Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 EYLÜL 1991 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17
ANAPtan Seçim Notları...
(Baştarafi 1. Sayfada)
şamsallığı, özellikle partilerin doruklarında
iyice hissediliyor.
Tabii şimdilik tüm partilerde içe dönük ça-
lışma daha ağır basıyor. Bir yandan mıllet-
vekili adaylarının belirlenmesinde karşılaşı-
lan olağan sıkıntılar... Öte yandan kamuoyu-
nu etkileyebilecek canlı ve yeni bir parti vit-
rini oluşturabilmenin sancıları... Seçim stra-
tejisiyle onu en iyi biçimde uygulayacak yön-
temler...
Öyle anlaşılıyor ki milletvekili aday lıste-
lerinin resmen kesinleşeceği 24 eylüle dek,
partilerde dışa dönük etkinlikler daha sınırlı
kalacak. Propaganda ve lider gezilerı bu ta-
rihten sonra hız kazanacak.
Ama ANAP'm öncekı gün Edirne'de kam-
panyayı başlattığı söylenebilir.
Bakanlar Kurulu'nun 34 üyesinin uzun bir
konvoyla istanbul'dan Edirne'ye gidışlen...
Bakanlar Kurulu'nun toplantısı... Ve arkasın-
dan düzenlenen meydan mitingi...
ANAP'm bu ılk gösterısi nasıl geçti? Baş-
bakan Yılmaz'ın performansı nasıldı?
izlenimlerı şu noktalarda toplayabiliriz:
• ANAP'm moralini düzeltecek bir etki
uyandırdığı söylenemez.
• Selimiye Meydanı'nda taşıma da olsa iyi
bir kalabalık toplanmış. Ancak mitıngin sc-
nuna doğru meydan büyük ölçüde boşalmış.
• Bunun nedeni, Sayın Yılmaz'ın gereğin-
den uzun konuşması (1 saat 15 dakika) ve
hitabeti... Başlangıçta iyi olan ilgi, bir süre
sonra dağılmaya yüz tutmuş. Genel Baş-
kan'ın meydan hatıplıği eleştıri konusu...
• 34 bakandan oluşan ANAP konvoyunun
İstanbul'dan Edirne'ye gıderken yol boyun-
ca beklenen ilgıyı pek öyle görmediği de kay-
dediliyor.
Kuşkusuz bu bir başlangıç. Kampanya
ilerledikçe daha lyisı yapılabilır.
Ancak Mesut Yılmaz'ın Edirne çıkarması.
ANAP'm ızleyeceğı seçim stratejisının temef
taşlarmı bellı etmiştir Bu stratejinin hedefi,
ANAP'la DYP'nin önünde duran ve şimdilik
en çok yüzde 48 gibı gözüken oy pastasının
paylaşımıdır.
Her şeyden önce ANAP stratejisi, partinın
değil, Genel Başkan'ın yanı Mesut Yılmaz'-
ın üstüne dıkilıyor. Sloganı şu:
— Genç Başbakan!
Stratejinin ikinci ayağını ise Demırel'e sal-
dırı oluşturuyor. Seçim kampanyası antı-
Demirel havada göturülecek: Demirel'in es-
kiliği, yaşlılığı... Ülkeyı 12Mart ve 12 Eylül'e
getirmiş olması... 1980 öncesının anarşi ve
terörü...
SHP'ye yönelik olarak da anlaşılan şunun-
la yetinecek Yılmaz: "Iktıdara gelirse ne ya-
pacağını beledıye yonetımlerıne bakarak an-
layabilirsıniz\. "
Ama bu arada Mesut Yılmaz'la bırlikte
ANAPın "yenileştıği," bir "değışım'e uğra-
dığı görüntusü de verilmeye çalışılacak.
Başanlabılecek mı?
Her şey bir yana, en azından görüntü açı-
sından bu denlı radıkal bırtutumu benimse-
yebilecek mı Mesut Yılmaz?
İhtimal veremıyoruz.
Ayrıca imaj bakımından boyle bir "de-
ğişim" gerçekleşse bıle, seçmen nezdınde
inandırıcı olunabilır mi? Sırtında 8 yıllık ıktı-
dar yıpranmışlığının ağır yükunü taşıyan bir
partinin, makyajlanıp yeni bir ambalajla. kı-
sa sürede yepyeni bir mal gibi pıyasaya su-
nulması, ne kadar müşterı çeker, doğrusu bi-
lemıyoruz.
ANAP'm seçim stratejisınde akla gelen bır
başka nokta daha var. Bu tabıı daha çok dar
çevrelerde konuşuluyor: Cumhurbaşkanı
Ozal'ın ve kendı deyişiyle aile efradının se-
çim sonuna kadar sahneden çekılmelen...
Mümkün mü''
Manevı ve daımı lider, böyle bır rolu sine-
ye çekecek gıbı gorünmuyor. Daha şımdıden
gazete manşetlerınde; ınmeye de pek nıyetlı
değil.
Acaba Mesut Yılmaz kampanyanın seyrı-
ne göre bir noktada Özal'la ipleri kamuoyu-
nun önünde koparabilır mı? Boyle bir alter-
natıf strateji oluşturmuş olabilir mi?
Bilemiyoruz.
Ama şunun altını çızelım: Bugun ıçin
ANAP'm moralı hıç de yerınde gözukmüyor.
Değişir mı. onu da kestiremiyoruz.
Azerbaycan sokağa döküldü
FATİH M. YILMAZ
Zina erkekler için biraz
(Boştarafı 20. Sayfada)
caksa, kadın ve erkek için eşit
derecede olmalıdır.
IHJMTJ^I Haleari (Istanbul
Üniversitesi Hukuk Profesörü):
lslamda "zina" bugünkü hukuk
dilinde kendisine verilen anlam-
dan daha geniş kapsamlıdır. Ta-
raflar arasında nikâh olmaksı-
zın, karşı cinsten iki kişi arasın-
da gerçekleşen cinsi ilışki anla-
mmdadır.
llahi-Tabii hukuk, zinayı en
çirkin davranışlardan sa>ar. Ku-
ran'ı Kerim, Isra Suresi, 17,
32'de: "Zinaya yakiaşmayın, aşı-
n kötii ve çok çirkin bir
davranıştır" buyrulur. Taraflar-
dan birinin evli olması "zina"
nın unsuru değil, ağırlaştıncı
set>ebidir. Ancak bu ahlaka ay-
kın davranışın, ceza hukuku te-
rimi ile bu "suç"un cezası,
"idam" veya "hapis" değildir.
Tevrat'ta, "recm" adı verilen bir
teşhir cezası kabul edilmiştir. Zi-
na edenler, kuçük taşlarla taşla-
nırlar ve böylece toplum önün-
de büyük günah işledikleri acık-
lanmış olur. Bundan sonra her-
kes onlarla davranışlarında ih-
tiyatlı olur. Ne var ki bu "kiiçiik
taşlaria serabolik taşlama" son-
ralan Yahudi örfunde "taşlaya-
rak öldürme" şeklinı almış, bu
sebeple de Hazreti İsa tarafın-
dan uygulanmamış, Kuran'ı Ke-
rim'de de yer verilmemiştir. Ku-
ran'ı Kerim'de başka tür bir teş-
hir cezasına yer verilir. (Yüz değ-
nek) Bu da sembolik bir ceza-
dir. (Nur Suresi, 24, 2) Amacı iş-
kence, sakat bırakma vs. değil,
toplum önünde bu kişinin gü-
nahkâr olduğunu -yere yatırma-
dan, bedenini soymadan, elbise
üzerinden vurulacak- hafif dar-
belerle ilan etmektir. Asıl müey-
yide toplumun kınamasıdır. Evli
kadın bu şekilde de teşhir edil-
mez. Onun için ayn bir ceza var-
dır. Suçu sabit olursa, olünceye
kadar veya belki de tam anlamı
ila nâdim olduğunu davranışla-
rı ile gösterinceye kadar evinden
çıkması yasaklanır. (Nisa, 4, 15)
Pozitif hukukta zina, evli
kimsenin evlilik dışı ilişkisidir.
Ifeğenlerini
(Baftarafı 1. Sayfada)
cılar Denizkoşkler Mahallesi Be-
kâr Sokak 6 numarada oturan
13 yaşındaki İsmail Turunç, 4
gun once ortadan kayboldu.
Çocuklarının kaybolduğunu du-
şünen Turunç ailesi polise baş-
vurduktan sonra gazetelere de
ilan vererek çocuklannı gören-
lerin kendilerine başvurmasını
istediler.
Bu a^ada Yeşildirek'te esnaf-
lık yapan, kaçırılan çocuğun ba-
bası Kemal Turunç'la bağlantı
kuran kimliği henuz belirlene-
meyen biri, oğlunu kendilerinin
kaçirdığını, sağlığının iyi oldu-
ğunu ve 50 bin mark karşılığı
serbest bırakacaklarını söyledi.
Daha sonra paranın teslimi için
belirlenen yere polis eşliğinde gi-
den Kemal Turunç, sanıklar
Medeni Kanun'da boşanma se-
bebi; ceza hukukunda ise mağ-
durun (diğer eşin) şikâyetine
bağlı suçtur.
Ancak Ceza Kanunu'nda, erke-
•ğin zina suçunun oluşması için
başka bir kadın ile tek bir ilişki
yeımez, "evli gibi yaşama" ara-
nır. (TCK 441) Oysa aynı kanun
koyucu, bu kez de doğan çocu-
ğun nesebini duzeltmek için "ev-
li gibi yasama"yı arar. Anayasa
Mahkemesi'nin son iptal karar-
larından sonra ise artık bu gibi
"nesep düzeltme" kanunlarına
ihtiyaç kaldığj çok şüphelidir.
H.D. (13) ve K.D'yi (18) yakajat-
tı.
Asayiş şubesinde sorgulanan
iki kardeş, Kapalıçarşı'da hanut-
çuluk yaparak geçimlerini sağ-
ladıklarını, ancak piyasaya borç-
landıklarını ve borçlarını kapat-
mak için boyle bir yola başvur-
duklarını soylediler. Akraba ol-
dukları Turunç ailesinin evine
rahatlıkla girdikleri için kendi-
lerınden şüphelenilmeyeceğini
duşundüklerini anlatan iki kar-
deş, "Daha sonra İsmail Tiı-
runç'u boğarak bii>iikçe birçu-
val içine koyduk ve Şirinevler-
de boş bir arsaya aııık" diyerek
suçlarını itiraf ettiler. Polis,
olayla ilgıli olarak bir kişinin da-
ha olduğunu beıirlediklerini ve
soruşturmanın surdıirulduğunü
açıkladı.
BAKÜ — Azerbaycan sancı-
lı. Bakü'nün uzerinde Dağlık
Karabağ bölgesinin ağırlığı, fır-
tına oncesi sessizlik jaşanıyor.
Devlet Başkanı Ayaz Muttali-
bov'un komunıst yönetımıne
karşı, Halk Cephesi'nin çağrı-
?ıyla dun başlayan genel grev bi-
le, Dağlık Karabağ'ın bağımsız-
lık ilanının yanında golgede ka-
lıyor.
Baku'ye, Karabağ'ın bağım-
sızlık ilanı bır yumruk gibi ini-
yor. Yonetimi. muhalefeti, so-
kaktaki insanıyla Azerbaycan
inanmak istemhor, herkes bır
ağızdan 'Kabul etmeyiz' diyor.
Sonra suçlamalar başlıyor. Ko-
munistler. 'Halk Cephesi ülke-
de gerginliği tırmandırmasaydı
bu olmazdı" diyor. Halk Cep-
hesi ise komunistleri, Karabağ'ı
Ermenilere peşkeş çekmekle
suçluyor. Sokaktaki insanlar
da Karabağ'a gidip Ermenilerle
savasmayı duşunüyor.
Azerbaycan gergin. Ülkede
siyasi lansiyon >ukseliyor. Ko-
munistler, vönetime daha ku\-
vetli sarılıyor. Halk Cephesi,
1990 yıh ocak ayında Sovyet or-
dusunun Bakü'ye karşı gıriştiği
hareketle bırlikte kınlan gucu-
nu yeniden toplamayı hedefli-
vor. Cephe, genel grev çağnsı
yapıyor, dun Baku'de bırçok ış-
>eri bu çağrıya uyuyor. Komu-
nıstler ile Halk Cephesi arasın-
daki gerilimin tırmanmasının
üzerine Baku sokaklannda
"Rus Canklan yine gelecek, ak-
lımızı başımıza alalım" seslerı
duyuluyor.
Gorbaçov'a karşı girişilen
darbeye, SSCB cumhuriyetleri
içinde belki de en çok Azerbay-
can sevinıyor. Muttalibov, dar-
benin hemen sonrasındaki ılk
demecinde, "Olması gereken
oldu" diyor. Bu sözlerde biraz
da Ocak 199O'da Sovyet asker-
leri tarafından oldurülen 136 ki-
şinin acısının yattığı Baku'de
konuşuluyor. Tüm Azerbaycan,
1990 ocağındaki olayların tek
sorumlusu olarak Gorbaçov'u
gdruyor.
Azerbaycan'ın en guçlu mu-
halefet grubu Halk Cephesi, ilk
aşamada darbeye karşı çıkıyor.
Cephe uvelerı, Gorbaçov'un go-
revden alınmasına değil, de-
mokrasinin kesintiye uğratılma-
sına karşı çıktıklannı söyluyor-
lar. Sonra Bakü'nun 'Azatlık'
(Özgürluk) Meydanı'nda gösteri
duzenliyorlar. Polis mudahale
ediyor. Aralarında Halk Cephe-
si lideri Ebulfeyz Elçibey'in de
bulunduğu cephenin liderlik
kadrosu poJis coplarıyla yarala-
nıyor. Milletvekilleri tutuklanı-
yor.
Bunun hemen ardından Mut-
talibov, darbeye karşı olduğunu
soylüyor. Parlamento toplanı-
yor. Halk Cephesi üyesi millet-
vekilleri serbest bırakılıyor, ba-
ğımsızlık ilan ediliyor. Muttali-
bov, düzenlediği bir mitingde
yanına Kafkasya Muslümanla-
rının ruhani lideri Allahşüktir
Paşazade'yi de alarak 'Özgiir-
lük'. 'bağımsızlık' dive bağırı-
yor. Miting meydanında kırmı-
zı, mavi ve yeşil renklerden (kır-
mızı: Bağımsızlık, mavi: Turk-
lük, yeşil: İslam) oluşan ay-
yıldızİı Azerbaycan bayrağı açı-
lıyor.
Baku'de 'Azatlık' sesleri gi-
derek yükselirken, Ermeniler
Dağlık Karabağ'da saldırılarını
>oğunlaştırıyorlar. Azerpay-
can'da Ermeni saldınlarının so-
rumlusu olarak Moskova goste-
riiiyor. Halk Cephesi liderlik
kadrosu. cephe lideri Ebulfeyz
Elçibey'in evinde toplanıyor.
Elçıbey, başından ve omzundan
yaralı olarak yamor. Cephe,
Muttalibo\ 'un politikasına kar-
şı bir gösteri duzenlenmesini, ar-
dından da genel grev çağnsı ya-
pılmasını kararlaştirıyor. Göste-
ri, Azatlık Meydanı'nda yapılı-
yor. Bu kez polis coplamıvor.
Muttalibov'un istifası isteniyor.
1918 yılındaki ba|ımsız Azer-
ba>can'ın bayrakları sallanışor.
İnsanlar, ilk bağımsız Azerbay-
can'ın liden Mehmed Emin Re-
sulzade'nin "Bayrak bir kez
açıldı mı bir daha inmez" söz-
lerıni soyluyor; Muttalibov'u iş-
başından uzaklaştırmak için ant
içiliyor. Halk Cephesı'nin mı-
tinginde Paşazade goze çarpmı-
yor. Cephe liderlerı, buna ge-
rekçe olarak "Komiinistlerle
mollalar işbirliği yapıyor.
Amaç, demokrasiyi engellemek.
Paşazade zaten kızıl molla"
şekhnde konuşujorlar.
Sokaktaki insanlar ise darbe
sonrasında eni konu tırmanan
Komunist Parti-Halk Cephesi
gerginliği arasında gidip geliyor-
lar. Baku nufusunun buyiik ço-
ğunluğu. kimden yana tavır ko-
yacağını bılmiyor. Insanların
tek korkusu olarak 'Rus
tankian' sivriliyor. Kımse bır
daha Ocak 199O'ı yaşamak iste-
miyor.
Azerbavcan'da bu gelışmeler
vaşanırken, Dağlık Karabağ'ın
bağımsızlık ilanı Baku'de bır
bomba gibı patlıyor. İç polıtik
gelişmeler bir kenara bırakılı-
yor. Dağlık Karabağ'ın elden gi-
dip gıtmeyeceği konuşuluyor.
Herkes Karabağ için ağlıyor.
Halk Cephesi'nin çağrısının
uzerıne dun bırçok işyerinde
Azerbaycan'dan
Dağlık Karabağ'a
^Cumhuriyet
ilanını
tanıımyoruz
MOSKOVA (AA) — Azer
baycan Parlamentosu, Ermeni-
lerın nüfusun çoğunluğunu
oluşturduğu Dağlık Karabağ
ozerk bölgesinin "cumhuriyet
ilanını" anayasaya aykırı bir ka-
rar olarak tanımladı.
Azerbaycan milletvekillerin-
den Mithat Abbasov, SSCB
Halk Temsilcileri Kongresi'nin
dün sabahki oturumunda, Er-
menilerin yonlendirdiği Dağlık
Karabağ Bölge Parlamentosu'-
nun önceki gunku bağımsızlık
karanrun, Azerbaycan ile Erme-
nistan halklan arasında Karabağ
sorununun çözumu için sürdü-
rülmekte olan diyaloğu sabote
etmeyi amaçladığını ve bu adı-
mın Azerbaycan Parlamento-
su'nca kınandığını söyledi.
Abbasov, Azerbaycan Parla-
mentosu'nun bu kararı kesinlik-
le tanımayacağını vurguladı.
Dağhk Karabağ bölgesinin fa-
aliyeti geçen yıl başında askıya
ahnan yerel paramentosu. Azer-
baycan'ın bağımsızlık ilanına
katılmadığını \urgulamak için
onceki gun Azerbaycan'ın Ge-
ranboy (Şaumyan) bölgesini de
kapsayan bir bağımsızlık ilanı
kararı almıştı.
başlayan grevde de KarabaJ ko-
nuşuluyor. İşbaşı yapmayan iş-
çıier. silah bulup Karabağ'a git-
menin yollarını arıyor. Azer-
baycan yonetimi, Karabağ'ın
bağımsızlığını tanımayacağıni
belirtiyor: Haik Cephesi, "Bu
bir komunist oyunu" diyor.
.Azerbaycan, bır sanayı yaşıyor.
İç \e dış politik gelişmeler,
Azerbaycan insanını koşeye sı-
kıştırıyor, endişeli bir bekleyiş
başlıyor. Kimse ne olacağını bil-
miyor. Baku sokaklannda bu
son gelişmeler şöyle yankı bulu-
yor:
Aliyev Elbruz (Taksı surucu-
su, Halk Cephesi yanhsı): Biz
ozgurluk istıyoruz. Moskova'ya
guvenmiyoruz. Tek ısteğimiz,
Turkiye'nin bızı desteklemesi-
Jir. Komunistler anık Azerbay-
can'dan ellerini çeksinler. So\-
yetler Birliği'nden ilk egemenlik
ila:ı eden cumhuriyet biziz. An-
cak ne oldu? Moskova, bizi bir
iaboratuvar olarak kullandı. Er-
menilerle bızi karşı karşıya ge-
tirdiler. Bağımsızlığımızı kırdı-
lar. Neden? Çunku biz komu-
nibilerin anladığı biçimde ozgur-
luk istemıyorduk.
Bizim ozguıiuğümuz, Batı tı-
pi demokrasıydi. Bu olsaydı
Turkiye ile çok yakınlaşacaktık.
Anahtar rolü oynayacaktık. Dı-
ğer tum Turk cumhuriyetler de
bızım arkaınızdan geleceklerdı.
İşte Moskova bunu istemedi.
Bızi Iran'a yakın gostermek is-
tiyorlar. Halbukı biz Türküz,
Tiırkiye'ye daha yakınız.
Cumhurbaşkanı Özal'ın
Azerbaycan'a gelişı sırasında
Halk Cephesi'ni ziyaret etme-
mesi bizı zıyadesiyle uzmuştür.
BUtun Halk Cephesi aynı şekil-
de duşunmektedır. Şımdi Kara-
bağ'ı elimizden almak ısiiyorlar.
Bağımsızlık ilan ettirip, ardın-
dan da Ermenistan'a bağlaya-
caklar. Biz bunu kabul edeme-
yız.
Mahmud Hamidov (Öğrenci,
komunist): Biz Azerbaycan'ın
bağımsızlığını istiyoruz. Bizim
bağımsızlık anlayışımız, Sovyet-
ler Birliği'ndeki diğer cumhuri-
yetlerle eşit statude olma isteği-
dir. Bugüne kadar Sovyetler
Bırliğı içinde gerek bize gerek-
se diğet Musluman cumhuriyet-
lere ikinci sınıf muamelesi yap-
tılar. Sovyet ordusu, bağımsız-
lık ilan eden hiçbir cumhuriyet-
te, Baku'de yaptıklannı yapma-
dı. Moskova'nın Baku'de girişti-
Şi bu hareket nedeniyle birçok
kişi Komunist Parti'den ayrıldı.
Biz, Azerbaycan'ı hak ettiği yere
çıkarmak istiyoruz. Birlik içinde
kalacaksak, bu diğer cumhuri-
yetlerle aynı statude olmamız-
dan geçer, Karabağ konusunda
ise hiçbir tavız vermeyeceğiz.
Ermenilere verecek bir karış
toprağımız yok. Ben, butun Ko-
munist Parti yöneticilerinin ay-
nı şeyi düşundüğünu biliyorum.
Halk Cephesi, Azerbaycan'da
gerginliği tırmandırarak Erme-
ni saldırılarına zemir hazırlıyor.
Birlik \e beraberlik içinde ol-
mamız gerekiyor. Zaten Halk
Cephesı'nin ne tur bir bağımsız-
lık istediği de belli değil.
Baku'de 'azatlık' sesleri gide-
rek yukseliyor. Kimse 'azatlık'-
ın sınırlarını ortaya koyamıyor.
Dağlık Karabağ'ın bağımsızlık
ilanı şok yaratıyor. Halk Cep-
hesi ile Komunısr Parti arasın-
dakı gerilim dünkü grevle daha
bır tırmanıyor. Azerbaycan,
sancılı bir donemece gırıyor...
Honda bayiindekigörüşmeler
"mutlu başlangıç'la sonuçlamt...
Size samimi bir öneride bulunuyonu.
Dunyanın İ " numaralı teknolojisını.
benzersız konforunu, kısaca en prestıjlı
otomobilini tanımak \e sunduğumuz avantajlan
oğrenmek içıa bugunlerde bir Honda bayıirıe
uğramanızı oneriyonız.
Bayınız size. tüm Honda modeUeri için
geçerli saunalma kola>)ıklannı ve eenis
ımkanlan açıklayacik Sonra size. satış sonrasında
alacağmız hızmetlenn - pemodik bakım,
\edek parça ve sems - usnuiluklenra
aynntılanvia behrtecek
Siz bu ftrsatı rautlaka değerlendirin.
Bır gönijme\]e "murlu birlikteüğin" nasıJ
başlavabileceğını gönın... Sevineceksınız.-
Çiınkıı verdiğinız karar "dogru" oiacak.
Honda VelkilıSaocıhn
HoodâSho»Ron«ı,Bu^kıkrtCad V. Esemepe S ı:90tslaakul 167 34S4- :731240
:h3l •MulluhmLliŞlu«a«^.3^W*l-385%6»»(kii5«^HırWe,14tıLMl-l3044n.Veııit6vOlo^kVa^.l62«96«S.M.S.MolorhıAwl»
Ş ^ ş r a a i y l ^ ^..Sijımsı.ir'S^'-l^^r^^BipçOttMotıı,
Sııdı1ikuTO]7i:M«]«ÇHIIıunl»rUıl.Şti,Mi5İ«ki"M] 2dı4Hai|«Gûa«iB»ko(LŞtı..Savrı 1102-1229-466'' «İZMİR • TeritıOmmKn.21 12 10-6*'^4 56 • Ar5mOt«iMWdliL^3M 04-21 8640 «AMURA • BonOtonoli» İS.. 141)T 40-41 • V\T\LH •• Kı»U}KjnölerOtoMtn 15 W05-06
•A0APAZARI» KındojlıılM.ŞtL.54 7'5tBAUKESİR» iltıuıTıcarel tŞ,2'O4l ı BIHSA • \n*ısW. Î4ol w-15 26 ÎP •ÇA.VUÜİA11 • llkıTıcamUd.Ş(ii 142 4y «DEMa.1 • KnaırKmlli«II.ŞlL,3y81S-50 1 " t DİZCT • WnaıG69msli. 11 01IJ i" İIK) • ERZIKIM • PjsinlaLli,
Iİ"
n
5»ESkİ5£Hl« • lsunOlomom.i:OU"«GalO.TEP • Toi>tsTo»uri».l'il' . •İNEGÖL • SalnroğulbmOtoıno(iiSan.>«Tıc.A^~ı il2t|2Mtt • FııkOtonotiv 15ıjâ^H• k.\VSERl • SusılOıo«ti.LtiŞti.,122254»KOM4 • O((*«ıA.Ş..'3«52»MERSh • M.rtukjlO(«noo>.
;
:w"
•SAMSIN • Kirol Vloıoriu \raçUr Ltd Şlı., ] ' . "
; ;
' «SÖkE • Srtu Vloiortutaçlar^an veTıc.VŞ.M" «TRABZON • DosiiKaradmi2 0lorifirflLld.SiL4.-5v; «\AN • Cbsul Oomotn. ı^-t -
167 34 84 173 12 40
Sjmp^or ugu ru Mon-aj
19« ( d« de V12 ie McLaren e
nlj* ıddustm surdurrr«k
GÖZLEM UĞUR MUMOJ
(Baştarafı 1. Sayfada)
na DYP'den de yeşil ışık yakıldı.
Şemsi Denızer, DYP ile SHP Zonguldak il başkanlığı ara-
sında sarkaç gibi gitti geldi, gitti geldi. Önce DYP'den ba-
kanlık istedi; olmayınca da dün SHP'ye gırdiğini açıkladı.
Siyaset pisti, öyle anlaşılıyor ki işçi liderlerimiz için buz
pıstlerinden daha da kaygandır.
Denızer'deki 'işçi sınıfı bilinci' de bu demek; herhalde 'işçi
sınıfı öncülüğü' anlayışı da!
Dr. Hikmet Kıvılcımlı boşyere İşçıyi bilinçlendirmek, dol-
mayı pirinçlendirmeye benzemez' dememiş.
Denızer'e milletvekilliği az geliyor; ille de bakanlık istiyor.
Ne de olsa toplusözleşme düzenine alışmış Denizer. Birin-
de anlaşamıyor; öbürüne yanaşıyor.
Ama bu sözleşme başka. Bu sözleşmede maden işçileri
yok, bu sözleşmede emekten yana aydınlar ve sanatçılar
yok; bu sözleşmede SHP'li belediyeler de yok...
Önce DYP, sonra SHP... İlle de bakan oiacak!
Denızer, bu alanda tek örnek değil; Hava-İş Sendikası1
nın ünlü solcu Genel Şaşkanı İbrahim Öztürk, ANAP Ada-
na milletvekilidir. Yol-iş Federasyonu'nun 'Ecevitçi' Genel
Başkanı Bayram Meral de 1987 seçimlerinde bir ara
DYP'den aday olmuştur.
12 Eylül askeri hükümetinde MESS Başkanı Turgut Özal1
ın hemen yanı başında oturan Sosyal Güvenlik Bakanı Türk-
İş'in Genel Sekreteri Sadık Şide değil miydi?
Böyledır ışte işçi sınıfımızın sendikal kesimindeki insan
manzaraları..
Bakanlık verılse DYP'den aday oiacak!
Mercedes arabalardan inmeyen bazı sendikacılarımız, si-
yaset alanında burjuva siyasetçilerinden çok daha esnek,
kaypak ve kıvrak davranıyorlar.
Bir o yana bir öbür yana; önce sol, sonra sağ, sonra yi-
ne sol. ne çıkarsa bahtına'
Ya Bakırkoy Belediye Başkanı Dr. Yıldırım Aktuna'ya ne
demeli?
O da ille bakan oiacak; SHP'de umut görmeyince doğru
DYP'ye.
İlkeymiş... İnançmış... Kimsenin aldırdığı yok.
Önce sol parti; olmazsa sağ parti...
Biri ünlü bir ruh hekimi, çalımlı ve alımlı bir küçük burju-
va aydını; öbürü, cumhuriyet tarıhınin en görkemli işçi di-
renişıni örgütleyen bir sendikacı.
Aktuna'nın neyin 'yıldınmı' olduğu aniaşıldı, Denizer'in de
neye 'etJ
olduğu!
* * *
Başbakan Mesut Yılmaz, Edirne'de yaptığı konuşmada
DYP Genel Başkanı Demirel'ı 12 Mart ve 12 Eylül darbele-
rinde 'şapkasını alıp gitmekle' suçluyor.
Doğru söze ne denir?
Gerçekten de Demirel, hem 12 Mart hem 12 Eylül'de as-
kerlere karşı direnmemiş; üstelık 12 Mart askeri hükümet-
lerine bakan ve güvenoyu da vermişti.
12 Eylül'de askerler, Demirel'i evinden alıp Hamzakoy'a
götü'rürlerken yakın dostu ve müsteşan Turgut Özal ne yap-
mıştı?
Rusya Federasyonu Başkanı Yeltsin gibi tankların üzeri-
ne çıkıp darbecılere meydan mı okumuştu?
O da şapkasını alıp 12 Eylül askeri hükümetinden hemen
başbakan yardımcıltgı kapmış; darbeci kadrosunda 'emirko-
muta zinciri' içinde ve 'emirle' görev yapmıştır.
Özal'ın önlenemeyen yükselişi de işte bu darbeden son-
ra başlamış; ANAP. 12 Eylül generallerinin koruması ve kol-
laması altında seçımlere girmiş. 1983 seçimlerinde ele ge-
çirdiğı sayısal üstünlüğü kullanarak bugünlere kadar gele-
bilmiştir.
Genç Başbakanii-nızın belleği bu kadar zayıfladı mı?
Hem, kendisı nasıl çıktı siyaset alanlarına?
Darbeci beş orgeneralden güvenoyu alarak!
PENCERE(Boştarafı Z. Sayfada)
Bir elinde kılıç, bir elinde terazı bulunan adalet perisinin
gözleri neden bağlıdır?
Böyle sahneleri görmesin diye mi?
Yargıç kürsüsünde oturan albay şimdi nerede bilmiyorum;
ya emeklidir ya paşadır; ama, fark etmez; o davada bütün
ömrünce kendisine ve öldükten sonra da çocuklarına yete-
cek bir mirası, yargıç cüppesı yerıne sırtına giyip yıldız niye-
tıne omuzuna takarak otuz yıl önce yazdığı bir yazısından ötü-
rü otuz yıl sonra Nadir Nadi'yi mahkûm etmişti.
O günlerde Nadir Nadi midesini saran bir ülserden ameli-
yata hazırianıyordu; kanser kuşkusu da gölgesini hekımin tes-
hisıne düşürmüştü; gerilimli günlerin ıçindeydi Başyazar...
Duruşma bittikten sonra Selimiye'nin avlusuna çıktık, yü-
rüyoruz, suskun. Nadir Nadi'nin yanında Berin Nadi, yirmi
otuz adım attık...
Başyazar durdu...
Midesı bulanmıştı...
Ulser mı tepmişti?
Yoksa olan bitenlerın yüreğinde ve beyninde yarattığı tik-
sintınin bedensel dışavurumunu mu yaşıyordu?.. Gözleri bağ-
lı adalet perisinin 12 Eyiülcü paşaların elinde bunca cücele-
şıp soytarılaşmasına mı üzülmüştü? Berin Hanım çantasın-
dan çıkardığı küçük bir naylon torbayı Başyazarın eline tu-
tuşturdu...
Selimiye'nin avlusundaydık.
Taş duvarlar tanık...
Başyazar kustu...
Otuz yıl önce Atatürk'ün dil devrimıni savunmak için yaz-
dığı yazı nedeniyle otuz yıl sonra Sıkıyönetim Askeri Mahke-
mesı'nde yargılanmayı midesi kaldırmamıştı.
•
Başyazar o günlerde yetmiş beş yaşındaydı, kısa bir süre
sonra ameliyat edildi...
Midesinin yarısını aldılar...
Çok değil, sekız yıl önce...
Zaman çabuk geçıyor; anılar, baldıranotu şerbetinin eski
söylencelerde duyumsanan buruk tadı gibi belleğin dama-
ğına yayılıyor.
Hikmet Çetinkaya'nın uyarısı beni henüz dumanı üstünde
tüten anılara sürükledi. Yalnız 12 Eylül askeri döneminde beş
yazan demır parmaklık arkasına gönderilen ve Başyazarı
mahkûm edilen Cumhuriyet'in öyküsünü fırsat bulursam bir
gün yazacağım...
Dalan partîsiyle DYPde
(Baştarafı 1. Sayfada)
lirlemediklerini söyledi. Cindo-
ruk, mutabakat uyarınca
DMP'nin beş kişilik bir komis-
yon oluşturarak bu partiden
kimlerin milletvekili olarak lis-
telerde yer alacağını, DYP'liler-
le gorüşerek belirleyeceğini söy-
ledi. DYP Genel Başkan Yar-
dımcısı Cındoruk, "Bu iş bitti,
tamam divebilir misiniz?" sonı-
sunu da "Evet" diye yanıtladı.
Bir haftadır süren DYP-DMP
birleşme pazarhğı dun anlaşma
ile sonuçlandı.
Dun oğleden sonra Üsküdar-
daki ozel bır buroda bir araya
gelen DVIP lideri Bedrettin Da-
lan ile DYP Genel Başkan Yar-
dımcısı Hüsamettin Cindoruk,
2 saatten fazla süren gorüşme-
lerde bu sıkıntıyı çozerek iki
parti arasında "mutabakaf'ı
sağladılar. Sıkı bir pazarlık bı-
ciminde gecen goruşmelerde
DYP'nin, Turkive genelinde
milletvekili aday listelerinde
DMP'Iilere 40 dolayında kon-
tenjan önerdi. Buna İcarşıhk Da-
lan, 60 istedi. Pazarlık sonucu
50 rakamı uzerinde uzlaşıldı.
Bunun ardından Dalan, seçile-
bilirliği kesin olan 20 milletve-
killiği talep etti, Cindoruk ise 10
milletvekilliği sözü verdi. Bu ra-
kam üzerindeki tartışma da
uzun surdü. Sonuçta DMP'nin,
15 milletvekilliği garanti sözü al-
dığı oğrenildi.
^u arada Dalan'ın, İstanbul'-
un bazı bölgeleri ile Çanakkale
ve Hakkâri'deki milletvekili
aday listelerini DMP'lilerin
oluşturması talebinde de sıkın-
tı doğdu. Bu konuda taraflann,
Istanbul dışında Çanakkale ve
Hakkâri'deki listelerin yarı ya-
nya paylaşılması biçiminde uz-
laştığı belirtildi.
Yapılan mutabakattan sonra
DMP'nin 15 eylülde büyük
kongresini yaparak partiyi fes-
hedeceği DYP'ye katılımın ise
iki lider Sıileyman Demirel ile
Bedrettin Dalan'ın imzalannı ia-
şıyacak ortak bir deklarasyonla
yayımlanacağı bildirildi. DMP,
birleşme konusunu ve partinin
feshini görüşmek üzere merkez
karar ve yurütme kurulunu bu-
gun Ankara'da topluyor.