19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 EYLÜL 1991 EKONOMİ CUMHURlYET/11 Philip Morris'e de§tek • tZMİR (Cumhnriyet Ege Bürosu) — Philip Morris tarafından Torbalı'da yapunı planlanan sigara fabrikasına Izmir Ziraat Odası destek verdi. Philip Morris yetkilileriyle görüşen tzmir Ziraat Odası Başkanı Reşit Kurşun, Philip Morris'in Torbalı'da tesis kurmasmın Ege"de şark tipi tütün üretimini düşürmeyeceğini öne sürdü. Kurşun, "Fabrika tütün ürcticisinin de lehinedir" diye konuştu. Erol Baraz TZOB baskanı • ANKARA (AA) — Osman özbek'in 20 ekimde yapılacak genel seçimde DYP'den milletvekili aday adayı olmak için istifa etmesi nedeniyle boşalan Türkiye Ziraat Odalan Birliği Yönetim Kurulu Başkanlığı'na, Yönetim Kurulu Ûyesi Dr. Erol Baraz getirildi. TZOB'dan yapılan açıklamaya göre dün yapılan yönetim kurulu toplantısında, baskan vekilliğine Osman Zeki Ünal, muhasip üyeliğe de Mehmet Doğan seçildi. TOBB başkanlığına lfircalı geliyor • Ekonomi Servisi— Yalım Erez'in DYP'den milletvekilliği adaylığını açtklamasının ardından boşalan Türkiye Odalar Birliği başkanlığjna kimin seçileceği, 10 eylülde yapılacak yönetim kurulu toplantısında belirlenecek. Geçen seçimde de aday olan, ancak daha sonra başkanlığı Yalım Erez'e bırakan Balıkesir Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Rona Yırcalı'nın bu kez TOBB başkanhğına getirilmesine mutlak gözüyle bakılıyor. Yırcalı, Yalım Erez'in TOBB başkanbğı döneminde yönetim kurulunda baskan yardıması olarak görev yapıyordu. Borsa 2.27 dtiştti • Ekonoml Servisi — Pazartesi hızla değer kaybeden hisse senetleri salı günü durgun bir fıyat grafıği çizerken dün fıyatlar yeniden düstü. l.S saati durgun geçen seansın son yanm saatinde satışlann ypğun olduğu gözlendi. 112 hisse senedinden 69'u değer kaybettı, 71.52 puan kaybeden Bileşik Endeks 3O8O.65'e indi. Mali endeks 64.34 puanlık kayıpla 2441.98 puana geriledi ve yüzde 2.57 düştü. Sanayi endeksi ise 75.87 puanlık düşüsle yüzde 2.15 değer yitirdi ve 3445.67 puana indi. Hazine faizi %66 • Ekoomi Servisi — Dün yapılan 9 aylık Hazine bonosu ihalesinde 275 milyar liralık bono ortalama yüzde 66 faizden satıldı. Bankalann talebinin ve önerdikleri faiz oramnın daha yüksek olduğu, ancak Hazine'nin küçük miktarlı bir satışla yetindiği bildirildi. Hazine dün aynca 2 trilyon lirayı aşkın bir geri ödemede de bulundu. Demirel TÜSİAD'da • Ekonomi Servisi — Doğnı Yol Partisi Başkanı Süleyman Demirel, bugün saat 15.00'te tstanbul'da Swissotel'de Türk Sanayici ve İşadamlan Derneği TÜSİAD'm üyelerine hitap edecek. TÜSİAD bu ay boyunca, parlamentoda grubu bulunan 3 siyasi partinin liderini ve aynca DSP lideri Bülent Ecevit'i dinleyecek. Çitoean iptali • ANKARA (AA) — Başbakanlık, Çitosan'a bağlı 5 çimento fabrikasuun Fransız "Societe Çiments Français" şirketine salılmasının iptali ile ilgili Danıştay'a "Tashih-i Karar" için başvurdu. Başbakanlık 27 ağustosta Danıştay 10. dairesinin iptal işlemi hakkında itiraz hakkını kullandı. Edinilen bilgiye göre Başbakanlık Kamu Ortaklığı İdaresi de (KOİ) aynı yönde Danıştay'a başvuracak. Ânzer bah 800 bin TL • RİZE (AA) — Rize'nin Anzer yaylasında üretilen dünyaca ünlü Anzer balının bu yılki fiyatının, kilosu 800 bin lira olarak belûiendiği açıklandı. TÜSİAD Başkanı Eczacıbaşı "Seçim ekonomisinde ölçü kaçınlmasın" dedi Hiperenflasyon korkusu ECZACIBASFNDAN:YASEMİN ÇONGAR ANKARA — Türk Sanayicüe- ri ve tsadaratan Dernegi (TÜSİ- AD) Baskanı Bülent Eczacıba- şı.Türkiye'de seçim ekonomisi- nin hiperenflasyon tehlikesi do- ğurduğuna dikkat çekerek bu alanda ölçünün kaçınlmaması- nı istedi. Seçünden sonra kamu açıklanm kontrol altına almaya yönelik bir istikıar programımn gerekli olacağını belirten Ecza- cıbaşı, "Bu tedbirieri uygula- maya koyan siyasi iktidann sı- lcıatılann politik faturasını gö- güsleyebilecek destege ve zama- a» sahip olması gerekir" dedi. Eczacıbaşı, seçim dönemi ve sonrasında Türk ekonomisine ilişkin görüş ve önerilerini Cum- huriyet'eanlattı. Eczacıbaşı'nm siyasi partilere bu çerçevede ver- diği mesajlar şöyle özetlenebilir: Seçlm ek*a«aüsi: Erken seçim kararuun seçim ekonomi- si uygulamasımn olumsuz etki- lerini en alt düzeye indirmesi açısından yararlı olduğunu be- lirten Eczacıbaşı, ekonomide gerekli bazı köklü önlemlerin zaman geçirilmeden alınması için bir erken seçimde fayda ola- cağıru savunduklannı anımsat- tı. TÜSİAD Başkam, seçimin tarihi ne olursa olsun bir seçim ekonomisi uygulamasım kaçı- nümaz gördüklerini, bunun bü- tün demokrasilerde yaşandığını da kaydederek şöyle dedi: "Ancak Türldye'de enflas- Seçim ekonomisinde ekonomiyi canlandırmayı hedef alan uygulamalarla enflasyonun tamamen konırolden çıkması, ülkenin bir hiperenflasyona sürüklenmesi tehlikesi doğuyor. Seçim ekonomisinin ölçüsü bu açıdan önem taşıyor. Bu ölçü kaçırılmazsa seçim sonrasında şok tedbirlere gerek duyulmayacaktır. Türkiye'de demokrasi istiyoruz, koalisyon istemiyoruz. Koalisyon, demokrasinin bir gerçeğidir. yon zaten yüksek düzeyde oMu- ğu için bir seçim ekonomisinde ekonomiyi canlandırmayı bedef alan uygulamalarla enflasyonnn tamamen kontrolden çıkması, ülkenin bir 'hiperenflasyona' sârüklenmesi tehlikesi doğuyor. Seçim ekonomisinin ölçüsü bu açıdan önem taşıyor. Bu ölçü kaçınlmaz ve seçim ekonomisi uygulamasında çok ileri gidil- mezse seçünden sonra ekonomi- de dengelerin kurulması daha kolay olacak, 'şok tedbirlere' gerek duyulmayacaktır." Bütün bu nedenlerden seçim tarihinin mümkün olduğu ka- dar öne alınmış olmasını "çok olnmln" karşıladıkianm anla- tan Eczacıbaşı, seçim ekonomisi çercevesindeki maaş ve ücret ar- tışlanyla tanm ürünlerine veri- len fiyatlann enflasyonu uyarı- cı etkileri olacağına da dikkat çekti. TÜSİAD Başkam, 1991 sonunda geçen yüa göre çok da- ha düşük bir büyüme hızı ve ge- çen yılın rakamlarımn üzerinde bir enflasyon oranı ile karşıla- şılacağını söyledi. Istlkrar pregraau: Se- çimden sonra kamu açıklanm denetlemeye yönelik istikrar programı öneren Eczacıbaşı, enflasyonu büyumenin bedeli olarak görmediklerini, daha is- tikrarlı bir ortamda dışandan hızlanacak kaynak akışı ve ve- rimlilik artışından sağlanacak kaynaklarla Türkiye'nin daha hızlı, dengeli ve uzun süreli bir büyüme sürecine geçebileceğini vurguladı. "Ancak boyle bir is- tikrar programuun uyguianması seçime gitmekte olan bir hükü- metten beklenemezdi" diyen Eczacıbaşı, TÜSLAD olarak se- çimden sonra işbaşına gelecek hükümete öneri niteliğinde bir istikrar programı taslagj hazır- iadıklannı duyurdu. İstikrar önlemlerinin genellik- le ekonomide durgunluğa ya da daralmaya ycl açmasının bek- lendiğini ve bunun toplumun tüm kesimleri üzerinde sıkıntı yaratmasının doğal olduğunu da belirten Eczacıbaşı, şöyle de- di: "Bu tedbirleri uygulamaya koyan siyasi iktidann sıkınüla- nn politik fatnrasuu gögüsleye- bilecek destege ve « • » ' sahip olması gerekir. Amaç, ekono- mide dengeler saglanclıktan son- ra daha istikraru bir ortamda ekooomik büyumenin gerçek- lcştiriimesidir. Seçimden sonra boyle bir politika degisikliginin hem mümkün bem de gerekli olduğunu dusünnyornm." K«alisvoa: TÜSİAD Baş- kanı Eczacıbaşı'ya göre koalis- yonlann demokrasinin bir ger- çeği olarak görülmesi gerekli. "Türkiye'de demokrasi istiyo- ruz, ama koalisyon istemiyo- ruz" denilemeyeceğini savunan Eczacıbaşı, demokrasinin işletil- mesi kolay bir rejim olmadığı- na, ancak Türkiye'nin tek seçe- neği olduguna dikkat çekerek "Toplumun hırcınuklardan, zrt- laşmalardan, kutuptaşmalardan bıktıgı ve yorgun düştügü, bir- çok temd konuda uztasmaya ih- tiyaç duydugu bir dönemde ko- alisyonlann bazı yararlar bile getirebilecegini düşünüyorum" dedi. TÜSİAD eski başkanı Cem Boynefden tüm iş dünyasına çağn: Satılaıı mal eeri almırEkonomi Servisi — TÜSİAD eski Başkanı ve Altınyıldız Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Cem Boyner, dün düzenlediği basın toplantısında tüm iş dünyasına çağrı yaparak mağazalar- da kasanın arkasındaki "saülan mal geri alınmaz" levhasımn kaldınlmasını iste- di. Bu yazılan "uUnç levhalan" olarak niteleyen Boyner, Beymen mağazalann- da son 4 yıldır uygulanan "koşulsuz müşteri muüulugu"nun tüm ticaret ha- yatına yayılması için bir kampanya baş- latılması çağrısında bulundu ve bu kam- panya için basından da destek istedi. "Japonlar artık müşteri kraldır bile demiyor. Müşleri Tanndır diyoriar. Çün- kü kndlarla koan$abilir, icabında tartı- şabilirsiniz. Ama Tanrı ile bu mümkün degildir " diyerek Japonya'yı örnek gös- teren Boyner, "Müşteri vdinimetiınizdir" ya da "Müşteri her zaman haklıdır" )ev- halarının lafta kalmayıp "hayata geçirilmesı" için çağn yapn. Boyner da- ha da ileri giderek 'Müşteri, begenme- diği mali satıcının kafasına fırlatabilmeli" dedi. Tüketicinin korunması konusunda özel sektörün devlete yardımcı olmasını isteyen Boyner, 1990'lann dünyasında müşteri mutluluğunun ön plana gectiği- ni, Batı'daki en ünlü kuruluşlann tüke- tici ilişkilerini geüştirerek başanya ulaş- tıklarını belirtti. "Harcadıgı paranın tam karsılığını istemesi, tüketicinin en doğal hakkıdır" diyen Boyner, üretici ve satıcı firmalan da "koşulsuz müşteri mutlu- c "Müşteri, beğenmediği mali satıcının kafasına atabilmeli" diyen Boyner, Beymen'de 4 yıldır uygulanan "koşulsuz müşteri mutluluğu"nun tüm ticaret hayatına yayılması için kampanya başlatılması çağnsında bulundu. Koşulsuz Müşteri Mutluluğu dıtkal lc|ı|l ftltf Itmtıiıt. • • te hıtattltrıaıliı • lıı ı.ktbı bıiar i 2 a ı ı O l a n B i z l e r • ıdı. Bıra» " BkM Clıb r«f|ıaııı ıııbklt cdtrıı. Beymen mağazalannda "Satılan mal geri alınmaz" yerine, sattıklan her mali geri ala- bileceklerini taahhüt eden "Koşulsuz müşte- ri mutluluğu" levhası yer alıyor. luğu" kampanyasına katılmaya çağırdı. Müşterilerinden memnun kalmadığı malları sorgusuz sualsiz 4 yıl önce alma- ya başladıklannı belirten Boyner, üst yö- netim olarak bu tür bir karar almalan- na karşın kendi iç bünyelerinde bile di- rençle karşılaştıklannı, tezgâhtann 1 saat uğraşarak sattığı mali, 1 dakika içinde geri almak istemediğini vurguladı. Boy- ner bu arada bazı mağaza yöneticileri- nin de mali geri almamakta direndikle- rini ve gerekçe olarak da"Ben Altınyıl- dız Gnıbu'nun kesesini, onlarıîı parala- nnı düşünüyorum" şeklınde yanlış bir görüş üzerinde ısrar ettigini söyledi. Boyner, müşteri mutluluğuyla ilgili olarak Amerika'dan şu örneği gösterdi: "ABD'de 10 yıl kadar önce 2 dev oto- mobil firması Crysler ve Ford, kıyasıya bir rekabet içine girdiler. Önce CyrsJer ön silecekleri gizledi. Bunu gören Ford, bemen arka cama rezistans taktı. Ardın- dan Cyrsler iner-çıkar pencere sistemini getirdi. Hemen ardından Ford FM rad- yo koydu.» Ama bakolar ki teknoioji ar- tik çok hızlı ilerliyor, bu isin sonu yok. Üriinde fark getirmek yetmiyor. Hizmet- te farkhlıga yonelmenin esas olduğunu, müşteriyi tatmin etmenin yetmeyip, mut- lu etmenin de gerektiğini gördüler..." Beymen'de sattıklan mali koşulsuz ge- ri almaya karar verdiklerinde önceleri, "herkes malını eline alır da gelir mi di- ye korktukiannı" kaydeden Cem Boyner, ancak Türk tüketicisinin iyi niyetli, prob- lemsiz ve temiz müşteri olduğunu, kötü niyetli müşteri sayısının çok azınlıkta kaldığını belirterek son 4 yılla ilgili ola- rak şu rakamları verdi: • Beymen müşterisinin satın aldığı mali değiştirme oranı >-uzde 3. • Satın aldığı mali geri verme oranı binde 2.75. Bu binde 2.75'lik küçük oran içinde kötü niyetli olanlar beşte bin. De- mek ki on binde 5 civarında. Londnı'dafaaliyete geçen EBRD ilk kez eski Doğu Bloku'nda şube açıyor SSCB'ye Batı yardıım baııka ile Sovyetler Birliği'ne yapılacak yardımlan koordine etmek amacıyla Avrupa İmar ve Kalkmma Bankası Moskova'da şube açıyor. EDİP EMİL ÖYMEN LONDRA — Sovyetler Birli- ği ve eski Doğu Avrupa ülkele- rinin Batı ekonomisi ile bağdaş- tınlması ve komuta ekonomisin- den serbest piyasa düzenine geç- melerini hızlandırmak amacıy- la kurulan "Avrupa tmar ve Kal- kınma Bankası" (EBRD) Mos- kova'da şube açıyor. Şube, Sov- yetler BirliğTne yapılacak yar- dımlar ile Sovyet merkezi ve 15 cumhuriyetin ilgili makamlan arasında eşgüdüm sağlayacak. Sovyetler Birliği ve Türkiye dahil 38 ülkenin sermaye katılı- mı ile geçen nisan ayında Lx>nd- ra'da faaliyete geçen banka •eski" Doğu Bloku'nda ilk kez şube açmış olacak. Böylece, Batı ülkelerinden Sovyetler Birliği'ne verilmesi öngörülen teknik yar- dım ve krediler ile özelleştirme, iş eğitimi, know-how, banka ve sigortacılık, yabancı sermaye ya- tırımlan, aynca tarım sektörü- nün yeniden örgütlenmesi gibi çok boyutlu konularda karar ve . uygulama hızlanacak. EBRD'nin Moskova çıkarma- smı gerçekleştirmek amacıyla Sovyetler Birliği Dışişleri Bakan Yardımcısı Eroest Obmisky, ya- nında Maliye, Hazine, Ticaret bakanlıklanndan 8 kişilik bir teknik heyetle Londra'da görüş- meler yaptı. Moskova ve Le- ningrad'da yerel yönetime ait bazı hizmet ve sonımluluklarm özelleştirilmesi konusunda EBRD ile Rus yetkililer arasm- da anlaşmaya vanldı. ABD ve Ingiltere, Sovyetler Birliği'ne yapılacak yardımdaki mali katkının arttınlmasını ya- kında kararlaştırdılarsa da bu- nun EBRD'nin görev ve sorum- luluğu ile nasıl bağdaştınlacağı henüz belli değil. Sovyetler Bir- liği'nin bankada yüzde 6 payı ol- masına karşın, bankanın açabi- leceği kredi miktan 1994 yıhna kadar yüda 40 miryon ECV (47 milyon dolar) olarak suurlanmış durumda. Bunun nedeni, ban- kanın kurulduğu sırada "Sov- yetler Biriigi'ııin çok partili de- mokrasi, çoguknluk ve piyasa ekonomisi kunülannı öngören serbest girişimi destekleyici bir siyaset izlemiyor oluşn." Ancak MARJİNAL MENKUL DEĞERLERDE YÖNETİM DEĞİŞİKLİĞİ Efe arkadaşına görev verdiANKARA (ANKA) — Cum- hurbaşkanı Turgut Özal'ın oğ- lu Efe özal, eşiyle birlikte ço- ğunluk hisselerini ellerinde bu- lundurduklan Marjinal Menkul Kıymetler Anonim Şirketi'nin Genel Müdürlüğü'ne çocukluk arkadaşını getirdi. Daha önce kamuoyuna yan- sıyan bilgilerin aksine, Marjinal Menkul Kıymetlerin Genel Mü- dürü Mustafa- Derman oldu. Marjinal'in 8 ağustosta yapılan genel kurulundan sonra kamu- oyuna genel müdürlüğe, şirke- te yüzde 24 oranında ortak olan Ali Yalıcılar'm atandığı şeklin- de bilgiler yayıhnıştı. Ali Yalı- cılar'ın ortaokul mezunu oldu- ğu, böyle bir işlemin SPK mev- zuatına aykın bulunduğu, bu nedenle de Marjinal'in borsa bankerliği belgesinin iptal edil- mesi gerektiği öne sürülmuştü. Ancak şirketin îstanbul Bi- Efe Özal'ın çoğunluk •» hisselerine sahip olduğu ¥ Marjinal Menkul **T Kıymetler'in Genel Müdürlüğü'ne, Efe'nin çocukluk arkadaşı olduğu bildirilen Mustafa Derman getirildi. Efe Özal'ın, Marjinal'in başına ortaokul mezunu AliYahcılar'ı getirdiği öne sürülmuştü. "\ü>«W rinci Ticare' Mahkemesi tara- fından da onayıanan ve şirketin diğer ortaklanndan Salahsun Hekimoğlu'nun devre dışı bıra- kıldığı genel kuruldan bir gün sonrasının tarihini taşıyan yöne- tim Kurulu kararında Yönetim kurulu başkanlığına Efe özal'- ın, yönetim kurulu başkanvekil- liğine Mustafa Derman'ın geti- riimesi öngorüldü. Mustafa Derman, aynca şirketin genel müdürlüğünü de üstlendi. Marjinal'in 8 Ağustos 1991 günü yapılan genel kurulunda, Efe Özal, Ali Yalıcılar ve Mus- tafa Derman, daha önce 6 kişi- den oluşan yönetim kurulunun 3 kişiye indirmiş ve yönetim ku- rulu üyeliklerine de kendilerini seçmişlerdi. Şirketin, Efe özal'- ın kontrolüne geçmesinden ön- ce hısselerin yüzde 49'una sahip olan Salahsun Hekimoğlu, yö- netime alınmamıştı. Sermaye 1 milyar Öte yandan, 8 ağustosta ya- pılan genel kurulda Marjinal Menkul Kıymetler AŞ'nin ser- mayesi de 250 milyon liradan 1 milyar liraya çıkanldı. Ortakla- nn sermaye içerisindeki payın- da ise bir değişiklık olmadı. Şir- ketin yüzde 30'u Efe ve Zeynep özal'ın, yüzde 20'si Mustafa Derman'ın, yüzde 24'eri Salah- sun Hekimoğlu ile Ali Yalıcı'- nın, yuzde l'eri de Haldun Gun- düz ile Mustafa Kınay'ın üzerin- de gözüküyor. Salahsun He- kimoğlu, yaptığı açıklamada Mustafa Derman'ın üzerinde gözüken hisselerinde Efe Özal tarafından kendisinden satın alınarak Mustafa Derman adı- na tescil ettirildiğini açıklamış- tı. banka başkanı, Fransa Cum- hurbaşkanı Mitterrand'ın eski ekonomi danışmanı Jacques At- taü, bu sımrlamamn kaldırüma- sı amacıyla G-7 Doruk Toplan- ösı'nda epey lobi yapüysa da so- nuç alamamıştı. Bankada top- lam yuzde 18.5 payı olan ABD ve Japonya, bu aşamada Sovyet- ler'e "gereginden fazla" kredi açılmamasında ısrar etmişlerdi. Bankanın Moskova'da şube aç- ması, darbe sonrasında Sovyet- ler'de devlet yönetiminde köklü değişime koşut olarak Batı'nm olumlu bir tutum takındığımn göstergesi. EBRD yetkilileri, Sovyetler Birliği'ne, yaklaşan kış nedeniyle ivedi yardım gerektiğini, ancak ülkedeki yönetim düzeninin ye- niden yapılanması sırasında "Idmi" muhatap alacaklannın henüz belli olmadığını söylüyor- lar. Sovyet merkezi hükümetinin yetki ve sorumluluklannı büyük ölçüde cumhuriyetlere devret- meyi öngören "Yeni Birlik Planı" halen Moskova'da Halk Temsilcileri Meclisi'nde görüşü- lüyor. Planın ilke olarak kabu- lünden sonra bile, nasıl ve kim tarafından uygulanacağı belli değil. EBRD sözcüsü bu konu- da yoruma gitmeden kısaca, "Durum geliştikçe banka yöne- tim kurulu. bankanın stratejisi- ni yönleodirecektir" demekle ye- <indi. Banka Başkanı Attali ise bir mülakat sırasında, "Sovyet göçmenlerinin Avrupa kentleri- ne yığılmasını istemiyorsa, Av- nıpa'nın Sovyetler'e yardım et- mesi sarttır. Olanak ve seçenek- ler muazzam olduğu kadar, teh- like de muazzam. Eğer Sovyet- ler'i Batı ekonomisi ile, hele Av- rupa ekonomisi ile bagdaştıra- mazsak, Sovyetler'de de Arna- vutlnk'taki gibi halk aniden go- çe karar verebilir. Ama boyutu çok daha büyük olur" dedi. IŞÇEMN EVREN1NDEN ŞUHtAN KETENCt Adaylar-Thansferier Son bir haftanın en canlı gündemi, siyasi partilerin seçi- me yönelik vitrin aday toplama, transfer çalışmaları, seçim ittifakları. öyle hızlı, oyle düşünülemeyecek, eşyanın tabia- tına aykırı gelişmeler oıuyor kı kitlelerin şaşırma, tepki duyma duygulannı köreltiyor. Siyah beyaza karışıyor. Hangi partiler 12 Eylül'ün uzantısı? Hangileri Türkiye'de sivilleşme, demokrasiye geçişi getirecek? Adayların kimlik- lerine, oradan diğerine geçiş pazarltklarına bakarsanız tab- to "yok birbirimızden farkımız"a dönüşüyor, ilkesizlik kaliteyi, kimliği unutturmuş gibi. Vrtrin, gözboyama, tutkular hak edit- memiş kazanımları getiriyor. Elbette sanatta, spordaki başa- nya, çeşitli alanlarda elde edilmiş başarılara saygı duymak politik yaşamda başka alanlarda verilen emeğin karşılığı ka- zanılmış kimliklere de yer vermek gerekiyor. Ancak sonuç olarak biz birilerini parlamentoya bizi temsil etsin diye seçmiyor muyuz? Politikadan, parlamenterlik gö- revinden bihaber, asla milletin vekili kimliğini kazanamaya- cak kişiler sadece güzel sesli, güzel yüzlü, ünlü gibi nitelik- leri ile parlamentoyu dokjuracaklarsa 12 Eylül'ün yarattığı dü- zen sayesinde kimliğini yitirmiş parlamento nasıl işlev kaza- nacak? Demokrasiye geçiş sürecine nasıl, ne zaman girile- bilecek? Kitlelerin, siyasi partilerin durumu, hele de büyük parala- rın, pazarlıkların, çıkar hesaplarının öne çıktığı "medya" ka- muoyu yönlendirme cyunlan ile sağlıklı yorum yapmalan güç- leşiyor. Kitlelerin, halk yığınlannın kendi çıkarları doğrultusunda bilinçli oy vermelerini engellemeye, kafa karıştırmaya yöne- lik korkunç tuzaklar var Çalışanlar, emeği ile geçinenler, işçiler gerçek demokra- siye geçiş sürecini hızlandıracak, çıkariarını koruyacak dü- zene geçişi sağlamak. siyasete ağırlıklannı koymak üzere na- sıl oy kullanacaklar? Orneğin işçiler sendika liderlerinin, söz- de önderlerinin yaptıklarına baksalar, değil çıkariarını koru- yacak, siyasette ağırlık kazandıracak bir oy gücü kazanma, oylarını heba etme, haklarını gaspeden siyasal güçleri ikti- dara getirme noktasında olacaklar. Türk-iş genel kurulunda, başkanlar kurulunda "ANAP'ı işçi sınıfının düşmanı ilan eden ve iktidardan düşürmek üzere sürekli eylem" kararlarına kal- kan parmaklardan, sendika başkanlanndan ANAP adayı ol- maya bile kalkışanlar var. Çoğunluk sendika lideri, sendika başkanlan bu furyada mil- letvekilliği isterisine kapılmış görünüyorlar. Kim yer verirse, nereden olursa olsun aday olabilmek üzere, ilkesiz, işçi çı- karları ile tam çelişki içinde partilerin kapılarını aşındınyor- lar. Bu dönem genel olarak milletvekilliği asla bir siyasal so- rumluluk, görev olarak değil de sadece çok kolay bir lûks ya- şam, sınıf atlama olarak görülüyor. Kendi alanlanna gelişme yollannın tıkandığını, güçleştığini gözlemleyenler, milletvekil- liliğini bir kaçış ve kurtuluş olarak görüyor. Bu kadar ilkesiz, bu kadar çok aday furyasının ana etkeni bu. Sendikacılar öze- linde de gelecek gunlerin sendikacılıkta çok zorlu günler ola- cağı gerçeğini görmekten, sendika başkanlıklarının rahat kol- tuklar olma niteliğini yitirmeye başlamasından, tamamen bu koltuklarda barınamama korkusundan gelişen bir "ne paha- sına olursa olsun, nereden olursa olsun" milletvekili olabil- me tutkusu var. İşçi, emeği ile geçinen insanlar bu tabloda daha demok- ratik bir Türkiye, daha insanca bir yaşam koşulu hedefleri için nasıl bilinçli, doğru oy kullanacaklar? Bütün partiler, bü- tün adaylar şimdilerde demokrasiden, çalışandan, köytüden, işçiden yana neler neler vaat etmiyorlar ki.. Aslında bütün karmaşaya, vitrine, medya oyunlarına, aday- ların ilkesizliklerine, siyahın beyaza kanştırılmasına karşın ger- çekler, bilinçli oy kullanabilmenin ilkelerı değişmiyor. Çalışan- lar, emeği ile geçinenler, işçiler ne ıstiyor? En önemli yaşamsal hedef 12 Eylül'ün uzantısı ıktidarlara son verebilme. Bugüne kadar Özal'da sembolleşmiş olsa da, büyük reklam harcamaları ile Mesut Yılmaz'la bir başka kim- likte sunulmaya çalışılsa da, bazı sendika başkanlan ANAP- tan aday olsa da işçi oyları ANAP'a gitmemelidir. ANAP'a oy vermemek 12 Eylül'ün uzantısı iktidarlardan kurtulmaya yet- meyecektir. 12 Eylül'e özel konumları gereği karşı çıkan, an- cak en az ANAP iktidarlan kadar 12 Eylül'ün uzantısı olma- ya aday siyasi partiler ne yazık ki çoğunluktadır. Bir de koa- lisyonlarla aynı işlevi üstlenecek konumda olan siyasal par- tiler var. Türkiye gerçeğinde 12 Eyiül uzantısı iktidarlardan bu se- çimle kurtulunamayacağını herkes biliyor. Bu seçimlerde he- deflenen en önemli aşama, gerçek demokrasi yolunun açı- labilmesidir. Çalışanlar, işçiler için de gerçek sosyal demok- rat partilerle organik bagı kurabilmeyi getirecek koşulların oluşması. Seçimlerden sonra iktidara gelecek siyasi parti ya da koalisyon partilerinin bu düzende iktidarda kalmaya kal- kışmayacak özveriyı gösterebiiecek nitelıklerı olması gere- kiyor. Seçim nutuklarında söz verildiği üzere, bu anayasaya ve yasalarla yapılmış seçim sonuçlarını sadece seçim hükü- metleri olarak değerlendirmeleri zorunluluğu bulunuyor. Ana- yasa ve yasalardakı yasal düzen değiştirilip, daha demokra- tik bir seçim sistemi içinde yapılacak ikinci bir seçim ancak Türkiye'de 12 Eylül uzantısı iktidarlara son verebilecektir. Çalışanların, işçilerin gerçek çıkarları doğrultusuda sos- yal demokrat partilerle organik bağ içinde, siyasi partiler ve iktidarlara ağırlıklannı koyabilmeleri ise ancak o koşullarda gündeme gelebilecektir. Bu tabloda hangi partiye oy veril- mesi gerektiğini bulmak, en azından hangi partilere asla oy verilmeyeceğinı görmek bütün yanıltıcı tablolara rağmen o kada da zor degildir. Otomobil sektörü açık politika istiyor tZMİR (Cumhuriyet Ege Biirosu) — 60. Uluslararası Iz- mir Fuan etkinlikleri kapsa- mında tZFAŞ tarafından dü- zenlenen "Çağı Aşan Sektör: Otomotiv" paneli dün Ismet Inönü Sanat Merkezi'nde yapıl- dı. Bülent Tanla'nın yönettiği panelde sektörün çeşitli sorun- lan tartışıldı. Sanavi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Genel Müdü- rü Mustafa Taşan, bugün sek- törün beklenen, özlenen geliş- meyi göstermediğini, sektörün tümüyle iç pazara dönük oldu- ğunu söyledi. Bugün Türkiye'- nin taşıt parkının 2 milyon 300 bine ulaştığını anımsatan Ta- şan, "Türk tüketicisinin isteği ciddiye alınmadan üretim yapd- dı. Tuketici de at arabasından indigi için ne istedigini bilmi- yordu. arabadaki tıkırülan nor- mal sayıyordu. Tuketici bilinç- lendi ve zaman içinde ithal iiriinlere yoneldi. İthal arabala- rın payı yüzde 5'ler seviyesin- deyken 1990 yılında yüzde 28lere yükseldi. Servis ve yedek parça korkusu da giderek azal- maktadır. tthalattan da Türk üretkileri müşteki görunmuyor, onlar da ithalata soyundu. Bundan müşteki olan yan sana- yiciler olacaktır" dedi. Taşan, "yerli sanayi arzu edilen hedef- lere ulaşıncaya dek ithalata sı- nırlamalar getirilmesini gerek- li gördügünü" sözlerine ekledi. General Motors'un ürettiği Opel Vectra'nın Genel Müdurıi Had Nasif de ABD ve Avnıpai da otomotiv sektörünün içine girdiği kriz ve gündeme getiri- len cıkış yollan konusunda bügi verdi. Nasif, Avrupa ülkelerin- de ithalata getirikn sınırlama- ları anlatırken "Türkiye'de ne yazık ki herhangi bir kısıtlama yok. Neden burada çeşitli yatı- rımları olmayan firmalara Türkiye sınıriamalar koymn- yor? Yaünmcılan teşvik etmek için bunları konımanız lazmı. Bu konudaki göriişlerimiz sır değil, Sayın Özal'la bile görüştük" dedi. Nasif, hükü- metten beklentilerini "önceHkle gerçek, açık seçik, en az 5 yıl- lık bir otomotiv stratejisi" di- ye özetlerken çevre kirliliği ko- nusunda da denetim sistemi oluşturulmasının önemini vur- guladı. Renault Mais Genel Müdü- rü Ateş Ünal Erzen konuşma- sında, "seçimden sonra gelecek dönemde istikreriı bir politika izlenmesi durumunda" otomo- bil talebinin 1994'te yılda 500 bine, 2000 yılında da 700-800 bine ulaşabileceğini söyledi. Erzen, Türkiye'de yatırım yapmaya hazırlanan bazı fir- malardan da söz ederek "2 ye- ni firma gelmek üzere. öyle bir super teşviklerle gelmek üzere- ler ki sormavın gitsin. 3 sene- dir de arsa anyoriar, en batakçı kooperatifleri geçtiler" diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle