istediğinde masa ideasını taklit
eder. Demek o şeyin masanın resmini yapan
ressarn. aslına göre üçüncü sırada bir taklitçi-
dir. Ömekler geliştirildikçe Platon'un taklidi
kötüledigi ortaya çıkar. Sözgelişi tiyatro (dra-
matik şiir) bir taklit sanatıdır ve bu açıdan
sağtöreye aykındır. Sahnede aşağılık insan-
lar, kötü huylar. zayıflıklar taklit edilmemeli-
dir, çünkü insanlann ahlakı bozulur.
Çağdaşı Aristoteles. birçok başka konuda
olduğu gibi, bu konuda da Platon'a karşı çık-
mıştır. Nasıl? Taklidin bir içgüdü olduğunu
söyleyerek: "İnsanda taklit içgüdüsü vardır."
Böylece taklit, insanın ruhsal bir parçası ola-
rak, ahlaka aykınlık suçlamasından yakasını
kurtanr (Tiyatro da kurtulur).
Bu karşılaştırmaya giımenin nedeni az son-
ra kendiliğinden ortaya çıkacak. Biz kaldığj-
mız yerden sürdürelim konuyu.
Aristoteles, tragedyavı ve komedyayı ta-
nımlamaya giriştiğinde ise. idealan bir yana
bırakıp, o yıllar yazılmış ve yazılmakta olan
yapıtlann ortak niteliklerini sayıp döker. Tra-
gedya eski Yunanistan'da Dionysos onuruna
düzenlenen şenliklerden doğrnuştur. Konu
bir söylenden alınırdı. Lirik bölüm koronun
sahneye çıkarken okuduğu parados ve olayın
çeşitli öyküleri arasında söylenen stasima'dan
oluşur. Asıl dialog ise. koronun girişinden ön-
ce söylenen prologos, epizotlar ve koronun
son şarkısından sonra yer alan eksodos'u
kapsar. İşte budur tragedya. bir ideanın takli-
dinden çıkmamıştır ve elbet uzunca bir geliş-
me süreci içinde oluşmuştur. (Bu tragedya
kırk yıl sürdü. sonra ömrünü kapadı. XVII.
ARADABIR
Av. MUSA SÜREYYA EFE
Örnek Bir Karar ÜzerineTrabzon Nöbetçi Idare Mahkemesi'nin 14.8.1992 tarihındever-
diği bir yürütmeyi durdurma kararı. belediyelerce uygulanan
2981/3290 Sayılı Yasa nın 10 (c) maddesine dayalı "düzenleme"-
lerde yeni bir çığır açacak nitelikte görulmektedir (1).
2981 Sayılı Imar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara
Uygulanacak Bazı Işlemler ve 6785 Sayılı imar Kanunu'nun Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun 1. maddesinde.
yasanın amacı açıkça belirtilmiştir.
Zamanın iktidarınca buyuk bir reform yasası olarak kamuoyu-
na tanıtılan bu yasanın 1. maddesindeki amaç '.. imar ve gece-
kondu mevzuatına aykırı olarak ınşa edilmiş ve inşa halinde bü-
tün yapılar hakkında uygulanacak işlemlerm düzenlenmesi ve
bu ışlemlere dair müracaat, tespit. değerlendirme, uygulama ve
duyuru esaslarının ve ilgili diğer hususların belirlenmesi..." ola-
rak açıklanmıştır.
Yasanın 10 maddesinin (c) bendi ise: "imar mevzuatına aykırı
bina yapılmış, hisselı arsa ve araziler veya özel parselasyona
dayalı arazilerde, imar adası veya parseli olabilecek büyüklükte-
ki alanlarda. binalı veya binasız arsa ve arazilerı bırbirleriyle, yol
fazlalarıyla veya devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle
birleştirmeye bunları yeniden ada ve parsellere ayırmaya, yapı-
ları yeniden doğan imar ada veya parseli içinde kalanları yapı
sahiplerine, yapı olmayanları diğer hisse sahiplerine müstakil
veya hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre vermeye. bunlar
adına tescil ettirmeye ve tescil işlemi dışında kalanların hissele-
rini 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na göre tespit edilecek be-
deli peşin ödenme veya parsel sahiplerı aleyhine kanuni ipotek
tesis edilerek, tapu sicilinden terkin ettirmeye belediye veya vali-
likler resen yetkilidir. " düzenlemesini getirmiştir.
Ancak bu madde ülke genelinde belediyelerco çok kötü bir si-
lah olarak kullamlmış, içinden çıkılmaz sorunlar yaratarak "tasfi-
ye" niteliğinden çok. kişiler arasında giderilmesi olanaksız uyuş-
mazlıkların doğmasına neden olmuştur
Taşınmaz mülkiyeti hukuku alanında mahkemelerce bile kul-
lanılamayan ve anayasanın 9, 10, 12 ve 35. maddelerine aykırı
olan bu maddeye göre belediyelerce neler yapılmaktadır?
Uygulamalara ilişkin gözlem, saptama ve değerlendirmeler-
den çıkan sonuçlar hiç de iç açıcı değildir. Anlasılan şudur ki
yasa, bu düzenleme biçimiyle yürürlükte kaldığı sürece toplumu-
muz giderek büyüyen bir hukuk anarşisiyle uzun yıllar boğuşa-
caktır.
Bir kez, maddenin açık olan amacı, gecekondulaşmadan do-
ğan kötü kentleşme ve mülkiyet uyuşmazlıklanna son vermektir.
Bunun dışında yıllardan beri özel parselasyonlara dayalı pay sa-
tışı ve yer teslimi suretiyle oluşan yerleşim alanlarında, paylı
mülkiyetten bağımsız mülkiyete geçiş sağiamak suretiyle kişile-
re bağımsız mülkiyet güvencesi sağiamak amaçlanmıştır
Ancak belediyelerce. bu amaçlarla hiçbir biçimde bagdaşma-
yan uygulamalar yapılmaktadır. Özellikle darçevre ilişkilerinden
kaynaklanan ve çoğu kez politik görüş aynlıklarma dayalı düzen-
lemeler ortaya çıkmaktadır. Seçim hesaplaşmaları, gelecek se-
çim hesaplan, oy tercihinden doğan "benden", "benden olma-
yan" ayırımiarı doğrultusunda bir hesaplasma silahı olarak kul-
lanılan madde imar planları alanlarına kaydırılacak denli amacı-
ndan saptırılmaktadır. Oysa bu maddenin imar planı olmayan
yerleşim alanlarına uygulanması ve kent ana imar pianlannın
uygulama ile genişletilerek bir bütünlük sağlanması ilkesinden
uzaklaşıimaması gerekmektedir Bununla da yetinilmeyerek.
kent ana imar planları içinde çoğu kez bağımsız mülkiyete konu
arsa ve araziler, üzerlerindeki yapılarla birlikte paylı duruma ge-
tirilmekte, kişinin arsa üzerindeki yapısına, hiçbir mülkiyet ve el-
menlik hakkı bulunmayan başka bir kişi paydaş yapılmaktadır.
Daha da<ötüsü, kişinin, paylı taşınmaz üzerindeki özel yapısı (bi-
nası) ayrı taşınmazda paydas olan başka kişiye verilerek tapuda
yazımı sağlanmakta, yapı için küçük bir bedel takdir edilerek
yapı, sahibinin elinden alınabilmektedir.
Yasann amacına aykırı olduğu halde. geçmişi yüzyıllara da-
yanan ve imar planları da uzun zaman önce yapılan eski yerle-
şim mercezlerinde bile uygulamalar yapılabilmekte ve böylece
yüzyıllann kentsel oluşumu bir çırpıda bir kenara itilefek, gece-
kondu aanı gibi düşünülebilmektedir. Bunun yanında, gerçekten
uygularra zorunluluğu bulunan alanlarda ise türlü düşüncelerle
uygularraya geçilmemektedir.
Ulke çenelinde, yasanın bu mantıfcla uygulanması sonucu, yıl-
larca sırecek yargısal uyuşmazlıklar yaratılmakta. kentsel yaşa-
mın gereksindiği erinç ve esenlik yerine akıl ve sağduyu isyan
sınırınajetirilmektedir.
işte. sözünu ettiğimiz Trabzon Nöbetçi İdare Mahkemesi'nin
konuya îişkin yürütmeyi durdurma kararı, bu karmaşa içinde "...
bu madtfe ancak imar mevzuatına aykırı yapı yapılmış hisseli ar-
sa veyaarazı, yada özel parselasyona dayalı arazilerde uygula-
nabileceğinden, imar hududu dahilinde olup anılan nitelikleri
taşımayın nizalı parsellere uygulanmasında mevzuata uyarlık
bulunrramaktadır..." gerekçesiyle, konuya açıklıkgetirmek bakı-
mındanornek bir başlangıç oluşturmuştur.
Kuşk-suz, duygusallık egemen oldukça, diğer alanlardaki
"amaç Jışı" uygulamalar ve haksızlıklar sürecektir. Ancak imar
planlaniçindeki uygulamaların yasaya aykırılığının yargıca ka-
bul edilniş olması kanımızca çok önemli bir süreci başlatmıştır.
yüzyıl Fransız tragedyasını bunun dışında
tutmak gerekir. Onda koro yoktu: koronun
yerini perde aralan dolduruyordu.)
Senfoninin durumu da. tragedyanın duru-
munabenzer.
Aşağıdaki ansiklopedik bilgilere bir göza-
talım:
"Senfoni'nin doğmasına yol açan akım Ital-
ya'da başladı. Milano'da, Paris'te, Man-
heim'de gelişti ve Viyana'da Haydn, Mozart
ve Beethoven ile en parlak dönemini yaşadı.
Önceleri sinfonia adı, çalgı üçlülerine. dörtlü-
lerine olduğu gibi opera uvertürlerine de veri-
liyordu.
Scarlatti. Bononcini, Bassani, Albinoni
(1700) gibi besteciler Vivaldi'nin senfonilerine
öncülük etti; Vivaldi'nin senfonileri ise Sam-
martini'nin senfonilerini müjdeler."
"Mozart aynı biçimi ele aldı ve yabancı ül-
kelerden edindiği verilerle zenginleştirdi: mi
bemol majör. do majör, sol minör senfonileri
(1788) Beethoven'in dokuz senfonisi ile müzi-
ğin İncili'ni yazdığı sövlenmiştir."
A. Roussel. Stravinsky, Prokofiev. Şosta-
koviç ve daha başkalan gibi çağdaş senfoni
yazarlannı da katarsak senfoni tarihini orta-
ya koymuş oluruz.
Artık burada "vanlamamış senfoni"den
sözedilemez: vanlmış olan, vanlan ne ise sen-
foni işte odur.
Peki, senfoni daha da gelişmeyecek mi, geli-
şemez mi?
Belki de gelişecek, gelişir; ama bu gelişme
bir senfoni ideasfna yönelik olamaz. çünkü
öyle bir idea yoktur.
J.P. Sartre ile anlaşmazlığım işte burada.
Ben Platon'dan çok. Aristotelese yakın bulu-
rum kendimi. J.P. Sartre'ın da öyle olduğunu
düşünmüşümdür hep.
İdealist düşünme biçimi. sadece eski Yu-
nan'a (Platon'a) özgü bir düşünme biçimi de-
ğildir. çağımı/da da sürüp gitmektedir: Ger-
çeklikten çıkardığımız soyut kavramlara ideal
içerikler konduruyoruz. Sözgelişi. "Dün>a
daha gerçek demokrasiye varamadf' diyoruz:
oysa demokrasi de. tragedya gibi. senfoni gibi
bir oluşumdur. içinde yetkinliği taşımaz. belki
yeni denemeler, yeni atılımlarla bugünkün-
den daha yetkin bir duruma gelecektir, gelebi-
lir, arha içerdiği gizil güçten ötürü değil. Da-
hası. demokrasi'nin ortadan kalkabiîeceğini
de unutmamak gerekir.
Soyut kavramlar konusu bizi ister istemez
ideoloji kavramına sürüklü>or. Nedirideolo-
ji? "Toplumun özdeksel altyapısınca belirle-
nen siyasal, felsefesel, dinsel. sanatsal vb gibi
düşünce biçimlerinin tümü."
Marksçılık için sorun tarih içinde bir anlam
taşımaktadır. Engels bir mektubunda şöyle
diyor:
"İdeoloji, sözde düşünürünherhaldebilinçli
olarak, ama yanlış bir bilimle gerçekleştirdiği
bir süreçtir. Onu harekete getiren gerçek güç-
ler kendisi için meçhuldür. Öv le olmasaydı za-
ten ideolojik bir süreç olmazdı. Bu vüzden
sözde düşünür, yanlış ya da görünüşte kalan
itici güçler tasanmlar. Düşünsel bir süreç ol-
masına bakarak, ister kendisinin. ister kendi-
sinden öncekilerin düşüncesi olsun. ondan saf
düşüncenin içeriğini ve biçimini çıkanr ve sa-
dece düşünce gereçleriyle uğraşır. İşin teme4i-
ne bakmadan!)u gereçleri düşünceden çıkmış
sayar ve daha uzaklarda düşünceden bağım-
sız kökenleri olup olmadığını araştırmak zah-
metine katlanmaz. Onun gözünde bu. doğal-
dır; çünkü düşüncenin aracılığıyla gerçekle-
şen her insan eylemi ona. son çözümlemede,
temelini düşünceye dayamış olarak görünür.
Sanki tarihsel ideoloji, her özel alanda, daha
önceki kuşakların zihninde kendine özgü bir
dizi bağımsız gelişme geçirmiştir. İşte her özel
alandaki ideolojik görüşlerin bu görünüşte
bağımsız tarihleridir ki insanlann çoğunu al-
datmaktadır."
lllTrabAnNöhctçıİJja-MjhkcnıcM 14 K l
mc\ı durcirma karan
; 150 Esa^Sa>ılı > ürüt-
KARŞIYAKA1. ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
990 860
D^acısı Zehra Bayram tarafından davalılar Abdullah Duman. Ha.>-
dar knaıl Bozdağ aleyhine ikame olunan alacak davasında. a>ağıda
hükûn özelı ya/ılı yargıtay ilamının gazetede ilan edilerek ilandan itiba-
ren 1
:
giin ıçerisinde tashihi karar vapılmadığı takdirde bozma üzerine
ycnutn gün verileceği hususu ilan oİunur.
MJıkemenıİ7e ait 990 860 747 sayılı dava oosyası temjİ7 edilmekle
Yarpav 13. Hukuk Dairesi"nin 992 31304834 sayılı ilamı ile satış konu-
su 7ıolu baâımsi7 tx>lümün diğer davalı yûklenicive düştüğü ve satış
bedeı 27 milyönTL\i 31.12.9XXliirihlıadisatışsenedıne göre da\alı\ük-
lemcnın aldığı hukum ktırulnıasının usüle a>kın olup bozma ncdcni ol-
duğuıu. avrıca 5.6.9S8 tarihınden iıibaren fai/e hükmedilmesi >iisayıı
aykııulup boznıa\ı gereklırdiğinden davalı H. Ismail Bozdağ yaranna
bonınvısına kar:T verilmiştir.
Kültür • Sanat
Heyecan.
macera.
tutku
mikadele...
232 64 26 • 23O 21 87
UZAK UFUKLARKadıkoy
Beyoğlu
Çembolıuş
Rakı.koy
ANKARA
(3360682ı 110Î-13 45-16 30-1» 15-21 46
•247 6947ı 1100-13 30-16 30-1915-21 45
243 7576ı 1130-1400-1630-1900-21X
1516 26 601 1100-1330-1600-18 30-2100
157218631 11 00-1330-16 15-1845-21 X
ı425
T
< 781 12 15-15 '5-18 15-2' '5'
MEL6IBB0N DAIVMY BLOVER
Kdplerin atişı
dışarıdan duyuluyor...
Dizler çözülüyor...
Soluklar lıkanıyor. .
Ve sonra çığ gibi
bir kahkaha patlaması!
MOmtş ihrH yıne bûyüteylci
CEMEMMEM SflMfff
TETHM WtAfON r
IS73M44» "1 0&t33fr1«DO-'B-3C-2' 15
fS<l2»«OI " 3O-t*0O-«»-8*5-îl(X
IU77IN) 1 X-H00-*tt »13 30-2' 30
Vücudun % 90'mı oiuşturan SU... Ve her an padamaya hazv
. arasındü bı
polts olduklarm
PJERCE BROSNAN Yön:CHRISTIAN DUGUAY
133701X1
(SU2SM)
(S77M39]
l2J»-l415-!t»1).0O-2tJO
1IÜO-I2.4S-14JO
YOY 1.ILI FIM 7A\\ CK KRH (IAI'TOS un mü/ı?ı>le
258 69 87
ORTAKÖY KÛLTÜR MERKEZİ
Yuran hıtonn yazdığı traıed ve
engellemnwyen bir sevdsnn öykisû
TAŞ YILLAR
Yön PANTAUSVOULGARIS
THEMİS BAZAKA
VENEDİK-En İyi Kadm Oyuncu
Jüri Özd Ödülû
SELANİK-En lyı Film, En İyi
Yönelmen. En lyı Kadın Oyuncu
13.00-15.30-18.00-20.30
UYGUNSUZ
YOLLARBeyoS'u HYMlU ı25i 32i0ı "2 '5-« 30-164S-190G-2' 15
Osmarbeytuı (247 9665ı " 0O--3 30-1600--6 30-2" 45 .
Kad.kov W « I33R9O761 '730-14"5-1630-->900-2-30
ANKAR» «TdflfDL |J25 74 78ı '2 00-1430-17 ûC-'9'5-2
4
30
" A N B U L B E L
1 Ş E H I R T I Y A T R O L A R I
EKİM AYINDAN BAŞLAYARAK
Kadıköy Haldun Taner
Sahnesi(347 14 60)
Usküdor Musohipzode Celal
Sahnesi (333 03 97)
Jean Noel FENVVICK „ Şefik ONAT _
ÖDÜLLER KİMİN ? HUZUNLU BİR
K0MEDİ
Yöneten: Başar SABUNCU
(2-3-4 Ekim)
Türkçesı:Esın Taıa ÇELİKKAN
Yöneten:Hakan ALTINER
(1-2-3-4 Ekim)
Goziosmanpma Sahnesi (578 60 67)
Gülsün SİREN
AİLE ŞEREFİ
Yâneten:Engin GÜRMEN (2-3-4 Ekim)
BİLETSATIŞLARI 28 EYLÜL PAZARTESİ SÜNÜ BAŞLAYACWCTIR.
GlşaER:TlYATHO GİŞELERİNİN DIŞINDA VAKKOfiAMA TAK5İM (MERKEZ) VE
KAOIKÖY HALDUM TANER (MERKEZı SİŞEIİRİNDE DE BİLETSATILMAKTADIR.
DEVLET
TİYATROSU
AKM BUVUK SALON
251 5600/254
Cml: 21.30, Pozar. 14 00,19.00
Aziz Nesin
YAŞAR NE
> YAŞAR
NE YAŞAMAZ
Yöneten: Kenan Işık
Müzik: Timur Selçuk
3,4,10,11 Ekim
AKMKONSERSALONU
25156 00/254
Cml: 19.30, h a r 16.00
Patrick Süskind
KONTRABAS
Türkçesi: Hale Kuntay
Yöneten: Metin Belgin
3,4 Ekim
•
.. M Ira Levin „
OLUM TUZAGI
Türkçesi: Hale Kuntay
Yöneten: Kartal Tibet
10,11 Ekim
TAKSİMSAHtiESI
249 69 44
5ol, C^ar, Per, Com: 20.30
Cmt: 15.00,20.30, Pozar 15.00
Barbcra Schottenfeld
Türkçesi Sevgi Sanlı
YEDI KAD1N
(Müz'ıkal Komedi)
Yöneten: Engin Cezzar
Müzik: Cem Idiz
KoreografhAydın Teker
6,7,8,9,10,11 Ekim
YILDIZ SARAYI TİYATROSU
249 69 44 • 258 30 80
Çor, Per, Cum: 19.00
Haldun Taner
SERSEM
KOCANIN
KURNAZ KARISI
Yöneten: Semih Sergen
1,2 Ekim
•
Aishylos.
ORESTEIA
Türkçesi: Ebru Sonuç
Yön: Mustafa Avkıran
7,8,9 Ekim
AYIKA IİIO SATIŞ
MkıuoMldısn^Sl 15 71
VakkMMM Sooiy.: 3*0 90 M
G«l«>a Da. 559 95 M/ll 04
YÖNETMEN DAVID FINCHER
ISKMU)
(747U1S)
USMS ) I Î S
(390HM) UJ0-14d>-lt.»l«MW1J0
IS7S4J93)
ANAHTAR I2.HAFU
2 Ekim Cuma
SEFÂE4THANE'DE
Saat:23.(K)'de
tstiklal Cod.
AÜas Pasajı No:209
BeyoğluTel:251 22 45
REKLAM FİL/AİDAĞIT1MINDA
249 50 33
Sinema • Tiyatro
Gösteri
ISTANBUL
BÜYÜKŞEHİR BELEDIYESİ
CEMAL REŞIT
7 Ekim 1992 Saat 19.00
SOFYA RADYO
SENFONİ ORKESTRASI
Şef: Vassil KAZANDJİEV
Solist: Evgenia Maria POPOVA/
Keman
Wagner, Mendelssohn,
Çaykovskı
Açıll» Konaeri: DaveUyeli
8 Ekim 1992 Saat 19.00
SOFYA RADYO
SENFONİ ORKESTRASI
Şef: Vassil KAZANDJİEV
Solist: Ivan DRENtKOV/Piyano
Greshıvin, Grieg, Vladigerov,
Ravel
Biletter-. 8O.0O0.- 60.0OO.- 40.000.-
10 Ekim 1992 Saat 20.00
EUSABETH
LEONSKAJA
(Piyano Resitali)
Beethoven, Chopın-Mussorgskı
Biletler: 60.000.- 4O.O00.- SO.OOO.-
REY KONSER SALONU
11 Ekim 1992 Saat 15.00-20.00
TÜRKUAZ MODERN
DANS TOPLULUĞU
Sanat Yönetmeni: Aysun ASLAN
Koreograflar: Dilek EVGIN,
Duygu AYKAL, Selçuk BORAK,
Aysun ASLAN
BileUer: 75.000.- 00.000.- 5O.0OO.-
12 Ekim 1992 Saat 19.00
BRUNO LEONARDO
GELBER
(Pıyano Resıtııli)
Beethoven Programı
Biletler: 8O.OOO.- 40.0O0.- 3O.OOO.-
13 Ekim 1992 Saat 21.00
AKBANKII.
ULUSLARARASI
CAZ FESTİVAU
Ca&sandra Wılson Çuıntet
Biletler: 40.000.- (Her yer aynı fiy»t)
Bilvt Scıtı* Yarloris
OUt Kooser Solonu: (248 53 W) • AXM Kmser Gişes: (25110 23) • Haldun Tan« S^nts Koiköy: 349 04 43
(Öğı-Mict 5ğra*mwi ve emeknier* '/. 50 indiriın)
Bil«H«r 2 Ekim Cuma aününoert itibaron
K«rgün saat: 10.00 il« 18 OO araıı yvkonda belırtilan givsloroan tomin »diUbilir
İLAN
AKSARAY 2. ASLİ\ E HUKUK MAHKEMESİ
Evis N». 1441 S25 JıiıiKİeıı adı acven şahsa ilanen leblııul \apilnuiina karar \erılmıj olup.
l>.ı\au Scmılı.ı K.ı»;.ı^ Uırafından dj\.ılı ibrahinı Ethem Koçak alc> hınc bu >ıhMiı duru^manın hırnkıldığı IS ! 1.1492 giiniı saat 11 10'da duruv
nı.ılıkcıncnıi/caçıUın hoyınrmı da\aiında mada hazır bıılunmabi \e\a kcndiiiııı bir vekıl ile lemsıl ettırmesi. aksı
Dtınnıi) Ali ı>ğ Sebil Mah. Coğlakı Sok. No: 93 Aksaray'da ikamet lakdırdc \argılanıa\a vokluğunda dcvaııı cdılcccğı vc karar \crılcccğı hu-
ı\leıı ıla\ JII İbrahinı Eıhonı Knçak'in ıcbliğ n,-inaçık adrcsi tespiledileme- sıısıı ılancn ıcblie oiunııı
PENCERE
Don ve Popo...
i
A
A
Brezilya Devlet Başkanı Fernando Collor de Mello bir-]
denbire meşhur oluverdi, daha önce dış politika yazarları-V
nın izlediği Sayın Başkanı. artık Türkiye'de geniş kesimT,
gözlüyor; de Mellonun ünü. gazete sayfalarında, g ^
eşi 28 yaşındaki Rosane'a aldığı 'donia sergileniyor.
Don' ne demek? j
Kadın ıç giyjrninin bu en gizemli parçası; seks, şehvet,,;
porno edebiyatıyla çağrışımlı düşlemleri çağımızın med-L^
yalarma yansıtıveriyor. Gazeteciler bunca çekici birfırsaü J
nasıl kaçırırlar!.. Başkan Baba nın genç karısı, nasıl bir J
don giyiyor? Kulot mu, slip mi, pembe mi, siyah mı, dan- v
telli mi, fırfırlı mı? Binbir türü var don fetişizminin... •"'
Çağımızın cinsellik türetiminde en yaratıcı dallardan biri'
kadın donu üzerinedir. J
Gazetelerın yazdıklarma bakılırsa, Brezilya Devlet Baş-<
kanı Fernando Collor de Mello. genç ve güzel karısına -t
devletten yürüttüğü paralarla 60 bin dolarlık iç giyim satınJ
almış; bu kapsamda don da var; hem de insanın aklını çe-'j
lecek çeşitten, allı morlu, ipekli pamuklu... ;
Ne var ki rezalet' donla noktalanmıyor; 'skandal'm an- -;
cakbirkolunuiççamaşırıoluşturuyor; Başkan Baba'dev- '
letin 6.5 milyon dolarını çarçur etmiş; harcayıp savurmuş;
bahçesini süslemiş; arabalar almış; daha neler de neler
yapmamış... ri
Sonunda meclis. Collor'un dokunulmazlığını kaldırmış;'!
toplumda bir sevinç başlamış; kalabalıklar meydanlarda,a
sokaklarda samba yaparak çılgınca eğleniyor, halk neşe-
sınden yerinde duramıyormuş... ,\
Zavallı Brezilya!.. ''.
Latın Amerika halkları böyledir; Brezilya, Collor de Mel- '•!
lo devlet başkanı seçildiğinde düğün bayram etmişti; bu '
kez gidecek diye şıkır şıkır oynuyor. f,
• ı!
Rio de Janeiro'nun teneke mahallelerinde -ki bunlara^
bıdonvil deniyor- yoksullar yaşar. Her evde bir televiz- '
yon!.. Her televizyon ekranında, sabahtan akşama sabun-
kopüğü'nöen pembe diziler. Halk politikanın zokasını TV'-!
-'
yi izlerken yutar. Fernando Collor, genç ve yakışıklı bir te-'1
levizyon adamı; 43 yaşında devlet başkanı oluyor; karısı''
daTürklokumu... ,
Ne var ki sambalar ülkesinde ekonomi çarşafa dolan- i
mış; yakışıklı başkanın cicim ayları geride kalmış. Zaten;
hep böyle olur; ekonomi üzerine palavra, bütün dünyada 7
modadır. Dünyanın her yanında iddialı kişiler var; ekono-1
mi kazan, bunlar kepçe; enflasyon menflasyon, yatırım..
matırım, kredibilite mredibilite, atar tutarlar; sonunda ba- •
karsın. işlersarpasarmış... i,
İster Brezilya'da olsun, ister benzeri bir başka ülkede,^
hem parababalarını, hem halk kitlelerini mutlu etmekola-
1
nağı var mı? Çoğu Başkan Baba' iki arada bir derede ka-1
lır; ne isa'ya. ne Musa'ya yaranabilir; aşağı tükürsen '
sakal. yukarı tükürsen bıyık; orsa boca. ırgalana ırgalana, ^
bir süre gidersin; ama rüzgâr tersine esmeye başlar. Hele •
çağdaş medyalara tutunup da televizyon ekranından hal- .
ka umutlar aşılamışsan, düş kırıklığının tepkileri o kadar;.,
büyük olur; yolsuzluk söylentileri de üstüne bindi mi suyun
ısınmıstır.
Çoğu dengesiz, sosyal adaletsiz, yoksul-zengin uçuru-
mu derin ülkenin bılinen öyküsü, Brezilya'da yaşanıyon»
ama, olayın şaşılacak yanı bu değil...
•
Brezilya'nın Başkan Baba'sı. genç Fernando Collor de
;
Mello neyapmış?
6.5 milyon dolar yemiş...
Sen şu işe bak!..
6.5 milyon dolar ne ki? 45 milyar Türk Lirası. Türkiye'de.
bir parababasının düğün masrafı. ;
Ayıpcanım...
Garip Fernando, sanaacıdım; Brezilya'da tutunamadın,
ama biz seni baştacı yaparız, güzel eşin Rosaneın popo-
suna pahalı don almak istiyorsan. Türkiye'ye gel!.. Bizde
ne popolar, hiç layık olmadıkları donları giyiyorlar. \
ÇAĞDAŞ AVUKATLAR
GRUBUNA DUYURU
Çağdaş Avukatlar Grubu, İstanbul Baro Başkan ada-
yı ile tüm organların adaylarını ön seçimle belirleme ka-
rarını, katılımcı düşüncenin en demokratik biçimi
olduğundan gelenek haline getirmiş ve bugüne kadar
inançla sürdürmüştür.
Çağdaş Avukatlar Grubu, yüksek katılımla sağladı-
ğı toplantılarında bu inancı bir kere daha yinelemiş ve
5 Ekim 1992 Pazartesi günü ön seçimi gerçekleştirme
kararı almıştır.
Demokrasi anlayışımızın en doğal sonucu olan ve
geçmişte beraberce tespit ettiğimiz bu yöntemi bugün
kimse, hangi gerekçeyle olursa olsun, tek başına değiş-
tirmeye yetkili değildir.
Kendisini Çağdaş Avukatlar Grubu üyesi sayan tüm
meslektaşlanmızı, baro yönetim adaylarını belirleme
hakkını kullanmaya davet ediyoruz.
(DEVAMLA)
Av. Ozan Bengisu, Av. Kemal Kumkumoğlu, Av. Musta-
fa Özkan Kökçeli, Av. Hıdır Yıldırım, Av. Orhan Argoden,
Av. Ali Tumer, Av. Oktay Önal, Av. Abdullah Süha Özde-
mir, Av. Tülay Ateş, Av. İsmet Ateş, Av. Bekir Doğanay,
Av. Necla Ozpolat, Av. Mehmet Ali Özpolat, Av. Sultan Al-
tun, Av. Ümmühan Genç. Av. Fethiye Erdoğan, Av. Zeki
Soydan, Av. Nihal Karaman, Av. Ferhan Çerkez, Av. Hus-
niye Hafızoğlu, Av. Rıza Pehlevi, Av. Nihal Sezer, Av. Se-
rap Öztürk, Av. Serap Arıkan, Av. Ismihan Tabrızı, Av.
Tomris Yorulmaz, Av. Emine Karayumak, Av. Huseyin Po-
lat, Av. Mumin Özeken, Av. Metin Tarhan, Av. Ömer Ka-
rayumak, Av. İlhami Şimşek, Av. Gülay Erinan, Av. Israfil
Altun, Av. Nermin Savaş, Av. Çiğdem Korkmaz, Av. Hüs-
niye Hafızoğlu, Av. Ayten Gökdemir, Av. İ. Erbil Akan, Av.
Şinasi Özer, Av. Ayşe Akbağ, Av. Huseyin Büyükçınar, Av.
Egemen Gürsel Ankaralı, Av. Niyazi Karabey, Av. Fırat Sa-
rı, Av. Nilgün Güleç Sarı, Av. Ali Asker Koca, Av. Mustafa
Karaçam, Av. Tülin Türkoğlu, Av. Ferda Çetin, Av. Kud-
bettin Kaya, Av. Mustafa Ayzit, Av. Mehmet Aba, Av. İb-
rahim İnce, Av. Ahmet Akkuş, Av. Funda Özbay, Av. Hasan
Alıcı, Av. Htılya Ceylan, Av. Filiz Öztak, Av, Aysel Tuğ-
Iuk, A\. Orhan Turan, Av. Talat Tepe, Av. Rıza Dinç, Av.
Cemil Çiçek, Av. Vahit Kaya, Av. Huseyin Özdemir, Av. Hu-
seyin Aydın, Av. İbrahim Elmas, Av. Gazi Aslan, Av. Leyla
Han, Av. Ali Kayaş, Av. M. Doğan Baloğlu, Av. Selim Ant,
Av. Celal Ergin, Av. Elvan Buluttekin, Av. Nizar Özkaya,
Av. Ali Gül Özcan, Av. Yusuf Dalkaya, Av. Mithat Arıkan,
Av. Hasan Turgut, Av. Mehmet Kökerer, Av. Nedim Ko-
lan, Av. Mehmet Baykara, Av. Ali Yaşar, Av. İsmail Çolge-
çen, A\. Rahmi Hayrullahoğlu, Av. İmam Şahin, Av. Arzu
Şahin, Av. Sejim Okçuoğlu, Av. Niyazi Çan, Av. Sabri Ün-
lü, Av. Ümit Öcal, Av. Nevzat Gölçek, Av. Abdullah Alde-
mir, Av. Mümtaz Yurtsever, Av. Tekin Aydın, Av. Nilgun
Aydın, Av. Abdülrahim Doğan, Av. Namdar Bilginer, Av.
Adnan Doğangün, Av. Ahmet Dindar, Av. Nurettin Ateş
Atavakul, Av. Yorük Kabalak, Av. Osman Sultuybek, Av.
Cengiz Abbasgil, Av. Yuksel Otugen. Av. Hasan Avna. \v.
Salih Turan, A\. Mehmet Yetkin, Av. Şahap Bakırsan. \v.
Oğuz Uğur Oiça, Av. Ayhan Soysal. Av. Erkan Yılma/. Av .
Fikret Özergin. (DEVAM EDECEK)